ALLAH EKİYOR BİÇİYOR DERİYOR

ALLAH EKİYOR BİÇİYOR DERİYOR

İnsan bu dünyaya ekmeye ve ekilmeye gelmiştir.

Bir yandan ahirette biçmek için ekiyor, diğer yandan duyguları itibarıyla sümbül verip neşv-ü nema bulması için de ekiliyor.

Allah-ın varlıkları yaratması ise adeta onları ekmesi, onlardan esmasının mahsulatını almak içindir.

Allah cüz-i ücretle, külli işler yaptırmaktadır.

Kâinatta canlılarda olan tenasül kanunu gibi.

Bu konuda Bediüzzaman; “âlet-i tenâsül-i insan, insan nazarında bahsi hacâletâverdir. Fakat şu perde-i hacâlet, insana bakan yüzdedir. Yoksa, hilkate, san’ata ve gàyât-ı fıtrata bakan yüzler öyle perdelerdir ki, hikmet nazarıyla bakılsa ayn-ı edebdir, hacâlet ona hiç temas etmez.” [1]

-“bütün hayvanâtın şehâdetiyle ve izdivaç eden nebâtâtın tasdikiyle sabittir ki, izdivâcın hikmeti ve gàyesi, tenâsüldür.”[2]

-“Hayvanattan olsun, nebatattan olsun, tevellüdle tenasül şümulüne dahil olan her fert, veçh-i arzı istila ve tasallut etmek niyetindedir ki, arzı kendisine ve zürriyetine has ve halis bir mescid yapmakla Fatır-ı Hakimin esma-i hüsnasını izharla Halıkına gayr-ı mütenahi bir ibadette bulunsun.
Evet, kuşların, balıkların, karıncaların, yumurtalarında, eşcar ve sebzevatın semeratında ve o semeratın tohumlarındaki ifrat derecesini bulan kesret o vaziyeti tenvir eder. Lakin alem-i şehadetin darlığına ve müstakbel ibadetlerin Allamü’l-Guyübun ilminde mevcut olduğuna binaen, niyetten fiile henüz çıkmayan onların ibadetleri kabul edilmiştir.” [3]

-“Tenasül, teselsülde şerait-i âdiye-i itibariyedendir.” [4]

-“Hem, mâdem o Hàlık-ı Kerîm, tenâsül kanun-u azîminde istihdam ettiği hayvanâta ücret olarak, birer maaş gibi, birer lezzet-i cüz’iye veriyor. Ve arı ve bülbül gibi, sâir hidemât-ı Rabbâniyede istihdam olunan hayvanlara birer ücret-i kemâl verir, şevk ve lezzete medâr birer makam veriyor; ve şunda bir muazzam “kanun-u kerem”in ucu görünüyor.”[5]

-“ Tenasülün devamı için, hikmet-i İlâhiyece o fıtrî hizmete bir ücret olarak bir fıtrî meyil ve şevk vermiş. Halbuki o zevk, on dakikada bir lezzet verse de, eğer meşru ise, erkek bir saat meşakkat çekebilir. Fakat kadın, on dakikalık o zevk için on ay çocuğu kendi vücudunda zahmetini çekmekle on sene çocuğun hayatına yardımla meşakkat çeker. Demek, o on dakikalık fıtrî meyil, bu uzun meşakkatlere sevk ettiği için, ehemmiyeti kalmaz. His ve nefis, onunla onu izdivaca tahrik etmemeli.”[6]

-“Cennet tenâsül yeri…” olmadığından[7] insan dünyaya vazifeli olarak yani tavzifen gönderilmiştir.

-Tenasül beşeriyetin iktizasındandır.

“tegayyür veya tecezzî veya tenasül eden, ilâh olamaz.” [8]

Ve Allah nesillerin çoğalmasını ve çoğaltılmasını çok ve çokça yapmaktadır.

-“Kalem-i kudret şu sırr-ı tenasülü pek acip istinsah ediyor.” [9]

-“ Evvelâ, bu kanun-u tenâsül, mebde’ itibârıyla, iki yüz bin envâ-ı hayvânâtın mebde’leriyle hark edilmiş ve nihâyet verilmiş. Yani, en evvelki pederleri âdetâ Âdem’leri hükmünde, iki yüz bin o evvelki pederler, kanun-u tenâsülü hark etmişler. Peder ve valideden gelmemişler ve o kanun hâricinde vücud verilmiş.
Hem her baharda gözümüzle gördüğümüz, yüz bin envâın kısm-ı âzamı, hadsiz efradları, kanun-u tenâsül hâricinde-yaprakların yüzünde, taaffün etmiş maddelerde-o kanun hâricinde îcâd edilir.” [10]

-“ Kesret-i nesil, herkesçe matluptur. Hiçbir millet ve hükümet yoktur ki, kesret-i tenasüle taraftar olmasın. Hattâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: (ev kemâ kàl.) Yani, “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim.”[11]

Başta insan dahil yaratılan tüm varlıkların kendine bakan bir ciheti varsa, yaratıcıya bakan sonsuz cihetleri vardır.

Adeta Allah eşyayı kendine bakan sonsuz cihetlerin tezahürü için yaratmıştır.

Bu O’nun ihtiyacı olduğu yönüyle değildir.

Muhtaç olan varlıklardır. O Samed-dir.

Kenz-i Mahfi olan Allah, varlık aynasında kendisini görmek istedi.

Sanatkarın kendi ustalığını ve sanatını göstermek için yaptığı sanat gibi, Allah tezahür etmek irade etti.

O iradeyle her birerleri diğerlerinden farklı olup benzersiz varlıkları yarattı.

Hatta kendi yarattıklarını öldürenlerin varlığına bile hikmeti gereği müsaade etti.

İrade O’nun, varlık O’nun elinde, kudret O’na aid.

Varlıkların bize görünen noktası belki de hiç hükmünde ve gayet sınırlıdır.

