SİYASET SEYİSLİK Mİ ?
SİYASET SEYİSLİK Mİ ?
Siyaset arapça asıllı olup, at bakıcılığı manasınadır.
Neden at bakıcılığı ile kıyaslanmış ve isimlendirilmiştir?
Çünkü at hassas, hisli ve sadık hayvanlardır.
Onu süvarisinin iyi yönlendirebilmesi için, kızdırmaması, hassasiyetine dikkat etmesi, bakımını ve ilgisini göstermesi, korkutup ürkütmemesi gerekir.
Siyasette insan bakıcılığı ve yöneticiliği olarak sürdürülebilmesi için, o toplumun hassasiyetlerinin göz önünde bulundurulması, korkutulup tehdit edilmemesi ve toplumun değerlerinin göz önünde bulundurulması gerekir.
İşte bir asırdır toplumu despot ve zorba yönetimlerle idare etmeye çalışanlar, gerçek manasından uzak, fıtrata aykırı toplumu yönetmeye çalışmaktadırlar.
Bu millet de iradesiyle onları başa geçirmemektedir ve de geçirmeyecektir de…
– Gerçek kimlik ve kişiliğini sergileyemeyen insanlar, gittikleri yere göre kişiliklerini oluşturmaktadırlar.
En çok da bunu siyasette görmekteyiz.
Yeni kurulan bir parti, daha önceki görev aldığı parti ile bağdaşmamasına rağmen, kendisine yapılan daveti kabul edip, gittiği yere göre de kişilik sergilemektedir.
Siyaset- makam ve para insanın kişiliğini çok da çabuk bozmaktadır.
İnsanlar gömlek değiştirir gibi, yıllarca mücadele ettiği partinin savunuculuğunu yapabilmekte, adeta geçmişini inkar etmektedir.
Acaba bu durumda yanlış olan hangisi idi?
Öncesi mi yoksa şimdiki temsilciliği mi?
Türkiye-nin siyasetteki kaybı, kişilik kaybıdır.
İnsan yanılıp geçmişinin yanlışlarını görerek doğruya yönelebilir.
Ancak hiçbir şey olmamış gibi, her yaptığını, önceki ve sonrakiyle kendisini hep doğru gören bir insan, ne kadar kaliteli ve değerli bir insandır!
Siyaset bir türlü durulmadı, temizlenmedi.
Kirli oyunlarla bir anda birileri götürülüp, hesapta olmayan ancak belli ki belli bir projenin hesabı olan kimseler sahneye sürülmekte, koyun gibi birilerinin bunu onaylaması kabul ettirilmektedir.
Türkiye-yi dizayn etmeye çalışanlar, siyaseti dizayn etmektedirler.
Kim kime değer katmaktadır?
Partiye katılan mı yoksa partiyi kuran mı?
Partiyi kuran oy için her cepheden adama teklif götürmekte ve de vitrinine koymaktadır.
Ancak katılan kişi ne kadar samimidir!
Niçin o partide aday olmuştur?
Kendisini hatırladığı için mi?
Orada bir makam alacağı için mi?
Kendisinin ve memleketinin hangi yönünü temsil edeceğini bildiği ve toplumun nabzını çok iyi tuttuğu için mi?
Yıllar önce bir dostum bir partiden kendisine aday teklifi yapıldığını söylemişti.
Benim de fikrimi sordu.
Kendisine kaçıncı sırada olduğunu sorduğumda üçüncü sırada olduğunu söylemişti.
Ben de kendisine, birinci sıradakinin bile kazanmasının mümkün olmadığı bir yerde, üçüncü sırada girmek harcanmaktır, dedim.
Kendini harcamış olursun, dedim.
Sözümü dinledi ve de aynı durum oldu.
Eğer beni dinlemeseydi, kazanamayacağı gibi, geçmiş tüm birikimlerini de kaybedecekti.
Siyaset kişilik kazanmalı ve de kazandırılmalı.
Yoksa o partiyi temsil edenler o partiye ne kadar bir kişilik kazandırabilmektedirler.
Siyaset zemini kaypak bir zemindir.
Kişilerin kendilerini ve değerlerini koruyabilmeleri zorlaş görülmektedir.
Bu imkansız ve de boş bırakılması gereken bir alan olmadığı da elbette bir gerçektir.
Partiler şaibeli, makam peşinde koşan, millet menfaatından ziyade kendi menfaatını ön plana çıkaranlardan temizlenmelidir.
Görevinde su-i istimalde bulunan memurlar gibi, siyasettekiler de alınabilmelidir.
Toplumun tüm kesimi temsil edilmelidir.
Toplumun inanç ve değerlerini hazmedemeyenler, siyasetten uzaklaştırılmalıdır.
-Yüz yıldır inanıp konuştuğumuz, bildiğimizi düşünüp savunduğumuz düşünceler ya boş ve yalan çıkarsa, tam tersi belgelerle sabit olursa nasıl bir akıl, ruh ve vicdan haline gireriz,
Onunla kalınmayıp yani aldanmamızdan daha büyüğü ya aldattıklarımızın yüzüne nasıl bakarız, günahını nasıl taşıyabiliriz?
Vebalinin ezikliğini dünya ve ahirette nasıl yükleniriz.
-Şimdiye kadar bilinmeyip artık bilinen, açıklanmayıp gizlenen ve gizli yapılan savaşlar; artık bilinir ve açık olarak yapılmaktadır.
MEHMET ÖZÇELİK
29-10-2017