RUHUN GÜCÜ
RUHUN
GÜCÜ
-Ruhu
maddi bakış ve materyalist bir gözle değerlendirmemelidir.
-Nitekim
insan maddi imkanı arttıkça sahibliği, zenginliği, kümes halinden villa haline
ve de çiftlik haline genişlediği gibi; ruh da aynı şekilde inbisat ettikçe,
kabiliyeti geliştikçe, manen yükseldikçe, ihata alanı, kapsama alanı, gelişme
alanı o nisbette gelişmektedir. Zenginleşmesi şöyle ki, tıpkı bir bilgisayara
eklenen Hard diskin eklenmesiyle, terabayt arttığı, içindeki ihtiva ettikleri yükseldiği
gibi, ruha eklenecek manevi terabaytlarlada sanal alemde istediği gibi gezebilir.
-Sanal
alem nur olduğu içindir ki sınırı yoktur.
-Cennette
herkese 500 senelik bir cennet hayatının verilmesi, ne akla aykırıdır ne Ruha
çok geniş bir şey değildir.
-Ruhun
alanı adeta sonsuzdur. İhatası geniştir. Kapsama alanı imanı, itikadı, inancı,
ibadeti nispetinde inbisat ettikçe açılabilir açılabildiği kadar…
-Sanal
alemde kopyala yapıştır, kes, vesaire ile nasılki sürekli bir şekilde her türlü
işlem yapılabiliyor, maddi bir engel olmuyor.
-Ruhun
önünde de geniş bir alan olup, istediği alana karşı kulaç atabilir, kanat çırpabilir,
uçabilir, birçok meydanı ve hedefi geçebilir.
-Ruh
da bu manada bir ölümsüzlük, bir gelişme, bir yükselme, bir büyüme ve uzama
yani sonsuza kulaç atma özelliğine sahiptir.
-Dediğimiz
gibi bilgisayarın hard diskini, remini yükseltdiğimiz nispette ,ruhtaki hard
disk alanı, alım alanı o nisbette genişler. Kainatı böylece içerisine çok rahat
alabilir. Karnı bile ağrımaz, ağır bile gelmez.
-Ebu
Bekr Razi’ye (Ö. 930) göre insanı yöneten ruhi güç olan akıl, Allah tarafından
insana hem maddi dünyada hem de öteki alemde yaşamı kolaylaştıran ve
güzelleştiren
şeyleri elde etmek için verilmiştir. Dolayısıyla insan eylemlerini, doğadaki
diğer varlıklardan üstün olmasını sağlayan, aynı zamanda var olan iyiliklere de
bizzat kaynaklık eden de aklın rehberliğinde ulaşabilir. Bu anlamda akıl tek
rehberdir.
-Ruhun
bütün bu gelişmeleri, sonsuza kulaç açmaları tamamen bu dünyadaki inbisat ve
inkişafı nispetindedir. Bu da imandaki ve ibadetteki kapsamlılık ve ziyadelik
itibariyledir. İhlas ve Samimiyeti nisbetinde o insanın hard diski artar,
terabaytını arttırır. Güç ve kuvvetini fazlasıyla arttırmış olur.
-Ondandır
ki bu dünyaya amelleri yönüyle ekmeğe ve duyguları yönüyle de ekilmeye gelen
insanlar, ektikleri ve de ekildikleri nisbette inbisat ve inkişafları, neşv-ü nema
bulmaları, gelişmeleri ve büyümeleri de ziyadeleşir. Ödülleri de o nisbette
fazla olur.
-Ruh
-tabiri caizse- kendi fişini Ezeli ve Ebedi kudretin prizine taktığı zaman,
oradan beslendiği nispette inkişaf edecektir.
-Ne
kadar o prize bağlanmışsa, ne kadar o prizden enerji ve güç elde edebiliyorsa o
derece de gücü, tabiat ve evren, varlıklar üzerindeki hakimiyeti de artacaktır.
-Tamamen
İnsanın gücü yaratıcısına olan intisabı, mensubiyeti, bağlılığı, ihlas ve samimiyet
gücü nisbetindedir.
-Maddeye
hakim olan ruh madde ötesidir. Madde üzeridir. Maddenin mahkumu değil, maddenin
hakimidir. Maddeyi kontrol edebilen, madde tarafından kontrol edilemeyen bir
varlıktır. Büyük bir enerji ve güç olup, ampulün içerisindeki o parlaklık ve
enerji gibidir. Ampül sadece o parlaklığın ortaya çıkmasına bir vesiledir.
-İnsanın
kıymeti, fişini bağlamış olduğu pirizin kıymet, güç ve kuvvet iledir. Yani
mensup olduğu bir Allah, bir peygamber veya kendi nisbetince bir Mürşidi, bir Alimi,
bir Üstadı ise, o bağlı olduğu, mensup olduğu kimsenin gücü nispetinde
güçlenebilir. Onun trafosunun kuvveti nisbetinde
o insan da bir kuvvet meydana gelir.
