İPLERİ ECNEBİ ELİNDE OLAN DÜNYA SİYASETİ

İPLERİ
ECNEBİ ELİNDE OLAN DÜNYA SİYASETİ

İslam
dünyası özellikle bir asırdır ecnebilerin siyaseti altında idare edilmektedir.

İslam
dünyasını ve de memleketimizi bir asırdır, kendi bünyemizden çıkardığımız
insanlar değil, ecnebiler yani Ab ve Abd ve özellikle İngiliz menşeli insanlar
idare etmektedir.

Her
ne zaman milletin kendi seçtikleri ile idare edilmeye çalışılmışsa, bu da darbe
ile ve darbe kanunlarıyla devre dışı bırakılmıştır.

-Nasıl
bir siyaset ve siyasete alet olmaktır ki; 50 yıldır hatta bir asırdır zahiren
birbirleriyle mücadele eden siyasetçiler, onların mensupları; inançta, amelde,
yaşayışta farklı oldukları halde bir araya gelmektedirler?

O
da dağdaki eşkiyayı hem milletin meclisine ve hem de belediyelerin meclisine girmesini
sağlayarak…

Ve
buna mensubları da göz yummakta ve de sessiz kalarak zulme ortak olmaktadırlar.

Bediüzzaman;
üç mesele var; Biri İman, biri Hayat, biri Şeriat diyor.

Bugün
Mehdiyet-Deccaliyet ve Süfyaniyetin üçüncü devresi olan Şeriat yani siyaset
devresi sürmektedir.

Hem
islam dünyasında hem de insanlık dünyasında…

Şu
anda islam dünyasında ve de insanlık dünyasında Ecnebi siyaseti hüküm
sürmektedir.

Bunun
farz olan çaresi ise İttihad-ı İslamdır.

Diğeri ise; hala uykuda olan ve tenbelleşen Arapların uyanması ile münkün olacaktır.

Bununla ilgili olarak Bediüzzaman eserlerinde çokça bahseder.

Sizlere
hülasaten sunacağım;

-“
Araplar ye’si bırakıp, İslamiyetin kahraman ordusu olan Türklerle hakîki bir
tesanüd ve ittifak ile el ele verip, Kur’an’ın bayrağını dünyanın her tarafında
îlan edeceklerdir.”[1]

-“
Bu umumî harpleri yapan ecnebî gaddarların, hırs ve hasetle bizdeki Hürriyet
inkılâbının Kur’ân lehindeki neticelerini bozmak fikriyle tebeddül-ü saltanat
ve Balkan ve İtalyan harpleri ve Birinci Harb-i Umumînin patlamasıyla maddî ve
mânevî şerlerini, siyasî diplomatların, radyo diliyle herkesin kafalarına
sihirbaz ve zehirli üflemeleriyle ve mukadderat-ı beşerin düğme ve ukdelerine
gizli plânlarını telkin etmeleriyle bin senelik medeniyet terakkiyatını
vahşiyâne mahveden şerlerin vücuda gelmeye hazırlanmaları…”
[2]

-“ Şimdiye kadar ecnebîler bahane mahane tutarlardı, milletimizi
eziyorlardı. Şimdi ise, ellerinde urûk-u insaniyetkârânelerine veya damar-ı
mutaassıbânelerine veya âsâb-ı dessasânelerine dokunduracak ellerinde
serrişte-i bahane olacak öyle nokta bulamazlar. Bulsalar da tutamazlar.
Bahusus, medeniyet hubb-u insaniyeti tevlid eder.” [3]

-“ Siyaset yolu meşkuk ve müşkilatlıdır

Denilmiş : “Ne için siyasetten çekildin? Hiç yanaşmıyorsun?”
Elcevap: Dokuz-on sene evveldeki Eski Said, bir miktar siyasete girdi. Belki
siyaset vasıtasiyle dine ve ilme hizmet edeceğim, diye beyhude yoruldu ve gördü
ki; o yol meşkûk ve müşkilatlı ve bana nisbeten fuzuliyane, hem en lüzumlu
hizmete mani ve hatarlı bir yoldur. Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebi
parmağına alet olmak ihtimali var. Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya
muhalif olur. Eğer muvafık olsa; madem memur ve meb’us değilim, o halde
siyasetçilik bana fuzulî ve malayani bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki, beyhude
karışayım. Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım.
Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünkü mesail tavazzuh etmiş; herkes benim
gibi bilir. Beyhude çene çalmak manasızdır. Eğer kuvvet ile ve hadise çıkarmak
ile muhalefet etsem, husulü meşkûk bir maksad için binler günaha girmek
ihtimali var. Birinin yüzünden çoklar belaya düşer. Hem on ihtimalden bir-iki ihtimale
binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak; vicdanım kabûl etmiyor, diye
Eski Said sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i
siyasiyeyi terk etti.”[4]

-“ ecnebi menfaati hesabına ve bu millet ve bu vatanın pek büyük
zararına çalışan bir gizli komite…”[5]
-“ Lâübaliler iyi bilsinler ki, dinsizlikle kendilerini hiçbir ecnebîye
sevdiremezler. Zira mesleksizliklerini göstermiş olurlar. Mesleksizlik,
anarşilik sevilmez. Ve bu ittihada tahkik ile dahil olanlar, onları taklit edip
çıkmazlar. İttihad-ı Muhammedî (aleyhissalâtü vesselâm) olan İttihad-ı İslâmın
efkâr ve meslek ve hakikatini efkâr-ı umumiyeye arz ederiz. Kimin bir itirazı
varsa etsin, cevaba hazırız.”[6]

-“ Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı
partinin altında bu vatana hakim olacaktır. Halbuki, bir Müslüman kat’iyyen
komünist olamaz, anarşist olur. Bir Müslüman hiçbir zaman ecnebilerle mukayese
edilemez. İşte bunun için, hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike
teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Partiyi, Kur’an ve
vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum” dedi.
Milliyetçilere gelince, “Eğer bu partide sırf İslâmiyet esas olsa,
Demokrat Partiye yardım ettiği gibi, muhalif ve muarız olmayarak, iktidara
gelmesine çalışmaz. Eğer bu parti, ırkçılık ve Türkçülük fikri esas ise, birden
hakikî Türk olmayan bu vatandaki ekseriyetin ancak onda üçü Türktür, kalan
kısmı da başka milletlerle karışmıştır. O zaman hürriyetin başında olduğu gibi,
bu asîl ve masum Türk milleti aleyhine bir milliyetçilik tarafgirliği meydana
gelecek, o vakit hakikî Türkleri, ecnebiler boyunduruğu altına girmeye mecbur
edecek. Veya Türkleşmiş sair unsurdan olan ve bu vatanda mevcut ırkçılık ve
unsurculuk damarıyla bir ecnebiye istinad ile masum Türk milletini tahakkümleri
altına alacaklar. Bu durum ise, dehşetli, tehlikeli olduğun-dan, Kur’an ve
vatan ve millet hesabına, dindar ve dine hürmetkar Demokrat Partinin iktidarda
kalmasını temin etmeleri için ders veriyorum” dedi.”[7]

-“ Madem bu ittifaksızlıktan gelen za’fiyet ve kuvvetsizlik
sebebiyle ecnebînin politikasına ve ehemmiyetsiz, muvakkat yardımlarına karşı
bu acib manevî rüşvetler veriliyor, dört yüz milyon kardeşin uhuvvetine,
milyarlar ecdadın mesleğine ehemmiyet verilmiyor gibi bir mana hükmediyor. Ve
asayiş ve siyasete zarar gelmemek için bu kadar israfat ile bol maaşlar
suretinde kuvvet teminine kendilerini mecbur zannederek, rüşvetler veriliyor;
milletin fakr-u hali nazara alınmıyor. Elbette ve elbette ve kat’î olarak şimdi
bu memleketteki ehl-i siyaset, Garba ve ecnebiye verdiği siyasî ve manevî
rüşvetin on mislini alem-i İslamın ileride cemahir-i müttefikası hükmünde
olacak olan dört yüz milyon Müslüman kardeşlere memleket ve milletin ve bu
devlet-i İslamiyenin selameti için gayet azîm bir bahşiş ve zararsız rüşvet
vermesi lazım ve elzemdir.”[8]

-“ Şimdi, Adnan Menderes gibi, “İslâmiyetin ve dînin
icaplarını yerine getireceğiz” diye; ve mezkûr iki kanun-u esasîye karşı
muhalefet edip tam zıddına olarak iki dehşetli cereyan, gayet büyük rüşvet ile
halkları aldatmak ve ecnebilerin müdahalesine yol açmak vaziyetinde hücum etmek
ihtimali kuvvetlidir.”[9]

-“ katiyen size beyan ediyorum ki, dinsizlik hesabına bizi ezen
sizler, vatan ve millet, asayiş ve idare aleyhinde ve anarşilik lehinde ve
müthiş bir ecnebi hesabına beni sıkıştırıp, bir sarsıntı çıkarıp, o cereyanın
müdahalesini istiyorsunuz. Onun için, bütün ihanet ve hakaretlerinize beş para
kıymet vermem; asayiş, idare lehinde sabır ve tahammüle karar verdim.”[10]

-“ Otuz sene evvel Darü l-Hikmet azası iken, birgün,
arkadaşımızdan ve Darü l-Hikmet azasından Seyyid Sadeddin Paşa dedi ki:
“Kat i bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebide ve kendisi burada bulunan
bir zındıka komitesi, senin bir eserini okumuş. Demişler ki: Bu eser sahibi
dünyada kalsa, biz mesleğimizi (yani zındıkayı, dinsizliği) bu millete kabul
ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız diye senin idamına hükmetmişler.
Kendini muhafaza et.”[11]

-“ sırf garazla ve ecnebî parmağıyla aleyhimize dönen işlerden ve
işkencelerden bizi ve âlem-i İslâmı pekçok sevindiren Demokratların dikkat edip
Nurcuları kurtarmalarını, hürriyetperver hükûmetten rica ederiz.”[12]

-“ Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle,
imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o
kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz
seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hattâ bu yeisle,
başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım
der, “Herkes benim gibi berbattır” diye şehamet-i imaniyeyi terk edip
hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor.”[13]

