SİLİNMEYEN LEKE

SİLİNMEYEN
LEKE

Darbeci Talat Aydemir-in
hatıralarında da anlattığı üzere görünen o ki; savaşa gitmeyen, dış güçlerle
savaş halinde olmayan ordu ve asker, kendisine bir meşgale bulmak amacıyla
oturup kafasına ve fikrine yakın olan insanlarla bir araya gelerek bir inşaat şirketi
şey yani bir darbe planı hazırlamışlar.

Dış düşmana vuracakları darbeyi iç
düşmana vurmuşlar.

Düne kadar ordunun vaziyeti
maalesef buydu.

Şimdi ayıklanması ve gerçek
görevine dönmesiyle kendisini bağlayan bağ ve zincirlerden kurtulmuş oldu.

Gerçek uğraşması gereken düşmanının
dışta olduğunun ve kendisini çevrelediğinin farkına vardı.

Belli ki evvela komite, kuralları
ve üyeleri tesbit edilmiş ve arkasından da toplumda kaos ortamı oluşturarak
darbeye zemin hazırlanmış ve adeta darbeciye cii denilip davet edilmişti.

Demirel-in dediği gibi; Ne olmuştu
da bir gün önce kan gövdeyi götürürken, bir gün sonra her yer süt liman
olmuştu.

Evrenin deyimiyle; Bir sağdan
astık, bir soldan…

Amerikalıların ifadesiyle; Bizim
çocuklar başardı, diyeceklerdi.

1960 -dan beri bu millet 60 yıl
boyunca darbelerle yaşamaya mahkum edildi.

Evini hatta kendisini idare
edemeyenler yıllarca bu milleti idareye çalıştı.

Şu anda kirli ve lekeli o insanlar
kabirde azab içinde hesap vermektedirler.

Milletin kalbindeki mahkumiyetle
beraber…

O hatırattan anekdotlar;

-Aydemir Hatıratında: “En mühim şey Kara Kuvvetleri Kumandanlığı
Personel Başkanlığı Şubesi Müdürlüğü ’ne bir arkadaşımızı tayin ettirip bütün
komite arkadaşlarımızın ekseriyetini Ankara ’daki vazifelerine tayin ettirmek
suretiyle faaliyetlere hız vermekti. Bu sırada beni Elazığ ’dan Siirt ’e 12.
Tümen ’e tayin ettiler. Alparslan Türkeş ’in kıta hizmeti bitti. Onu da yine
13. Tümen Üçüncü Şube Müdürlüğün ’e tayin ettiler. O Elazığ ’da kaldı. Ve 1958
Ekimi’nde Yüksek Kumanda Akademisi ’ne İstanbul ’a gitti. Bu suretle Aslan ’a
mühim görevler düşüyordu. Çünkü İstanbul ’da komite arkadaşlarından epeyce
vardı. Temas sağladığını bana yazdığı mektuplarla bildiriyor, fakat arzu ettiği
şekilde faaliyet gösteremediği için şikâyetçi idi. Ben Aslan Türkeş ile çok iyi
anlaştığım için onunla tamamiyle bu davanın neticelendirilmesinde kararlıydık.
Eninde sonunda muvaffak olacağımıza inanıyorduk. Onun için her şeye
katlanılacaktı. Hata komitede bizi takip etmeyenler olursa dahi biz devam
edecektik. Türkeş ayrılmadan önce üç kişi kalsak bile ben varım, demişti.

…Anlamıştım
ki, artık bütün hazırlıklar Ankara ’da gelişmekte ve yine emniyet prensibine
riayet edilmesi icap etmekteydi. Belki mektuplarımdan bir şeyler anlaşılabilir
diye çekinmişti. Hele son aylarda her şey kontrole tabi idi. Vaziyeti anladığım
için ben de ihtiyatlı hareket ettim. Yalnız Sezai ’den 11 Mayıs 1960 tarihinde
aldığım mektupta “Memleketin siyasî potansiyeli karışıktır. Mesut günler
yakındır. Biraz daha sabırlı ol” diyordu ki işareti veriyordu.

…28
Nisan 1960 ’tan beri her gün memleket hadiselerini büyük bir alaka ile takip
ediyordum. Aşağı yukarı Hükûmet Darbesinin yapılacağını tahmin etmiştim. Fakat
kimseye bir şey söyleyemiyordum. Durumum Tugay’da çok nazikti. Çünkü ufacık bir
hatam beni felakete götürebilirdi.

…Kan Üstüne Yemin Etmişlerdi.

Yüzbaşı biraz duraksadı. Gülerek Komitenin
eskiliğinin ne olduğunu sordu. Ben de samimi olarak karşılayarak kısaca
tarihçesinden bahsettim. Türkeş, hiç ses çıkarmadan dinliyordu. Fakat, Özdağ bu
anlattıklarıma hiç memnun olmadı, yüzü değişti. “Bu komitenin kuruluş tarihi
1956” dediğim zaman o bana “Bizler daha evvel komite kurmuştuk” dedi. Ben de
olabilir dedim, yalnız merak edip sordum “Hangi tarihte yüzbaşım?” dedim, “1952
senesinde” dedi ve anlatmaya başladı. Ben kendisine sordum “O zaman rütben ne
idi?” dedim. “Harp Okulu ’nda idim” dedi. Hatta Harp Okulu Silahhanesinde
kanlarını akıtarak bugün Millet Meclisi ’nde ettikleri yemini mendillerinin
üzerine kanları ile yazdıklarını iftihar ederek anlattı.

Hava
Kuvvetleri ihtilâle hem taraftardı, hem de çekiniyordu. Partici olan havacılar,
mutlak bir CHP iktidarını arzuluyorlardı. İktidarın CHP ’lilere devredilmesini
istiyorlardı. Ancak havacıların bir endişesi vardı. Herhangi bir ihtilâl
halinde 14’lerin Türkiye ’ye dönmesi ve kendilerini enterne eden havacılara
müdahaleye girişmesi onları korkutuyordu. Bu endişe, Hava Kuvvetleri Cuntası
’nı, ordudan gelecek hareketi bekletmeye sevk ediyordu. Bu sebeple, benim ve
arkadaşlarımın bir an önce harekete geçme arzumuz, kendilerini ürkütüyordu. Hava
cuntasının başında bulunan Halim Menteş durumu organize etmekle görevliydi. Biz
ise devamlı temaslar yapıyor, ordunun parçalanmasını önlemek için tedbirler
düşünüyorduk. Havacıların Cuntası ’na dahil Halim Menteş ve yedi MBK üyesi,
İnönü ’yü slogan olarak kullanmakta ve bana ve arkadaşlarıma karşı tedbirler
tasarlamakta idiler. Nihayet bir çare de buldular: Aydemir ve arkadaşları öne
sürülerek müşkül durumda bırakılacaklar, böylece diskalifiye edileceklerdir. Bu
fikir derhal tarafımızdan öğrenildi…

…Bir
hususu açıkça beyan etmek isteriz ki İNÖNÜ ’nün İSMİ ZEKÂSINDAN BÜYÜKTÜR.

…Akşam
gazetesi muhabiri geldi,
Taymis Gazetesi muhabiri (İngiliz Devit Holme) geldi, tevkif edileceğimi
bildirdi. Böyle bir şeyden haberim yok dedim. Öğleden sonra gazetelerden telefonlar
yağmaya başladı. Aynen şöyle söylüyorlardı: “Albayım öğleden sonra tevkif
edileceksiniz, cezaevinde Nuri Beşer ’in yanında yeriniz bile ayrıldı.” İnanmak
istemiyordum, çünkü mahkeme huzuruna çıkmadan böyle peşin hükümlü bir şeyin
olacağına inanmıyordum. Türkiye ’de Hukuk Devleti var zannediyordum. 27 Mayıs
960 ihtilâlini bunun için yapmıştık, ama ne gezer. Saat 15.00’te savcılığa
müracaat etmem için davetiye geldi. Saat 16.00 ’da mahkemeye gittim. Savcı
Turhan Bilgin ’in yanına çıktım ifademi aldı biraz beklememi söyledi ve beni
tevkif edilmek gerekçesi ile 2. Asliye Ceza Mahkemesine sevk etti. Hâkim beş
dakika içinde karar verip tevkif etti.
Zaten evvelden her şey hazırlanmıştı.

…1957
seçimleri yapıldı. İ. İnönü ’nün kıymetlendirmesinin tam aksi tecelli etti. O
tarihte meşhur Gaziantep hadisesi meydana geldi. Meclisin ilk açıldığı gün bir
askeri müdahale yapılması için CHP ’lilerden bizlere müracaatlar oldu. Fakat
bir zümre ve hele CHP namına ihtilâl yapamayacağımızı kendilerine bildirdik. Ve
tekliflerini reddettik. Ordu içi gizli faaliyetlerimizi devam ettirdik,
genişlettik. Orduda bizim komitelerden başka komiteler de faaliyetlere
geçmişlerdi. Bu 9 subay içinde bizim komitenin başkanı Faruk Güventürk de
vardı. Faaliyetlerimizi gizledik. Fakat her devirde olduğu gibi o zaman da
meçhul bir muhbir bizi zamanın milli müdafaa vekili Şem’i Ergin ’e bir mektup
yazarak isimlerimizle ihbar etti. Şem’i Ergin Bey ’in emir subayı Adnan
Çelikoğlu idi. Komitemizdendi. Onların sayesinde mektup imha edilerek 9 subay
hadisesinde meydana çıkmadık ve ölümden de kurtulduk.

…27
Mayıs 960 ihtilâli, CHP namına yapılmış bir harekettir.

…27
Mayıs 960 ihtilâlini doğuran gerçeğe kısaca temas etmek mecburiyetindeyim.
Büyük önder ATATÜRK ’ün ilkeleri geriye itilmiş, gerici kuvvetler harekete
geçirilmiş, milli iç istihsal gücü yıpratılmış, memleket çeşitli istismar ve
suistimallere sahne kılınmış, ticari, iktisadi, idari, siyasî her türlü
fraksiyon devlet mekanizmasına hâkim olmuştur.

…Talât Aydemir ’in elyazısı
ile idamların içyüzünü anlatan yazısı.

1- Adnan Menderes’in asılması için o zaman
orduda bulunan “cunta” ısrar etmemiştir. Milli Birlik Komite üyeleri kararın
verilmesinden 48 saat önce vicdanları ile baş başa kalması için serbest
bırakılmış, hiçbir suretle onlarla askerler, subaylar temas ettirilmemiştir. Bu
kararı bizzat “cunta” dedikleri grup almıştır. Cuntanın başı da o zaman C.
Sunay ve kuvvet kumandanlarıdır.

2- Milli Birlik Komitesi ’nde idam
hükümlerinin tasdiki için ısrar edenler CHP kanadına hizmet eden Ekrem Acuner
gurubudur. Komitede. C. Gürsel idamların yapılmaması için çok çaba
göstermiştir. Kararda idam hükmüne karşı oy kullananlar şunlardır: C. Gürsel,
F. Özdilek, Sıtkı Ulay, Osman Köksal, Ahmet Yıldız, Suphi Gürsoytrak,
Selahattin Özgür, Sami Küçük. Bu durum 15 Eylül 961 Saat 18.00 ’de Milli Birlik
Komitesi ’nin yapmış olduğu toplantı zabıtlarından tetkik edilebilir.

3- Üç idamdan ikisi H. Polatkan, F. Rüştü
Zorlu derhal sabaha karşı İmralı Adası ’nda, Dz. Kur. Alb. Bülent Tarkan
tarafından infaz savcısı Egesel huzurunda icra ettirilmiştir.

