YAHUDİLİK – MASONLUK –

YAHUDİLİK – MASONLUK –

-”Masonluk Siyonizmin bir yan kuruluşudur.
Her mason locasmda bir Yahudi vardir.
Yahudilerin izni olmadan mason olunamaz..
Mesela Fransa’da Cumhurbaşkanı, Basbakan Yahudi ve masondurlar.
Amerika Cumhurbaşkanlarının bir kısmı Yahudidir.

Bugün Amerika’yı Yahudiler idare ediyorlar..
Amerikada bankalar, silah fabrikaları Yahudilerin elindedir.”
[1]

-”İlk tahsilini bir yahudi mektebinde yapmış olan”Sadrazam
Talat Paşa, 1907 yılında, yahudilere Filistin’de bir yurt vermeyi vaad etmişti.
[2]

-“Bir Fransızca eserde Mithat Paşa’ya ait şu
bilgiler vardır:
«Macaristanlı bir haham’ın oğlu olan Mithat Paşa, Türk devletinde malum
yenilikler yapmaya baslamıştır. Yahudi prensiplerine dayanan mektepler açtırmış
ve o mekteplerde ihtilalci doktrinleri öğretmiştir..

Yazar, bütün bunları Avrupa’da kendi sırdaşı olan
Simon Deutch’un talimati lie yapıldığını, Abdülaziz Han’ın katlinin Mithat Paşa’nın
gözleri onünde yapıldığını yazıyor.”
[3]

-”Türkiye‟de ise Masonluğun tarihi 18.yy‟da
III. Ahmet dönemine kadar gitmektedir.
Türkiye tarihinin ilk Masonları İbrahim Müteferrika ve Yirmisekiz Mehmet
Çelebizade Sait Çelebi‟dir. Bu iki şahıs da devşirmedir. Özellikle Tanzimat ve
Meşrutiyet fikirlerini tanzim eden grupta birçok Mason bulunmaktadır. İttihat
ve
Terakki içerisinde Masonluk çok yaygındır. II. Abdülhamit‟in tahttan
indirilmesi
üzerine yönetimi devralan İttihat ve Terakki, başta İtalya Mason locası olmak
üzere
birçok Mason örgütünden tebrik mesajları almıştır.
[4]
-“1909 yılında da Türkiye‟de Yüksek ġura ve ilk büyük Mason Locası kurulur.
Cumhuriyet Dönemi‟nde ise 1935 yılında kapatılana kadar Türk Mason Locası,
uluslar arası toplantılarda temsil edilmiĢtir.”
[5]

-“Türkiye‟deki Masonluk tarihi dört dönemde
incelenmelidir. Bunlardan ilki
1909 öncesi dönem, ikincisi 1909–1935 yılları arasındaki dönem, üçüncüsü 1935–
1948 yılları arasındaki dönem, dördüncüsü ise 1948 sonrası dönemdir. Fakat şunu
da
belirtmek gerekir ki 1964 yılından sonra AP lideri Süleyman Demirel‟in
Masonluğu
üzerine çıkan tartışmalar da Türkiye‟deki Masonluk tarihinde önemli bir devreyi
temsil etmektedir.”
[6]

-“Masonluk Türkiye‟ye başta ecnebilerle sokulmuş daha sonra ise kalıcı
bir örgütlenme halini almış ve devletin üst kademelerinde yer alan üyelere
sahip

olmuştur.
Doğuş yeri Selanik‟tir. Necip Fazıl‟ın Selanik hakkındaki düşünceleri de
farklıdır. Ona göre “Selanik; gerçek Türk birliğine ve İslam mukaddesatına karşı
yapılan suikastların meş’um idare ve tertibat kulesidir ki başımıza ne gelmişse
Selanik yoluyla gelmiştir.”[7]

-“ Memleket içinde de saray düşmanları, Abdülhamit
Han’a karşı birleştiler. Masonların yardımlarıyla kurulup, gelişmis olan
Ittihat ve Terakki, Abdülhamit Han’ı devirmeyi başardığı gibi parçalanan ve yıkılan
imparatorluk toprakları üzerinde kurulan bir sürü devlet gibi Yahudi ideali de
gercekleşti.

