BİZ İKTİDARA GELİNCE…

BİZ
İKTİDARA GELİNCE…

Biz
iktidara gelince ne ve neler mi yapacağız?

Olmazsa
olmazımız olan Heykelleri dikmeye devam edeceğiz.

Makaryostan
Lenine, Maodan Staline…

Dünyayı
buraya dikeceğiz.

(Eşeğin
aklına karpuz kabuğu düşürmüş gibi olmayayım ama) Her eve bir heykel projesini
devreye koyacağız.

Heykelden
nazarlıklar dağıtacağız millete.

Kafası
rahat olmayan milletimizin kafasını dinlendirmek ve efkâr sahibi yapmak için
içki fabrikalarını 24 saat devriye sistemiyle devreye koyacağız.

Her
mahalleye bir meyhane projesini yönetmek üzere vali ve kaymakamlara proje
şartıyla görevler vereceğiz.

Sınırları
kaldıracak; ayıp ve ahlak gibi kavramları kaldırıp, yerine daha modernist ve
devrimci kavramlar, şey yani sözcükler koyacağız.

Teröristleri
dinleyecek, isteklerini yerine getirip özgürlüklerini sınırlamayacağız.

Apo-nun
heykelini yapmalarına mani olmayacağız, özgürlük için savaşan şehit mezarları
için belediyelere imkânlar tanıyacağız.

Anayasa
mahkemesinin kararlarını değiştirecek, teröre fikir özgürlüğü çerçevesinde
bakacağız, orduyu bu yönde dizayn edeceğiz.

Orduya
katılımlarını sağlayacak, Genel Kurmay Başkanı bile olmasının önünü açacağız.

Mağdur
olan pkk savaşçılarına tazminat ödeyeceğiz.

Şehit
ve gazilerine maaşlar bağlayacağız.

Devlet
dairelerinde görevlendirip, mağdur oldukları ve dağda geçirdikleri günleri
pirimden sayacağız.

Asker
ve polisi dinlendirmek için dağdan çekecek, islami terörü ve din simsarcılarını
Mit ortaklığında takibe alacağız.

Modern
giyimi teşvik edecek ve onu gölgeleyen Avrupalı kardeşlerimize mahcup edecek
giyimlere son vereceğiz.

Meclise
tesettürle girenleri çıkaracak, o kutsal yere herkesi almayacağız.

Meclise
tesettürlü girenlere Çık Çık demeyecek, girmesini engelleyerek Girme Girme,
Giremezsin Giremezsin diyeceğiz.

Israr
edenleri ikna odalarında dengeye koyacağız.

Daha
da ısrar ederlerse bu vatandaşlarımızın yol paralarının yüzde onunu devlet
olarak karşılayıp, bunları Arabistan-a göndereceğiz.

-Herkesi
kucaklayacağız. Hendekçi arkadaşlara kucak açacağız.

-Gençlere
özgürlük verip tüm duvarları yıkacak, yeni modern duvarlar inşa edeceğiz.

-Homoseksüellerin
üzüntülerine çare bulacak, onları da memnun edeceğiz.

Biz
özgürlükçüyüz.

Aslında
zamanla kanunları kaldıracak, hapishanelerin kapılarını açarak herkese tam bir
özgürlük getireceğiz.

-Esed-i
memlekete davet edip, bize gelen Suriyelileri götürmesi için ricada
bulunacağız.

-İsrail
ile yaptığımız anlaşmaları tekrar devreye koyacağız, geçmiş mağduriyetlerini
telafi edeceğiz.

-Köprülerin
yapılmasını durduracak, yapılan köprülerin yıkılmasını acilen devreye koyarak,
düşmanın kolayca memleketimizde at koşturmasının önüne geçeceğiz.

Kanal
İstanbul-a müsaade etmeyeceğiz. Abd-nin memleketimizi işgal etmesinin önünü
açmayacağız.

İkinci
bir Çanakkale zaferine imza atacağız.

Kahrolsun
Amerika.. Kahrolsun… şey…

Neyse
herkesi kızdırmayalım.

-Araba
marabalarla uğraşıp da bu milletin helal parasını çar çur etmeyecek, Avrupalı
dostlarımızı tekrar kazanmak, şey yani kazandırmak için iletişimlerimizi
sıklaştıracağız.

Eşeklerimiz
ne güne duruyor. Bedava saman yiyip, yan gelip yatıyorlar.

Onları
çalıştırıp milletin alın terini eşeklere yükleyeceğiz.

Hiç
kavga etmeyeceğiz.

-Tünellerin
açılmasını yasaklayacak, açılanları tekrar kapatacağız.

Allah-ın
büyük bir nimeti olan dağların estetik yapılarının bozulmasına imkân
vermeyeceğiz.

Birde
bize Allah demiyor, Allah-la kavgalı diyorlar.

İnşaallah-
Maşaallah diyoruz ya…

-Hastane
mastane ve hele hele şehir hastanelerini kaldırıp, milletin gezi parkları
yapacağız.

İlaçlara
verilen boş yere paraları harcatmayıp, yurt dışının en iyi fabrikalarından
hayvan mamaları getireceğiz ve hayvan hastanelerine çevireceğiz.

Hayvan
severlerin sevinmelerini sağlayacağız.

-İki
bayramda yani yılbaşı ve 1 Mayısta vatandaşlarımızın tüm içkileri bizden
olacak.

Vatandaşlarımız
diledikleri gibi eğlenecek, hoplayıp zıplayacak, içlerinde ne kadar mikroplar
varsa dökecekler.

Mikroplu
kimse kalmayacak.

Katılmayıp
kalanlar olursa onları da dezenfekte edeceğiz.

Gerekirse
karantinaya alacağız.

Kimseye
bulaşmasın diye…

Bu
bir devlet aklıdır ve bir devlet güvencesidir.

-Bir
müddettir mağdur olan patatesçi ve soğancı kardeşlerimizin ve de patates ve
soğan yiyemeyen vatandaşlarımızın bu mağduriyetlerini gidermek ve tekrar
yaşanmasının önüne geçmek için başta Çamlıca ve taksim camilerini ve akabinde
yan yana bulunan, birbirine yakın olan camilerden birilerini som soğuk, buz
gibi soğuk depoları yaparak patates ve soğanları koruma altına alacağız.

Aynı
durum sarımsağında başına gelmemesi için köyleri ve köylüleri harekete geçirip
ihtiyaç halince cami ve köy odalarını kullanıma açacağız.

Biz
üretken bir partiyiz.

-Öğrencilere
bedava soğan vereceğiz, sarımsakta yanında eşantiyon.

Suyu,
elektriği, taşıtları bir zamanlar Rusya-daki gibi bedava yapacağız.

Gerekirse
zenginlerden evlerini alıp, fakirlere bedavaya kırk dokuz yıllığına
kiralayacağız.

Yaşasın
kominizm ve gelsin sosyalizm.

-Hortlattığımız
şey yani hortlayan irtica ve şeriatın ğırtlağına çökeceğiz.

Bu
memlekete hilafet- şeriat ve kominizm gelirse ancak bizim elimizle geleceğini
göstereceğiz.

Batılı
dostlarımız yanlış anlamasın, hilafeti getirecek değiliz, söz gelimi…

Herkesi
kendimize benzeteceğiz.

Böylece
biz herkes, herkeste biz olacak, kavga bitecek. Birlik olacağız.