En gelişmiş olan bizler bile tam kapasite çalışmamaktayız.

Ve hiçbir zamanda bunun künhüne varılmayacaktır zira idrak ve ihata söz konusu değildir.

Yaratılan her bir varlık aynı zamanda bir başka varlığın vücuduna sebeb olacak bir fabrika niteliğindedir.

Her bir varlığın sahip olduğu özellikler, duygu ve hislerde ayrı bir meseledir.

İnsanlar yanlışlıkla sanata odaklanmaktadırlar.

Oysa o sanat sanatkârın sayısız özelliklerinden dışa yansımız bir özelliğidir.

Varlık alemindeki sanatlarda kendisi için olmayıp, sanatkârlarını göstermesi içindir.

O sanatkâr bilinir ve anlaşılırsa, sanat daha iyi anlaşılmış olur.

MEHMET ÖZÇELİK

17-07-2017

 

 

 

[1] Sözler.211.

[2] Sözler.373,165.

[3] Mesnevi-i Nuriye.184.

[4] Muhakemat.112.

[5] Sözler.511.

[6] Emirdağ Lâhikası.293.

[7] Sözler.591, İşârâtü’l-İ’câz,196,Mektubat.79.

[8] Hutbe-i Şamiye.141.

[9] Hutbe-i Şamiye.122.

[10] Lem’alar.9.Lem’a.364.

[11] el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:269, no: 3366; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1021; Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, no: 3366.Lem’alar.200.




BROSELLA

BROSELLA

Köylülere mi kızsam , doktorlara mı kızsam?

Köylülerden kastım hayvan besicileri ve köy peyniri yapıcılarıdır.

Evvela Brosella düşük yapan hayvanların sürekli olarak sütle beraber memelerinden gelen mikropların vücuda bulaşması ve vücudu tehdit etmesidir.

Dünyada bu hastalıkla ilgili olarak 500 milyon insan tehdit altındadır.

Ağırlıkla hayvansal ürünlerden bulaşır.

İyi kaynamayan sütten ve iyi pişmeyen etten bulaşır.

Özellikle köy peyniri bunun baş müsebbibidir.

Zira memeden gelen 37 derecelik sütün sıcaklığıyla da peynir yapılabilmektedir.

Böylece ölmeyen bu mikroplu peynirden çok küçük bir parça da yenilmiş olsa vücudu yıpratmaktadır.

Bu mikrop vücuttan zorla atılmaktadır.

21 gün boyunca sürekli iğne tedavisi, ondan sonra en az 21 gün daha ilaç tedavisi ve de eğer Emar da bu mikrobun kemiğe bulaşması söz konusu ise en az 6 aylık bir tedavi süresi gerekmektedir.

Köylüler bu konuda gerekli hassasiyeti göstermemektedirler.

Ondandır ki, bir çok insan Brosella tehdidi altındadır.

Ondandır ki, bir çok insan romatizma, yaşlılık sebebi gibi ağrılarının Broselladan kaynaklandığını pek düşünmezler.

Herkes mutlaka yılda bir defa enfeksiyon bölümlerinde hemen çıkmayan ancak birkaç gün süren kan tahlili yaptırmalıdırlar.

-Bu hastalığımı duyan herkesten en az bir içini çekerek sıkıntı çekeni gördüm.

Her evden bir kişi bu hastalığa yakalanmıştır.

Taziyesine gidemediğim bir dostumu aradığımda durumumu izah edince benden çok o üzüldü ve ben o hastalığın ne berbat bir hastalık olduğunu bilirim diyerek hareket etmememi tavsiye etti.

-Yine ziyaretime gelen bir dostum kayın validesinin Broselladan öldüğünü şöyle anlattı.

Diyarbakır-da yaşayan kayın validem sürekli sancıdan dolayı Tıp Fakültesine gider, onlarca ilaç kullanır ancak sancıları bir türlü geçmez.

Neticede bağırsak ameliyatı olması gerektiğini söylerler.

İstanbul Tıp Fakültesi son sınıfta olan oğlu da çağrılır. Doktor elbisesi de giydirilerek rahat hareket etmesi sağlanır.

Bağırsak ameliyatından da bir sonuç çıkmamıştır.

Doktorlardan birisi Brosella olabileceğini söylemeleri üzerine yapılan tahlilde Brosella çıkar.

Ancak yaşlı olan kadının onlarca ilaç kullanması, ameliyata dayanamaması neticesinde vefat eder.

Doktor olan oğlu hastahane koridorlarında önlüğü çıkarıp parçalayarak doktorlara kızar ancak annesi vefat etmiştir bir kere.

-Kendime gelince; bundan 5-6 sene önce iki kere yakalanmıştım.

Acısı dayanılmayacak derecede idi.

Öyle ki, evde yalnız iken kapı çaldığında, kapıyı sürünerek açmaya gittim.

Bunu bir dostuma anlattığımda, babasının da kafasını adeta duvarlara vuracak derecede acı çektiğini, kan değerlerinin düşmesi sebebiyle kan takviyesi yaparak bunu atlattığını da söylemişti.

Üç yıldır fıtık rahatsızlığı dolayısıyla fizik tedaviye gitmekteyim.

Verilen ve mg.ı arttırılan ağrı kesiciler bir türlü fayda etmemektedir.

Her yıl 1,5 iki ay boyunca adeta kıvranmaktayım. Bu da özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşmekteydi.

Durumumu tamamen doktorlara anlattığım halde sadece fıtığa odaklanıp, ağrı kesiciler ve fizik tedavilerle çözme basitliğine gidiyorlardı.

Bu sene rahatsızlık erken başlamış, Mayıs ayından itibaren rahatsızlığım depreşmişti.

İlaç ve sportik hareket gibi bir çok yöntemleri kullandığım halde ağrı daha da artıyordu.

