HERŞEY GÜZEL Mİ OLACAK?

HERŞEY
GÜZEL Mİ OLACAK?

Her
Şey Çok Güzel mi Olacak?

Denenmiş
denenmez.

Zarara
rızasıyla girene merhamet edilmez.

Yüz
yıldır bir zihniyet tanınmamışsa, o tanımayan zihniyette bir problem ve
bozukluk var demektir.

Türkiye
de yüz yıldır aldatmakla iş gören münafık bir komite mevcuttur.

İlk
elli yılını baskı ve zorbalıklarla götürürken, son elli yılını nifak perdesi
altında sürdürmüştür.

Bugün
ise her ne kadar iletişim araçları yaygın olup, yalancının mumu yatsıya kalmasa
da, geçmişten kopuk, yeni yetme nesil yalan vaatlere çok rahat kapılıp yanlış
karar vermektedir.

Maddenin
ön plana çıkması, rahatına düşkünlük, yanmamış ağzı ve hamlığı ile pahalıya mal
olacak, hayati meselelerde hissi ve hevesi davranmaktadır.

Yıllardır
İzmir bu bedeli açıkça ödemekte iken, kör olup görmeyip, kıyas yapamamaktadır.

-Resûlüllah
aleyhissalatü vesselam, Bedir harbinde Ebû İzze namındaki şâiri esir almış ve
kendisine iyilik yaparak serbest bırakmış. Müslümanlar aleyhine kimseyi
kışkırtmayacağına ve kendisini hicvetmeyeceğine dair ondan söz almıştı. Fakat
Ebû Izze kavminin yanına varınca sözünde durmamış, kışkırtma ve hicivlerine
tekrar başlamıştır. Daha sonra Uhud  harbinde yine Müslümanların eline
esir düşerek tekrar serbest bırakılmasını istemiş, Resûlüllah (a.s.m.)
da: “Mü’min, bir delikten iki defa ısırılmaz.” buyurmuştur. 

-Hatalar
musibetlerin celbine vesiledir.

“Başınıza
gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.
(Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.”[1]

Daha
ilk ayından itibaren İstanbul’dan gelen feryat ve şikayetler bunun ilk
tezahürleridir.

-İmam-ı
Şafi’ye sordular: “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?”

Dedi
ki: “Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür.”

Dün
seçtiklerinize dün kimler destek oluyor, bugün ise onları kimlerin
alkışladığına bakın.

Evet,
gerçekten de zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve edilmemelidir.

Ancak
bu arada masumlar yanmakta, yaşın yanında kuruda tutuşmaktadır.

Ancak
kadere fetva verilmiştir.

Zira
beşer zulmeder, kader adalet eder.

Allah
asla kuluna zulmetmez, kul kendi nefsine zulmetmedikçe…

Neme
lazım, başkası düşünsün, istibdadın yadigârıdır.”

MEHMET
ÖZÇELİK

01-09-2019


[1] Şura.30.




DİRİLTİLEN ÖLÜ

DİRİLTİLEN
ÖLÜ

Evvelden
darbelerle bu millet on yıl geri götürülürken, şimdi kürt sosyalizmi ile 50 yol
geriye yani yetmişlere götürülmeye çalışılmaktadır.

-Terör
hiç bir hak hukuk tanımaz.

Ormanları
yaktıklarını çok rahat itiraf ettiler ancak maalesef PKK yanlılarından bir
tepki yok.

Ormanları
PKK yakıyor.

Türkiye’nin
birçok yerinde peş peşe çıkan orman yangınlarının altından terör örgütü PKK
çıktı. Teröristler, 11 Temmuz-24 Ağustos tarihleri arasındaki 27 ormanlık alanı
kendilerinin ateşe verdiğini itiraf etti. İnsanlık kadar doğa ve yeşil düşmanı
olduklarını da gözler önüne seren teröristler, yeşil katliamına devam
edecekleri tehdidinde de bulundu.[1]

-Başta
Gül, Davutoğlu, İmamoğlu, Kılıçdaroğlu bununla ilgili mesaj yazıp tepki
gösterip lanetlerler mi?

