BEN-İM ÖNÜMDEKİ BENDLER
BEN-İM
ÖNÜMDEKİ BENDLER
Ben-im
önümdeki bendler benden küçük ancak bendeki nefsimle ortaklık yapıp çok büyük
işler yapmaktadır.
Sevinmiştim
dünyaya geldiğimizde ancak önümdeki sayısız bendler ve şeytanın bendeleri, beni
kendilerine bende yapmaya çalıştılar.
Dünya
bütün şa’şaasıyla önümde sayısız çin sedleri gibi bendler oluşturdu.
Beni
kendine bende yapmak için.
Ancak
Ben beni Yaratana Bende olacaktım.
Onun
ve O’nun için vardım.
Benim
gibi çok benler vardı.
Çoğu
hayatta bir yüzdeki bir ben gibi kaldı.
Benliklerin
arasında boğulmayacak ve Ben-lere kurban olmayacaktım.
Beni
bana bırakmadılar.
Sen
olmaya zorladılar.
O
Benler gibi olmamı istediler.
Ben
Ben kalmalı ve ben olmalıydım.
Sen
olan Ben, Ben olamazdım.
Ben
benlikten uzak bir Ben olmalıydım.
Ben-imi
ve benliğimi O’na mikyas, vahid-i kıyasi ve ölçü birimi yapmalıydım.
Ben
O’nla var oldum, varlığımı O’nunla devam ettirmeliydim.
Ben
O’na bende olursam Ben kalırdım.
Yoksa
Benimi de benliğimi de kaybederdim.
Çünkü
bana üfleyen o idi.
Ben
O değilim ancak Ben O’ndanım.
Minallah
ve İlallah…
“Ve
innâ ilâ rabbinâ le munkalibûn(munkalibûne).”
“Ve
her halde biz dönüp dolaşıp Rabbımıza varacağız.”(Zuhruf.14.)
Heme
Ost değil, heme Ezostum.
Firavun;
“ Ene Rabbükümül a’la” yani,- (Ey Mısırlılılar!) Ben sizin en büyük
Rabbinizim.- (Ben olmazsam sizi kim yedirir ve kim içirir.)
Demiş
ve Ben-in de, benliğinde, kibrinde boğulmuştu.
o
fir’avun O’ndan ve O’ndan yana olmamıştı.
O
kendi de olmadı, olamadı ve kendi de kalamadı.
Tüm
Benler O’na ayinedarlık yaparken, o fir’avun aynanın arka yüzü oldu.
Benliğini
O’nda bulanlar, aynanın ön yüzü gibi parlak kaldı.
O’nu
buldu, O’nu sevdi ve O’nu görüp gösterdi.
“Küntü
kenzen mahfiyyen fe halaktül halke li ya’rifuni.” Hadis-i Kudsisinde;
“Ben
gizli bir hazine idim mahlukatı (insan ve benleri ) yarattım ta ki Kendimi Bileyim
ve Bildireyim.”
Her
şey işte o Ben-de gizliydi.
Ben-in
korunması içinde onu koruyan beş şeyin korunması gerekti;
Malın-
Canın- Neslin- Dinin ve Aklın…
O
varken başkasına söz düşmez.
Söyleyen varsa
dinlemeli, dinleyen varsa da Söylemeli.
Söz
de Ben de O’nundur ve O’ndandır.
“La
yukellifullahu nefsen illa vus’aha … (Bakara
Suresi 286.)
“Allah
hiçbir Benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/ teklifte
bulunmaz..”
***************
-Şeref-ul
Mekan bil-Mekin, -Bir şeyin kıymeti ve şerefi o mekanda bulunan ile ölçülür.
Tıpkı bunun gibi; insanın kıymeti insandaki yüksek duyguların kıymeti ile
orantılıdır. Mesela cömertlik kâfirde bile olsa o cömertlik onu kıymetli yapar,
Üstün yapar, değerli yapar, farklı yapar.
Ondan
dolayıdır ki Efendimiz aleyhisselatu vesselam şöyle buyurur;
“Es
Sahiyyu Habibullahi velev kâne Fasikan vel Bahilu aduvvullah velevkane Salihen”
Yani Çömert olan insan Allah’ın dostudur, Fasık bile olsa. Cimri olan bir insan
Allah’ın düşmanıdır, Salih bile olsa.”
Buradaki
cömertlik Fasık olanı Allah’ın dostu yaparken, Diğerinde ki cimrilik ise Salih
bile olsa onu Allah’ın düşmanı kılmaktadır.
Son
ve İlk Söz: Kişi nerede çok kalacaksa, yatırımını da oraya yapmalıdır.
-İnsan
toprağından yaratıldığı yerde ölür. (Şamlı tüccar.)
MEHMET
ÖZÇELİK
07-12-2019