-“ Bunu da teessüf ve teellümle size beyan ediyorum ki:
Ecnebîlerin bir kısmı, nasıl kıymettar malımızı ve vatanlarımızı bizden
aldılar, onun bedeline çürük bir fiyat verdiler. Aynen öyle de, yüksek
ahlâkımızı ve yüksek ahlâkımızdan çıkan ve hayat-ı içtimaiyeye temas eden
seciyelerimizin bir kısmını da bizden aldılar, terakkilerine medar ettiler. Ve
onun fiyatı olarak bize verdikleri, sefihane ahlâk-ı seyyieleridir, sefihane
seciyeleridir.
Meselâ, bizden aldıkları seciye-i milliye ile, bir adam onlarda der: “Eğer
ben ölsem milletim sağ olsun. Çünkü milletimin içinde bir hayat-ı bakiyem
var.” İşte, bu kelimeyi bizden almışlar ve terakkiyatlarında en metin esas
da budur. Bizden hırsızlamışlar. Bu kelime ise, din-i haktan ve iman
hakikatlerinden çıkar. O bizim, ehl-i imanın malıdır. Halbuki, ecnebîlerden
içimize giren pis ve fena seciye itibarıyla bir hodgâm adam bizde diyor:
“Ben susuzluktan ölsem, yağmur hiçbir daha dünyaya gelmesin. Eğer ben görmezsem
bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun.” İşte bu ahmakane kelime
dinsizlikten çıkıyor, âhireti bilmemekten geliyor. Hariçten içimize girmiş,
zehirliyor.
Hem o ecnebîlerin bizden aldıkları fikr-i milliyetle, bir ferdi, bir millet
gibi kıymet alıyor. Çünkü, bir adamın kıymeti himmeti nispetindedir. Kimin
himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir. Bazılarımızdaki
dikkatsizlikten ve ecnebîlerin zararlı seciyelerini almamızdan, kuvvetli ve
kudsî İslâmî milliyetimizle beraber, herkes “Nefsî, nefsî” demekle ve
milletin menfaatini düşünmemekle, menfaat-i şahsiyesini düşünmekle, bin adam,
bir adam hükmüne sukut eder.”[14]

-“ Eğer uçları ecnebî elinde olan dünya siyasetine karışmak için
bir iştahım olsaydı, değil sekiz sene, belki sekiz saat kalmayacak, tereşşuh
edecekti, kendini gösterecekti. Halbuki sekiz senedir birtek gazete okumak
arzum olmadı ve okumadım.”[15]

-“ Hem bizde, iptida-yı Hürriyette, Babil Kalesinin harabiyeti
zamanında “tebelbül-ü akvam” tabir edilen teşâub-u akvam ve o teşâub
sebebiyle dağılmaları gibi, menfi milliyet fikriyle, başta Rum ve Ermeni olarak
pek çok kulüpler namında sebeb-i tefrika-i kulûb, muhtelif mülteciler
cemiyetleri teşekkül etti. Ve onlardan şimdiye kadar ecnebîlerin boğazına
gidenlerin ve perişan olanların halleri, menfi milliyetin zararını gösterdi.”[16]

-“ Şeâir-i İslâmiyeyi tağyire teşebbüs edenlerin senetleri ve
hüccetleri, yine her fena şeylerde olduğu gibi, ecnebîleri körü körüne
taklitçilik yüzünden geliyor. Diyorlar ki: “Londra’da ihtidâ edenler ve
ecnebîlerden imana gelenler, memleketlerinde ezan ve kamet gibi çok şeyleri
kendi lisanlarına tercüme ediyorlar, yapıyorlar. Âlem-i İslâm onlara karşı
sükût ediyor, itiraz etmiyor. Demek bir cevaz-ı şer’î var ki sükût
ediliyor.”
Elcevap: Bu kıyasın o kadar zâhir bir farkı var ki, hiçbir cihette onlara kıyas
etmek ve onları taklit etmek zîşuurun kârı değildir. Çünkü, ecnebî diyarına,
lisan-ı şeriatta “dâr-ı harp” denilir. Dâr-ı harpte çok şeylere cevaz
olabilir ki, diyar-ı İslâmda mesağ olamaz.
Hem frengistan diyarı, Hıristiyan şevketi dairesidir. Istılahât-ı şer’iyenin
maânîsini ve kelimât-ı mukaddesenin mefâhimini lisan-ı hÂl ile telkin edecek ve
ihsas edecek bir muhit olmadığından, bilmecburiye, kudsî maânî, mukaddes elfâza
tercih edilmiş; maânî için elfaz terk edilmiş, ehvenüşşer ihtiyar edilmiş.
Diyar-ı İslâmda ise, muhit, o kelimât-ı mukaddesenin meÂl-i icmÂlîsini ehl-i
İslâma lisan-ı hÂl ile ders veriyor. anane-i İslâmiye ve İslâmî tarih ve umum
şeâir-i İslâmiye ve umum erkân-ı İslâmiyete ait muhaverât-ı ehl-i İslâm, o
kelimât-ı mukaddesenin mücmel meallerini, mütemadiyen ehl-i imana telkin
ediyorlar. Hattâ, şu memleketin maâbid ve medâris-i diniyesinden başka,
makberistanın mezar taşları dahi birer telkin edici, birer muallim hükmündedir
ki, o maânî-i mukaddeseyi ehl-i imana ihtar ediyorlar. Acaba kendine Müslüman
diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için bir günde elli kelime frengî
lügatından taallüm ettiği hÂlde, elli senede ve hergünde elli defa tekrar
ettiği Sübhanallah, Elhamdü lillâh ve Lâ ilâhe illÂllah ve Allahu ekber gibi
mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi? Böyle
hayvanlar için bu kelimât-ı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir
edilmezler. Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir;
bu tahkire karşı titreyen mezaristandaki ehl-i kuburu aleyhlerine döndürmektir.”[17]

-“ bizim milletimiz ve ebedî kardeşlerimiz üç yüz milyondan ziyade
iken, bunlar üç müthiş kayd-ı istibdat ile mukayyed olup, ecnebilerin
istibdâd-ı mânevîlerinin taht-ı esaretlerinde ezilirler.”[18]

-“ Üstâdımız, o zamanda bir hiss-i kable’1-vukû nevinde şimdiki
âlem-i İslâmın ecnebî istibdâdından kurtulması ve bir Cemâhir-i Müttefika-i
İslâmiye tarzında tezâhüre başlamasını tasavvur etmiş, ümit etmiş, hissetmiş ve
bütün kuvvetiyle bağırmış, hürriyet-i şer’iyeyi takdir etmiş. O zamanki
hutbelerinde demiş ki: “Hürriyet, terbiye-i İslâmiye ile olmazsa, ölecek;
bir istibdâd-ı mutlak, yerine çıkacak.”[19]

-“ Ecnebî parmağıyla idâre edilen zındıka komiteleri, İslâmiyeti
imhâ için, İslâm memleketlerinde, bilhassa Türkiye’de öyle desîselerle
entrikalar çevirmişler, hâince dolaplar döndürmüşler, hunharâne ve vahşiyâne
zulümler irtikâb ve şeytânî ve menfur plânlar tatbik etmişler ve iğfalâtta
bulunmuşlar; iblisâne, sinsi metodlar tâkip etmişler ve kardeşi kardeşle
çarpıştırmışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propagandalar ve yaygaralar
yapmışlar, fitne ve fesad ve tefrika tohumları saçmışlardır ki; bunlar İslâmın
bünyesinde derin rahneler açmış ve büyük tahribâtlar yapmıştır.”[20]

-“ ecnebî parmağıyla bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan
âlem-i İslâmın teveccühünü ve muhabbetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret
verdirmek için siyaseti dinsizliğe âlet ederek perde altında küfr-ü mutlakı
yerleştirenlerdir ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi…şaşırtır…..”[21]

-“ “Eski Said, hiss-i kable’l-vuku ile bin üç yüz yetmiş
birde-başta Arap devletleri-âlem-i İslâmın ecnebi esaretinden ve istibdadından
kurtulup Islâmî devletler teşkil edeceklerini kırk beş sene evvel haber veımiş.
İki harb-i umumî ve otuz-kırk sene istibdad-ı mutlakı düşünmemiş. Bin üç yüz
yetmişte olan vaziyeti bin üç yüz yirmi yedide olacak gibi müjde vermiş,
tehirinin sebebini nazara almamış.”[22]

MEHMET ÖZÇELİK

29-03-2019


[1]
Tarihçe-i Hayat.84. Bak. Hutbe-I Şamiye.51,61.

[2]
Asa-yı Musa.76.

[3]
Münâzarât, ss. 63-65, Beyanat ve Tenvirler.58.

[4]
Beyanat ve Tenvirler.144-145.

[5]
Emirdağ Lâhikası.17.

[6]
Divan-ı Harb-i Örfi.68.

[7]
Beyanat ve Tenvirler.208.

[8]
Beyanat ve Tenvirler.223-224.

[9]
Beyanat ve Tenvirler.239.

[10]
Emirdağ Lâhikası.111.

[11]
Emirdağ Lâhikası.168.

[12]
Emirdağ Lâhikası.296.

[13]
Hutbe-I Şamiye.50.

[14]
Hutbe-i Şamiye.64.

[15]
Mektubat.51.

[16]
Mektubat.311.

[17]
Mektubat..420.

[18]
Münazarat.61.

[19]
Münazarat.150.

[20]
Sözler.722.

[21]
Şuâlar.252.

[22] Sünuhat.14. Daha geniş bilgi için bakınız. http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/arama/Ecnebi




ERZEL-İL UMUR

ERZEL-İL
UMUR

Evet.
Erzel-il Umur.. İnsan ömrünün en düşkün çağı.

Ömrün
en rezil, en düşkün dönemi, denmektedir. İnsan için ölmek, çok yaşayıp böyle
bir hale düşmekten daha hayırlı olabilir.

-Erzelil-‘umur”
ifadesi; ömrün en kötüsü, en düşüğü anlamındadır. Nitekim Arapçada değersizliği
ifade için “Rezule’ş-şey’u yerzulu – rezâleten – erzelehû gayruhu” (birisi
falanı rezil kıldı) denilir. Demek ki erzelil ‘umur biyolojik
yapının, bedenin ihtiyarlaması sebebiyle ruhun görevini tam olarak yerine
getirememesi neticesinde beynin tam anlamı ile çalışmaması, yeteneklerini
kaybetmesi, yaşadığı halde beynin görevlerini yerine getirememesi halidir;
psikolojik güçlerini kaybetmesi veya o güçlerin çok azalmasıdır. Günlük
dilimizde buna bunama safhası diyoruz.

-İçinizden
kimi, ömrünün en kötü zamanına kadar geri götürülür.” Kurtubi-den..

Yani,
en geri ve en aşağı haline kadar geri götürülür. Şöyle de
açıklanmıştır: Yani, gücünün azaldığı, aklının azaldığı bir hale gelir;
bunaklık ve benzeri hallere kadar düşer. İbn Abbâs der ki: Bundan
maksat, ömrün en aşağı derecesidir. Yani, aklı ermeyen küçük çocuk gibi
olur. Anlamlar birbirlerine yakındır.

