SELEFİ PERDESİ
SELEFİ
PERDESİ
Peygamber
Efendimiz zamanında sahabeler problemlerini ve sorularını direk Peygamberimize
soruyor; ya cevabını hemen alıyor veya Cenab-ı Hak – Yes’eluneke- ifadeleriyle
Peygamberimize sorulanlara direk Allah tarafından cevap veriliyordu.
Özellikle
3. Asırdan itibaren farklı dinlerden insanların islamiyete girmesiyle meydana
gelen bulanıklıklar sebebiyle; bir yandan islami ilimlerin ana kaynağı ve de
içtihat kapısı açılırken islami alanda farklılıklar ve farklı yollar ve
mezhepler çıkıyordu.
Bir
yandan bulanıklığı gidereyim darken, diğer yandan da bazı bulanıklıklar, diğer
adıyla itikad ve amelde batıl ve sapık mezheplerde ortaya çıkıyordu.
Selefilik
bu noktada asla ve temele bağlı kalmak amacıyla ve de iyi niyetle ortaya
çıkarken, zaman içerisinde bazı ifrat ve tefritler de baş gösteriyordu.
Ümmeti
kucaklamakta zorlanıyordu.
Geçmişten
günümüze doğru ise, siyaset arenasına çekilmesi, çehresinin değişmesiyle aynı
safiyetini koruyamamıştır.
Tıpkı
İngiliz siyasetine alet olan Suud devletinin Vehhabiliği tercih ederken, islamı
kısırlaştırmış, darlaştırmış, hareket alanını daraltırken, siyasetin ağırlığı
dinin ağırlığını hafifleştirmiştir.
Dinin
kişi veya devletler tarafından, doğru veya yanlış uygulamalar ve engellemeler
sonucunda ortaya çıkan farklı mezhep ve tarikatlar; bir yandan dinin
esnekliğini gösterirken, diğer yandan da bir ihtiyacın tezahürü olarak ortaya
çıkmıştır.
Mezhep-
tarikat- cemaat bunlar din olmayıp, dinin birer şubesidirler.
Tıpkı
Erciyes dağından Kayserinin mahallelerine farklı yerlerden ve borulardan
getirilen suyun aynı kaynaktan dağılımı gibi.
Yeter
ki; sular yolda, boruda, evlere gelen seyir içerisinde bulanmasın ve
bulandırılmasın.
Kaynak
aynıdır. Her mahalle suyunu erciyesten almaktadır.
-Ağacın
temeli ve kökü din ise; onun dalları, budakları cemaattır. Mezhepler, tarikatlar
müşteridir, ücretlidir. Bunlar dini temsil ederler ancak din değildirler. Din
ile eş değerde ve aynı noktada değerlendirilmez.
Ancak
bunlar dinden beslenirler.
Ana
kaynaktan çıkan su din ise, borular veya musluklar yoluyla evlere taşınan suda,
dinin yani suyun ana kaynağından beslenmektedir. Sadece problem olacak olan,
suyun bulandırılması, gerçek dışı olanların katıştırılması, kaynakların dar,
yersiz ve yetersiz olmasıdır.
Kendine
güvenen ve yeterli olduğuna inanan Hz. Musa gibi sondajını kendi oluştursun.
Bu
amaçla ortaya konulan dini meseleleri dinin dışına atmak ne kadar tehlikeli bir
durum ise, bunları da aynen din olarak kabul etmek de tehlikelidir.
Dinin
dört temel esası olan terazisinde tartmalıdır.
Kur’an-ı
Kerim başta olmak üzere; hadis gibi şer’i delillere aykırı olmamalıdır.
****************
Bir çok islam dışı şeyler Selefilik kılıfına
büründürülerek, islam diye sunulmaktadır.
Deaş terör örgütü de bunlardan biridir.
-15 Temmuzdan önce Gaziantep merkezli bir terör
oluşturulmakta idi.
Malatya buna her zaman hazır durumda idi. Adıyaman ise
selefilik ve terörle beraber götürülmeye çalışılmakta idi.
Bu konuda Apo özel ilgi duyuyordu. Ondandır ki bazılarına
özel sahip çıktı.
Daha önce de yazmıştım;[1]
İlyas ve İshak babalar fitnesini. Zira önceleri de denenmişti.
Bir yakın arkadaş, şimdi başkanı hapiste olan selefi bir
derneğe, bir arkadaşının oğlunun oraya gidip gitmemesi konusunda fikir danıştığını
bana sorunca ben, ben olsam oğlumu oraya gondermem, deyince, tamam anlaşıldı,
demişti.
Ortam kirli, destek büyük.
Türkiye Ortadoğuunn kalbidir.
Kalp durursa vücutta durur.