4- Adnan Menderes hasta olduğu için
iyileşinceye kadar idamı geri bırakılmıştır. Bu arada İ. İnönü, C. Sunay ’a
müraacat ederek randevu istemiş, o zamanın Hariciye Vekili Selim Sarper ’in
Hariciye Vekâletinde C. Sunay ile İ. İnönü 17 Eylül 961 Saat 10.00’da
buluşmuşlardır. İ. İnönü “Adnan Menderes ’in asılmasına engel ol paşa” diye
Cevdet Sunay ’a teklifte bulunmuştur. (Selim Sarper ’in huzurunda) C. Sunay da
“İğne deliği kadar hukukun geçeceği bir yer gösterin, teşebbüs edelim”
demiştir. İ. İnönü ile birlikte saat 11.00’de Çankaya ’da C. Gürsel ’e
gitmişlerdir. Aynı mevzu orada üçü arasında görüşülmüş. C. Gürsel, Adnan Menderes’i
kurtarmak için Yassıadaya yeni bir doktorlar heyeti gönderip akli muvazenesi
bozuktur diye rapor verilsin, infaz durdurulsun demiştir. Bu karar uygun
bulunmuş. Buraya kadar geçen hadiseyi bizzat C. Sunay anlatmıştır. (7 kişinin
huzurunda. O isimler de mahfuzdur.) Bunun üzerine C. Gürsel Yassıada Komutanı
Top. Yb. Tarık Güryay ’a telefon etmiştir. (Telefonu Hv. Bin. Remzi de
dinlemiştir.) “İnfaz durdurulsun, yeni bir doktorlar heyeti gönderilecek.”

Bunun üzerine derhal Tarık Güryay durumu
Egesel ’e bildirmiş. (S:15:00 dir) Egesel hemen telaşlanmış, “Aman
kurtaracaklar, götürüp asalım” demiş. O zamanın Örfi İdare K. C. Tural ve
garnizon K. General Faruk Güventürk ’e vaziyet bildirilmiş. Onlar da acele edin
demişler. Derhal iki tane hücum bot hazırlanmış. Hatta hücum botlardan birine
bir darağacı da kurulmuş, ne olur ne olmaz İmralı ’ya gidinceye kadar yolda
telsiz ile bir emir gelirse (idamın durdurulması için) Egesel o zaman hemen
yolda hücumbotta idamı infaz ederiz diye tertibat aldırmış. C. Gürsel saat başı
durumu Örfi İdare K. C. Tural ’dan sormakta imiş. En nihayet C. Tural, daha
Adnan Menderes asılmadan asıldı diye telsizle C. Gürsel ’e bildirilmiştir. Ve
kanuna aykırı olarak da acele ile sabaha karşı idam hükümlerinin infazı
gerekirken Pazar günü saat 18.00’de Adnan Menderes ’i asmışlardır.

Bu bilgiler C. Sunay, Tarık Güryay, Hv. Bnb. Remzi, Dnz.
Kur. Alb. Bülent Tarkan, Egesel, İrtibat bürosu Bşk. Tuğg Namık Kemal Ersun
’dan bizzat dinlenmiştir.Buna göre Adnan Menderes ’in asılmasında çaba
gösterenlerin kimler olduğu açıkça meydandadır. Milleti kandırmaktan fayda uman
CHP ’liler artık herkese iftira etmekten biraz olsun utansınlar. Tarih bir gün
gelecek her şeyi açıklığı ile meydana koyacaktır. Bundan başka söylenenlerin
hepsi yalandır. ”

MEHMET
ÖZÇELİK

18-09-2019




EŞKİYA

EŞKİYA

-ABD
Başkanı Trump, G-7 Zirvesi kapsamında görüşeceği Mısır’ın darbeci lideri
Sisi’yi beklediği sırada, “Nerede benim favori diktatörüm” dediği
ortaya çıktı. Wall Street Journal’ın iddiasına göre, Trump’ın bu sözlerini
toplantı odasındaki Mısırlı yetkililer duydu ancak tepki veren çıkmadı.[1]

-ABD,
terör örgütü PKK/YPG’nin kontrolündeki bölgeye yaklaşık 200 araçlık konvoy
gönderdi.[2]

-Dahlan
15 Temmuz için FETÖ’ye para gönderdiğini kabul etti!

Muhammed
Dahlan’ın FETÖ bağlantısıyla 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü resmen ortaya
çıktı. Dahlan, “darbe için FETÖ’ye finans sağladı” haberi için açtığı davadan
çekildi, bir anlamda FETÖ’ye para transfer ettiğini kabul etmiş oldu.[3]

-PKK
eşittir HDP. Dağa kaçırdığı çocukları askerin karşısına çıkarıp öldürürken,
diğer yandan da katılmayıp kaçmaya çalışanı katledip, bunu destekçisi olan CHP
ve ahmak dostlar ve sanatkar bozuntuları tarafından devlet katil ilan edilmeye,
devlet ve toplumla karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.

Asker
ve polisle savaşanlar ödüllendiriliyor, makam veriliyor.

Taş
atanlar milletvekili yapılıyor.

Yılan
elbette yılanlığını yapacak ve devlette başını ezecektir.

Ya
dost görünümlü ahmak dostlar?

Onlar
içimizdeki virüsler ve Truva atlarıdır.

Onların
ipi sahiplerinin elindedir.

Sürdükleri
yere giderler.

Devlet
dağdan önce şehirden başlamalı tasfiyeye.

Dağın
kaynağı şehirdedir.

İpin
ucu buradadır.

Puştun
elinde…

Bu
uzantı 20 Avrupa ve batı devletlerine kadar uzanmaktadır.

Batı
bu zulmünün karşılığında kendi gemisi de şu almaktadır.

Gemi
su alınca ilk terk eden fareler olurmuş.

İngiltere
her türlü zararı göze alarak gemiyi hızla terk etmektedir.

Dünyayı
eşkıyalar mı idare ediyor?

İnsan
kanı ve canı çok ucuzlamış…

İnsanlar
çok rahat öldürülüyor.

Size
binlerce karınca, sinek, böcek öldürme teklif edilse, şimdiden yüzünüzü ekşittiniz
değil mi?

Suriye-de,
Irakta, Afganistan-da, İslam ülkelerinde milyonlarca insan birden çok rahatlıkla
öldürülmektedir.

Dünyada
eşkıyalar cirit atıyor.

MEHMET
ÖZÇELİK

17-09-2019


[1] https://www.yenisafak.com/dunya/trump-sisi-icin-nerede-benim-favori-diktatorum-dedi-3506135

[2] http://m.haber7.com/guncel/haber/2896363-abdden-pkkya-200-aralik-konvoy/?detay=1

[3] http://m.haber7.com/dunya/haber/2896350-dahlan-15-temmuz-icin-fetoye-para-gonderdigini-kabul-etti




AĞAÇ KURDU

AĞAÇ
KURDU

Dede
Korkut:“ Kahpe içerden olunca Kapı kilit tutmaz oğul!

Halk
içinde bozgunluk yapan Haindir oğul!”

Kaleler
düşmanla değil, Truva atıyla işgal edilir.

-Ğassalın
işini sürdürmesi için birilerinin ölmesi gerekiyor.

Kabir
soyguncularının iş yapması için zengin ölüler lazım.

Kabir
soyguncularında artış var.

Bir
ara bir iş adamı Türkiye nüfusunun 80 milyon değil, 35 milyon olması
gerektiğini söylemesi, dünya nüfusunu çok gören silah şirketleri ve kodamanlar
ekmeklerini paylaşma yerine, ekmek çalmaktadırlar.

Düşman
içerde.

Münafık
yapı faaliyette.

Ağacı
deviren baltanın sapı yine ağaçtan.

Ağacın
içini boşaltıp çökerten ağacın içindeki yine ağaç kurdudur.

-“Allah’ın
mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan,
zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte
onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.”(Tevbe.18.) ayetiyle;

Allah’ın
mescidlerini yapanın Allah’a iman edenler olduğunu söyleyen Rabbimiz,
münafıkların yaptığı Mescid-i Dırar-ı – Zararlı Mescidi- (Tevbe.107-110) yıktırmaktadır.

-Akp-nin
İstanbul’daki kaybında önemli çapta içteki ihmal ve kasıt olduğu ifade edilir.

Ahmet
Davutoğlu, Abdullah Gül ve Ali Babacanın kazanması için, Erdoğan’ın kaybetmesi
veya ona kaybettirilmesi lazım.

Geminin
su aldığını veya aldırılmaya girişim çabalarının olduğunu gören fareler gemiyi
terk ederlermiş.

Piyasada
fareler çoğaldı.

Şu
anda bu yapılmaktadır.

-Hz.
Ömer ve Hz. Ali cami yolunda ve namazda şehid edilirken, Hz. Osman Kur’an
okurken şehid edilmiştir.

Düşmanı
dışarı değil, içerde aramak gerek.

Dost
görünümlü düşmandır insanı kahreden.

Sende
mi Brütüs…

En
ağır hastalık olan kanser dışarıda değil, içeridedir.

İç
kanama, beyin kanaması, insanı yine insanın kanı boğmaktadır.

Mikrop
içeridedir.

Bilgisayarı
içerdeki virüs çökertmektedir.

Hz.
Hasan’ı eşi öldürmüştür.

Hz.
Hüseyin’i sanki yabancı mı öldürdü?

Osmanlı
dıştan değil, içten yıkıldı.

Kardeş
katli ve savaşları Osmanlıyı yıprattı.

Cemel
ve Sıffin savaşları iç savaştır. En hazini.

Habil-i
kardeşi Kabil öldürdü.

Dünyada
kavga edip savaşanlar hep Adem’in çocuklarıdır.

-Herkesin
kıymeti mensub olduğu, tercih edip teveccüh ettiği şey ve kimselerin kıymetindedir.

MEHMET
ÖZÇELİK

17-09-2019




FİTİL

FİTİL

Fetö-nün
ikinci gezisi veya başarırsa ikinci 15 Temmuz devlete saldırıdan sonra
cemaatlere saldırı olacaktır.

Bir
yandan devletle cemaatleri karşı karşıya getirmeye çalışırken, diğer yandan da
cemaatleri birbirleriyle çarpıştırma yoluna gidecektir.

Zaten
15 Temmuzdaki hedef de o kaos ortamını oluşturmak ve fitilini ateşlemekti.

Bu
konuda sürekli gündemde tutup, bir yandan toplumu dolduruşa getirip, nefret
duygularını yalan ve iftiralarla da süslemek yoluyla çatışmanın fitilini
ateşleyerek, fitneyi uyandıracaktır.

Türkiye-deki
fitili ateşleyenler geçmişten günümüze, İttihat ve Terakkiden Cumhuriyete ve bu
günümüze Masonlar olmuştur.

Münafık
ve gizli bir yapı.

-“Emniyet
Umum Müdürlüğü, 14 Eylül 1960 tarihinde komiteye cevap verdi. “Gizli”
damgalı Müsteşar Hilmi İncesulu imzalı raporda masonlar ve FETÖ gibi
masonik örgütlerin bugün olduğu gibi geçmişte te devleti ele geçirmeye
çalıştığını ortaya koydu.

İNÖNÜ’NÜN
MASON OLDUĞU GİZLENDİ!

Milli
Birlik Komitesi’ne gönderilen 2 raporda da İsmet İnönü’nün korunması dikkat
çekti. Gerçek Hayat’ın yayınladığı belgelere göre dönemin ünlü
masonlarının ismi tek tek sıralanırken 1937
yılında “İstiklal-Areopage” adlı locaya kayıt yaptıran İnönü’nün adına
yer verilmedi.

Ayrıca
raporun hazırlanma aşamasında ilgili kuruma resmi bir yazı gönderen Milli
Birlik Komitesi Üyesi Albay Mehmet Şükrü Özkaya, “Masonlarla ilgili
hazırlanan raporda Sn. İnönü’nün isminin kesinlikle yer almaması gereği
bilgilerinize arz olunur…” diyerek talimat verdi.”[1]

*************   

NEREDE
KİŞİLİK

Önce
Rusya’yı, komünizmi, sosyalizmi, ateizmi, sefaheti, fakirlik edebiyatını,
materyalist, devrimleri, darbeleri, ABD’yi, Atatürkçülüğü, kürtçülüğü, deaşi,
PKK-yı ve şimdilerde terör örgütlerinin arkasında olan sol, sol zihniyet bir
türlü kişiliğini bulamadı..

Olmayan
bir şey bu kadar bulanıklıklar içerisinde nasıl bulunsun ki?

-Solun kirli ve sefih zihniyet ve
yaşantısı onların bir dava içerisinde olmadıklarını gösteriyor.

1970- lerde fakir edebiyatı yapan
bu sol zihniyet, 1980- den itibaren Türkiyenin en zenginleri sırasına girdiler.

İsterseniz şöyle bir göz gezdirebilirsiniz…

1970.lerde
ABD’ye, Go Home, haydi evine, evine git diyenler, bugün, Come Here yani Buraya,
evine gel demektedirler.

Bu
da gösteriyor ki sol zihniyet şeytanla bile çok rahat ortaklık kurar.