Nitekim, Yahudi Aleksandır Beim, neşrettiği bir
eserde:
«İkinci Sultan Abdülhamit, gerçi Yahudilere Filistin’de ikamet müsaadesi vermemiş
ise de biz, her türlü hile ve desiseye başvurarak onu tahtından indirdik ve
Birinci Diinya Savaşı’nda Filistin cephesinde çarpışan Turk Ordusunun belkemiğini
kırarak, bu Orduyu biz perişan ettik. demek suretiyle bu hususu itiraf
etmiştir.

Sultan Abdulhamid’i  tahttan atan «Jön Türkler»in büyük yoğunluğunu
Yahudi masonlar teşkil ediyordu. 
Masonlarm «Jön Türkler» ile olan ilgisi, ihtilalden sonra bir Fransız
gazetecinin Refik Bey adındaki bir Jön Türkle yaptığı roportaj üzerine resmi
olarak kabul edildi.
Refik Bey şöyle demekteydi:
“Masonlarm, özellikle italyan Masonlarını bizi manen destekledikleri bir
gerçektir. Macedonia Risorta ve Labort et Lux büyük yardımlarda bulundu,
toplanma yeri sağladılar. Lccalarda Mason olarak toplandık; zaten aramızda
hayli Mason vardı.
Bu sırada, ingiltere’de Türklerin İslam alemindeki yüksek itibarlarını kırmanın
yollarını arıyorlardı.”
[8]

-“ Talat Paşa, Rıza Tevfik ve Şeyhulislam
Musa Efendi gibi bazı Jön Türkler hem mason hemde Bektaşi idiler.
Ve Enver Paşa, Türkiye’den ayrılırken Cemal Paşa’ya bıraktığı mektupta şöyle
diyordu:
«Pasam, bütün ef’alimin hesabını vermeğe hazırım. Bizim asıl mesuliyetimiz
Sultan Abdülhamid’i anlamamak ve siyonizme alet olmaklığımızdır. Acıdır. Fakat
hakikat bu!»
[9]

-“ Masonluk gibi komünizm de bir Yahudi
oyunudur.
Yahudilerin ve Siyonizm’in Bolşevik Rus ihtilali ile ilgilileri bulunduğu,
Amerikan Genel Kurmayı ikinci Bürosu’nun 1919 yılı başında hazırladığı ve
Amerika’daki Fransız yüksek komiserlerine verdiği muhtırada açıkça anlaşılmıştır.”
[10]

-“Komunizmin kurucusu Karl Marks bir Alman
Yahudisi idi. Kendisinin baş yardımcısı Engels de bir Alman Yahudisi idi.
Komunizmin siyasi hayata intikalini sağlamak için Rusya’ya geldiği zaman 244
ihtilalci arkadaşının 177 tanesi Yahudi idi. Lenin’in kendisi de, anası da
Yahudi bir melezdir. 1917’de kurulan ilk komünist hükümetin 22 üyesinin 17
tanesi Yahudi’dir. Lenin Trotsky, Stalin (Gtircu Yahudisi), Kavmahan Smit,
Liline Pigburg Zinovyefa, Kokansky, Valoraski, Radomirslizki, Stayinburg, Leon,
Qigerin, Varasilof – hep Yahudi idi. Ayrıca 554 merkez üyesinin 447’si yine
safkan Yahudi idi.
Çok önemli bir organ olan merkez icra komitesinin 61 üyesinin 42 tanesi Yahudi
idi. O zamanki Rus nüfusunun yüzde biri nisbetinde olan Yahudi azınhğın ihtilalin
hakimi durumunda oldugu böylece daha iyi anlaşılmaktadır.
Bolşevik hükümet makamlarındaki Yahudilerin sayısı hakkında birkaç rakam daha
verelim:
Halk komiseri meclisinin, yani şimdiki Bolşevik hükümetinin 22 üyelerinden
17’si (bu rakamlar en büyük Bolşevik canilerin Stalin tarafından
temizlenmesinden önceki zamana aittir), harp komiserliğinin 43’ünden 33’u, Dışişleri
komiserliğinin 16’sından 13’ü, Maliyede 34’ünün 30’u Adliyede 21’inden 20’si,
Maarifte 52’nin 41’i, Bakanlığında 7’sinden 7’si, vilayetler komiserliginde 23 ten
21’i, Basın bürolarında 41’inden 41’i Yahudiydi.”
[11]

