DAĞ KANUNU

DAĞ
KANUNU

-“Allah’a
ve peygamberine karşı savaşan ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların
cezâsı, ancak (birini öldürmüşlerse, kendilerinin de) öldürülmeleri veya
(malını da alarak öldürmüşlerse) asılmaları veya (sâdece mallarını zorla
almışlarsa) elleri ile ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya (tehdidle
insanları korkutmuşlarsa, bulundukları) yerden sürgün edilmeleridir! Bu, onlara
dünyada bir rezilliktir, âhirette ise onlar için (pek) büyük bir azab vardır!
“Hucurat. 33.

….Devlete
karşı gelerek yol kesme ve soygun yapma suçunun cezaları ise ,

a)
Hem yol kesip hem de adam öldürenler had cezası olarak idam (salb) edilirler.

b)
Hem yol kesip hem de mal gasb edenlerin sağ elleriyle sol ayakları çaprazlama
kesilir.

c)
Yol keserek hem adam öldüren hem de mal gasbedenler, önce el ve ayakları
çaprazlama kesilir, sonra da idam edilirler.

d)
Sadece yol kesenler ise, tevbe edinceye kadar hapsedilirler. Bütün bunlar, had
cezaları olduklarından affedilmezler. Ancak yakalanmadan önce faal nedamet
duyarlarsa (tevbe ederlerse), cezaları affedilebilir.[1]

-Bunlar
devlete karşı geldiklerinden baği olarak adlandırılırlar.[2]

-Bu
yapıyı ister İran desteklesin isterse desteklenmiş olsun, tam bir İran yapımı
uygulama, masonluk yapılanma, İngiltere, ABD, Almanya finansörlü bir oluşumdur.

Münafık
yapı, takiyye esaslı ihanet şebekesi.

Demek
ki tarihte sapık akım ve mezheplerin oluşum ve tabileri böyle oluyormuş.

Yalancı
Peygamber Müseylime-i Kezzaba bile yüz bin kişi tabi olmuş, onun için on dört-yirmi
bin arası kişi Yemame savaşında öldürülmüştür.

İki
bin kadarda içinde 70 kadar hafızında olduğu müslüman şehid oldu.

Rivayete
göre – Müseylime-i Kezzabı öldüren -Vahşi’den: “Ölüme Müseyleme’nin
arkadaşlarından daha sabırlısını görmedim, diyerek Müseyleme’nin öldürülme
olayına kendisinin de katıldığını bahsettiği” nakledilmiştir.

-Dağda
durupta bu millete, ordusuna,  polisine
kurşun sıkan PKK nedir?

Bir
terör örgütü yani eşkiya.

Peki
onu savunan, arkasında durup da destek olan halktan meclisteki milletvekiline
kadar ne olmuş olur?

Terörist
ve eşkiya…

-Ergenekon
Fetöyü öne çıkartmak, başarılı kılmak, büyütmek, güçlendirmek amacıyla
kendisini Feda etti, kendisini yok edip onu gündeme getirdi, öne çıkarttı.

****************    

“Pakistan’ın Fethullah
Gülen’i: Tahir ül Kadri!

1951 Pakistan doğumlu
Tahir ül Kadri’nin hayatı tıpkı Fethullah Gülen’e benziyor.

Devletin üst
kademesindeki tanıdığı aracılığıyla imamlığa başlar.
Sıradan bir imam olan Tahir ül Kadri TV programları
yapmaya başlayınca ünlenir.

1970’lerin sonunda
Lahore’de halkı toplayıp konuşan Kadri, güya gördüğü bir rüyayı anlatırkrn
peygamberimizin ismini kullanıp Pakistan devletini eleştirir. Rüyanın tuhaflığı
bir yana, kadri oldukçageniş bir kitleyi kendi çevresinde toplamayı başarır.
Kadri, pakistan’ın dini liderlerini aşağılarken, çıkna tartışmalar Kadri’nin
şöhretini artırır.

Kadri’nin sözde
rüyalarının bu kadar büyük bir etki yapmasının nedeni olarak, Kadri’nin Hz.
Muhammed’e ve rüyalara büyük önem veren Biralvi Hareketi’nin önemli dini lideri
Ahmet Rıza Han’ın öğrencisi olması olarak görülüyor.