Bir gün bu sıkıntı içerisinde evde hanımla otururken aklıma gelerek hanıma;

Bu sakın Brosella olmasın, dedim.

Hanım da, olabilir deyince aile doktorumu aradım.

Üç yıldır durumumu bilen doktoruma Broselladan şüphelendiğimi söyledim.

O ise bana terlememin olup olmadığını sordu.

Terlediğimi söyleyince olabileceğini, dahiliyenin enfeksiyon bölümüne gidip tahlil yaptırmamı söyledi.

Hemen hastahaneye giderek Broselladan şüphelendiğimi ve tahlil yaptıracağımı söyleyerek, fıtık için çektirdiğim Emarı da kendilerine gösterdim.

Doktorun bana ilk cümlesi, bu sonuca göre ağrılarımın Broselladan değil, fıtıktan kaynaklanacağını söyledi.

Ben yine de tahlil yaptıracağımı söyledim ve çıkan sonuç; Brosella Teşhisi…

Doktorlar bu konuda yetersiz kalıyor ve ciddi eğilmiyorlar.

En önemlisi de doğru teşhis koymuyorlar.

Eskiden beri söylenen, yarım doktor candan eder, sözü hala geçerlidir.

Doktorlara güvenmeli ancak itimat etmemelidir.

Yani tamamen bel bağlamamalı, değişik alternatifler ve başka doktorlara da görünmelidir.

Üç yıldır her ne kadar fıtığım olsa da adeta pisi pisine 2 aya yakın süren sancıları çektim.

Allah doktorlara muhtaç etmesin ancak eksikliklerini de vermesin.

Aile doktorum olgunluk göstererek, üç yıldır bunun farkına varamamanın eksiklik ve kusurunu dile getirdi.

21 gün sürecek iğne tedavisine başladım.

Ancak kımıldayamıyorum ki, nasıl iğneye gideceğim bu dayanılmaz sancılar içerisinde.

Sağ olsun değerli kardeşim Mehmet Öncel fedakarlık ve gayretleriyle 21 gün boyunca beni adeta sırtladı, iğne tedavimi sürdürdü.

Kendilerine Teşekkür ediyorum.

İğneye başlayınca belki sancılar azalır diyordum. Doktorun verdiği ve önceden aldığım üç tane ağrı kesiciyi içtiğim halde iki gün boyunca adeta kıvrandım, ölümü yaşadım.

İğneden dönüp benim bu durumumu gören Mehmet kardeşim kendisinin akrabası olan Eczacı Muhammet kardeşime beni götürdü.

Muhammet kardeşime dayanılmaz durumumu anlatınca kullandığım ağrı kesicilere bakıp, bunların gereksiz olduğunu söyleyerek bana verdiği bir ağrı kesici ile adeta dünyaya yeniden gelmiş oldum.

On saat kadar da olsa bir rahatlık içerisine girmiştim.

Eczacı kardeşimle bundan sonra yanına uğrayıp yaptığımız konuşmalarda sağlık bakanlığının ve doktorların ne kadar sağlıklı olduğunu konuştuk.

Muhammet kardeşim kendisini güncelleyen, değişimi takip eden birisi.

Alternatif tıp da bunlar arasında.

Yani doktorların yapması gereken eksikliğini gideren birisi.

Sohbetimizde kendisi; eskiden doktorlar hastaları dinlerlerdi, şimdilerde ise doktorlarda elektronik doktor olup, hastaya emar, tahlil ve röntgenlere bakarak karar veriyorlar, kendi branşlarından başka alanı düşünüp, farklı alternatifleri değerlendirmedikleri üzerinde durduk.

Doktorlar kendilerini güncellemiyorlar. Mevcutla yetiniyorlar.

Brosella hastalığı tabiri caizse pis ve pisi pisine çekilen bir hastalıktır.

Bilgisayarı çökerten, proğramları çalıştırmayan virüs ne ise, Brosella virüsü de odur.

Gerçekten can boğazdan geçse de, can boğazdan çıkarmış.

Ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; yemek yememenin bir problemi varsa, yemenin 99 problemi vardır.

Bütün problemler yemeden kaynaklanmaktadır.

Tıbbın babası olan İbni Sina koca Tıb ilmini iki cümlede topladım der;” Sözün güzelliği kısalığındadır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye, nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.”

Onun için sütü kaynatmadan, düşük hayvanların sütünden köy peyniri yapanlara hakkımı helal etmiyorum.

Herkese de tavsiyem, ailesinin fertlerini, yaşlı ve ağrı içinde olan annelerini bir Brosella tahlilinden geçirsinler.

Peynire, peynirli helvaya, tereyağına, iyi pişmeyen ete dikkat etsinler.

Süt mamulü yapan fabrikada çalışanların ifadesine göre; sütten süzülüp atılanları bir görseniz, bir daha yemezsiniz hatta süzülen o atıkları köpeklere verdiğimizde hayvanlar kıvranıp ölmektedirler.

Doktorlar önce iğneyi kendilerine, sonra çuvaldızı hastalara batırmalıdırlar.

Bu gün nano teknolojiyle artık hastalığa göre ilaçtan, hastaya göre ilaca geçme zamanında, hastalar yanlış teşhisler ile ilaç küpüne boğulmasınlar.

Her ilacın yan etki olduğu bilinmektedir.

Doktorlar geniş düşünmeli, tedavi ederken hasta etmemelidirler.

Osmanlıdaki kurulan vakıflar; Doktorların iyi huylu olmasını isteyen vakıf, Taze nefes getiren vakıf.

*21. Asrın önemli bir terörü de gıda terörüdür.

Nesiller yok edilmek için gıdalar yok edilip bozularak tahrif edilmektedir.

Ayette; “O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.”[1]

Mesela Brosellanın etkisini giderecek sarımsaktaki protein maddesinden birini çıkarıp ilaç olarak yapmakla ilaç sektörü de canlandırılmış olacaktır.