-“Lenin’in de muteber ve rütbeli bir Mason
olduğunu ilan eden vesika, Fransa’da 1935 yılında mülteci Beyaz Ruslar tarafından
yayınlanan «Resimli Rusya» isimli mecmuadan alınmıştır.”
[12]

-“Dünyanın «Kapitalizm» ve «Komunizm» gibi iki
kampa bölünmesi «Yahudi»nin oyunudur.”
[13]

-“1830 – 1848 f ransız, 1917 Rus, Çin ve Küba,
hatta Vietnam ihtilalleri hep Yahudinin eseridir.”
[14]

-Masonlar, cumhuriyetin ilk on yılında
Türkiye’de hiçbir baskıyla karşılaşmamış,

her türlü
faaliyetlerini büyük bir serbestiyet içinde icra etmişlerdir.[15]

O döneme dair Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde yer
alan belgeler de Cumhuriyetin
ilk yıllarında masonların Mustafa Kemal Paşa’ya yakın ilgi gösterdiklerini
ortaya
koymaktadır. 28 Temmuz 1932 tarihinde Yeşoua (Yuşa) Elnekave adlı bir mason
tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin Reis-i Cumhuru Atatürk’e hitaben yazılan mektup
ilgi çekicidir. Kendi ifadesine göre, İstanbul Kadıköy’de Yeldeğirmeni semtinde
ikamet eden Elnekave, Dışişleri Bakanlığından emekli bir bürokrattır. Elnekave,
mektubun başında Atatürk’ün bütün Türklerin babası ve velisi olduğu gibi,
Türkiye’de yaşayan masonların da en büyük hamisinin de kendileri olduğunu ifade
ediyor. Türkiye’de yaşayan masonların hükümetin desteği sayesinde hiçbir
baskıya maruz kalmadıklarını belirten Elnekave, kendileri açısından her şeyin
mükemmel olduğunu zikrediyor.

Elnekave, bütün bu mükemmellikler içinde
sadece bir boşluk bulunduğunu, o boşluğu da bizzat “zat-ı devletlerinin imla ve
ikmal buyurabileceklerini”, yani “zat-ı riyaset-penahilerinin
(Cumhurbaşkanının) sinelerinin içinde bulunmasıyla kabil olabileceğini”
belirtiyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunu ve Cumhurbaşkanını açıkça
masonluğa davet ediyor ve ardından ilave ediyor:
“Muhterem simanızı cemiyet-i insaniyemizde görmek bizim için ve bütün dünya Masonluğu
için pek büyük bir bahtiyarlıktır. Her memlekette devlet ve millet reislerinin
Masonluğa kayd-u iltihak olunmalarıyla Masonlar nasıl şereflenirlerse biz Türk masonları
dahi o şereften mahrum kalmayub iltihakınızla daima şeref üzerine şereflenmek isteriz.”