1981’de Kadri,
Müslüman-Hristiyan Diyalog Forum’unu düzenleyerek iki dinin liderleri
arasındaki ilişkiyi kurmaya başladı. Forum, Lahore’de bulunan, Kadri’nin de
yöneticileri arasında bulunduğu Minhac Üniversitesi ve uluslararası yardım
kuruluşu olan Minhac Yardım Vakfı’nın bünyesinde bulunan Minhacül Kur’an
Derneği’nde düzenlendi. Minhacül Kur’an, islami ve modern eğitimi bir arada
veren okul ve kolejleri açmaya başladı. Al Arabiya’nın ifadesiyle ‘İslami
eğitime estetik bir dokunuş’ veren laik bir eğitim anlayışını benimsiyordu.

Okulların ‘estetik bir
İslami dokunuşla’ çocuklara seküler eğitim vermesi Fethullah Gülen’in
okullarına çok benziyor.

Kadri’nin, Ahmet Rıza
Han’ın lideri olduğu Biralvi hareketiyle bağlantısı olması;
Gülen’in Said Nursi’nin nurculuk hareketini temel almasına çok benziyor.

Kadri 1980’lerin
sonunda Kadri Pakistan Halk Hareketi adında bir parti kurmasıyla Gülen’den
farklılık gösteriyor.

1980’lerin sonunda
Kadri güçlü destekçileri olan Şerif ailesiyle ters düştü. 1993’te Navaz Şerif’e
ciddi anlamda muhalefet eden Kadri, Şerif’in bir kafir olduğunu ve cehennemde
yanacağını söyledi.”
Bu da Gülen’in akp-ye ettiği bedduaya çok benziyor.

2004’te istifa eden
Kadri, bir yıl sonra da Kanada’ya iltica etti. Kadri bu gönüllü sürgünü
sayesinde daha büyük bir etki alanına hükmetti ve finansal anlamda da rahat
etti. Kadr’nin gönüllü sürgünü Fethullah Gülen’in Amerika’ya olan ilticasıyla
da büyük benzerlikler taşıyor. Türkiye’yi terk eden Gülen, pek çok kere davet
edilse de Amerika’da kalmayı tercih etti.”

***************    

-İDDİANAMELERDE
15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ VE FETÖ

CEM
DURAN UZUN, MERT HÜSEYIN AKGÜN, HASAN YÜCEL tarafından hazırlanan 66 sayfalık
raporda gayet akıcı ve bağlantılı ifadelerle özet olarak yarım asırlık bu
yapının münafıkane hareketlerini özetlemektedir.

PKK terör örgütü elebaşlarından Cemil
Bayık, Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda FETÖ’nün kendileriyle temas
halinde olduğunu söylemiştir. “Cemil Bayık’tan 5 isme 5 yorum… Cemaat temas
kurmak istedi”,

Cumhuriyet,
15 Mart 2015; FETÖ Çatı iddianamesinde FETÖ-PKK ilişkisine dair çarpıcı bir
bilgi bulunmaktadır. Örgüt içinde üst düzey görevi olduğu belirtilen bir gizli
tanık, savcılığa verdiği ifadede FETÖ’nün önde gelen yöneticilerinden Mustafa
Özcan ve Şerif Ali Tekalan’ın PKK’lı yöneticilerle yurtdışında görüştüğünü
belirtmiştir. Sh.16.

….Savcılık
örgüt için şu ifadeleri kullanmıştır:

Amaçlarını
gerçekleştirmek için silahlı terör örgütlerini kullanabilen-kiralayan, devletin
silahlı unsurlarını emelleri için kullanabilen, devlet kademelerindeki silahlı
güçleri aracılığı ile operasyonel sonuçlar elde edebilen bir örgütlenmedir.17.

…..İddianamelerden
elde edilen bilgilere göre 1982 yılında 90 öğrencinin atılmasıyla sonuçlanan
FETÖ’cülere yönelik soruşturmada adı geçen bazı öğrenciler, yaşlarının küçük
olması nedeniyle ilişikleri kesilmeden TSK’ya kazandırılmaya çalışıldı. Bu
öğrencilerden altısı 15 Temmuz darbe girişimi sırasında üst düzey generaller
olarak karşımıza çıktılar. Tuğgeneral Şener Topuç, Tuğgeneral Hidayet Arı,
Tuğgeneral Murat Yetgin, Tuğgeneral Eyüp Gürler ve Tuğgeneral Nuri Başol bu
isimlerden bazılarıdır.