PKK’yı
temsil eden belediye başkanlarının alınmasına tepki göstermişlerdi de…

Ta
ki Dürüst olup olmadıklarını anlayalım!

Biz
lanetlerken, lanetlemeyenleri de lanetleyeceğiz de onun için dedim.

Kimin
kimle kol kola olduğunu hatırlatmak için tepki veren Ermenilere bir bakın.

Siz
kimle ve kiminlesiniz?[2]

**************   

 Mardin, Van ve Diyarbakır belediyelerine
kayyum atanmasının ardından Gebze’de düzenlenen programda konuşan CHP Gebze
İlçe Başkanı Musa Yılmaz, “HDP kardeş partimizdir” dedi. Yılmaz’ın sözlerine
CHP’li isimler tepki gösterdi.

Kayyum
atanan belediyelerin keyfi harcamaları.[3]

-ABD
PKK ortaklığı devam ediyor.[4]

-PKK-İsrail
işbirliği deşifre oldu!

Irak’ta
Haşdi Şabi güçlerine yönelik hava saldırılarının, Suriye’nin kuzeyinde terör
örgütü YPG/PKK kontrolündeki üslerden gerçekleştirildiği öne sürüldü.[5]

-İYİ
Parti Grup Başkanı ve İYİ Parti Edirne Milletvekili Orhan
Çakırlar, yaptığı yazılı açıklamada, Millet İttifakı listesinden
Edirne Belediyesi belediye meclis üyeliğini kazanan 5 İYİ Parti üyesinden
1’inin partilerine geri dönmediğini vurguladı.[6]

**************

Ahmet
Davutoğlu; “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne
çıkamaz. Gelin hafızanızı bir yoklayın: İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi
yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran 2015
ile 1 Kasım 2015 arasındaki dönem olarak yazılacaktır.”

7
Haziran 2015 tarihinde genel seçim yapılmış, o seçimde 2002’den beri ilk kez AK
Parti Meclis çoğunluğunu kaybetmişti. 1 Kasım 2015’te ise o ilk seçim yenilendi
ve AK Parti oyunu yüzde 50’ye yaklaştırdı.

Ve
ilk defa terör örgütü PKK’yı temsil eden bir HDP milletvekili bakan olmuştu.

Başta
Davutoğlu vardı.

O
dönemde Terör eylemleri zirveye çıktı.

-Ahmet
Davutoğlu ile beraber Taha Kıvanç yani Fehmi Koru çok gizli sırları yani bugün
Ergün Diler’in yaptıklarını o dün Taha Kıvanç adıyla gündeme getirirdi.

Hatta
Zaman gazetesini Taha Kıvanç’tan dolayı alırdım dersem yanlış olmaz.

Bugünde
acaba silkelenir mi yoksa kendisinin Davutoğlu’nu silkelediği gibi birileri de
çıkıp onu silkeler mi?[7]

Koru ahirete bırakmamalı, hafiflemek
için bir kısmını burada dökmelidir.

Mesela
Gül Davutoğlu’nu Gülene göndermesinin sebebini açıklar mı?

Zaman
gazetesinden ayrılış sebebini yazar mı?

Erdoğan’ın
Gül, Babacan ve Davutoğlu’nun vefasını yazarken, onların vefasızlığının
nedenlerini de yazar mı?

-Epey
sorulacak soru var. İnsanlar unutsa da tarihin hafızasından silinmiyor.

Beni
çok düşündürmüştü.

Davutoğlu
o kadar başarılı giden Mit Başkanı Hakan Fidan’ı Milletvekili yapma bahanesiyle
niçin MİT’in başından aldı?

Zira
bütün darbelerde, 15 Temmuzda dahil, olumlu sonuçlansa da, -O.K. nin ihbarıyla-
 MİT’in parmağı olmuştur. İlk defa bir
fark oldu, onu da Davutoğlu lütuf ve terfi bahanesiyle görevinden alacaktı.