-Sağılacak
inekler çoğalacak ve sütü yeni doğan çocuklara bedava verip, anneyi süt verme
eziyetinden kurtaracağız.

-Doğumlara
sınır koyacağız. Öyle en az üç çocuk falan yok.

En
fazla iki çocuk olacak. Yiyen ve harcayan az olacağından ekonomi gelişecek.

Bir
yandan da erkek çocukların fazla doğmasının önüne geçerek, kadınların haklarını
korumuş olacağız.

-Memleketimize
yeni yerler açmak için tüm mezarlıkları kaldıracağız. Kemikleri fabrikalarda ve
buharlı trenlerde geri dönüşüme kazandırmak için kullanacağız.

Fazla
söze ne gerek var.

Kısaca
biz eskisi gibi olacağız.

Eskici
pazarlarını aktif hale getireceğiz.

Yaptıklarımız
yapacaklarımızın bir garantisidir.

Söz
veriyoruz.

(Siz
değerli okuyucularımıza verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.)

-Osman
Yüksele sorarlar;

Komünistlerle
aranızda ne fark var ?

Cevap
müthiş..

“Allah
var.”

MEHMET
ÖZÇELİK

29-12-2019




MAN KAFA O KAFA

MAN
KAFA O KAFA

Hangi
kafa?

İstemezük
kafası…

-Denizaltına
ne gerek var?

Balıklar
mı, köpek balığı mı bize saldıracak?

-Köprüye
ne gerek var?

Üzerinden
koyun sürüleri, inekler mi geçecek?

Hele
hele şu son günde çıkan arabaya hiç gerek yok nitekim yıllar önce bizim
sayemizde böyle bir gaileden Türkiye- yi kurtarmış, Avrupa devletlerinin bizi
sevmesi için onları zengin etmiştik.

Canım
bir çiçekle bahar gelmez ki!

Ortada
araba yok ki…

Hem
o kadar masrafa girmek yerine, heykel dikilse memlekete uğur getirmiş olur.

Yüz
yıldır getirdiği gibi.

-Hem
bu kadar cami varken, Çamlıca camiine ne gerek var ki?

Orayı
kim dolduracak ki!!??..

Gerçi
ilk gün 60 binlik olan camiyi 70 bine yakın kişi doldurmuş ama her zaman
dolmuyor, her zaman o kadar kalabalık olmuyor ki…

Stadlar
mı?

Doğru,
orası da bayramdan bayrama, şey yani maçtan maça kullanılıyor.

-Hem
biz niye orantısız olarak Pkk ile savaşıyoruz ki;

Onlar
hele bir ordu kursun, gelen 30 bin tır silah dağıtılsın, devletleri olsun ondan
sonra savaşırsınız.

Hem
onlar sigara izmaritini bile yere atmazlar.

Her
ne kadar devletin asker  ve polisini
öldürse, kürtlerin kız ve erkeklerini dağa kaçırıp savaştırsa da onlar
kendilerini savunuyorlar!

O
bir savunma ve özgürlük savaşçısıdır!

Hem
biz niye İdlibe ve sınır dışına gidiyoruz ki?

Ne
işimiz var oralarda?

Bak
Amerika on bin km. öteden gelip işi hallediyor!

Bırak
halletsin.

Hiçbir
şeye karışma…

Bırak
öyle kalsın.

Ne
suya dokun, ne de sabuna.

Varsın
kirli kalsın.

Zaten
yüz yıldır öyle değil mi?

Ve
öyle kalması için her yolu denemiyor muyuz?

Öyle
bir şeyler yapıp kibirlenmektense; ezik, büzük ve züğürt kalmak daha iyidir.

Zaten
yüz yıldır sürünüyoruz, gururumuz yerlerde sürünüyor.

Alışamıyoruz
biz bu ağırlıklara, taşıyamıyoruz da…

Batsın
bu dünya…

Gururlanmak
iyi bir şey değildir.

-Hem
o kanal İstanbul-a ne gerek var!

Oraya
harcanacak parayı İzmir-e versen, ne çöp tepeleri kalır ve ne de su tankerleri.

Yazık
değil mi?

Niye
İzmir öyle?

Hep
o Kanal İstanbul yüzündendir.

Araba
fabrikası kurma sevdasındandır.

Onun
yerine İzmir-de ve İstanbul-da olduğu gibi heykel dikme gibi bir çaba içine
girilseydi, insanların kafalarını rahatlatmak ve düşünmelerini engellemek için
içki fabrikaları açılsaydı, toplum sıkıntısını unuturdu!!!

Hiçbir
zaman 17/25 Aralık hak arayışları ve de adalet yürüyüşlerine gerek kalmazdı.

Ve
yapacaklarımızı da yapmamış oluruz.

Yapacaklarımız
derken, yıkıma yönelik hareketler.

Suriyelilere
yaptığımız yardımdan daha çok, 17/25 aralık tahriblerine fazlasıyla harcananlardan
daha çok bir kayıp…

Aslınca
açıkçası ve ilk defa doğrusunu söylemem gerekirse;

Bizim
amacımız bir şeyler yapmak değil, yapılanlara muhalefet etmektir!!!

Bize
verilen düdüğü öttürmektir.

-İşte
yüz yıllık o kafa bu kafadır.

Man
kafa.. Kısır kafa.. Hantal kafa.. Gelişmemiş kafa..

Muhalefet
kafası.

İstemezük
kafası.

Azınlık
kafası.

Bin
yılda geçse değişmeyen kafa…

Âhiretten
habersiz, dünyadan da nasibsiz.

“Ne kendi etti rahat, ne âlem buldu huzur,

Yıkılıp gitti cihandan, dayansın ehli kubur”

MEHMET ÖZÇELİK

29-12-2019




GEDİK

GEDİK

Duvarda
gedik açmaya çalışanların işledikleri ve Toplumdaki en çok işlettikleri söz ve
davranışlardan en önemlisi ve Sürekli toplumda işlenen söz;

Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm
buyurdular ki:

“Bir
kimsenin “İnsanlar helak oldu!” dediğini duyarsanız, bilin ki o,
kendisi, herkesten çok helak olandır.”[1]

Surda
bir Gedik açtık. Mukaddes mi Mukaddes

Ey
Kahbe rüzgar nereden esersen es.

-Siyasetin
kirli yüzü şaibeli ve Kirli insanları bir araya getirdi. Erdoğan’ın en büyük
hizmeti münafıkane, gizli, şaibeli, Kirli insanları açığa çıkarmasıdır.

AKP-
yi değil, Erdoğan’ı yıkmak ve yıpratmak için her türlü kirli yola gidilecek,
sansasyonel olaylar gündemde tutulacaktır.

Sosyolojik
bir vakıa olarak sürekli yalan söylenecek, doğru kabul ettirilip, topluma
yerleştirilinceye kadar.

Artık
münafık yapılar devrede.

Müteyakkız
olunmalı.

Fetönun
17/25 Aralık kumpası gibi.[2]

-Siyasetteki
ikilinin amacı yıpratmak mı yoksa yeni nefes aldıracak bir marifetleri
olduğundan mı.

Yeni
bir söylemi olmayan, topluma umut hayalleri aşılamaya çalışarak tıpkı CHP gibi
bütün oyunlar Erdoğan’ı devirmek ve yıpratmak üzerinedir.C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade
şedid görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu darbedir.