Türkiye Masonlarının üstad-ı azamı Remzi
Sanver, bir TV programında Atatürk’ün mason olup olmadığı yönündeki soru
üzerine şu cevabı vermişti:
Gerçekten bilmiyoruz… Birisinin mason
olduğunu söyleyebilmek için ya bir locanın kayıt defterinde ismi olması lazım
ya da localar toplantıların sonunda bir özet yazılır. Bizim elimizdeki
belgelerde Atatürk’e dair böyle bir belge yok. Ama Avrupa’daki bazı mason tarihçileri
mason listeleri yaparken Mustafa Kemal Atatürk’ü de bu masonlara dahil ederler.
Ama böyle bir belge yok, olmadıkça da “Bilmiyoruz” demek zorundayız
[16]

-1920 yılında Londra’da yayınlanan Morning
Post gazetesi de; “Kesin olarak  söyleyebiliriz
ki, Türk İhtilali hemen hemen tümüyle bir Mason-Musevi komplosudur.”[17]

-“Atatürk çevresindeki, hem ittihatçı, hem
mason olan asker ve sivil arkadaşlarının etkisiyle, `önce mason, sonra
ittihatçı´ kuralına uygun olarak önce `Macedonia Risorta´ locasında mason olmuş
ve bunu takiben de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne 1907 yılında 322 numara ile
üye yapılmıştır.”[18]

-Araştırmacı Bilal Şimşir, Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan, “İngiliz
Gizli Belgeleri’nde Atatürk” adlı çalışmasında, 29 Ocak 1921 tarih ve sayı 35, İstanbul
Genel Karargahı’ndaki General Harington’dan Ingiltere Savunma Bakanlığı’na
gönderilen “Şifre Tel No:1,9821-Gizli” kayıtlı evrakta, M. Kemal hakkında
derlenen bilgilerde;

“Selanik ve Manastır’daki okullarda çalışkandı. Harbiye’de hararetli
milliyetçi oldu. Arkadaşları arasında âsi yaratılışıyla sivrildi. Suriye’den
Selanik’e atanınca, 1907’de İttihat ve Terakki ve İtalyan mason
locasına girdi. Yetenekli bir kurmay subay ve yurtseverdi. Çanakkale
savaşında Liman von Sanders’e itaatsizlik, Enver Paşayla kavga etti, bir gözünü
kaybetti. Veliaht Vahidettin’le Avrupa’ya gitti. Mayıs 1919’da Anadolu’ya
gönderilirken kendisine 40.000 lira verildi.”denildiğini aktarmaktadır.[19]

-1931 yılında devlet eliyle bastırılıp
okullarda okutulan 4 Ciltlik Tarih ve İslam Tarihi kitabı bir müslüman kitabı
olmayıp, onun içerisinde hezeyanların bir kısmına bakın neler yazıyor:

“Muhammedin çocukluğuna ve gençliğine ait malumata saradan katılmış çok
uydurma şeyler vardır ; onun vatandaş­ larını dine davete başladıktan soraki
hayatı daha çok malumdur.”[20]

-“Muhammedin koyduğu esasların toplu olduğu
kitaba
Kuran denir . Bu esasları ihtiva eden cümlelere Ayet, Ayetlerden mürekkep par­çalara da Sure derler. İslam an’anesinde bu ayetlerin
Muhammede
Cebrail adında bir melek vasıtasile Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur:
Tarihi
nokta-i nazardan da mütalea edildiği zaman görülüyor ki: Muhammet birdenbire
Allahın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin
pek fena ve pek iptidai ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları ıslah için
tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sora
kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur. Vahiy, ilham fikri Muhammetten evel
de Araplarca meçhul değildi.”[21]

-“Muhammet te diğer peygamberler gibi
kendisine ilham eden kuvvetin insanları iğfal eden bir kuvvet olmayıp, onları
hayır ve saadete irşat eden ilahi bir kuvvet olduğuna samimi olarak inandı .”
[22]

****************   

Her şey lozan anlaşması ile başladı.

24 Temmuz 1923‘te Lozan Barış Antlaşmasının imzalanmasıyla
birlikte inkilaplar başlamış, geçmişe aid olan her şeyin üzerine sünger
çekilmiştir.

