İSLAMCILIK VE İSLAMCI YAZARLAR ÜZERİNE

İSLAMCILIK
VE İSLAMCI YAZARLAR ÜZERİNE

İslamcı.
İslamcılık tabirleri; islamın siyasallaştırılan yüzü.

Slogan
ifade.

Modernist
bir düşünce tarsi.

İnkilapçı,
darbeci, harici ruhu.

Siyasal
İslam.

İslam’ın
içinden ziyade dış görünümü.

Ruhdan
ziyade maddesi.

Nefsin
sloganı, nefsi slogan.

Uyandırma
tarzı.

Ayrıştırma
aracı.

İran
ve mısır yapımı.

İslam’ın
yüzde birine yüzde doksan dokuz himmeti sarfetme.

Radikal
İslam. Ilımlı İslam ve İslam’ı sulandırma faaliyeti.

Siyasi
İslam.

Bütün
ve küll, İslam’ın cüz ve parçası.

İçi
tam doldurulmamış zahir ve zahiri ideoloji.

Selefiliğin
kılıfı.

İran
ve humeyni rüzgarının umut esintisi.

Aydın
ve akademisyen olmanın giydirilmiş deli gömleği.

Tekke
ve medrese yerine inşa edilen kurul ve kurum, farklılaşma akımı.

Gerektiğinde
Mücahit, gerektiğinde mutait.

Farklı
dil ve din yapısı.

Oluşturulan
düşmanla cihat.

Nefsinden
önce nefisleri ıslah faaliyeti.

İsmail
Kara-nın tesbitiyle;

“İslâmcılık
düşüncesi ve dini hareketlerin yükselişi ve gerileyişi ile cihad kavramının
güçlenmesi ve zayıflaması arasında çok yakın bir alaka var. Bu sadece
Türkiye’de değil bütün İslâm dünyasında böyledir. Genel bir değerlendirme
yapacaksak şunu söyleyebiliriz: Muhalif ve radikal damarların kuvvetli ve canlı
olduğu dönemlerde cihad yükseliş gösterir, sertleşir, küfre, emperyalizme,
zalim yöneticilere karşı gür bir ses olur; baskı dönemlerinde veya uyum ve
entegrasyonun hâkim çizgi olduğu zamanlarda cihad sloganları zayıflar,
sönükleşir veya küfürle/kâfirle değil de bir hadiste belirtildiği üzere insanın
kendisiyle, nefsiyle mücadele etmesine, mücahedeye dönüşür.

-Türkiye’de
de bir şekilde bu iki çizgiyi takip edebiliriz. II. Meşrutiyet ve Millî Mücadele
yıllarında cihad kavramı çok yükselişte idi, kâfirlere, işgalcilere, sömürgecilere
karşı en güçlü silahtı. Onlarca risale, yüzlerce makale, binlerce yazı ve haber
var o dönemde yazılmış ve yayınlanmış. Tek partili yıllarda artık canlı bir
kavram değildir, kullanılması meşru da değildir. 60’lı yıllarda radikal ve
entelektüalist İslamcılığın, ardından muhafazakâr-İslamcı siyasetin yükselişi
ile birlikte cihad da tekrar canlanacak. Bu yükselişi sağlayan yayınların,
kitap ve yazıların önemli bir kısmı Müslüman Kardeşler’den ve Cemaat-i
İslami’den yapılan tercümelerdir.

Bence
bu dönem 12 Eylül’le bitmiştir fakat İran devriminin de getirdiği
hareketlilikle 80’li yılların ortalarına kadar bir şekilde devam
edecektir. “

-Tatmin
etmeyici bir kelime islamcılık.

Sanki
İslam’ı dejenere aleti gibi kullanılmaktadır.

İslam’ı
yeni ve yeniden anlama çıkışı.

Bir
arayışın tezahürü.

Bir
tepki çıkışıdır.

İslam
devletini oluşturma çıkışı.

-Bu
konuda bir yazı kaleme almıştım.[1]

-Bir
tesbitte:” İslâmcılık anlayışı Mevdûdî’den Seyyid Kutub’a, Pakistan’dan
Mısır’a, Mısır’dan da Türkiye’ye geçmiştir. Kimi komplo teorilerine göre
1960’lı yıllarda komünizm tehlikesine karşı Seyyid Kutub gibi Müslüman
yazarların bazı kitapları MİT sayesinde Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
Türkiye’de modern İslâmcı düşünce, Namık Kemal ve Said Halim gibi son-emperyal
ve ön-ulusal devletler çağının önemli yerli Müslüman düşünürlerinin birikimine
yabancı olarak bu tercüme edebiyattan beslenmiştir. Ulus-devletinin totaliter
tabiatından dolayı bu tür bir ithal İslâmcılığın Mısır ve özellikle Türkiye
gibi Batı’nın doğrudan siyasî sömürgeciliğine uğramamış seküler Müslüman
ülkelerde “devrimci” olarak işlemesi hayli zordu.
Türkiye’de İslâmcılığın bitişinde bu mikro sebep yanında makro sebep de rol oynamıştır.
1991’de Soğuk Savaş devriyle birlikte küresel İslâmcılığın bitişi, Türkiye’de
zaten organik zemini olmayan İslâmcılığın da sonunu hazırlamıştır. AKP
iktidarı, siyasî İslâm’ın geldiği bu yol ayırımında sorulan kritik bir sorudan
doğmuştur. Dava, araç mı amaç mı, rejim mi siyaset mi, gerçekten bir “İslâm
devleti” mi, yoksa seküler bir
devlette söz sahibi olacak “Müslümanların hükümetini” mi kurma davasıdır?
Seküler bir düzende kültürel ve ekonomik hakları azamî ölçüde sağlayarak
Müslümanlar dâhil herkes için azamî adaleti gerçekleştirmek mümkün olamaz mı?
Zannediyorum AKP’nin bu vizyon değişikliği, özünde devlet tasavvuruna taalluk
etmektedir.” [2]

-İslamcı
yazarlara baktığımızda zaman zaman sarsıldıklarını, kayıp savrulduklarını
görmekteyiz.

Nitekim
bir çok zikzaklar çizen Ali Bulaç o islamcı söylemi içerisinde farklı çizgiler
çizmiştir.

Çünkü
bu islamcılık, dini islamcılıktan ziyade, siyasi islamcılık üzerine bina
edilmektedir.

İSLAMCI
YAZAR VE YAZARLAR

İslami
yazar ifadesi hep bana soğuk gelmiştir. Bir slogan, içi doldurulmayan, lafız
ağırlıklı, manada yetersiz  bir ifade.

Mesela
kaht-ı rical yani adamın olmadığı dönemde bazıları kurtarıcı gibi görülüp
bağlanıldı.

Mesela
Atasoy Müftüoğlu ne kadar istikameti bulmuştur?

Çünkü
nurculuğa saldırırken, nurculuğu fetöyle eş değerde tutarak, ölçüsüzce ve
ölçüsüzlükle, ölçü kurmaya çalışmaktadır.

Neo
nurculuk diye uydurduğu amerikancı nurculuk konusunda, Abd aleyhinde en fazla
kimin konuştuğunun farkında değil.

Nasipsiz
bir insan Atasoy Müftüoğlu…[3]

 -Bu
zat kültürlü ancak İrfan sahibi biri olmadığını bu olumsuz ve ayrımcı tavrıyla
göstermiş oldu.

Onun hakkında Mustafa Özcan şu tesbitte bulunur:

-“Sünni
mezhepleri tutanları tarihin derkenarına hapsederken aksine muhibbi olduğu İran
için bir şey demiyor. Herhalde ‘devrim yaptılar ve zafer elde ettiler bu kadarı
da haklarıdır’ diyor olabilir.”

“Berlusconi
gibi Atasoy Müftüoğlu da Kaddafi’ye sahip çıkıyor ve Kaddafi’nin batılılara
Afrika’yı dar ettiğini söylüyor. Kaddafi’ye kilitlenmiş vaziyette. Kaddafi
Batı’ya direniyormuş. Afrika merkezli işler görüyormuş. Allah aşkına Mübarek,
Ali Abdullah Salih ve Bin Ali ile dörtlü fotoğrafına hiç mi bakmadı?”[4]

 Deli
saçması gibi sağa sola saldıran bu zat, belliki bir yerlerden itibar ve alkış
bulmaya çalışıyor.

Egosunu
hizmet yerine hezimetleriyle tatmin etmeye çalışıyor.

-İran
devriminin ilk yılında oraya gittiğini söyleyen bu zat, belliki kurtuluşu orada
aradı. İran devrimini model gördü, heyecanlandırdı.

Teessüfle
ifade edeyim ki, Adıyaman’daki islamcı?! Bir vakıf bunun konuşmasına müsaade
etmiş, kendi haklarındaki ve eteklerindeki eski kirliliklerinin dökülmesine yol
açmış oldular. [5]

Belliki  birlik beraberliğe muhtaç olunan bir zamanda
1970- lerin İran ve humeynici kafası depreştirilmeye çalışılıyor.

Patavatsız
ve ölçüsüz çıkışlarıyla, 1970 -lerde kendisine sahip çıkılan bu zat, belliki
hala 70- lerde kalmış, ötesine geçememiş.

