MAİDE SURESİ-111-120




YA O OLMASAYDI

YA
O OLMASAYDI

Ya
O olmasaydı???!!!

Ya
Allah ezelden, varlığı kendinden, Kayyum, bi Zatihi kaim olmasaydı, ne olurdu?

Hiç
bir şey vücuda çıkmaz, var olmaz, var edicisiz varlık aleminde bulunmazdı.

Aksini
düşünmek, varlığının zıddı olmayan yokluğunu bir an düşünmek bile cehennemden öte
bir halettir.

Bir
anlık geniş daireden dar dünyamıza kadar kâinat olmayacak, dünya bulunmayacak,
insan ve diğer her bir varlık hayata çıkmayacaktı…

Anne
karnındaki hayatınızı bir düşünün!

Pek
bir şey hatırlamıyorsunuz değil mi?

Ana
rahmine düşüşünüzde hiç bir dahliniz söz konusu değil.

Öncesinde
dünya ve içindekiler yokken, onun öncesine gittiğimizde yer ve gök, galaksi ve
samanyolları gibi cirim ve cisimlerde yoktu.

Öncesinde
mi?

Efendimizin
ifadesiyle; O vardı, hiç bir şey yoktu.

Onun
öncesi mi?

Onun
öncesi yoktu.

Zira
O evvelinde Evveli, ahirinde Âhiri, zahirin de Zahiri ve batımında Batınıdır.

İyi
ki O var.

O
var, her şey var.

Onu
bulan neyi kaybeder ve Onu kaybeden neyi bulur?

Onu
bulan her şeyi bulur.

Onu
kaybeden hiçbir şeyi bulmaz ve de bulamaz.

Bulsa
da başına bela olur.

Elhamdülillahi
alâ külli hâl, sivel küfri ved dalâl.

Küfür
ve sapıklığın dışında, her halükarda Allah’a hamdolsun.

***********   

Devletin
kendisinde bir veya birkaç vasfı görünen güçleniyor, güçlü görünüyor.

Ya
Allah’ın kendisi üzerinde bir kaç vasfı tezahür eden bir insanın durumu kim
bilir nasıl olur?

Alemler
ve varlıklar üzerinde en fazla Allah ile irtibatı ve tezahür ve tecellisi
bulunan insan ve özellikle ehli imandır.

İşte
insanı kâinatın fevkine çıkaran asıl sebeb, Allah ile olan irtibatı, Allaha
istinad ve mensubiyetidir.


İnsanların Rabbiymiş gibi, onların kusurlarına bakma.

Sen
kulsun, kendi kusurlarına bak. (İSA PEYGAMBER)

MEHMET
ÖZÇELİK

27-11-2019




2019 ÖĞRETMENLER GÜNÜ HATIRASINA

2019
ÖĞRETMENLER GÜNÜ HATIRASINA

Öğretmenler
günü hatırasına bir hakikati ifade etmek istiyorum.

Bir
çiftçi düşünün ki; önündeki önlüğünde bulunan tohumları rast gele savuruyor.
Nereye attığını ve ne kadar olduğunu bile bilmiyor.

Öyle
ki, komşusunun tarlasına atmaktan, taşın arasına saçmaya kadar kendi bilmez ve
de unutmuşken Allah unutmamıştır.

Toprağın
kesif karanlığında, gübrenin yakıcılığı içerisinde, kışın kar ve yağmur gibi
şişirici tüm özellikleriyle parçalanan o tohum; bahar mevsiminde bire yedi, yetmiş
 ve yedi yüz vermiştir.

Tohumu
unutmayan Allah, samimi bir öğretmenin, samimi duygularla ve de ihlaslı olarak
ifade ettiklerini elbette zayi etmez.

Nitekim
1400 sene önce Peygamber Efendimizin söylediği hakikatler nice ölü kalpleri
diriltmekte, insana ve hayata hayat olmaktadır.

“Görmedin
mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam,
dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.