-“Cumhurbaşkanı
Erdoğan; Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’i ifşa etti.

Bunlar
Halkbank’ı dolandırmaya çalışıyorlar.” dedi.[3]

Devlet
bir asırdır ahtapot gibi kuşatılmış.[4]

**************  

Terör
üçgeni.

Türkiye
karşıtı her ittifakta yer alan BAE ve Suudi Arabistan şimdi de terör kartını
açtı. PKK ile Abu Dabi ve Riyad arasındaki görüşme trafiği gözle görülür
biçimde arttı. BAE, Türkiye’nin başına ödül koyduğu PKK’lı teröristbaşı Mazlum
Abdi ile görüşerek Orta Doğu’da adeta terörün merkezi haline geldi. Erbil’deki
Kürt Bölgesel Yönetimi de Körfez’in iki karanlık prensi ile ilişkileri
ilerletti.
[5]

CEMEL VAK’ASI MI?

”Hz.
Âişe Basra’ya doğru yedi yüz kişiyle birlikte hareket etmiş ve kendisine yolda
katılanlarla bu sayı üç bine kadar ulaşmıştır. Hav’eb suyuna ulaştıklarında
köpeklerin havladığını duyunca Hz. Âişe, Hz. Peygamber’in eşlerine söylediği:
“Hav’eb köpekleri sizden hanginizi havlayacak?” sözü aklına gelmiştir. Bundan
dolayı bulunduğu yerin neresi olduğunu sorduğunda Hav’eb suyu cevabını almış ve
akabinde geri dönmek istemiştir. Ancak Abdullah b. Zübeyr’in, buranın Hav’eb
suyu olmadığını ve kendisine yalan söylendiğini ifade etmesi üzerine Hz. Âişe
yoluna devam etme kararı almıştır.”[6]

“Hicretin
36 yılında gerçekleşen Cemel savaşında yarısı Hz. Ali’nin diğer yarısı Hz.
Âişe’nin ordusundan olmak üzere on bin kişi vefat etmiştir.”[7]


Sıffîn Savaşı’na bakıldığında gayb haberleri ile ilgili iki tane rivâyet tespit
edilmiştir. Bunlardan birincisi “İki büyük grubun davalarının bir olmasına rağmen
birbirleriyle savaşması”[8],
diğeri Ammâr b. Yâsir’in Sıffîn Savaşı’nda şehit edilmesiyle alakalı Hz. Peygamber’den
rivâyet edilen: “Seni azgın bir grup öldürecektir.”
[9]
rivâyetidir.

-Şamlılar
tarafından Ammâr b. Yâsir, Sıffîn Savaşı’nda şehid edilmiştir.[10]

-İçten
bozulan Şiilikle[11]
,İslamiyet bozulmaya çalışılmaktadır.

Allah
korusun ikinci bir Cemel vak’asının temelleri mi atılmaktadır?

-Zülfünün
Zencirine Bend Eyledi Şahım Beni
Kulluğundan Etmesin Azad Allah’ım Beni
Cevr-i Dilber Ta’n-ı Düşman Suz-i Firkat Za’f-ı Dil
Türlü Türlü Derd İçin Halk Etmiş Allah’ım Beni. Fatih Sultan Mehmet.

MEHMET
ÖZÇELİK/ 27-12-2019


[1] Müslim,
Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud; Edeb 85, (4983).

[2] http://m.haber7.com/guncel/haber/2928267-fetonun-17-25-aralik-kumpasinin-yeni-ayrintilari-ortaya-cikti

[3] https://www.facebook.com/100003042544804/posts/2382731738504888/

[4]
https://www.facebook.com/100004025624000/posts/1810651632412340/

[5]
https://www.yenisafak.com/dunya/teror-ucgeni-3517273

[6] Cemel ve Sıffin’de Gayb Haberleri. Ahmet Pişkin.Sh.39,44-45,47-49,58.

[7] Age.41.

[8] Ahmed
b. Hanbel,  XVII, 290; XVIII, 401; XVI,
502-503; Buhârî, Menakıb (3608-3609), II, 530; Cihat (69354), IV, 282; Fiten
(7121), IV, 324-325; Müslim, Kitâbu’l-Fiten ve Eşrâti’s-Sâ‘a, XVIII, 12-13.

[9] Tayâlisî,
II, 39; İbn Ebî Şeybe, XIV, 281-282; Ahmed b. Hanbel, XVII, 257; Buhârî, Cihat
(2812), II, 309; Müslim, Kitâbu’l-Fiten ve Eşrâti’s-Sâ‘a, XVIII, 40-41; Nesâî,
Hasâis (8217), VII, 358; Hâkim en-Neysâbûrî, III, 442. Bak.age.63 ve devamı.

[10]
Age.65.,Taberî, Târîhu’t-Taberî, V, 38; İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, III,
186; İbn Kesir, el-Bidâye ve’nNihâye, X, 522.

[11]https://www.facebook.com/100004347071175/posts/1364924480329108/




58-AHKAF SURESİ-1-20-A-

https://youtu.be/njwU6ZFXHm8




DAMLADAN DERYAYA

DAMLADAN
DERYAYA

Kendi
varlığı bir başkasının varlığına bağlı olup, gerçek manada hakiki bir varlığa
sahip olmayan insan, kendi sahiline dahi ulaşamayan, kendisini bildiğinde ve
bulduğunda, biraz farkına vardığında oldum deyip, bir şeyler var deyip, ben de
varım diyerek kendi içerisinde bir şeylerin kıpırdadığını göre insan; Gerçek ve
hakiki varlık olan ve hakikatın ta kendisi olan; Allah’ın varlığını bile
bildiğinde, bulabildiğin de, anlayabildiğin de, ne olacağını ve ne olduğunu
kendisi dahi düşünüp bilemezken, kendi Damla olan varlığında boğulan, kendisini
hakiki manada bulamayan insan; ya Ezeli ve Ebedi olan, ilahi okyanustan
içtiğinde hatta kokladığında onun okyanusunda marifet Kulaçları atamazsa ve O
hakiki varlığı Hakikaten Tanıyamazsa, birazcık tanıdığında neler neler
olabileceğini bir düşünebiliriz.

Gerçek
varlığı bulduğunda insanı ne büyük bir zevke ve ne büyük bir manaya sahip ve
ğark olduğunu düşünmek bile zor.

Kendi
azıcık hakikatını kenarından, ucundan ve sahilinden ancak azını anlayabilen, sathına
ve yüzeyine varabilen, düşünebilen bir insan; Ezeli ve Ebedi olan bir varlığın
ebediyen bilinmesi halinde ne gibi büyük manaların hazır olacağını bir
düşünebilirsin? Bunun için de o ilahi okyanusta kulaç atıp yüzmeyi bilmesi ve
marifetullahın hakikatına varması gerekir.

Hakiki
zevk marifetullahtadır.

Ondan
dolayıdır ki; Hz Alinin ifadesiyle; ilim tek idi, onu cahiller çoğalttı, derken
o tek olan ilmin marifet ilmi olduğunu ifade etmektedir.

Yani
bütün ilimlerin Şahı ve padişahı, Esası ve gücü marifetullahtadır. Allah’ı
bilmek de, O’nu bulmakta, O’nu anlamakta, O’nun marifetinin sahasına doğru
Kulaç atmakladır.

