ABDULHAMİD HAN HAZRETLERİ

ABDULHAMİD HAN HAZRETLERİ

Biz her ne kadar onu överek anlatsak da zaman onu çok güzel anlatmakta, insanlar zamanla onu anlamaktadırlar.

Abdulhamid Han Hazretleri ile ilgili olarak daha önce birkaç yazı yazmıştım.[1]

Dün Abdulhamide vuranlar, bu gün Erdoğana vuranlarla aynıdır.

Dün hangi sebeble vuruyordularsa, bu gün de aynen o sebeble vurmaktadırlar.

Bu gün Abdulhamidin düşünce ve projesini kimlerin desteklemekte olduğundan da bu durum anlaşılabilir.

Her insanı kendi zamanı içerisinde değerlendirmelidir.

Bediüzzaman da Abdulhamidi kendi zamanı içerisinde şöyle değerlendirir;

“Hükümete hücum edenler, bazıları “Haydo, Haydo” derlerdi, bazıları “Haydar Ağa, Haydar Ağa” derlerdi; ben “Haydar” derdim, şimdi de “Haydar” diyorum vesselâm…

Suâl:“İnkılâptan on sene evvel, hükûmete nihayet derecede mûteriz olduğun halde, hükûmete hücum edenlere dahi îtiraz ederdin. Hattâ selâtin-i Osmâniyeyi ifratla senâ ederdin; hattâ derdin: ‘Muhtemeldir, Abdulhamid, muktedir değil ki dizgini gevşetsin, milletin saadetine yol versin. Veyahut hatâ bir içtihad ile olabilir, bir gayr-i makbul özrü kendine bulsun. Veyahut avanelerinin ve vehminin elinde mahpus gibidir.’ Sonra birden bütün kabahati ona attın. Neden hem îtiraz, hem hücum ederdin; hem de bâzılara karşı müdâfaa ederdin?”

Cevap: İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zâta rast geldim. Siyâsetteki muktesit mesleği bana gösterdi. Hem, tâ o vakitte, meşhur Kemâl’in “Rüyâ”sıyla* uyandım. (Bediüzzaman’ın Münâzarât isimli kitabında “Meşhur Kemal’in ‘Rüyâ’sıyla uyandım” sözüyle bahsettiği “Rüya,” Nâmık Kemal’in aynı adı taşıyan uzun makalesiydi. Hürriyetin mânâ ve muhtevasıyla ilgili çok enteresan fikirleri ihtiva etmemteydi.)[2] Lâkin, maatteessüf, su-i tesadüfle hükûmete itiraz edenlerden ehl-i ifrat ve ehl-i tefrite rast geldim. Ehl-i ifratın bir kısmı, Araptan sonra İslâmiyetin kıvâmı olan Etrâkı tadlil ediyorlardı. Hattâ bir kısmı o derece tecavüz etti ki, ehl-i kanunu tekfir ederdi. Otuz sene evvel olan Kanun-u Esâsî’yi ve Hürriyetin ilânını tekfire delil gösterdi, “Her kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse… [Mâide Sûresi: 5:44.]” ilâ âhir hüccet ederdi. Biçare bilmezdi ki: “Her kim hükmetmezse…” bilmânâ “Her kim tasdik etmezse”dir. Acaba sabık istibdadı hürriyet zanneden ve Kanun-u Esâsîye itiraz eden adamlara nasıl itiraz etmeyeceğim? Çendan onlar hükûmete itiraz ederlerdi. Lâkin onlar, istibdadın daha dehşetlisini istediler. Bunun için onları reddederdim. İşte şimdi ehl-i hürriyeti tadlil eden şu kısımdandır.

İkinci kısım olan ehl-i tefriti gördüm; dini bilmiyorlar, ehl-i İslâma insafsızca itiraz ediyorlar, taassubu delil gösteriyorlardı. İşte şimdi Osmanlılıktan tecerrüd edip, tam tamına Avrupa’ya temessül etmek fikrinde bulunanlar şu kısımdandır. Bununla beraber, istibdat kendini muhafaza etmek için herkese vesvese verdiği gibi, beni İnkılap’tan on sene evvel aldattı ki, ehl-i ihtilâlin ekseri masondur. Lillahilhamd, o vesvese bir iki sene zarfında zail oldu. Tâ o vakitte anladım; bizim ekser ahrarımız mutekid müslümanlardır.

-Bediüzzaman Said Nursi’nin merhum talebesi Mustafa Sungur ağabey, Üstadın Sultan Abdülhamid’i “Veli” olarak nitelendirdiğini belirterek şöyle dediğini  aktarmıştı: “Sultan Abdülhamid, velidir. Ben, onu hususî dualarımın içine almışım. Her sabah, ‘Ya Rabbi, sen Sultan Abdülhamid Han ve Sultan Vahidüddin ve Hanedan-ı Osmaniye’den razı ol’ diye dualarımda yad ederim.”