1982’deki
soruşturmaya benzer şekilde Maltepe Askeri Lisesi’nde 1986 yılında yapılan
soruşturmalarda, 450 kişilik bir dönemden 250 öğrenci askeri okula girişlerinden
önce FETÖ’ye ait evlere gittiklerini, bu evlerde askeri lise soruları verilerek
örgütsel amaçlı olarak bu okullara sokulduklarını söylemiş ve abilerle görüştüklerini
itiraf etmişlerdir. Bu soruşturmada FETÖ ile bağlantısını itiraf eden
öğrenciler affedilirken, itirafçı olmayan yaklaşık 30 FETÖ üyesi öğrencinin okulla
ilişiği kesilmiştir. Çatı iddianamesine göre bu öğrencilerin tamamı FETÖ’nün 15
Temmuz darbe girişimine general veya albay rütbesiyle iştirak etmişlerdir.
Görüldüğü üzere FETÖ mensupları henüz 1980’li yıllarda soruları ele geçirme
gibi çeşitli yöntemlerle kitlesel olarak TSK’ya yerleşmeye başlamıştır.

1982’deki
soruşturmaya benzer şekilde Maltepe Askeri Lisesi’nde 1986 yılında yapılan
soruşturmalarda, 450 kişilik bir dönemden 250 öğrenci askeri okula girişlerinden
önce FETÖ’ye ait evlere gittiklerini, bu evlerde askeri lise soruları verilerek
örgütsel amaçlı olarak bu okullara sokulduklarını söylemiş ve abilerle görüştüklerini
itiraf etmişlerdir. Bu soruşturmada FETÖ ile bağlantısını itiraf eden
öğrenciler affedilirken, itirafçı olmayan yaklaşık 30 FETÖ üyesi öğrencinin okulla
ilişiği kesilmiştir. Çatı iddianamesine göre bu öğrencilerin tamamı FETÖ’nün 15
Temmuz darbe girişimine general veya albay rütbesiyle iştirak etmişlerdir.
Görüldüğü üzere FETÖ mensupları henüz 1980’li yıllarda soruları ele geçirme
gibi çeşitli yöntemlerle kitlesel olarak TSK’ya yerleşmeye başlamıştır. 27

….2007-2013
yılları arasında harp okullarından ihraç edilen askeri öğrenci sayısı tüm
Cumhuriyet tarihi boyunca harp okullarıyla ilişiği kesilen öğrenci sayısından daha
fazladır.

2011,
2012, 2013, 2014 ve 2015 Yüksek Askeri Şuralarında (YAŞ) terfi ettirilen askeri
personelin büyük kısmı bugün FETÖ mensubu olduğu ortaya çıkan subaylardır.

15
Temmuz darbe girişimi neticesinde hazırlanan Darbe Çatı iddianamesinde yer
verilen bulgular ve darbe sonrası gerçekleşen ihraçlar da bu durumu gözler
önüne sermektedir. 2013 şurasında terfi alan generallerin tamamına yakını 15
Temmuz darbe girişimine katıldıkları için TSK’dan ihraç edilmiştir veya tutuklu
durumdadır. 2014 ve 2015 YAŞ kararları sonucu albaylıktan tuğgeneral ve tuğamiralliğe
terfi ettirilen personelin yüzde 80’i 15 Temmuz sonrası FETÖ mensubu oldukları
gerekçesiyle ordudan ihraç edilmiştir. İddianamelerde verilen bilgiler göz
önüne alındığında FETÖ mensubu subayların özellikle 2014 yılında ciddi bir
hiyerarşik sıçrama sağladıkları görülmektedir.29

……FETÖ’nün1980’li
yıllarda askeri okullara yerleştirdiği öğrencilerin birçoğu 15 Temmuz’da kurmay
albay veya general rütbesiyle darbe girişimine iştirak etmiştir.32

