HEDEFTEKİ CEMAATLER

HEDEFTEKİ
CEMAATLER

İran her dönemde itikat ve fikir açısından ahtapot gibi bizi sarmış ve sarmalamıştır. 1970 yıllarında siyasi kanalla tepeden inme bir surette bizlere hakim olmaya çalışmış, İran ve Humeyni hayranlığı bayraklaştırılmıştır.

İran
ondan bir netice alamayınca 1980 yılından itibaren yaygınlaşan cemaatler
içerisine girerek adeta kendi hakimiyetini onlar içerisinde sürdürmektedir.

Bu
açıdan Türkiye’de azımsanmayacak derecede gizli ve açık olaraktan İran
savunucuları bulunmaktadır.

Mustafa İslamoğlu, Nurettin Şirin,
Alparslan Kuytul, Haydar Baş gibi Hizbullah görünümü altında çalışmaktadırlar.

-Son günlerde; M. İslamoğlu-nun
merhum babasının ifadesiyle; evinin dört tarafını dolduran şii eserler ve o
düşüncenin bir tezahürü olan Hz. Hatice ye hakaretten dolayı kızmamızın sebebi,
aynı önemsemezliği Efendimize göstermesinden mesela Peygamberimize salâvat
getirmenin yağcılık olacağını söyleyecek kadar basitleşmesinden cesaret alan
şuursuz ve kişiliksiz kişiler, çok rahat Peygamberimize hakaret etmektedirler,
o da kendi babasına bile onda birini söyleyemeyecek sözlerle.

Oysa bu ifadeleriyle Kur’an-ı
Kerim-e muhalefet etmektedir. Âyette:” Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi
överler: Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salat ve selam getirin.”[1]

Keferenin bile ağzından kolaylıkla
çıkmayacak sözleri pervasızca söyleyebilmektedirler.

Maalesef bu densizliğe şahit
olmuşuzdur.

Bu kalitesizler güya okumuş
tiplerden.

Ancak mesele sinekler değil,
bataklıktır.

Mustafa bu bataklığa ev sahipliği
yapmaktadır.

-Fetö ise Erdoğan’ı İran
senaryosuyla vurmaya çalışırken en iyi takiyyeyi kendisi yapmış, Humeyni-ye
özenerek İran muhibliğini sürdürmüştür.

-Her cemaatin içerisinde mutlaka Mitten,
Cıa ve istihbarat örgütlerinden elemanlar vardır.

Onlara hakim olmak, fikirlerini
empoze etmek, taraftar bulmak amacıyla bunu yaparlar.

-Maalesef
bugün Fetö kötü emsal gösterilerek cemaatlere saldırılmaktadır.

Diyanet
aslı vazifesi itibarıyla, dinin inanç, ibadet ve ahlak esaslarını toplumda icra
etmek, yaşanıp yaşatılmasına öncülük etmektir.

Bununla
beraber din dışı gelişen fikir ve akımlara karşı toplumu aydınlatmaktır.

Diyanet
bu konuda pasif kaldı.

Camiler,
para toplama ve adeta hac işleriyle sınırlı kaldı.

Manadan
ziyade madde öne çıktı.

Medyada
işlenen yanlış düşüncelere cevap veremedi adeta en son duyan kendisi oldu.

Toplumu
bu konularda yeterli bilgilendirmedi ve aydınlatmadı.

Fetö-nün
menfi hareketiyle kımıldamaya başladı.

Türkiye’deki
cemaatlerle ilgili konuda bir rapor hazırladı.

Ancak
kendi bünyesinde bir birim kurup da, medyada ve toplumda yayılan düşünce, fikir
ve tartışmalara yine medya ve camiler kanalıyla cevap vermekte yetersiz kaldı.
Yeterli derecede aktif olamadı.

-Diyanetin
cemaatlerle ilgili Dini Haritasını çıkaran 226 sayfalık raporu açıklayıcıdır.[2]

-Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın gizli tarikat raporu-3: Süleymancılar için ‘istihbarat’
uyarısında dikkat çektiği husus ibretlidir.