Kısaca bir peynirden kaynaklanan bu hastalık adeta bana 20 yılda peynirden aldığım lezzeti gidermiş, yerine elemi getirmişti.

Hastalığım ve tedavisi hala devam ediyor. Misafirliği bitince gidecektir.

İbrahim peygamber gibi; “Hastalandığımda da O bana şifa verir.” [2]

Ancak Eyyüp peygamberi daha iyi anladım.

Bir çocuğun annesiyle arasındaki nazlanma gibi, ibadetimi yapmada zorlansam da, Rabbim ile aramdaki naz makamını sürdürmeye çalıştım.

-Haşa bu anlattıklarımı bir şikayet sebebi olarak anlatıyor değilim.

Yakup peygamber gibi ben de; “ (Yakub) Ben sadece gam ve kederimi Allah’a arz ediyorum. Ve ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Allah tarafından (vahiy ile) biliyorum dedi.”[3]

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi. Kanuni.

MEHMET ÖZÇELİK

21-07-2017

[1] Bakara.205.

[2] Şuara.80.

[3] Yusuf.86.




ÂDEMİN ÇOCUKLARI KAVGA EDİYOR

ÂDEMİN ÇOCUKLARI KAVGA EDİYOR

Âdem baba! Bir bakar mısın, çocukların birbiriyle kavga ediyor.

Onunla yetinmeyip birbirinin kanını akıtıyor.

Belki Kabile kızmakla haklı olduğunu süregelen bu kan dökme ile göstermiş oldun.

Bunlar senin soyundan gelme.

Aynı kanı taşıyorlar, kanı bozuklar çıksa da…

-Havva anneciğim, Havva neneciğim çocuklarına bir şey söyle.

Bunlar senin de çocuğun.

Bir Habil-in ölmesinden dolayı o kadar göz yaşı dökmüşken, şimdi olsaydın her halde kan ağlardın.

-Nasrettin hoca hanımının ölmesi üzerine dul bir kadınla evlenir.

Evlendiği kadının da kendisinin de çocukları vardır.

Hocanın yeni hanımından birkaç çocuğu olur ve büyür de…

Bir gün çocuklar arasında bir kavga çıkınca duruma vakıf olan hoca hanımına seslenerek;

Hanım, senin çocuklarla benim çocuklar birleşmiş, bizim çocukları dövüyorlar.

-Dövülen, sürülen, kanı akıtılan bizim çocuklardır.

Bunlar nasıl çocuklar ki, kendi öz kardeşini dişliyor, kanını emiyor.

Bu nasıl bir bozulma, bu nasıl bir kişilik bozulmasıdır ki, insan bozuntusu ve bozması bir insan yüz binlerce insanı öldürebiliyor?

Size yedi yüz bin hatta yedi bin ve hatta yedi tane karıncayı öldür deseler gerçekten öldürebilir misiniz?

Yüzünüzü haklı olarak ekşittiniz.

Yapamazsınız.

Yedi yüz bin insanı ki bunlar içerisindekilerin hemen hemen hepsi çocuk, kadın, yaşlı, hasta, suçsuz ve masum insanlar.

-Allahım! Maruzatımı Adem ve Havva neneme arz ettim. Ancak onların bu konuda bir müdahale yetkileri yoktur.

Ey Rabbım! O öldürülen masumlar senin mahlukun, senin masnuun, senin kulların, aslında saldırı sanadır ey Rabbim!

O saldıranları sana havale ediyor ve Nuh Peygamberin lisanıyla sana sesleniyorum;

-“Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!

Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.

Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.”[1]

MEHMET ÖZÇELİK

23-07-2017

[1] Nuh.26-28.




KISA NOTLAR

KISA NOTLAR

“Vatan sevgisi imandandır. “Bir yanda vatana ihanet eden, diğer yanda vatanı için şehit düşen.

“Kişi sevdiğiyle beraberdir “Bir yanda fetö ve haçlı, diğer yanda Türkiye.

Surda bir gedik açtık, mukaddesmi mukaddes. Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es.N.F.K

15 Temmuz 12 Eylülün rövanşıdır.12 eylülde onların çocukları,15 Temmuzda bizim çocuklar kazandı.

İşgal başarılı olsaydı Türkiye Pkk-nın, Ermenistanın, Yunanistanın, İngiliz, İsrail ve Abd- nin işgal ettiği bir ülke olacaktı.[1]

Bizde sol ve solak kesim -Abd dışarıya- diye 1970- lerde onları memleketimizden kovarken, başta Chp, şimdi ise onları işgal için memleketimize davet etmektedirler.

1945’e kadar İngiliz sömürgesiydik.1945’ten sonra Amerikan sömürgesi olduk. Milli Şef İsmet İnönü 1947 tarihinde yaptığı Fulbright anlaşması ile Türk Eğitim Sistemini ABD’lilere teslim etti.” Oktay Sinanoğlu

İşin garip tarafı şudur ki; darbe olduğunda çoğunluğun aklına Fetö gelmişti. Zayıfta olsa onun darbe yapacağı bekleniyordu.

Darbe teşebbüsünde hep kırılma noktaları oluşmuş.

Mite giden binbaşıdan Marmarisin seçilmesi, Erdoğanın evinde olmaması, Marmariste hangi otelin tam bilinmemesi ve geç kalınması, birkaç dakikalık farkla bile olsa, Ömer Halisdemir-in Semih Terziyi öldürmesiyle darbenin belinin kırılması, Hesap edilmezken halkın Erdoğanın talimatıyla dışarıya çıkması gibi baştan sona yaşanan kırılmalar, darbenin 40 yıllık birikimini ve gücünü kırmıştır.

*Bir yüz yıllık Kemalist mücadele bitmeden, bir yüz yıllık Fetö mücadelesi başladı.