-Bediüzzaman’ın
Emirdağ lahikasında var dediği, -ABD İslam’ın garantisidir-, sözü tamamen
asılsız, mesnetsiz ve de tutarsızdır.

Belliki
yarım yamalak kulaktan duydugu şeyleri bile ifadeden aciz kalmaktadır.

Taş
atacağına aklı varsa Bediüzzaman-dan istifade etsin.

Basiretsizliğini
15 temmuzun seyrini değiştiren Halisdemire saldırısıyla göstermiş bu meczup…[6]

-Gerçekten
insanların hayatının sonuna kadar kendisini koruması güç bir durumdur.

Ve
de, başta istikameti elde etmemiş bir insandan da bundan başkası beklenmez.

Ömer
Halisdemir-e saldıranlarla aynı noktada birleştiğinin şuurunda değil.

Yaşlılıktan
mı acaba?

İstikametsizlikten
mi?

İrfansız
Kültürlülükten mi?

Benim
üzüntüm bu patavatsız kişiyi Adıyamanda islamcı?! bir derneğin davet edip, konuşturmasıdır.

Her
zamanda söylediğim gibi, bu zamanda en büyük hizmet şerlerin ve şerlilerin
defedilmesidir.. Kirlerinin temizlenmesidir.

MEHMET
ÖZÇELİK

27-04-2019


[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/03/i-s-l-a-m-c-i-l-i-k/

[2] NOTLAR KURAM VE DÜŞÜNCE DERGİSİ-SAYI
3 YIL 1 YAZ 2015. H.B. Aybakır. Sh.12.

[3] http://www.reddiyeler.com/detay.asp?haberID=607

https://www.google.com/amp/s/sehidim.wordpress.com/2011/10/07/atasoy-muftuoglu-roportaji-uzerine%25E2%2580%25A6/amp/

[4]https://www.risalehaber.com/esnemeden-kosan-adam-11379yy.htm

https://www.google.com/amp/s/sehidim.wordpress.com/2011/10/07/atasoy-muftuoglu-roportaji-uzerine%25E2%2580%25A6/amp/
https://www.google.com/amp/s/www.risalehaber.com/service/amp/atasoy-muftuoglu-omer-halisdemir-ve-said-nursiye-saldirdi-342697h.htm

[5]
http://www.ekrangazetesi.com/haber/16755/atasoy-muftuoglu-13-nisan-cumartesi-gunu-adiyamanda-farkindaligin-dilini-anlatiyor.html

[6] https://mobile.twitter.com/uzunabdurrahman/status/1070697190887211008

https://www.google.com.tr/search?q=site:https://risalehaber.com+Atasoy+M%C3%BCft%C3%BCo%C4%9Flu+&cad=h



AĞIR BİR İMTİHAN

AĞIR
BİR İMTİHAN

Evet
gerçekten ağır bir imtihan fetö mağduru olmak.

Hadi
insanın onlarla bir bağlantısı olsa neyse.. Haydi bütün bu kirlilikler ortaya
çıkmış olmasına rağmen hala ona sahiplenmiş olduğundan dolayı ceza almış ve
hapiste kalmış olsa, birçok mağduriyet yaşamış olsa neyse…

Ama
onunla hiçbir bağlantısı olmadığı, maddi ve manevi destekçisi bulunmadığı halde,
bununla beraber fetöcü olarak yaftalanmak belki de en az 2 yıl boyunca
ölümlerden dönmek, görevinden alınarak 2 yıl mağdur olmak, atlet satıp onun
bunun bahçesinde çalışmaya kadar giden mağduriyetler.

Bu
da yetmiyormuş gibi hastalıkların depreşmesi, kalp hastalığından dolayı ölümcül
hali yaşamış olması, hakikaten zor bir imtihan…

İşin
en kötü tarafı da hain olarak yaftalanmak, öyle görülmek, en yakın dostu tarafından
terk edilmek, daha önce evinin gölgesinde durup da sigara içen öğretmenlerin,
sonrasında onun evinin gölgesine bile yanaşmayarak, evinin önünde sigarasını
bile içmeden onu terketmek, o kişinin onlarla irtibatı olmadığını bildiği halde
yine ondan uzak durmak,- ola ki ben de onun gibi bir mağduriyet yaşar mıyım
diye- böyle bir tehlike düşüncesi içerisinde en sevdiği insanlardan uzak olmak,
ömür boyu yaftalanmak ve torunları, çocukları, çevresi, yakınları, akrabaları,
tanıyanları tarafından farklı bir gözle görülmekten daha büyük bir imtihan
varmıdır?

Bir
de bunu düşünün ki; kendi çocuğunun da içeriye girmiş olması, bununla beraber
düşünün ki; torunun da babasını aramış olması, ne kadar hazin bir hal,
gerçekten kendi sıkıntısı bir yana, çocuğun sıkıntısı, torunun sıkıntısı ve
aile çevrelerinin hepsinin sıkıntısı, maddi sıkıntı başlı başına bir sıkıntı
ama manevi sıkıntı altında bir eziklik hissederekten sıkılmak hakikaten acı bir
durumdur.

Her
ne kadar vicdanı rahat olsa da onlarla ilgisi olmadığını bilse de böyle bir
ağır imtihanın altında dayanabilmek hakikaten güç bir imtihan.

Bir
de kendisinin yüzünden yiğeninin kazandığı imtihanda kendisinin bu sorgusunun bitmemesinden
dolayı, yiğeninin göreve alınmaması…

Bunlar
yetmiyormuş gibi bir de Adalet mekanizmasında bulunan insanların, hakimlerin,
savcıların adeta karşısındakini cürmü-meşhut gibi gayet suçlu görmesi, hepsini
aynı kefeye koyarak aynı şekilde değerlendirmiş olması, belki de dinleme durumuna
dahi gitmemesi ve hepsini içeriye atmış olmanın vermiş olduğu gururu ile; -ben buraya
gelen herkesi içeriye attım, hiç kimse kalmadı-, demesi …

Bunlar
da hakikaten taşınılması güç bir imtihan, ağır bir imtihan.

Kişi
kendisinin bu duruma düştüğünü bir düşünsün!

Buna
rağmen emekliliği dolmuş olmasına rağmen ancak mağdur olmanın vermiş olduğu
acıyı her şeyin üzerinde bir acı olduğu için bundan Berat etmek istemesi,
kendisini temize çıkartmaya çalışması, Tabiri caizse emekli olup o yaftayı
üzerinde taşımak istememesi, -Bak gördün mü, demek ki onlarla irtibatı varmış
ki, hemen emekliye ayrıldı- gibi çeşitli isnadlardan korunmak için 2 yıl maddi
sıkıntı çekmesi. Ancak o manevi sıkıntının ağırlığı o maddi sıkıntıyı da
unutturduğu içindir ki, kendisini temize çıkartmak için çaba gösterip, her
türlü sıkıntıya göğüs germesi…

-Kendi
kendine;Hain miyim gerçekten, ben eğer hain olmuş olsa idim; 15 Temmuz’da
dışarıya ilk çıkanlardan olmazdım.

Hain
olsaydım her şeyimi feda ederek, o zorluklar içerisinde niye dışarıya çıkaydım?
Hain olmuş olsaydım o kendisine darbe yapılan Erdoğan’ı desteklemek amacıyla,
neden seçimlerde ona oy verdim? Eğer hain olmuş olsam, her gittiğim yerde onun
aleyhinde propaganda yapar, onu kötüler ve herkesi ona düşman olarak yönlendirirdim!
Sırf vatanıma, milletime, inancıma zarar gelmesin diye, geçici de olsa,
olmadığı halde bu ağır ithamları adeta kabul eder hale gelir oldum.

-İndirilen
ezan uygulaması, müzik uygulaması, araba uygulamaları ile adeta hiç alakası
olmadığı, bir dakika dahi, bir saniye dahi konuşmadığı halde ancak 45 defa
sinyal vermiş olması, bir kelimelik mesaj gitmemiş olmasına rağmen hakim
rahatlıkla ihanet kategorisine koyabiliyor, suçlu olarak değerlendirebiliyor. Devlet
bu konuda tedbir alması gerekmez miydi? Yani bu ulaşımlarını, bu tehlikelerin
önüne bir güvenlik uygulaması olaraktan buna önlem alınamaz mıydı?

Devlet
bugün gerçekten bu gibi insanların, mağdur olanların hakikaten korunması diğer
mağduriyetlerin önüne geçmesi için ve yine fetö’ye koz vermemek için ne yapıyor?
Hukuku hızlandırıyor mu?

By
Lock kullanan insanları gizlemek için adeta 500000 insanı da içerisine çeken,
kendisini onlar içerisinde gizleyen fetö’nün bu oyununu boşa çıkartmak gerekmez
mi? Mağdur olanların elinden tutulması gerekmez mi? Alt tabaka olan ibadet
tabakasına biraz daha yanaşıp, içerisinde samimi olanlar kazanılamaz mı?

-Fetö’den
uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmadığı herkesce malumdu. Kendisine kefil olunan
arkadaşlardan birisi esnaflığı bildiği için esnaflık yaparken, diğeri ise böyle
bir imkana sahip olmadığından mağduriyetler yaşadı. İç çamaşırı sattı,
başkasının bahçesinde çalıştı.

