CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İNGİLİZ ELİ

CUMHURİYETİN KURULUŞUNDA İNGİLİZ ELİ

Atatürkün bir İngiliz valisi mesabesinde görev yaptığı ve hatta ajanı olduğu sözü bir iddia olarak dolaşmaktadır.

Bir iddia da olsa muhtelif görüşler bu konuda serdedilmektedir.

İşte bir haber;

-“M. Kemal Atatürk’ün İngiliz İstihbaratı ile gizli ilişkisi deşifre oldu.

Bizim kemalistler Şerif Hüseyin’e “hain”; M. Kemal Atatürk’e ise “kahraman” diyorlar. Oysa yaptıkları aynı şey. (Kaldı ki, İngilizler Şerif Hüseyin’i kandırmışlardı. Ayrıntıya giremiyoruz.)

Bu jestlerine mukabil Şerif Hüseyin’den petrol aldılar.

Peki M. Kemal’den ne aldılar dersiniz?

Prof. Dr. Ş. Teoman Duralı cevaplasın:

“Lozan’da bedeninizi geri vereceğiz, buna karşılık ruhunuzu bize teslim edeceksiniz denilmiştir.

Ruhun teslim edilmesi teklifinin gerektirdiği bütün öldürücü hamleler (ameliyeler) eksiksizce yerine getirildi: Halifeliğin ilgası, yazı ile dil devrimi ve nihayet köklü bir Islamsızlaştırma hareketi gibi.

İşte uğramış olduğumuz ruhi manevi soykırımın serencamı. Peki, bedenimizi kurtarabildik mi? Ruhu uçup gitmiş vücuda ceset diyoruz. O halde kurtarabildiğimiz, cesedimizmiş.”[1]

Karabekir-in Kızından bunun ile ilgili bir hatırlatma da bunu teyiden;

“Bugün Kazım Karabekir’in kızı Timsal Hanımefendiyi ziyaret ettim….

Tarih 18 Temmuz 1923..
Ankara İstasyon Binası’nda Anayasa’da birtakım değişiklikler için toplantı yapılıyor…

Toplantı BAŞKANI: MUSTAFA KEMAL..

Katılanlar:Tevfik Rüştü Aras, Mahmut Esat Bozkurt, Fethi Okyar, Sağlık Bakanı Fevzi Bey, Bayındırlık Bakanı Hasan Fehmi Bey, Maliye Bakanı Sabri Bey, Milletvekili Ziya Gökalp gibi bir sürü milletvekili katılıyor….

Bu toplantıda değiştirilmesini istedikleri konu ne biliyor musunuz?…

İSLAM dinini terkedip HIRİSTİYANlığa geçmeyi Anayasa’ya koymak…

Bu toplantının sonlarına doğru teşrif eden KAZIM KARABEKİR çok sert bir şekilde itiraz eder ve Mustafa Kemal ambiyansın istenmeyen bir noktaya kaydığını görünce toplantıyı sonlandırdı… Bu bilgi hem Uğur Mumcu’nun “Kazım Karbekir Anlatıyor” da hem Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu’nun yazılarında hem de bugün görüştüğüm Kazım Karabekir’in kızı olan Timsal Hanımefendiden birinci ağızdan teyit ettirdim… “[2]

 -Acaba bizim ki bir Kurtuluş mu Kurutulmuş mu oldu?

********************    

Daha önceki bir yazımda da bir belge olarak dile getirdiğim gibi; Abd-Rusya gibi devletlerin liderleri istihbarat teşkilatlarından gelmişlerdir.

Bu gün Erdoğanı muvaffak kılan en önemli unsur, Mit-i kontrolü altında tutmasıdır.

Bu bilindiğindendir ki, Erdoğanı yıkmak ve devirmek isteyenler önce Mit-e saldırmışlardır.

Ahmet Davudoğlu-nun tarihe geçecek en büyük hatasının da, oyuna gelmiş ve düşünememiş veya bir planın içerisinde olarak olmuş olsa gerek; Mit başkanı Hakan Fidan-ı Milletvekili adayı göstermiş olmasıdır.

Yine son anda Erdoğanın devreye girmesiyle bu yanlıştan dönülmüştür.

Zaten daha sonra da bu yapılamayınca Mit-e ilk saldırı yapıldı.

15 Temmuz darbesini öne çekip başarısız kılan da bu durumdan Mit-in haberdar olup devreye girmiş olmasıdır.

Daha önce de söylediğim gibi, Türkiyedeki tüm darbelerin, pkk gibi kirli işlerin altında Mit vardır.