Bu
tehlike bizzat kendi içlerinden de seslendirilmektedir.

-“BİZ
SÜLEYMANCILAR CIA’NIN KONTROLÜ ALTINDAYIZ”[3]

Cemaatler dikkat etmelidirler.

Kötü
emsal olmamalıdırlar.

Siyaset
ve maddi işlere giren cemaatler temiz kalamazlar.

İstikamet
muhafaza edilmelidir.

Mutlaka
harici eller bu cemaatleri karıştıracak, içten vurmaya çalışacaklardır.

Düne
kadar Cıa-nın bir şubesi olan Mit kanalıyla bulandırılmaya çalışıldığı gibi…

-Prof.
Ahmet Akgündüz, basın toplantısında; Cemaatler ve tarikatlerle ilgili olarak
Diyanet raporunda, Risale-i Nur ve diyanet başlığında;

“Tevfik
Gerçeker denen kişi, askeriyeden gelme olup âlim filan olmayan, Diyanet İşleri
Başkanı tayin ediliyor. Bu adamın özel arşivine ulaştım. 250 evraklık bir
arşiv. Bunu bilmiyordum. Diyanet’te Risale-i Nur ile ilgili aleyhte bir rapor
hazırlanmış. Bugünkü derin diyanet raporu gibi “Diyanet hazırlamamıştır”
deniliyor; ancak bunu Gerçeker itiraf ediyor. “Ben hazırlattım” diyor. Yine
aynı dönemde Mustafa Sabri Efendi adına da sahte bir Risale hazırlanmış. Peki
Risale-i Nur adına verilen menfî raporu kim hazırlamış? Neşet Çağatay…

Nihayet
1965 yılında Diyanet’teki menfî isimlerin hazırladığı bu rapora dayanarak
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Risale-i Nur’un ve Nurculuğun 163. Maddeye dahil
olduğunu ve Ağır Ceza ile yargılanmasını karara bağlamıştır. Ta ki rahmetli
Turgut Özal bu 163. Maddeyi kaldırıncaya kadar. [4]

-MİT’in
işidir yapacak, kötü niyetli ve Cıa-ya alet olmamak şartıyla.

-Bir
hatıra: 1984 yılında. İlahiyat son sınıftayız. Bu arada Üniversitede Öğretim
görevliliği için birinci şart olan İngilizceye çalışıyoruz.

Adının
Abdullah olduğunu söyleyen ve bizden iki yaş kadar büyük olan, fikri ayrılık
yaşamadığımız bekâr bir gencin iyi İngilizce bilmesi sebebiyle, şimdi Prof. olan
bir arkadaşla evine gidip İngilizce öğrenmeye başladık.

Abdullah
çok kabiliyetli biriydi. Spordan dini bilgiye kadar bir çok şeyi bilmekteydi.

Birkaç
hafta devam ettik.

Daha
sonra Malatya-daki dostlar kanalıyla onun Mit ajanı olduğunu duyunca kendisine
biraz şüpheli bakmaya başladık.

Bu
hareketimizden kendisinin deşifre olduğunu anlayan Abdullah-ı da evini de bir
daha göremedik.

Meğer
adı da Abdullah değilmiş.

Biz
bu durum üzerine rahmetli Hasan Celal Güzel gibi küfretmedik.

MEHMET
ÖZÇELİK

07-08-2019


[1]
Ahzab.56.