Buhârî’nin
Sahih’inde Enes b. Malik’in şöyle dediği kaydedilmektedir;  

-Resûlüllah (sallallahü
aleyhi ve sellem) Allah’a sığınır ve şöyle derdi:

“Allah’ım,
tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, yaşlanıp kocamaktan
sana sığınırım, cimrilikten sana sığınırım,”[1] 

-Peygamberimiz
duasında:

Allah’ım!
Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, yaşlılıktan, katı
kalplilikten, gafletten, düşkünlükten, zilletten ve meskenetten kuşkusuz sana
sığınırım. Fakirlikten, küfürden, fasıklıktan, ayrılık ve ihtilaftan, nifaktan,
gösterişten ve riyadan sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten,
cüzamdan, alaca hastalığından ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.”

-Sa’d
b. Ebi Vakkas’ın rivâyet ettiği hadiste de Hazret-i Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Ömrün en kötü zamanına geri döndürülmekten de sana sığınırım.”[2]

-“Bildikten
sonra hiçbir şeyi bilmez, olsun diye.” Yani, tekrar çocukluk haline
dönüp bundan önce bitmiş olduğu şeyleri, aşın yaşlılıktan dolayı bilmez hale
gelsin diye. Mü’min hakkında böyle bir durumun sözkonusu olmayacağı
söylenmiştir. Çünkü mü’minden bilgisi çekilip alınmaz. Manası: ilim sahibi
iken, hiçbir şey ile amel edemesin şeklinde olduğu da söylenmiştir. Burada
amelden ilim diye sözedilmiştir. Çünkü amelin ilme ihtiyacı vardır. Diğer
taraftan, yaşlılığın, kişinin ameline etkisi, ilmindeki etkisinden daha ileri
derecededir.

-Âyette,
anlatılmak istenen ise, öldükten sonra dirilişi inkâr edenlere karşı delil
getirmektir. Yani kişiyi bu hale geri döndüren, onu öldürmeye, sonra
da tekrar diriltmeye de kadirdir.

“Sizi
Allah yarattı; sonra sizi vefat ettirecek. Daha önce bilgili iken hiçbir şeyi
bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en kötü çağına kadar
yaşatılacak Şüphesiz ki Allah bilgilidir, kudretlidir.”
[3]

Yaşlılığın
bunalım ve bunamalarını yaşamak.. Alzheimer Hastalığı… Her şeyi bilirken, hiç
bir şeyi bilmez hale gelmek tıpkı ne anne karnındaki hayatımızı, ne ruhlar
alemindeki ve öncesindeki yaşantımızı anlamadığımız gibi…

Bu
zamanın başta haram ve günahın artmasından dolayı unutkanlık hastalığının
yaygınlaşması…

Bünye,
mizaç ve sağlık problemlerinin devreye girmesi.

-“
Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da
kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte
böyledir; Allah dilediğini yapar.”
[4]

Artık
verimliliğin kaybolduğu, üretimin bittiği çağ.

-Eskiler
dualarında devamlı en önemli dua olarak tekrarlardı;

-Allah
akibetimizi Hayretsin… Allah pis etmesin… Allah Hüsnü hatime versin… Hitamuhu
misk olsun.

-“
Amma ömr-ü saadetinin altmış üç olması
ise, çok hikmetlerinden birisi şudur ki:

Şer’an
ehl-i iman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gayet derecede sevmek ve
hürmet etmek ve hiçbir şeyinden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle
mükellef olduğundan, altmıştan sonraki meşakkatli ve musibetli olan ihtiyarlık
zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor; belki imam olduğu ümmetin ömr-ü galibi
olan altmış üçte Mele-i Âlâya gönderiyor, yanına alıyor, her cihette imam
olduğunu gösteriyor.”[5]

MEHMET
ÖZÇELİK

24-03-2019


[1] Buhârî, Tefsir 16. süre 1, Deavat
42: Müslim, Zikr,2: Ebû Dâvûd, Vitr 32; Nesâî, İstıfze
6; Müsned, m. III 113 117.

[2] Buhârî, Cihad 25, Deavat 41,
44; Nesâî, İstiaze 5, 6, 27:Müsned, I. 183. 186. Bu hadisi
de Buhârî rivâyet etmiştir.

[3]
Nahl Suresinin 70. Ayeti.

[4]
Allah.imran.40, Meryem.8.

[5]
Bediüzzaman. 23. Mektub. Sh.398.




PERDE YIRTILDI

PERDE
YIRTILDI

Evet,
şimdiye kadar gizli ve perdeli oynanan oyun ve kalleşlikler, artık açıktan
açığa ve açıkça oynanmaktadır.

Nifak
perdesi yırtıldı.

Gerçek
yüzleri açığa çıktı.

Bir
asırdır munafikane sürdürülen işler artık Günyüzü ne çıktı.

Şu
anda kirli ilişkiler ve ortaklar sürdürülüyor.

Terör
mesrulastiriliyor.

Dağdaki
terör sehirlesiyor hatta mahellesiyor.

Dağda
başlayan terör şehre indi, meclise girdi hatta bir ara hükümet ortağı oldu,
belediyeleri yönetti.

Şimdi
ise elbirliği ile büyük şehirlerde söz sahibi olması sağlanıyor.

Terör
devleti ve birimlerini ele geçiriyor.

Artık
dağ kanunları uygulamaya konulacak, onlar geçerli olacak.

-Pkk ya 30 bin tır silah sağlayan
Abd ve batı, bunu açıktan açığa yapmaktadır.

Belliki bir Deaş için bunca silah
oraya yığılmamaktadır.

Hatta şu an itibarıyla Deaşın sesi
bile çıkmıyor. Zayiat veriyor.

ABD-nin YPG ve PKK-ya bunca tır
silah ,bunlar oyuncak olsun, oyuncak oynansın diye değildir.

-FETÖ’cü subayların NATO karargâhlarında aktif olarak
görev aldığı 2010’ların başında düzenlenmiş tatbikatın senaryosu, ‘iç
karışıklık yaşayan bir ülkeye NATO müdahalesi’ olarak kurgulandı.

…Tatbikatta kırmızı ülkeye müdahalenin şartları
olarak‘ülkenin silahlı kuvvetlerinin NATO müdahalesine karşı
çıkmamaları’, ‘ülkedeki karışıklığı sonlandırmak üzere NATO birliklerini
davet etmeleri’ ve ‘NATO askerlerine yardımcı olmaları’ öngörüldü.
Tatbikatta kırmızı ülke silahlı kuvvetleri komuta kademesinin NATO’nun tüm birimleriyle
uyumlu olarak çalışması için yapılması gerekenlerin yanısıra NATO’ya karşı
halka önderlik edebilecek kişilerin itibarsızlaştırılması ve etkisiz hale
getirilmesinin provaları yapıldı.

MİT krizi, Oslo süreci, Gezi olayları, 17-25 Aralık
operasyonu, hendek terörü ve nihayetinde 15 Temmuz darbe girişimini
gerçekleştirdiler.[1]

-İşin
vehameti içte bir kaos oluşturmaktır.

– Bakan Soylu açıkladı: HDP’nin kozmik odası bulundu

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yaptığı
açıklamada “HDP binasında bundan 3 yıl önce mahkeme kurmuşlar,
çek-senetçilik yapıyorlar. Üç vatandaş geldi ihbar etti, ‘Orada kozmik oda var,
o kozmik odaya sadece bunların milletvekilleri giriyor.’ 7 ajanda ve
paralar ele geçirdik. Elektrik parasını ödeyemiyorlar, kasada para tutuyorlar.
Onun ötesinde başka illere de sıçrayacak birçok bilgiler ele geçirdik.”
ifadelerini kullandı.[2] 

-PKK seçim listelerinde.[3]

-Gerçekten bu kadar etkili ve güçlü olan kim ki; chp-iyi
parti-saadet-hdp- yi bir araya getiriyor.

Veya bu kadar nasıl basiretsiz olunuyor ki; göz göre
göre teröriste destek olunuyor, belediyeler onlara teslim ediliyor.

Menfaat ve taraftarlığın ve taraftarların gerçekten de
gözü kör oluyormuş…

Terör gerçekten her vesile ile meşrulaştırılıyor.

.Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Of Belediye Başkan
Adayı Hilmi Saral, Halk TV’de katıldığı programda skandal bir açıklama yaptı.
Saral, CHP ile terör örgütü PKK ilişkisinin ne durumda olduğunu “Terörist
cenazesine katılmak insani bir durumdur.” sözleriyle gözler önüne serdi.[4]

-Şimdiye kadar Hiç bu kadar teröre ve teröriste
açıktan sahip çıkılmamıştı.

-Aslında yıllardır söylüyoruz, terörün asıl birinci amacı
uyuşturucu ticaretidir.

“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “10 katrilyon liralık uyuşturucularını yakaladık terörün. Kaçak sigaradan kazanıyorlardı. Yüzde 21,5’di Türkiye’de kaçak sigara oranı, yüzde 1,5’a düşürdük. Terörün şah damarını kestik” dedi.”[5]

MEHMET
ÖZÇELİK

24-03-2019


[1] http://m.haber7.com/guncel/haber/2843710-natodan-turkiyeye-mudahale-provasi

[2] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2843891-bakan-soylu-acikladi-hdpnin-kozmik-odasi-bulundu

[3] https://m.sabah.com.tr/gundem/2019/03/26/pkkli-aday-skandali-sonrasi-kilicdaroglu-aksener-ve-karamollaoglu-kayiplara-karisti/amp

[4] http://video.haber7.com/video-galeri/137177-chpli-adaydan-skandal-sozler-terorist-cenazesine-katilmak

[5] https://m.habervaktim.com/news_detail.php?id=559431




İNSAN BİR YOLCUDUR

İNSAN
BİR YOLCUDUR

-“Bu
yolculuk ise,alem-i ervahtan(ruhlar alemi),rahmi maderden (anne karnından),
dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçer bir uzun sefer-i
imtihandır.”

-“İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten
ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar
yolculuğu devam eder.”Bediüzzaman.

-Eğer
Allah insanları anne baba yoluyla, sebepler vesilesiyle dünyaya göndermeseydi,
direkmen yaratsaydı ve aynı zamanda direkmen dünyaya göndermeden cennete koymuş
olsaydı, şu hakikatlar olmazdı;

Evvela
ikincisinden başlayacak olursak; insanlar Madenler gibidirler, buyuran Efendimizin
bu ifadesi ile; kömür- altın- gümüş- Elmas hepsi maden olmakla beraber, ateşe
konulması, imtihana tabi tutulması neticesinde ayrıştırılması lazım.