Bu da onların devletin bir çok kripto gizli bilgilerine sahip olmalarının bir avantajı olarak ortaya çıkar.

-M.Kemal de bunlardandır;

” MUSTAFA KEMAL GİZLİ SERVİS KITALARINDA

Teşkilatın organizasyonu altında , üyeleri arasında, bir süre görev alan önemli bir ad da Mustafa Kemal’dir. Teşkilat hakkında geniş bir araştırmayı bu konudaki en önemli kaynak olan Eşref Kuşçubaşı’nın anlatımları ve belge destekleriyle gerçekleştiren Phillip H. Stoddard, Teşkilat-ı Mahsusa adlı Princeton Üniversitesi’ne sunduğu doktara tezinde bu konuyu gündeme getirmektedir. Arba Yayınları tarafından kitap haline getirilen çalışmada Mustafa Kemal teşkilatın kadroları arasında sayılmaktadır. Eşref Sencer’de kadroları arasında onun adını saymaktadır.

Atatürk de Balkanlardaki mücadeleler ve 31 Mart vakasının ardından, topraklarını savunmak gereğini duyan pek çok gönüllü subay gibi ( kaldı ki Teşkilat-ı Mahsusadan öte İttihat ve Terakki’nin içindedir, hatta bir ara bu teşkilatın kurucusu olduğu savı da yakın çevresince iddia edilmiştir) teşkilatın organizesi altına girmiştir.

Mustafa Kemal Ekim 1905’de Şam’da gizli olarak Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuştur. Daha sonra bu küçük ve etkisiz cemiyetler birleşerek İttihat ve Terakki çatısında toplanmıştır. Mustafa Kemal İttihat ve Terakki’ye 29 Ekim 1907 de üye olmuştur. Bu üyeliğin ardından İttihat ve Terakki kendisini 1908’de Avusturya-Macaristan hükümetinin Bosna Hersek sınırına yaptığı yığınak ile ilgili bilgi toplamak için gizlice ve askeri istihbarat amaçlı olarak Kasım ayında Bosna’ya göndermiştir. Mustafa Kemal bu görevi yerine getirirken ilk kez çıktığı yurtdışı görevinde Taşlıca’da 35. Tugay Komutanı olan Binbaşı Fevzi Çakmak ( Daha sonra Mareşal Fevzi Çakmak ) ile de tanışır ve ondan çokça bilgi toplar. Dönüşte gayrı resmi gizli raporunu veren Mustafa Kemal’e göre yığınak, Sırplara karşı yapılmaktadır.” [3]

-Komünist hareketinin lideri LENİN : (hükümetleri devirmek ancak cebir ve şiddetle va kan dökmekle mümkün alabilir… Bu çareye baş vuranlar merhamet nedir bilmemelidir. Praleter devletin kanlı bir ihtilâl olmadan burjuva devletin yerine geçmesi imkânsızdır, diyor.

Atatürkte Bursa nutkunda ancak köklü devrimlerin kanla olacağını söylemiştir.

-Hilafetin kaldırılmasında M.Kemale muhalefet eden Şükrü Kaya kendi gazetesinde de bunun aleyhinde broşürler bastırır.

 Ancak M. Kemal destek bulur. İşte o destek;

-“Celal Nuri, U lusal Kurtuluş Savaşı döneminde dini bir lider sıfatıyla M . Kemal ‘i destekleyen Libya’lı Şeyh Sunusi’den beyanat alarak yayınladığı makalede, Şeyh Sunusi şöyle demekteydi : «Şeriatta en öneml i farz, namazdan sonra cihaddır. Hükmetmek güce sahip olanıdır. T.B.M.M. birçok düşmana karşı savunmada bulunarak İslam ülkesini istiladan kurtardığı için meşruiyeti hertürlü kötülüğün üstündedir. Bütün hak ve görev Meclisindir. Meclis bu görevi yapmaz ve doğru yoldan saparsa, o zaman tüm müslümanların bunu düşünmesi gerekir. Yoksa Şükrü Efendi’nin dediği gibi hareket edilirse, bu birlik olan Meclis’te bir fitne ve ayrılıklar doğar ve muhtemeldir ki bu gibilerin şeriata göre suçlu olmaları gerekir»[4]

-Tıpkı Gerçek niyeti anlamayıp M. Kemale dua eden Mekkedeki Kutbu azamla Bediüzzaman arasında geçen hatırada;

-“Bir gün beraber ikindi namazını kıldık. Namazdan sonra tesbihatta iken: ‘Kambur, ben mi haklıyım, yoksa sen mi haklısın?’ diye birisine hitap ediyordu.”