Ondandır ki bir yüz yılı daha şekillendirmek amacıyla
sürekli kalbe hücum edilmektedir.[2]
-Suudi
Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, itiraf dolu açıklamalarda
bulundu. Washington Post Gazetesi›nden Karen De Young’a konuşan Veliaht Prens
Selman, Soğuk Savaş döneminde ABD’nin talebiyle komünizme karşı Vehhabiliği
yaymaya başladıklarını söyledi.
Selman,
Vehhabiliği yayma faaliyetlerinin finansmanının artık hükümet değil, Suudi
merkezli vakıflar tarafından sağlandığını sözlerine ekledi. Veliaht Prens, Ekim
ayında yaptığı açıklamada, “Suudi Arabistan, radikal düşünceleri derhal yok
ederek 1979 yılı öncesinde olduğu gibi ılımlı İslam’a ve normal yaşama dönecek”
demişti.”[3]
Yoksa
Salmanın başına örülen Cemal Kaşıkçı olayı Suudi Arabistanı normal yaşama
dönmekten engellemek için, devre dışı mı bırakıldı?
-İslam
dünyasındaki olumsuz çıkış ve özellikle bazı dini görüntülü yapıları başta
İngiltere olmak üzere, batı besliyor.
Tıpkı
bizde olduğu gibi…
-Tasavvuf karşıtlığıyla tanınan Mısır
kadısı Mehmed Efendi, Gülşeni’nin müridIeri
arasındaki zendekaya eğilimli kişiler
sebebiyle de olsa gerek İbrahim-i Gülşeni’nin zındık olduğu ve taraftarlarının
kestiklerinin yenmeyeceği, onlarla evlenilemeyeceği,
imamlıklarının kabul edilemeyeceğine
dair fetvalar vermiştir.[4]
-Nurettin
Topçu:”Topçu’nun
yakın arkadaşlarından Sırrı Tüzeer’in
onu tasavvuf çevreleriyle tanıştıran kişi olduğu anlaşılmaktadır. Tüzeer,
“Sırrı, çok
perişanım, hoca
da, papaz da adam aldatıyorlar.” diyen Topçu…
…“Kafamda
bir sürü problem var, fakat kimseye güvenemiyorum.” diyen arayış
içindeki Topçu…
…Topçu’nun
çıkardığı Hareket dergisi çevresinde yetişmiş ve
Türkiye’de tasavvuf
tarihi alanının
uzmanlarından Mustafa Kara da
“Topçu’nun mürşidi Abdüiaziz
Bekkine’dir.” diyerek Topçu-Bekkine ilişkisinin
tasavvufi bir bağlanma
olduğunu vurgulamıştır.
[5]
Sıkıntı
ise temiz alanların kirletilmesiyle, temiz yerler dahi kötü
değerlendirilmektedir.
-Selefilik
tekke ve medreselerde varlığını kolayca sürdürebilir.
-Zamanımızdaki
özellikle geniş gelişmeleri düşünecek olursak; geçmişte verilmeyen fetvalara,
şimdilerde ne diyeceğiz. Mesela;
-Bir zamanlar bir kişi değil bir cemaat; hoporlörle ezan
okunmasına ve mikrofon haram diyerek buna karşı çıkmıştı. Camiye gitmeye engel
görülmüştü.
Maalesef bu
fetvalarına kadar girmiş ve olumsuz fetva verilmiştir.[6]
Bu günkü dijital dünyaya ne diyecekler acaba?
Telefon, internet ve tablete engel olabiliyorlar mı?
Medeniyet dünyayı bir ev haline getirmiş ve ümmet o evin
odalarında oturmaktadır.
Dinin muhkem olmayan hususlarda katı hüküm beyan etmeyip
esnek bırakması, dinin yaşanılmaz değil, yaşanılır bir din olduğunu ortaya
koymak içindir.
-Ve
yine bazı gençlerin yapmış oldukları teknolojiyi kullanarak röportaj yapmaları,
bunları internet üzerinden yayınlamalarına karşı çıkanlara sormak lazım; sizin
ölçünüz nedir?
Neye
göre bunu tehdit ve tenkid ediyorsunuz? Kabiliyetiniz var mı bu konuda veya
anlarmısınız? Teknolojiyi bilir misiniz? Bu gençlerin hangi yanlışından dolayı
ve ölçünüz nedir?
Sizin
bu yaptığınız otomatikman şuna benzemiyorum mu?
100
sene önce hamalların kamyonların çıkışına karşı çıkması gibi.. İşimiz elden
gidiyor diye karşı çıkmalarına benziyor. Oysa tam tersine işleri azalmıyor,
daha çok nakliye olmasından dolayı işleri artıyor.
O
halde yanlışları ne ise onları tenkit etmeli. Tashihe ihtiyacı varsa tashih
edilmeli. Rehberlik yapılacaksa rehberlik yapmalıdır.
Yoksa
ucuz bir iş olarak tenkid edip, kabiliyeti olanları susturmak seviyelik değil,
tam tersine bir seviyesizliktir.