Firavun
bile kendi damlasını azıcık bilip ve sahip olduğu o güç ve kudretinin Allah’tan
değil de kendisinden kaynaklandığını gördüğü, işin farkına vardığı içindir ki
azıttı, ilahlık tasladı.

Eğer
o Rabbini bilseydi, Ezeli ve ebedi olan Allah’tan bilseydi, marifeti artacaktı.
Kendi damlası böyle iken, Ezeli ve ebedi okyanusun, ilahi okyanusun ne derece
büyük bir güç, Kudret ve Hakimiyet içerisinde olduğunu anlaması gerekirdi. O
halde insanın yapacağı kendi farkına varmak ve damlasını ilahi okyanusa
akıtmaktır. O’ndan beslenmek, O’nun tarafından beslenmektir?

Firavun
ben oldum dedi ancak olmamıştı. Kendisini Birazcık da olsun bilmiş ama hakiki
manada bulamamıştı.

O
bilmeyi bununla beraber sahibine varmayı ve beraber bir araya getirseydi; O da Musa
gibi hakikat marifetine ulaşırdı.

Ve
Mısırlıları da o marifete ulaştırırdı.

İşte
kendi marifetini bulamayan insan, nokta iken buharlaşıp yok olan bu insan, en
hakiki marifeti bulsa, Hem kendini bulacak ve hem de kendisi ile buluşacaktı.
Hem birçok insanları da ulaştıracaktı.

Marifetin
küçük bir şulesini Leyla’da bulan, Aslı da bulan veya Yusuf da bulanlar; o
Marifetin kaynağını bulsalardı herhalde Çöllere düşmez, Ferhat olup dağları delmez.
Belki de aslını Arar, Aslına varır. Fasıllar ile uğraşmazdı.

Yusuf-taki
güzelliği gören Züleyha, Yusuf’un güzelliğine hayran kalan Saray kadınları onun
güzelliği karşısında parmaklarını keserken; hakiki marifeti bulsalardı, Gerçek
marifete ulaşsalardı, Gerçek Cemal sahibini anlasalardı herhalde hiçbir
organları sağ kalmazdı.

Kara
kuru siyah olan Leyla Mecnunu Çöllere düşürüp, onu Mecnun ediyor. Adı bile, adı
ile bile anılmıyor. Cinnet geçirmiş. Mecnun olaraktan nam salmış oluyor. Herhalde
gerçekleri bulmuş olsaydı, onun aklı değil, hiçbir şeyi kalmazdı.

Damla
olan insan okyanusta Kulaç atabilecek kapasitede ve kapsamda yaratılmıştır. Bu
da ancak marifetiyle olabilir. Marifetin gücü ile olabilir. Yoksa kendi
damlasında bile boğulur.

Mevla-yı
bulamayanlar Leyla da kalmaktadırlar. Leyla da takılıp kalmaktadırlar.
Leyla’dan ötesine geçememektedirler. Leyla adeta bir gece olmuştur. Gündüzü görmesine,
güneşi görmesine perde olmuş. Engel olmuş. Mani olmuş. O Leyla olan gece
gündüze götürmemiştir.

Leyla
da kalanlar nehara geçemezler. Leyla’yı aşmakla nehara varılır.

Nehar
gündüzdür Leyla gecedir.

Hakikat
gündüzdedir.

Leyla
da değil.

MEHMET
ÖZÇELİK

22-12-2019




PERDE KALKTI

PERDE
KALKTI

“CHP
Grup Başkanvekili Özgür Özel’den skandal ‘Kur’an-ı Kerim’ çıkışı.

Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) devam eden 2020 Bütçe Görüşmelerinde konuşan
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Faizssiz bankacılık sisteminin
denetlenmesinde Kur’an-ı Kerim’in kaynak alınmasından rahatsız oldu.”[1]

Türkiye’de
bu kafa ve Zihniyet hiçbir zaman için değişmedi ve de değişmez.

-“Türkiye’nin
Akdeniz’deki egemenliğini arttıran stratejik hamlelerine itiraz eden CHP,
Libya’da hükümeti devirmeye çalışan Hafter Terör Örgütü’ne destek verdi. CHP
Grup Başkanvekili Engin Altay skandal açıklamasında, “Trablus yönetimi cihatçı
eğilimli bir yönetim. Tobruk yönetimi (Hafter) daha makul, seküler bir yönetim”
dedi.”[2]

-Savcı
Sayan, Eski bir cemaat mensubunun getirdiği mektupta şunların yazdığını
anlatıyordu: “Abi ben 96 yılında Ankara’da dershanedeydim, bunların (FETÖ’nün)
yurdunda kaldım. Orada belletmen abimiz vardı, Fatih Gürsul… Çok yüksek puan
almış olmasına rağmen FETÖ ona Gazi matematiğe gideceksin dediği için, oraya
girmişti, o yurttaki en faal adamdı. İki yıl görüştük. Arada telefonlaşıyorduk,
sonradan ulaşamadım ona. Ben okulu bitirdim, yıllar sonra Ankara’da tesadüfen
karşılaştık. Ben kırmızı ışıkta bekliyordum. Baktım yanında üç dört tane bayan,
başlarında Atatürkçü Düşünce Derneği şapkaları filan… Şaşırdım.
Konuşacak oldum, beni susturdu. Sonra kızlardan ayrıldı, gidip bir yerde
oturduk. Ben hayretle ‘abi nedir bu değişim filan’ diye soruyorum, O
gülüyor… Ben üsteleyince başladı anlatmaya: ‘Hizmet bana bu görevi
verdi, eski çevremle görüşmüyorum. Şimdi de Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim
üyesiyim.’ O zaman hoşuma gitti bu durum, verdiği sırrı hep sakladım.
Kılıçdaroğlu ‘içimize sızmışlarsa, bunu bilen varsa bize
söylesinler’ dediği için bu mektubu yazıyorum. İnternetten baktım
Kılıçdaroğlu’nun bilim ve teknoloji başdanışmanı olmuş. 1 Kasım’da da CHP
Elazığ birinci sıra milletvekili adayı yapmışlar.”[3]  

Muharrem
İnce’ye sahip çıkmayan Chp-liler ne hikmetse tam kadro FETÖ tutuklusunun
arkasındalar.

-“Davutoğlu’nun
katıldığı programın onur konuğu darbeci çıktı.

Dün
akşam Ahmet Davutoğlu’nun, Taksim Toplantıları kapsamında “Gelecek
Vizyonu” adlı konuşmacı olarak katıldığı programa 28 Şubat sürecinin
karanlık yüzü eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu’nun da katıldığı
öğrenildi.”[4]

-“CHP’li
Yarkadaş’tan skandal sözler! ‘Teröristi tedavi edip polise bildirmemek teröre
yardım değildir’

HDP’li
Selçuk Mızraklı’nın görevden alınıp yerine kayyım atanmasını eleştiren CHP’li
Barış Yardakaş, bir PKK’lı teröristin kayıt altına alınmadan tedavi edilmesini
skandal sözlerle savundu.”[5]

Daha
öncede yazdım, hep dedim ve yine diyorum ki; Sayın Erdoğan’ın yaptığı bir çok
hayırlı hizmetlerin başında; gerek içte, gerek İslam ve batı dünyasında kirli,
şaibeli ve de münafıkane yapı ve tavırların içerisinde bulunanların iç yüzünü
ve gerçek dünyasını ortaya çıkarmak olmuştur.