Bu
ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah
insanlara misaller getirir.”[1]

“Her
kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir.
Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir.
Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte
onların tuzağı boşa çıkar.”[2]

“Toprağı)
iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar.
(Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz.
Şükredecek bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde
açıklıyoruz.”[3]

***************

Öğretmenlikte
menfiler ve menfiliklerle mücadele etmekten, müsbet hizmetlerde bulunmaya
yeterli zemin bulamadık.

Şerrin
def’inden, hayrın celbi yeterli olarak gerçekleştirilemedi.

Şeytanı
taşlamaktan, Rahmana yönelme aksadı.

Şeytana
lanetten, Peygambere salavat az kaldı.

Resmiyette
samimi çalışma yeterli yapılamadı.

Ne
demek istediğim yani mesele anlaşılıyor değil mi?

-Tokat
mı yumruk mu?

Öğrenciye
30 öldürücü yumruğun hesabı sorulmazken, öğretmenin toz silkeleyici bir tokadının
hesabı ağır bir şekilde ve mahkeme tehdidiyle sorgulanmaktadır.

İşte
eğitimimiz ve öğretmenimizin hali pür melali.

-Yaramazlık
yapan kız öğrenciyi uyarmak amacıyla başına kalemle vuran Öğretmen, tacizden
mahkemede sorgulanmaktadır.

-Sigara
içen öğrenciyi uyaran Öğretmen, öğrenci tarafından okulun dışında olup müdahale
edemezsin denilirken, veli tarafından da aynı saldırıya maruz kalmaktadır.

-Okulların
tatil edilmesinden veli rahatsızlık duyup, çocuğunun evden çok okulda kalarak,
sıkıntıyı okulun çekmesini düşünürken, okul onları koruma adına, başarılı
olacak öğrencilerde harcamaktadır.

-Haklı
olarak hep tenkid edildiğini söyleyebilir veya sizde tenkid ediyor
olabilirsiniz.

Hiç
mi iyiliği yok?

Elbette
iyi insanların gayreti, selin önünden kurtarma çabaları az bir şey değildir.

Acaba
başarısız olanlar mı eğitimin defolusu, yoksa başarılı olanlar mı?

Eğitim
eğitiyor mu yoksa üğütüyor mu?

***********

ABD’DE
BİR OKUL MÜDÜRÜ; HER EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞINDA ÖĞRETMENLERE BU MEKTUBU
GÖNDERİRMİŞ;

“Bir
toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.

Gözlerim
hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.

İyi
eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi
yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin
vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı
insanlar.

Eğitimden
bu nedenle kuşku duyuyorum.

Sizlerden
isteğim şudur:

Öğrencilerinizin
insan olması için çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli
psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan
olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır…”

MEHMET
ÖZÇELİK/ 224-11-2019


[1]
İbrahim.24.25.

[2]
Fatir.10.

[3]
Araf.58.




ÖĞRETMENLER GÜNÜ MÜNASEBETİYLE




HOCAM

Hocam! (Bir Annenin Ağzından)

Sizlere emanet şu körpe yavrum,
Ortalıkta sürtüp gezmesin hocam!
Gözümün çırası tek kaygım, tasam,
Aç, câhil, perîşan kalmasın hocam!

Fidanıma hoş bak, aman solmasın,
Kahraman yetişsin, korkak olmasın,
Rabbini tanısın, dinsiz kalmasın,
Ahrette yakanı tutmasın hocam!

Tabancayı değil, kitabı sevsin,
İnsana yakışır örnekler versin,
Körpece gelmiştir, efendi gitsin,
Boykotmuş, işgalmiş yapmasın hocam!

Millet şerefini hem şeref bilsin
Kur’an’ı okusun, hak nedir görsün
Her bir kötülüğü aklından silsin,
Kendi milletine çatmasın hocam!

Câhil bir anayım, ne diyem daha!
Benim diyeceğim evlâdım aha;
Hep dua ederim yüce Allah’a,
Sonunda anarşist olmasın hocam!
Bilal ışıklı…..