Her şey Büyük
Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında; “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan
makalede açıkça görülmektedir.[23]

Birbirimizle bir asırdır düşmanı bırakıp
kendimizle kavgalı olmamız bu anlaşma, sözleşme ve verilen sözlerde
yatmaktadır.

-”İsminin Rasim Ferit olduğunu öğrendiğim şaşı
gözlü bir doktor gelerek Atatürkün elini öptü ve işaret edilen yere oturdu,
konuşmağa başladı. Kendisi Mason imiş, sözleri de masonluk hikâyeleri. Atatürk
bir zamanlar kendisini de mason yapmak istediklerini fakat Kabul etmediğini
söyledi. İstanbulda mason üstadı azamı temyiz azasından Servet Bey isminde bir
zatmış istifa ettirmiş.”
[24]

******************

-Atatürkün
yaşantısı mı? İşte;

“Gazi
konuşuyor sanattan bahşediyor, herkes dinliyor. Bir ara kalktı müziğe vals

çaldırdı.
Refet
Süreyya Hanımı dansa kaldırdı. Bu dün akşam bahsi geçen artistmiş. Danstan

sonra
biraz oturulup içildi, artist bayan bir paravananın arkasında soyundu çıplak

denecek
bir halde ortaya çıktı, açık sarı ince ipekli bir mayo ve tül bir gömlekle

serpanten
danslar hindistan oyunları yaptı. Almanya da 9 sene bulunmuş bu marifetleri

öğrenmiş.
30 yaşlarında dolgunca etli, bacaklarındaki mor mor lekeler morfinman

olmak
ihtimalini gösteriyor.

Yemek
neşeli geçiyor, içiliyor, konuşuluyor, alkışlar yapılıyor, arada bir hepbirden

dansediliyor.
Atatürk Afet Hanımla da dans etti. Bu zarif genç, pembe ipekli dekolte

tuvaleti
ve güzel endamı ile göze çarpıyordu. Atatürk bu gece pek neşeli, kimseye laf

vermiyor
hep kendisi anlatıyor, bazan sazendelerle beraber şarkı söylüyor ve onları

kendisi
sürüklüyordu. Şarkı söylerken bile hanendelerin kendisine takaddüm etmesine

meydan
vermiyor.

Rumeli
havalarından pek hoşlanıyor «şahane gözler» türküsü tekrar tekrar söyleniyor,

bununla
beraber bu eğlenceler arasında kendi kibarlığından, vekarından birşey

kaybetmiyor,
arada bir misafirlerimin neşesi benim de neşemdir diyor. Bir ara eskiden

yazdığı
bir hatıra defterini getirtti. 1918 de Karlsbat ta Fransızca yazmış. Bundan

birkaç
sayfayı Ruşen Eşrefe okuttu, türkçeye çevirtti. Bir şatoda güzel bir dansözle
nasıl

görüştüğünü,
onunla çeşitli danslarını açık açık yazmış. Ruşen de uzun boyu gibi yüksek

sesi
ile bunları ballandıra ballandıra şairane bir eda ile okudu. İlk gördüğüm bu
genç ve

güçlü
şairden pek hoşlandım.

İnönü
az içiyor, kendisini güzel idare ediyor, Atatürk bir ara çıplak dansözle

dansetmesini
İnönüye teklif etti, o kendisine, mahsus bir incelikle işi geçiştirdi.