Her
yere sızmış olan fetö’nün, balla beslenen Feto’nün ekmeğine yağ sürmemek
amacıyla devlet hassas davranmalı, mağdur olanlara yaklaşmalı, onları himaye
etmelidir.

Eğer
devlet köklü çözümler almazsa, kendisini ileride bekleyen büyük tehlikeler var.
Zira by Lock ile büyük bir imkanı yakalayan, Litvanya’dan gidip servırdan
listeleri alan devletin ancak hassas davranarak içerisinden gerçek suçluları
ayırması lazım. Zira fetö gerçek suçluların içerisine katmış olduğu yüzbinlerce
insan ile gerçek darbe yapanları gizlemeye çalışmıştır.

-Onlarca
defa idamla yargılanan insanlar bugün dışarıda gezmektedirler. CHP’nin de
girişimi ile fetö’nün elebaşları olan insanların da affedilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne
başvurulmuş, onlar da aynı Ergenekon sanıkları gibi aynı akibete uğrayacakları
şimdiden görülmektedir.

Geçici
tedbirler, pansuman tedbirleri değil, köklü tedbirler alınmalıdır. Mesela darbe
yapanların yapmalarının önüne geçmek için idam tekrar getirilmeli, darbeye
teşebbüs edenler idam edilmelidir. Başörtüsü serbestliğine yönetmeliklerle
değil, devletin garantisi altında, Kanun ile garanti altına alınmalıdır.

Mağdur
olan ve edilenler, fetönun kıskacından kurtarılmalıdır.

Hain
olarak ölen ve öleceklerle, ihanetten uzak kalanlar aynı kefeye konulmamalıdır.

Adalet
zedelenmemelidir…

MEHMET
ÖZÇELİK

21-03-2019




MÜNAFİKUN SURESİ-MEHMET ÖZÇELİK




CUMA SURESİ-MEHMET ÖZÇELİK




KÜRT SOSYALİZMİ

KÜRT
SOSYALİZMİ

1970’lerin
Türk solve sosyalistleri bugün Kürt sol ve Sosyalist leri tarafından iktidara
taşınmaya, Ermeni Yahudi PKK el birliği ile aynı zamanda fetö perdesi altında
sol ve sağ birleştirerekten bir Sosyalist devlet kurulma yoluna gidiliyor. İyi
Parti’nin şemsiyesi altında farklı kesimlerin bir araya getirilerek Meral
akşener’in bir kısım farklı kesimleri de bir araya getirmek suretiyle adeta
Kürt sosyalisti iktidarı getirilmeye çalışılıyor. Bu pastadan bir yandan
Yahudiler, bir yandan Amerika, bir yandan Ermeni pastadan payını almak için her
türlü gayreti, fedakarlığı yerine getirmektedir.

-Gerçekten
tehlike büyüktür, tehlike münafıkane bir şekilde yerine getirilmektedir. Maalesef
masumane şekilde, bilmem ne kadar HDP -ye insan oy veriyor, aynı zamanda bu
parti Meşru bir parti diyerekten adeta kör olup görmeyerekden Erdoğan
düşmanlığı, kör olası bazı insanların gözünü kör etmesi neticesinde adeta açık
ve net olduğu halde dağ eşkiyasının HDP-yi istediği gibi kullanarak sosyalist
bir düşünce içerisinde, ateist bir düşünce içerisinde, ermeni bir yapı
içerisinde olduğu açık ve net iken, kör olasıca gözler, basiretsiz olan bu
gözler adeta bunu görmemekte, Erdoğan düşmanlığını sürdürmektedir.

-Yıllardır
aynı noktaya ateş açan, oklarını savuran insanlar; Erdoğan düşmanlığını o kadar
büyütdüler ki, gerçekten kendi kirliliklerini, kendi cinayetlerini, ihanetlerinin
üzerini çok rahatlıkla örtmeye çalıştılar.

Ahmak
dost olan saf gibi görünen ama hakikaten ihanetin içinde olan insanlar ise kör olup
görmediler. Bu körlüklerini aynı şekilde Erdoğan düşmanlığı içerisinde örtbas
etmeye çalıştılar.

Bilinmelidir
ki; Ahmak dost, akıllı düşmandan daha fazla zarar verir.

-Türkiye-nin
hizmetini ve büyümesini her türlü entrikalarla engelleyen batı, bunda başarılı
olamayınca arkasında bulunan 20 küsür devlet ve içteki ihanet şebekeleri ile
beraber bugün belediyelere taşınmakta, devletin farklı kesimlerinde bulunan
Kripto fetöcüler münafıkane yapılar devreye girerek gizli el ile sosyalizmi,
sol zihniyeti iktidara taşımaya çalışmaktadırlar.

-Ne
kadar hazindir ki 50 yıl önce komünizmle Mücadele Derneği kurup inançsızlıkla
mücadele ettiğini o perde altında yürüten fetö, bugün PKK’yı destekleyerek sol-Sosyalist-
Kürt sosyalizmi desteklemek suretiyle gizli olarak iktidara taşımaya
çalışmaktadır.

Ve
bunu Müslüman olduğunu söyleyen insanlar yine kör olası Erdoğan düşmanlığı
gözlerini kör etmesi neticesinde böyle bir Kürt sosyalizmine PKK’ya ve Haçlı
zihniyetine destek olmaktadırlar.

-Pkk-Hdp
ve ona oy verenleri masum ve de meşru gösterenlerin, ‘PKK terör örgütü
değildir’ diyen Fransız parlamenterden farkı yok hatta daha da menhus ve
menfurdur.[1]

HDP-
ye şu kadar oy veriliyor, meşrudur diyenler, komünizm derneğine mesrumu
diyecek, kurulu olan genelevlere meşru ve mubahmı diyecek, içki fabrikaları vs.?

-Binler
veyl olsun bu zihniyet ve bu zihniyeti besleyip destekleyenlere…[2]

-İnsaniyet
dünyasında deccaliyet, İslam dünyasında süfyaniyet ve mehdiyyet bir süreçtir.

Bu
mücadele kıyamete kadar devam edecek, taraflar yerini alacaktır.

-Kominist
partisi Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu Leningrada mı veya rusyaya mı kazandığı
için gidecek yoksa anıtkabire mi?

Ve neden?

*************

-At
izinin İt izini karıştığı şu zamanda; bir yandan milliyetçi olduğunu ve 1970
öncesinden beri birbiriyle mücadele edenler kavgayı bıraksalar neyse de, kendi
davasını –ne kadar bir davaysa- ayaklar altına alıp düşmanla ortaklık yapmakta,
soğan ve patatese memleketi ve değerlerini satan, kör olup da kısır ve kıt
kalarak bin yıl önce ecdadının yaptığı on binleri alan camileri görmeyerek,
Çamlıca camiini zaid gören zaidlerin sol yarık ağızlarıyla konuşmaları gibi,
gerçekten sayılamayacak derecede yüzlerde kirlilik ve lekelilikler artık gizli
kalmamaktadır.

-ABD’nin kanlı Ortadoğu planını 12 yıl önce anlatmış.

NATO eski komutanı Wesley Clark, 11 Eylül
saldırılarının ardından ard arda iç karışılıklara boğuşan ülkelerin nasıl bir
karmaşanın içerisine sürekleneceğini 12 yıl önce katıldığı bir televizyon
programında anlattığı görüntüler yeniden gündem oldu. Son dönemde Suriye, Libya
ve özellikle Sudan’da yapılan gösteriler yıllar önce ülkeleri yok etmek için
yapılan bir planın sonucu olduğunu gözler önüne serdi.[3]

Rus düşman
gösterilerek Nato-ya üye yapılan Türkiye, natonun kucağına oturtulmuş, her on
yılda bir darbe yapılarak ileri gitmesi engellenmiş, durdurulmuş, islam
dünyasına yönelmesi engellenmiştir.

Sağı, solu, fetöyü hep nato çatısında
teşkilatlandırarak darbe yapan nato ve dolayısıyla onu kontrol eden Abd; hep -bizim
çocuklar başardı- demiş ancak 15 Temmuz Fetö başarısızlığını hazmedemeyerek her
yönden saldırmaya başlamıştır.

15 Temmuz nato ve dolayısıyla abd ile aramızdaki
kırılma noktasını oluşturmaktadır.

Bizi savunmak için kurulup üye olduğumuz nato, bizim
için 80 yıldır hep savrulma olmuştur.

Bir yandan pkk/pyd- yi silahla destekleyerek, diğer
yandan içte pkk-ya belediyelerde yer açarak ve en büyük silah olarak kullandığı
patates ve soğandan tutunda, doları arttırarak saldırısını devam ettirmektedir.

Fetömü
devlete sızdı yoksa yüz yıllık Ergenekon ve fetöye Erdoğan’mı sızdı?

Sol Ergenekon ile sağ fetö ayağı derin devlet
tarafından kendisini garantiye almak amacıyla korunuyor ve kullanılıyordu.

Bugün CHP’nin başında Kılıçdaroğlu’nun kalması
sağlanıyor yoksa onun himayesi ve koruması altındakiler deşifre olabilir.

Yüz yıldır gizli ve aldatmakla iş görenler,
yüzlerindeki maskelerin düşmesiyle bunu açıktan sürdürmektedir.

Yüz yıllık gizli dinsiz komite, derin devlet kendisini
koruma çabası içerisine girdi.

Yüz yıldır Türkiye insanı aldatmakla yönetildi.

