ŞİFA
ŞİFA
Hz. İbrahim Peygamber: “Hastalandığımda
da O bana şifa verir.”[1]
Bediüzzamanın talebelerinden Merhum
Ali İhsan Tola maddi ve manevi hastalıkların tedavisinde, bazı sırlara
vukufiyetinde bir kadir gecesi mesabesinde bin ay bereketli ömür sürmüş bir
şahsiyettir.
Büyük şahsiyetler genellikle kendi
hayatlarında pek bilinmez, hayatları yeteri kadar kayıt altına alınmaz.
Merhum Tola-nın ansiklopedik hayatı
nisbeten kendi ve çevresi tarafından hatıralarla kitap haline getirilmiştir.
-Bende kendisini 1993 yılında asker
dönüşü ziyaret etmiş ancak evde bulamamıştım.
Adeti üzere sobasının üzerinde
Karabaş otu kaynıyordu.
Telefonla görüştüğümde bir hadisi
nakletmişti; ”Devası bulunmayan hastalıktan dolayı ölen şehittir.” demişti.
-Haşlanmış
buğday ile pişmemiş buğday nasıl ürün vermede aynı değilse, aynı şekilde de
bitkilerin faydaları da özelliklerine göre ayrılır.
Tabiat
bir eczahanedir. Merhum Tola adeta bitkilerle konuşarak özelliklerine vakıf
olmuş maddi manevi özelliğe sahiptir.
Kendisinin
hayatını ve tavsiyelerini internet ortamında genişçe takip edebilirsiniz.
Bu
zamanın en büyük terörü, gıda terörüdür.
Daha
önceleri de genişçe yazdığım üzere; Kur’an-ı Kerim-de Yahudilerin yer yüzünde
iki defa fesad çıkaracaklarını beyanla, ikincisinde Ekini ve Nesilleri
bozacaklarından bahsedilir.
Özellikle
ekin ve tohumların bozulan genleri hem gıda sektörünü kontrol altına
almaktadırlar ve daha önemlisi ise, Dna-sı değişen genli tohumların, insan
bünye ve genlerini değiştirmiş olmasıdır.
-İnsanların hayatı dünyada ilaçlarla kontrol edilirken, gıda ile
kontrolü sürdürülmeye çalışılmaktadır. Su ile adeta belli şirketlere bağımlı
hale getirilmeye çalışılıyor. Yani ne olacak ve ölecek, ne iyileşecek ne de
ölecektir. İkisinin ortasında hayat boyu ilaçlı hayat, hayat boyu su ve gıda
şeklinde bir bağımlılık içerisine İnsanoğlu sevk ediliyor.
Tabiat
eczahanesinden bilinçli olarak her derde deva olacak ilaçlar bulunmaktadır.
Ölüm
hariç her derdin devası vardır. Nitekim hadiste; “Çörek otu ölüm hariç her
derde devadır.” buyurulur.
Mesela;
Kırk kilit otu fıtık için. Ovokado güç için ve D vitamini,. Çoban çantası, hardal
tohumu, huzursuz bacak için. Aslan pençesi, Melisa uyku ve kan şekeri için, vs.
-Burada
Merhum Tola-nın eserinden önemli noktaları iktibasla istifadenize sunmaya
çalışacağım;
”Ziyaretlerinden birinde Üstad, Ali İhsan Tola’ya Hindistanlı
Mahatma Gandi’yi anlatarak onun İngilizlere karşı açlık orucuyla boykot
yaptığını söyler. Mahatma Gandi’nin açlığa dayanma sırrını anlatırken
madenlerin insanı beslediğinden söz eder. “Maddenin katı, sıvı, gaz, bir de nur
hali olduğunu, maden ve taşların bunları havaya neşrettiğini, bunların nefes
borusuyla insana geçtiğini, vücutta Kur’an’ın sure sayısı kadar 114 elementin
bulunduğunu, her organın ayrı bir maden içerdiğini, eksildiği zaman o insanın
hasta olduğunu, binaenaleyh madenlerin bu yolla insanı hem besleyip hem de
tedavi ettiğini” anlatır. “İşte Mahatma Gandi’nin yetmiş gün yemeden aç
durabilmesinin sırrı budur” der.
