DİZGİN
DİZGİN
ORDU DİZGİNİ ELİNE ALDI
Bir
asırdır maalesef DİZGİNİ başkalarının elinde olan ordu, yüz yıl sonra o dizgin
ve kontrolü tekrar eline aldı.
ABD
ve İsrail orduyu maddi ve manevi sülük gibi emiyor, kontrolü elinden bırakmıyor
ve on yılda bir yaptığı darbelerle hep geri ve geriye saydırıyordu.
-Bediüzzaman’ın dediği gibi; orduda bir ruh
var, o benimle beraberdir, der. Yani bin yıllık İslamın bayraktarlığını yapan
ordu, dünyaya adaleti götüren ordu bu ordudur.
Ve diğer bir sözünde; Ordu bilerek
baltayı ayağına vurmaz.
Ordu bunu gösterdi. İçerisinde darbeye
zemin hazırlayan, terörü besleyen, menfi insanları destekleyenleri ordu
dışarısına atmış, adeta içini kusarak temizlemiş veya en azından o alanda bir
adım atmıştır.
Ancak yeterli mi? Elbette değil.
Ordu bin yıllık birikimini üç-beş
darbeciye elbette feda etmez, etse bile o ruh ettirmez.[1]
**************
Dağda
bitirilen PKK şimdilerde şehirlerde ve şehirlerde uyuşturucu tüketilen bar ve
barınaklarda mı?
Uyuşturucu
yetiştirici ve satıcısı olan PKK, merkezlerde dostlarının yanında mıdır?
Uyuşturucuyu
başta büyük şehirlerde yaygınlaştırarak…
Uyuşturucu
sefahet ve rezaletlerle, el değiştiren CHP’li belediyelerin içkiyi serbest
bırakmasıyla gençler PKK’nın kucağına itilmektedir…
-İstanbul-da
gün be gün mide bulandırıcı uygulamalar sergilenmektedir.
Menfiliklere
katkısı olanlar dünyada mahcubiyeti, ahirette perişaniyeti yaşıyacaklardır.
Musibetlere
davetiye çıkarıldı.
-“İmamoğlu’na
destek veren o isimlere zor soru: Rahatladınız mı, mahallenin kıskançları!.[2]
-İstanbul-u
sel aldı!
İşte
İstanbul-da ahlaksız bir uygulama.
Yüz
sene önce rusyada uygulanan aşağı ve aşağılık bir uygulama.[3]
-“Bîçare gençlerin çok vartaları var ki, en
tatlı hayatını, en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar. Ve bilhassa şimâlde
koca bir devlet, gençlik hevesâtını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla
sarsıyor. Çünkü, âkıbeti görmeyen kör hissiyâtla hareket eden gençlere ehl-i
nâmusun güzel kızlarını ve karılarını ibâhe eder. Belki, hamamlarında erkek,
kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde, bu fuhşiyâtı
teşvik eder. Hem, serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallarını helâl eder
ki, bütün beşer bu musîbete karşı titriyor.”[4]
***************
ABD’nin
aynası tarihi: Öldürmeyi çok iyi biliyorlar.[5]
60
yıldır içteki darbelerle Türkiye’yi vuran ABD, şimdide dışarıdan vurmaya
çalışıyor, NATO ile beraber…
-CIA
ve NSA eski çalışanı Edward Snowden,
“Irak’ta kaosa neden olan IŞİD’in arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbarat
teşkilatları vardır. IŞİD bölgede İsrail’in güvenliğini tesis ediyor.”
dedi.
**************
Anayasa
Mahkemesi, nikahsız bir kadınla aynı evde yaşadığı gerekçesi ile TSK’daki
görevinden atılan jandarmanın özel hayatının ihlal edildiği kararını verdi.
Anayasa
Mahkemesi (AYM), askeri personele, evli ve 2 çocuklu kadınla birlikte
yaşadığı gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) çıkarılma cezası
verilmesini, ‘özel hayatın gizliliği hakkının’ ihlali saydı.[6]
-Türkiye
yüz yıllık uygulamalarını sorgulamalıdır.
Laiklikten
Atatürkçülüğe, Atatürkü Koruma Kanunundan Eğitim sistemine kadar tartışılan ve
kavga edilen, toplumu bağlayan bağlardan kurtulma uğruna konuşulup çözüm
üretilmelidir.
-Atatürkçü
zihniyet hala Atatürkün yeterince anlatılamadığını iddia ediyor.
Her
halde asılanlar az geldi.!?
Bin
yıllık birikimlerin üzerine dökülen betonlar yetersiz görüldü.!?
Ana
sınıfından üniversiteyi bitirene kadar, devletin her kademesindeki hakimiyetini
sürdürmeye, yetmemiş olacak ki, dünyada benzeri görülmemiş bir şekilde kanunla
korunmaya kadar gidildi.
Buna
rağmen problem içte değil dışta aranmaktadır.