MEHMET ÖZÇELİK

26-04-2019


[1] https://m.youtube.com/watch?v=iK08zUbWyGk

[2] https://m.facebook.com/watch/?v=331029434216277&_rdr

[3] https://www.yenisafak.com/video-galeri/dunya/abdnin-kanli-ortadogu-planini-12-yil-once-anlatmis-2192682




HAYATIN NERESİNDEYİZ? HAYATTAMIYIZ?

HAYATIN
NERESİNDEYİZ? HAYATTAMIYIZ?

RUHUMUZ

İster
müslim ister gayri-müslim, ister ferden ferda ister toplu, ister cemaat, dernek
vesaire olsun, insanlar kendi dünyalarına baksınlar, ne ile mesguller?

Dünyaları
dünyayla mı, ukbaylamı, Rabbiylemi, yoksa gündelik, ceviz kabuğunu doldurmayan,
basit şeylerle mi meşgul edilmektedir.

Birde
buna bir ömrü düşünün!

Ne
kadarı işe yaramaktadır.

************

“Siz,
hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz
diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. “[1] 

Ne
büyük bir hakikattirki, insan yoktan var oluyor ve o vardan nice varlar var
oluyor ve o varlar kendi varlığından ve de varlıkların ve varlık sahibinin
varlığından haberdar oluyor.

-“ Hani
Rabbin meleklere, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan
yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen
saygı ile eğilin” demişti.”[2]

-Ve
nefaḣtu fîhi min rûhî – Ruhumdan ona üfledim.

Ve
nefahtu… Ben Üfledim-hayat verdim-Canlandırdım.Var edip varlığımdan ve
varlığından haberdar ettim. Varlıklarla iletişimini sağladım. Varlıkları onun
varlığından haberdar ettim.

Bir
üfürükle insan oldu.

O
üfürüğün ya sahibi?

O
üfürük hiç yok olur mu?

Ebediyetten
geri kalır mı?

-Min
ruhi. Ruhumdan.

Minallah..
Taraf-ı ilahiden.. İlahi canibten…

-Heme
ost değil, Heme ezost.

Herşey
O değil ancak herşey O’ndandır.

O’nun
ruhu hayatın kaynağı.

Herşeyin
esası.

O’nunla
beraber devam edecek olan, O’nun ruhuna nisbi ve sübuti olarak sahip olan
insan.

Kendi
ruhumuzla vahidi kıyasi, ölçü birimi olarak anlamaya çalışacağımız ezeli ve
ebedi ruh sahibini anlamaya çalışan bir insan ruhu.

Ruhum
sana hayran, sana kurbandır efendim.

Bir
ruh değil, bütün ruhlar sana fedadır efendim.

Hayatını
devam ettiren ve ettireceğine ruhlar aleminde söz veren ulvi ruhlar ile, bu
emaneti yüklenip ancak taşımaktan aciz kalıp pörsüyerek sönen süfli ruhlar.

Geldiği
yere dönen ve dönebilenlerle, dönemeyip yolda kalan, dökülüp sönen ruhlar.

-” Misafir ve Devesi:

Bir
kimse devesine binerek bir zata misafir gitse, gittiği yerde kendisi karşılanıp
eve dâvet edilir, devesi ise ahıra alınır. Deve eve giremez. Fa­kat ahırda -sahibinden
dolayı-
büyük bir ihtimam ve bakım görür.

Deveye
yapılan bu bakım ve ihtimam da bir cihette misafire yapılmış demektir ve onun
ayrıca teşekkürünü mucip olur.

Bizler de bu dünyaya misafir olarak
gelmiş bulunuyoruz. Diğer hayva­nat ise bizim devemiz mesabesindedir.

Cenâb-ı Hak, bütün hayvanları bir cihette bizim için
bakıp besliyor ve terbiye ediyor. Bu bakım ve terbiyeden dolayı da
ayrıca hamd ve şükürde bulunmamız lâzım gelmektedir.” (M. Kırkıncı)

-“ Hayatın Kıymeti ve Gayesi:

Hayatının son dakikalarını yaşadığını
bilen bir kimseye, bütün servetini verdiği takdirde ömrünün bir ay daha
uzayabileceği söylense, elbette ki hiç tereddüt etmeden bütün servetini
verecektir. Demek ki, bir ömür boyu kazanılan servet, bir ay ömre mukabil gelemiyor.

O hâlde, hayatımızın kıymetini bu
misâle göre ölçüp, ona göre değer­lendireceğiz.

Bir günü dünyalara değen ve göz,
kulak, dil, akıl
gibi küçük bir cihazı dahi kâinatla değişilmeyen insan
hayatı, elbette ki ebedî saadetin kazanıl­ması için verilmiştir. Dünyevî
işlerimiz ise, beşeriyet itibariyle ferdî veya içtimaî hayatımızın devamı için
yapmamız gereken birtakım faaliyetlerdir. Bu faaliyetler, hayatın gayesi
olamaz.

“İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesidir.” hakikatı­nın işaretiyle, insanı elma
ağacının başındaki bir elmaya teşbih ettiğimizde, şu hakikat kendini güneş gibi
gösterir: Bu meyve sadece kendini beslemek için yaratılmamıştır ve bu meyvenin
ağaç ötesi bir gayesi olacaktır.

Aynı şekilde, kâinat ağacının
başında duran insanın da
kâinat ötesi bir gayesi olacaktır. Böyle bir insanın yaratılışının gayesi, İman-ı
billâh, Mârifetullah, Muhabbetullah ve Cenâb-ı Hakk’a kulluk etmek
gibi ulvî maksatlardan başka ne ile izah edilebilir?” (M. Kırkıncı)

MEHMET
ÖZÇELİK

25-04-2019


[1] Nahl.
78.

[2] Hicr.28,29.




SEÇİMİN ARDINDAN –YORUMSUZ-

SEÇİMİN
ARDINDAN –YORUMSUZ-

-”CHP‘li Ekrem İmamoğlu, HDP‘nin
tutuklu eski genel başkanı
Selahattin Demirtaş ile ilgili skandal açıklamalara imza
attı. Selahattin Demirtaş’ın terör örgütü
PKK‘nın
çizgisinde yürüttüğü siyaset ve teröristbaşı için “Başkan APO’nun
heykelini dikeceğiz” gibi skandal sözleri daha dün gibi hatırlanırken
İmamoğlu, Demirtaş için “Gerçekten de barışçıl, uzlaşmacı ve evrensel
değerleri öne çıkaran dili vardı.” ifadesini kullandı.”[1]

-”CHP İstanbul İl
Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu‘nun
mazbata alması sonrası yaptığı Twitter paylaşımında Gezi terörizmine gönderme
yaptı. Kaftancıoğlu, paylaşımında “Gezi Parkına
da bahar gelmeye başlamış. Gezi’nin güzel gözlü çocuklarına selam olsun.”
ifadelerini kullandı.”[2]

-Khk ile atılanların tekrar kazanıp görev
verilmemesini hukuki ve ahlaki bulmayanlara cevabım şudur;

Bir hata yapılmışsa, hata devam ettirilip
değiştirilmesinmi? Hatada ısrarmı edilmeli? Sürdürülmelimi? Hukuk ve ahlakın
tanım ve ölçüsünün yapılması lazım.fazilet olan yanlışı sürdürmek değil,
yanlıştan dönmektir.

-Çürüyen
soğanlar:[3]  Balıkesir’in Edremit ilçesinde stoklanan ve
satılamayan soğanlar ortaya çıktı. 31 Mart seçimleri öncesi piyasadaki soğanları
iktidarı zorda bırakmak için stoklayanlar ve suni olarak soğan fiyatının
yükselmesine neden olan fırsatçılar deşifre oldu. Rantçılar tarafından
depolarda çürümeye terk edilen soğanlar, seçimin bitmesiyle birlikte piyasaya
sürüldü.[4]

-Bae-nin
oyunu. Çoklu oyun.

Türkiye’ye
yönelik 4 ayaklı kaos planı da açığa çıkartılmıştı.[5]

-Dün
Esenyurt’ta yakalanan iki BAE ajanının, Ortadoğu’nun kiralık katili olarak
anılan Muhammed Dahlan’a yakın olan Z.H ve S.S.’nin Birleşik Arap Emirlikleri
hesabına ajanlık yaptıkları tespit edildi.[6]

 -Haber7.com yazarı Taha Dağlı, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2 günlük performansını kaleme
kaldı. İBB’nin verilerinin kopyalatmaya çalışan İmamoğlu’nun bu hamlesindeki
tehlikeye dikkat çeken Dağlı, “kaşla göz arasında o veriler, başkalarının
eline geçmesin?” dedi.[7]

-Ankara’da
yönetimin 25 yıl sonra CHP’ye geçmesinin ardından Kılıçdaroğlu’nun Mansur
Yavaş’a ilk talimatı “heykel yap” oldu.[8]

-Ekrem.de
300 den fazla heykel yapacağını söylemişti.

Kimmiş
mürteci, kısır düşünceli, milletin malını çar çur edenler belli.

Allah
bu zihniyete fırsat vermesin.

Millete
hizmet değil, riyakarlık.