Misafirlerden
birisi kadının o incecik parçaları da üzerinden atmasına emir vermesini

rica
etti. Atatürk «Olmaz öyle şey herşeyin bir hududu var» dedi. Sofraya oturulduğu

zaman
maariften bahsedildi. Misafir hanımların maarifte işleri yürüyormuş, bilmem

hangi
müfettiş arzusuna nail olamadığı için işlerini baltalıyormuş, Atatürk Başbakana

dedi
ki : Sen bu maarifi İslah etmelisin hem de baştan başlayarak.”
[25]
-“Atanın
kızları ile Salih, Kılıç Ali, Tevfik ve Mustafa Beylerden ibaretti. Yemek

arasında
az içildi, gece yarısına doğru gazinoya, baloya gidilecekmiş, küçük kızların

baloya
götürülüp götürülmemesi münakaşa olundu, götürülmeye karar verildi,

giyindiler,
hep beraber çıktık. Atatürk Afet Hanımla, madam Baver öteki kızları ve

maiyeti
başka otomobillerle kafile halinde Fresko gazinosuna gittik. Çok kalabalık

vardı,
Türk hanımlar pek az idi, ecnebi bayanlar da çok değildi. Zeki Beyin orkestrası

çalıyordu.
Milletvekilleri,
elçiler yüksek memur ve askerler Atatürkü şiddetle alkışladılar. İlk

dansı
Atatürk Fransa Elçisinin kızı ile açtı. (Madam yoktu). Kızın güzelliği herkesin

dikkatini
çekti, pist dans edenlerle bir anda doldu.

Atatürk,
kızlarından birisi ile dansetmemi söyledi, danstan sonra artist Refet Süreyya

çıplak
hali ile numaralar yapmaya başladı. Bu Ankara için bir yenilik idi. İnönü de

Rus
elçisinin ak saçlı madamı ile dans ederken gülümsedim, yanımdan geçerken «Ne

yapalım
politika ediyoruz» dedi.”
[26]
-“Atatürkle
beraber İstanbulda gezerken Suadiye plajına gittik. Orası daha yeni

yapılmış
güzelce bir yerdi.

Deniz
kenarında boylu boslu genç ve güzel bir kadın mayo ile dikilmiş duruyordu,

kendisine
yaklaşıldığı sırada güzel bir atlayışla denize daldı yüzmeye başladı.

Kadınlarımız
henüz erkeklerle bir arada denize girmeye yeni başlamışlardı. Bunun bir

türk
kızı olduğunu öğrenen Şah Atatürke;

«—
Maşallah ne güzel yüzüyor, hanımlarınız yeniliği çok çabuk kabullenmiş

görünüyor…»
gibi ifadelerde bulundu.

Dönüşümüzde
Atatürk beni çağırıp;

«—
Bu gece Beylerbeyi Sarayında Şeyhinşaha hususi bir ziyafet veriyoruz, hariçten

kimse
bulunmayacaktır, kendileri mihmandarlardan yalnız senden başka kimsenin

bulunmasını
istemiyorlar. O da yalnız bir nedimini getirecektir. Ali Sait Paşaya haber

gönderdim.
Şeyhinşahın bütün maiyeti ile mihmandarlara ve hariciye memurlarına

Park
Otelde bir yemek verecektir, sen oraya gitme, bizimle gel ve kimseye de birşey

söyleme..»buyurdular.
Gece
motorla Dolmabahçe Sarayından Beylerbeyi Sarayına geçtik. Başbakan ile Meclis

Reisi
de vardı. Sarayın kapısında gayet güzel ve ağır giyinmiş onbeş kadar kadın bizi

karşılıyordu
ki, bunlar o zaman İstanbulun saz şarkı ve dans artistleri idi, başlarında da

SUADÎYE
DE plajda gördüğümüz C. hanım bulunuyordu. Hepsi diz çökerek

hükümdarları
selâmladılar ve Şaha takdim olundular. Ö da gülerek iltifatlarda

bulundu.
Saray
içinde güzel bir mermer havuz vardır. Sular şıkırdıyor, gerilerde bir orkestra
ve

mükemmel
bir büfe.. Saray kısaca gezildi, üst kat tamir ediliyor ve Şehin Şahın geceyi

orada
geçirmeleri ihtimaline karşı fevkalâde yatak odaları hazırlanmış bulunuyordu.