[2]
Buradan İndirebilirsiniz. http://www.mediafire.com/file/9wtmbf8y9mwy2i5/Diyanet_Raporu.pdf/file

[3]
http://www.seviyelihaber.com/gundem/biz-suleymancilar-ciainin-kontrolu-altindayiz-h1688.html

[4] https://www.risalehaber.com/cemaatlere-tarikatlara-risale-i-nur-ve-said-nursiye-iftira-atan-raporu-kim-hazirladi-357568h.htm

-Adıyaman Nur
talebeleri hakkında 3 sayfalık istihbarat raporu.

https://www.risalehaber.com/adiyaman-nur-talebeleri-hakkinda-3-sayfalik-istihbarat-raporu-358181h.htm




ATA VATAN

ATA
VATAN

İnsan
gideceği yere yaklaşıp, bulunduğu yerden uzaklaştıkça, bu dünyanın fani
olduğunu daha iyi anlıyor.

Toprak
çekiyor.

Ana
vatan.. Baba vatan.. Ata vatan..

Hem
ana tarafından hem de baba tarafından oralı olmuş olmak, yüzün hep o tarafa
çevrili kalmasına sebeb oluyor.

Bir
özlem, bir hasret, bir heves, bir iştiyak ve bir teveccüh oluyor.

İnsan
ilgi duyuyor.

Tıpkı
yıllardır asli vatanından, memleketinden, toprağından, yurdundan,
akrabalarından, gezip büyüdüğü yerlerden uzun süre uzak kalmış olan birinin,
bir bayram ziyareti sebebiyle, kalkıp memleketine doğru yola çıkmasını düşünün.

Hazırlık
safhasından, yolculuk süresine ve varış anına kadar ki o hali varın siz tasavvur
edin.

Birde
vardığınız yerde karşılanmanız ve onları karşılamanız.

Arabadan
indiğinizde toprağı öpmekten, evinizin bahçesindeki çocukluğunuzun geçtiği
ağaca sarılmanız, kapının önündeki karabaştan, ahırdaki uzun kulaklı karakaçana
kadar hepsiyle hasret giderirsiniz.

Tanıdıklarınızla
eski günleri yadedersiniz.

Çektiğiniz
sancılar bile birer anı olmuştur.

Kırdığınız
ayağınız bile değer bulmuştur.

Kavga
edip birbirinizin ağzını burnunu kırdığınız sınıf arkadaşınız bile aranır
olmuştur.

Aaah
o eski günler.. Vah memleketim.

-İnsan
bir memlekete gidince bir enis ve dost arar. Tanıdık bir sima ister.

Aslında
dünya her yönüyle bize yabancı ve de yabani.

Cennet
ise atamızın ana vatanı olduğu için inşallah yabancılık çekmeyiz.

Yabancı
ve yabaniler cehenneme gideceğinden, iman cihetiyle kardeşimiz olan
cennettekilerle tam bir dostluk içerisinde ayrıldığımız yurda geri dönmüş
oluruz.

Madem
öyleydi de niye geldik bu bela ve sürgün yerine?

-Mehmet
Kırkıncı hocaya birisi; Hocam, keşke atamız Adem cennette suç işleyip de
dünyaya gelmeseydi? deyince cevaben;

-Oğlum
daha iyi ya. Bak gelirken iki kişi olarak dünyaya geldiler. Giderken
milyarlarca olarak gidiyorlar?

Kim
daha kârlı?

-Okula
herkes kaydolabilir ancak herkes bitiremez.

Dünya
okuluna imtihan için gelenler notunu, takdirname veya tasdiknamesini aldıktan
sonra buradan gitmektedir.

***********

Büyük
ve külli bir proje insan projesi.

Beni
bana bildirdi.

Kendisini
bana bildirdi.

Alemi
bana bildirdi.

Beni
aleme bildirdi.

Kâinatı
bende yerleştirdi.

Beni
kâinatta yerleştirdi.

Okyanusu
bendeki damlaya koydu.

Bir
damla olan beni kâinat okyanusuna derc edip yerleştirdi.

Tatlı
ve tuzlu iki denizi birbirine katıp engel ve perde koyarak karıştırmayan Allah,
alemleri birbirine katarken de karıştırmadı.

Ayrı
ayrı alemler, alem içinde kaldı.

MEHMET
ÖZÇELİK

07-08-2019