-Ekrem
İmamoğlu’nun mazbatasını aldığı 17 Nisan tarihinde İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü’nden; web sitelerinin videolarının hazırlanma
işi, medya bakım destek ve güncelleme işi, grafik hazırlama gibi işlemler için
İstanbul Dijital Medya Ticaret A.Ş’ye 13 milyon 629 bin TL’lik bir fatura
kesildiği iddia edildi.

*HDP’li
Siirt Belediye Başkanı Berivan Helen Işık, mazbatasını alır almaz ilk iş olarak
operasyonel jandarma birlikleri ile kamu kurumlarının bulunduğu Tillo ilçesinin
suyunu kesti. Siirt Belediyesi’ni arayan vatandaşlara ‘heyelan nedeniyle arıza
var’ denildiği ve suyun ne zaman verileceğinin söylenmediği öğrenildi.

HENDEK
OLAYLARINDA DA AYNI ŞEY YAŞANMIŞTI.[9]

-Eski
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef
alan çok sert bir açıklama yaptı. Davutoğlu “Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin
birinci derecede tarafı olarak seçim ortamının gerektirdiği yoğun ve çoğu zaman
da sert siyasi polemiklere girmek durumunda kalması, devlet geleneğimiz içinde
toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durması gereken Cumhurbaşkanlığı
kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşamasına yol
açmaktadır” ifadelerini kullandı.

Bu
insanlar gerçekten sadece vefasız değil, aynı zamanda basiretsiz insanlar.

Kimden
yana olup, kimin ve de kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünün şuurunda değiller.

-1970
lerin ahmak dostları bugün tekrar diriltilmeye çalışılıyor.

Sadece
bununla kalınmayıp teröristle aynı kabine konulup, PKK ve ona oy verenler masum
ve meşru gösterilmeye ve kabule zorlanıyor.

Basiretli
olunmalı. Küfre pirim verilmemeli. Şahıs kindarlığı altında çok zokalar
yutturuluyor.

Açıkçası
dindar olduğunu söyleyen şahıs ve partiler kire ve çamura değil, kana bulastırılıyor.

PKK
ya maddi manevi destek olanların Allah belasını versin..

-Kuran-ı
Kerime El Basarak Göreve Başlayan CHP’li Bolu Belediyesi 65’den fazla temizlik
işçisini Bugün İşten Çıkardı bir işçi intihara kalkıştı.[10]

-PKK’ya
teşekkürünü unutmadık.
[11]

-Seçim
sonrası PKK’dan CHP’ye talimat!: Açık açık ilan edin.

Terör
örgütü PKK elebaşı Duran Kalkan, CHP’nin HDP desteğiyle kazandığını söylerken
işbirliğinin daha ileriye taşınmasını istedi. Kalkan, “HDP ve CHP’nin ittifakı
daha fazla geliştirip alternatif yönetim örgütlemesi gerekir. Sandıkta halklar,
toplum, emekçiler bir araya geldi. CHP yöneticileri bu gerçeği iyi görmeliler”
dedi. [12]

MEHMET
ÖZÇELİK

24-04-2019


[1] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/04/18/ekrem-imamoglu-selahattin-demirtasi-ove-ove-bitiremedi

[2] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/04/18/canan-kaftancioglundan-skandal-gozler

[3] https://www.facebook.com/kavuncueysan/videos/437462660343489/

[4] http://video.haber7.com/video-galeri/138633-firsatcilarin-secim-oyunu-desifre-oldu-mallar-ellerinde-patladi

[5] http://m.haber7.com/dunya/haber/2853225-turkiyeye-karsi-atilan-her-adimin-arkasinda-o-cikiyor/?detay=2

[6] http://m.haber7.com/guncel/haber/2853189-yakalanan-casuslar-dahlanin-adami-cikti

http://m.haber7.com/guncel/haber/2853082-baeli-ajanlar-casusluk-sucundan-tutuklandi
http://m.haber7.com/dunya/haber/2853138-ajanlari-yakalandi-bae-ve-suudi-arabistan-harekete-gecti

[7] http://m.haber7.com/guncel/haber/2853265-imamoglunun-2-gunluk-performansi

[8] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2853239-kilicdaroglundan-yavasa-ankara-icin-ilk-talimat-heykel-yapin

[9] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2853491-hdpli-belediyenin-ilk-isi-askerin-suyunu-kesmek-oldu/?detay=2

[10] https://www.facebook.com/1204145549699086/posts/2242302752550022/

[11] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=582095202297766&id=277812196059403

[12] http://www.haber7.com/guncel/haber/2854043-secim-sonrasi-pkkdan-chpye-talimat-acik-acik-ilan-edin




SEÇİLMİŞ RUHLAR

SEÇİLMİŞ
RUHLAR

Seçkin
ruhlar… Seçilmiş ruhlar… Üstün ve geldiği yere yakışan ve yükselen ruhlar.

-Evren
sürekli hareket halindedir.

Mekan,
cisim, zaman, hareket…

Zaman
bir sayactır. Hareketin madde üzerindeki sayımıdır.

Eşyanın
var oluş sürecidir.

Eşya
zaman şeridine takılmıştır.

Başlangıcı
olan zamanın sonuda vardır.

Gelecek
zamana pi sayısı konularak sonsuza aday kılınabilir.

Sonsuz
olmaz, namzet olur.

Buda
bil-fiil değil, bil-kuvve olmuş olur.

*****************

Bilgi
dört terimle soruşturulur.

Hel-Mıdır,
Ma- Nedir, Eyyü- Hangisidir, ve Lime-Niçindir.

Hz.
Ali-nin ifadesiyle, eğer bu sorular olmasaydı, ilim olmazdı.

-Boşluk,
kendisinde bir şeyin yani varlığın yer tutmadığı mekana denir.

-Evrenin
dışında zaman, mekan ve cisim yoktur.

Olmuş
olsaydı bunlar da yaratıcı gibi sonsuz olurdu.

-O
vardı hiçbir şey yoktu.

O’nun
var olup da var etmesiyle varlıklar vücuda çıktılar.

-Cisimde
canlılığın mahiyeti denilen şey nefistir.

Nefis
cisim değildir.

-Kainat
Allah’ın kontrolündedir.

-Hâkim
Allah’tır.

Eşya
mahkumdur.

*********************     

İnsanı
bir gemiye benzetecek olursak; Geminin motoru kalp, dümeni akıl, pusula Kur’an,
buhar kazanı nefis, yolcular organlarımız, geminin iskeleti vücut yapımız,
kaptan ruhumuz, hep birlikte uzay okyanusunda yüzmektedir.

-İnsan
dünyaya 40 yaşında olarak gelip öylede sabit kalsaydı, ne eşyayı nede kendisini
tanıyamaz ve anlayamazdı.

Ve
bu tekamül ve gelisimide yakalayamazdı.

Herşey
Heme ost değil, Heme ezosttur.

Yani
herşey O değil, O’ndandır.

Minallah
ilallah.

Herşey
O’ndan yine O’nadır.

**************

Çok
yükseklerden süzülüp gelen gururlu ve nazlı bir güvercin sana kondu.

Ruh
bedene hayat vermek ve onu yönetmek üzere kendi kutsal aleminden gururlu ve
nazlı bir güvercin gibi süzülerek dünyaya inip ten kafesine konuk oldu.

-Yücelerden
sana gururlu, nazlı

Bir
güvercin indi, bülbül avazlı

Elçisi
mi Rabb’in, yoksa nuru mu?

Hayatın
esrârı hep onda gizli.

-İsteksiz
olarak seninle ilişki kurduysa da, herhalde senden ayrılması ona ağır gelecek
ve acıyla kıvranacaktır. Ruh kendi ana yurdunda mutlu bir hayat sürerken,
isteksiz olarak dünyaya inip, bedenle ilişki kurduktan sonra ona alıştı ve
artık ondan ayrılmak istemedi. Ne var ki ölümle birlikte bedenden ayrılmak Ruha
çok acı gelecektir.

İndiği
haneyi zamanla tanır alışamaz. Önce soğuk davranır. Nihayet benimser. Ten
kafesini ayrılırken bu kez ağlar kıvranır.

-Letafet
mi güzel madde mi iyi

Ne
arar kafeste bilmem ki neyi

Özgürlüğü
tadan bu zavallı kuş 

Nasıl
sevdi hayret bu viraneyi…

-İnerken
Allah’a verdiği sözü

unutup
kirlenmiş tertemiz özü

Hatırlamaz
olmuş ana yurdunu

Şimdi
melül mahzun, solgundur yüzü…

-Kendi
aleminden ne kadar ırak

Şimdi
beden ona geçici durak

Bitek
olsa hani yine gam değil

Kupkuru
bir iklim topraksa çorak…

-Ruhmu
cesed ve nefsi terbiye etti yoksa nefis ve beden mi ruhu bozdu?

-Ulvi
alemlerden gelip de süfli alemde bulunan nefisle evlenen ruhun durumu şuna
benziyor;

-Bir
beldenin soylu olan birisi, o beldede bulunan bir çingene ile evlenir. O
çingene her sabah buna mükellef sofrasını hazırlar ancak bir türlü kocası ile
oturup da kendisi yemez. Birgün bu durumu öğrenmek üzere çıkıyor gibi yapan o
soylu kişi, karısının durumunu gözetlemeye başlar.