1907’de İstanbul’a gelen Bediüzzaman, Meşrutiyetin ilanından evvel söylediği bir nutkunda, Sultân Abdülhamid’i, “Yaşasın yaraları tedavi etmek fikrinde olan halife-i Peygamberî” diye vasıflandırmaktadır.[3]

Ünlü Alman Devlet Adamı Prens Bismark, “Dünyada 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamit Han’da, 5 gramı bende, 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir”der.

MEHMET ÖZÇELİK

24-12-2016

[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/edip-ve-yazarlarimiz/

http://www.tesbitler.com/2016/01/12/tarihten-kesitler/

http://www.tesbitler.com/2016/08/14/yetisin-3-abdulhamidi-deviriyorlar/

[2] Namık Kemal’in 1908’de Mısır’da neşrolmuş “Rüya” adlı makalesi.
Münazarat, s. 123.
http://www.saidnursi.de/namik-kemalin-ruyasi/

[3] http://www.risalehaber.com/bir-kez-daha-said-nursi-ve-abdulhamid-cevabi-273007h.htm

 




HAZİN BİR TECELLİ

HAZİN BİR TECELLİ
Fesübhanallah, kaderin şu tecellisine bakınız ki; solcu olduklarını söyleyip Fetö- ye Müslüman olduğu için! Düşman olanlar, bu gün ona dost oldular ve avukat gibi onu savunmaya başladılar.
Tam bir yüzsüzlük, ciddiyetsizlik ve seviyesizlik eseri…
-Ne kadar hazin değil mi?
PKK propagandası yapanların evlerinde FETÖ dökümanları çıktı
Mardin’de sosyal medyada terör örgütü PKK propagandası yaptığı iddiasıyla gözaltına alınan 2 şüphelinin evinde yapılan aramalarda Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) ait örgütsel dokümanlar bulundu.
*Ve Fetö-nün yerinin şimdiden doldurulduğu da anlaşılıyor değil mi?
-İslamoğlu İmam Hatipleri hedef yaptı: IŞİD’çi yetiştiriyor
İlahiyatçı Mustafa İslamoğlu İmam Hatipler ve İlahiyatları terör örgütü IŞİD’e eleman yetiştiren kurumlar olarak tanımladı. İslamoğlu’nun, twitter hesabından yaptığı “İmam-Hatip ve İlahiyat müfredatı değiştirilmedikçe bu memlekette geleceğin ışidçileri yetişmeye devam edecektir” açıklaması büyük tepki çekti.
Bediüzzamanın talebelerinden Ahmed Gümüş bir hatırasında; 1954’te İmam-Hatip Okulu’ndan tasdikname ile okuldan uzaklaştırıldım, Bediüzzaman Said Nursi’ye gittim.İmam Hatip okulları ile ilgili olarak; “Ben o okulları eski zamanın mübarek medreseleri olarak kabul ediyorum” dedi. Hatta Üstad, İmam Hatip Okulları’nın açılmasını eski medreselerin devamı olarak kabul ediyordu. “Eski medreseler nasıl İslamiyet’e hizmet ettilerse İmam Hatip Okulları da aynı şekilde İslamiyet’e hizmet edecekler” demişti. Evet, bunu bizzat böyle duydum ben Üstad’tan. O zaman yedi tane İmam Hatip Okulu vardı Türkiye’de. Konya, Isparta, Ankara, İstanbul, Adana, Kayseri ve Maraş…
Üstad’ımız: “İmam-Hatip Okulu’nun müdürüne git, benim selamımı söyle, seni okula kaydetsin” dedi. Bunun üzerine okula gittim. Müdür beye: “Üstad’ımın selamı var, ben Konya İmam Hatip’ten tasdikname ile geldim, beni kayıt edeceksiniz” dedim. Müdür Bey: “Hangi Üstad?” dedi. “Üstad’ımız Bediüzzaman” dedim. Müdür hemen ayağa kalktı, gözlerimden öptü, “Seni aldım yavrum. Değil mi ki sen bana Üstad’tan selam getirdin, beni müdürlükten de alsalar yine seni aldım” dedi, kaydımı yaptırdı.”
*İranlılar Kerbela’da hacı oluyor
İranlılar, Hamaney’in fetvasıyla Kerbela’ya giderek hacı olduklarına inanıyor.
Pers-in ters-i İran…
Fitnenin ana kaynağı.
Aman ha. Bizimkiler duymasın yoksa bizde de bir kâbe icad ederler.
-Kendisini dine uyduramayanlar, dini kendilerine uydurmaya çalışmaktadırlar. Ramazanı, haccı, uygun zaman ve mevsimlere alma, bu zaman içerisinde sabah namazını kuşluk vaktine ve sonu gelmeyen tahriblere varıncaya kadar sulandırılacaktır.
*Kaderin garip bir tecellisidir ki; İmam –ı Azam Ebu Hanife hakimlik görevini reddettiği için hapiste öldü.
-İmam-ı Malik, baskı altında gerçekleşen boşanmanın geçersizliğini ifade ettiği için yediği dayak sonucu eli felç oldu.
-Ahmet bin Hanbel, halkı Kur’an meselesinde muhalefet ettiği için eziyete tabi tutuldu.
-İmam-ı Şafii, Yemenden zincirlerle Bağdata getirildiği sırada kaçmayı başararak Mısıra sığınmıştır.
-Serahsî, hapishanede ilmî çalışmalarını devam ettirip eser veren İslâm kültür muhitinin ilk âlimi olmasına rağmen, insanlık tarihinde yegâne de değildir. Antik felsefede önemli bir dönüşüm gerçekleştiren Yunan filozofu Sokrat (ö. m.ö. 399), İtalyan filozofu Thomas Campanella (1568-1639), Hindistanlı gazeteci-yazar, ilim ve siyaset adamı Ebü’l-Kelâm Âzâd (1888-1958), hapis hayatı yaşadıkları uzun yılları ciltler tutan eserlerle verimli hâle getirmeyi başarmışlardır.
-Eserlerinin sayısı bakımından şüphesiz en büyük Müslüman fakihlerinden birisi olan Serahsî, el-Mebsût ve Usûlü’s-Serahsî (Usûlü’l-fıkh) başta olmak üzere, çok sayıda önemli esere imza atmıştır. Seksen küsur senelik ömrünün yaklaşık altıda birini kapsayan mahkûmiyet sürecinin bitmesinin ardından, son üç yılını özgür olarak geçiren Serahsî, 483/1090-91 yılında vefat etmiştir.
*Her ramazan gündemi bulandıranlar, bu ramazan da ise siparişli hocaların yer bulamaması üzerine, ihale pkk ve terör finansörlerine çıktı.
Önceleri orucum oldu mu korkusunun yerine şimdi terörle korku terörü estirilmeye çalışılmaktadır.
-Bu virüs ramazanda da kalmadı, kurbana sıçradı.
Her gün biftek ve pirzola yiyenler, yılda bir kurban etinden yiyenlerden rahatsızlık duyuyor.
*FETÖ’cü’nün arabasından çıkan not kan dondurdu.
Darbe girişimi öncesi gizli toplantılar yapan darbeci komutanların Kur’an-ı Kerim arasına sakladıkları “Başbakan dahil canlı kalmasın” yazılı bir not bulundu.
-Fetö dünyadaki kirli ilişkilerin Başta Türkiye ve islam dünyası temsilcisidir.
Tüm kirli teşkilatları tek bir çatı altında toplamıştır.
*Tarikat ve cemaatler din değildir.
Ancak dine giden yollardır.
-Terör besleyici yecüc-mecüc devrededir.
Başta islam dünyası ve dünyayı vurmaktadır.
Vurmaya da devam edecektir.
MEHMET ÖZÇELİK
24-12-2016