DENGE

DENGE

İster
insani olsun ister hayvani olsun, insanlar ve hayvanlar bu dünyaya kendilerine
vücut giydirilerek, vücut elbisesi ile donatılıp, Talim ve taallüm amacıyla bu
dünyaya gönderilmiştir.

Bu
dünyada eğitimini yapan insanlar kendi Kemal derecesinde buradan mezun olurlar.
Seviye içerisinde kabiliyetinin standartları çerçevesinde aynen ahirette de
devam edeceklerdir.

Mesela
İnsan Cennet hayatında aynen burada, dünyada sevmiş olduğu işlerini orada
mecburiyet tahtında olmaksızın bir zevk içerisinde, aynı hizmetini, isteğini,
çabasını, mesleğini, gayretini Terakki ederekten sonsuza kadar yükselerek devam
ettirecektir.

-Ahirette
hiçbir şey sıfırdan başlamıyor. Buradaki -Tabiri caizse- mânen emekli olunan
katma değer üzerinden, derece itibarıyla ahirette aynısı, aynı Pergel açısı
içerisinde devam edecektir.

Sonsuza
dek ve iki insan arasındaki bu dünyadan farklı emeklilik, farklı açı ahirette kapanmaksızın,
o açı sürekli bir şekilde açık kalarak sonsuza dek devam edecektir.

****************

Alemdeki
eksiler artışlara ve artıların artmasına vesiledir.

Alemde
eksi olarak, nokta olarak, kusur olarak görülen şey aslında başka artıları,
başka mükemmelliklerin ortaya çıkmasına vesiledir. Böylece alemi ve her şeyi ve
de olayları bir bütün olarak değerlendirmek, bir bütün içerisinde olaylara,
meselelere, varlıklara, hayata, yaşayışa, seyre bakmak lazımdır.

Ceylan’ın
görmedeki kusuru, çıtanın görmedeki üstünlüğünü ortaya çıkarır.

Bazı
hayvanların zafiyet ve acziyeti, onu avlayan diğer avcı hayvanların avcılık karakterinin
gelişiminin önünü açar.

Böylece
umum varlıklar kemal yolunda kabiliyetlerin gelişimine sebeb olurken, alemde sürekli
kabiliyetler üretilmiş olur.

Nebatat
hayvanlara hizmet ederken, hayvanat da insana hizmet etmektedir.

Hepsi
bir bütün olarak kabiliyetlerin gelişimine ve manen şükür mahsulünün devamına
sebeb olur.

İşte
Kader bir bütündür. Kader tüm artıların toplamıdır. Kader olaylara tüm eksi ve
artıları ile, bir bütünlük içerisinde bakmak demektir.

Kader
neticedir. Kader Hülasadır, Kader Tahterevallidir Kader bütün varlıklar
arasındaki denge unsurudur. Nizam, intizam ve ölçüdür. Hakim İsminin tam
tezahürüdür .

Allah’ın
bütün isim ve sıfatlarının ana anahtarı alim ismindedir.

Kader
Allahın ilmidir.

İlim
ise maluma tabidir, malum ilme değil.

Yarıştaki
amaç ve hedef başarılı ve iyi olanı ortaya çıkartmaktır. Bir yandan başarısız
olanlar dökülürken, finale ve hedefe ulaşacak olanı seçmektir. Âlemdeki toplu
yardımlaşmada bu başarıyı elde etmeyi hedefler …

Kemalini
tamamlayan varlığını sürdürürken, tamamlayamayanlar dökülmektedir.

Mesela;
yumurtanın üzerinde 21 gün oturulması halinde hayat devam ediyor.

Oluşumunu
tamamlamayıp erken doğum, harici müdahale buna mani oluyor.

Aleme
her şey kemalini tamamlamak için gönderilmiştir.

MEHMET ÖZÇELİK

18-11-2019




BİR MEMLEKET DÜŞÜNÜN Kİ…

BİR
MEMLEKET DÜŞÜNÜN Kİ…

Bu
memlekette kavgacıların kavgalı konularını çıkaracak olsanız, başta aydınlar
olmak üzere anlatacakları ve üretecekleri bir şeyleri olmayacak ve kalmayacaktır.