Bakarki
karısı mutfağın muhtelif yerlerine tabakları koymuş, almış olduğu yiyecekleri o
tabakların karşısına geçerek; Allah rızası için biraz yiyecek, Allah rızası
için biraz yiyecek, diyerek sermiş olduğu mutfağa boş tabakları bu şekilde
dilenerek, dilenme neticesinde her birine koyar. Ondan sonra geçer ve sofranın
başında oturup yemeye başlar.

-Elbetteki
herkes kendi tiynetinin gereğini yapacaktır. Tin suresinde de buyurulduğu gibi;
nefis ya ala-yı illiyyine çıkacak, geldiği yere gidecek ya da esfel-i safiline
düşüp nefsin bulunduğu yere düşecektir.

Böylece
ruhun önünde iki yol var; ya nefis gibi sefil bir duruma düşecek, onun peşini
takip edecek, onun yolunda gidecek veya o nefsi alarak sonsuzluk alemlerin de
gezdirecek, kendisine tâbi kılacaktır.

İnsan
bu iki sınavla karşı karşıyadır.

-Sefih
ve rezil birisi hocaya sorar; hocam cennette bana ne kadar huri verilecek?

Hoca
adama sorar; evladım senin evlenecek çağa gelmiş kızın var mıdır?

O
da, -evet hocam- der.

Peki,
onu bir öküz istiyor, verir misin der.

Hocam
öyle şey olur mu, der.

Bunun
üzerine Hoca yine taşı gediğine koyar ve;

-Elbette
Allah da cennette bulunan hurilerini öküzlere vermez…

-Cennet
ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değildir…

MEHMET
ÖZÇELİK

20-04-2019




43-SAF SURESİ-MEHMET ÖZÇELİK




KÂİNAT BENDE

KÂİNAT
BENDE

Kâinat
mı ben de yoksa ben mi kâinattayım?

Hz.
Ali’nin: “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende
gizlidir.”

Nokta
olan insan, dev kâinatı kara nokta ve girdap gibi içine almakta ve yutmakta
hatta karnı bile ağrımamaktadır.

Ana
karnından dünyaya bakıp değerlendiren çocuk gibi. Alemi ve alemleri, tüm kainat
ve evreni aynen o çocuk gibi değerlendirmekte, bunlara anahtar deliğinden
bakmaktadır.

Kâinatta
nokta olan bu insan, sahilde bir kum, okyanusta bir damla olan insan vüs’ati
nisbetinde anlamakta ancak idrak ve ihata edememektedir.

Sınırlı
hesap makinasına sahip olan bu insan, sınırsız ve sonsuz rakamlarda işlemleri
yapmakta zorlanmaktadır.

Madden
bu hesapların içerisinden çıkamayan insan, sanal alemde buna çözüm üretmeye
çalışmaktadır.

İnsan
ruhu bu alemlerde seyahat etmeye müsait olarak yaratılmıştır.

Bedeni
peşine katan ruh, duygularıyla bu alemleri keşfetmekte, aklıyla anlamakta,
kalbiyle yerini harita gibi tesbit etmekte, göz penceresiyle seyredip, kulakla dinlemekte,
konuşarak iletişim kurmakta, elle kucaklayıp ve ayaklarıyla mesafeleri katederek
adeta duygularıyla hulâsa olan alemleri tafsil etmektedir.

Allah
ile alem arasında en kapsamlı irtibat noktasıdır.

Kâinat
insan noktasında cem edilmiştir.

Alem
bizde gizlidir.

Bizler
alemde dağınık halde bulunmaktayız.

Kenzi
Mahfinin anahtarı olan insan, kendiside bilinmez bir kenzi mahfidir.

-Kâinat ilahi bir kitap, Rabbani bir
hitaptır. Ve ilahi bir lafızdır.

Manası insanda mündemiç ve gizlidir.

İnsan onu okumak ve keşfetmek için
var edilmiştir.

-İnsanın ilham kaynakları son
nefesine kadar açıktır

Ancak imanındaki ve amelindeki
zafiyet, fikrindeki sönüklük, yeme içmelerindeki haramiyet, işlediği günahlar o
kanalları tıkamakta ve sekteye uğratmaktadır.

-Yavuz’un hocası İbni Kemal bir gün
öğrencilerine ders verirken kendisinde bir gurur hisseder. Bunu farkeden
öğrencisi hocasına sorar;

Hocam, dünyamızın kâinat içerisindeki
yeri nedir.

Hoca da, böyle bir soru mu olur.
Elbette hiçtirler.

Mesela Hocam, olacak olursa ne gibi
olabilir.

İbni Kemal; dünyamızın kâinat
içerisinde bir kum tanesi kadar olduğunu söyler.

Bunun üzerine öğrencisi adeta taşı
gediğine koyarak hocasına şöyle der;

Hocam, o noktanın içerisinde
kendinizin yerini gösterir misiniz?

-Terkte visal vardır. Maddeyi terk
ile manaya vusul gerçekleşir.

– Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i
hestî, terk-i terk”

-Ana
karnından geldik pazara/ Kefen aldık girdik mezara.

-Kıssa: “Nefsin Adi Bir Bahanesi

Bir talebe, okula gitmediği takdirde
sınıfta kalacağını bildiği için, okuluna muntazam devam ediyor ve derslerine
çalışıyor. “Kaderim nasılsa öyle
olur.” deyip okula devam etmeme cihetine gitmiyor.

Aynı talebe, namaz mevzuuna gelince: “Kaderimde varsa kılarım.”
deyip kadere yapışıyor ve namazdan kaçıyor. Bu hâl, namaz kılmamak için nefs-i
emmâre tarafından uydurulmuş adi bir bahaneden başka bir şey değildir.

Dünyaya Sığmayan İnsan

Farz-ı muhal olarak, bir insan
Karadeniz’den çok daha büyük bir balık görse, bu balığın o denizin çok fevkinde
diğer bir denize ait olduğuna derhal hükmedecektir.

Aynı şekilde, insanın istidatları da
dünyaya sığmamakta ve bu dünya insanı tatmin etmemektedir. O hâlde bu insan
balığı âhireti göstermektedir ve oraya namzeddir.

İnsandaki akıl, hafıza, göz, kulak,
dil gibi terazilerle, bunların tarttıkları şeyleri mukayese ettiğimizde,
terazilerden birinin tartılan şeylerden daha kıymettar olduğunu görürüz. Yani,
insanın herhangi bir aletiyle kazandığı dünyevî zevk ve lezzetler, o âletin
kıymetine değmiyor.

Demek ki bu teraziler yalnız bu fâni işler için verilmemiştir. O hâlde
bunların yüzünü ebedî âleme çevirmemiz lâzımdır.” (M. Kırkıncı)

MEHMET
ÖZÇELİK

18-04-2019




İNSAN PROJESİ

İNSAN
PROJESİ

“İnsan (henüz) anılır bir şey
değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.”[1]
İnsan projesi uzun zaman aldı.

Zaman
şeridinin yaratılıp, insanın o seride ve halkaya takılması uzun zaman aldı.

Hem
alt yapısının yapılmasının lüzumu hemde son model özelliğe sahip olması, onun
en sonda vücuda çıkmasına sebep oldu.

Anılmaya
değer bir varlık değilken anılır oldu.

Kıymet
buldu, kıymetlendirdi.

-10
yaşında olan 11 sene önce yoktu.

60
yaşındaki 61 sene öncesinde yoktu.

Ve
şu anda olmayanı bir düşünün? Daha vücuda çıkmadı.

Birde
yaratmanın son bulup, yaratılmayacakları düşünün?

Ezeli
olan bir yaratıcının varlığında bugün var olduk.

Gerçi
sonsuzun içerisinde hangi noktada olursak olalım, her noktaya da aynı
uzaklıktayız demektir.

Geç
kalınmış değil ancak proje ve oluşum bize göre uzun zaman almıştır.

Geç-lik
ve erken-lik zaman şeridine ve bize göredir.

Benim
olmamam bir kayıp olurdu ancak – haşa- Allah’ın olmaması her şeyin kaybı
olurdu.

İyi
ki O var imiş. Aksini düşünmek ise her şeyi bitirmektir ve yok etmektir.

-Beni
yaratmak mecburiyetindemi?

Elbette
hayır.

-Yaratmasaydı
itiraz hakkım olur muydu?

Hak
bir alacaktan ileri gelir. Benim O’ndan bir alacağım yokki hakkım olsun.

Hem
olmayan bir şey nasıl itiraz etsin ve kimi kime şikayet etsin?

-Beni
ihtiyaçtan veya çalıştırmak için mi yarattı?

Elbette
hayır. Zaten sayısız melekleri ve iş yapacak varlıkları var.

Zaten
işleri yapmayada ve onlarada  ihtiyacı
yok.

O
bir emirle yapar. –Ol- der her şey oluverir.

-“Emanet Mermiler

Bir asker, kendisine sayı ile teslim
edilen mermileri, kumandanın izin vermediği yerlere boşuna harcadığında ceza
gördüğü gibi, onları düşman askeri yerine kendi silâh arkadaşlarına karşı
kullandığı takdirde ise cezası kat kat ziyade olur.

İşte, bizim ömrümüzün her bir
saati veya dakikası da Allah tarafından sarfedilecek saha belirtilerek verilmiş
birer mermi hükmündedir. Bu emanet mermileri malâyânî şeylere ve İslâm’ın
nehyettiği sahalar­da kullanmaktan, kat’iyyetle içtinâb etmemiz icab
etmektedir.