“Ben yine bir çok zamanlar olduğu gibi, hayretler içindeydim. Odasında benimle kendisinden başka kimse yoktu. Benim merakımı görünce, meseleyi şu şekilde izah etti:”

“Onuncu Söz, haşir ve âhiret hakkındadır. Ben o eseri bir vakitler Barla’da yazıyordum (1926 senesi). Baktım o günlerde  bir İslâm düşmanı, ıslahı gayr-i-kabil… Arefeye bir kaç gün vardı. Ben beddua ettim. Benim bedduama karşılık bütün Hicaz velileri ve Hicaz’daki Kutb-u A’zam ise, onun ıslahı için dua ediyorlardı. Benim bedduam ferdî kaldığı için iade edildi. Aradan uzun seneler geçti. Baktım, bu sene (1938-1939 senesi) bana nihayet hak verdiler. Ben halbuki bunun ıslahının gayr-i kabil olduğunu biliyordum. Onlar nihayet bu sene başladılar beddua etmeye. Benim konuştuğum Kutb-u A’zam’dır; Mekke-i Mükerreme’dedir. Bütün Hicaz’la birlikte beddua etmeye başladı. Bana hak verdi. Ben de ona hitap ettim.’ [5]

*****************    

Tbmm- de ittihat ve terakki komitesi hakimdi.

Ardahan Mebusu Hilmi Bey’in Sami Sabit Karaman Paşa’ya : «Biz T.B.M.M’de müttehid ve mütesanid 40 İttihatçıyız, istediğimiz anda M. Kemal’i alaşağı eder, Enver’i onun yerine geçirebiliriz» demiştir. [6]

Halk fırkası şimdiki adıyla Halk partisi dine olan muhalaefet yaftasını bir asırdır üzerinde taşımaktadır. Yüz sene önceki belgelerde de-“Terekkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın sorumlu sekreteri Fethi Bey’in «Bizim fırkayı K. Karabekir Paşa, Ali Fuat

Paşa ve Rauf Bey kurmuşlardır. M. Kemal Paşa’nın da rızası vardır. Terakkiperverler dindardır. Halk Fırkası dini batırıyor. Biz onu kurtaracağız ve muhafaza edeceğiz»[7]

-“Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk sol hareketi , sağlıklı ve bilinçli olmamakla birlikte, Jön Türk’lerle başlatabiliriz.

Osmanlı Sosyalist Fırkası’nın, Engels’in « Komünist Beyannamesi»nin, 1887 yılında, Ermenice bir çevirisinin istanbul’da yapılması ilk adımlarındandı .”[8]

M.Kemal devrimlerini tehditle ve sertlik kullanarak gerçekleştirmiştir. Hatta Ali Şükrü Bey gibi muhalefet edenler M.Kemal tarafından onun muhafızı olan Topal Osmana öldürtülerek muhalefet susturulmuştur. [9]

Takrir-i sükun ve istiklal mahkemeleri bunun en bariz örneklerindendir.

Birinde basın, diğerinde insanlar susturulmuş.. öldürülüp idam edilmiştir.

Bunu sadece mecliste dile getirmemiş, Bursa nutkunda da bu işin kan dökülmeden olmayacağını da dile getirmiştir.-“ 3 Mart 1924 günü Meclis’te hilafetin kaldırılması tartışılırken, Konya Mebusu Ömer Vehbi Hoca: « Saltanatsız hilafet olmaz.,, deyince, diğer sarıklı hoca arkadaşlarını da kımıldatarak çelişkiye düşürürken, M . Kemal;

« … Evet Hoca Efendi , saltanatsız hilafet olmaz. Yalnız birkaç kafa koparılırsa saltanatsız hilafette oluverecektir.” diye yanıt vermişti .”[10]

 -“M. Kemal Fransa’nın en ciddi gazetelerinden biri olan « Le Temps »a 24 Temmub 1924’te, Anadolu halkı için verdiği demeçte ” Müslüman kardeşlerimiz komünist arkadaşlar. Korkunç bir haksızlık işlemektedir. Büyük devletler yeni bir müslüman kurbanını boğazlıyorlar, onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz elde silahımız Anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını , yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki yakın bir zamanda bütün islamiyet komünizm ile birlik olarak onların intikamını alacaktır” ( 128) demektedir.. [11]

-“Yeni kurulan S.S.C.B. ile dış politika alanında iyi ilişkiler içinde bulunmayı amaç edinen M . Kemal ‘in zaman zaman « Biz de halk sosyalizmi kuracağız• sözlerine rastlanır.”[12]

-“İslam dünyası halifeliğin kalkmaması için her türlü maddi ve manevi fedakarlığı gösterirken, bizde ise adeta düşmandan daha hevesli bir tavır sergilenmektedir.