Gerek
memleketimiz gerek İslam dünyası ve de batı dünyasından siyasi kavgaları çekip
alsanız, adam gibi hakikatleri anlatacak insan nadir bulunacaktır.

İşte
kavgaların sebebi problemleri çözmek değil, müzminleştirmek amaçlıdır.

Eğer
dünyada siyasi kavgalar bitmiş olsa, birdenbire insanların nazarları
İslamiyet’e dönecektir.

-Bir
memleket düşünün ki; O memlekette kavga edip suç işleyenler polis tarafından bütün
sıkıntılara rağmen toplanıyor. Emniyete götürülüyor, işlemler yapılıyor ve neticede
mahkemeye çıkarılıyor. Mahkemede ise bir sebeple salıveriliyor. O adaletten ne
kadar bir adalet beklenir?

Yıllarca
söyledim ve yazdım, Memleketimizin birinci problemi, hukuktaki çözümsüz ve
yetersiz problemlerdir.

Yıllar
önce şehrin ortasında iki kişi şiddetle kavga ediyorlardı.

Karşı
taraftaki kitapçıda bulunuyordum. Valiliğin önünde vatandaşlar toplanmış, büyük
kalabalık oluşmuştu. Epey sonra polis geldi, olaya el koydu.

Kitapçıda
bulunan bir sivil polis durumunu söyleyince kitapçı neden müdahale etmediğini
söyledi.

O
ise bunun faydasının olmayacağını söylemişti.

Elbette
mecbur değildi ancak karışması halinde sıkıntı yaşayacağını biliyordu.

-Bir
okul düşünün ki öğrenciler keyfi olarak her türlü hareketi yapabiliyor. Fakat
öğretmen neticede arada kalarak o yapılan suçlarda suçlu duruma düşüyor. Suçlu
olan öğrenciler iken, öğretmenden hesap soruluyor.

Öğrencinin
onlarca yumruk atmasının hesabı sorulmazken, mağdur olup zarar gören ve uyarı
amaçlı tokat atan öğretmene hesabı soruluyor.

Öğrenciler
öğütle serbest bırakılırken, öğretmen adeta sorguya çekiliyor.

Adeta
kadın üzerinden erkeğe yüklenildiği gibi, öğrenci üzerinden de öğretmene
yüklenilmektedir.

-Bir
öğrenci düşünün ki; sınıf ortamında öğretmenin üzerine yürürken, sadece bir
kınama ile öğrenci uyarılırken, bir yıl boyunca o sınıfa giren öğretmenin
düştüğü zilleti düşünün!

Öğrencinin
bu rahat ortamına öğretmen sahip değildir.

Bakanlık
acilen öğretmenden önce, öğretmenin izzetini korumalıdır. Yoksa eğitim diye bir
şey kalmaz.

Öğretmen
güçlendirilmeli, öğrencilerden devam mecburiyeti kaldırılmalı, gerçek manada
okuyacak insanlar ciddi eğitime tabi tutulmalı, liyakat ve başarı ön plana
çıkarılmalıdır.

Ödül
ve ceza hakkıyla uygulanmalıdır.

Bu
ikisinde okullarımız yetersizdir.

Yıllar
önce bir müdür arkadaşa; haklı olarak bir öğrenciyi okuldan atmasını, bunun
diğerlerine yüz kere söylemeden daha etkili olacağını söylemiştim.

O
müdür; bunu üç kere yapıp Milli Eğitime gönderdiklerini ve her seferinde; -Bir
daha görüşmek üzere- deyip geri gönderdikleri ızdırabını dile getirmişti.

Şunu
çok rahatlıkla söyleyebilirim; her sınıfı en fazla üç veya beş öğrencinin
bozduğunu, dersi işlenmez hale getirdiğini müşahede etmekteyiz.

Geçmişte
eğitimde ifrat olan davranışlar, bu gün tefrit ile sürdürülmektedir.

Geçmişin
sıkıntılı ve ifrat döneminde öğrenci idik, bu tefrit döneminde öğretmen olduk.