Yine
anne baba vesilesiyle insanı yaratmayıp direk yaratsaydı; o zaman da akrabalık bağları,
insanları birbirine bağlayan bağlar oluşmazdı ve imalatına kendisinin de
katkıda bulunmuş olduğu evlat –yavru- çocuk ve onlarla olan sevgi bağlantısı
olmazdı. Yukarı tarafta da anne babası kendisinin oluşumuna vesile olması
hasebiyle sevgi ve saygı bağları da olmamış olurdu.

-İşte
bütün bu hakikatler içindir ki; Hz Adem ile benim aramda nasılki bir dedelik ve
tohumluk münasebeti varsa; akrabalık, yakınlık, teyze, hala, amca, dayı, kardeş,
evlat, vesaire bütün bu bağlar bu vesilelerle ve sebeplerle oluşmaktadır.

Ve
insanlar kaliteli kalitesiz, kıymet ve değer itibarıyla Allah Adalet ettiği
içindir ki; adaleti gereği, insanın iradesi de gelmiş olduğu noktaya göre
insanı değerlendirmeyi dilediği içindir ki dünyaya göndermektedir.

Ebediyete
göndereceği bu insanı oraya liyakat keşfetmesi içindir ki, dünya imtihanına
tabi tutmuştur.

Ve
bütün bu yaratıklarla beraber hepsinin Allah ile olan bir nisbeti, bir intisabı,
bir mensubiyeti vardır.

Allah
böylece Kendisiyle Kainat arasında bir Nisbet oluşturmak, bir mensubiyet bağı
ile bağlamak, aynı zamanda abd ile Mabud arasındaki bu nispeten oluşabilmesi
için arada bu sebeplerin olmasını Allah irade etmiş oldu. Bu sebepten bizi
vücuda çıkarttı ve bizi o sebep bağlantıları ile, ipleri ile, zincirleriyle
birbirimize ve sonuçta da kendisine bağlamış oldu.

-İnsan
emeği olduğu şeye, emeğinin katkısı olduğu bir şeye daha çok sahiplenmek ister.
Bedava gelen bir telefon ile, Babasının aldığı bir telefon ile, kendi emeğiyle
almış olduğu, parasıyla almış olduğu bir telefon ile ve daha ötesi kendisinin
imal etmiş olduğu bir telefona insanın sahip olması farklı farklıdır.

İşte
en son örnekte olduğu gibi; Allah adeta İnsanı kendi elinin emeğinin bir neticesi
olaraktan elde ettiği şeye kıymet vermesi, sahiplenmesi içindir ki; araya
sebepleri koydu, anne baba faktörünü devreye koymuş oldu.

-Bu
insanlar Hz. Adem’in topraktan yaratılması dışında, bedeni bizzat Allah tarafından
yaratılmış olup, Hazreti Adem’in ruhu ile beraber kıyamete kadar gelmiş olan
tüm Ruhlar Allah tarafından birebir olaraktan, birinci elden yaratılmıştır. Ancak
Hz. Adem’den sonraki çocukların oluşumunda vesile olan anne ve babanın dünyaya
getirilmesine vesile oldukları çocukları ile arasında sıkı bir münasebet
olmaktadır. O münasebet ve arada perdeler kanalıyla yaralandıkça o nisbette de
bağlantı azalmaktadır. Diğer taraftan kendi çocuğu ile anne babalık münasebeti
kuvvetli olaraktan devam etmektedir.

-En
önemlisi de; insanın yaratılışına ekilmiş olan tohumların, ruhunda olan
duyguların açılmasına, neşv-ü nema bulmasına vesile olmaktadır. Bütün bu
irtibatları ve nisbetleri yakınlıkları sebebiyledir…

-Ruhlar
bu dünyada kendilerine münasip ruhlarla ünsiyet kurmakta, ülfet peyda
etmektedirler.

Bu
arada ruhlar da kendi cesetleriyle bir nisbet, bir bağlantı, bir uyumluluk
adeta kendi evine uyumlu hale gelmesi veya kendi evini uyumlu hale getirmesine
vesile olmaktadır.

-Tekemmülünü
tamamlayan insan eskisi yönüyle ölürken, yenisi yönüyle de tekrar dirilmektedir.

Tıpkı
annesinin karnında 9 ay 10 gününü tamamlayan insan, kemale erdikten sonra
ölmekte dünya cihetiyle doğmaktadır. Dünyada da tekamülünü tamamlayan insan
veya tamamlaması imkansız olan insanlar; dünya cihetiyle ölürken ahiret cihetiyle
yaratılmaktadır.

Sonsuzluğa
aday olan bu insanlar, sonsuza doğru kulaç açarken elbetteki bu dünyaya geri
dönme durumu söz konusu olmamaktadır. Tıpkı annesinin karnından dünyaya gelen
insanın geri gitmeyeceği, geri anne karnı yönüyle de hayatı olmayacağı gibi ki,
o onun için bir ölümdür. Dünyaya gelmek de aynı şekilde onun için ölüm olur.

-Eşya
arasındaki nisbet, sebepler kanalı ile oluşmaktadır. Tüm sebepleri ile yaratıcı
arasındaki nisbette yine o sebeplerin devreye girmesiyle yapmış olduğu işler
ile ortaya çıkmaktadır.

-Küfür,
inkar ve dalalet ise, o bağları ve bağlantısını kopardığı içindirki,
otomatikman bütün kainat ile olan intisabı, bağlantısı kopmuş olur. Ancak
gaflet, şüphe, tereddüt gibi durumlar ise, o bağlantıyı zayıflatır. O nisbeti o
nisbette azalmış olur. Tıpkı evladı ile olan bağlantısı ile, torununun
torununun torunu ile yani zincirleme olarak silsile halinde onuncu nesil, 22.
nesildeki olanlar ile olan bağlantısı gibi zayıf düşmüş olur.

-İmanın
gücü, kuvveti ise; iman arttıkça, Yaratıcısıyla ona nisbeti ve intisabı
kuvvetlendikçe eşya ile olan nispeti; intisabı, kuvvetliliği, bağlılığı,
yakınlığı ,onlara olan hakimiyeti, gücü, kuvveti de o nisbette artmış olur.

-İyiki
varsın Allahım…

Ya
olmasaydın?

Düşünmesi
bile insanı ürpertiyor.

Sonsuz
ve varlıklar sayısınca sana şükürler olsun Allahım.

-Kıssa: “İnsan Ağacı.

Kayısı çekirdeğinde bir kabiliyet
vardır. Bu kabiliyet iyi işlenirse, o çe­kirdek bir kayısı ağacı olabilir.
Fakat ne kadar çalışılırsa çalışılsın, kayısı çekirdeğini ceviz ağacı yapmak
mümkün değildir.

Buna karşılık insan, irade-i
cüz’iyesiyle kendisini her çeşit ağaç yapa­biliyor.

İnsan kendisini netice itibariyle
isterse cennet, isterse cehennem ağacı yapabildiği gibi, dünyada da bir insan
kendi iradesiyle fazilet ağacı olabile­ceği gibi, rezalet ağacı da olabiliyor.

Dünyevî ilimler itibariyle de isterse
doktor, isterse mühendis, isterse kimyager olabilir. Misâlleri çoğaltmak
mümkündür.”(M.Kırkıncı)

– “Ölçü Hangisi?

Cesed,
bir cihette ruhun elbisesi, diğer bir cihette de evi mesabesindedir.
Bir kimse fevkalâde güzel elbiseler
giymesine rağmen kendisi çirkin olsa, o kimseye çirkin hükmü verilir. Elbisenin
güzelliği onu güzel etmez.

Veya bir kimse evine fevkalâde
ihtimam gösterip her köşesini tezyin ettiği hâlde, kendi temizliğine hiç dikkat
etmezse, bu adama da “pis” hükmü verilecektir. Evinin
temizliği onu temiz etmez.

İşte, sadece bedeniyle alâkadar olup,
ruhuna hiç ehemmiyet vermeyen veya onu ikinci plâna atan kimselerin hâli bu
misâllere benzer.” (M.Kırkıncı)

– “Beden-Ruh Tenasübü.

Koyun fil kadar olsaydı, onu yatırıp
kesemezdik, at da koyun kadar olsaydı, ona binemezdik.

Hizmetimize verilen sair hayvanatı da bunlara kıyas ettiğimizde, bu hayvanatın bedenlerinin bir cihette kendi ruhlarına münasip tarzda, diğer bir cihette de bizim istifademize muvafık şekilde yaratıldığını bedahetle görürüz.” (M.Kırkıncı)

MEHMET
ÖZÇELİK

24-03-2019




VARLIĞIM VARLIĞINLADIR.. VARLIĞINDADIR

VARLIĞIM
VARLIĞINLADIR.. VARLIĞINDADIR

Tüm
varlığım iki nokta arasındaki kadar. Onlarada ne kadar maliksem.

Öncemden
haberim yok.

Sonram
ise meçhul.

Hareket
alanım bağlantım ve yakınlığim nisbetindedir.

Etkilenen
ve etkilenmem çevremin benimle bağlantısının gücü nisbetindedir.

Demek
ki ben kendime Mâlik değilim.

Mâlikimin
emanetini taşıyorum.

Malikiyet
davasından vaz geçmelidir.

Var
olduğumamı sevinsem yoksa yok olmadığıma şükredip, ya var olmasaydım korkusunu
mu sürdürsem.

Hiç
bir anlık yok olma ihtimalini düşündünüz mü?

Cehennem
gibi yakıyor değil mi?

İnsan
iki şükürle mükelleftir.

Birisi
var olduğu için, diğeri ise yok olmadığı içindir.

İyiki
varım.

Varlığım
ve varlığımın alanının genişlemesi, varlık sahibine inkiyad, emirlerine itaat,
nehiylerinden içtinab iledir.

Nereye
kadar mı?

Sonsuza
kadar.

Var
olmak, yâr olmak iledir.

Varlığını
sürdürmek, yârlığını sürdürmekledir.

ALEM
NOKTADA…

Ben
kimim?

Kâinatta
bir nokta, Kur’an-da bir hareke, bir harf, bir kelime ve bir cümleyim.

Her
şey noktada mevcud.

Noktada
gizli.

Allah
insanı güncelliyor.

Birden
yükleme yapmıyor.

Çöker.

Taşıyamaz.

Altında
kalır, ezilir.

Sonsuzluğa
hazırlanan proje hassasiyet ister.

Bu
durum insana bir cihetle bakıp, bir yönüyle ilgilendiriyorsa, proje sahibini
sonsuz cihetle ilgilendirmekte, sonsuza kadar alakadar etmektedir.

Proje
sahibi elbette kendi aleyhine bir proje yürütmez.