Yüz
yıllık münafık yapı ve düşünceler bir bir gün yüzüne ve ortaya çıkıyor.

Zira
münafık kâfirden daha dehşetli ve yıkıcıdır.

-“AYM’den
tartışmalı karar: PKK’yı övmek ifade özgürlüğü.

Malatya
İnönü Üniversitesi’nde Uludere’de 35 vatandaşın hayatını kaybettiği olayla
ilgili anma töreni düzenleyen bir grup marş söyleyip “Önderimiz Başkan Öcalan”
dedi. Eyleme katılan Meki Katar 1 yıl 8 ay hapis cezası alınca AYM’ye başvurdu.
AYM cezayı ifade özgürlüğünün ihlali olarak yorumlayarak Katar’a 9 bin 150 lira
tazminat ödenmesini istedi.”[6]

-“Başbakan
Ahmet Davutoğlu, AK Parti grup toplantısında konuştu. Başbakan Davutoğlu,
“Biz başka partiler gibi değiliz, biz siyasi menfaat peşinde koşanlardan
değiliz. Bizim derdimiz Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmaktır. Biz bunun için bu
yüce çatının altındayız. İnandığımız doğrulardan lekesiz, temiz siyasetten geri
durmayacağız. Umudunu AK Parti’ye bağlayan milyonlar merak etmesin. Nefsimi
ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin
tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbini
kırmam” diye konuştu.”[7]

-Ahmet
Davutoğlu: Ak Parti büyük bir davanın adıdır. Eğer bir gün bu davaya ihanet
edersem yüzüme tükürün, demişti.

-Abdullah
Gül mü?

Bundan
7 yıl önce Gezi olayları esnasında
“demokrasi sandıktan ibaret değildir”[8]
diyen Gül, acaba bununla ne mesaj vermiş olmaktadır?

-Hadiste
İstanbul-un; Mutlaka Fethedileceği… müjdesi verilmekle beraber ancak
ahirzamanda İstanbul üzerinde oynanan oyunlardan dolayı tekrar bir fetih
durumunun daha gerçekleşeceği ifade edilmektedir.

Birincisi
açık olarak bizanstan alınacağı malum iken, ikincisinde bu durumun hariçten
değil dahilden yapılan nifak oyunlarından dolayı tekrar elden çıkıp, yeniden
fethedileceği haber verilmektedir.[9]

Zaman
en büyük müfessirdir, hükmünü icra ederse kişiye susmak ve ibretle bakıp
düşünmek gerek…

-”Mûsâ
tayin ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti.
Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin
onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri
yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey
değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen
bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en
iyisisin.

Bize
bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.” Allah
buyurdu ki: Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır;
ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize
inananlara yazacağım”[10]

MEHMET
ÖZÇELİK

21-12-2019


[1] http://video.haber7.com/video-galeri/151056-chp-grup-baskanvekili-ozgur-ozelden-skandal-kuran-i-kerim-cikisi

[2] http://m.haber7.com/guncel/haber/2926504-chpnin-makul-teroristi-acik-acik-destek-verdi

[3] https://m.star.com.tr/yazar/chp-fetode-boncuk-mu-buldu-yazi-1501604/

[4] http://m.haber7.com/guncel/haber/2926484-davutoglunun-katildigi-programin-onur-konugu-darbeci-cikti

[5] https://www.yeniakit.com.tr/haber/chpli-yarkadastan-skandal-sozler-teroristi-tedavi-edip-polise-bildirmemek-terore-yardim-degildir-968694.html

[6] http://m.haber7.com/guncel/haber/2926158-aymden-tartismali-karar-pkkyi-ovmek-ifade-ozgurlugu

[7] https://www.google.com/amp/www.hurriyet.com.tr/amp/gundem/basbakan-davutoglu-eski-turkiye-defterini-kapattik-40098470

[8] https://www.dailymotion.com/video/x10jvd5

[9] Bak.  https://sorularlaislamiyet.com/kiyamet-alemetlerinde-hic-kan-akitmadan-bir-buyuk-sehir-veya-ulke-musluman-olacaktir-diye-bir-alamet

[10] A’râf Suresi – 155-156.




ABD BİZDEN Mİ BESLENİYOR ?

ABD BİZDEN Mİ BESLENİYOR ?

Acaba
ABD’yi biz mi besliyoruz yoksa bizden mi besleniyor?

Acaba
biz ABD’nin bir atlama taşı mıyız?

Acaba
ortadoğu’ya ABD’nin ve dolayısıyla NATO hakimiyetini sağlamak üzere biz mi
onlara destek oluyoruz?

Biz
mi Onların önünü açıyor, Onların gözü, kulağı, gücü, kuvveti oluyoruz?

Nasıl
mı?

1951
yılından bu yana geçen 68 yıl içerisinde ortadoğu’yu karıştıran ABD ve Avrupa
ülkelerinin İncirlik ve Kürecik üstlerinin bizim içerimizde olmuş olması, buna
müsaade edilmesi adeta Amerika ve NATO’nun ortadoğu’yu Kontrol etmesi ile,
hâkimiyetini sürdürmesine acaba biz mi sebep oluyoruz?

Neden
bu duruma göz yumuyor? Neden bu konuda onların önünü almıyoruz?

Şimdiye
kadar NATO en son 15 Temmuz ile beraber Bize birçok darbe vurdu. Amerika’nın
içerimizde ajanları ile bizleri Kontrol etmesi ve bir müddet önce Mit
elemanların maaşını ve oturma yerlerinin binalarının kirasını ödemesi ile
hâkimiyetine adeta uzun yıllar, bir asra yakın süredir sürdürmüş olmasına
rağmen; acaba bu durumda biz onun kontrolünden ne derece kurtulma çabası
içerisindeyiz ve ne kadar kurtulabiliriz ve de o Bağları ne zaman çözebiliriz?

Acaba
onun kolu kanadı, gözü kulağı olacak olan noktaları kapatmakla bunu yapamayız
mı?

Yani
İncirlik ve Küreciği kapatmak ile Hem onun bizdeki organlarını, duygularını ve
kuvvetini, hem de Ortadoğu’daki hakimiyetini sürdürmesinin önüne geçebiliriz.

İsrail
olduğu gibi Amerika, NATO ve Avrupa’ya da One Minute demenin zamanı gelmedi mi?

Bu
da İttihadı İslam ile Olabilir. Tek başına bu durum içerisinde karşı çıkmaktansa,
İslam ülkelerini arkamıza alıp ittihadı İslamı tesis edebiliriz.

Böylece
Haçlı zihniyetinin bu zamanımızdaki münafıkane oyununu durdurmak üzere karşı
konulabilir, bir değil birçok One Minute denilebilir.

ABD
dünyada olduğu gibi bizde ve biz de olduğu gibi Ortadoğu’daki birçok terör
teşkilatlarını korumakta, besleyip desteklemekte ve onları güçlendirmektedir.

Ve
nitekim 30 binden fazla tır ve silah Pkk-aya vermek suretiyle ortadoğu’yu kana
bulandırmak için daha önce yaptığı aynısını devam ettirecektir.

Amerika-
İngiltere ve Avrupa bizim bu konudaki kendisine karşı çıkacağımızı bildiği içindir
ki; içimizdeki hem hempalarını beslemektedir.

Bizi
aslında en çok korkutan şey Amerika- İngiltere değil içimizdeki onların
temsilcileridir. Onların sözcüleri, Onların beslemeleridir.