Bunun
vasatı bulunamaz mı?

Eğitimde
hala vasat yakalanamadı, o da her alanda…


Bizler nerelerde yanlış yapıyoruz?

Bir
öğrenci grubuna yiyecek dağıtıldığında kontrolden çıkıyor, kıtlıktan çıkmış
insanlar gibi saldırgan hal alıyorlar.

Bir
otobüse bindirildiğinde, bir yere sevk edildiğinde binerken büyük bir izdiham
yaşanıyor.

Yemekte
kapışma, her şeyde saldırma bir türlü azalmıyor.

Afrikalı
aç toplumlarda bile bu hal görülmez iken, eğitilmiş hayvanlarda bile, hangi
sebeple olursa olsun, böyle bir durum yaşanmazken, neden bu öğrencilerde bu
kontrol mekanizması oluşturulamamaktadır?

Herhalde
bir yerde değil, çok yerde yanlış yapılmaktadır.

Eğitimin
sevdirilmesinden daha öncelikli yapılacak iş, nefret ettirmenin önüne
geçmektir.

Toplumda
okumuş banka soyan insanlar olmaktansa, varsın okumamış saygılı, helal ve
haramdan korkan bir toplum olsun…

MEHMET ÖZÇELİK

18-11-2019




MUHAMMED SURESİ




ÖLÜMDE HAYAT VAR

ÖLÜMDE HAYAT VAR

Kuss bin Sâide,
Ukâz Panayırı’nda, aralarında Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve
sellem-’in de bulunduğu bir cemaate yaptığı ve bi’set-i Nebî’den bah­seden şu
meşhur hitâbesinde konumuzla ilgili olarak;

Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter;
çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider.
Vukuâtın ardı arkası kesilmez; hepsi birbirini tâkib eder.

-Somon Balığı
suyun ters istikametine giderek ölümüne, öleceği yere yumurtasını yani hayatını
bırakır ve ölür.

İnsanlar
doğduktan sonra ölmek için bir ömür yer iken, yediği şeyler onu yer.

Dinlenmek için
ölümün küçük kardeşi olan küçük ölümü, hayatının en az üçte biri kadar sürede
sürdürür ve tüm hayatını sürdürme bahasına ölür.

Ölüm hakikatı,
hayat hakikatından daha büyük bir hakikattır.

Zira doğumun
yolu ölümden geçer.

Toprağın altına
öldürmek için attığımız tohumu öldürmek için sürüp ezer, gübreyle yakar, kışın
dolu, kar ve soğuğuyla parçalarız ta ki baharda bire yedi yüz sümbül versin.

Sabah doğmak ve
dinç kalmak için, gecenin ölü gibi yatışını gerçekleştirmek gerektir.

***********

HER CANLIYI AVLAYAN BİR AVCI VAR

Her canlıyı
avlayan bir avcı var. Ekolojik dengeyi sağlamak amacıyla birbirlerini kontrol
etmek ve  tedbir amacıyla doğum ve
ölümler devam etmektedir.

İnsanınki ise
şerefli avcı Azraildir. O müşfiktir. Memurdur. Her an ölmektedir. Oda ruhunu
aldıkları sayısınca..

Vennaziati ğarken…..

Hazret-i Azrail
Aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakka demiş ki: “Kabz-ı ervah vazifesinde Senin ibâdın
benden şekva edecekler. Benden küsecekler.”

Cenâb-ı Hak,
lisan-ı hikmetle ona demiş ki: “Seninle ibâdımın ortasında musibetler,
hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.”

Evet, nasıl ki
hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı
ervahta hakikî olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm’ın
vazifesine mütealliktir. Öyle de, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm da bir perdedir.
Kabz-ı ervahta zahiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemâline münasip
düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i
İlâhiyyeye bir perdedir.

-Peygamberimiz
(s.a.v.) “Allah’ı zikirden ayrılmayan hayvanı avcı avlayamaz”  buyuruyor.
Sağlıklı hayvanı ne yırtıcı bir hayvan ne de avcı avlayabilir. Zikirden
ayrılmayan organ da hastalanmaz. (Bilimsel araştırmalar avlanan hayvanların
tamamının hasta olduğunu göstermiştir).