…15
Temmuz darbe girişiminin dikkat çeken sonuçlarından biri de komutanların emir
subaylarının darbe girişimine yoğun ve etkin katılımlardır. Genelkur-may
Başkanlığı dahil üst düzey komutanlıklarda görev yapan emir subaylarının ve
özel kalem müdürlerinin FETÖ üyesi olmaları sayesinde örgüt, komutanların birçok
mahrem bilgisine nüfuz etmiş komuta kademesini adeta kuşatmıştır. Nitekim darbe
girişiminden tutuklu bulunan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın eski emir
subayı sanık Levent Türkkan, 15 Temmuz sonrası savcılığa verdiği ifadede
Genelkurmay Başkanı ve Genelkurmay İkinci Başkanını ses kayıt cihazları ile
yıllar boyunca dinlendiğini itiraf etmiştir.34

…Darbe
girişiminde 8.000’den fazla asker, 35 uçak, 37 helikopter, 74 tank, 246 zırhlı
araç ve 4.000’e yakın hafif silah kullanılmıştır. Bu 27 Mayıs 1960 darbesinde kullanılan
güçten daha fazlaydı. Bu sayının darbe girişiminin öne alınması dolayısıyla bu
seviyede kaldığı aslında çok daha büyük bir hazırlık yapıldığı anlaşılmıştır.
Ayrıca  FETÖ/PDY’nin daha önceki çalışma
yöntemlerine benzer şekilde darbe planlamasında tüm kadrosunu ilk etapta açığa
çıkarmadığı ve mensuplarının önemli bir kısmını darbe sonrası süreçler için
aşamalı olarak kullanmayı amaçladığı ortaya çıkmıştır.

Darbeye
karşı direnen güvenlik görevlileri ile sivil halka karşı uçak, helikopter, tank
ve zırhlı araçlardan ateş açılmış ve 183’ü sivil olmak üzere 249 kişi şehit olmuş,
2.735 kişi yaralanmıştır. Darbe girişiminin bastırıldığını resmi olarak Başbakan
Binali Yıldırım Çankaya Köşkü’nde saat 12.57’de açıklamıştır. Ancak bu açıklamaya
rağmen Cumhurbaşkanı ve hükümetin çağrısıyla milyonlarca insan hafalar boyunca
meydanlarda sabahlara kadar nöbet tutmaya devam etmiştir.61