Sebeb
ve gerekçeleri ortaya konulmadan, yanlışları göstermeden, bana uygun değildir
denilirse o zaman sana; Sen kimsin? denilir. Senden delilleriyle gerekçeleri
istenir.
-İnternete
giriliyor, o alan tehlikelidir diyenler, böyle geniş alanı çakallara ve
tilkilere bıraktıklarının farkında değiller.
Hayatı
içtimaiyeden önce kendileri soyutlanmalıdır. Ve bu durum kendilerine olan
güvensizlikleridir.
Geniş
düşünmek, doğru düşünmek, isabetli düşünmek, zamana göre islami ölçü ve
düsturlarla düşünmek gerekir.
Bir
zamanlar belki hassasiyetten, iyi niyetten dolayı, ortamın tehlikeli olması,
baş örtüsünün yasaklanması gibi sıkıntılar az değildi.
O
gün eve alınmayan televizyon, bu gün çocukların cebine girmiş durumda.
Mesele
yasaklamaktan daha önemli ve öncelikli olanı alternatif üretmektir.
Bir
de kalkıp o alternatiflerin önünü tıkarcasına ucuz tenkitte bulunmamaktır.
İfrat
ve tefritten kaçınılmalıdır. İslamiyet vasattır.
Ne
şimdiki gibi hükümetin kadınları siyasete ve iş dünyasına çekmesindeki ifrat
gösterilmeli, ne de kadınları her yerden soyutlama yoluna gitmelidir.
Şöyle
ki; Din sadece erkeklere değil, kadınlara da gelmiştir.
Erkekler
kadar kadınlarda dinden ve dinin meselelerinden sorumludurlar.
Kendi
alanlarında hareket etmelidirler.
*****************
İnsanların hayat bulmak üzere gittiği bir ülke olan Mekkeden,
bir İslam ülkesi olan Yemen’e hayatı ortadan kaldırıcı bombalar gidiyor.
Ne kadar hazin değil mi?
-Suudi Arabistan’da Mekke-i Mükerreme ve başkent Riyad
olmak üzere çeşitli şehirlerinde hafta başından beri etkili olan şiddetli yağış
sonucu sel felaketi meydan geldi. EN AZ 14 ÖLÜ.[7]
Bunlar
tesadüfi değil, düşünülmesi lazım…
-“Ka’be’yi yıkacak olan o apışık, iri ayaklı,
koyu siyah Habeşli’yi Ka’be’nin (duvar) taşlarını
birer birer koparır hâlinde görür gibiyim.” buyurmuştur.
“Şüphesiz Kâ’be’nin
definesini, Habeşlilerden iki cılız bacaklı birisinden başkası
çıkarmayacaktır.”[8]
Başka rivayetlerin de delaleti ile anlaşılıyor ki, Ka’benin
Habeşliler tarafından yıkılması Hz. İsa (as)’ın inmesinden sonra olacaktır.[9]
Bu gün Suud ve başındakiler buna alet mi olmaktadırlar?
-Ebu Hureyre (Radıyellahu anhu) şöyle dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “İki gurup savaşmadıkça kıyamet
kopmaz. Aralarında büyük ölümler olur. Davaları birdir. Otuz taneye yakın
yalancı Deccallar gönderilmedikçe kıyamet kopmaz. Bunlardan herbiri, kendini
Allah’ın Resulu zanneder.”[10]
MEHMET
ÖZÇELİK
18-12-2018
[1]
http://www.tesbitler.com/2016/03/01/4544/
[2] https://www.gunebakisgazetesi.com/guncel-haberler/adiyamandan-ic-savas-cikartabilirler/
[3] https://www.yenisafak.com/dunya/vehhabiligi-abd-istedi-3191274
[4]
Bu fetvalara ilk defa Abdülbaki
Gölpınarlı. Melamilik ve Melamiler, (İstanbul
1992, s.86 not ) ile Mevlana’dan Sonra
Mevlevilik (istanbul 1983. s.323)’de değinmiştir. Ayrıca bunların yorumu
için bkz. Ocak, Zıııdıklar. 5.314,3
i5.
[5]
Bak. HAREKET
DERGiSi VE NURETTiN TOPÇU
[6] http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=4731
[7]
https://www.habervaktim.com/haber/554245/s-arabistanda-sel-felaketi-cok-sayida-olu-var.html
[8] Buhârî, Hac 49: Müslim, Fiten 57. 58, 59; Ahmet b. Hanbel V, 371.
[9]
https://sorularlaislamiyet.com/kabenin-kiyamete-yakin-habesli-bir-kole-tarafindan-yikilacagina-dair-hadis-var-midir
[10] Buharî, Fiten: 25; Menakıb: 25; Müslim, Fiten, 84; Ebû Davud, Fiten:
1.