MEHMET
ÖZÇELİK

21-12-2019




A’RAF SURESİ- 54

https://youtu.be/jARhY7Z4KNI




MAİDE SURESİ-44.ÂYET

https://youtu.be/D6Z0-3JomrQ




İSLÂM BİLGİ ARŞİVİ-SALİH BEYDEN DİVAN ŞİİRİ

https://youtu.be/_me6MbyigT4




İSLÂM BİLGİ ARŞİVİ-MUHTELİF SORU VE CEVAPLAR-1-

https://youtu.be/aXNKLie6Lf0




İMAN EMN-U EMAN VE GÜVENDİR

İMAN
EMN-U EMAN VE GÜVENDİR

İman
nedir? Emandır- Güvendir- İtimattır- Dayanmaktır- Nisbet ve İntisabtır.

İnsanlar
o imanla ancak hayatta kalıp, ona güvenle varlığını devam ettirebilir.

O’na
güven olmadığı takdirde insan neye güvenecek? Nasıl güvenecek? Nasıl
yaşayacaktır?

Kâfir
bile olsa, şüphede olsa, şek halinde bile olsa; O güvenle Yaşar.

O
Güven olmadıktan sonra gelişinin başlangıcından öncesi olmayan gitti.

Sonrası
kendisi için olmayan bir insan bu hayatta hangi güven ile, Neye dayanarak
varlığını devam ettirecek ve Neye dayanaraktan varlığının devam etmesini,
sonradan var olmasını sürdürebilmesini, ebediyete kadar nasıl uzanabilecek?

Neye
tutunacak? Neye dayanacak? Neye güvenecek? Kimden istimdat edecek ve kimden
Medet alacak?

Tutunacak
bir dalı olmayan bir insan, varlıklar içerisinde neye tutunacak? Neye sarılacak,
ne ile varlığını sürdürebilecek? Güvenci nedir? Neye güveniyor? Kendine mi
güveniyor? Enaniyetine mi güveniyor? Nefsine mi güveniyor? Heva ve hevesine mi
güveniyor?

Yoksa
bunların ötesinde bütün bu sahibi alemin, sahibi kainatın sahibi olan Allah’a mı
güveniyor?

O
Allah’a güven olmazsa hangi Güven o insanı güvende tutar, ayakta tutar, var
eder? İman hayata bir nurdur hem kuvvettir.

Evet
hakiki imanı elde eden adam kâinatın fevkinde bir güç ve kuvvet elde eder. Kâinata
meydan okuyabilir.

O
iman ve güvenini kaybetmiş olan aslında güven demek olan iman, insanın
hayatının devamında da, var olmasında da, Rabb’i ile irtibatını sağlamasında da
esas olan bir unsurdur.

O
iman olmadığı zaman o insan küfrün karanlıklarında güvensiz, her şey vahşi ve
vahşet içerisinde kalır. Hayatın her anı Onun için yaşanmaz hale gelir. Öyle ki
cehennemin fevkinde bir cehennem olaraktan o insanı yakar. Yaşantısını öldürücü
bir zehir hükmüne getirir.

Ondandır
ki Bediüzzaman’ın da ifade ettiği gibi; âsi bir müminin cehennemdeki maddi
azabından, cehennemin yakıcılığından daha şiddetli olarak, kâfirin bu dünyadaki
manevi Cehennemi, küfrü Cehennem olaraktan onu Yakar, mahveder ve bitirir.

Ehli
imanın bu dünyada dahi Allaha olan güveninden dolayı bir cennet hayatını
yaşamış olması, Hayatından lezzet almış olması, bir güvencesinin, bir Sigorta
ve garantisinin olmasından, Ezel ve ebed sultanı olan Allah’a dayanmasından,
güvenmesinden kaynaklanır. O güven olmazsa hayat zehir olur, hayat hakikaten
çekilmez olur, ölümden beter olur. Ancak o güvendir ki mümini yaşatır, o iman
ile o mümin yaşamış olur.

Allah’a
iman edip güvenen ve ona İtimat edip dayanan insanla, ona inanmayan ve o güvenci
kaybetmiş olan insanın arasındaki fark; adeta cennet ve cehennem arasındaki
fark kadardır.

O
halde gerçek Kurtuluş imandadır. İmanla kurtulabilir. Çünkü iman da o güç var.
O güven var.

Küfür
ise o garantiyi kestiği, o mensubiyeti ortadan kaldırdığı içindir ki, hiçbir
dayanağı olmamaktadır.

Gerçek
sahibi ile olan güvenini kaybettiği gibi O’na mensup olan, onun yarattığı
varlıklar ile de güveni yıkılmış ve sarsılmış olur. Allah’a dayanmayan onun
yarattığı varlıklara hangi suretle dayanacaktır?

Çünkü
mülk onundur. O Malik-el Mülktür, her şeyin sahibidir. Her şeyi var eden,
yaratan ve Her şeyi elinde tutandır.

O
halde güvende O’nadır, imanda O’na bağlılıktadır.

******************  

Beni
ben yapan imanımdır.

Beni
ben yapan ve beni unutmayan Bir Rabbim var.

Zaten
kendisi için yokluk olmayan rabbim, beni karanlıktan aydınlığa çıkardı.

 “lâ te’huzühu sinetün velâ nevm. “-“O’nu ne
gaflet basar, ne de uyku.” (Bakara.255.)

3. Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.

6. Seni yetim bulup da
barındırmadı mı?

7. Seni yolunu kaybetmiş olarak
bulup da yola iletmedi mi?

8. Seni ihtiyaç içinde bulup da
zengin etmedi mi?” (Dua suresi.)

“İmanın şuuruyla
ve iman rabıtasıyla, Arz ve Semâvât
San’atkârına intisap noktasında gökleri yıldızlarla, zemini
çiçekler ve güzel mahlûklarla yapan, süslendiren ve böyle herbir san’atta
yüzer mu’cize gösteren bir san’atkârın eser-i san’atı ve
böyle hadsiz harikalı bir ustanın yapılışı olmak, ne kadar antika
ve kıymettar ve şuuru varsa ne kadar iftihar eder ve
şereflenir…” (Bediüzzaman. Şualar. 107.)

“Hayat, Zât-ı
Bâki-i Hayy-ı Kayyûma baktıkça ve iman dahi hayata hayat ve ruh oldukça,
hem bekà bulur, hem bâki meyveler verir. Hem öyle
yükseklenir ki, sermediyet cilvesini alır; daha ömrün kısa ve uzunluğuna
bakmaz . (Bediüzzaman. Şualar. 111.)

Allah
bes gayrı heves.

MEHMET
ÖZÇELİK

14-12-2019




HAT SANATI




BİRLEŞEN LEŞLER

BİRLEŞEN
LEŞLER

Abd-nin
şimdiye kadar yaptığı operasyonlarda 27 milyon Müslüman öldü.

Geçen
yüz yılda 200 milyon insan ölürken, bu durumun gittikçe yeni elektronik, gıda,
ilaç gibi silahların devreye konulmasıyla bunun artacağını göstermektedir.

-Abd
ve Avrupa içimizdeki kirli ellerin deşifre olup temizlenmesi sürdükçe,
desteğini kaybetmenin sıkıntısını saldırarak gösterecektir.

Bunun
en başını fetönün elli yılda yerleştirdikleri bunun en bariz örneğidir.