Havuzun
başına bir masa ve koltuklar o şekilde konulmuşlardı ki büfe ve orkestra

burayı
göremiyordu. Şaha ikramlarda bulunuldu, kendisi bir kadeh şarap alarak önüne

koydu
bu sırada artistler güzel şarkılar okumaya ve gösteriler yapmaya koyuldular.
Şah

meclisin
sıcaklığını bozmamak için arada bir yudum alıyordu. Numaralar gittikçe

açılıyor
ve serbestleşiyor, Şah bunları gülümseyerek seyrediyor fakat ciddiyetini hiçbir

şekilde
bozmuyor, iki genç kız havuza atladılar, sularla oynamaya ve dans etmeye

başladılar.
Bu sırada «Ş» adındaki çıplak genç artist Şahın önüne yaklaştı, elleri

önünde,
başı eğik havuzun kenarında ve ayakta dikildi. Şehinşah kızın başını okşayarak,

«—
Çok maharetlisiniz, genç ve güzelsiniz, Allah bağışlasın, haydi kızım içeri
girin de

giyinin
üşürsünüz…»

Şehinşahın
o geceki durumu, ağırlığı, meclisin neşesini bozmaksızın hiçbir hafiflik

göstermemesi
dikkati çekiyordu. Gece yarısına doğru Dolmabahçeye dönmek

arzusunda
bulundular, hep birlikte kalktık gene motora binerek saraya gittik. Binbir

gece
masallarını bin ikinci gece yapamadık vesselam…

Ne
güzel tesadüftür ki bu olaydan 22 yıl sonra 1956 da İstanbula gelen merhumun
oğlu

şimdiki
Şah ile aynı Beylerbeyi Sarayının o havuz başında Kraliçe SÜREYYA da

beraber
olduğu halde oturarak Türk musiki sanatkârlarını, artistleri dinlemiş ve

kendilerine
pederleri merhum ile de bu yerde bu surette oturmuş olduğumuzu söylemiş-

tim.”[27]
-Atatürk
muhalefete tahammül edemiyordu;

-“ATATÜRK
yakın arkadaşlarının Demokrasi idare tutumunda kendisinden ayrılmağa

başladıklarını
ve muhalif bir partide görünmelerini hoş görmüyor, ALÎ FUAT PAŞA

esasta
bir ayrılık olmadığını, meclislerin tek partili olmayacağını, kendilerinin de
tasdik

edeceklerini
ve ATATÜRK-ün PARTİLER ÜSTÜ kalmasının arzu edildiğini

cevaplıyordu.
ATATÜRK buna karşı:

«—
Buna şüphe yok ama iş Cumhuriyetin ilânı ile bitmemiştir. Dünya medeniyet

alemine
katılmak için bazı mühim inkılaplar yapılması lâzım gelmektedir. Bunun içinde

geçici
bir müddet muhalif bir cephe yaratılmaması zaruridir» mukabelesinde

bulunuyordu.”[28]
-“4
Haziran akşamı Atatürkün sofrasında toplandık. Biraz neşeli idi, muhtelif
bahisler,

tarihten
misaller konuşuldu. Başvekile biraz fazlaca iltifatta bulundu ve şunları
söyledi:

«—
ÇOCUKLAR BEN ÖLÜRSEM İSMETİN ETRAFINDA TOPLANMALISINIZ

HAA..
FEVZİ PAŞANIN ANCAK REYİNDEN İSTİFADE EDERSİNİZ…»
[29]

-İNKILAPLAR
UĞRUNA ÖLEN SAYISI !!! Şimdi sizlere, Kemalistliğinden zerre şüphe edilemeyecek
bir kalem olan Falih Rıfkı Atay’dan bir iktibas yapacağız! İnkılâplar uğruna
katledilen 500.000 insan!! Bu millet Çanakkale’de 400bin, Yunan harbinde ise 10
bin şehid vermiştir! Ama inkılâplar için tamı tamına 500.000! “İrtica ile
boğuşmanın istilayı söküp atmaktan daha lâzım ve zor olduğunu belirtmek
isteriz. Onun içindir ki, Kurtuluş savaşındaki(10bin) can kaybının 50 kat
fazlasını irtica ile savaşta verildiğini hatırlatmak gerekir. (..) ”
[30]

MEHMET
ÖZÇELİK

26-05-2019


[1] SİYONİZM’İN OYUNLARI. Cemal
Anandol.Sh.8.