Ortaklık
ne demek?

Ona
yalakalık, şakşakçılık ve hizmetçilik yapar.

Türkiye
kimliksiz ve kişiliksiz bir zihniyetin kıskacına alınmaya çalışılmaktadır,
münafık yapılarla beraber…

Bizi
bu coğrafyadan silmek isteyenler önce hafızamızı sildi, sonrada
değerlerimizi…

Bugünkü
PKK’nın temelinde sol var.

Onu
besleyip sürdüren de sol.

Temsilcilerinde
bu durum çok açıkça ortadadır.

Türkiye
de fitnenin fitilini ateşleyip yakan, sol zihniyettir.

Bu
tinet hiçbir zaman için değişmez.

-“HDP
Hakkari Milletvekili Leyla Güven, “Kürt sorunu devam ettiği sürece;
gerillaya da katılımlar olacak, çatışmalar da olacak, savaşlar da
olacak.” ifadeleriyle tehditler savurdu.

-İçişleri bakanı Süleyman soylu
açıklamasında;

“Bunlar 2015 yılında 15 yaşından
küçük 521 tane çocuğu terörist olarak dağa götürdü. Çocuklarımızı teröristlerin
eline bırakmayız.”

-‘PKK’yı kınama’ önergesi CHP
oylarıyla reddedildi!

İzmir Büyükşehir Belediye
Meclisi’nde AK Partili üyenin Karabağlar yangınıyla ilgili terör örgütü PKK’nın
kınanmasına ilişkin verdiği önerge CHP’nin oylarıyla reddedildi.”
[2]

-Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde

(Açıklaması:
Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz; çünkü kişinin aklının
seviyesi ancak yaptığı işlerle ortaya çıkar.)Ziya Paşa.

MEHMET ÖZÇELİK

13-09-2019


[1] http://m.haber7.com/guncel/haber/2895382-sinsi-sinsi-siziyorlar-belgeler-yayimlandi

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2895063-pkkyi-kinama-onergesi-chp-oylariyla-reddedildi




DOĞU İNSANI MI YOKSA….

DOĞU
İNSANI MI YOKSA….

Evet
doğu insanı mı cahil yoksa batı insanı mı?

Doğu
insanı yüz yıldır zorbalıklarla, jandarma dipçikleriyle cahil bırakıldı.

Menderes
döneminde nefes alacaktı darbe ve 163. Madde ile susturuldu.

Özal
döneminde bir açılım ve atılıma girecekti başına PKK belası musallat edildi.

Erdoğan
döneminde ayağa kalkmaya çalıştı iç ve dış saldırılar, 15 temmuz darbe
teşebbüsü ile önü tıkanmaya ve devre dışı bırakılmaya çalışıldı.

Her
türlü ayak oyunları, 50 yıldır beslenenler, tüm münafık yapılar devreye
konuldu.

Doğu
insanı PKK korkusu ile kuşatıldı. Oğlunu kurban verdi. Sustu, konuşmadı.

Çocukları
okumasın, halkı cahil kalsın diye okulları yakıldı, öğretmenleri öldürüldü,
polis ve askere saldırıldı.

Doğu
yeni yeni uyanmaya, PKK’nın adam daha doğrusu çocuk devşiricisi olan BDP’ye baş
kaldırıyor.

Bütün
bu cehalete, cahil bırakılmaya rağmen, doğu insanı hayatını verecek kadar
fedakâr, misafirperver, cesur, vefalı, teslimiyet sahibi, devletine bağlıdır.

Kaba
bile olsa yontulabilir.

Ya
batı?

Batı
dünyasının şımarık çocuğu..

Su
eklesen cıvıklaşıyor, un eklesen katılaşıyor.

Soğuk
ve resmi insan.

Karanlıktaki
aydın. Dağdaki çobandan üstün olduğunu söyleyip sürü politikası izleyen..

Tıpkı
cehalet asrının insanı gibi;

“Ya
Muhammed. Sen bizi atalarımızın tapa geldiği şeyden mi alıkoyuyorsun?

Kur’an
onlara cevabında; ya atalarınız yanlış yolda ise, aynı yanlışı sürdürecek
misiniz?

Batı
insanı, biz atadan beri o partiye veririz.. aynıdır değişmez. Katı ve
kalıplaşmış bozuk zihniyet.

Celladına
aşık olacak kadar.

İpini
çekenin elini öpecek kadar.

Aynı
delikten onlarca defa sokulup, zehirleninceye kadar.

Batı
kullanıyor, doğu kullanılıyor.

Batı
melez.

İnsanlar
doğudan gittiği gibi, insanlık yine doğuda.

Tamire
ihtiyacı var.

Batı
ayaklanması değil, ayıklanması gerek.

Doğu
bilmezliğinden aldanırken, batı bilmişliğinin kurbanı olmaktadır.

Doğu
cahilliğinden ve baskıdan PKK’yı desteklerken, batı PKK’nın avukatlığını
yapmaktadır.

Cahili
anlarım da, ya PKK’yı destekleyen akademisyenlere ne demeli?!

Kim
daha cahil?

Devletin
üst kademelerinde görev yapmışların pkk-nın arkasında durmasına ne demeli?

Batı
aklını başına almalı, doğu dağıttığı gücünü toplamalıdır.

Batı
doğuyla vardır.

Doğu
batıya yardır.

Doğu
insanı stratejik konumundan dolayı her cihetten darbe yedi.

Şamar
oğlanı gibi.

Elinden
tutup kaldırılması, silkelenip uyandırılması lazımdır.

Bir
kadının PKK’ya karşı evladına sahip çıkmak için ayağa kalkması bile, devlet
gibi güç kazandırdı.

Damla
sel olup akmaya başladı.

Doğu
bunu çoktan yapmalıydı, meşale gibi de elden ele taşımalı, sürdürmelidir.

İşte
doğu aslında budur.

Selahaddin-i
Eyyubi-nin torunlarına da bu yakışır.

Doğuyu
geri bırakan üç şeydir.

Cehalet,
Fakirlik ve İhtilaftır.

Çaresi
de üç şeydir;

Marifet,
Sanat ve İttifaktır.

 MEHMET ÖZÇELİK

09-09-2019




İLK İNSAN

İLK
İNSAN

İlk
insan Hz. Adem-le beraber vahiy yolu da açılmış, peygamber ve yükümlülükler
devreye girmiştir.

Kendisinin
maymundan geldiğini iddia eden hayvan bozuntusu kişiye sorarım,

Maymunlardan
peygamber gelmiş midir?

Onlara
vahiy inmiş midir?

Vahiy
gelmesi için binlerce yıl insan olması mı beklenmiştir?

İnsan
olarak yaratılmaya güç yetirilememiş midir?

Vahye
mazhar olacak yüksek bir ruha sahip midir?

Neden
bu değişim ve dönüşüm devam etmemektedir?

Şimdiki
maymunların suçu nedir?

Bir
haksızlık değil midir?

Soyunuzun
maymun olmasını ruhen, aklen, kalben ve vicdanen nasıl hissedersiniz?

Size
maymun oğlu maymun denilse rahatsız olur musunuz?

-“Hani
Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulblerinden zürriyetlerini almış, onları
kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti.
Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız
kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.”
[1]

Allah
bu sözü maymunlardan mı aldı?

Allah
bu sözleşmeyi maymunlarla mı yaptı?

-Ayette
Hz. Âdem-in muhtelif nevi ve safhalara sahip oluşu hakkında:
Mesela, .Adem (a.s)’in yaratılışı ile ilgili olarak bir defa
;”Topraktan” (Al-i İmran,3/5’9) şeklinde, bir defa “bir
balçıktan” (Hicr, 15/26, 28, 33) şeklinde, bir defa;”Yapışkan bir
çamurdan” (Saftat, 37/11) şeklinde, başka bir defa da;”Kiremit gibi
pişmiş çamurdan” (Rahman 55/14:) şeklinde farklı ifadeler ‘gelmiştir.  Bunlar, muhtelif lafizlardır, her birinin
durumlarına göre farklı manaları vardır.
-Salsal” kelimesi,  hame  kelimesinden, 
hame” kelimesi de türab kelimesinden
farklı manadadır. Ancak bunların madde olarak aslı topraktır. Bu değişik
hallerden
herbiri tedrici olarak topraktan meydana gelmiştir. Böylece farklı
merhalelerden
bahseden bu kelimeler arasında bir çelişki olmadığı anlaşılmış olur.”
[2]
-Kainatta en şaşılacak
bir şey varsa o da Ateizm ve inançsızlıktır.

İnançsızların
haline şaşmak lazım. Cenabı Hakk’ın yokluğu konusunda düşünüp tartışacaklarına,
onun eserlerine bakıp azametini, haşmetli kâinattaki mükemmel işleyişi görseler
hayret ve hayranlık içerisinde kalırlar.

Allah
zatı itibarıyla mükemmel olduğu gibi, sıfatları mesela yaratma özelliğiyle de
mükemmeldir.

Bu
insanın mükemmel yaratılışını Allah’tan başka kime verebilirsiniz?

İnsanın
yaratılışı konusunda hataya düşenler ya inkârlarından ya da iman ve
idraklerinin zayıflığındandır.

MEHMET
ÖZÇELİK

07-09-2019


[1] A’raf.172. Diğer bazı âyetlerde de Allah’ın
insanlardan mîsâk aldığına dair doğrudan veya dolaylı ifâdeler bulunmaktadır.
İlgili âyetlerden bâzıları için bk. Rûm 30/30, el-En‘âm 6/161, Yûsuf 12/40.
İlgili hadisler için bk. el-Muvatta’, “Kader”, 2, Müsned, I, 272, İbn Ebu
Şeybe, Musannef, Evâil, 1.

[2] Zerkeşi, a.g.e, II, 5·!; Suyilti, a.g.e, ID, 84;
Cerrahoğlu, Tefsir UsUlü, s. 180. Bak. ÂYETLERİ YORUMLAMADA DÜŞÜLEN HATALAR
ÜZERİNE BİR İNCELEME-Muhammed AYDIN.




DÜNYADA BENZERİ VAR MI ?

DÜNYADA
BENZERİ VAR MI ?

Gerçekten de dünyada benzeri var mı?

Dünya devletleri tarafından da
terör örgütü kabul edilmiş olduğu halde, ona madden manen, eliyle diliyle,
sözüyle gönlüyle destek olanı?

Bin küsur akademisyen destek
oluyor, bundan dolayı alınanların masumiyetini anayasa mahkemesi onaylıyor.

Eski (miş) başbakan ve
Cumhurbaşkanı teröristlere destek olan başkanların alınmasına tepki gösteriyor.

Milletvekili seçiliyor, bakan
oluyor, meclis başkan vekili oluyor.

Ve 50 yıldır da pkk yani terör ve
terör örgütü bir türlü bitmiyor ve de bitirilemiyor!!!

Kıyametin on büyük alametinden biri
olan Ye’cüc Me’cüc hayatın her alanında kol gezmektedir.

Gönül bağı olanları dahi O’nun Celaline
sunuyorum.

Dilekçem O’nadır.

Havale O’nadır.

*************    

Her türlü entrikalara ve ayak
oyunları ile Erdoğan-ı deviremeyenler İyi partiyi kurdular. Sönük ve yetersiz
kaldı.

Dağılma emareleri görülmektedir.

Bu sefer daha fazla pay koparmak
için malum üçlüyü devreye koydular.

Aslında onlarda umutlu değil ancak
verilen gaz kuvvetli, belediyelerin kaybı onları umutlandırıyor.!

Ümmetin meselesi hayrın celbi
değil, şerrin def’idir.

Allah’ım şerri celpten, hayra mani olmaktan
ümmeti koru.

“Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim!
Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! “Çünkü sen onları bırakırsan,
kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.”[1]

*****************  

Eski Genelkurmay Başkanı İlker
Başbuğ, Bursa yalnız Yunan ordusu tarafından değil, Hilafet ordusunun da
iş birliği ile düşmanlarca işgal edilmiştir.” dedi.[2]

İçişleri Bakanlığı da bizimkini
kınasın.

Dışişleri Bakanlığı, Lübnan
Cumhurbaşkanı Michel Aoun’un Lübnan’ın kuruluşunun yüzüncü yıl dönümü nedeniyle
yaptığı açıklamada Osmanlı’yı devlet terörü uygulamış olmakla itham etmesinden
dolayı kınadığını bildirdi.[3]

Hala bu millet
içerisinde kimliğini bulamayan ve bilemeyen bir çok insan var.