İşlerini
proje çerçevesinde yürütür, projesini akamete uğratmaz.

İnsanın
var oluşu, ilk var oluş.

Zamandan
sonra var oldu.

Zamanla
var oldu.

Zamanla
yaşıt.

Ondan
önce?

İlim
ve proje devrelerinde idi.

Kudret
var etti.

Varlığa
çıktı.

Elhamdülillah.

Varlığımızdan
ve daha önemlisi varlığından haberdar etti.

Varlık.

Gerçek
varlığın yansıması.

Suyunun
suyu bile değil.

Ya
kendisi?

Aman
Allah’ım.

İdraki
meâli bu küçük akla gerekmez.

Zira
bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

Başlangıçta
O var idi, hiçbir şey yoktu.

O
ezelden beri, Ezeli varlığından beri yaratmakta ve yaratma işlemi devam
etmektedir.

Her
varlık var olduğu noktada varlığından memnun olmakta ve varlığını
sürdürmektedir.

-İbni
kemal bir gün gururlanınca öğrencisi sorar. Dünyanın kâinat içindeki yeri nedir?

Öyle
bir soru olur, elbette bir nokta gibidir,der.

Öğrenci
hocasına; Hocam o nokta içinde kendi yerinizi gösterebilirmisiniz?

Kâinat
noktasının içerisinde küçük bir noktayız.

MEHMET
ÖZÇELİK/ 21-03-2019




SURİYELİ ÖĞRENCİLERİMİZDEN ARAPÇA İSTİKLAL MARŞI




ÂSIMIN NESLİ

Bizi öldürdükçe biter sanırlar,
Halbuki çok yanılırlar,
Biz öldükçe diriliriz,
Bunun farkına varamazlar.

Muhammed’in ordusu dağıldı, yok sanırlar,
Halbuki yeni uyanıyordur farkına varamazlar,
Vücudumuzdaki yaralar iyileşmez sanırlar,
Halbuki yaralar kapanır ve acılar biter,
Bunun farkına varamazlar.

Yavruyu anneden ayırınca unutacağını sanırlar,
O yavru ölene kadar annesine kavuşmaya çabalayacaktır,
Önündeki engelleri sabrı, hırsı ve imanıyla aşacaktır,
Bunun farkına varamazlar.

Yaşlı, genç, çoluk çocuk demediler,
Önlerine kimler geldiyse şehit ettiler,
Kendi akıllarınca sevindiler, düşman güçsüz dediler,
Bizim her acı çektiğimizde dirildiğimizi fark edemediler,
Muhammed’in ordusunun dirildiğini bilemediler!

“İNTİKAM GECİKİR AMA ASLA YAŞLANMAZ!” BURAK ÇAM




TERÖR VE ORTAKLARI

TERÖR
VE ORTAKLARI

Dünya
terör kıskacında..

Kıyametin
on alametinden biri olan ve terörü ifade eden Ye’cüc-Me’cüc kol geziyor.

-HDP’nin seçim vaadi: PKK heykellerini
yeniden dikeceğiz.

Kayyumların hizmete soktuğu çocuk parklarını
yakarak zarar veren terör örgütü PKK’nın siyasi kanadı HDP, teröristlerin
heykel ve anıtlarının yeniden inşa edilmesini seçim vaadi olarak sundu. “[1]

Terörün ve on binlerce insanın öldürülmesinin
müsebbibinin heykeli dikiliyor.

Zulüm heykelleşiyor.

Ancak Saddam da zulmünün heykelini dikmiş ve yine
dikenler tarafından yıkılmıştı.

Şimdi ise zulmün karanlığı hala devam etmekte,
lanetle anılmaktadır.

-Teröristle
tam bir ortaklık yapılıyor.[2]

-CHP’nin
Ankara ve İstanbul’da HDP kurnazlığı.

HDP
ile örtülü iş birliği yaptıklarını İYİ Parti seçmeninden gizlemeye çalışan
Kılıçdaroğlu ve Akşener, bu kez nabza göre şerbet stratejisini benimsedi.
Ankara’da HDP karşıtı olan CHP ve İYİ Parti, İstanbul’da ise HDP’ye birlik
beraberlik çağrısı yapıyor.[3]

-Vatikan,
ABD, Trump, BBC, NYT… Alçak saldırıya ‘terör’ diyemediler

-Yeni
Zelanda’daki 49 kişinin camide katledildiği terör saldırısının ardından Vatikan
da bir taziye mesajı yayınladı. Ancak taziye mesajında “terör”
ifadesini kullanmadığı görüldü. Fener Rum Patrikhanesi ise yaptığı yazılı
açıklamada cami katliamını “terör” olarak ifade etti. Bunun dışında
Trump, Pompeo, BBC, Le Figaro, New York Times da “terör” demediler.
Hatta İngiliz Daily Mirror terörist için, “Melek Çocuk” dedi.[4]

-Çünkü
batı dünde bunu yapmış, haçlı zihniyetini beslemişti.[5]

-ABD’den
teröre 3 yılda 1,6 milyar dollar.

ABD,
DEAŞ bahanesiyle yerleştiği Suriye’de ‘çekilme’ tiyatrosu eşliğinde terör
örgütü PKK/PYD’ye desteği sürdürüyor.

2023’TE
2,2 MİLYAR DOLAR.

ABD,
2019’da ise bütçesinde DEAŞ ile mücadele kapsamında, PKK/PYD’ye eğit-donat için
300 milyon, “DEAŞ karşıtı misyona ilişkin sınır güvenlik ihtiyaçları” için de
250 milyon dolar olmak üzere toplam 550 milyon dolar ayırdı. ABD Savunma
Bakanlığı 2018’de ise örgüte “DEAŞ’la mücadele” adı altında 500 milyon dolar
bütçe verdi. ABD’nin terör örgütü için 2018-2020’de ayırdığı 1 milyar 600
milyon dolar oldu. Bu rakamın 2023 yılında 2 milyar 200 milyon dolara ulaşacağı
ifade ediliyor.[6]

-Yeni
Zelanda da bu cinayette de yine Abd parmağı çıktı.

Dün
ilk kez hakim karşısına çıkarılan teröristin hazırladığı manifestoda özellikle
bir kısım dikkat çekti. Bu kısımda daha önce Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde
görev aldığını söyleyen terörist birliğin en iyi keskin nişancısı olduğunu ve
El-Kaide operasyonları sırasında 300 kişiyi öldürdüğünü söylüyor. Yine bu
kısımda Amerikan ordusunun cephanesine erişim izni olduğunu açıklayan terörist,
ABD’deki gizli casus ağıyla da iletişimde olduğunu itiraf ediyor.

“ABD
Deniz Kuvvetleri’nden üstün başarı derecesiyle mezun oldum ve El-Kaide’ye
yapılan birçok operasyonda görev aldım, 300’den fazla kişiyi öldürdüm. ABD
ordusunun en iyi keskin nişancısıyım. Siz benim için sadece başka bir
hedefsiniz! Sizi bu dünyada daha önce hiç görülmemiş yöntemlerle öldüreceğim![7]

-Yeni
Zelanda’daki katliamın tarihi kodları.

Yeni
Zelanda’daki katliamı gerçekleştiren Brenton Tarrant, Müslümanlarla mücadele
eden Hristiyan komutanlar ile terör eylemleri düzenleyenlerin isimlerini
silahına yazarak eylemini meşrulaştırmak istedi.[8]

 -Kimin eli kimin cebinde…

-Kılıçdaroğlu,
Ekşi Sözlük’ü ödüllendirmişti!

Müslüman
katliamı için “Videoyu izlerken, keşke Türkiye’ye gelip bu cuma günü
camileri temizlese diye iç geçirdim.” diyen Ekşi Sözlük yazarı dün
tutuklandı. Bu olay sonrası Kemal Kılıçdaroğlu’nun Gezi kalkışması sonrası Ekşi
Sözlük’ü ziyaret ederek bir sertifika ve gaz maskesi ile ödüllendirdiği günler
akıllara geldi.[9]

-Erdoğan
konuşmasında;”
KEMAL
KILIÇDAROĞLU’NA SERT TEPKİ: SENİN O SENATÖRDEN NE FARKIN VAR.

Hatırlayınız,
İstanbul’un sokaklarına “Zulüm
1453’te başladı” yazıları Gezi olaylarında yazıldı mı?
Başlarında Bay Kemal’in olduğu bu Geziciler neyi kast ediyorlardı?

15
Temmuz darbe girişimini birileri alkışlarla karşılamış, başarısız olunca
da “kontrollü darbe” diyerek işi tersine çevirmeye
çalışmıştır. Kimdi bu? Bay Kemal. Madem kontrollü darbeydi de Yenikapı’ya niye
geldin Bay Kemal?

Terbiyesize
bak “İslam dünyasından kaynaklanan
terör” diyor. Yahu senin o
Avustralyalı senatörden ne farkın var? Şu hale bak ya, ne günlere
kaldık? Terörün kaynağının İslam dünyası olduğunu söyleyecek kadar izanını
kaybetmiş, kendini kaybetmiş olan birisi, halkının yüzde 99’ü Müslüman olan bu
ülkede siyaset yapıyor. Bay Kemal, sen terörün kaynağının İslam dünyası
olduğunu söylemeye ne yetkilisin, ne ehilsin. Sen önce kendini gözden geçir,
kendini.”[10]

-50
yıldır doğudaki terör olayları yüz yıl önceki planların sonucudur.

-Berlin Antlaşması’nda Vilayet-i
Sitte.

-Vilayet-i Sitte 1878 tarihli Berlin
Antlaşması
‘nın 61. maddesinde geçer. Buna göre “Osmanlı Hükümeti,
halkı Ermeni olan vilayetlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı
yapmayı ve Ermenilerin Çerkes ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti
etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere
bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir”

Mondros Ateşkes Antlaşması’nda
Vilayet-i Sitte.

Mondros Ateşkes Antlaşması‘nın 24. maddesine göre Vilayet-i
Sitte de herhangi bir karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri bu bölgeyi denetim
altına (işgal) alabileceklerdi.

Bu madde ile Doğu Anadolu Bölgesinde
bir Ermeni Devleti’nin alt yapısını oluşturuyordu.

Bunlar; Erzurum, Van, Mamüretü’l
Aziz (Elazığ), Diyarbekir, Sivas ve Bitlis.

-Milel-i
Kâzibe şey yani şimdiye kadar ifade edilen Milel-i Sadıka diye ifade edilen
ermeniler sadakatlerini kaybederek, ekmeğini yedikleri bu millete ihanet
etmektedirler.

Terörü
estirmekte, terörü desteklemekte, terörü yürütmektedir.