-“10 Şubat 1921 tarihli Alemdar Gazetesi’nde, daha sonra .vüzellilikler” listesinde ismini göreceğimiz, Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin bir yazısı yayımlanmıştı, ” Makamı Hilafet ve Ankara Meclisi » başlıklı yazısında M. Sabri’nin yorumu şöyle :

« Anadolu’da kaldırılan isyan bayrağı , memlekete sahip olmak hakkını iddiaya kadar cesaretlendi .

Yüz yıllardan beri Türklere ve bütün Müslümanlara hilafet merkezi olan, Hilafet ve Saltanatı parçalamak isteyen ve aslı , nesli gibi mezhebi, meşrebi belli olmıyan bir sergerde, Ankara’da kurduğu ve idam sehbalariyle desteklediği ve o sehpalardan akıtılan İslam kanlarıyle yaldızladığı eşkiyalık yuvasından sesini yükselterek ve dumanlı günü seven bir kurt ihtirasiyle. Osmanlı devletinin felaket günlerinden faydalanma sevdasına düşerek atalarından kalmış, haklı olarak saltanat süren ve İslamların İmam ve Halifesi olan Sultan Osmanoğlunun makamına geçmek davasında bulunuyor. Ve utanmadan bir taraftan bu küstah davayı , o idam sehpaları ile iradesi elinden alınan milletin iradesine dayandırmakla beraber, bir taraftan da evvelce esareti dolayısiyle reyini kullanamadığını ilan edip durduğu büyük Padişahının reyini ve kabulünü imkan dahiline koymak istiyor.

Hem de, milleti tehdit ettikten sonra, Padişahı da tehdit ederek istiyor. Daha sonra da utanmazlıkta daha ileri giderek asıp kesmek vasıtasiyle altını üstüne getirdiği millet malından yani , Padişah kesesinden, milletten çaldıklarından Saltanata bir hisse ayırmağı vaadetmek sureti ile Padişaha ve Halifeye bu hırsızlık maldan hisse ayırıyor!

İttihat ve Terakki Komitesi ‘nden doğarak, Saltanat makamına geçmeğe kalkışan, bu makama layık olmayan ve memleketi on iki senelik tahribat ve hasarata mükafaten Osmanlı tahtına da talip çıkıyor.”[13]

-“Hilafet konusunda M . Kemal’in muhalifi olarak tanınan Velit Ebuzziya, Cumhuriyet’in ilanından sonra da muhalefetini oldukça acımasız, hatta korkusuzca sürdürmüştü. Devletin en önde gelen kişilerine de, haksız bulduğu konularda sürekli saldırılarda bulunmuş. bu yüzden zaman zaman gazeteleri olan «Tevhid-i Efkar ve Tasvir-i Efkar» kapatılmış kendisi de yargılanmak üzere İstiklal Mahkemeleri’ne verilmişti. Ama Velit Ebuzziya bunlardan yılmamış, Tasvir-i Efkar kapatıldığında isim benzerliğini koruyarak Tesvir-i Efkar, o da kapatılınca Tesfir-i Efkar isimli gazeteleri çıkarmıştı .

Hüseyin Cahit de Gazetesi «Tanin» kapatılınca «Renin», Renin kapatılınca «Sinin, isimli gazeteleri çıkarmıştır.

Gazete sahipleri, her zaman kapatılabileceklerini düşünerek, isim benzerliği olan gazetelerin imtiyazlarını önceden alırlar ve gazete kapanınca, izin almaya gerek kalmadan diğer gazeteyi çıkarırlardı. Ancak Velit Ebuzziya’nın; isim benzerliği olan gazetelerin imtiyazlarını önceden alarak, gazete kapatılınca diğerini çıkarması, İstanbµl Hükümetleri dönemindedir.”[14]

Cumhuriyetin kuruluşunda bir türlü vasat bulunamamış. Sürekli yalpalar yapılmış, ifrata gidilmiş.