*Latife Hanım’ın 91 Yıldır Gizlenen Mektubu “Kemal Paşa Çakma Napolyon’dur”[2]

*Fetöyü adam yerine koyduran sebeb, kahtı rical ve adam seçme ölçüsündeki yetersizlik. Hadiste, İnsanlar madenler gibidir, buyurulur.

*KK hala net değil. Bulanık veya niyeti değişik. Karınca misal kimden yana olduğunu belli etmiyor gibi. Ancak sırıtıyor. Oysa nemrudun yanında dururken İbrahime sahte tebessümlerle sataşmaktadır.

*İki şeyin diriltilmesi gayet yerindedir.1.Osmanlının kuruluşundaki diriliş, kuruluş ve kurtuluş ile Ertuğrul Gazi ruhuna, 2.Yıkılışı bir 33 yıl daha geciktirerek 7 düvele karşı koyan Abdülhamid Han aklına muhtacız. 15 Temmuz 2016 bu ruh ve aklı bir araya getirdi, tetikledi.

Suud-i Arabistan belli ki kaşınıyor. Kaşıyan çıkacaktır ancak üzücü olan dost görünenle beraber düşmanın da vurmasıdır.

Mekke Medineye yazık olur.

Gerçi Ebabiller ne güne duruyor.

Sağa sola saldırıp, Yemene askeri saldırı da bulunuyor. Katarı da tehdit ediyor.

Fetö ayakkabıyla seccadeye basıp, arkasını mihraba dönmesiyle, İslamın harimini ayak altına aldığını, irtidadını ilan etmiştir.

1974 – 15 Temmuzda Kıbrıs yunan işgalinden kurtulurken, 2016.da Türkiye Fetö piyonlu Abd. Yunan İngiliz, İsrail, Ermenistan işgalinden kurtarılmıştır.

-Eğer darbeyi fetö yaptırmadıysa kaçış neden? Hizmet anlayışınız bu mu? Kaçış kişiliklimi? Ne kadar samimi olduğunuz belli oldu.

-Davası için yatmış olurdu, mücadele eder, eğer samimi ve dava adamı ise. İşte Bediüzzaman, her ne kadar kıyaslanmasada,28 yıl hapis,19 kere zehirlenme, Mekke-de de olsam buraya gelmek iktiza ederdi, der .Haklı adam, eğer adam ise kaçmaz, Hakkını savunur, varsa tabi ya hakkı.

ABD-ye Second One Minute demenin zamanı gelmiştir.

Dünyada peygamber katili ve lanetli olmak kadar büyük bir zillet ve mahcubiyet yoktur,yahudi milleti gibi.

Bu zamanda def’i şer, Celb’i nef’a racihtir.

MEHMET ÖZÇELİK

19-07-2017

[1] http://www.seslimakale.com/videodetay/ahmet-kekec–kasasindan-sevr-plani-cikan-fetocu-21595

[2] http://www.derintarih.com/sayilar/mayis-2017/

 




15 TEMMUZDAN 15 TEMMUZA

15 TEMMUZDAN 15 TEMMUZA

-İşgalin 1. Yılında işin vahameti gün be gün açığa çıkıyor. Zamanla da ne kadar vahşete denk bir işgal olduğu daha da netleşecektir.

Fetö içimizdeki Truva atıdır.

Bütün bu açığa çıkan hakikatlere rağmen hala Fetö mensubluğunu devam ettirenler ve ettirecek olanlar için ise bu durum, her gün ölümü mumla arattıran dünya ve ahiret zilletine sebeb bir ar ve utanç sebebidir.

-Bundan 101 yıl önce milletin istiklali uğruna Çanakkale de 256 bin şehit verildi.

15 Temmuzda milletin istiklali için adeta her biri bine bedel olacak 249 şehit verildi.

Bu darbenin ötesinde bir işgal hareketi idi.

Bunu yapanlar ve destekleyenler ise asla bu milletin kanını taşıyan insanlar değildir.

-İnsan unutur, tarih unutmaz.

Gün geçtikçe 15 Temmuz ile ilgili çok kirli ve lekeli çamaşırlar ortaya çıkmaktadır.

“İstihbarat birimleri, FETÖ’nün 15 Temmuz öncesi PKK/PYD’ye ‘Türkiye’de darbe yapacağız, Nusaybin sınırına yakın olun, oradan toprak alacaksınız’ mesajı gönderdiği ortaya çıktı.[1]

Ve Fetö bir toplantıda;” “Dünya kadar onun hafızı yetişir her gün sabah okurlar. Ne zaman kitaptan kurtulacağız. Ne zaman artık içimiz söylediği şeyleri dinleyeceğiz”[2]

Bu sözler kesinlikle iyi niyetle söylenmiş sözler değildir.

Tam bir münafıkane bulandırma hareketidir.

Bu yapı ve Fetö hiçbir zamanın görmediği tam bir münafıkane yapıdır.

Yapı münafık bir yapı ve masonik bir teşkilatlanma ve Yahudi aklı, İngiliz siyaseti, Abd gücü, papalık organizasyonu, cıa ve haçlı oyunu ve ağı, kısaca tüm kirli yapıların odağına oturtulmuştur.

-15 Temmuz sulandırılıp gölgelenmeye çalışılmaktadır.

Tıpkı Ergenekon terör örgütü gibi.

Nitekim ergenekondan suçlanıp yatanların hepsi tamamen masum değillerdir.

Yer altında karşı karşıya gelen iki kirli teşkilat iktidarı ele geçirme kavgasına girerken, gücü önemli çapta ele geçiren fetö de bu arada kendisine engel olabilecekleri de iftiralar ile, hileler ile devre dışı bırakmıştır.