-BİR
KISSA: Kaybedenler de Olacak

İmtihan olunca elbette kaybedenler de olacaktır. Kimse sınıfta kalmasın diye okul
açılmazsa, herkes cahil kalacaktır. Bir okulda sadece iki kişi âlim olarak
yetişse ve bin kişi ise gereken başarıyı gösteremese, yine o okulun açılması
maslahattır. Hattâ bir üniversitede dünya çapında bir fenci veya Eflâtun gibi
bir dâhi yetişeceği bilinse, diğer bütün talebeler belge de alsalar o
üniversite açılacaktır. Çünkü, o üniversiteden yetişecek o tek kişi, binlerce
kişi kıymetindedir ve bütün insanlığın medar-ı iftiharıdır. Faydası bütün
beşeriyetedir.

Dünya
denilen bu imtihan meydanının açılmasına ve bu sebeple çokların cehenneme
düşmelerine bu misâlle bir derece bakılabilir.

MEHMET
ÖZÇELİK

17-03-2019


[1] http://www.haber7.com/siyaset/haber/2842555-hdpnin-secim-vaadi-pkk-heykellerini-yeniden-dikecegiz

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2842614-soylu-kilicdaroglu-cok-buyuk-bir-tezgah-hazirliyor

[3] http://www.haber7.com/siyaset/haber/2842520-chpnin-ankara-ve-istanbulda-hdp-kurnazligi

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/03/17/iyi-parti-hdpnin-altinda-kaldi-isyani

[4] http://www.haber7.com/dunya/haber/2842326-vatikan-abd-trump-bbc-nyt-alcak-saldiriya-teror-diyemediler

[5] http://www.haber7.com/foto-galeri/57348-gecmisten-gunumuze-islam-dusmanligi-ile-yapilan-saldirilar

[6] https://www.habervaktim.com/haber/559053/abdden-terore-3-yilda-16-milyar-dolar.html

[7] https://www.ahaber.com.tr/galeri/gundem/yeni-zelandada-katliam-yapan-brenton-tarrantin-manifestosunda-sok-abd-detayi/3

[8] https://www.ahaber.com.tr/galeri/dunya/yeni-zelandadaki-katliamin-tarihi-kodlari

https://www.ahaber.com.tr/dunya/2019/03/17/breivik-iddiasi-yeni-zelandadaki-teror-saldirisinda

[9] http://www.haber7.com/guncel/haber/2842529-kilicdaroglu-eksi-sozluku-odullendirmisti

https://www.ahaber.com.tr/webtv/gundem/merdan-yanardag-ezani-isliklayanlara-sahip-cikti

[10] http://www.haber7.com/guncel/haber/2842406-halk-ibadete-acalim-demisti-erdogandan-cok-carpici-ayasofya-cevabi/?detay=1




BATI ÖLÜYOR HRİSTİYANLIK ÇÖKÜYOR

BATI ÖLÜYOR
HRİSTİYANLIK ÇÖKÜYOR

Batı batıyor, batı bitiyor.

Haçlı zihniyeti bitmedi, hortladı.

Batının bitişini terör sonlandıracak.

-Batı bu Yeni Zelanda olayı ile cinayeti ile beraber
şimdiye kadar yapmış olduğu örtülü terörizmi artık açıktan açığa ortaya
koymuştur Zaten bazı baskınlarla daha önceki canice hareketlerle, toplu katliamlarla
bu terörünü sürdüren Batı, artık açıkça açık yüzünü ortaya koymaktadır.

-Dünyanın gündeminde geçtiğimiz günlerde Yeni
Zelanda’nın Christchurch kentindeki Al Noor ve Linwood camilerine cuma namazı
sırasında düzenlenen ve 49 kişinin şehit olması ile sonuçlanan hain terör
saldırı var. Yeni Zelanda katliamı ile ilgili tüm dünya tek yürek olmuş
durumda.

-Katliamı öven Ekşi Sözlük yazarı tutuklandı!

” Videoyu
izlerken keşke Türkiye’ye gelip bu cuma günü camiileri temizlese diye iç
geçirdim ” ifadelerini kullanan yazarın hesabının nefret söylemi
nedeniyle kapatıldığı açıklanırken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete
geçti.[1]

-Terörist, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “Halkımızın en
kadim düşmanı olan Türklerin lideri” diye nitelendirdi.

“Avrupa topraklarında yaşamaya çalışırsanız sizi
öldürürüz”

-İç-teki ve dış-taki teröristler
kol kola beraber çalışıyor.

-Erdoğana saldıran terörist ile ısrarla geldiğinden
beri Erdoğana saldıranların arasında ne fark var?

Basiret mi? İz’an mı? Şuur mu? Kabiliyet mi? Seviye
mi?

Yoksa ihanet, cinayet, nifak, cehalet, körlük müdür?

-Ezana karşı hırlayanlar ile, bu caninin zırlaması
elbette tesadüf değildir…

-Batı Şii-Sünni kavgasının ortamını
hazırlayıp çatışmaya sevketme planından sonra, şimdi de Yeni Zelenda cami
saldırısı gibi, kiliseye saldırtıp müslüman –hristiyan çatışmasının zeminini
hazırlamaya mı çalışıyor?

******************   

Batının bitişini tetikleyecek olan diğer faktör ise
şeytanın Hz. Havva-ya karşı uyguladığı ilk uygulama olan fuhuştur.[2]

-Melbourne’da görev yaptığı dönemde kilise korusundaki
iki erkek çocuğa cinsel tacizden yargılanan Avustralya Kardinali George Pell 6
yıl hapse mahkum edildi. Kararı alkışlayarak karşılayan mağdurlar ve yakınları
Pell’in cezaevine gönderilmesinin çok anlamlı olduğunu vurguladı.[3]

-Batının
sicili kirli. Batı asırlardır başta haçlı olarak zulmüyle tarihe geçmiş ve hala
da o kirli siciliyle anılmaktadır.

Onlar
ise bizi sürekli hayır ve başarı ile anmışlardır.

-İtalyan kökenli Dominik papazı Ricoldo de Monte
Croce’nin, doğuyu Hristiyanlaştırmak gayesi ile 13. yüzyılın ikinci yarısında
çıktığı seferde İslam alemini dolaştığını ve Türk topraklarında gördükleri
karşısında hayretler içinde kalıp:
“Müslümanlar vakıf kurmada çok cömerttirler. Hatta hayır işlemek için
Hristiyan
esirlerin de özgürlüklerini satın alırlar. Ve sevaplarını ölmüş ana ve
babalarının
ruhlarına bağışlarlar .
Müslümanlar, köpeklerin doyurulması için bile mal varlıklarından pay ayırırlar.
Türkiye’nin ve İran’ın birçok kentinde köpeklerin doyurulmasını vasiyet etmiş olanların,
vasiyetlerinde köpeklere ayırdıkları payın gayesine uygun kullanılmasını
sağlayan köpek bakıcıları vardır” der.

-Müslümanların 178/794 yılında Bağdat şehrinde
dünyanın ikinci büyük kağıt imalathanesini kurduklarını ve daha sonra da kağıt
imalatının 900 senesinde Kahire’ye, 1100’de Merakeş’e ve 1144te de Endülüs’e
ulaştığını…
Buradan da Avrupa Hristiyan alemine geçerek ilk olarak 1268 yılında İtalya’da kağıt
imalathanelerin kurulup üretime geçtiğini bilinmektedir.

-Evet
batı bugün fuhşun kıskacındadır. Onları savaşlar değil, fuhuş bitirecektir.

Her
seviyedeki insanda bu görülmektedir.

Batı
bunalımdadır.

-Batıyı
bitirecek olan diğer en önemli faktör ise maneviyattan mahrum olup, kilisenin
doyuramadığı insanların o boşluğu intiharla kapatmaya çalışmalarıdır.

Özellikle
20-25 yaşlarına kadar gelmiş gençlerin her türlü kirli zevki deneyip, geriye
denenecek bir şey kalmayınca intiharı tercih etmektedir.

-Avrupa
da intihar ve sebepleri.

Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) Cenevre’de yapılan “intihar” konulu panelde dünyada her 40
saniyede bir kişinin intihar ettiğini duyurdu. İntihar nedenlerinin başında
ayrımcılık, dışlanma, fakirlik ve bunalım geliyor.

Avrupa
ülkeleri arasında ise intihar olayları en çok Fransa’da yaşanıyor. Fransa’da
her gün ortalama 28 kişi, yılda 10 bin 500 kişi intihar ediyor. Fransa’da
trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı, intihar edenlerin sayısının
1/3’ü oranında. Fransa’da intihara teşebbüs edenlerin sayısı ise yılda 220 bin
civarında. Dünya intihar vakalarında yaşları 15-29 olan genç nesil ikinci
sırada yer alırken, yaşlılarda intihar vakaları ilk sırada yer alıyor.
İntiharların önlenmesi için ülkelerin medya aracılığıyla halkın
bilgilendirilmesi öneriliyor.

Sebep
olarak;İntihar nedenlerinin başında ayrımcılık, dışlanma, fakirlik ve bunalım
geliyor.

-Bugün
batı öldürdüğü mazlumlardan daha fazlasını; intihar-fuhuş-sel gibi afetlerle
daha fazlasını kaybetmektedir.

-Batı
aklına başına alıp, kilise iki bin yıllık yanlışından dönüp ya tasaffi etmeli
veya buna göz yumarak tefessüh edip yok olmayı göre göre kabul etmelidir.

Batı
ölüyor.

Kilise
sönüyor ve çöküyor.

MEHMET
ÖZÇELİK

17-03-2019


[1] https://shiftdelete.net/eksi-sozluk-yazari-tutuklandi

[2]
Ta-ha.121.

[3] https://www.yenisafak.com/dunya/kardinale-tacizden-6-yil-hapis-3451128
   




MÜCADELE SURESİ-MEHMET ÖZÇELİK




ÇÖKEN DEĞERLER

ÇÖKEN
DEĞERLER

Kayseride
bir hafta sonu Aktara gittim. Bitkisel ilaç satan bir yer.

İçeriye
girdiğimde toptancı olduğunu sonradan öğrendiğim adamın birisi, hararetle
dükkan sahibine şunları söylüyordu.;

-Geçen
hafta birisine Kıskayı (Soğanın iç bölümü-Arpacık soğanı-ekmek için)  8 milyona verdim almadı. Bak şu anda bir hafta
içerisinde 12 milyon oldu.

Bu
artacak,zamlanacak. Gel sana bunu ben 12 milyondan vereyim, sen de 20 milyona
satarsın. İyi de kâr edersin, diye ısrarla adama 12 milyondan almasını söylüyordu.