-Allah bu dünyada
asgari ücretle çalıştırıyor. Cüz-i Nimet karşılığında türlü mahsulat-ı külliye
yani şükür aldırıyor. Her ne kadar o Nimet’in olması bütün kainatın dönmesine
bağlı ise de, alınan netice olan hamd- şükür –iman- marifet-muhabbet gibi
neticeler kainat çapındaki külli neticileridir. Onun için verilen nimetten daha
büyüğü, o Nimet neticesinde Hasıl olan şükür ve hamd ve ibadettir. Ancak Allah
o insanın bu türlü mahsulü, Şükrü, Hamdi netice vermesinden dolayı başlangıçta
külli bir proje, kainatın fevkinde bir proje olarak yer alıp yaratılıyor Ve o
insanı bu neticeyi vermiş olmasından dolayı ahirette, cennette de ebediyen
ödüllendiriyor.

MEHMET
ÖZÇELİK

16-11-2019




Cuma Mesajları




Yüz Yıldır İslam’ın Yerine İkame Edilen Din Kemalizm

Ahlaksızca,
seviyesiz ve kişiliksiz uygulama ve uygulatma.

Masum
zihinleri bulandıran kirli hesaplar.

Kimilerinin
18 yılda yapamadığını, kimileri gelir, 18 haftada yapar.

Kimilerinin
18 yılda yaptığını 18 günde bozar.

Onun
için cumhurbaskanımıza bu tedirginliği mi bildirdim.[1]

Tahrib
kolay, tamir zordur.

Ondandır
ki, evlâ olan def-i şerdir.

Şerrin
def-i, hayrın celbinden enseb ve enfadır.[2]


[1] http://www.tesbitler.com/2019/11/11/sayin-cumhurbaskanim/

[2] https://www.facebook.com/groups/ayet1hadis/permalink/1659073420889269/




FELSEFENİN DİNDEKİ YERİ NEDİR -2-




FELSEFENİN DİNDEKİ YERİ NEDİR-1-




MASAÜSTÜ RADYO PLAYER-İNDİR-BİLGİSAYARINDA DİNLE




SAYIN CUMHURBAŞKANI(M)

ERDOĞAN DOĞRU MU YAPIYOR ?

SAYIN CUMHURBAŞKANI (M) …

Doğruyu
mu yapıyor?

Köklü
çözümlere gitmemekle doğru mu yapıyor?

Başta
her zaman kendisi kalmayacağı için laiklik bu milletin başına yine problem olur
mu?

Baş
örtüsü yasağı tekrar hortlar mı?

Nitekim
bazı Chp-li belediyeler seçilir seçilmez hemen baş örtüsünü problem yapıp, bazı
yerlere girmeyi yasakladılar.

Hala
kaldırılmayan Atatürkü koruma kanunu ve onun arkasına sıgınılarak harcanan
insanlar başlı başına bir sıkıntı oluşturmaktadır?

Kaportası
yenilenip bir türlü düzelmeyen Milli Eğitim…

Aile
bakanlığının yetersizliği…

Elbette
az bir mesafe alınmadı ancak köklü çözüm yollarına giderek geri dönüş korkusunu
ortadan kaldıracak adımları atmak gerekmez mi?

******************  

Birilerini
getirenler yine birileri tarafından mı götürülüyor?

Sayın
Erdoğanı götürüp birilerini getirmeye çalışanlar acaba getireceklerinin alt
yapısını oluşturmak için, birilerinin yani Erdoğan’ın altını boşaltmaya mı
çalışıyorlar?

Müzminleşen
Aile bakanlığı, sürekli reflekte edilmeyip kaportası yenilenen Milli Eğitim Bakanlığı,
tatmin etmeyip açıkları ve gedikleri bulunan Adalet Bakanlığı, toplumun hassas
noktası olan midesine dokunmak için yıpratılmaya ve sarsmaya çalışılan Maliye Bakanlığı
altı boşaltılan kurumlar olmasın?