*Başlangıcı iyi niyetle kurulmayan Fetöye mensup iyi niyetli olanları boşlukta bırakma gibi, şimdi de, başlangıcı iyi niyetle kurulan Süleymancıları boşluğa itme çabası içerisine girilmektedir. Türkiye de devletin engellediği din ihtiyacını gidermek amacıyla kurulan cemaatler dağıtılma durumuna gidilmektedir. İngiliz ve Cia menşeli bir el, bir yandan feto gibi cemaatleri kurup kullanırken, diğer yandan da kurulmuş dini cemaatleri birbirine düşman ederek, mevzii durumlar ile ki, insan hatadan hali değildir, kirli göstererek toplumu cemaatlerden soğutmaktadırlar. Oyun büyük. Böl, parçala, yut. Birbiriyle çarpıştır. Birbirine kırdır. Cemaatlere olan güven sarsılmaya çalışıyor. Cemaatlerde ihlası elden bırakmamalı. Madde, para, makam peşinde koşmamalılar. Allah rızasının dışına çıkmamalılar.

*2005-2010 yılları arasında MİT’in başında olan Emre Taner’in Darbe Komisyonu’nun 9 Kasım 2016 tarihli oturumunda yaptığı ’15 Temmuz’ değerlendirmesinde;

Eski müsteşar, öncelikle Fetullah Gülen’in özellikle 1970’li yıllardan itibaren MİT’in izleme alanı içinde olduğunu ve 1975’li yıllarda İzmir Aliağa vaizliği ve ardından İzmir merkez vaizliğine gelişinin ardından yeni bir yapının ortaya çıktığına dikkat çekiyor.

Yabancı ülkelerin birçok servis mensubu ‘diplomat’ kisvesiyle, çeşitli maskelerle konuyla ve grupla ilgilenmeye başlıyorlar. 1975’li yıllar bu ilgilerin en çok arttığı ve başladığı yıllardır. Amerikalıları görüyoruz, başkalarını görüyoruz, değişik kitle iletişim örgütlerini görüyoruz.”

“FETÖ içinde yabancı unsurlar var mı” tartışmasında da Emre Taner, çok kuvvetli ifadelerle Gülen’in ABD’deki faaliyetinin gizli servisten (CIA) alınan talimatla yürüdüğünü söylüyor.[3]

-Kökü dışarıda olan hiçbir kuruluş ve hizmet tarzı, müsbet ve isabetli, faydalı ve dengeli bir hizmet sergileyemezler.
Devamlı onların yularını tutan birileri vardır.
Onlarda dünyanın büyükleridirler.
Büyükler büyük lokma yutmak için küçükleri büyütür ve öyle yutarlar.

-Belçika’daki FETÖ imamlarından Mustafa Okutan, Türkiye’ye gelerek itirafçı oldu. Örgütün Belçika şemasını deşifre eden Okutan, darbeci generallere kucak açan NATO’nun ‘imamını’ ifşa etti. Okutan, FETÖ-Vatikan bağını ise şöyle anlattı: “Örgütte görevli Şerafettin Pektaş, Vatikan’da özel eğitimle rahiplik diploması aldı. Bana bir sohbette ‘Cemaatin rahipleri de var’ dediler…”

Eski FETÖ imamı Mustafa Okutan, ifadesinde şu bilgileri paylaştı: “Belçika’ya ilk geldiğimde. Bana, ‘evlerde ABD ve İsrail aleyhtarı kitap bulundurulmayacak’ dediler. Tüm öğrenci evleri gezilerek kitaplar toplatıldı. 15 Temmuz sonrası örgütün üst düzey isimleri zaman zaman Belçika’ya gelerek sohbetlere katıldı. Bu isimler Mustafa Özcan, Abdullah Aymaz, Kerim Balcı, Harun Tokak, Ahmet Kara, Emre Uslu’dur.”[4]         

-FETÖ’nün 40 yıllık hainlik yolcuğu İngilizlerin Osmanlı’ya karşı kullandığı “sarı yılanları”n bire bir aynısı…[5]

*Mete Yarar, “Bunlar zaman zaman operasyon bilgilerini sızdırdılar zaman zaman da PKK’nın  bölgedeki faaliyetlerini görmezden geldiler. Terör örgüt haliyle bu boşluktan faydalandı. 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’ye vurulan darbeye paralel olarak PKK’ya da darbe vuruldu.” diye konuştu

PKK’NIN ANLAŞTIĞI KOMUTANLAR…
Yarar sözlerine şöyle devam etti;
“Geçmişteki istihbarat sızmaları, ajanların deşifre edilmiş olması, bir çoğunun operasyonları bilerek baltalamış olması çok büyük etken. Görmezden gelmek bile PKK’nın çok işine gelir. Çatışma alanlarında gördük bunu. Bugün PKK ve FETÖ’den yakalananların itiraflarına bakın, geçmişte kimlerin kimlerle anlaşmalar sağladığını göreceksiniz. Hangi FETÖ’cü komutanla, hangi personelle anlaştığını göreceksiniz.”
[6]

Uyuşturucu yetiştirmek için pkk terör için kullanılırken, orta doğuyu kontrol etmek için de deaşe terör ihale edilmekte, bu taşeron terör örgütlerine yaptırılmaktadır.

1 Temmuz 2017 itibarıyla abd-den terör örgütü ypg/pkk-ya 468 tır silah gitti.

*Gülen 1970-lerden beri içte mitle, dışta cıa ile hep irtibat halinde idi.

Ancak daha önce de yazdığım gibi, darbelerin içinde ve organizesinde hep mit vardı.

Nitekim 15 Temmuzdan sonra Mitten 141 eleman görevden alındı. 2013- den bu yana 509 mit personelinin görevine son verildi.

Mitte alt yapısı oluşturuldu. Tıpkı pkk, Hizbullah gibi.

Cıa ile de üst yapı gerçekleştirilmiş oldu.

Derin devlet dışta değil, içte dış bağlantılı.

-Yazıklar olsun; din görünümü altında darbe yapan fetöcülere,

Maddi ve manevi değerleri devirip yıkan devrimcilere,

Memlekete sulhu ve güveni getireceğiz diye darbe yapan darbecilere.