-Vesileler
ruhun trafosu şeklindedir. Aynı şekilde faydalandığı kitaplar vesaire şeyler,
faydalandığı, seçici olduğu, faydalı olduğu nisbette, o insana olumlu yönde bir
güç kuvvet verirken, menfi olan şeyler de o nispette insanı terakki ve teali
değilde, tedenni edip düşürecek, zararlı hale getirecek bir durum içerisine
koymuş olur.
-Ruh
bir yandan terakkiye, bir yandan teden niye yükselme ve alçak alçalmaya meyilli
bir özelliğe sahiptir yükselebilir yüksele bildiği kadar önünde sınırı
olmaksızın düşebilir düşe bildiği kadar önünde yine bir sınırı olmaksızın bir
yandan Ebubekir gibi Ala iliğine çıkarken Diğer taraftan Ebu Cehil gibi esfeli
safiline de çıkar yine şeytan daki ruh ile Adem de ki ruhum arasındaki fark
gibi ruh almış olduğu pozitif veya negatif enerjiye göre bir olumlu veya
olumsuz etkide bulunmuş olur.
-Ruhlar
hem alemde hem birbirleriyle olumlu ve olumsuz yerlerde mücadeleleriyle sürekli
bir şekilde terakki veya tedenni etmektedirler.
-Ruh
bir mücadele içerisindedir.
-Kendisi
de bir ruh olan Cebrail adeta insan ruhunu beslemek üzere ilahi cihetten insanı
ruhen destekler. Umumi olarak vahiy yoluyla, münferit olarak da ilham ile ruh
bir yandan beslenir, bir yandan gelişip büyümüş olur. Ruhun gelişip büyümesi,
ruhun -tabiri caizse- nakil
aracılığıyla, ilahi destekli olaraktan ruh sürekli bir şekilde nur ile
beslenmiş olur.
-Ruh
tarafı ilahidendir. Ruh emr-i ilahidendir. Ruh ulvi makamdandır. Ruh bir derece
ilahi üfleme, bir ilahi İlham, ilahi mesaj, ilahi nurdur.
-Böylece
bir kanaldan beslenen ruh, direkt tarafı ilahiden beslenen ruh, böylece bütün
kâinatın fevkine çıkmakta, bütün kainat üzerinde bir ruha, bir güce, bir
enerjiye, bir hakimiyete sahip olmakta ve de kılınmaktadır.
-Ruhsuz
denilen bir insan hakikatte ruhsuz değil fakat zayıf, güçsüz bir enerjiye,
güçsüz bir aküye, kendisini bile zor götürebilecek bir enerjik güce sahip demektir.
-Ruh
günahlarla zaafa uğrar, pörsür, dağılır,
zafiyet gösterir, enerjisini etrafa dağıtarak adeta merkezi güçten mahrum
kalır.
-Ruhi
sıkıntı, ruh daralması ruhun aç ve susuz bırakılmasıdır. Nurdan mahrumiyetidir.
-Ruh
ölüm ile kendi ruhunu sahibine teslim eder. Teslim-i ruh etmiş olur ya kaçak
olaraktan veyahut da vazifesini, görevini yapmış olaraktan…
-Ruhta
bir hakimiyet ve istila etme meyli ve temayülü vardır.
-Adalet
istilayı men ederken, iman onlara musahabet, muhabbet, muavenet, müşareket gibi
değerlerin oluşumuna vesile oluyor.
-“ Ruhu Halkeden Kim İse..
Bir insanın parmakları eline, eli de
koluna ve nihayet bütün bedeni de ruhuna bağlı oluyor. Artık, “Ruh
neye bağlı?” şeklinde bir soru
sorulmaz. Bu hâlde teselsüle gidilir.
Öyleyse, ruhu halkeden kim ise, bütün bedenin Hâlikı ve Mâliki de O’dur.”
-“ Ruhun Eskimiş Libasını Çıkarması
Birisine, “Şu eskimiş
elbiseyi çıkar, sana ondan çok daha mükemmel bir elbise giydireceğiz.” denilse, o adam elbette memnun olur. Bu
teklifi kabul etmeyip, bağırıp çağırsa divânelik eder.
Ölüm de ruhun bedeni, yani, eskimiş libasını çıkarması
demektir. Elbisesi eskiyen yenisine
teveccüh ettiği gibi, ruh da ihtiyarlıkta cesedin eskiliğinden âdeta mutazarrır
olmakta, ulvî âlemlere çıkmak için bu beden libasından soyunmak istemektedir.
Burada şu hususa da işaret edelim:
Terhis olan bir nefer, elbisesini
kışlaya bırakır. Daha sonra gelenler bu libası giyerler. Fakat padişahların
elbiseleri müzede muhafaza edilir, sonrakilere tevdi edilmez.
Halife-i zemin olan insanın bedeni de
mükerrem olduğundan mevtten sonra, mahsus bir merasimle kaldırılır ve
kabristana tevdi edilir.”(M.Kırkıncı-dan)

MEHMET
ÖZÇELİK
10-04-2019