Münafık
yapı bitmedi. Nifak perdesi altında devam etmektedir.

Cemaat
hakkında neden bu kadar yazıyorsun? Diyenlere verilen cevapta bu durum
özetlenmiştir.[1]

-İlaç
ve aşı sektörü ölmeyen ancak iyileşmeyen hastayı, makbul hasta görür.[2]

-İnsanlar
ve dünya ilaçlarla kontrol edilirken, gıda ve su ile kontrol edip edilmeye
çalışılıyor ve insan adeta belli şirketlere bağımlı hale getirilmektedir. Yani
ne olacak ne ölüp iyileşecek belki ikisinin ortasında hayat boyu ilaç, hayat
boyu gıda, hayat boyu su şeklinde bir bağımlılık içerisine İnsanoğlu sevk
ediliyor.

-Evelden
vermeden bizi sömüren batı, bugün verip şişmanlattırarak, besleyip kanlandırarak
emmekte ve sömürmektedir.

*****************   

Arap Birliği Genel
Sekreteri Ahmed Aboul Gheit, bugün yaptığı açıklamada Türkiye’nin
Suriye’de Fırat’ın doğusuna yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekatı için
‘işgal ve egemenlik ihlali’ dedi. [3]

-İsyanların
arkasındaki İngiliz gizli örgütü: Arap Büro.

Beyoğlu’ndaki
evinin sokağında ölü bulunan İngiliz eski askeri istihbarat subayı James Gustaf
Edward Le Mesurier’e ilişkin soruşturma sürerken, 1.Dünya Savaşı öncesinde
Osmanlı Devleti’ne karşı İngiltere tarafından kurulan istihbarat örgütü “Arap
Büro”nun bilinmeyenleri de arşiv belgelerle gün yüzüne çıkarıldı. İngiliz
Ulusal Arşivleri belgelerine göre, istihbarat örgütü “Arap Büro” adıyla
Kahire’de kuruldu. Örgüt, 1920’ye kadar Arap isyanlarını organize ederek,
Osmanlı parçalanmasında büyük rol oynadı.[4]

-İngilizin
karanlık zulmü, etrafın aydınlanmasıyla ortaya çıkıyor.

-İngiliz
The Times gazetesinin resmi bir rapora dayandırdığı haberine göre, İngiliz
askerlerinin aralarında çocukların da bulunduğu cinayetleri ile işkence
uygulamaları, komutanlar tarafından örtbas edildi.[5]

-“İngilizler,
istihbaratıyla ün salmış Sultan II. Abdülhamid Han’ın yanına bir casus
yerleştirmeyi başarmışlardı. Hem de bu casus II. Abdülhamid Han’ın en yakınlaeındandı.
10 yıl boyunca ingilizlere kesintisiz bilgi aktarımı yapmıştı, ingilizler, II.
Abdülhamid’i gözlerinde çok büyüttüklerini düşündüler. Ta ki o casus öldüğünde
kişisel dolabı açılana dek. Casusun dolabını açtıklarında çok büyük bir
şaşkınlık yaşadılar çünkü bu dolapta bazı belgeler ile Sultan II. Abdülhamid
Han’ın mührü vardı, işte o an anlamışlardı, aslında Sultan II. Abdülhamid
Han’ın nasıl yüce bir zekâya sahip olduğunu. O gün o dolaptan çıkardıkları
belgelerden ve mühürden anlamışlardı ki oyuna getirilen Sultan II. Abdülhamid
Han değil, İngilizlerdi. ingilizlerin Sultan II. Abdülhamid Han’ın yanına casus
diye yerleştirdikleri adam, aslında Sultan II. Abdülhamid Han’ın casusuydu.
İngilizlere yanlış bilgiler sunuyordu. İngilizler de Sultan II. Abdülhamid Hanı
sessiz sakin biri sanıyorlardı. Onlar dünyayı avuçlarında oynattıklarını
zannederken, aslında Sultan II. Abdülhamid Han onları parmağında
oynatıyordu.”[6]

***************

İran
tesbiti.

Doğan
Güreş, 6 Aralık 1990 – 30 Ağustos 1994 yılları arasında 21. Genelkurmay Başkanı
olarak görev yaptı.

Doğan
Güreş 1990 yıllarında NATO’ya gittiğinde Genelkurmay Başkanı olarak masanın
üzerinde dünyanın 8 Bölgeye ayrıldığını, bunlardan Amerika’ya Irak- Suriye ve
İran’ın verildiğini gördüğünü anlattı.

İran
içten yıkılmaya çalışılıyor.

Çevresindeki
olaylar hep iranın güç ve desteğini yıkmak içindir.

Allah
korusun eğer iç savaş çıkar ve göç olursa bundan en çok zararı Türkiye görür.

Bu
en çokta PKK’ya yarar. Zira yüz yıldır düşünülen PKK- Kürt ve sosyalist devletçiği,
ikinci bir İsrail’in temeli atılmış olur.

Suriyelileri
gönderirken, Allah korusun, İranlıların gelmesi daha ağır olur.

-Tarih
boyunca kirli oyun ve ittifaklar hiç bitmedi.

Ancak
her zaman en tehlikeli olanı, kurdun gövdenin içine girdiği an oldu.

*****************

YÜZ YIL SONRA BİR İSTANBUL
İŞGALİ  Mİ?

Türkiye
İstanbul-dan kuşatılmaya ve imf-ye bağlanmaya çalışılıyor.

1920-
de İstanbula girip hiçbir mukavemetle karşılaşmadan, babasının hayrına olsa
gerek ki!?, tıpış tıpış İstanbulu bize bırakıp çekip gitmişler.

Bir
şey mi vermişler yoksa bir çok şeyi alıp, daha doğrusu bağlayıp öyle mi
gitmişler?

Yüz
yıl sonra bir İngiliz İstanbul işgali daha olmasın?

Ne
verilmekte ve ne alınmaktadır?

Borçlanmak
mı?

Kanal
İstanbulun yapımının engellenmesi mi?

-Bu
bağ laiklik midir?

-“Osmanlı
Şeyhulislamı Mustafa Sabri efendi “Eğer ümmet laik bir hükümeti seçip  kabullenirse, bana göre kesinlikle dinden
çıkar. Bundan şüphe eden de dinden çıkar. Tevbe edip, dinî hüküm ve dinî
yönetime dönmedikleri sürece müslüman sayılmazlar.”  

-Sevr
mi oldu?

-Vahdettin sevri imzalamadı. Çünkü o zamanda meclis kapalı olduğundan, daha ona her hangi bir ulaşma durumu söz konusu değildi.[7]

-İstanbulda
musibeti celbedici işler oluyor.

**************   C –
Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu
darbedir.

Hep
vere vere zaten bu hale geldik ya!