Yukarıda verilen mermi misâlini
genişleterek, göz dürbününe, ceset el­bisesine ve insandaki sair cihazlara
tatbik edebilirsiniz…

Başıboş Değiliz

Yüz tane koyunu olan bir adam,
bunları başıboş bırakmayıp, bir çoban tutmak suretiyle onları hem başkalarının
tarlasına girmekten menediyor ve hem de hırsız ellerden ve kurtlardan
muhafazaya çalışıyor.

İnsanlar, değil koyunlarını,
tavuklarını dahi başıboş bırakmıyorlar.

Tavukların başıboş olmayacağını
bilen bir insan, nasıl oluyor da ken­disinin başıboş olduğunu zannedebiliyor?

Ve yine, tavuklarına hassasiyet
gösteren insan, nasıl oluyor da Hakîm-i Zülcelâl’in, insanları başıboş bıra­kacağına
ihtimal verebiliyor? “(M.Kırkıncı)

MEHMET
ÖZÇELİK

18-04-2019


[1] İnsan.1.




HER ŞEY BENDE GİZLİ

HER
ŞEY BENDE GİZLİ

Ben..benim..beni..bana
aid..benimle..benimki..benimse?..

Benden
sorulur..benim alanım..ben yoksam oda yok..benle var oldu..

Beni
benden sorman ben ben degilem
Bir ben vardir bende benden içeru.

Öz..özüm..öze
aid..özle..

Hadiste;Kendini
bilen, Rabbini bilir.

Ben
alemde bir noktayım..alem bende bir noktadır.

Hadis-i
Kudside: Ben gizli bir hazine idim, mahlukatı yarattım taki kendimi bileyim ve
bildireyim.

Nokta
olan ben, sonsuz olan Rabbe ayna..

O
kendisinde ve kendisi O’nda…

O’nun
en büyük projesi olan Ben…

Hadis-i
Kudside: Ben yer ve göğe sığmam, mümin kulumun kalbine sığarım.

Kâinata
sığmayan, ezeli ve de ebedi olan Rab, insanda mündemiçtir.

Enede
bulunan Rabb..

Ene
ile bilinen bir Rab..

Madde
ve manasıyla enede cem olmuş bir varlık..

Kâinatın
iki yüzü, tek yüz olan enede..

Ben
vary a ben…

İşte
o ben..

Her
şeyi yutan denizlerdeki girdap ene.

Semadaki
yıldızları yutan kara delik ene..

Vahid-i
kıyasi olan ene.

Tam
bir ölçü birimi..

Sonsuzu
ölçen, -tabiri caizse- tartan ve takdir eden bir ene..

Ene-Ben
ve Benlik;Şeytanı çıldırtan..ağır gelen..kontrolden çıkaran..saptıran ve
sapıtan..sonradan görmüş..kaliteyi ortaya çıkaran..Ayrıştıran iyot..Sahibine
dost değil rakip olan..esfele atan..kararan ve karartan..Rabden kaçan..varı yok
eden..şımarık..ayyaş.. kopuk.. kömür.. zulmet..

Ene-Ben
ve Benlik;A’laya yücelten,Rabbe dost olan ene..yola koyan..ebede namzet
kılan..ebedi nura makes..Rabbe kaçan..Her şeyi tanıyan ve varlık siciline
kaydeden..Yokluktan vücuda çıkmaya ve çıkarmaya vesile..mütevazi..değerler
manzumesi.. elmas..nur..

Seni
sen yapan ben…

Bendeki
sen..

Sendeki
ben..

Sen-li
ben-li..

Kolkola
senle ben..

Minallah..İlallah..

O’ndan
yine O’na giden ben ve sen…

O’nda
kendini bulan Ben..

-“Ey
huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine
dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!”
[1]

Yevme
lâ yenfe’u mâlun ve lâ benûn illâ men etâllâhe bi kalbin selîm.

O
gün, ne mal fayda verir, ne oğullar ancak Allah’a selîm bir kalb ile varan
başka.”[2]

-Sanma
ey hâce ki senden zer-u sîm isterler. 

“Yevme
la yenfe’u”da “kalb-i selîm” isterler.

Berzah-i
havf u recâdan geçe gör nâ-kâm ol. 

Dem-i
âhirde ne ümmîd ü ne bîm isterler. 

Unutup
bildiğini ârif isen nâdân ol. 

Bezm-i
vahdetde ne ilm u ne âlim isterler. 

Âlem-i
bî-meh ü hurşîd ü felekde hergiz. 

Ne
mühendis ne müneccim ne hakîm isterler. 

Harem-i
ma’nîye bîgâneye yol vermezler. 

Âşinâ-yı
ezelî yâr-ı kadîm isterler. 

Sâkin-i
dergeh-i teslîm-i rızâ ol dâim. 

Ber-murâd
itmeğe hizmetde mukîm isterler. 

Dergeh-i
fakra varıp dirliğini arz etme. 

Anda
hergiz ne sipâhî ne zaîm isterler. 

Âşık
ol şerbet-i vasl ister isen kim âşık. 

Çâresiz
derd arayıp renc-i elîm isterler. 

Ni’met-i
zâhire dil-beste olan gürsineler. 

Müzd
nân-pâreye cennât-i na’îm isterler.

Kible-i
ma’nîyi fehm eylemeyen kec-revler. 

Sehv
ile secde edip ecr-i ‘azîm isterler. 

Ezber
et kıssa-i esrâr-i dili ey Rûhî. 

Hâzır
ol “bezm-i ilâhî”de nedîm isterler.

-” Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile
geldi. “
[3]

-Sanma şâhım
/ herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur

Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol
/ ağyâr olur
Sâdıkâne / belki
ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr
olur / serdâr olur. Yavuz Sultan Selim Han.

-Ene O’na yârdır.

O Eneye Serdar ve Sertaçtır.

MEHMET
ÖZÇELİK

31-03-2019


[1] Fecr.27-30.

[2] Şuara. 89.

[3] Saffat.84.




HERŞEY İFŞA OLUYOR

HERŞEY
İFŞA OLUYOR

Ahiret
ve hesap günü her şeyin fâş olulp, ifşa olduğu gündür.

Allah
bu ahirzamanda insanların ve toplumların kirlerini ortaya döküyor.

Allah
insanlara fırsat veriyor ta ki içlerindeki gerçek niyeti fiiliyatlarıyla ortaya
döksünler.

-Fransa
ve avrupanın gizlemeye çalıştığı tüm kir ve lekeleri ortaya çıkıyor.

-Fetönün
elli yıllık oyunu açığa çıkıyor.

-Keşke
bu insanlar ölmeden pislikleri ortaya çıksa. Tıpkı, Kimse kızmasın kendimi
yazdım, diyen Hasan Cemal.in yalanları gibi…

-Ve
de; “ÇÖLAŞAN EVRAKLARI SATIYORMUŞ:

DPT’de
grup başkanı iken Emin Çölaşan da DPT’de uzman yardımcısı olarak çalışıyordu.
Bir ara baktık ki bizim bütün evraklar Cumhuriyet gazetesinde çıkmaya başladı.
Evrakları kimin verdiğini bulamıyorduk. Bunun için ben bir teklifte bulundum.
Bir tane gizli evrakı, var olan 4 dairemize birer harfini değiştirerek verelim.
O zaman evrakları kimin sızdırdığını kolaylıkla buluruz. Evrakları dağıttık,
ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde Sosyal Planlama’ya gönderdiğimiz evrak
yayınlandı. Sosyal Planlama Daire Başkanı Nevzat Yalçıntaş’a evrakın kendi
dairesinden çıktığını söyledik. O da evrakın akışından hangi şubeden çıktığını
tespit etti. Evrakları Çölaşan’ın çıkardığı tespit edildi. Cumhuriyet
gazetesinin sahibi de Çölaşan’ın evrakları para karşılığı sattığını itiraf
etti…”[1]


PKK’ya 1 milyar dollar,

Suriye’de
Ayn el-Arab savaşının ilk günlerinden itibaren PKK ile yakın ilişki kurmaya
başlayan BAE ve Suudi Arabistan’ın bugüne kadar terör örgütüne 1 milyar dolar
kaynak aktardığı ortaya çıktı.

PKK’ya
giden silah ve cephanelerde BAE ve Suudi Arabistan imzası.”[2]

-“Yunan
Themanews isimli internet sitesi, CHP’li belediye başkan adayı
için “Ekrem İmamoğlu: İstanbul’u fetheden Yunan” başlığını
attı. İmamoğlu’nun Trabzonlu olduğunu ve kökenlerinin Pontus olduğunu yazan
haber sitesi, “Pontus kökenleri taşıyan ve Yunanca konuşan
Konstantinapolis’in yeni belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın en güçlü olduğu ve kendi adayı Binali Yıldırım’ı desteklediği
İstanbul’un fatihi oldu” ifadelerini kullandı.”[3]

-Yunanistan basını zevkten dört köşe: Ayasofya’nın
intikamı alındı.

-Türkiye’deki yerel seçimleri takip eden Yunan basını,
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İzmir, Ankara ve İstanbul’u kaybettiğini belirterek “Ayasofya’nın
intikamı” manşetleri attı.