Toplum
anında tepki gösterdi ve sayın Erdoğan milletin sesine kulak verip oyuna
gelmedi.

Yani
kesin diyebilirim ki, Hakan Fidan alınıp hükümet devam etseydi ve bir darbe
ihtiyacı olsaydı çok rahat başarılı olunurdu.

Neden
Davutoğlu’nun başbakanlığı bırakmasından bir ay sonra darbe teşebbüsü oldu?

Birşeyler
yanlış mı gidiyordu?

Neden
Gül 17/25 Aralık darbenin ayak seslerini duymazdan geldi?

Neden
Gül ve Davutoğlu dönemlerinde değilde, Erdoğan ve Binali dönemlerinde darbeye
teşebbüs edildi?

Eğer
açıklarsam, deyip açıklamazlarsa üzerlerindeki bu şaibe artarak büyüyecek,
kendilerini yutacaktır.

-İsrail,
ABD ve İngiltere’nin her türlü içten ele geçirme politikaları ile bir sonuç
alınamaması sonucu olarak fiili bir yol denenecektir.

Ancak
Gül ve Davutoğlu ile son bir atakta bulunabilirler, İngiltere ve ABD projesi
olarak…

-Bir
Müjde:
“1938-1939 Eza-yı
kâfiraneye senelerden beri sabreden ehl-i imana sabırla­rının mükafatı 1939’da
başlayan büyük harb neticesinde galibiyet-i kâfiranenin erimeğe başlaması mebde
teşkil etmekte olup 1969 ve 2019 seneleri arasında şevket-i İslâmiye ve
sürur-u mü’mininin a’zamî hadde vusulünü göstermekte ve beşaret-i uzma vermektedir.”[8]

MEHMET
ÖZÇELİK

01-09-2019


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/ormanlari-pkk-yakiyor-3503770

[2] https://m.facebook.com/stargazete/photos/a.309632132449103/2491400590938902/?type=3&source=48

[3] https://m.yeniakit.com.tr/foto-galeri/bol-keseden-harcamalar-kayyim-hdpli-baskanin-faturalarini-ortaya-cikardi-18359/3

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/abd-ve-pkk-aldatmacasi-3504103

[5] http://m.haber7.com/dunya/haber/2891621-pkk-israil-isbirligi-desifre-oldu.

[6] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2891601-iyi-partiden-chpye-uye-tepkisi-tum-turkiyede-domino-etkisi-yapar

[7] https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/aytunc-erkin/defterleri-acmaya-fehmi-korunun-evinden-baslayin-5301833/

[8] http://www.tesbitler.com/2015/01/01/m-a-i-d-e-t-u-l-k-u-r-a-n/




MÜJDE!!! PROF-LAR GELİYOR..

MÜJDE!!! PROF-LAR GELİYOR…

Bakan
Selçuk: Özellikle fen liselerinde fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi
dersleri üniversitelerden bazı profesörlerin vermesi konusunda bu sene ilk kez
çalışmamız olacak.”

Öyle
yapacağına öğretmenlerin Profesör olmasının önünü açsa, binayı dışarıdan
destekleme yerine, iç kolonları güçlendirmiş olur.

Bu
uygulama elbette anormal değil ancak yamayla yırtıklar aslının yerini,
yenilenmenin ve köklü çözümün yerini almıyor.

Seksenlik
neneye makyaj yapılıyor.

Yüz
yıllık araba reflekte yapılmayıp, kaportası yenileniyor.

Hala
yapılacaklar; rejime uyar mı korkusuyla içi doldurulmayan adeta heyula bir
rejime eğitim feda edilmektedir.

Gelen
hiç bir Bakan müsbet olarak, ciddi ve cesurane bir sekilde eğitimin üzerine
gitmemiştir.

Altında
kalmaktan, zülfiyare dokunmaktan korkmuştur.

***************** 

Milli
Eğitim Bakanın Prof-luğunun ardından takviye Prof-lar geliyor.

Profesörler
lisede derslere girmekle eğitime ne katarlar?