Kimi destekleyip,
kimin arkasında durduğunun bilincinde olmayan insanlar var.

*************  

Ergenekon hayali ve kumpastan
ibaret değildir.

Bir hakikati var ve yüz yıllık
derin devlet, gizli dinsiz komite ve NATO odaklı bir kurum ve de darbe odaklı
şer cephesidir.

Bunun her türlü ayak oyunları da
dahil, devre dışı bırakılıp Fetö-nün yerleşmesinde; “Ergenekon kumpasını
başlatan Gül ve Koru” ve “Abdullah Gül, “Delillendirin, savcı bulun”
dedi ve operasyonlar başladı.

Gül, bir grup gazeteciye
“Ümraniye’deki bombaların arkası gelecek” dedi.

Fehmi Koru, sözde Ergenekon
belgelerini ilk kez 2001’de yazan ‘gazeteci”[4] midir?

Tuncay Güney’in ifadelerini yazan
ilk isim Fehmi Koru’ydu.

Sorularının yine bu
ikisi ve bilenler tarafından gerekçeleriyle izah edilmesi gerektir.

Cıa ve NATO cemaatlere sızıyor.

Eski istihbarat daire başkanı
Bülent Orakoğlu, İstihbaratlar, cemaatleri nasıl takip eder?” sorusuna,
cemaatleri şaibe altında bıraksa da,

“Birçoğunda, tek başına karar
verici noktada olmasa da.. Birinci adam bizim değilse ikincisi bizimdir.” Der.[5]

Cemaatler kendi tarlalarının
başkaları tarafından sürülmesine müsaade etmemelidir.[6]

Özellikle bu günlerde bazı
gerçekler ifade edilse de, cemaatlere vurma niyeti taşıyanlar bunu sürekli
gündemde tutmaya çalışmaktadırlar.

Dün İmam-ı Azama, Ahmet bin Hanbele
vuranlar, bu günde cemaatleri devre dışı bırakmaya çalışmaktadır.

Yüz yıl önce inkılaplarla yapılan
manevi yıkım, bu gün olumsuzlukları nazara vererek büyük bir kitle yok edilmeye
çalışılmaktadır.

Bu hareketler asıl şimdi Fetö-nün
hedefe ulaşmasında en önemli yoldur.

Kaosa giden yolların taşları
düzülmektedir.

1400 senedir bu millete hizmet
tarikatlar ve cemaatler yoluyla olmuştur.

Bunlar hedefe gitmeye yardım eden
vesilelerdir.

Bunlar içerisinde tarih boyunca
elbette sapık, itikadı ve ameli, düşüncesi bozuk insanlar çıkmıştır.

Devlet denetimini yapacak, bunlarda
özellikle ve özellikle en hassas olan siyaset ve madde de ihlas ve samimiyetini
muhafaza edecektir.

Devlet devletliğini yaparken,
bunlarda manevi hizmetlerini yürütecektir.

MEHMET ÖZÇELİK

07-09-2019


[1]
Nuh suresi.26-27.

[2]
https://m.yeniakit.com.tr/haber/ilker-basbugdan-osmanliya-skandal-isgalci-iftirasi-ataturk-yunan-ordusu-ile-isbirlikci-halife-ordusunu-da-yendi-908464.html

[3] https://www.google.com.tr/amp/s/www.karar.com/fast-pages/google/guncel-haberler/disisleri-bakanligindan-lubnan-cumhurbaskanina-kinama-1311655

[4] https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/aytunc-erkin/ergenekon-kumpasini-baslatan-gul-ve-koru-artik-konusmali-5321102/

[5]
https://m.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-erkan-kavakli/cemaatlerin-gladio-ile-imtihani-24898.html?utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral

[6] https://m.yeniakit.com.tr/haber/iste-laikci-badecilerin-sahip-oldugu-kirli-zihniyetin-kabarik-suc-dosyasi-901560.html




ABD SALLANTIDA

ABD
SALLANTIDA

Bir
çok devletin ve özellikle islam dünyasını işgal ederek ahını alan Abd, bu gün
hem içten ve hem de dıştan sallantıdadır.

Psikolojikmen
bunalımda olan Abd, silahlı saldırılarla birbirini öldürüp, toplumsal patlamayı
yaşamaktadır.

Kasırga
ve sellerle kentler yok edilmektedir.[1]

-Dünyayı bekleyen tehlikeler.

Buzulların erimesiyle tüm dünya
etkilenecektir.

Ancak özellikle ABD ve Avrupa büyük
tehlike altındadır.

Buzulların erimesiyle dünyamızın su
seviyesi yükselirken birçok kara parçası da sular altında kalacak. Sulara
gömülecek toprak parçaları arasında Miami, New York, Sindey, Shanghai, Buenos
Aires gibi dünyanın en önemli kentleri de yer alıyor.

ABD’nin dünyaca ünlü birçok kenti
tarihe karışma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak.

Avrupa kıtası için de benzer durum
söz konusu.. Yapılan bilimsel çalışmalara göre, Hollanda’nın çok büyük bir
bölümü sular altında kalırken, Londra ve Venedik gibi şehirler haritadan
silinecek.

Asya kıtasında da 160 milyon
insanın yaşadığı Bangladeş, okyanus suları tarafından yutulacak. Yine benzer
şekilde Hindistan’ın en önemli kentlerinden olan ve 4,6 milyon insanın evi olan
Kalküta da eriyen buzulların kurbanı olacak.

Avustralya’da insanların yaşadığı
sahil şeridinin yüzde 80’i sular altında kalacak.

Çin, Kore Yarımadası ve Japonya
üçgeninde Güney Çin Denizi bölgenin tam anlamıyla kabusu olacak. Shanghai’ın
neredeyse tamamı sularla kaplı olacak.[2]

Aile
mefhumunun kalmayıp, boşanmaların artışıyla bir çöküş yaşamaktadır.

*****************   

“Ülke dışındaki
çıkarlarımız… Bu tâbirin hududu yoktur. Bu tâbirin içine ABD’nin ihtiyacı
olan veya olabilecek her şey girer.” Casper Weinberger. Reagan dönemi’nde
ABD Savunma Bakanı.

-”Oğul Bush döneminde Milli
Güvenlik danışmanı ve Dışişleri Bakam olan Condoleezza Rice, 2004’te
Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemişti. Rice raporun
yayınlanmasından kısa bir süre önce Mısır, İran, Türkiye ve Suriye’ye atıfta
bulunarak Türkiye’nin bölünebileceğini ima etmiştir. Hemen hemen aynı
tarihlerde ABD’nin Ankara eski Büyükelçisi Morton Isaac Abromovvitz de 2014
yılının Türkiye için kritik yıl olduğunu söylemiştir.”[3]

-İsrailli diplomat Oded Yinon,
“İsrail İçin 1980’ler Stratejisi” adlı makalesinde İran ve
Türkiye dâhil bütün Ortadoğu ülkelerinin etnik ve mezhep yapısının İsrail için
büyük fırsatlar sunduğunu belirtmektedir. Yinon’a göre Irak üç devlete, Suriye
altı devlete bölünmelidir.”[4]

-“Bana öyle geliyor ki, bir ya da
iki nesil sonra insanların esareti sevmelerini sağlayan ilaçlara dayalı bir
sistem geliştirilmiş olacak. Böylece bütün toplum acı vermeyen bir toplama kampım
dönüştürülecek ve insanlar hürriyetlerinin ellerinden alınmasından mutlu
olacaklar; çünkü propagandaya da ilaç kullanarak beyin yıkama sonucu insanlar
isyan etmeye dair bütün arzularından arındırılmış hâle gelecekler.” Aldous
Huxley, 1959”[5]

-“Alman iktisatçı Wemer Sombarf a
göre, bugünkü ABD’yi kuranların büyük çoğunluğu, Avrupa’dan gelen dönme
Yahudilerdir.
ABD’nin hızla gelişmesinde, onların getirdiği büyük paralar iktisadi gelişmenin
esas lokomatifidir. Sombart bizzat Kristof Kolomb’un gizli bir Yahudi olduğu
tezini ortaya atmıştır. Sombart’a göre; “Amerikalılık dediğimiz şey, deyim
yerindeyse damıtılmış Yahudi ruhundan başka bir şey değildir.”[6]

-Herşeyi madde ve menfaat üzerine
oturtturan batı ve özellikle Abd içten yıkılacaktır. Yıkılmasını sağlayacak
sebepler ise; Uyuşturucu, fuhuş, borçlanma, zulüm, bunalım gibi temel
unsurlardır.

MEHMET
ÖZÇELİK

07-09-2019


[1] https://www.ntv.com.tr/dunya/dorian-abdnin-dogu-kiyilarini-vuruyor-yuzlerce-kisi-mahsur-kalmis-olabilir,y625GO7Hyk6k6kVcjYQJaQ

[2] https://www.google.com.tr/amp/s/www.cnnturk.com/amp/dunya/korkutan-gercek-butun-buzullar-eridiginde-dunyanin-yeni-haritasi-boyle-olacak

[3]
EVANJELİZM. D r. R a m a z a n K U R TO Ğ LU.Sh.19. Bak. M. I. Abromowitz,
Nationalinterest, 20 Eylül 2012.

[4]
Age.20.

[5]
Age.51.

[6]
Age.80.




PKK MEŞRULAŞTIRILIYORMU ?

PKK
MEŞRULAŞTIRILIYORMU ?

Evet
tam bir terör örgütü olan
Pkk meşrulaştırılmaya mı
çalışılıyor?

Dün Chp-nin maddi ve manevi destek
olup meclise taşıdığı, bu gün ise belediyeleri kendisine teslim ettiği pkk,
destekçi veya sempatizanları belediye elemanı veya idarecisi yapılarak
meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Polisin dağda hayatını ortaya koyup
mücadele ettiği, şehirlerde polisin her zorluğa rağmen durdurmaya çalıştığı
pkk, belediyelere alınarak asker ve polise ve de bir çok vatandaşa içten ve
arkadan kurşun sıkılmış oluyor.

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem
İmamoğlu Pkk temsilciliğini yapan belediye başkanlarının alınması üzerine
onları ziyaret etmekle onlara bir meşruluk mu kazandırmaya çalışıyor?

Onlardan oy aldığı için onlara gebe
mi kalındı?

Diyet borcunu mu ödüyor?

Bir öğretmen rast gele derse
girememezlik yapamıyor, memur vs öyle.

İBB başkanı Ekrem İmamoğlu
seçildiği andan beri hep seyahatlerde!!!

-CHP zihniyeti fakirlik edebiyatı
yapmak üzerine bina edilmiştir.

Edebiyatlarını sürdürebilmeleri
için fakir topluma ihtiyaçları vardır.

-İstanbul-u yakıp yıkanlar,
İstanbul belediyesi yönetiminde…[1]

-Pervin Buldan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanvekilidir.

Bunlar Pkk-ya meşruluk kazandırır.

Pkk ile kucak kucağa olanlar Davutoğlu
döneminde bakan oldular, şimdi TBM Başkanvekili, öncesinde milletvekili.

Bunda bir tezat var.

Asker, polis ve millet pkk ile
savaşsın, onları savunanlar başta mecliste olsunlar???!!!

-Chp ve Saadet Başkanları hangi
hesapla bu desteklerini gösteriyorlar?

Bu hareket pkk- ya meşruluk
kazandırmak değil midir?

-Şu demokrasi ne tılsımlı bir
şeymiş ki, her naneyi yiyen bunu demokrasi için yapıyor.

Terörist terör yaparken demokrasiye
sığınıyor, onu savunanlar demokrasiye sığınarak onların cezalandırılmalarının
demokrasiye aykırı olduğunu söylüyor.

-Bugünlerde
canan Kaftancıoğlunun 9 küsur yıllık aldığı cezadan bahsediliyor.

Kim
bu kadın?

Yoksa
şu teroristlerle beraber yerden taş alıp ve yüzü maskeli olan kız mıydı?

Hem
onun CHP-nin il başkanlığında ne işi var?

Yoksa
bu taşlama işini yapanlar sonradan orada makam verilerek ödüllendiriliyorlar
mı?