[2] Age.17.Bak. Yahudiler Dünyayı Nasıl
İstila Ediyorlar – Cevat Rifat Atilhan – sayfa: 216.

[3] Age.66-67.Bak. Simon Deutch,
Nihilist Partisi’nin önemli şeflerinden olup, ihtilal tertiplemek suçundan 13
yıl ağır sürgün cezasına 
çarptırılmıştır.

[4] Age. 244.

[5] TÜRKİYE’DE ANTİSEMİTİZM VE BÜYÜK
DOĞU DERGİSİ.Sh.95.

[6] Age.96.

[7] Age.98.

[8] Age.74.75.

[9] Age.112.

[10] Age.160.

[11] Age.162.

[12] Age.164.

[13] Age.166.

[14] Age.171.

[15] Mason Mahfili, t. y., Türkiye’de
Masonluk Tarihi.

[16] Habertürk,
2010. Atatürk Döneminde Masonluk ve Masonlarla İlişkilere Dair Bazı Arşiv
Belgeleri

Kemal
Özcan, Prof.Dr., NEÜ SBBF Tarih Bölümü, Prof., N.E.Univ. Historical
Department.Sh.3.

https://www.youtube.com/watch?v=PQNzn734i-U
https://www.youtube.com/watch?v=_UfCBG-TZb0

[17] Morning
Post gazetesi, 1920. Aktaran: Tamer Ayan, Atatürk ve Masonluk, Istanbul, 2008,
sayfa 127.

[18]
Tamer Ayan, Atatürk ve Masonluk, Istanbul, 2008, sayfa 159-161.

[19]
İlgili cümlenin ingilizcesi aynen şöyle: “In 1907, General Staff Salonika,
where he became member of C.U.P.
* and initiated into Free Masonry in the Italian Lodge.

Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde
Atatürk, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1979, cild 3, sayfa 96. (2. Baskı, cild 3,
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2000, sayfa 96, 97.) Ingiliz Arsivi. Foreign
Office 371/6465/E.1473.

Bütün
belgeleriyle Atatürkün mason olduğu isbat edilmektedir.

[20] C-2/112. TARiH-ıı.ı 9 3 1-İSTANBUL-DEVLET MATBAASI.

[21] Age.113.

[22] Age.114.

[23] http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/emirdag-lahikasi/nihai-vesika/277

[24] 10 YIL SAVAS 1912 -1922 V E ,S O N
R A S I»-Emekli Orgeneral
F A H R E T T İN ALTAY.Sh.408.

[25] Age.410-411.

[26] Age.412-413.

[27] Age.464-466.

[28]
Age.377.378. 10 YIL SAVAS 1912
-1922 V E ,S O N R A SI»-Emekli Orgeneral F A H R E T T İN
ALTAY.

[29]
Age.419.
https://belgelerlegercektarih.com/2012/07/07/m-kemal-ataturk-ayetle-alay-mi-ediyorataturkun-madam-corinnee-yazdigi-mektup/
https://m.youtube.com/watch?v=-YLyJkzEvfc&feature=youtu.be
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1658873684256803&id=100004025624000
http://www.akasyam.com/mobil/ataturk-o-gece-71614/
-Nükte ve Fıkralarla Atatürk –
Niyazi Ahmet Banoğlu Sh. 668-669.

[30] Falih
Rıfkı Atay Eski Saat, S. 330.
https://mobile.donanimhaber.com/falih-rifki-eski-saat–92654255