ALLAH NE YAPMAK DİLİYOR

ALLAH NE YAPMAK DİLİYOR

Evet,
Allah ne yapmak diliyor?

Bildiğini…

Neyi
biliyor?

Neyi
bilmiyor ki!

Mesela;kimin
kul kimin kül olduğunu, kul olacakla kül olacağı, adamla adam olmayanı..

Bunu
nasıl yapıyor?

Zıtları
bir arada tutup bulundurarak.

Bununla
neyi amaçlıyor?

İki
şeyi; biri değersizleri değerlilerden yani posayı özden ayırarak, diğeri ise
değerli olanın önünü açıp yükselişini sağlayarak.

********

Beni
benden önce bilen Rabbim, beni şu Halim ve geleceğim ile hiç bilmez mi?

Ben
ve hiçbir şey yok iken beni bilip var eden Rabbim, bundan sonraki hayatımdan
elbette bigane ve bihaber olmaz…

En
önemlisi beni bana bildirmesi ancak çok daha önemlisi ezeli ve ebedi olan
kendisini, sonlu ve sınırlı olan bana bildirmesidir.

-Allah
insana hikmetle ve peyderpey, aşama aşama yükleme yapıyor.

İdrak-i
maâlî bu küçük akla gerekmez.

Zira
bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

********

Nasıl
bir aşk veya bir fayda ve kazançtır ki, Ulvi makamlardan dünyaya gelen ruh,
edna mekanda bulunan süfli bedenle bir araya geldi?

-Leyla
kara kuru bir kızmış, ondan dolayı Mecnunu kınadıklarında cevaben,

Siz
ona benim gözümle bakmalısınız, demiş.

-Yoksa
Ebubekir Kâni Efendi-nin dediği gibi mi;

Gubâr-i
pâyine almam cihânı ya rasulallah

Değişmem
muyine heft âsumânı ya rasulallah

Duyunca
makdem-i teşrifin âdem sulb-i pâkinden

Değişti
habbeye bağ-ı cinânı ya rasulallah.

-Ayağının
tozuna dünyayı verseler almam ya rasulallah

Kokuna
yedi kat gökleri değişmem ya rasulallah

Hz.
Adem kendi pak soyundan şerefli teşrifini duyunca,

-Yani
sen bir an önce gel de yeryüzü şereflensin diye-

O
bir buğday danesine cennet bağlarını değişti ya rasulallah.

********

Allah’ım
senin, varlığının zıddı olan yokluğunu düşünemiyorum vede düşünmek istemiyorum.

********

Ne
garip bir haldir ki, Yaratılmış olan bir insan, kendi yaratanına adeta savaş
açıyor.

Tıpkı
basit bir misalle, insanın yaptığı robotun kendi ustasına meydan okuyup savaş
açmasına benziyor.

O
robot şuursuz olduğundan normal görülebilir de, ya insan?

Oysa
bir fişlik işi vardır.

Fişi
çekilse, pili bitse, programı bozulsa bir kıymeti Harbiyesi olmayacak, çöplüğe
atılacaktır.

********

Herhangi
bir sanatın, herhangi bir zaman ve zeminde, herhangi bir surette, nasıl olursa
olsun kendi sanatkârını tenkit etmeye, sorgulamaya, hesap sormaya, daha da
ötesinde onu red ve inkâr etmeye hakkı yoktur.

Bunu
yapabilmesi için bir kere ya o sanatkârından kat be kat Üstün olması ve her
yönüyle Onun önünde olması gerekir. O halde insana düşecek olan da kendi sanatkârını
tenkit değil ona Şükran ve teşekkürdür. Var olduğu için, var ettiği için,
varlıklar içerisinde en güzel bir sureti verdiği için ona minnet duymaktır.

********

Nehri
azim olan Kâinatta cari olan hakikatlar, insanın ilham şeridine takılıp,
yakınlığı ve uzaklığı nisbetinde aldığı ve koparabildiği kadardır.

Sürekli
yayın yapan kanalların veya insanın alıcılarının kuvvetine göre onları alması
gibidir.

Sayısız
kanallardan aradığı veya tevafuk ettiği kanala veya kanalın kendisine ulaşmasıyla
adeta o alemle bağlantı kurup istifade etmektedir..

“Külle
yevmin hüve fi şe’nin.” Âyetinin hakikatınca, kâinattaki faaliyetleri insan
ilham kaynağı ile elde etmektedir.

Kimisi
yerken, kimisi de koklar.

Vahiy
kapısı kapanmakta beraber, ilham kapısı sürekli açık ve cari olmaktadır.

İlham
umumi kanal ve hat iken, vahiy özel ve kırmızı hat gibidir.

Hayvanlara
bile – evhayna ilen nahli -, -Biz arıya vahyettik yani ilham ettik dağlarda evler
yapmayı- ile ilham edilmesi.

İlhamat-
Sünuhat- Tuluat – İşarat- İhtarat. O kanallardan gelen farklı firekanstaki
sesler ve uyarılardır.

O
anın yakalanması önemlidir.

TV
deki akan alt yazı gibi.

Aldın
aldın, o anlık yakalama hali.

-Kokulu
bir meyvenin, koku, tat halleri gibi; alemlerin ve ilhamların da farklı halleri
mevcuttur.

Daimi
akan çeşmeden istifade gibi.

Tıpkı
maddenin üç hali gibi; katı-sıvı-gaz…

Manaların
farklı mertebeleri vardır.

Zahirden
hakikata, maddeden manaya uruc etmek.

-Aç
olan eve adımını attığında burnuna güzel kokuların gelmesiyle gözü açılması, aklında
şimşekler çakması ve yemeyle duygularının tatmin olması hali.

Uyuyan
bir insanın durumu ile, ayık br insanın durum ve yorum farkları aynı değildir.

İlhama
mazhar olan bir insan kütüphanede değil de, dağ başında da olsa o akan
hakikatları yakalamasıyla kaydetmesi insana farklı bir alem ve ufuk açar.

Bir
bahçeye girenlerin farklı istifadeleri gibi.

Kalbime
doğdu, aklıma geldi, hissettim veya hissi kablel vuku bu kabildendir.

********

Nurdan
gelip bu aleme gelen insanlar ya nurlarını katlar veya söndürürler.

Fıtrattan
gelen ruhlar, burada kaybederek dalalete giderler.

Nuru
sönen ve pörsümüş ruhlar.

-Bediüzzaman
Felak suresinin tefsirinde; “Kâinatta adem (yokluk) âlemleri hesabına çalışan
şerirlerden ve insî ve cinnî şeytanlardan kendinizi muhafaza ediniz.” der.(
11. Şua.11.Mesele.Hatime.)

Kâinat
varlık ve yokluk mahsulatını netice vermektedir. Buda iman ve küfür ve oda
cennet ve cehennem suretinde tezahür eder.

Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık,
Anladım ki yok ALLAH (CC) tan başkasına yakınlık..!
-Varlığa ben Seninle âgâhım / Var olan Sen’sin ancak
Allah’ım!

MEHMET ÖZÇELİK

30-06-2019