İstanbul’un henüz belirlenmeyen İBB başkanını CHP’den
olduğunu belirten Yunan basını, “Türkler Ayasofya’nın intikamını
aldı” şeklinde manşetler attı.[4]

-Sürekli kendisini gündemde tutarak Türkiye-yi suçlu
göstermeye çalışan Ermeniler, yaptıkları zulümleri gizlemeye çalışsalar da
tarih onları yalanlamaktadır.[5]

-Ermeni Patrik Genel Vekili Ateşyan, Tunceli’nin yüzde
90’ı belki dönme Ermeni’dir dedi.[6]

-Aram Ateşyan: Türkiye’de binin üstünde gizli ermeni
var.[7]

FETÖ tutukluları
tercihini CHP’den yana yaptı,

Fetullahçı Terör Örgütü üyelerinin de tutuklu
bulunduğu Sincan ve Silivri Ceza İnfaz Kurumları yerleşkelerindeki
cezaevlerinde en fazla oy CHP’ye çıktı.[8]

-Bu yapı samimi ve idealist olmayıp, münafık bir yapı
olduğunu her vesile ile göstermiştir.

-FETÖ’nün Jandarma’daki imamlarından Orhan B.,
askerlerle ankesörlü telefondan haberleşme talimatının 2006 yılında verildiğini
anlattı. Şüpheli B., FETÖ karşıtı askerlere kumpas kurularak uygunsuz
görüntülerinin kayda alındığını ve internet sitesinde yayımlanarak ihraç
edilmelerinin sağlandığını belirtti.[9]

-Kripto fetoculer devrede.

-Dağdan gelen destek gayet açıktır, gizlenmemiştir.[10]

-PKK İSİM VERMEDEN MİLLET İTTİFAKINA YENİ MESAJ
GÖNDERDİ

PKK sözde yöneticisi Ronahi Serhat; “Türkiye ve Kürdistan halklarına”
diyrerek yaptığı açıklamada seçimlerde açık bir şekilde desteklediği Millet
İttifakına ve terör örgütü yandaşlarına “Bu iktidar yıkılmalı” mesajı
gönderdi. Terör örgütü PKK “Bu yerel seçim sonuçlarıyla her şey hal
olmuyor.” diyerek terörist başı Öcalan’ın serbest bırakılması için
başlatılan açlık grevleri ve tutuklu olan teröristlere destek olunması çağrısı
yaptı. [11]

İşte gör,
PKK ağzı Yahudi ağzı,

-Vadedilmis toprakların piyonları.[12]

-Kim kime verdiğinin hesabını ve sorgusunu yapsın.
Neymiş bedeli görsün. İşte İşte Chp’nin gerçek yüzü ! Torbalı belediye başkanı
İsmail Uygur’un ilk icraatı , Torbalı Meydanında bulunan Şehit Ömer
Halisdemir’in resmini sökmek oldu ! Bir mesaj bu değilmi?[13]

-Davutoğlu-nun tercihi neticesinde eğer mit müsteşarı
Hakan Fidan milletvekili olup görevinden alınarak, yerine başka birinin tayin
edilmesi halinde 15 temmuz işgal ve darbesi başarılı olabilirdi.

Erdoğan’ı başarılı kılan genelde uygun yere uygun
kişileri atamasıdır.

Davutoğlu çok büyük yanlış yaptiydi.

Erdoğan’ın müdahalesiyle yanlıştan dönüldü.

-İnançlı insanların elleri ve dillerinin bağlanması
menfi insanların ve Adnan Oktar gibilerin gelişip büyümesine ve de taraftar
bulmasına neden oluyor.

-”Dersim Tunceli bölgesi çok karışık bir halde eşkiya
hareketleri ile çalkalanıyordu. Hükümet askeri bir kuvvetle oraya giderek
tertibat yapmasını Mare­şale bildirmiş. Erzurumda da askerlerin isyan ettiğini,
subayların Bayburt a kaçtıklarını duymuştuk. Mareşal beni çağırtarak şu emri
verdi.
«— Erzurum-daki piyade alayını Tunceli harekâtına götürmek bahanesi ile burava
istedim. Yarından itibaren her gün bir taburu gelecek. Çavuşlar kumandasında
yola
çıkarıldılar. Buradaki alaydan hazırlanan bir bölükle bir makinalı tüfek ve bir
dağ topunu yarın sabah emrinize alarak Erzurum yolunun şehre girdiği cirit
meydanının
beşyüz metre kadar kuzeyinde bağlar arasındaki çukurlara gizlice
yerleştireceksiniz. Başka bir tabur mızıka takı­mı ile gelenleri cirit
meydanında karşılayacak. Ben de sonra gelirim. Erzurum dan gelecek tabur isyan
eder ateş patlarsa siz üzerlerine ateş, açarak onları İMHA edeceksiniz. Eğer
birşey yapmayıp dize gelirlerse sizin vazifeniz bitmiş olacak. Yani ve öbür gün’
‘gelecek olan taburlara karşı da aynı tertibi kullanacaksınız ariladmızmı… ?»
«— Anladım efendim…” [14]

-”Tunceli
bölgesi ötedenberi bir şekavet yatağı idi.
Meşrutiyet in ilânından sonra bölgedekiler şakiliği bir hayli artırmışlar,
bunun sonunu getirmenin de zamanı gelmişti.”[15]

*”İTTİHAT ve TERAKKİ cemiyeti iktidarı ele aldığı
vakit Ahmet İzzet Paşa gibi değerli bir kumandanı kenara çekerek Enver Bey i
General olarak Onun yerine geçirmesi geııç ordu mensuplan arasuıda fena
KARŞILANMADI.
Enver in hamiyetine, vatanperverliğine, muntazam çalış­masına ve CESARETİNE bir
diyecek yoksa da memleket idaresi için tecrübesi yok. Anadoluyu ve Arap
ülkelerini
bilmez. Kendisi kısa bir süre için de olsa Genelkurmay ikinci Başkanlığı veya
Bakan yardımcılığı gibi büyük devlet iş­lerinde bulundurularak devlet idaresinde
yetiştirilmiş olsaydı hem kendisi hem de devlet bilinen akibete uğramazdı.”
[16]

-Türkiye’de hırsızdan daha çok, hırsıza yardım eden
var. Hırsızda ondan destek ve güç almakta ve hırçınlık yapmaktadır. İşte o
destek;

-O da kapıyı açık bırakmasaydı, açık bırakırsan böyle
olur, hırsızı günaha sokuyorlar. Çaldırmasaydın…

-Oda yetmiyor. Bu seferde; -Neyse çalmışsa çalmış,
artık o onun olsun.. elinden alınmasın. Geri ona teslim edilsin..

-Peki, üstüne birde üstün sahtekârlık madalyası
verilsin mi?

-Evini ve de seni soyarlarsa  öyle mi diyeceksin? Hırsızı affedip, kendini
mi suçlayacaksın? Kendini mi hesaba çekecek ve çektireceksin yoksa hırsızı mı?

-Hırsızın hiç mi kabahati yok?

-Ters ve tersine çalışan bir kafa.

-Dayıdan değil, ayıdan yana alınan tavır.

Pisliği pislikle temizleme yöntemi.

Suça ortak olma mantığı.

-Yapacaksan, önce hırsızın bu bahanelerle kaçmasını
engelle, mahkemeye teslim et ve cezalandır, ondan sonra tedbiren ders çıkar ve
sorgula.

MEHMET ÖZÇELİK

12-04-2019


[1] Prof.Dr.
Ekrem PAKDEMİRLİ – ÖZAL’IN MİRASI.

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/pkkya-1-milyar-dolar-3466237

[3] http://m.haber7.com/dunya/haber/2850959-skandal-ifadeler-ekrem-imamoglu-istanbulu-fetheden-yunan

[4] http://m.haber7.com/dunya/haber/2848262-yunanistan-basini-zevkten-dort-kose-ayasofyanin-intikami-alindi/?detay=1

[5] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10218560775473328&id=1314454657

[6] https://www.internethaber.com/tuncelinin-yuzde-90i-donme-ermenidir-527098h.htm

[7] https://www.youtube.com/watch?v=zsjRanbZyt4

[8] https://www.yenisafak.com/secim/silivrideki-feto-tutuklulari-tercihini-chpden-yana-yapti-3464510

[9] https://www.yenisafak.com/gundem/ankesor-talimati-2006da-3454180

[10] http://video.haber7.com/video-galeri/137372-saadet-partisi-sanliurfa-adayi-cevheri-dag-pkk-bize-destek-veriyor

[11] http://www.haber7.com/guncel/haber/2849371-teror-orgutu-pkkdan-millet-ittifakina-yeni-mesaj/?detay=1

https://www.yenisafak.com/secim/melih-gokcek-80-bin-oyun-nasil-calindigini-anlatti-3465181

[12] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2395977240455009&id=1589450981107643

[13] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1319513611529268&id=137849273029047

[14] 10
YIL SAVAS 1912 -1922 V E ,S O N R A S I»-Emekli Orgeneral F A H R E T T İN ALTAY.Sh.44-45.

[15] Age.46.

[16] Age.77.




MÜMTAHİNE SURESİ-MEHMET ÖZÇELİK




HAŞİR SURESİ-MEHMET ÖZÇELİK