Bu
cezadan dolayı hakimleri kötüleyip saldıranlar, 
pkk-ya sahip çıkan 1128 akademisyenin cezalarının kaldırılması yönünde
görüş bildiren anayasa mahkemesine neden ses çıkarmadılar?

Başka
sebeple tanımadıkları halde..

Burada
vatandaş olarak şunu soruyoruz;

CHP
kimden ve kimlerden yana?[2]

HDP eşittir PKK.

Vatandaşın
çocuğunu dağa kaçırıp bu vatanın evladıyla karşı karşıya getiren PKK’nın piyonu
hdp-dir.

İşte
yeni yeni zincirlerini kıran vatandaşın feryadı;

-“Çocuklarını
HDP aracılığıyla terör örgütü PKK tarafından dağa kaçırıldığını belirten
ailelerin, HDP Diyarbakır il binası önündeki bekleyişi sürüyor. Eyleme bugün
iki aile daha katılırken, sayı 13’e yükseldi.”[3]

-İşte
yüzlerce itirafta dehşet bir itiraf videosu.[4]

https://m.ahaber.com.tr/video/gundem-videolari/hdpden-daga-uzanan-yol-teslim-olan-terorist-her-seyi-anlatti-video

-Herkesin
gözü önünde oğlumu aldılar. Hem de belediyenin arabasıyla. Devletin arabasıyla
çalışıyor. Lanet olsun.” diye haykıran baba, oğlunun kaçırılmasındaki
sorumlu kişinin de HDP Lice Eş Başkanı olduğunu söyledi.

Acılı
bir başka baba, oğlunun HDP’li belediyenin aracıyla dağa çıkarılarak PKK’ya
teslim edildiğini söylerken bir diğeri ise “Onlar haindir. Oğlum gel. Kaç
gel. Devletine teslim ol. Bizim devletimiz bambaşkadır.” sözleriyle oğluna
seslendi.[5]

-Eşşek
kat kat eşşek olsa ve sonra dönse insan olsa. Ve ona denilse ki;

-Bak
eşşek efendi; Eğer sen Hdp-nin Pkk ile iç içe iş birliği içinde olmadığını
söylersen insan olacksın. Aksi takdirde eski haline geri döneceksin.

Yeminle
ifade ederim ki; Böyle büyük bir yanlışı kabul edip insan olacağıma, eski
halime dönerim, daha iyi deyip, eski haline dönecektir.

******************  

Merhum Erbakan-la Erdoğan
arasındaki ince fark şudur;

Erbakan ayının kuyruğuna basıp onu
uyandırıyor, kendisine saldırtıyordu.

Erdoğan ise, müttefik gibi görünerek,
pozisyon almaya, ortak şartlarda onlarla masaya oturmaya onları ikna ediyordu.

Davutoğlu ise, hem ayının kuyruğuna
tutunup medet umuyor ve hem de domuzla kavga yoluna gidiyor, domuza meydan
okuyor.

Suriye konusunda Davutoğlu çok
kükredi ve gürledi ancak rahmet yağmurları yerine azap ateşleri yağdı..

Düşürülen rus uçağına sahip çıktı,
abd-nin elini güçlendirdi.

Birde Pkk ile iç içe olan Belediye
başkanlarının alınmasına karşı çıktı.

Akademisyenlik ile siyaset aynı
çizgide gitmiyor.

Masa başındaki akademisyenlik,
çözümde sahadaki siyasetle aynı denklikte değil.

Mesele böyle hassas, iç ve dış
düşmanın çok olduğu bir dönemde eski defterleri karıştırmak değil, ittifak edip
el birliği ile mevcut düşmanı devre dışı bırakmaktır.

Ondan sonra mutlaka varsa bir
yanlış sadece defterler değil, ansiklopedilerde ortaya dökülmelidir. Tarihin
karanlıklarında kalmamalıdır.

Ta ki siyasetçide yerini bilmeli ve
aynı hataya bir daha düşülmemelidir.

Eski kralları ve yöneticileri hep
vezirleri rezil etmiştir.

Şimdi siyasete soyunanlar da dikkat
edip danışmanları tarafından rezil edilmesinler.

MEHMET ÖZÇELİK

07-09-2019


[1]
https://www.yenisafak.com/gundem/istanbulu-yakip-yikmisti-3505053

[2] https://www.facebook.com/groups/438624913249354/permalink/730627804049062/

[3] https://www.yenisafak.com/gundem/diyarbakirda-evlat-nobeti-buyuyor-iki-aile-daha-katildi-3505223

[4] https://www.facebook.com/100008346600781/posts/2468286570126206/

https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1010663952610151&id=100009996661084

https://www.facebook.com/groups/gonulerleri/permalink/2543746162344470/

https://www.facebook.com/100009525470559/posts/2389674258026733/

[5] http://video.haber7.com/video-galeri/145092-hdp-onunde-evlatlarini-isteyen-babalar-isyan-etti




15 TEMMUZ YOLUNDA DÖŞENEN TAŞLAR

15 TEMMUZ YOLUNDA DÖŞENEN TAŞLAR

1-Yahudi
Solomon fıkrasında; Bir gün vatikanda kardinaller ayinden çıkıp meydana doğru
yürüyorlarmış. Bir tarafta hristyanım diyen bir dilenci diğer tarafta ise
yahudiyim, yardım edin diyen dilenci varmış. Kardinallerden biri yahudinin
yanına ilişip;
-Bak, arkadaşın ne güzel para kazanıyor, kimse sana para vermiyor, gel sen de
hristiyan ol demiş. Yahudi diğer dilenciye seslenmiş;

-Hey solomon şu adama bak bana ticaret anlatıyor.

-Kominizmin
yahudiler tarafından kurulmuş ve Gülen Erzurumda kominizmle mücadele
teşkilatını kurarak bu işe başlamıştır.

-Not:
Bu yazacaklarım 2013 Ekim-inden bu güne yüzlerce makale, dergi, kitap, video ve
şahitlerin dilinden anlatılanlardan derlenmiştir.

200
civarındaki yazdığım makalelerden derlenmiştir.

2-Fetönün
gelişip bu günlere gelmesinde iki önemli kişi etkili olmuştur.

Birisi;
1965 Chp genel sekreteri ve Milletvekilliği yapan ve Mum tarikatının Türkiye
temsilcisi  Kasım
GÜLEK-tir.

-Fetö
1996’da Ankara Kocatepe Camii’nde CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in vasiyeti
üzerine cenaze namazını kıldırmıştır.

-1999’da
Amerika’ya göçtü. Kasım Gülek-in kızının, emekli Cıa ajanı Grahem Fuller-in
aracılığıyla orada kalma izni almıştır.

Kaldığı
yer, Cizvit papazlarının karargahı ve yeridir.

-1969
yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün hizmetleri karşılığı
taltif madalyası ile ödüllendirilen Gülen, 1975’te ise Türkiye Büyük Mason
Mahfili’ne gizli yemin töreniyle girmiş. Gülen’i masonlarla
Kasım Gülek tanıştırmıştır.

Şule
Yüksel Şenler-in abisi Üzeyir bunu beyan eder videosunda.

-Ve
de Yenişafak gazetesi bunun belgelerini günlerce yayınladı.

-900
küsur sayfalık 15 Temmuz Meclis tutanaklarında başkanın sorduğu sorulardan
biride;”“Sıradan bir vaiz değildi, 1971 yılında Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarı Fuat Doğu, Yaşar Tunagür, Vehbi Koç’un evinde Fetullah
Gülen’le beraber bir toplantı yapıyorlar.” şeklinde bir bilgi verdi.

3-Fetönün
İzmiri seçmesi tesadüfi bir durum değildir.

İzmir Sabataistlerin çoğunlukla bulunduğu yerdir.

4-Fetönün
ikinci büyük destekçisi ise, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür olup, ona
sahip çıktı.

5-Fetönün
şimdiye kadar deşifre edilmeyip tenkit de edilmemesinin sebebi; Ferdi zararlar
içe atıldı, gıybet ve iftiradan korkularak ses çıkarılmadı. İğneyi kendimize
batıracak olursak; Kendimizde de bunun yansımasını görürüz.

Nitekim
ben 1993 yılında Şanlıurfadaki 15 kişi alınacak olan Hadis öğretim görevliliği
sınavında açıkça Fetönün verdiği listeden bildiğimiz kadarıyle kendilerinden 8
kişi alındı. Buna karşı şikayet edilmedi ve tedbir alınmadı.

Üniversitelerin
çiftlik gibi keyfi uygulamalarından, savcılığa müracaat edildiğinde bir
neticenin alınamayacağı düşüncesinden dolayı şikayet yoluna gidilmedi.

-Polislerin
alınmasında da aynı su-i istimal ve keyfilikler yaşandı.

-Nitekim
Adalet Bakanlığında Seyfi Oktay-ın 3 bin hakim almasına
tepki gösterilince; Ne yani Ülkücülerden mi alacaktım, diye cevap vermişti.

Liyakat
esas alınmadı.

-EMNİYET
ESKİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI EMİN ARSLAN Bir röportajında “Himmet paraları
FETÖ’ye yetmez. FETÖ, PKK’yla birlikte uyuşturucu ticareti yaptı ve kara para
akladı.”diyor.

6-1971
yılında Eskişehir hapishanesinde Kadir Mısıroğlu
Hüsrev Altınbaşakın kendisine Fetö ile ilgili olarak; Buan dikkat
et, bu içimize konulmuş bir ajandır, dediğini nakleder.

7-Bir
Öğretmen ve esnaf 2013 yılında meydana gelen karışıklıklar üzerine durum ne
olacak diye soruları üzerine şu cevabı vermiştim;

-Eğer
Gülen yarın sizin elinize silah verip toplumla ve cemaatlerle karşı karşıya
getirirse şaşırmayın.

-Öyle
şey olur mu diye sorunca;

-Görürsünüz,
demiştim.

Meğer
silah değil de, uçak savar verecekmiş!!!

-Bedduası
üzerine ise Gülene mensub olanlara şunu demiştim;

-Farazi
olarak eğer tüm kâinatın idaresi bana verilse ve Gülenin düştüğü duruma
düşeceksin, denilse; Vallahi de, billahi de, tallahi de kabul etmem, demiştim.

8-A’raf.
175. “Onlara, kendisine âyetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat;
âyetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da
helak olanlardan oldu.”

Bu âyetin  nüzulü ile ilgili
olarak
Bel’am bin
Baura
olayı anlatılır.[1]

9-Devletin
dine cephe alma tavrı bu gibi akımların çıkmasını ortaya çıkarmakta adeta
teşvik etmektedir.

Tıp
ve eczacılık fakültesi kapanırsa merdiven altı yöntemlere başvurulur. Şebeke
suları kapatılırsa, her önüne gelen her yerde kuyu kazmaya, kanalizasyonların
karışmasına sebeb olur.

-Fetö-yü Milli Eğitimde başarılı
kılan olay onun başarısı mıdır yoksa milli eğitimdeki devletin başarısızlığı
mıdır?

Devletin Milli Eğitimdeki göstermiş
olduğu başarısızlığı otomatikman Fetö ve cemaatını milli eğitimdeki
hakimiyetini sağlamıştır.

-Nitekim
fetöde bu amaçla Başbakan Çillere İmam Hatiplerin orta kısmını kapattırma
teklifinde bulunması, Türk solu adlı bir dergi çıkarması, 13 tane alevi derneği
kurması ve Ankarada Cami ve alevi cemevini bir arada yapmaya çalışması, kirli
oluşumun bir neticesidir.

-Şimdiye
kadar gerek islam dünyasında ve gerekse dünyada benzeri görülmemiş bir şekilde
iki yerde ve biri olan Salihlide Kur’an-ı Kerimi camide yere fırlatması görülmemiş bir vahşettir.

-Bir
ingiliz ajanının üst düzey bir askere; Aslında Gülen bizim kontrolümüzdeydi, şu
an Abd-nin kontrolündedir, der.

-Paralel
yapının benzerini diğer islam ülkelerinde de görebiliriz.

-Pakistanın
parallel yapısı, Muhammed Tahir Ül-Kadiri. 

TOPAL MOLLA:[2]

1920
yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan’da tekke kurmuş.
Topal Mollanın müritleri 3 yıl içinde 200 bine ulaşmış.

Müritlerin
sayısı 1925’te 300 bini aşan Topal Molla, krala karşı ayaklanma başlatmış.