İngilizler, “Sanayi kuracağız, Asya hakimiyetini elde edeceğiz”
diye el sanatıyla uğraşanların kollarını kesmişler. Böylece herkesin kendi
tekniğine muhtaç olmasını sağlamak istemişler. Buna karşı Gandi yetmiş gün oruç
tutmak suretiyle boykot yapmış, yetmiş milyonun mukadderatını kurtarmış,
böylece İngiliz hakimiyetine son vermiş.”
-‘Kafa süpürgesi denilen ot karabaş
otudur. Kafa süpürgesi adını tıpça meşhur İbn-i Sina koymuş. Birçok baş ağrısına
sebep olan beyindeki tıkalı kılcal damarları açarak ağrıyı kesip rahatlattığı
için bu ismi vermiş’
-Sözlerinden Bir Demet:
• Besmele ve yedi Fatiha-i Şerife,
bütün hastalıklar için şifaya vesiledir.
• Besmele, cifrî hesabı miktarı
(786) çekildiğinde her ne istenirse yerine getirileceğine kefil olabilirim.
• Bismillahirrahmanirrahim ilahî
bir şifredir. Allah “acz”, Rahman “fakr”, Rahim “şefkat”in anahtarıdır.
• 19 euzü çekilirse kayıp bulunur.
• Dışarıdan gelen vesveselere 11
Felak okunmalı, nefisten gelen vesveselere 11 Nas okunmalı.
• Cimriliğe karşı 11 defa Maun
Suresi okunmalı.
• Şirke karşı 11 defa Kafirun
Suresi okunmalı.
• 11 sayısı esma-i ilahiyeye
merdivendir.
• Fatiha’da Hayy sırrı var.
Okunduğunda akım değişiyor.
• İsm-i Azam dokuz tanedir: Allah,
Rahman, Rahim, Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs.
• Kabristandan meyve yemek, mezar
taşı okumak vesvese verir.
• Tıbb-ı Nebevî’de ameliyat yok.
Kâinatta ölümden başka her derdin devası vardır. Hasta olan hücre kâinatta
yaratılan bitkiyle, madenle, mineralli sularla, hayvan organlarıyla tedavi
edilebilir.
• 10-21 Mayıs arası bir yıldız
doğar, insanların hastalıkları kalkar. Bu yıldız 10- 21 Aralık’ta batar. Her
yıldızın neşrettiği bir şua var. Dünyada sıklet, ağırlık teşkil eden maden
demirdir.
• Migrene karabaş balı
kullanılmalı. Karabaş balı, beyin hastalıklarında damar açıcıdır. Karabaş otu
(kafa süpürgesi) dağlarda kar sularıyla yetişir. Senirkent yöresi dağlarında
yetişir. Üstad, “Bu ota dikkat et” demişti.
• Kuyruk yağı romatizma, bel ve
boyun ağrılarına iyi gelir.
• Kemik erimesine karşı kuyruk
haşlanıp aç karnına yenmeli, belden alt kısmına tırnaklara kadar sürülmeli.
• Kalp damar tıkanıklıklarına karşı
karabaş balı yenmeli.
• Suyun bulunduğu yerde hangi maden
varsa, o maden suya geçer ve insan o suyu içtiğinde ona tesir eder.
• Kudret narı yağı, güzelleştirir,
yüzde leke koymaz. İçilir ve hastalıklı yere sürülürse sedef hastalığını ve
kaşıntıları yok eder.
• Kâinatta ne kadar alet varsa
insanda numunesi vardır. İnsan kâinat kadar frekansa, anahtara sahiptir.
• Bitkilerin şeklinden aldığı
şifreyi çözmek hikmetü’l-eşyadır.
• Beş saatte bir saat nefsin
ihtiyacı var.
• Yaylada otlamış koyunun kuyruk
kısmı haşlanıp yılda bir defa aç karnına yenmeli. O noksanlaştı mı kireçlenme
başlar.