***********************   

Farklı kanallardan akan kanalizasyon suları, darbenin sene-i devriyesinde İstanbul-da ikinci bir darbe çığırtkanlığı için buluşacaklar, kanalizasyon fareleri.

Kemalin sıkıntısı ve yürüyüşü, sıranın kendisine geldiğinin tedirginliğidir. Tutuştu…

KK- nın yürüyüş gibi taktikleri, oyalama taktiği yani dışımızda olanları perdeleme ve onlara zaman kazandırma amaçlıdır.

-Adada yakalanan 12 ajandan sonra yürüyüşün çehresi ve konuşmalarda değişmeye başladı.

-Ne gariptir ki, Fetöye terör örgütü ifadesini sağ kesim kullanırken, güya bir asırlık kavgalı olan Chp, Hdp, Pkk, sol kesim, Avrupa ülkeleri, abd, cıa onu savunmakta ve bütün gayretleriyle temize çıkarmaya çalışmaktadırlar.

Ne tezat değil mi?

******************************     

Aytunç Altındal’ın 2009’da şöyle demişti: “Ortadoğu istikrarlı bırakılmaz. İsrail’in güvenliği için bırakmazlar. PKK biter ‘mekaka’ çıkartırlar. Bitmez, bitirmezler. Biliyor musunuz ki şu sıralar ABD bölge için yeni bir terör örgütü kurguluyor, yetiştiriyor. Önümüzdeki dönemde bölgeyi ateşe verecek ama bundan kimsenin haberi yok…”

Nitekim İngilterenin bir bakanlığının adı, Müstemleket Nazırı yani Sömürgecilik Bakanlığı yani sömürü üzerine kurulu bir devletin, bakanlık düzeyindeki bir birimi.

-İranın etrafı boşaltılırken, Türkiye-nin diz çökmesi sağlanmaktadır.

İçte fetö, dışta daeş, üstte abd, altta almanya, geride İsrail, ortada şaşkın ve dağınık islam dünyası bulunmaktadır.

Çakallar av peşinde Oyunlarını gizlemiyorlar. Açık oynuyorlar.

Tek çıkış ise İttihad-ı islam, İslam Birliği.

Türkiye bu konuda çabasıyla birlikte çağrı yapmalıdır. Mutlaka davete icabet edilecektir.

İttihad-ı kulub yani kalblerin birliği içte oluşurken, ittihadı islam dışta gerçekleştirilmelidir.

İçteki tüm oyunlar, farklı oluşturulan görüş ve ihtilaf noktaları ihtilafı kuluba sebeb olduğundan onu kalpte parçalamalıdır.

*İran: DEAŞ’i ABD kurdu! Belge göstereceğiz.
İran Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutan Danışmanı Mukaddemfer, ABD’nin DEAŞ’a destek verdiğine yönelik delilleri sunacaklarını açıkladı.

Abd başkanı Trump da başkan olmadan önce Twitter da Daeşi Obamanın kurduğunu söylemişti.

-Dün Abd.nin pkk.ya gizlice yardım ettiğini bilip söylemeye çalışan Uğur Mumcu ve Eşref Bitlisin konuşmasını engelleyenler, bugün bunu Trump gibi zıvanadan çıkmış bir deli eliyle çok rahat ve açıkça yapmaktadır. Düşman açık oynuyor. Bu da bir gelişmedir. Her türlü kirli oyun açıkça oynanmaktadır.

-Dünyayı kontrol etmek isteyen devletler, terörü beslemekte ve desteklemektedirler.

İhale yollu terör yaptırılmaktadır. İşte zamanın yecüc mecücü.

-Dünyayı yakmak veya yıkmak için zıvanadan çıkmış bir manyak yetiyor.

Nitekim 1. Dünya savaşı da bir sırplının bir kurşunuyla patlak vermişti.

Bir Obama-nın bir Bağdadiyi getirip deaşı kurması, bir Trumpun kuzey Koreye, İrana, Rusyaya savaş açması kıyametin kopmasına yetiyor.

İslam dünyasının ve Türkiye-nin bitirilmesi için bir Fetönün ihaneti yetiyor.

-Bin Ladin,Hizbullah,11 Eylül, Daeş islam dünyasına vurmak için bahane oluşturuldu. Tıpkı Türkiye de irtica, şeriat, laiklik, tesettür bahane oluşturulduğu gibi. Şimdi bu bahaneler yok. Yeni şeyler lazımdı. 2013 gezi parkındaki 13 ağaç bahane edildiği gibi. Kılıçdaroğlunun adalet yürüyüşü de böyle bir bahaneyi hatırlatmaktadır. Şimdiye kadar o kadar adalet için meşru yürüme sebebleri varken,15 temmuzun arefesinde ve şaibeli insanları bir araya getirmesi adaleti kirletmedir. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bu oyun Roşitlerin Te wourld in 2016 economist ve 2017 hedef uygulamalar ve dünyayı dizayn etme programları çerçevesinde yapılmaktadır. 1960.dan beri hep bu nevi yürüyüşlerin sonu milli kayıp ve zararla sonuçlanmıştır.

***************************    

-Türkiye-yi Suriyeleştiremeyenler, içimizdeki Suriyeliler ile bizleri kapıştırmaya çalışmaktadırlar.

-15 Temmuz işgalini yapanlar, bu milletin kanını taşımamaktadırlar.

-15 temmuz 100 sene önceki ruhu harekete geçirdi…

-2013 yılından beri Fetöcülere şu iki şeyi söyledim ve bugünde söylüyorum.

1.Eğer tüm kainatı bana ve benim idareme verseler ama bir şartla, Fetönün düştüğü bu duruma düşeceksin. Vallahi de, Billahi de, Tallahi de kabul etmem.

2.Eğer fetö bir gün sizin elinize silah verip diğer cemaatlerle ve milletle karşı karşıya getirirse şaşmayın.