Bir
yıl boyunca Afganistan‘da kan gövdeyi götürmüş. O yıllarda Afgan kralı olan
Emanullah Han, ülkesini terk etmek zorunda kalmış.

Emanullah
Han, ülkesinden ayrılırken Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulmuş
ve çok güzel konuştuğu Urduca’sıyla sormuş:

“Beni
tanıdın mı? Ben meşhur Topal Mollayım. Afganistan’daki görevimi bitti,
İngiltere’ye dönüyorum.”

“Seni
tanıdım !” demiş kral.

“Ben
senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar çok tesir
etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve
inandıramadım.“

Sarıklı
ve sakallı Topal Molla sakalını kesmiş, sarığını atmış, başına silindir
şapkasını oturtmuş ve İngiltere yoluna koyulmuş.

KESNİZANİ TARİKATI:[3]

15 Temmuzun benzeri 2003 yılında
Irak-ta KESNİZANİ (Kimse bilmiyor)TARİKATI tarafından Irak-a altın tepsi içinde
sunulmuştu, o da bir kurşun bile sıkmadan ve de sıkılmadan. Saddam-ın haremine
kadar girilmiş, tüm devlet teşkilatı orduda dahil ele geçirilmiş, sürekli CIA
ve Mossad-la bağlantı içerisinde işler sürdürülmüştü.

Her yere sızılmıştı.

Sadece devlette her türlü değişiklik
yapılmıyor, dinde de paralel bir din oluşturuluyordu.

Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani,
zikirden ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine de Kur’an eğitimi yerine
Yahudi kabalasını öğretiyordu.

-Her ne kadar bu yapının Hasan
Sabbah ve Haşhaşi benzetmesi yapılsa da, bu yapı daha dehşetli ve islam
dünyasını değiştirme amaçlıdır.

Hasan Sabbahın faili
malumları, burada faili meçhuller olarak sürdürülmüş tam bir münafık yapıdır.

-Bu yapının altı ibadet, ortası
ticaret,  üstü ihanet üzerinedir.

Katıksız münafık bir yapı olup, 25
yıl Azerbeycanda idareci olarak kalan biri, hiç Cuma namazına gitmediğini
söylemektedir.

Nitekim Sayın Erdoğanı İran yanlı ve
yakınlığı ile tenkid eden Gülen, aslında en büyük iran hayranı ve takiyye yapan
ve iranla muhaliflerini devre dışı bırakmaya çalışan kimsedir.

-Ve aynı zamanda bir istihbarat
örgütüdür.

-İmam-ı
Şafi’ye sormuşlar; Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız? Demiş
ki: “Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür.”

İçte ve dışta buna destek olanların
kimler olduğuna bakarsanız, bunun ne olduğunu anlarsınız.

-2001 yılında Ekrem Dumanlı Zaman gazetesinin başına Genel
Müdürlüğe geldiğinde ilk düşündüğüm, Acaba bu da -Bizim çocuklardan mı?-
olmuştur.

Bu ifade 1980 ihtilalini yapan Abd
tarafından; Bizim çocuklar başardı, olarak duyurmuşlardı.

-Neden geçmişte şimdiki gibi tepki
gösterilmedi denilirse cevaben;

Her şey ortaya çıkmışken bugün bile
destek olup savunanlar olursa, varın dünkü durumu siz düşünün.

-Ömer Halisdemir-in öldürmüş olduğu Özel Kuvvetler Komutanı Semih
Terzi aslen Adıyaman/Kahta ilçesindendir. Soy adı Terziyandır.

Adıyaman
Salnamelerinde Kahta da gayrı müslim-Süryani çok bulunmaktadır.

Bu
gün Fetö adeta bir esaret hayatı altında ve Cıa-nın kontrolündedir. Oysa Esaret
altındaki bir adamın fetvası kabul edilmez. Cıanın, Pentegonun ve Mossadın
oyuncağı ve ortağı olan bir adam ve beyanı hükümsüzdür.

-Fetö
oyunu, Türkiye merkezli, İslam dünyası kontrollüdür.

-15 Temmuzda da binbaşı O.K. nin olayı önceden mite haber vermesiyle gece 3- te
yapılacak darbe erkene alınıp telaşa düşülmüş, Ömer Halisdemir-in özel harakat
komutanı Semih Terziyi öldürmesiyle de darbe akamete uğramıştır.

Kara
Havacılık Komutanlığı’nda görevli binbaşı ifadesinde, ailesiyle tatilde
olduğunu, cuntacıların araması üzerine 15 Temmuz günü birliğe döndüğünü
anlattı. Cuntacı Deniz Aldemir’in arabadayken telefonunu kapattırarak, “Ben
senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz
olacak. Çok kan akacak” dediğini aktaran binbaşı bunun üzerine Milli İstihbarat
Teşkilatı’na gittiğini anlattı.”

-Türkiyede
15 Temmuz gecesi; 250 şehit, 2703 gazi,
binlerce her yaştan kahraman bu hayasızca akına karşı göğsünü siper etmişti.

-O gece; 8561 asker katıldı, 35 Uçak, 37 helikopter, 74 tank,
4000 hafif silah kullanıldı.

Akıncılar
Hava Üssü’nde 15 Temmuz darbe girişimini yöneten eski Kuzey Deniz
Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık’ın; “Cumhurbaşkanını öldüremedik, planlarımız boşa
gitti, Cumhurbaşkanının Almanya’ya kaçtığı yönünde haberleri yaymamız lazım,
yoksa her şey boşa gidecek” şeklinde yalan sözlerinin uluslararası medyada
aynen uygulandığı ortaya çıktı..

-Ahmet
Akgündüz meclise verdiği tutanak beyanatında:”İki hafta önce Obama’nın
himayesinde düzenlenen bir diyalog konferansına biz de katıldık. Orada bir
profesör -Beyaz Saray’ın danışmanı maalesef- söylediği cümle şudur: “Biz bu darbeyle, başarısız olmakla partnerlerimizi
kaybettik.” diyor.

Wilders
da –ki Hollanda’daki İslam düşmanı partinin Genel Başkanıdır- çok açık bir
şekilde “Dünyada en çok üzüldüğüm şey, bu darbenin başarılı olamamasıdır.”
diyor.

PKK
bir kaç gün öncesinden saldırısını durdurmuş, başarılı olunması halinde doğudan
8 bin kadar deaşlı ve pkklı giriş yapacaktı.

İngiltere’nin
Kıbrıs’ta bekleyen 50 bin askeri kendi vatandaşlarını koruma bahanesiyle
beklemekteydi.

Erdoğan’ın yakalanması halinde altın rengine boyanmış 20 ton altın
külçe
hazırlanmış,
senaryo gereği 20 ton altınla kaçarken yakalandı, denilecekti.

Fetö
ise Yavuz Sultan Selimin Topkapı sarayında bulunan kürkünü kaçırtırken
yakalanmış, onun yerine diktirdiği yeşil kaftanla, Ankara’da kendisi için
hazırlanan köşke hasmetle giriş yapmak için dört gözle sonu bekliyordu.

Ermeni,
Yunan, İngiltere, ABD hep birlikte nefeslerini tutmuş, neticeyi bekliyorlardı.

-Ergenekonla
karşılaştırmasına gelince; Derin devlet-gladyo-Gizli dinsiz komite,
nato ilişkisi. Her türlü kirli ilişkinin toplandığı derindeki alan.

Devletin derinine inen Fetö, sahip
olduğu güçle, devletin derinindeki ergenekonla savaşı neticesinde; bazen gerçek
ve bazen de gerçek dışı beyanlarla onu devre dışı bıraktı ve yerine kendini
ikame etti.

Ve aynı zamanda, devletin derininde
solu temsil eden ergenekonun demode olması ve proje gereği yerine ergenekonun
sağ kolunu oluşturan Fetö konulmuş oldu, strateji gereği olarak.

1960- dan 2016 yılına kadar aynı
elden sürdürülen darbeler bu sefer B planı devreye konularak, elli yıldır
beslenip büyütülen Fetö devreye konulmuş oldu.

-1993 yılında Uğur mumcu, Turgut Özala silahlı saldırı
ve sonrasında zehirlenerek öldürülmesi, Eşref Bitlis gibi faili meçhuller,
pkk.nın canlanması,Aytunç Altındal-ın Fetönün 12 kardinalden birisi olduğunu
söylemesi üzerine öldürülmesi bu planın devreye konulmasıdır.

-Asıl
patlak dersanelerin kapatılmasıyla başladı. Çünkü buralar insan devşirme
yerleriydi.

-Gazeteci
Nedim Şener-in ifadesine görede; Aslında Fetö
devlete değil, Erdoğan fetöye sızdı.

-Bu yapının temel özellikleri;

-Makyavelist
yani hedefe gitmek için her yol meşrudur,der.

-Menfaatçı-
Yararcı- Çıkarcı bir yapıdır.

-Şahsiyeti
ön plana çıkarmaktadır.

-Başlangıcında
samimiyetin değil, hesabın ve planın olması.

-Asrı
saadetten bu yana bir gerçektir ki; İslam ferdi veya cemaat olarak her ne zaman
siyaset ve maddeye yani dünyevileşmeye yönelmişse, sürekli olmayıp, şaibelere
ve yıkılmalara kadar bir çok fitnenin kapısını açmıştır.

Tam
ihlaslı bir hizmetin olacağı düşünülemez.

Bu
ise bir hırka bir lokma yani fakir yaşamak anlamına olmayıp, dünya ve ahiretin
aynı koltuk altında, aynı derecede götürülemeyeceği, mutlaka bir tarafın ağır
basacağı bir hakikattır.

Bu
zamanda islamiyetin yükselişi maddi yükselişle orantılı olmakla beraber, bunun
kontrolünün dengeli ve kontrollü olması gerekmektedir.

-İstanbul hafıza müzesinde;

Darbeler
Çağı köşesinde, 1950-2016 tarihlerinde dünya genelinde 531 darbe gerçekleştirildiği,
bunların 210’unun amacına ulaştığı, Türkiye’de ise 1960-2016 tarihlerinde 9
darbe ve darbe girişimi gerçekleştirildiği bilgisi verdi.

-15
Temmuz darbe olurken Koz filmini seyretmekteydik.
Tam sonuna geldiğimizde camiden çıkan Erdoğana dürbünlü tüfekle tam ateş
edildiği sırada filim bitmiş ve o sırada odadan yanımıza gelen baldız darbe
olduğunu haber vermişti.

Koz
filmi ve Darbe filimleri aslında bir darbenin olacağını haber verdiği gibi, ben
de yazdığım iki yazıyla da üç ay kadar önce darbenin ayak seslerini
anlatmıştım.

-Millet
tozlansa ve kirlense de mayasındaki temizlik ve asalet böyle zor zamanlarda
kendisini göstermektedir.

Bu
millet zor ve zorlu dönemin insanıdırlar.

Tarih
yazmaktan ziyade, tarih yazmaya yöneliktir.

Rahatlıkta
rahatça her şeyi yaparlarken, zorlu durumlarda her türlü zorluğa göğüs
germektedirler.

Çanakkalede
256 bin şehide karşı burada 251 şehid verilmiştir.

-Nitekim
darbe gecesi köprüye yakın bir yerde meyhanede bulunan on kişi paralarını
vermeden darbeye karşı engel olmak için gittikleri halde, üç gün içinde tekrar
gelip paralarını ödemişlerdir.

Ve
Köprüye yakın bir yerdeki karakolda hırsızın elinin çözülmesini ve darbecilere
karşı konulmasını ve söz verip geri döneceğini isteyince kendisine karakoldaki
polisler; kendisinin hırsız olduğunu söyleyince cevaben o hırsız;

Hırsızsam
hain değilim ya, demiştir.

Bırakılmış
ancak geri dönmemiştir.

Çünkü
dönememiş ve şehid olmuştur.

Böyle
darbeye karşı herkes meydanda devletine sahip çıkmıştır.

Maalesef
kasıtlı olarak 15 Temmuza ortak olanlar bunu sulandırmaya çalışmaktadırlar.

-Fetö,
20 Ağustos’ta yayınlanan sohbetinde “Haçlının
ülkenizi işgal etmesi, çok tehlikeli değildir; çünkü sizin ve
onların arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar, sizin kadınlarınıza
kızlarınıza ilişmezler, mâbedinize ilişmezler; ilişmemiş Haçlılar.” dedi. .