• Ardıç yağı, antibiyotik yerine
geçer. Ardıç yağına demiri koysan eritir, ama vücuda zarar vermez. Vücuttaki
cerahati, iltihabı çıkarır, temizler. Vücut dengesini temin eder.
Antibiyotikten daha kuvvetlidir.
• Saf zeytinyağı ve kantaron, iç ve
dış kanamaları önler, hücreleri yeniler, sinir uçlarını tamir eder. Kantaron
yağı kanser ağrısını yok eder.
• Ağrı için ardıç yağı ve kantaron
karışımı sürülür.
• Elmayı kabuğuyla yemek yüz
güzelliği yapar.
• Çayı limonla içmek, çayın kan
yapıcı özelliği yok etme keyfiyetini giderir.
• Saç için, kekik suyu ile saçlar
yıkanır, dibine lavanta yağı sürülür. Kantaron yağı sürülür, saç diplerindeki
cerahat boşalır, dibinden saç çıkar.
• Günlük 21 tane kuru üzüm hafızayı
açar. Her birini besmele çekerek yemeli.
• Çörek otu baş ağrısını keser.
• İnsan öldükten sonra cesedinden
“acbüz-zeneb” kalır. Ateşte yanmaz, asitte erimez.
• Taşın neşrettiği şua vücutta
eksik olan madeni tamamlar.
• Zümrüt, nazarı etkileyen taştır.
-“Ali İhsan Ağabey’de kalpten geçen
sorulara cevap verme özelliği vardır. Artık oradan mı çıkardı bilmiyorum,
“Şam’a girdiği anda İsrail bitecek” dedi. “Her taş, arkamda bir Yahudi var
diyecek” dedi. Kardeşler, “Bunun tarihi kaç?” diye sordular. O tarihi size
verebilmem için bu kitapların hepsini okumam lazım” dedi. Oradan çıkınca bazı
kardeşler Golan Tepeleri İsrail ile Şam arasındadır. Acaba buradan mı
kaynaklanıyor diye yorumlar yaptılar. Ama Ali İhsan Ağabey’in söylediği buydu.
-“2012 sıkıntılı geçecek, sonra
devamlı yükseliş olacak” dedi. Bunu sadece Türkiye olarak düşünmemeli, bütün
İslam dünyası olarak düşünmeli. Nitekim şu anda İslam dünyası büyük sıkıntı ve
bir inkıbaz içinde, doğum sancıları geçiriyor.”
-“Yeni evlendiğimde bazı
sıkıntılarım vardı. Felak-Nas yazdırmıştı. “Bir yazmak on okumaya bedeldir”
diyordu. Kur’an’ın yazılmasını çok teşvik ediyordu. Felak-Nas yazmaya
başladıktan sonra mucizevari değişiklikler gördüm. Besmele yazılmasını da
isterdi. Hatta kendisi boş bir kâğıt bulduğunda yüz tane, doksan tane, elli bir
tane besmele yazardı. Müsvedde kâğıtlarını bile değerlendirirdi.”
-“BİR GÜN ÜÇ ARKADAŞ yanına gittik.
Sinüzit benzeri rahatsızlıklarımız vardı. Kucağına tek tek yattık. Burnumuza
karabaş yağından birkaç damla damlattı. İki arkadaş dengeyi kaybetti, bir oraya
bir buraya gidip geliyorlar. Ben bunları görünce yaptırmayayım dedim. Sonra ben
de yaptırdım, aynen onlar gibi oldum. O sadece gülüyordu. Çünkü biliyordu ki
iyileşiyorlar. Beyindeki ve kafadaki bütün birikintileri o yolla atıyormuşsun.
Bir müddet sonra bütün burun, geniz ve alnımın komple açıldığını hissettim.
Okula motorla gidip geldiğimden üşütmüş, sinüzit olmuştum. Hepsini temizledi.
Bizim hanımın kardeşi var. Kendisi
çok sık sara nöbeti geçiriyordu. Ona karabaş balı verdi. Ondan sonra hiç nöbet
geçirmedi. Küçükken havale geçirmişti. On yıldır o balı kullanıyor.