Kaybetmesinler
de…

Üniversitelere
ne kattıklarına bakmak lazım!

Zaten
okullarda ders verenler, onların yetiştirdikleri ögrencileridir.

Sıkıntı
öğrencilerinde mi yoksa kendilerinde mi?

Aslında
onlar için yeni bir ekmek kapısı açılmış olur!!!

Uzman
öğretmenlik herhalde az geldi, yetmedi düzeltmeye!

Aslında
yeni Prof. Uzmanlık sınavı açılabilir!

Haydi
öğretmenler Prof. Uzmanlık sınavına!

Hep
pansuman tedaviler, ameliyat masasına yatıran yok…

Tam
kanser olması bekleniyor herhalde.

Tıpkı
Sezer dönemindeki anayasa kitap fırlatmasıyla ekonominin dibe vurması gibi.

Canım
dibe ne kaldıki!!!

Biraz
daha sabredin…

SELDEKİ KÜTÜK

Yıllardır
eğitimde yapılacak en önemli ve öncelikli olan iş; seldeki kütüklerin
kurtarılmasıdır.

Yani
el uzatıp sevgiyle yanaşmaktır.

Sonuç
alınması ise tamamen öğrencinin taleb, istek ve yönelişine bağlıdır.

Yangındaki
eşyanın kurtarılması da diyebilirsiniz. Zamanın ve ortamın dehşeti içerisinde
itfaiyecilik görevinin yapılmasıdır.

Şikayet
edip ümitsizliğe düşmektense, bir şeylerin yapılmasıdır.

Milli
eğitimde bunca ögretmen ve öğrenci olmasına rağmen kalite yakalanamamakta,
yeterli verim elde edilememektedir.

Günü
hatta saati kurtarma çabasına gidilmektedir.

Evelden
cahil olan dağa çıkar ve yol keserdi, şimdi ise okumuş insanda dağa çıkıyor
hatta oturduğu yerden soygun yapıyor.

O
halde eğitim ne veriyor ve neyi veriyor?

İnönü;
”Millî terbiye istiyoruz. Sizin
vereceğiniz terbiye dinî değil millî, beynelmilel değil millîdir.”

-İnönü’nün;
”Sizin anlayışınızı (öğrenciler),
inkılâbı muhafaza etmek, korumak ve memleketi yüksek seviyeye çıkarmak için,
başlıca bir temel olacaktır. Atatürk ilkelerinin yerleşmesi, gelişmesi ve
korunması genç neslin idealist olmasına bağlıdır. Memlekette idealizmin,
demokratik rejimin, Atatürk ilkelerinin daima ve en iyi anlayanı, öncüsü ve
fedakârı olacaksınız. Türk gençliği için çıkar yol bir cümle ile, Atatürk
devrimlerini demokratik düzen içinde yaşatıp yaymaya, ekonomik kalkınmamızı demokratik
düzen içinde ve sosyal adaletle beraber gerçekleştirmeye olanca gücü ile
çalışmak ve yardımcı olmaktır.” der.[1]

Ruhsuz
eğitim ve Ruhunu kaybeden milli eğitim kaliteyide bulamamıştır.

Geçmişte
sık rastladığımız şimdilerde ise mevzii olarak da olsa rastladığımız eğitimdeki
rezaletlerdir.

-“EĞİTİMDEKİ
REZALET.

23
Nisan’da Çanakkale gibi bazı yerlerde kız çocuklarının gayet ahlaksızca giyim
içerisindeki kutlamaları zemini titretecek derecededir.[2]

-Bu
okulun öğretmeni nasıl bir öğretmen, müdürü nasıl bir müdür, velisi nasıl bir
velidir?

Burada
yazmaktan bile sıkılıyorum. Resme hiç bakılacak gibi değil.

Ancak
geçmişte bu ahlaksızca uygulamalardan dolayı ağzımız çok yandı.

Acaba
Bakanlıktan ve yeni Bakandan mı destek görülmektedir?

İhmal
mi var veya göz ardı mı edilmektedir?

Eğer
değilse Bakan ve Bakanlık okul öğretmen ve idaresine soruşturma açmalıdır.