Timur,
İran’ı istîlâ edip Şîraz’a girdiğinde halkı haraca bağlar. Vergi memurları
Hâfız-ı Şîrâzî’den de vergi isterler. Zaten maddî sıkıntı içinde yaşayan Hâfız,
bu vergiyi ödeyecek durumda değildir. Çareyi Timur’un huzûruna çıkarak hâlini
arz etmekte bulur. Timur ise;

“–Aman
Hâfız, sen bir şiirinde;

Eger
an Türk-i Şîrâzî bedest âred dil-i mârâ,
Behâl-i hinduyeş bahşem Semerkand ü Buhârârâ

«Eğer
o Şîrazlı Türk gönlümüzü tutsak ederse yanağındaki siyah ben için Semerkant’ı
ve Buhara’yı bahşederdim» demiyor musun? Sevgilisinin yüzündeki bir ben için
Semerkant’ı ve Buhara’yı verebilen insan nasıl yoksul olur? Bunu diyen insan
nasıl iflâs ettiğini söyler?” dediğinde Hâfız Şîrâzî;

“–İşte
o bol keseden yaptığım ihsanlar yüzünden iflâs ettim Sultanım!” cevabını verir.
Bu cevaba gülen Timur, şairi vergilerden muaf tutarak ihsanlarda bulunur.

-İsmet
İnönü’nün 12 Ada’yı reddettiği belge paylaşıldı.[8]

Not: Asrımı anlamaya ve de asırları anlamaya çalıştım.

Bunu özetleyeyim dedim.

Yazdıklarım asrımın ve asırların bir özetidir.

Hoca Andre Gide şöyle derdi: Anı yazmak, ölümden bir şeyler
koparmaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

07-12-2019

C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, mânen
ahlâkımıza vurduğu darbedir. C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid
görünen, mânen ahlâkımıza vurduğu darbedir.

C – Sebep bir değil, bindir. Bana en ziyade şedid görünen, mânen
ahlâkımıza vurduğu darbedir.


[1] https://www.facebook.com/100008346600781/posts/2550850681869794/

[2] https://www.yeniakit.com.tr/haber/carpici-aciklama-ilac-asi-ve-endustriyel-gida-sektorleri-yuz-binlerce-akademisyeni-finanse-ediyor-ve-istediklerini-soyletiyorlar-h1574540220-c5ece4.jpg-956909.html

[3] https://www.seslimakale.com.tr/haberdetay/arap-birligi-genel-sekreterinden-hadsiz-aciklama-17190

[4] http://www.milliyet.com.tr/gundem/isyanlarin-arkasindaki-ingiliz-gizli-orgutu-arap-buro-6081460

https://m.facebook.com/MB.AKKOYUNLU/posts/1179751662226418
https://www.islamidavet.com/suudi-hanedanin-tarihi-belgelerle-yahudi-oldugu-kesinlesti/

[5] http://m.haber7.com/dunya/haber/2916529-olay-olacak-iddia-buyuk-skandal-ortbas-edildi

[6] Devletin
Gizil Sırları HEYET.Sh.5.

[7]
http://www.haber7.com/tarih-ve-fikir/haber/1585893-vahdettin-sevri-onaylamis-miydi

[8] https://www.ensonhaber.com/ismet-inonunun-12-adayi-reddettigi-belge-paylasildi.html




BEN-İM ÖNÜMDEKİ BENDLER

BEN-İM
ÖNÜMDEKİ BENDLER

Ben-im
önümdeki bendler benden küçük ancak bendeki nefsimle ortaklık yapıp çok büyük
işler yapmaktadır.

Sevinmiştim
dünyaya geldiğimizde ancak önümdeki sayısız bendler ve şeytanın bendeleri, beni
kendilerine bende yapmaya çalıştılar.

Dünya
bütün şa’şaasıyla önümde sayısız çin sedleri gibi bendler oluşturdu.

Beni
kendine bende yapmak için.

Ancak
Ben beni Yaratana Bende olacaktım.

Onun
ve O’nun için vardım.

Benim
gibi çok benler vardı.

Çoğu
hayatta bir yüzdeki bir ben gibi kaldı.

Benliklerin
arasında boğulmayacak ve Ben-lere kurban olmayacaktım.

Beni
bana bırakmadılar.

Sen
olmaya zorladılar.

O
Benler gibi olmamı istediler.

Ben
Ben kalmalı ve ben olmalıydım.

Sen
olan Ben, Ben olamazdım.

Ben
benlikten uzak bir Ben olmalıydım.

Ben-imi
ve benliğimi O’na mikyas, vahid-i kıyasi ve ölçü birimi yapmalıydım.

Ben
O’nla var oldum, varlığımı O’nunla devam ettirmeliydim.

Ben
O’na bende olursam Ben kalırdım.

Yoksa
Benimi de benliğimi de kaybederdim.

Çünkü
bana üfleyen o idi.

Ben
O değilim ancak Ben O’ndanım.

Minallah
ve İlallah…

“Ve
innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).”

“Ve
her halde biz dönüp dolaşıp Rabbımıza varacağız.”
(Zuhruf.14.)

Heme
Ost değil, heme Ezostum.

Firavun;
“ Ene Rabbükümül a’la” yani,- (Ey Mısırlılılar!) Ben sizin en büyük
Rabbinizim.- (Ben olmazsam sizi kim yedirir ve kim içirir.)

Demiş
ve Ben-in de, benliğinde, kibrinde boğulmuştu.

o
fir’avun O’ndan ve O’ndan yana olmamıştı.

O
kendi de olmadı, olamadı ve kendi de kalamadı.

Tüm
Benler O’na ayinedarlık yaparken, o fir’avun aynanın arka yüzü oldu.

Benliğini
O’nda bulanlar, aynanın ön yüzü gibi parlak kaldı.

O’nu
buldu, O’nu sevdi ve O’nu görüp gösterdi.

“Küntü
kenzen mahfiyyen fe halaktül halke li ya’rifuni.” Hadis-i Kudsisinde;

“Ben
gizli bir hazine idim mahlukatı (insan ve benleri ) yarattım ta ki Kendimi Bileyim
ve Bildireyim.”

Her
şey işte o Ben-de gizliydi.

Ben-in
korunması içinde onu koruyan beş şeyin korunması gerekti;

Malın-
Canın- Neslin- Dinin ve Aklın…

O
varken başkasına söz düşmez.

Söyleyen varsa
dinlemeli, dinleyen varsa da Söylemeli.

Söz
de Ben de O’nundur ve O’ndandır.

“La
yukellifullahu nefsen illa vus’aha … (
Bakara
Suresi 286.)

“Allah
hiçbir Benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/ teklifte
bulunmaz..”

***************   

-Şeref-ul
Mekan bil-Mekin, -Bir şeyin kıymeti ve şerefi o mekanda bulunan ile ölçülür.
Tıpkı bunun gibi; insanın kıymeti insandaki yüksek duyguların kıymeti ile
orantılıdır. Mesela cömertlik kâfirde bile olsa o cömertlik onu kıymetli yapar,
Üstün yapar, değerli yapar, farklı yapar.

Ondan
dolayıdır ki Efendimiz aleyhisselatu vesselam şöyle buyurur;

“Es
Sahiyyu Habibullahi velev kâne Fasikan vel Bahilu aduvvullah velevkane Salihen”
Yani Çömert olan insan Allah’ın dostudur, Fasık bile olsa. Cimri olan bir insan
Allah’ın düşmanıdır, Salih bile olsa.”

Buradaki
cömertlik Fasık olanı Allah’ın dostu yaparken, Diğerinde ki cimrilik ise Salih
bile olsa onu Allah’ın düşmanı kılmaktadır.

Son
ve İlk Söz: Kişi nerede çok kalacaksa, yatırımını da oraya yapmalıdır.

-İnsan
toprağından yaratıldığı yerde ölür. (Şamlı tüccar.)

MEHMET
ÖZÇELİK

07-12-2019