….Bu
çalışmada FETÖ kırk yılı aşan geçmişi esas alınarak çalışma tarzı, yapılanma
prensipleri, devlet kurumlarına sızmada ve mensuplarını mobilize etmede
kullandığı motivasyonları, kamuoyuna sunduğu yüzü olan sivil toplum kuruluşları
ile illegal örgütlenmesi arasındaki yakın ilişki ve örgüt içi hiyerarşik bağları
bir bütün halinde incelenmiştir. FETÖ’nün çalışma esaslarında şu üç unsurun öne çıktığı görülmektedir: gizlilik,
örgüt içi dayanışma ve sert hiyerarşik ilişki. FETÖ’nün karmaşık organizasyonu
kuruluşundan itibaren en alt hücresinden en üst birimlerine kadar sadakatle
takip ettiği gizlilik esasına dayanmaktadır.
FETÖ, zamanın oluşturduğu şartlara kendini
çok iyi uyarlayabilen bir örgüttür. 1960 ve 70’li yıllarda antikomünist çizgide
yer almış, 12 Eylül askeri darbesini hemen desteklemiş, finans yapısını 1980’li
yılların serbest piyasa ekonomisine adapte etmiş, güç dengelerini gözeterek 28
Şubat sürecinde Refah-Yol Hükümeti‘ne karşı postmodern darbeye destek vermiş,
2000’li yıllarla birlikte Fetullah Gülen’in ABD’ye yerleşmesinin de etkisiyle
liberal söylemler ve dinler arası diyalog kavramlarını öne çıkarmıştır. Öte
yandan 2007 yılı sonrasında askeri vesayetle mücadeleyi bir kaldıraç gibi
kullanarak TSK’daki yapılanmasının önünü açmıştır. Örgüt bu oportünist tarzını
devlet içindeki paralel devlet yapılanmasında da benimsemiş ele geçirmeye
çalıştığı kurumlarda konjonktürel ittifaklar kurarak hasımlarını tasfiye
etmekten kaçınmamıştır.
Rapordan yapılacak önemli bir çıkarım
aslında FETÖ’nün cemaatten bir suç örgütüne dönüşmediği bilakis bir terör
örgütü olarak kurulduğu gerçeğidir. Ancak örgütün manevi değerleri istismar
eden söylemi ve şeffaf olmayan yapısı nedeniyle bu durum uzun yıllar fark
edilememiştir. FETÖ Türkiye’nin yarım asırdır mücadele ettiği PKK, DHKP-C,
Hizbullah ve DEAŞ gibi herhangi bir terör örgütünün çok ötesine geçecek boyutta
adeta bir istihbarat kuruluşu gibi yapılanmış ve eylemlerini
gerçekleştirmiştir. FETÖ gerek askeri vesayetle mücadele adı altında Ergenekon,
Balyoz ve Askeri Casusluk gibi kumpas davalarını yürüttüğü dönemde gerekse de
17/25 Aralık darbe girişiminde yargı, emniyet, silahlı kuvvetler ve medya
yapılanması içindeki unsurlarını müşterek bir harekat yaparcasına tek bir hedef
doğrultusunda koordine edebilmiştir.
FETÖ ayrım gözetmeksizin bütün kamu
kuruluşlarında örgütlenmiştir. Örgütün paralel devlet yapılanması (PDY) ayağı
incelendiğinde ilk olarak kurumların istihbarat, bilişim, özel kalem, personel
başkanlıkları gibi birimlerini ele geçirdiği; bu organlara sahip olmanın
verdiği avantajla da bir süre sonra yönetim mekanizmalarını kontrol ettiği
görülmektedir.
FETÖ/PDY’nin mahiyeti itibarıyla en kritik
birimi mahrem hizmetler birimidir. Zira bu birimde örgütün silahlı kanadı diye
adlandırabileceğimiz TSK, MİT ve emniyet örgütlenmesi bulunmaktadır. FETÖ
TSK’yı sadece ele geçirilmesi gereken bir kurum olarak değil aynı zamanda
kendisine karşı varoluşsal tehdit olarak görmüştür. FETÖ devlet kurumlarında
genellikle beş kişiden oluşan hücreler halinde örgütlenirken TSK’daki subay
yapılanmasında hücrelerini yalnızca bir subay ve bir sivil yönetici ile sınırlı
tutmuştur. Böylece birbirinden habersiz hücreler şeklinde örgütlediği TSK
yapılanmasının deşifre edilmesini engellemek istemiştir. Bu konuda başarılı
olduğu hem darbe girişimi sırasında hem de halen devam eden devletin FETÖ’den
arındırılması sürecinde görülmüştür.63-64

….Adil
Öksüz’ün başını çektiği TSK’dan sorumlu sivil imamların aylar boyunca yurt
dışına gidip gelerek ve askerlerle gizli toplantılar yaparak darbe
hazırlıklarını yürüttüğü görülmüştür. Darbe uzun süren ayrıntılı bir planlama
ile hazırlanmış ve FETÖ’nün hücre tipi yapılanması sebebiyle açığa çıkarılması
mümkün olmamıştır. Ancak iddianamelerde somut deliller, itiraflar ve tanık
ifadeleri ile bu darbe girişiminin bizzat Fetullah Gülen’in talimatı ile
hazırlandığı ve icra edildiği anlaşılmıştır.

MİT’e saldırı için FETÖ mensupları tarafından
görevlendirilen bir binbaşının, girişimi MİT’e bildirmesi üzerine alınan
tedbirler sebebiyle endişelen darbeciler gece 03.00 olarak belirlenen başlangıç
saatini erkene alınmak zorunda kalmıştır. Akşam saatlerinde başlayan darbe
girişimine karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısı üzerine siyaset, medya, TSK,
polis ve en önemlisi Türk milleti gereken direnişi göstermiş 249 şehit ve
binlerce yaralıya rağmen darbecilerin başarılı olmasına izin vermemiştir.