-Ardıç Yağının Şifalı Mahiyeti.
Ardıç yağından Amerika’nın kırk ton
istediğini ve çok da para teklif ettiklerini anlatmıştı. Ama vermediğini,
aleyhte kullanabileceklerini, yoksa bundan çok büyük para kazanabileceğini
söylemişti. Bir defasında gittiğimizde konu bitkilerden açılınca, söz ardıca
geldi. Mahiyetinin antiseptik bir madde olduğunu, bazı ilmî hususiyetlerini
rakamlar vererek anlattı:
“Beyin tümörünün kökü saçaklıdır,
ameliyatla kesseler de kökü kalabilir, hatta bazen daha da azdırabilir.
Ameliyat esnasında beyni açtıklarında tümörün üzerine ardıç yağı dökseler, o
kök kendini bırakır, yukarı çıkar. Ben bunu bizzat kendim yaptım. Buraya
gözünde tümör olan bir hasta geldi. Adamın gözünü alacaklarmış. Ben gözü
alınacak adama bir beze ardıç yağı döktüm verdim, gözünün üzerine koydu, saat
tuttum, on iki dakika, baktık biraz daha kalmış, bir daha koymasını söyledim.
Toplam on beş-on altı dakikada ameliyat olacak gözü ufak bir pansumanla
halletti. Gözdeki tümörü temizledi.”
-Keçiborlu Suyu.
Keçiborlu suyundan yüksek tansiyonu
olan birine verdi, dakika tuttu, on beş dakika sonra tansiyonunu tekrar
ölçtüklerinde düştüğünü gördüler. Zaten son döneminde o suya çok emek verdi. O
suyun hazine-i Rahman’dan geldiğini söylerdi. Beni Sandıklı’ya göndermişti.
Orada da bir su vardı. Onda da kükürt ve demir vardı. Onunla diğer suyun
karıştırılıp âlem-i İslam’ın menfaati için kullanılabileceğini söylemişti.
Bir keresinde bir bayan gelmişti. Göğsünde
tümör varmış. Mavi akik vardı, o taşı kadının göğsüne koydurtmuş. Bizim hanım
kendisi görmüş. Sanki gözyaşı döker gibi o taştan su akmış. Kadın, “Kurtuldum
kurtuldum!” diye bağırmış. Zehirli guatra da yeşil kehribarın kullanılmasını
tavsiye ederdi.”
-“Keçiborlu’daki Kükürtlü Su.
2005 yılında Keçiborlu’daki
kükürtlü suyla ilgili bana bir görev verdi. “Amcam, bu proje bana Üstad’ın
verdiği yüz projeden biri. Nasıl makinelerin benzine, mazota ihtiyacı varsa,
tüm canlıların da bu suya ihtiyacı var. Bunu tüm dünyaya ulaştırmanız lazım.
Ancak pahalı satmanızı kabul etmiyorum” dedi. Çok ortaklı olması için de tüm
sülaleye duyurmamızı istedi.
-“Efendimizin (a.s.m.) “Haramdan
şifa ummayın” hadisi üzerine bugünkü tıpta kullanılan yasak maddelere karşıydı.
Hastalarına Tıbb-ı Nebevî’yi tavsiye ederdi. Mesela, “Kan aldırmayı Peygamber
Efendimizin yaptırdığı zamanda yaptırın, yoksa maraz olur. Kur’an ayetlerine
muhalefet olduğu gibi, tekvinî ayetlere de muhalefet vardır. Cereyanda
durursanız hasta olursunuz” derdi. Margarini sevmez, margarinle yapılan hazır
gıdaların alınmamasını tavsiye ederdi.
“Kur’an’la meşgul olanlar sığır eti
yemesinler; sütü şifa, yağı gıda, eti maraz getirir” derdi. Ete baharat
kullanmanın zararını engelleyeceğini söylerdi.”
-“Üstad, bir gün Ali İhsan
Ağabey’e, “İnsanlar senin elinden şifa bulacak” buyurmuşlardı. Bu müjdeye
mazhar olan Ali İhsan Ağabey, bu hususta da büyük hizmetler ifa etmekteydi.
