ENANİYETİ YIKAN KÖLELİK VE KÖLELEŞEN RUHLAR

ENANİYETİ
YIKAN KÖLELİK VE KÖLELEŞEN RUHLAR

İnsanın
kıymeti  Allaha olan kulluğu iledir.

Kölelik insandaki
benlik duygusunu yıkmaktadır.

Ondandır ki
hukuku ve şahitliği yarım sayılmış ve de sorumlulukları hür olanın ki gibi aynı
değerde olmamıştır.

İnsandaki  enaniyet, benlik yani kişilik duygusunu yok
etmektedir.

Allahın
varlığını tanıtan hakikatı mahkum etme durumu vardır.

Bediüzzamanın;
Ekmeksiz
yaşarım ama hürriyetsiz yaşayamam, sözünün hakikatı
,
hürriyet ve hürriyet içinde abdiyet yani Allaha olan kullukta gizlidir.

Gerçek
hürriyet ve kişilik Allaha kul olmaktan geçer.

İnsanlar
hür oldular ancak yine de Abdullahtırlar yani Allahın kuludurlar.

-Alemin anahtarı
insanda, insanın anahtarı da Kur’an-dadır

-En büyük hizmet, bekaya
hizmettir. En büyük yatırım sonsuza yapılan yatırımdır.

İnsana sınırlı da olsa
bir malikiyet ve sahiplik verilmiştir.

Ölünce Mülkiyeti düşer.

Malikiyeti içinde
Allaha karşı acziyetini anlamaktır.

O aciz bir kuldur
Allaha karşı.

Kölelik ise insandaki
bu duyguyu ortadan kaldırmaktadır.

-İslamiyet köleliğe
karşıdır çünkü eneyi ortadan kaldırıyor.

Kibre de karşıdır. Çünkü
eneyi ilahlaştırıyor.

Bundandır ki, keffaret
ödemelerinde köle azad etmek gelir.

Ahmet Cevdet paşanın
ifadesiyle; Köle almak, köle olmaktır.

Kölenin de bir hakkı ve
hukuku vardır, hür kadar olmasa da.

-Ya hu kölelik hukukunu
yerine getirip zahmete girmektense, onu azad etmek daha kolaydır.

*****************   

KÖLELEŞEN
RUHLAR

Insanlik
tarihi boyunca Fir’avn, Nemrut, Şeddat, Buht-un Nasır ve zamanımızdaki
firavunların özellikleri hep aynıdır.

Önce
ruhları köleleştirmek, akabinde bedenleri üst üste koyarak zulüm kaleleri
oluşturmaktır.

Yüz
yıl önce ruhlarımız köleleştirildi, sonra da bedenlere pranga vuruldu.

Kişiliğini
kaybedenler, ruhlarına pranga vurulanlar; başkalarının köleleri olmaya mahkum
edildiler.

Yüz
yıldır kişiliğimizi bulmaya çalışmaktayız.

Ruhları
esir alınanların bedenleri çok kolay kontrol edilebilir.

-Köleleşen
ruhlar hala bu kölelikten kurtulamamış olduklarından dolayı; Cumhurbaşkanlığı
sarayını hazmedememektedirler.

Oysa
kör olup görmediklerinden; ecdadın bin yıl önce yaptığı eserleri, Topkapı Sarayını
ve o ihtişamı kavrayamamakta, kısır düşüncelerin havsalası almamaktadır.

O
pörsümüş ruhdandır ki; Çamlıca camiini zaid görüp, ecdadın bin yıl önce yaptığı
Edirne, Konya, Kayseri, Bursa ve İstanbuldaki yapılan Külliye ve Camii Kebirleri
idrak edememektedirler.

İki
bin yıl öncesine gidip de Ayasofyayı anlayamamaktadırlar.

Geleceği
göremeyenler, günü anlayamaz, zamanının insanlarını geleceğe taşıyamazlar.

Kör
bir taassupla kaybettiği kişiliğini birilerine saldırarak bulmaya
çalışmaktadırlar.

Ruhunu
köleleştirenler kendileri gibileri gütmeye değil, güdülmeye layıktırlar.

Kuzular
içerinde kalıp, kişiliğinden haberdar olmayan aslan misali, ruhun yeniden
dirilip ayağa kalkmasına ve zincirlerini kırmaya ihtiyacı vardır.

Sayın
Erdoğanın farkı, bu milletin bir asırdır kaybettiği kişiliğini bulmaya yönelik
eserler ortaya koymaya çalışmasıdır.

Ancak
hala kişilik kaybı yaşayanlar bu kişiliği hazmedememektedirler.

Ağır
gelmektedir. Çünkü bir asırdır ağır bir baskı altında yaşamışlardır.

Kişilikleri
yara almıştır, eğer ölmemişse…

Sadece
kişilikleri değil, çok değerleri ellerinden alınmıştır.

Manalarını
kaybettikleri içindir ki, maddeleri de kalmadı.

Ruhu
esir alınanlar yaşadıkları esaret hayatını hayat diye sürdürmektedirler.

Geçmişle
bağı kopanlar, ecdadının büyüklüğünü göremeyen köle ruhlar, mezarı müteharrik
yani ölür gezer gibidirler.

Kaybedilen
kişiliği bir arama çabası var.

Ancak
farklı ve yanlış yerlerde aranmaktadır.

Mesela;
Dar elbiseler ve kotlar, Köle giysisi kotlar, Yamalı elbiseler, Yırtık
elbiseler hep kendisine bir kişilik kazandırma şaşkınlığının bir eseridir.

Eski
zamanda köle ve hürlerin birbirinden ayrılması ve ayırmak için giydirilen
elbiseler, bu gün esir ruhlara giydirilmektedir.

Köleliği
tercih edenler, şahsiyet kaybı yaşayanlardır.

****************** 

Asırlardır
doğudan gelenlere kendimizden ve içimizdekilerden daha çok saygı gösterdik.

Saygı
gösterilmesinde bir beis yok ancak kendi değerlerinden habersiz yaşama, değerlerini
ve değerlilerini ortaya koyamama ezikliği yaşadık.

Yüzümüzü
batıya döndük, orada kaybettiğimiz kişiliğimizi aramaya başladık.

Oysa
kişiliğimizi burada kaybetmişken, dışarıda aradık.

Tıpkı
Nasrettin hoca gibi ki; eşyasını samanlıkta kaybeden hoca, dışarıda
aramaktadır.

Neden
dışarıda aradığı sorulunca; İçerisinin karanlık olduğunu söyler.

İçimizde
bulabileceğimiz ve geçmişte verdiğimiz eserlerimizden habersiz yaşadık.

Hazine
üzerinde yaşayan şahsiyet fukaraları haline geldik.

Doğudan
ve batıdan gelen eserleri tercüme ettik. Sanatçılara imrendik.

Bu
kişiliğe sahip olabileceğimizi ve ortaya koyabileceğimizi düşünmedik.

Batıyı
büyütürken, kendimizi küçülttük.

İzzetimizi
koruyamadık, aşağılandık.

Çünkü
şahsiyetimizi düşürdük, kişiliğimizi kaybettik.

Hala
kaybettirilmeye çalışılan kişilik kaybı yaşamakta ve yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Bir
asırdır yaşadığımız kavga; ruhu esir olanlarla, ruhuna hürriyet kazandırmaya
çalışanların savaşıdır.

Her
zaman olduğu gibi hürriyet kazanacak, hürler kölelere galib gelecektir.

MEHMET
ÖZÇELİK

28-05-2019