Darbeye
teşebbüs eylemi kapsamında TBMM, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yakını, Gölbaşı
ilçesindeki Emniyet Genel Müdürlüğünün çeşitli birimleri, TÜRKSAT tesisleri,
Ankara Emniyet Müdürlüğü binası gibi çok önemli kurumlar bombalanmıştır. Akıncı
4. Ana Jet Üs Komutanlığı darbenin yönetim üssü haline getirilmiş, başta Ankara
olmak üzere Kayseri, Diyarbakır, Adana, Konya ve İstanbul şehirlerinde bulunan komutanlıklar
ve diğer birimler darbe teşebbüsüne iştirak etmiştir.
64

***********************   

Kâşif
Kozinoğlu’nun Kayıp Sırları adlı 25 baskı yapmış bu eserin bir mit ajanı olarak
kimbilir nelerden bahsetmiştir diye düşünürken, birden anlatılanların bir mit elemanının
bu kadar tutarsız beyanlarda bulunması şunu düşündürdü;

Belli
ki hapis yattığı 9 aylık sürede el yazısıyla yazdığı ve kulaktan duyma ve mesnedliliği
tartışılan ifadelerle gündelik koca karı konuşmalarından ibaret olduğu ortaya
çıktı.

Dağ
fare doğurdu.

Tamamen
siyasi bakış açısıyla yazılmış, mit-çe bir araştırma olmamıştı.

Yinede
bazı farklı değindiği noktaların bir kısmını buraya alıyorum;

-Eserinin
57.sayfa ve 20 nolu notta şöyle der,

20-
F GÜLEN’in esas adamı A. GÜL’dür. Tayyip, menfaat ilişkisi içerisindedir.

21-
New York Başkonsolosu Mehmet SAMSAR (A. GÜL’ün eski özel kalem müdürü) F.
GÜLEN’e iyi bakabilmek için uzun yıllardır söz konusu başkonsolosluğu sürdürmektedir.

22-
M. EYMÜR, F GÜLEN’den maaş almaktadır.

23-
F GÜLEN’in tüm faaiyetlerini bir diğer en iyi bilen şahıs halen ABD’de eğitim görevlisi
olan Soner ÇAĞAPTAY’dır (adını yanlış yazmış olabilirim). Tüm sırlarını bu
şahıs bilmektedir.

24-
F GÜLEN koyu bir İSRAİL yandaşıdır. Bunun için Mavi Marmara olayında
“Muktedir olanın sözünü dinleyeceksin” diyerek TAYYİP’e adeta fırça
atmıştır.

…27-
A. GÜL mü, RTE aşamasına gelindiğinde F GÜLEN kesinikle A. GÜL’ü tutacaktır. A.
GÜL, her ABD’ye gidişinde gizlice F GÜLEN ile buluşmuştur.

28-
RTE istemeye istemeye bu yüzden A. GÜL’ü Cumhurbaşkanı yapmıştır. (H. FİDAN, A.
GÜL’ün adamıdır. Yani F GÜLEN’in aynı zamanda.)

29-
Esas kırılma, RTE’nin devlet başkanlığı arzusunda, o dönem (seçim) geldiğinde olabilir.
A. GÜL 5 yıllık olsa bile 5 daha olabilir.

Bu
da RTE’nin bütün planlarını suya düşürür.

Bu
konu İŞLENMELİDİR. ARALARINDA SAVAŞ ÇIKSIN!

RTE
F GÜLEN’den bir dönerse, artık seçim de geçti, F GÜLEN bok yer!

30-
F GÜLEN ile RTE aslında KESİNLİKLE BİRBİRİNİ SEVMEMEKTEDİR.Sh.61.

-Aslında
Fetö ile diğer islami cemaatler yok edilmeye ve birbirleriyle çatışmaya
sevkedildi.[3]

MEHMET
ÖZÇELİK

22-02-2019


[1] https://www.risalehaber.com/fetocu-ihanet-darbesi-ve-risale-i-nur-cemaati-281720h.htm

[2] Kur’an, Mâide, 33-34; Molla Hüsrev,
II/85-86; Damad, Mecma’ul-Enhür, I/637; Udeh, Et-Teşri’ül-Cinaiyyül-İslâmî,
II/638-670.

[3] https://www.facebook.com/656108373/posts/10156971834988374/