Bu
söz bile onun ne mal olduğunu anlamak için fazlasıyla yeterlidir.

-İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın
FETÖ mensubu subayların darbe teşebbüsünü

koordine etmek için 15 Temmuz’da WhatsApp’ta
oluşturdukları grup üzerinden
yaptıkları yazışmalara ilişkin
çıkardığı 10 SAYFALIK döküm tam bir vahşet konuşmasıdır.

İşte bir kaç konuşma; Albay Eyyüp Gürler: Ordu
komutanı hemen alınmalı.

-Yarbay
Muzaffer Düzenli:İstanbul moda deniz kulübüne müdahale lazım. Generaller var
derdest edilecek. Burada Hava Kuvvetleri K. Abidin Ünal var. Buraya müdahale
lazım.

-Albay
Osman Akkaya:İl Emniyete ateş etmeyi planlıyorum. Başka çare yok.

-Albay
Uzay Şahin:Geçirmeyin Ateş Serbest

-Binbaşı
Mehmet Karabekir:Beni durdurdular. Ateş ettim. Yaralılar var. Taviz tereddüt
yoktur.

-Binbaşı
Mehmet Murat Çelebioğlu:Sadık Abim önce havaya ateş edelim.
Binbaşı Mehmet Karabekir:Sakın tereddüt etmeyin çakın.
Albay Sadık Cebeci:Tmm

-Albay
Müslüm Kaya:AKOM’a yaklaştırıyorlar. Arkadaşlar ateş ediyor.
Albay Uzay Şahin:Ateşle karşılık verin, yaklaştırmayın.
Binbaşı Mehmet Karabekir:Sahada biri olarak ateş kalabalığa ateş ediyorum
bekliyorum. Tekrar tekrar kontrollü kullanın dağılıyorlar 10-15 kişi pert.
İnsiyatif kaybetme yok.

-Binbaşı
Muammer Aygar:Kuleli’de yoğun çatışma var. Gruba ateş ediyoruz
Albay Müslüm Kaya:Taksim’de durum kritik.
Yarbay Mustafa Düzenli:Ateşle karşılık verilen kalabalıklar dağılıyor. Allah
yardımcımız olsun.

-Binbaşı
Muammer Aygar:Çengelköy’de direnen 4 kişiyi vurduk. Sorun yok.

-Yarbay
Muzaffer Düzenli:Toplanan kitlelere askeri kuvvetlere karşı duran polislere
silahla, tanklarla sert bir şekilde müdahale edilecek.

-Binbaşı
Murat Yanık:Ankara’dan gelen talimat ATEŞ EDİLECEK.

-Binbaşı
Muammer Aygar:Camilerin yayınlarının kesilmesi gerek.

-Binbaşı
Muammer Aygar:1. Köprünün Anadolu yakasında polislerde hareketlilik var 1 toma
vuruldu.
Yüzbaşı Mehmet Türk:66’ya polis girdi çatışıyoruz. Ölü polis var.
Binbaşı Mehmet Murat Çelebioğlu Komutanım biz de hayatta kalmaya çalışıyoruz.
Herkes hayatta nasıl kalabiliyorsa öyle yapsın. Mehmet Türk tedbir al can kaybetmeyin.
Ankara’dan teyit ettim.

-Binbaşı
Mehmet Murat Çelebioğlu: Komutanım hayatta kalın tercih sizin biz karar
vermedik henüz. Ama lokasyonumuzdan ayrıldık. Grubu kapatıyorum mesajları silin
isterseniz.

-Fetönün
Gatadaki gata-kullisi tüm kirliliğiyle ortaya çıktı.

FETÖ’cü
doktorlar özelde cirit atıyor. ​Yüzlerce askeri sahte raporla attılar, ödül
gibi ceza ile kurtuldular.[4]

-Gülen Apo gibi Mit-den mi?

Apo-non karısı Kesire Öcalan’ın
aynı zamanda kayınbabası da mit ajanıdır.

Ancak ABD.nin kontrolünde olup, bir
müddet mit elemanlarının ve ABD ile alt üst oturduğu büronun kirasını dahi ABD-nin
verdiği Mit de otomatikman ABD’nin kontrolünde olmuş oluyor.[5]

-Sözümü bir Yozgat türküsü sözüyle bitireyim:

Boğazında Hakik Var
Ne Çok Kalbi Yıkık Var
Şimdiye Kavuşurduk
Arada Münafık Var.

MEHMET ÖZÇELİK

06-09-2019


[1]
http://www.tesbitler.com/2016/09/16/azginlardan-olan-kimse/

[2]
http://www.tesbitler.com/2016/08/17/menfaat-uzerine-donen-yapi/

[3] http://www.tesbitler.com/2016/11/28/kesnizani-tarikati/

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/gatada-yuzlerce-askeri-attilar-simdi-ozel-hastane-actilar-3504153

[5]
https://www.google.com.tr/amp/s/odatv.com/amp/mit-fethullah-gulen-sizden-mi-sorusuna-ne-yanit-verdi-12121815.html




İSLAMDA MUSİKİ-2-

https://youtu.be/7C0N_qvyWR0



İSLAMDA MUSİKİ-1-




HERŞEY GÜZEL Mİ OLACAK?

HERŞEY
GÜZEL Mİ OLACAK?

Her
Şey Çok Güzel mi Olacak?

Denenmiş
denenmez.

Zarara
rızasıyla girene merhamet edilmez.

Yüz
yıldır bir zihniyet tanınmamışsa, o tanımayan zihniyette bir problem ve
bozukluk var demektir.

Türkiye
de yüz yıldır aldatmakla iş gören münafık bir komite mevcuttur.

İlk
elli yılını baskı ve zorbalıklarla götürürken, son elli yılını nifak perdesi
altında sürdürmüştür.

Bugün
ise her ne kadar iletişim araçları yaygın olup, yalancının mumu yatsıya kalmasa
da, geçmişten kopuk, yeni yetme nesil yalan vaatlere çok rahat kapılıp yanlış
karar vermektedir.

Maddenin
ön plana çıkması, rahatına düşkünlük, yanmamış ağzı ve hamlığı ile pahalıya mal
olacak, hayati meselelerde hissi ve hevesi davranmaktadır.

Yıllardır
İzmir bu bedeli açıkça ödemekte iken, kör olup görmeyip, kıyas yapamamaktadır.

-Resûlüllah
aleyhissalatü vesselam, Bedir harbinde Ebû İzze namındaki şâiri esir almış ve
kendisine iyilik yaparak serbest bırakmış. Müslümanlar aleyhine kimseyi
kışkırtmayacağına ve kendisini hicvetmeyeceğine dair ondan söz almıştı. Fakat
Ebû Izze kavminin yanına varınca sözünde durmamış, kışkırtma ve hicivlerine
tekrar başlamıştır. Daha sonra Uhud  harbinde yine Müslümanların eline
esir düşerek tekrar serbest bırakılmasını istemiş, Resûlüllah (a.s.m.)
da: “Mü’min, bir delikten iki defa ısırılmaz.” buyurmuştur. 

-Hatalar
musibetlerin celbine vesiledir.

“Başınıza
gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.
(Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.”[1]

Daha
ilk ayından itibaren İstanbul’dan gelen feryat ve şikayetler bunun ilk
tezahürleridir.

-İmam-ı
Şafi’ye sordular: “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?”

Dedi
ki: “Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür.”

Dün
seçtiklerinize dün kimler destek oluyor, bugün ise onları kimlerin
alkışladığına bakın.

Evet,
gerçekten de zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve edilmemelidir.

Ancak
bu arada masumlar yanmakta, yaşın yanında kuruda tutuşmaktadır.

Ancak
kadere fetva verilmiştir.

Zira
beşer zulmeder, kader adalet eder.

Allah
asla kuluna zulmetmez, kul kendi nefsine zulmetmedikçe…

Neme
lazım, başkası düşünsün, istibdadın yadigârıdır.”

MEHMET
ÖZÇELİK

01-09-2019


[1] Şura.30.




DİRİLTİLEN ÖLÜ

DİRİLTİLEN
ÖLÜ

Evvelden
darbelerle bu millet on yıl geri götürülürken, şimdi kürt sosyalizmi ile 50 yol
geriye yani yetmişlere götürülmeye çalışılmaktadır.

-Terör
hiç bir hak hukuk tanımaz.

Ormanları
yaktıklarını çok rahat itiraf ettiler ancak maalesef PKK yanlılarından bir
tepki yok.

Ormanları
PKK yakıyor.

Türkiye’nin
birçok yerinde peş peşe çıkan orman yangınlarının altından terör örgütü PKK
çıktı. Teröristler, 11 Temmuz-24 Ağustos tarihleri arasındaki 27 ormanlık alanı
kendilerinin ateşe verdiğini itiraf etti. İnsanlık kadar doğa ve yeşil düşmanı
olduklarını da gözler önüne seren teröristler, yeşil katliamına devam
edecekleri tehdidinde de bulundu.[1]

-Başta
Gül, Davutoğlu, İmamoğlu, Kılıçdaroğlu bununla ilgili mesaj yazıp tepki
gösterip lanetlerler mi?

PKK’yı
temsil eden belediye başkanlarının alınmasına tepki göstermişlerdi de…

Ta
ki Dürüst olup olmadıklarını anlayalım!

Biz
lanetlerken, lanetlemeyenleri de lanetleyeceğiz de onun için dedim.

Kimin
kimle kol kola olduğunu hatırlatmak için tepki veren Ermenilere bir bakın.

Siz
kimle ve kiminlesiniz?[2]

**************   

 Mardin, Van ve Diyarbakır belediyelerine
kayyum atanmasının ardından Gebze’de düzenlenen programda konuşan CHP Gebze
İlçe Başkanı Musa Yılmaz, “HDP kardeş partimizdir” dedi. Yılmaz’ın sözlerine
CHP’li isimler tepki gösterdi.

Kayyum
atanan belediyelerin keyfi harcamaları.[3]

-ABD
PKK ortaklığı devam ediyor.[4]

-PKK-İsrail
işbirliği deşifre oldu!

Irak’ta
Haşdi Şabi güçlerine yönelik hava saldırılarının, Suriye’nin kuzeyinde terör
örgütü YPG/PKK kontrolündeki üslerden gerçekleştirildiği öne sürüldü.[5]

-İYİ
Parti Grup Başkanı ve İYİ Parti Edirne Milletvekili Orhan
Çakırlar, yaptığı yazılı açıklamada, Millet İttifakı listesinden
Edirne Belediyesi belediye meclis üyeliğini kazanan 5 İYİ Parti üyesinden
1’inin partilerine geri dönmediğini vurguladı.[6]

**************

Ahmet
Davutoğlu; “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne
çıkamaz. Gelin hafızanızı bir yoklayın: İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi
yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran 2015
ile 1 Kasım 2015 arasındaki dönem olarak yazılacaktır.”

7
Haziran 2015 tarihinde genel seçim yapılmış, o seçimde 2002’den beri ilk kez AK
Parti Meclis çoğunluğunu kaybetmişti. 1 Kasım 2015’te ise o ilk seçim yenilendi
ve AK Parti oyunu yüzde 50’ye yaklaştırdı.

Ve
ilk defa terör örgütü PKK’yı temsil eden bir HDP milletvekili bakan olmuştu.

Başta
Davutoğlu vardı.

O
dönemde Terör eylemleri zirveye çıktı.

-Ahmet
Davutoğlu ile beraber Taha Kıvanç yani Fehmi Koru çok gizli sırları yani bugün
Ergün Diler’in yaptıklarını o dün Taha Kıvanç adıyla gündeme getirirdi.

Hatta
Zaman gazetesini Taha Kıvanç’tan dolayı alırdım dersem yanlış olmaz.

Bugünde
acaba silkelenir mi yoksa kendisinin Davutoğlu’nu silkelediği gibi birileri de
çıkıp onu silkeler mi?[7]

Koru ahirete bırakmamalı, hafiflemek
için bir kısmını burada dökmelidir.

Mesela
Gül Davutoğlu’nu Gülene göndermesinin sebebini açıklar mı?

Zaman
gazetesinden ayrılış sebebini yazar mı?

Erdoğan’ın
Gül, Babacan ve Davutoğlu’nun vefasını yazarken, onların vefasızlığının
nedenlerini de yazar mı?

-Epey
sorulacak soru var. İnsanlar unutsa da tarihin hafızasından silinmiyor.