-Her
gelen Milli Eğitim Bakanından bir umut beklendi ancak görülmedi.

Hep
dağ fare doğurdu.

SEVDİRMEK Mİ NEFRET ETTİRMEMEK Mİ

Evet
gerçekten sevdirmek mi nefret ettirmemek mi?

Milli
Eğitim Bakanı, Milli Eğitim Müdürü, Okul Müdürleri proje ile alınsın ve
gelsinler.

Belediye
başkanları gibi.

KİM UYKUDA

Öğrenci
mi milli eğitim m?

Yaptıklarıyla
uyutuyor mu?

Uzun
yıllar dini eğitimden tecrid edilmiş veya çarpık eğitimden bu gün aldığımız
sonuçlar ortadadır.

-”I930-lu
yıllarda bu dersler (Din Dersleri)şehir ve köy ilkokullarından
kaldırılmış ,
1949 yılına kadar da okullarımızda Din dersleri
okutulmamıştır.

Bu
uygulama, zamanın Hükümetlerinin keyfi birtasarrufu olarak
bilinmektedir.”[3]

-“1930
yılında ise Din dersleri yalınız beşinci sınıf öğrencilerine velilerin isteği
üzerine haftada yarım saat okutulabilen bir ders halini almıştır.”[4]

-“1939
yılına kadar köy mektepleri, köy çocuklarını şehir ve kasaba çocukları
gibi aynı program dahilinde okutmak düşüncesi ile üç sınıflı
olarak teşkilatlandırılmıştır. Bu okulların haftalık ders dağılım
programında
Din derslerine yer verilmemiş, ancak üçüncü
sınıflarda ”Din Dersi her perşembe günü öğleden sonra yarım
saattir.” kaydı not olarak ilave edilmiştir.”[5]

-“Üç
sınıflı Köy ilkokullarında haftada yarım saat program harici
akutulabilen Din dersleri şehir ilkokullarında bulunmamaktadır. 1. Maarif
Şurasında köy ve şehir ilkokullarını bitiren çocuklar, temel bilgiler
bakımından eşit düzeye getirilmek istenmiş, fakat din eğitimi ve
öğretimi ile ilgili her hangi bir derse 1939 Köy İlkokulları
Programında
yer verilmemiştir.
l930. yılındaki isteğe bağlılık kaydıyla akutulabilen Din derslerinin,
1936 yılında köy ilkokullarından da kaldırılmasıyla, terkedilmişlik
görünümü 1948 yılına kadar sürmüştür.
Başlangıçtaki isteğe bağlılık kaydı da dersle birlikte 1936 yılında uygulamadan
kaldırılınca,
din eğitim ve öğretimi I948· yılına kadar
ihmale uğramıştır.”[6]

 -“1950 yılından itibaren
büyük bir gelişme gösteren okullardaki Din eğitimi faaliyeti, 1981
yılına kadar genel olarak yetersiz kalmasına rağmen, olumlu bir
görünüm arzetmektedir.”[7]

 -Hasan Ali Yücel bunu laikliğin bir gereği
olarak gerekçe göstermiştir.[8]

MEHMET ÖZÇELİK

01-09-2019


[1] Bak.İSMET
İNÖNÜ’NÜN EĞİTİM FELSEFESİ/Prof. Dr. Erdal TOPRAKÇI..

[2] https://www.google.com/search?client=ms-android-asus&q=çanakkale%27de+23+nisan+rezaleti&spell=1&sa=X&ved=2ahUKEwjgwZTUxe7hAhVqzqYKHa_YBksQBSgAegQIChAC&cshid=1556305187042&biw=360&bih=559

[3] CUMHURİYET DÖNEMİNDE DiN DERSLERİNİN
İLKOKUL PROGRAMLARINDAKi YERİ-Yrd. Doç. Dr. Mustafa TAVUKÇUOGLU.Sh.2.

[4] Age.6.

[5] Age.7.

[6] Age.8.

[7] Age.10.

[8] Bak.age.12.