DEĞER VE ZENGİNLİKLERİMİZ

DEĞER VE ZENGİNLİKLERİMİZ

Değer ve zenginliklerimizin ölçüsü nedir?

Her halde onu bilmediğimizden daha doğrusu kendimizi bilmediğimizden çoğu insan kendisi olmak değil, başkası olmak ister.

Eğer kendisi bir başkası olacaksa, bir başkasının da kendisi olması gerekmez mi?

Eğer o bir başkası olacaksa, bir başkasının olmasına bir gerek var mı?

Zaten o var…

Her bir ben kendi içerisinde bir ben ve kişilik taşır.

Bencillikler ben olmayı değil, başkası olmayı tercih eder.

O da benliğini kaybeder.

Niye kendimiz olmuyoruz da, bir başkası veya bir başkası gibi olmaya çalışıyoruz?

Neyi ölçü alıyoruz?

Değer ölçümüz nedir?

Mesela ben normal standartlarda yaşayan bir insanım.

Aynı soruyu kendime sordum.

Bir başkası olmak ister misin?

Asla hakaret amaçlı ve hafife alma düşüncesiyle değil belki müşahhas olması için şöyle birkaç örnek vereyim;

Bir Vehbi Koç olmak ister miyim?

Nefsimi ikna ettiğim için değil bir Koç belki milyarlarca Koç da verilse, Ben-liğimin kabul etmediğini gördüm.

Bu da tüm Türkiye-nin en büyük zengini olmamak demek olduğunu bildiğim halde.

Bir de dünya çapında yıllardır en zengin olan Microsoft-un sahibi Bill Gates olmak ister misin? diye kendime yani benliğime sordum, yine hayır cevabını almakla kalmadım, daha sesli bir şekilde isterse milyarlarcası olsun, yine kabul etmem dedi.

İşte ben ve kendim olmak budur.

Başkası olmak isteyen insanlar, kendi hakikatini görmeyip, başkasının zahirini gören insanlardır.

Zahirde boğulanlar ise hakikate nüfuz edemezler.

Fazla örnek verip zihinlerinizi ve benliklerinizi dağıtmak istemem.

Bunlara sanatçı, sporcu gibi bir çok ben-leri ve şöhretleri de katabilirsiniz.

Ben-ler başkası olursa bencil olur, benler biz olursa büyük bir ben olur.

Büyük insan ve insan-ı kâmil budur.

Güç, kuvvet ve kudret bencillik de değil, biz olmaktadır.

Bir Özal, bir Levent Kırca, bir Esed, bir Fir’avun, bir Nemrud, bir Obama, bir Bush olmak ister misiniz?

Eğer evet diyorsanız, siz siz değilsinizdir.

Bir diğer kimse olmak ayrıdır, onun yolundan gitmek ayrıdır.

Onun yolundan gitmek, o olmak demek değildir.

Zaten onlar oldular, rollerini oynadılar, kendileri olup bu alemden gittiler.

Her bir insan ruhuyla, kalbiyle, aklıyla bir insan ve bir alemdir.

Başkalarının alemi olmaya, onların alemini çalmaya, onların aleminde kalmaya gerek yoktur.

Onların alemlerini gezip misafir olabilirsiniz.

Ev sahibi olmayın.

Kendi benliğinizin ev sahipliğinde kalınız.

Değer ve kıymet Ben olmaktır, Sen olmak değildir.

Yok edilen veya işgal edilen toplumların önce benleri yok edilir ve benlikleri öldürülür.

Biz olamazlar.

Böylece birler bizleri bitirirler.

Benliğini yitiren İslâm dünyası, biz olup aslan gibi kükreyememekte, çakallara yem olmaktadır.

Benliğini bulan ve bilen bir ben, binlerce bencillere bedeldir.

Benliğini batıda arayan İslâm dünyası, ben-ini ve benliğini bulamadığı gibi, kendisini de kaybetti.

Kurbağanın yürüyüşü gibi olmaya çalışan tavşan, ne kurbağa olabilir ve nede tavşan kalabilir.

Yahudilikten çıkıp Hristiyanlığı beğenmeyen ve de islamiyeti bulamadan ölen Agop, ortada kalır.

O ben-e ve onun benliğine sahip olan çıkmaz.

Zira o Musa-yı kızdırmış, İsa-yı küstürmüş, Muhammedi de bulamamıştır.

Ben-liğini dışarda değil, içerde yani kendinde ara.

Öğrencilerin başarısızlıkları da kendilerini dışarda arayıp, başkasını memnun etmeye yönelik kişilikler sergileyerek, kendilerini yine kendilerinde ve memnuniyetlerinde aramamalarındandır.

Dünya çapında sen olmaktansa, kendi çapımda ben olayım.

Ben olmaya, şey af edersiniz kendiniz olmaya var mısınız?

Gelin biz olalım ve bizde olalım.

Sizde kalmayalım.

Beni bende demen, bende değilim,
Bir ben vardır bende, benden içeri
.

Gelin bütün Ben-leri atalım, O Ben-de kalalım, O’na bende olalım.

Beni benden alan’a ermez elim,
Kim kadem basa Sultan’dan içeri.

Sultana bende olan, aleme sultan olur.

Olduğu kadar olmadığı Kader.

“Eğer Rabb’in dileseydi, bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Fakat insanlar sürekli olarak ihtilafa düşüyorlar. Yalnız Rabbinin rahmet ederek ihtilaftan sakındırdıkları müstesnâ…” (Hud: 118-119.)

MEHMET ÖZÇELİK

29-01-2017

Loading

No ResponsesŞubat 2nd, 2017