REFORM MU DEFORM MU ?

REFORM MU DEFORM MU ?

Evet yapılmaya çalışılan Reform mu Deform mu?

İslamda reform yapmaya çalışanların ilk ve birinci amacı Deformdur.

İslâmı bozmak ve onun ötesinde kendilerine otuz yıl verildiğinde ne yapacakları konusunda;

-“1946 yılı içinde, TBMM kürsüsünde konuşan Başbakan Şükrü Saraçoğlu: “Din zehirdir.  Türkiye’den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene daha lazım.

-M. Kamâl: İkra, Bismi, Rabbi Safsatasını esas tutmuş Araplar… [TTK’ya 16-17 Ağustos 1931 tarihli mektup]

-Refik Ahmet Sevengil: “Allah’ı da, Sultan’la birlikte tahtından indirdik.

-Yine Osman Nuri Çerman “Türkün Dini Kemalizmdir” diye bir kampanya başlatmıştı, “Dinde Reform” isimli bir de dergi çıkarıyordu. Çerman’a göre, sadece ezan Türkçeleştirmekle kalmamalı, namazın şekli, vakitleri yeniden düzenlemeli, camilerin de yapısı yeniden düzenlenerek halkevlerinin kontrolüne verilmeli idi. Bu projeye göre, Kur’an’dan Ahkam ayetleri çıkarılacak, yerine Nutuk’tan parçalar eklenecekti.

-M.Kemal’in en yakın arkadaşlarından Falih Rıfkı Atay: “Cehennemim var diye / Kurum etme ey Tanrım / Bağrımdaki ateşle / Seni bile yakarım”

-M. Kamâl: Masum ve cahil insanları, yüzlerce ALLAH’A taptırmak veya ALLAH’LARI muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir ALLAH kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir. (Türk Tarihinin Ana hatları kitabı veya 2000’e Doğru dergisi 22- 28 Şubat 1987 yayınlanmış el yazıları)

-M. Kamâl: ”Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.[Andrew Mango – Atatürk]

-M. Kamâl: Dini ve Namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar!. Böyle Kimselerle ülkeyi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce insanların din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi bunu yapanlarla kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz! Kalkınma bu şekilde kolay ve çabuk olur!

Dinî ve ahlâkî inkılâp yapmadan önce bir şey yapmak mümkün değildir. Bunu da ancak bu prensibi kabul edebilecek genç unsurlarla yapabiliriz

Ve bunun daha yüzlerce örneklerini verebiliriz ve görebilirsiniz.[1]

Ancak Allah müsaade etmedi, başarılamadı.

Ancak üç nesil kaybetti ve kaybettirildi.

Reforma gelince;

Mesela bir Felsefeci oruç tutma konusunda şöyle bir teklifte bulundu.

Aya göre tutulamaz mı? Yani sıcak aylara gelen zamanlarda bunu serin ve kısa zamanlara göre ayarlanıp tutulsa daha güzel olmaz mı?

Bu ve buna benzer seviyeli olmayan ve gülünç olan teklifler elbette ilahiyatçıların da zihinlerinde bulunmaktadır.

Bu durum şunu göstermektedir ki; Kendilerini dine uyduramayanlar, dini kendilerine uydurmaya çalışmaktadırlar.

Oysa bizler temmuz ayını ocak ayına, şubat ayını ekim ayına taşıyabiliyor muyuz?

Her ayı kendi içerisinde değerlendiriyoruz.

Arabi aylar bellidir. Ramazan ayı da o aylardan bir aydır. Bu ayın zamanını başka aya taşıdığımızda o ay ramazan değil ya receb olur veya zil-hicce olur, vs.

O ramazan ayı olmaz.

Oruç da ramazan ayında tutulan bir aydır.

Kısa bir hayatta her konuda kendilerini dünyaya uyduranlar, ebedi ve sorumlu oldukları hususta ise dini ve dinin emirlerini kendilerine benzetmeye çalışmaktadırlar.

Ve bu değişim burada kalmayacak mesela sabah namazı kaldırılsa veya ne zaman uyanırsak o zaman kılınsa, yatsı namazı geç olduğunda erkene alında, vs.

Din ise dinlikten çıkarılacaktır.

Sulandırılacak, kendilerine benzetilecektir.

*****************    

Başlangıçta saf ve samimi olarak çıkan selefilik, zaman içerisinde, sosyal yapının değişimi veya savaş ortamlarının oluşu sebebiyle radikal selefiliğe kapı açmış oldu.

Özellikle 3. Asırdan itibaren yabancıların islama girmesi, islama giren gayrı Müslimlerin eski kalıntılarıyla beraber Müslüman olmaları üzerine bir bulanma oluştu.

Bu ise hem selefiliğin saflığını ve hem de islami ilimlerin doğuşunu hızlandırdı.

Zamanla sivrileşme, sertleşme radikal selefiliği devreye koydu.

Radikal selefilik ise dışlayıcı olup, kendisinden olmayanı dışladı, mürted olarak değerlendirip, çok rahat tekfir etti.

Fıkıhta Hanefilik, itikattaki maturidilik ise kapsayıcı, müsamahakâr, kucaklayıcı oldu.

Özellikle vehhabilikle başlayan ve İngiltere destekli radikal selefilik, diğer ifadeyle  vehhabilik kendisine bir devlet desteği de bulmuş oldu.

Böylece İslâmiyet bir yandan tefritle, diğer yandan da ifratla rayından çıkarılmaya çalışılmaktadır.

*Özellikle âyetteki;”Müşrikleri bulduğunuz yerde öldürünüz.”[2] bu ayet terör estirip güvenliği bozan putperest araplara iken, genelleştirilmeye çalışılmakta, ehli kitap hukuku rafa kaldırılmaktadır.

Oysa âyetteki amaç saldırganlıklarını durdurmaktı.

-Bütün bunlarda maddi manevi olarak İran tarafından beslenmektedir.

Geçmişte başlangıcından beri bu toprakların mahsulü olmayan ve iran bağlantılı şia taraftarlığına varan bir görüşü temsil eden M. İslamoğlu;

“Yaşar Kaplan-ın 1978 de çıkardığı Aylık Dergi….. de, Cihan Aktaş, Ümit Aktaş, Mustafa İslamoğlu gibi bir sonraki kuşağın radikal yazarlarının ilk kalemlerini oynattıkları bu dergi, Ehli sünnet özel sayısıyla (1985) birlikte mezhepsizlik ithamının odağı olmuş, daha sonra da iran devriminin ivme kazandırdığı radikalizme ayarlı bir çizgiye oturmuştur.” [3]

-Mezheblerin tevhidi veya diğer tabirle Cemaleddin-i Efgani, Muhammed Abduh, Ali Şeriati gibi reformistlerde bu görüşü temsil etmektedirler.[4]

Bunlar toplumun genelinde bir kabul görmese de, toplumdan kabul görmeyenler bu görüşlerle kabul görmeye çalışmaktadırlar.

 

[1] https://www.facebook.com/notes/faysal-%C5%9Favl%C4%B1%C4%9F/chp-nin-din-d%C3%BC%C5%9Fman%C4%B1-s%C3%B6zleri/463345463753470/

[2] Tevbe.5.

[3] Çağdaş İslami Akımlar. M. Ali Büyükkara.264-265.

[4] http://www.tesbitler.com/2015/01/01/m-e-z-h-e-b-l-e-r/

 

Loading

No ResponsesMart 27th, 2017