O
sırada onların bu ateşli davranışlarına vakıf olunca; -daha da zamlanacak- sözüne
karşı kendisine dönerek;

Şimdiye
kadar ne değişti, piyasayı sen mi belirliyorsun, dolar mı arttı, ne kadar arttı,
ne oldu birden bire bu %50 zam, %100 zamlı yapmanın sebebi nedir? diye peşpeşe
hesap sorar gibi sorunca adam bana dönerek;

-Sen
nerelisin, dedi.

Belliki
niyeti lafı değiştirmekti.

Memleketimi
söyleyince, mesela sizin memlekette bu kıska bitince komşu memleketten
getiriliyor ve oda zamlı oluyor, dedi.

-Tamam
da buna ne zam biniyor? Ne oldu? Ne değişti? Dedim.

Adam
cevap veremeyince, mahçup olduğunu anladı ve hemen oradan sırra kadem bastı.

-Çok
yazık ve hem de çok yazık ki; bu milletin berduşu bile söz konusu vatan olunca
seve seve canını vermeye koşuyorken;

Fakat
mala ve dünyevi üç beş kuruş menfaata gelince değersizleşmeye başlıyor ve değerini
kaybedip çökertiyor.

PATATES
SOĞAN PATLICAN…

Vurulan
bizmiyiz, patlıcan mı?

Mesele
beka yoksa soğan mı?

Dün
Din-le ve Vatanla vuranlar,

-Medet
Patates- diyen insan mı..?

Dışta
cinayet, içte ihanet.

Müslümanı
öldürürken namert.

Bugün
uyuyup uyanmayanlar,

Ahirette
umar mı şefaet…

Zulüm
adalet külahı giymiş.

Adalet
zulümü seyre gitmiş.

Mazlumlar
kan akıtıp ağlarken,

İnsanlık
bitip, nereye gitmiş?

Patlıcan
tahta çıktı, insan indi.

Zalim
kol gezerken, müslüman sindi.

Zalim
zulmi ile tedhiş ederken,

Müslüman
patatesi dert edindi..

***************   

Ne
kadar hazin degil mi?

Hristiyan
biri Endonezya’da 2 camide cuma namazında müslümanlardan 49 kişiyi öldürüp, bir
o kadarda 48 kişiyi kişiyi yaralıyor, Kılıçdaroğlu ne diyor ve kimi suçluyor.

“CHP
Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Yeni Zelanda’da Müslümanlara yönelik saldırı
hakkında konuşurken “İslam dünyasından kaynaklanan terör” ifadesini
kullandı.”[1]

Bizim
problemimiz dıştan değil, iç problemidir.

Dağınıklığımız
düşmana güç veriyor.

-“
Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde
bırakma!”

«Çünkü
sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör (insanlar)
doğururlar (yetiştirirler).» [2]

-“Allah’ın
mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için
çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka
girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için
büyük azap vardır.”[3]

MEHMET
ÖZÇELİK

15-03-2019


[1] http://m.haber7.com/siyaset/haber/2842145-kilicdaroglu-islam-dunyasindan-kaynaklanan-teror

[2]
Nuh.26-27.

[3]
Bakara.114.




HİÇ…

HİÇ

-Nihilizm, hiçlik, hiççilik, her şeyin boş olduğu
düşüncesi.

-Materyalizmin zıddı.

-İsrafı teşvik eden medeniyet, israfla iflas edince hiçliği
öne sürmeye başladı.

-İbrâhim Edhem, Şakîk’e soruyor: “Siz şükrü nasıl
anlarsınız?” Şakîk de: “Allah verince şükrederiz, vermeyince
sabrederiz: diyor. İbrâhim Edhem: “Bu senin dediğini Horasan’ın köpekleri
de yapıyor. Onlar da verilince şükrediyor, verilmeyince sabrediyorlar”
diyor. “Peki o zaman size göre şükür nasıldır?” diye sorulunca şu
karşılığı veriyor: “Biz verilince infâk ederiz, verilmeyince
şükrederiz.”

-Bizde yüz sene önceki Tevfik Fikret iç dünyasını dışa
kusar;

Her şeref yapma, her saadet piç.
Her şeyin ibtidası ahiri hiç.
Din şehid ister, asüman kurban,
Her zaman her tarafta kan, kan, kan!
…………………..
Kahramanlık, esası kan vahşet,
Beldeler çiğne, ordular mahvet.
Kes, kopar, kır, sürükle, ez, yak, yık,
Ne “aman” bil, ne “ah” işit, ne “yazık”
…………………..
İşte hürriyet-i hakikiyye:
Ne muharip, ne harb-u istila,
Ne tasallut, ne saltanat, ne şeka
Ne şikayet, ne zulm-ü istibdad
Ben benim, sen de sen, ne Rab, ne ibad. (Tevfik Fikret’in ‘Eski Tarih’ adlı
manzumesinden.)

-M. Akif onu tanımlıyor;

Serseri: Hiçbirinin mesleği yok, meşrebi yok;
Filozof hepsi; fakat pek çoğunun mektebi yok.
Şimdi Allah’a söver… Sonra biraz bol para ver;
Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder!

-Haramın azabı var, helalın hesabı var.

-İNSAN dünyayı öylesine sever ki, MEZAR
kazan bile birgün ÖLECEĞİNE inanmaz..İmam Gazali.

-Nasrettin
Hoca’ya sormuşlar:
-Kimsin?
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.” Dudak büküp önemsemediklerini görünce, bu
defa Hoca sormuş:
– Sen kimsin?
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş gene Nasrettin Hoca.
– Herhalde vali olurum.
– Daha sonra?
– Vezir
– Daha daha sonra ne olacaksın?
– Bir ihtimal sadrazam olabilirim.
– Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: “Hiç.”
– Daha niye kabarıyorsun be adam! Ben şimdiden, senin yıllar sonra
gelebileceğin makamdayım: “Hiçlik makamında!”

-İnsan
suresi-1-:”İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir
süre geçmedi mi?”

-Bir
Hiç uğruna bu kadar kavga gerekir mi?

Ne
gerek var?

-Hz.
Ebu Bekir (R.a),Birgün Bir Ceviz İçin Kavga Eden Çocukların Arasına Girer..
Durun İkinizede Ben Pay Edeyim Der ;
Cevizi Kırar Ve İçi “BOŞ” Çıkar, Çocuklara Döner ;
Biliyormusunuz Der, Uğruna Dövüştüğünüz “DÜNYA” Bu İşte…!!!

-Devrin
valisi emrindeki yöneticiler ile atının üstünde şatafat içinde girer şehre…

-Yol kenarlarında insanlar iki büklüm el pençe divan selamlar valiyi…
Bütün bu şatafatlı itaat gösterileri arasında valinin gözleri, bir sokağın köşesinde yere çökmüş olan ve etrafındaki hiçbirşey ile ilgilenmeyen bir adama takılır…

Perişan
kılıklı, saçı sakalına karışmış bu adamın olduğu yere sürer atını vali…

Atının üstünden inmeden,vakur ve sert bir ses tonu ile bağırır adama,

 – “Behey adam, herkes benim şehre gelisimi el
pençe karşılarken sen kimsin ki yerinden bile kıpırdamıyorsun? “

Perişan
kılıklı adam istifini hiç bozmadan,sakallarının ve uzun saçlarının arasından
belli belirsiz gözüken gözlerini valiye çevirerek :

– “Ben
hiçim” der…

Vali daha
da hiddetlenir,

– “Ne
demek hiç, senin bir adın, şanın ünvanın yok mu bre adam” der…

– “Senin
var mı? ” der bu kez adam…

Vali iyice
şaşırır ama cevaplar, ”Gafil adam, nasıl tanımazsın, ben valiyim” der.

Adam aynı
ses tonu ile sorar yine…

– “Peki
daha sonra ne olacaksın?”


“Sadrazam olacağım.” der vali…

– “Peki
daha sonra?”

– “Padişah
olacağım…”

– “Peki ya
daha sonra?”

Kısa bir
an duraksar vali ve;

– “Hiç”
der…

Sadece
gülümser perişan kılıklı adam…

-Ben
senin ulaşacağın o son noktadayım, der.

-“Bu
dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen bir HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun.
İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl çömleği tutan dışındaki biçim değil
içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik
bilincidir.” Hz. Mevlana.

MEHMET
ÖZÇELİK

15-03-2019




ZOR AMA GENEDE…

ZOR
AMA GENEDE…

Chp
–nin şimdiye kadar yaptığı uygulamaları ve geçmiş sicili dolayısıyla iktidar
olması zor değil, imkânsızdır.

Ancak
başarılı olması için kendisine bazı tavsiyelerimdir;

-Bu
milletten çaldıklarını tekrar bu millete iade etsinler.

-Geçmişte
yaptıklarından özür dilesinler.

-Kaldırdığı
halifeliği geri getirsinler.

-Yaptıkları
İnkilapları milletle beraber sorgulasın.

-Atatürkü
koz olarak kullanmasın.

-Sahte
imza ile kapattığı Ayasofyayı geri açsın.

-Bu
milletin değerlerine, -Ezan, Namaz, Tesettür, dini yaşantı gibi inançlarına- gerçekten,
lafta olmaksızın karışmasın.

-İçiyle
dışı bir olsun.

-Pkk-
Ypg- Fetö gibi şaibeli gruplara sahip çıkmasın.

-Çoğunluğu
azınlığa feda etmesin.

-Dış
güçlerin oyun alanından çıksın.

-Dış
güçlere karşı, hükümetle ortak hareket etsin, düşmana koz vermesin.

-Fakirlik
edebiyatı yapmaktan vaz geçsin.

-Laf
değil, proje üretsin.

-Kendisini
isbat etsin.

-Bir
asırlık kavgayı bıraksın.

-İnançlı
kesimle barışsın.

-Oturduğu
koltuklarına yapışmasın, başarısız olduklarında makamlarını terketsinler.

-Geçmişlerine
sadık kalsınlar.

-En
önemlisi İttihad-ı İslamın oluşmasına katkıda bulunsunlar.

-Hayali
ve muhali mi söylüyorum yoksa?

-Çok
mu zor?

-Siz
bilirsiniz….

-O
halde iktidar da muhal ve hayaldir.

-Darbelerden
meded ummaya devam…

MEHMET
ÖZÇELİK/14-03-2019




NE KADAR VARIM ?

NE
KADAR VARIM ?

Sanki
ezelden beri var gibiyiz. Varız gibi kendimizi düşünmekteyiz.

Oysa
80-100 sene önce yoktuk.

Sadece
biz değil, öncemiz olan ailemiz, sonramız olan neslimiz de yoktu.

Ve
de ölümle buradan ayrılacaklar.