Elbette
yüz yıllık çözüm bekleyen işler bir anda çözülecek gibi değildir.

Ancak
bu işler pansuman tedavisi ile de çözülecek değildir.

Haklı
olarak tenkid edilen parti ve partiler başa geldiklerinde, sizin onsekiz senede
yaptıklarınızı 18 hafta hatta 18 günde değistirmeyecekler mi?

Ergenekon
Darbe teşebbüsünden yakalanıp bu gün serbest bırakılanlar gibi, Darbe yapıp
pişman olmayan Fetöcülere de yarın kapıların açılarak bu milletle karşı karşıya
getirilmeyeceğinin garantisi var mı?

Hatta
dağdaki Pkk-lıların şehirlerde istihdam edilmeyeceği ne kadar güvenilirdir?

Neden
köklü kanunlar çıkartılmıyor?

Neden
köksüz kanunlar hala sürdürülüyor?

Ne
bekleniyor?

Bir
tehdit altında kaldığınızda; bak ben gidersem, onlar gelir tehdidi bir çözüm mü?

Elbette
nankör olmamak gerek.

Tarih
sizi hayırla yadedecektir.

Ayasofya’nın
açılması, bu asırda Atatürk’ü Koruma Kanununun kaldırılmaması, Anayasanın bir
türlü değiştirilememesi, Milli Eğitimde köklü değişime gidilememesi, Aile Bakanlığındaki
kangren olmuş uzuvların çaresizliği gibi temel hatalar, toplumdaki
memnuniyetsizlerin sayısını arttırmaktadır.

Şimdiye
kadar yazmayı düşünüp beklettiğim bu serzenişler, herkes size vurur ve
saldırırken, bende vefasızlık göstermeyip, hassasiyet göstermemdendir.

Siz
cesur insansınız. Millet arkanızda.

Aynı
cesareti müzminleşmis ve bayatlamış bazı uygulamaları kaldırmakta da
göstermelisiniz.

Bu
millet maddi manevi çok çekti.

Bugün
İstanbul’da el değiştiren belediyenin yaptıklarıyla tepkilerin artması
ortadadır.

Onun
için tüm hesaplar birilerini getirmek üzerine değil, sizi götürmek üzerine
sürdürülmektedir.

Sizin
ellerinden tutarak yükselttiklerinizle, sizi düşürmek istiyorlar.

Onlarda
biliyor ki, millet onlara pirim vermez, ders verir.

Ancak
nemnuniyetsizler ve memnuniyetsizlikler onların ekmeğine yağ sürecektir.

Bu
bir dost tavsiyesi ve duasıdır.

Bu
millet ve tarih sıra itibariyle Menderes, Özal ve Sizi, değer itibariyle Siz,
Özal ve Menderes’i hayırla yadedecek, dualarında anacaklardır.

Zahiren
yalnız gibisiniz.

Allah’ın
Galib ettiğini kim mağlup edebilir?

Garib,
Gureba, yetim, mazlum, masum ve bir millet, sınırları aşan ümmet dualarıyla
arkanızdadır.

Geleceğin
devleti inşa edilmelidir.

Geçici
yurtlar değil.

Bunları
hodfurusluk yapıp, ders makamında anlatmıyorum.

Siz
zaten biliyorsunuz.

Bu
bir hatırlatma ve bilgiyi tazelemedir.

Her
ne kadar geçmişi bilmeyen yeni yetmeler bugünün kıymetini bilmeselerde, bizler
çok mengenelerden geçtik.

Tekrar
o durumlara düşmemek için köklü değişimler bekliyoruz.

Toplumu
her konuda geleceğe taşıyacak yol ve ortam bekliyoruz.

Sizinde
bazen dile getirdiğiniz; dindar, şuurlu, idealist, ileri görüşlü, dava adamı…

Bunun
yol taşlarının hızla ve cesurca döşenmesi gerekir.

*****************

İhlale
ihmalle ortak olduk.