-Kadir Mısıroğlu, “Kırk Görgü Şahidinden Naklen
Benden Tarihe Haberler” isimli kitabında son devrin önde gelen hâfızlarından
olan Cevdet Soydanses’in, Balıkesir’de askerlik yaptığı günlerde M. Kemal ile
olan bir hatırasını kendisine şöyle anlattığını naklediyor:
“Ben Balıkesir’de askerlik yapıyordum. Bir akşam
gece yarısına yakın yatakhanemize bir çavuş gelerek:
‘- Aranızda hafız var mı?’ diye sordu.
‘- Ben hafızım.’ dedim.
‘- Benimle geliyorsun.’ dedi.
Giyinip, yatakhaneden çıktım. Ben hasta, ölmek
üzere olan biri var da Kur’an okunacak sanıyordum. Birlikte merkez binaya
gittik. Kapının önünde çavuş, kapıyı tıklattıktan sonra içeriden:
‘Gel!’ denilmesi üzerine kapıyı açtı. Selam ve
resmi ta’zim ifasından sonra:
‘- Hafızı getirdim.’ dedi.
‘- Sen çık, O gelsin.’ dediler.
Çavuş çıktı, ben içeri girdim. Askerce selam
verdikten sonra hazırol vaziyetinde bekledim. Karşımda bir güruh vardı.
Önlerinde rakı kadehleriyle yemek yiyip, çerez atıştırıyorlardı. Tavanda
mutantan bir avize, gözleri kamaştırmaktaydı. Birçok masa birleştirilerek tek
bir masa haline getirilmişti. Masanın başında gazetelerden tanıdığım M. Kemal,
etrafında ise sivil ve asker birçok kimse yemek yiyip, içki içiyorlardı.
M. Kemal Paşa bana hitaben:
‘- Sen hafız mısın?’ diye sordu.
‘- Evet’ cevabını vermem üzerine:
‘- Peki, bize Kur’an’dan bir şey oku.’ dedi.
‘- Ne okuyayım?’ diye sordum.
‘- Sure-i Rahman oku!’ dedi.
Bu emir üzerine ben hemen yere çömeldim, cebimden
takkemi çıkararak başıma koydum. O, bu hareketimi görünce:
‘- Bakın, bakın! Nasıl bir ta’zim vaziyeti alıyor!’
diye söylendi.
Ben duymamazlıktan gelerek Euzubesmele’yi çektikten
sonra Sure-i Rahman okumaya başladım. Biraz sonra ‘Febieyyi alai rabbiküma
tükezziban’ yani ‘Şimdi rabbinizin hangi nimetini tekzib eder, yalan dersiniz?!’
mealindeki ayete geldikçe bana elindeki kadehi sallayarak:
‘- Hangi nimetini tekzip ettik. Kuru fasülyesini
mi, yeşil pırasasını mı?!’ gibi laflar atmaya başladı. Malumunuz bu ayet orada
çok tekerrür (tekrar) eder. Her defasında benzer istihzalar savurdu (inceden
alay etti) ve nihayet:
‘- Yeter, yeter artık! Hadi defol!’ dedi. Ben ayağa
kalkıp çıkmak üzereyken masadaki şişman birisi yüksek sesle:
‘- Gazi Hazretleri! Bu millete Tanrı olarak sen
yetersin. Başka Tanrı gerekmez!’ demesi üzerine umumi bir bravo ve alkış
sesiyle kadehler ayağa kalktı ve:
‘- Gazi Hazretleri şerefine!’ sayhalarıyla rakıyı
yudumlarlarken ben sür’atle kaçıp, oradan uzaklaştım. Ertesi gün bu şişman
herzegunun kim olduğunu merak ettiğimden mahalli gazeteyi aldım. Orada bu
sofranın resmi vardı ve masadakilerin de ismi yazılıydı. Bu mel’unun Yunus Nadi
olduğunu oradan öğrendim.”[7]
MEHMET ÖZÇELİK
01-11-2019
[1]
https://www.gunebakisgazetesi.com/kose-yazilari/ruh-ayaga-kalkti/
[2] https://www.takvim.com.tr/guncel/2019/10/31/imamogluna-destek-veren-o-isimlere-zor-soru-rahatladiniz-mi-mahallenin-kiskanclari
[3]
https://suleymaniyehamami.com.tr/
[4] Bediüzzaman.Sözler.135-136.
[5] https://www.yenisafak.com/gundem/abdnin-aynasi-tarihi-oldurmeyi-cok-iyi-biliyorlar-3512406
[6] https://www.ntv.com.tr/turkiye/aym-nikahsiz-yasadigi-icin-tskdan-atilan-jandarma-icin-ihlal-karari-verdi,l-ygHd7pYk2cO2Tn65F4IQ
[7] Yunus Nadi ve M. Kemal…Benden Tarihe Haberler. Kadir Mısıroğlu.