-Mübalağasız 45 sene şehitliği anlatmıştırım.12 Eylülde imamdım. Cuma namazını kıldırmış 5 km ötedeki şehre yürüyerek gelmiş, gelince darbenin olduğunu öğrenmiştim. Asıl demek istediğim ise, meğer 15 Temmuzdaki kadar şehitliği anlamamış ve o zamandaki kadar şehitliği sevmemişim.

-Bu gün olduğu gibi bir asır önce de kürtler üzerinde aynı oyun oynanmıştı.[7]

-Üstad Necip Fazıl Kısakürek; “Yıkılasın İsrail enkazını göreyim, Sana Devlet diyenin yüzüne tüküreyim”

-Ezme bî-çâregânı zulmünle,
İhtirāz eyle zîr u bâlâdan.
Demesinler göçünce ukbāya,
Bir köpek eksik oldu dünyadan/Ferit Kam

MEHMET ÖZÇELİK

15-07-2017

[1] http://www.haber7.com/guncel/haber/2374193-fetonun-pkkpydye-gonderdigi-mesaj-ortaya-cikti

[2] http://www.sabah.com.tr/webtv/turkiye/teroristbasi-gulen-ne-zaman-kurandan-kurtulacagiz

[3] http://www.haber7.com/guncel/haber/2365288-feto-icinde-cia-var?utm_content=buffercb051&utm_medium=social&utm_source=facebook.com&utm_campaign=buffer

[4] http://www.sabah.de/gundem/2017/06/25/fetonun-rahipleri

[5] http://www.habervaktim.com/haber/510385/fetonun-ingiliz-taktigi.html

[6] http://www.haber7.com/guncel/haber/2352381-carpici-aciklama-pkk-ile-mucadelenin-basarisi

[7] http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=496

 




EĞİTİM ÇIKMAZI

EĞİTİM ÇIKMAZI

Bizde eğitime göre kabiliyetler oluşturulmaktadır.

Kabiliyetlere göre eğitim verilmemektedir.

Eğitimin kendisi eğitime muhtaç iken, ürettiği öğrenci de üretimsiz öğrenci durumuna düşmektedir.

Nitekim şu anda bizde gitmek istediği okulu seçmede öğrenci zorlanırken, gittiği okulu 9 zayıfı da olsa bitirebilmektedir.

Bir de buna okul idaresinin sürekli yüzdelik oranlarını yükseltmek amacıyla öğretmene adeta gizli bir baskı uygulayarak yükseltmesi,

Veya diğer bir yandan da öğretmene güvenmeyip onu şaibe altında bırakması eğitimin kalitesini düşürmektedir.

Ve de bizde üniversiteyi kazanmak zor iken, okumak kolaylaştırılmıştır.

Ve kazanmak için yıllar harcanırken, birde istediği bölüme gidememe veya gitse de bölümünü değiştirmesi gibi kayıplar yaşanmaktadır.

Oysa tersi  olmalıdır.

Girmek kolaylaştırılmalı, okumak zorlaştırılmalıdır.

Hiç olmazsa isteyen istediği bölümü zorla da olsa severek okuyacaktır.

Nitekim 1970 yıllarında bizim dönemlerde orta okulu bitirmek gayet zor idi.

İki dersten sınıfta kalan kalıyordu.

Şimdi ise hem muafiyet sınavının olması, hem tüm derslerin ortalamasının % 50 olması, 9 zayıfla da olsa geçmeyi kolaylaştırmaktadır.

Oysa kabiliyete göre öğrencilerin tasnif edilmesi ve ona göre eğitim verilmesi başarıyı daha da arttıracaktır.

Herkese aynı derecede eğitim verilmektedir.

Oysa branşlaşma olmalıdır.

-Bizde 9. Sınıfta bir öğrenci Kur’an-ı Kerimi okuyamamaktaydı. Bana okumamı söyleyip okuduğumda aynısını oda rahatlıkla okuyabiliyordu.

Bu öğrenci istediği zaman geliyor, istediği zaman da gelmiyordu.

Bunun durumu akıl eksikliğinden değil, fazlalığından idi.

Bu öğrencinin özel alınıp yetiştirilmesi gerekti.

Düşük sınıflarda yüksek öğrencilerde kaynayıp eriyerek tükenmektedirler.

Özetle eğitimin eğitime ihtiyacı vardır.

-10 sınıfta yabancı dil sınıfı oluşturulacaktı.

Değerli ve gayretli İngilizce hocaları kızım hakkında benimle de görüşüp, alınmaması yönünde temayül gösterdiler.

Ben ise alınmasını arzu ettim ve alındı.

Son sınıfa kadar 20 küsurluk sınıfta 11 kişi kaldı, benim kızım ise üçüncü sırada bitirdi.

Şu an yabancı dil öğretmenliğinde severek ve başararak okumaktadır.

Öğrenciler harcanmamalı, eğitimin çarkları arasında öğütülmemelidir.

Okullar ve sınıflar hapishane olmaktan kurtarılmalıdır.

Eğitimde otorite, disiplin olmalı. Bu günkü eğitim gibi başı boş bırakılmamalıdır.

Öğretmen öğrenciyle değil, dersle uğraşmalıdır.

Bu günkü eğitim bundan çok geri ve uzaktır.

Her şey sadece kitabi kalıp, deneme ve pratik yapma yeterli olmayıp, masa başı eğitimde kalmaktadır.

Onun içindir ki herkes okul bittikten sonra masa başı görev almak istemektedir.

-Bizdeki değerler de çok çabuk bitirilmektedir.

Hatta dünya çapında madalya vermediğimiz ancak alanlar bile madalyalık yapılarak törpülenmekte, basitleştirilmektedir.

Marifet herkesin okuması değil, herkesin neyi ve ne kadar faydalı olarak okumasıdır.

Milli eğitim okuma sayısını yükseltmekte, kaliteyi düşürmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK

10-07-2017