-“Alemdar Gazetesi’nde Aydede imzasıyle, 2. Ocak.1922 de Refik Halit, « Meslek Bahsi» başlıklı yazısında şöyle diyor:

” Deveye sormuşlar :

– Yokuşu mu seversin, demişler, inişi mi ?

– Bu ikisinin ortası yok mu, yahut, düz başınıza mı yıkıldı? demiş . . .

Bu fıkra malumdur. Fakat akıllı deveye aynı suali :

– Yokuşu mu seversin, yoksa inişi mi ? diye sordukları zaman daha hoş bir cevap vermiş:

– Allah üçünün de belasını versin !

– Canım , demişler, biz sana iki sual sorduk, sen üçüne cevap veriyorsun, üçüncüsü de nedir ?

– Düzü unuttunuz mu demiş, günlerce çöl ortasında bitip tükenmeden düz gitmek de sanki hoş bir şey mi ?”

Onun gibi bana da:

– İttihatçılığımı seversin, yoksa İtilafçılığım ı ? deseler bu akıllı deve gibi :

– Allah üçünün de hakkından gelsin ! diyeceğim . . . Malumya, üçüncüsü Milliyetcilik. .

Ankara ovalarında bitip tükenmeyen küfürlerle yaşamak da sanki hoş bir şey mi ? İttihatçılık yokuş, İtilafcılık iniş ise Milliyetcilik de çöl, düzlük, ovadır. İşte bu hikmete mebnidir ki (Aydede) akıllı veya akıllanmış deve gibi bu üç yola da hevessiz, bu üç gidişten ve yürüyüşten de bezgin , zikzaklı bir yol , bir edebi ve mizahi , yani nezih ve eğlenceli bir yol takip edecek. Ne onun, ne bunu, ne ötekini benimseyecek. Her yolun kabahatini yüzüne vuracak. hülasa bir şahsın , hiç bir devesiyle, hiçbir kervanın yükünü sırtında taşımayacak. Gönlünü ferah ve neşel i tutacak. [15]

MEHMET ÖZÇELİK

06-10-2018

[1] http://belgelerlegercektarih.com/2012/12/10/m-kemal-ataturkun-ingiliz-istihbarati-ile-gizli-iliskisi-desifre-oldu/

Bunu teyiden bak. Kazım Karabekir M. Kemali anlatıyor.

http://belgelerlegercektarih.com/2012/07/28/kazim-karabekir-m-kemal-ataturk-ile-ilgili-gercekleri-anlatiyor/

Ayrıca bak. Zsa Zsa Gabor’ın anılarını kaleme alan Wendy Leigh’in “One Lifetime Is Not Enough” adlı kitabından. Delacorte Yayınevi, New York, 1991. https://tarihturklerdebaslar.wordpress.com/2014/03/26/ataturkun-kadinlari/

[2] https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10156600446398374&id=656108373

https://m.facebook.com/100027386058776/posts/158598051729729/ https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=2077818075830331&id=100008064751041

[3] MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MİT DÜNDEN BUGÜNE GİZLİ DÜNYANIN BİLİNMEYENLERİ

TUNCAY ÖZKAN.Sh.18-19.

[4] BELGELERLE ATATÜRK DÖNEMİNDE MUHALEFET-(1919 – 1926) Nurşen Mazıcı. Sh.71.

[5] bk. Emin ÇAYIRLI (Çaycı Emin Bey)’in Hatıraları, Son Şahitler, II/99.

http://www.sorularlarisale.com/makale/20626/mekke-i_mukerremede_dahi_-farz-i_muhal_olarak-_risale-i_nur_aleyhinde_bir_itiraz_kutb-u_azamdan_gelse_her_zamanda_bulunan_iki_imam__iki_imam_ve_mekkede_kutb-u_azam_gunumuzde_de_varlar_mi_ustadin_kambur_dedigi_zat_mekkedeki_kutb-u_azam_mi.html

[6] BELGELERLE ATATÜRK DÖNEMİNDE MUHALEFET-(1919 – 1926) Nurşen Mazıcı. Sh. Age.77.

[7] Age.82.

[8] Age.83.

[9] Bak.Age.132-134.

[10] Age.88.

[11] T.B.M.M. Başkanı M . Kemal. Age.91.

[12] Age.96.

[13] Age.92.

[14] Age.101.

[15] Age.113.

Loading

No ResponsesEkim 31st, 2018