Beni
çok düşündürmüştü.

Davutoğlu
o kadar başarılı giden Mit Başkanı Hakan Fidan’ı Milletvekili yapma bahanesiyle
niçin MİT’in başından aldı?

Zira
bütün darbelerde, 15 Temmuzda dahil, olumlu sonuçlansa da, -O.K. nin ihbarıyla-
 MİT’in parmağı olmuştur. İlk defa bir
fark oldu, onu da Davutoğlu lütuf ve terfi bahanesiyle görevinden alacaktı.

Toplum
anında tepki gösterdi ve sayın Erdoğan milletin sesine kulak verip oyuna
gelmedi.

Yani
kesin diyebilirim ki, Hakan Fidan alınıp hükümet devam etseydi ve bir darbe
ihtiyacı olsaydı çok rahat başarılı olunurdu.

Neden
Davutoğlu’nun başbakanlığı bırakmasından bir ay sonra darbe teşebbüsü oldu?

Birşeyler
yanlış mı gidiyordu?

Neden
Gül 17/25 Aralık darbenin ayak seslerini duymazdan geldi?

Neden
Gül ve Davutoğlu dönemlerinde değilde, Erdoğan ve Binali dönemlerinde darbeye
teşebbüs edildi?

Eğer
açıklarsam, deyip açıklamazlarsa üzerlerindeki bu şaibe artarak büyüyecek,
kendilerini yutacaktır.

-İsrail,
ABD ve İngiltere’nin her türlü içten ele geçirme politikaları ile bir sonuç
alınamaması sonucu olarak fiili bir yol denenecektir.

Ancak
Gül ve Davutoğlu ile son bir atakta bulunabilirler, İngiltere ve ABD projesi
olarak…

-Bir
Müjde:
“1938-1939 Eza-yı
kâfiraneye senelerden beri sabreden ehl-i imana sabırla­rının mükafatı 1939’da
başlayan büyük harb neticesinde galibiyet-i kâfiranenin erimeğe başlaması mebde
teşkil etmekte olup 1969 ve 2019 seneleri arasında şevket-i İslâmiye ve
sürur-u mü’mininin a’zamî hadde vusulünü göstermekte ve beşaret-i uzma vermektedir.”[8]

MEHMET
ÖZÇELİK

01-09-2019


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/ormanlari-pkk-yakiyor-3503770

[2] https://m.facebook.com/stargazete/photos/a.309632132449103/2491400590938902/?type=3&source=48

[3] https://m.yeniakit.com.tr/foto-galeri/bol-keseden-harcamalar-kayyim-hdpli-baskanin-faturalarini-ortaya-cikardi-18359/3

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/abd-ve-pkk-aldatmacasi-3504103

[5] http://m.haber7.com/dunya/haber/2891621-pkk-israil-isbirligi-desifre-oldu.

[6] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2891601-iyi-partiden-chpye-uye-tepkisi-tum-turkiyede-domino-etkisi-yapar

[7] https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/aytunc-erkin/defterleri-acmaya-fehmi-korunun-evinden-baslayin-5301833/

[8] http://www.tesbitler.com/2015/01/01/m-a-i-d-e-t-u-l-k-u-r-a-n/




MÜJDE!!! PROF-LAR GELİYOR..

MÜJDE!!! PROF-LAR GELİYOR…

Bakan
Selçuk: Özellikle fen liselerinde fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi
dersleri üniversitelerden bazı profesörlerin vermesi konusunda bu sene ilk kez
çalışmamız olacak.”

Öyle
yapacağına öğretmenlerin Profesör olmasının önünü açsa, binayı dışarıdan
destekleme yerine, iç kolonları güçlendirmiş olur.

Bu
uygulama elbette anormal değil ancak yamayla yırtıklar aslının yerini,
yenilenmenin ve köklü çözümün yerini almıyor.

Seksenlik
neneye makyaj yapılıyor.

Yüz
yıllık araba reflekte yapılmayıp, kaportası yenileniyor.

Hala
yapılacaklar; rejime uyar mı korkusuyla içi doldurulmayan adeta heyula bir
rejime eğitim feda edilmektedir.

Gelen
hiç bir Bakan müsbet olarak, ciddi ve cesurane bir sekilde eğitimin üzerine
gitmemiştir.

Altında
kalmaktan, zülfiyare dokunmaktan korkmuştur.

***************** 

Milli
Eğitim Bakanın Prof-luğunun ardından takviye Prof-lar geliyor.

Profesörler
lisede derslere girmekle eğitime ne katarlar?

Kaybetmesinler
de…

Üniversitelere
ne kattıklarına bakmak lazım!

Zaten
okullarda ders verenler, onların yetiştirdikleri ögrencileridir.

Sıkıntı
öğrencilerinde mi yoksa kendilerinde mi?

Aslında
onlar için yeni bir ekmek kapısı açılmış olur!!!

Uzman
öğretmenlik herhalde az geldi, yetmedi düzeltmeye!

Aslında
yeni Prof. Uzmanlık sınavı açılabilir!

Haydi
öğretmenler Prof. Uzmanlık sınavına!

Hep
pansuman tedaviler, ameliyat masasına yatıran yok…

Tam
kanser olması bekleniyor herhalde.

Tıpkı
Sezer dönemindeki anayasa kitap fırlatmasıyla ekonominin dibe vurması gibi.

Canım
dibe ne kaldıki!!!

Biraz
daha sabredin…

SELDEKİ KÜTÜK

Yıllardır
eğitimde yapılacak en önemli ve öncelikli olan iş; seldeki kütüklerin
kurtarılmasıdır.

Yani
el uzatıp sevgiyle yanaşmaktır.

Sonuç
alınması ise tamamen öğrencinin taleb, istek ve yönelişine bağlıdır.

Yangındaki
eşyanın kurtarılması da diyebilirsiniz. Zamanın ve ortamın dehşeti içerisinde
itfaiyecilik görevinin yapılmasıdır.

Şikayet
edip ümitsizliğe düşmektense, bir şeylerin yapılmasıdır.

Milli
eğitimde bunca ögretmen ve öğrenci olmasına rağmen kalite yakalanamamakta,
yeterli verim elde edilememektedir.

Günü
hatta saati kurtarma çabasına gidilmektedir.

Evelden
cahil olan dağa çıkar ve yol keserdi, şimdi ise okumuş insanda dağa çıkıyor
hatta oturduğu yerden soygun yapıyor.

O
halde eğitim ne veriyor ve neyi veriyor?

İnönü;
”Millî terbiye istiyoruz. Sizin
vereceğiniz terbiye dinî değil millî, beynelmilel değil millîdir.”

-İnönü’nün;
”Sizin anlayışınızı (öğrenciler),
inkılâbı muhafaza etmek, korumak ve memleketi yüksek seviyeye çıkarmak için,
başlıca bir temel olacaktır. Atatürk ilkelerinin yerleşmesi, gelişmesi ve
korunması genç neslin idealist olmasına bağlıdır. Memlekette idealizmin,
demokratik rejimin, Atatürk ilkelerinin daima ve en iyi anlayanı, öncüsü ve
fedakârı olacaksınız. Türk gençliği için çıkar yol bir cümle ile, Atatürk
devrimlerini demokratik düzen içinde yaşatıp yaymaya, ekonomik kalkınmamızı demokratik
düzen içinde ve sosyal adaletle beraber gerçekleştirmeye olanca gücü ile
çalışmak ve yardımcı olmaktır.” der.[1]

Ruhsuz
eğitim ve Ruhunu kaybeden milli eğitim kaliteyide bulamamıştır.

Geçmişte
sık rastladığımız şimdilerde ise mevzii olarak da olsa rastladığımız eğitimdeki
rezaletlerdir.

-“EĞİTİMDEKİ
REZALET.

23
Nisan’da Çanakkale gibi bazı yerlerde kız çocuklarının gayet ahlaksızca giyim
içerisindeki kutlamaları zemini titretecek derecededir.[2]

-Bu
okulun öğretmeni nasıl bir öğretmen, müdürü nasıl bir müdür, velisi nasıl bir
velidir?

Burada
yazmaktan bile sıkılıyorum. Resme hiç bakılacak gibi değil.

Ancak
geçmişte bu ahlaksızca uygulamalardan dolayı ağzımız çok yandı.

Acaba
Bakanlıktan ve yeni Bakandan mı destek görülmektedir?

İhmal
mi var veya göz ardı mı edilmektedir?

Eğer
değilse Bakan ve Bakanlık okul öğretmen ve idaresine soruşturma açmalıdır.

-Her
gelen Milli Eğitim Bakanından bir umut beklendi ancak görülmedi.

Hep
dağ fare doğurdu.

SEVDİRMEK Mİ NEFRET ETTİRMEMEK Mİ

Evet
gerçekten sevdirmek mi nefret ettirmemek mi?

Milli
Eğitim Bakanı, Milli Eğitim Müdürü, Okul Müdürleri proje ile alınsın ve
gelsinler.

Belediye
başkanları gibi.

KİM UYKUDA

Öğrenci
mi milli eğitim m?

Yaptıklarıyla
uyutuyor mu?

Uzun
yıllar dini eğitimden tecrid edilmiş veya çarpık eğitimden bu gün aldığımız
sonuçlar ortadadır.

-”I930-lu
yıllarda bu dersler (Din Dersleri)şehir ve köy ilkokullarından
kaldırılmış ,
1949 yılına kadar da okullarımızda Din dersleri
okutulmamıştır.

Bu
uygulama, zamanın Hükümetlerinin keyfi birtasarrufu olarak
bilinmektedir.”[3]

-“1930
yılında ise Din dersleri yalınız beşinci sınıf öğrencilerine velilerin isteği
üzerine haftada yarım saat okutulabilen bir ders halini almıştır.”[4]

-“1939
yılına kadar köy mektepleri, köy çocuklarını şehir ve kasaba çocukları
gibi aynı program dahilinde okutmak düşüncesi ile üç sınıflı
olarak teşkilatlandırılmıştır. Bu okulların haftalık ders dağılım
programında
Din derslerine yer verilmemiş, ancak üçüncü
sınıflarda ”Din Dersi her perşembe günü öğleden sonra yarım
saattir.” kaydı not olarak ilave edilmiştir.”[5]

-“Üç
sınıflı Köy ilkokullarında haftada yarım saat program harici
akutulabilen Din dersleri şehir ilkokullarında bulunmamaktadır. 1. Maarif
Şurasında köy ve şehir ilkokullarını bitiren çocuklar, temel bilgiler
bakımından eşit düzeye getirilmek istenmiş, fakat din eğitimi ve
öğretimi ile ilgili her hangi bir derse 1939 Köy İlkokulları
Programında
yer verilmemiştir.
l930. yılındaki isteğe bağlılık kaydıyla akutulabilen Din derslerinin,
1936 yılında köy ilkokullarından da kaldırılmasıyla, terkedilmişlik
görünümü 1948 yılına kadar sürmüştür.
Başlangıçtaki isteğe bağlılık kaydı da dersle birlikte 1936 yılında uygulamadan
kaldırılınca,
din eğitim ve öğretimi I948· yılına kadar
ihmale uğramıştır.”[6]

 -“1950 yılından itibaren
büyük bir gelişme gösteren okullardaki Din eğitimi faaliyeti, 1981
yılına kadar genel olarak yetersiz kalmasına rağmen, olumlu bir
görünüm arzetmektedir.”[7]

 -Hasan Ali Yücel bunu laikliğin bir gereği
olarak gerekçe göstermiştir.[8]

MEHMET ÖZÇELİK

01-09-2019


[1] Bak.İSMET
İNÖNÜ’NÜN EĞİTİM FELSEFESİ/Prof. Dr. Erdal TOPRAKÇI..

[2] https://www.google.com/search?client=ms-android-asus&q=çanakkale%27de+23+nisan+rezaleti&spell=1&sa=X&ved=2ahUKEwjgwZTUxe7hAhVqzqYKHa_YBksQBSgAegQIChAC&cshid=1556305187042&biw=360&bih=559

[3] CUMHURİYET DÖNEMİNDE DiN DERSLERİNİN
İLKOKUL PROGRAMLARINDAKi YERİ-Yrd. Doç. Dr. Mustafa TAVUKÇUOGLU.Sh.2.

[4] Age.6.

[5] Age.7.

[6] Age.8.

[7] Age.10.

[8] Bak.age.12.