Yüz
yıl önce Ortadoğu’da ajanlarını ve piyonlarını yerleştiren Avrupa, ABD,
İngiltere ve Fransa gibi devletler miadı dolmuş bu elemanlarını bir sebep ve
bahane ile çektiler ve çekiyorlar.

Ya
Türkiye…

Simdilik
bunu bizde ve başka yolları deneyen bu devletler en son olarak, tıpkı bütün
yollar bitince fetöyü devreye koyup deşifre ettikleri gibi, kurdukları ve
destekledikleri Atatürkçülüğü de en son bahane ile devreye koyacaklardır.

Şimdiye
kadar sağ dedikleri kesimi Atatürkçülük ve sola kırdırdıkları gibi, bu seferde çareler
tükenirse Atatürkçülüğü -çok istemeselerde- sağ kesime kırdıracaklardır.

Kaos
uğruna her yol denenecektir.

Aynı
durum içtede gözlenmektedir. Bazıları hükümetin daha doğrusu Erdoğan’ın
tökezlemesini beklemekte, kendisine yer açıp, alan belirlemektedir, birilerinin
hesabına…

İçeride
hala kirli yapılar ve menfaatlerini hesap eden teşkilatlar varlıklarını
sürdürmektedir.

Hablemitoğlunun
Alman gizli teskilatının kirli çamaşırlarını ortaya dökme teşebbüsünden dolayı
öldürülmesi, “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası ile bunu ortaya koyması, Uğur
Mumcu-nun yine gerek bu yapının, PKK-nın adeta her ferdinin maaşa bağlanıp, arkasındaki
kirli örgütleri ortaya çıkarmasından dolayı su-i kaste kurban gitmesi, gizli
teşkilat, derin devlet ve derin yapının, gizli komitenin, gladyonun hala
varlıklarını koruduklarını, gözü açık uykuda ve beklemede olduğunu
göstermektedir.

Aynı
haçlı zihniyeti başta Türkiye olmak üzere tüm islam ülkelerindeki piyonlarını
hayati bir durum gördüğünden dolayı devreye koymuş ve deşifre etmiştir.

-Darbenin
adı, keyfi hareket yöntemi, saldırı için kullanılan kullanımlı alet
demokrasidir.

Devletleri
keyfi olarak işgal edenler de demokrasi diyor, gezi kalkışmasını yapanlarda
demokrasi diyor, dağdaki eşkiyada bu memleketin evlatları olan askeri, polisi
ve vatandaşını öldüren kanı bozuklarda demokrasi diyor.

Bu
zıkkım nasıl tılsımlı bir şeymiş meğer!

-Chp-nin
belediyeleri kazanması, kaybetmesinden daha ağır ve zordur. Hele İstanbul-u
kazanmaları onlar için ölümden beter olacaktır.

Büyük
maddi manevi zararı verdikten sonra…

Ancak
belli ki geçmişten hala ders alınmış değil.

İzmir-de
ve geçmişte kötü, kötüde ne demek dehşetli, menfi uygulamaları ile kendilerini
isbat etmiştir.

En
önemlisi ise şimdiki millet ve gençlik rahatlığa alıştığı için sıkıntıya pek
gelemez, bu da Chp-nin sadece bitmesi değil, tarihten silinmesi olacaktır.


Eski Genelkurbay Başkanı İlker Başbuğ-un ifadesine göre;

Yabancı
servis ve terör örgütlerine yerleştirilen 813 kişi ifşa edilip öldürüldü.

-PKK
ve PYD ye bu kadar silah kısa vadeli değil.

Ya
kurulacak Kürt devletinin askeri teçhizatı veya İran’a saldırıda kullanılacak
ve kullandırılacak silahlardır.

İkinci
bir İsrail’in temeli atılıyor.

Yavru
İsrail devleti.

Bütün
bunlar için köklü değişime gidilmelidir.

Farz-ı
Ayn olan İttihad-ı İslam hızla tesis edilmelidir.

MEHMET ÖZÇELİK

11-11-2019