Şimdi
ise öncekiler gittiler, bizlerde gideceğiz, bizden sonrada gidişler devam
edecek.

Ya
olmasaydık?

-Birde
sanki herşeye Mâlik gibiyiz.

Oysa
bizim olmayan tüm bu şeyler tekrar bizden alınacaktır.

Bizim
olsaydı bizde kalır ve de vermezdik.

Bir
hayat boyu kazandıklarımız burada kalmakta, üzerine titrediğimiz vücudumuz
çürümeye terk edilmektedir.

O
halde biz neye sahibiz, neyin sahibiyiz.

Bizler
Bir Zata mensubiyetle ayakta durmakta, yokluğa düşmekten kurtulmaktayız.

Akıl
gerçekten bunları taşımaktan ve tartmaktan aciz kalmaktadır.

-Bir
anlık kendinizden başlayarak her şeyin yok olduğunu, diğer yandan da Var edici
bir Zatın var etmesiyle varlığa çıktığınızı düşünün…

Yok
olmanın yakıcılığı sadece sizin münferit ateşiniz değil, aynı zamanda tüm
dostlarınızın ve de hem cinslerinizin yanıklığı da sizleri yakacaktır.

-Sınırlı
hayatımız, sınırsız ihtiyaçlarımızın peşinden gitmektedir.

-Yavaş
yavaş açılıyoruz.. Alıştıra alıştıra. Birden yüklenilmiyor. Taşıyamayız.
Altında eziliriz.

-Bir
anlık Allah’ın varlığının zıddını düşünmek bile dehşete kapılmak için
yeterlidir.

“Cenâb-ı
Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden neyi kazanır?”; yani, “Onu
bulan herşeyi bulur. Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına belâ
bulur”

**************

Ben
hemen hemen her şeyi kontrol ediyorum.

Her
şeyin üstesinden gelebiliyorum ama bazen oluyor, öyle oluyor ki kendime bile
hakim olamıyorum. Bu da şunu gösteriyor ki; her şeyi emrime veren fakat benim
de kendisinin emrinde olduğum, benim üzerimde olan bir güç var ve o güç işte
beni kontrol ediyor, işte asıl kontrol mekanizması…

O
güçte kendisi başkası tarafından kontrol edilmeyen, kendisinin her şeyi kontrol
ettiği o güç, o kontrol mekanizmasını bana vererek, sınırlı da olsa bir yandan
kısa kolumla beraber uzun şeylere uzanabilecek, bir kontrol gücüne beni sahip
ediyor.

*****************

İnanmak
mı inanmamak mı?

Sıkıntılar
inanınca mı oluyor?

Oysa
olmayan ve boş şeyden sıkıntı duyulur yani yokluktan ve inançsızlıktan…

Zafiyet
ve cahillikten…

-Beyin-
zihin- hafıza- akıl…

Hepsi
O’nu anmak ve anlamak için verilmiştir.

-İki
kişi aynı şekilde kendisine iyi veya kötü bakandan etkilenmez.

Kimi
ilgisizdir önemsemez, diğeri hemen etkilenir.

Önemsemeyen
için bu durum bir seviye değildir.

Yaratılışını,
varlığını önemsemeyen insan elbette kendisi de önemsenmez.

-Ses
frekansı.. Ölçülebilirlik..

Herşey
madde değildir.

15
milyar yıldır yaratılma devam ediyor.

Bizde
o zincirin bir halkasıyız.

Nerdeyiz?
Neredeyiz?

Zincirlerin
bağlantısı gibi, Bilgi aktarımı. Bluetooth gibi.

Beyni
etkileme..

Beyni
Resetleme…

Beyni-hafızayı-birikimi
Yönlendirme…

Nereye
mi?

Ana
hard diske…

***************

-İnsaniyet
Nimeti

Birçok
hastalıklarla musibetzede olmuş ve her an binlerce ıstırap çeken bir insana, “bu
ıstıraplı insaniyet yerine sıhhatli bir kedi olmayı” isteyip is­temediği
sorulsa, bu teklifi derhal reddedecektir. Kedi denilince, ağzındaki rızkını da
beraber düşününüz.

Demek
ki o insan, o hâli için de yine Cenab-ı Hakk’a şükür ile mükellef­tir. Tâ ki,
küfür ve isyan ile insaniyet nimetini ebediyen kaybetmesin.

-İnsanın
Kıymeti

Bir
adamın binlerce ağacı, yüzlerce hayvanı ve bir tane de çocuğu olsa, bu zat
ağaçlarının ve hayvanlarının tamamını istediği anda kesebileceği ve hiçbir ceza
görmeyeceği hâlde, çocuğunun bir parmağını dahi kesemez.

İşte
insanın kıymetine bu misalle bir derece bakabilirsiniz.

-Şükür
Vazifemiz

Hayvanlarla
insanların müşterek olarak istifade ettikleri birçok nimetler vardır. Hayvanlar
da bizim gibi, bu küre-i arz üzerinde seyahat ediyorlar, havayı teneffüs
ediyorlar, güneşten faydalanıyorlar, sesleri işitiyorlar.Bu gibi nimetlerin
nimet olduğunu hayvan bilmemekte, insan ise bil­mektedir.

Demek
ki, şükür, insanın fıtrî vazifesidir. O hâlde, bu vazifeyi ifa etmeyen
insanlar, bu cihetle de hayvandan çok aşağı düşüyorlar.

-İnsan
ve Yükü

Terazinin
bir kefesine deve olmakla yük taşımak, diğer kefesine de in­san olmakla ibadet
etmek konulsa ve seçme ihtiyârı bize bırakılmış olsa idi, hangisini seçecektik?
Elbetteki insanlığı…

O
hâlde, deve yükünü taşırken, biz niçin ibadetimizi yapmıyoruz?..”(Mehmet
Kırkıncı Merhumdan)

MEHMET
ÖZÇELİK

11-03-2019




İSLAM DÜNYASININ İMTİHANI SİYASET

İSLAM
DÜNYASININ İMTİHANI SİYASET

14
asırdır İslam dünyasının kaybettiği en büyük alan, en çok kaybettiği hal ve
durumlar siyaset alanıdır.

Diğer
alanlarda ne kadar kazanırsa da, siyaset alanında kazandıklarını neredeyse
tamamen kaybetmektedirler.

-Kirli
ittifakın ayak sesleri ile ağız sesleri birleşti ve bir araya geldi

-Peygamberimiz; Fakirlik küfre yakındır, buyuruyor.

Chp- de her sloganında, proje üretmek yerine 1970-
lerde olduğu gibi, fakirlik edebiyatı yapmaktadır.

Ancak bununla beraber yapılan projelere de anayasa
mahkemesine başvurarak veya gezide yapılanların durdurulmasını söyleyen terör
taraftarı insanlara taraf olarak, fakirlik edebiyatı yapma alanını sürekli açık
tutmaya çalışmaktadır.

Bu da gösteriyor ki, proje üretememekle beraber,
fakirliğin bitmesi, Chp- yi de bitirecektir.

Chp her zaman fakirliğe yakındır.

-Türkiye CHP-İYİ
Parti-HDP-Saadet
arasındaki ittifakla, kirli siyasetiyle 1970-lere dönüyor.

-Adil Öksüz’ü kurtarma girişimi.

PKK uzantısı HDP ile ittifak kuran CHP, FETÖ’nün beyin
takımını kurtarmak için de harekete geçti. 15 Temmuz ihanetini Akıncı Üssü’nden
yöneten Adil Öksüz dahil, örgütün beyin takımını sivil olarak tanımlayan CHP,
bunların“darbe yapabilecek kabiliyette olmadığını” iddia edip, Anayasa
Mahkemesi’nden (AYM) hainlerin affını istedi.[1]

-HDP’nin Adıyaman Twitter hesabı “bizi zulüm birleştirdi” mesajıyla
Saadet Partisi’yle yapılan ittifakı iyice gün yüzüne çıkardı.[2]

-Saadet Partisi’nin, terör örgütü PKK’nın uzantısı HDP
ile ortaklığının elebaşı Abdullah Öcalan’ın talimatıyla oluşturulan Demokratik
İslam Kongresi’nin 22 Şubat’ta Şanlıurfa’daki toplantısında kurulduğu ortaya
çıktı.[3]

-FETÖ ve PKK’dan ‘Millet İttifakı’na oy talimatı!

Terör örgütleri, siyasi uzantıları HDP’nin içinde yer
aldığı millet ittifakına açık açık destek veriyor. FETÖ elebaşı
Pensilvanya’dan, PKK’lı terörist başları ise Kandil’den üyelerine ‘Millet
İttifakı’na oy verin ve hatta oy toplayın’ talimatı verdi.[4]

-(Apo Sırrı‟ya dönerek) Sen Adıyaman‟dan bilirsin.
Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai isyanları çok
önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmançiler da Türkmenler de sınıf olarak
en altta kalanlardır. Solcular, tarihi milliyetçilere bıraktılar.
– Sırrı: Babai isyanları bu ülkede resmi tarihte en az incelenen olaydır. Baba
İshak da biliyorsunuz Adıyamanlıdır.”[5]

İşte
gezinin ayak sesleri ezana saldırıyla gelmeye başladı. Ona tarafımdan şiirli
cevap;

ARZDAN
SEMAYA EZAN

Şu
ezanlar ki deldi, zulmeti geçti

Zulmetli
kafalar, zulmeti seçti

Hırlamayla
susmaz ezanlar

Horlamayla
durmaz ezanlar.

Şu
ezanlar ki yükseldi semaya

Hastalıklı
kalpler düştü ezaya

Gök
gürültüsü gibi yayılırken fezaya

Ezan
dar geliyor bu zekaya…

Bu
dünyası dar dünya

Sahibine
ar dünya

Ona
ezansız dünya

Hayvanlara
yar dünya…

Doğarken
kulağına okundu

Yaşarken
kafasına dokundu

En
son musallaya konunca

Ezana
birde sala kondu.

MEHMET
ÖZÇELİK

10-03-2019


[1]https://www.yenisafak.com/gundem/adil-oksuzu-kurtarma-girisimi-3450599

[2]http://www.haber7.com/siyaset/haber/2840408-hdp-her-seyi-acik-etti-twitterdan-saadet-paylasimi/?detay=2

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/03/10/saadet-partisi-adiyamanda-hdpkk-ile-el-ele

[3] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2019/02/27/hdp-saadet-partisi-ittifakinda-abdullah-ocalanin-talimati-desifre-oldu

[4] https://www.ahaber.com.tr/webtv/gundem/feto-ve-pkkdan-millet-ittifakina-oy-talimati

[5] İŞTE İMRALI‟DAKİ GÖRÜŞMENİN TUTANAKLARI-Sh.8.