Eğer kendisine gelen bir doktor ise, hele kendi bilgisine güvenerek biraz da
imtihan niyetiyle gelmişse, tababetle ilgili sohbette bulunur, insan
anatomisini inceler, alternatif tıpla, Tıbb-ı Nebevî ile ilgili bilgiler
aktarır, ona ancak kemal-i edeple Ali İhsan Ağabey’i dinlemek düşerdi.”
-“Sabah namazından sonra yatmazdı.
Daima risale ve Kur’an yazardı. Abdestten önce misvak kullanırdı. Yemeklerde
baharatı hiç eksik etmezdi. Dışarıdan gelen hediyeleri kabul etmez, etse bile
dershaneye yollardı. Üstad’ın düsturu olan yediğimiz içtiğimiz şeylere dikkat
etmemizi tavsiye ederdi.”
-“Sohbetlerinde sanki sır âlemine
bakarak konuşurdu. Melekutî iklimlere girer, hissettiği manaları şifreler,
kendisini dinleyenlere bir sır olarak anlatırdı.”
Çok defa müşahede edilmiştir ki,
kalp gözü açık bir insandı.
Bunu buraya almamdaki sebep; Uğur
Dündar-ın namaz kılan öğrencilere tahammül edemeyip teşhir edip suç unsuru
göstermeye çalışmasıyla, manevi yıkımdaki rolünü siyah bir leke olarak
tarihe tescillemek içindir.
-“Uğur Dündar’ın Oyunu.
Uğur Dündar, Ali İhsan Amca’nın
gelenlere şifa dağıttığını duyup gelmiş, televizyonda haber yapıp güya onu rezil
edecek. Aşağıda arabada durmuş, evine bir bayan göndermiş. Tabii Ali İhsan Amca
ne maksatla geldiğini biliyor. “Bacağımın şurası ağrıyor, hocam bir ovuver de
geçsin” demiş. Kadın eteğini, bacağını açmış. Ali İhsan Amca, “Lütfen doktora
gidin” deyip elleriyle yüzünü kapatmış. “Ben arabayla geldiğinizi, dışarıda
park edip seni gönderdiklerini biliyorum” demiş.
“Oğlum Aydın gel” diye çağırdı. O
sırada ben içeri girince, “Ne oldu?” derken kadını işaret etti. “Çık dışarı”
deyip kolundan tuttuğum gibi kapıdan atıverdim. Öyle kaç tane geldi. Sonra
kadın geldi, “Ben bir şey yapmadım” diye özür diledi.
“Asr-ı Saadet’te bir sahabe varmış,
Efendimize laf söylediklerinde ağzına geldiği gibi sayarmış. İşte bu da
onlardandır. Sen serbestsin” derdi.
-Bütün hayatında en çok da bitkiler
içerisinde; Karabaş
otu ve özellikle Karabaş balı, Ardıç otu, Kantaron yağı üzerinde durmuştur.
–
Klorda kısırlaştırıcı özellik vardır, der.
-Acaba
Belediyeler toplumu kısırlaştırıyor mu?
Nasıl
mı?
Şebeke
suyuna attıkları klordan.
Prof.
Dr. Osman Erk, suya katılan klorün ‘trhialometan’ adlı kimyasala dönüştüğünü
söyledi. ‘Bu da kanserojen etki gösteriyor. Zehirli su sadece içmekle değil,
sıcak duşla da vücuda girer’ diye uyardı.
Suları
dezenfekte etmek için suya katılan kimyasal maddeler de sağlığı
olumsuz etkilemektedir.[2]
Buna
çözüm olarak; Kısırlığa ardıç yağını tavsiye eder.
Onun
yerine çam çırasıyla dezenfekte yapılabilir.
-Diz
ağrısına ise kuyruk yağını tavsiye der.
MEHMET
ÖZÇELİK
14-08-2019


[1] Şu’arâ Suresi 80. Ayet.
[2] https://www.google.com.tr/amp/s/m.takvim.com.tr/yasam/2017/02/22/musluktan-kanser-akiyor/amp