BİR ASRIN MUHASEBESİ

BİR ASRIN MUHASEBESİ

Bu milletin bir asırlık muhasebesi hep yıkmaya ve yıkıma yönelik saldırılarla karşı karşıya kalmasıdır.

Bir asırlık sürede, Osmanlıdan bu yana altı asırlık, Selçukluyla beraber bin yıllık ve de 14 asırlık birikimin yıkımı ve bitirilmesi üzerine odaklanmıştır.

Osmanlının yıkımı için kurulan İttihat ve Terakki cemiyeti, adı dahi bize aid olmayan Jön Türkler oluşumu neticesinde Osmanlı yıkılmış ve yıkılmasıyla beraber 1. ve  2. Dünya savaşının kapıları da açılmış oldu.

Denize düşmüş milletin cumhuriyetin kuruluşunda aradığı ümid ve beklenti, düşmanın bile işgalinden daha tehlikeli bir sonucu ortaya çıkarmıştır.

1920- de istanbulu işgal eden İngilizler, hiçbir saldırı altında değilken tıpış tıpış istanbuldan ayrılmış ve de cumhuriyetin kuruluşundaki planını devreye koymuştur.

Ölümden çıkmış olan bir milletin onca meselesi varken, hiçbir meselesi yokmuş, her meselesini çözmüş gibi, birden bire bin yıllık birikimini bitirmeye yönelik inkılaplar yapılmıştır.

Toplumun bilgisizliğini çözme yoluna gidilmemiş, harf inkılabıyla 17 milyon halk bir gecede hiçbir şeyi okuyamaz ve anlamaz hale getirilmiştir.

Bu ise düşmanın bile yapmadığı ve de yapamayacağı bir zorbalıkla, idamla, tehditle uygulama yoluna gidilmiştir.

İnkilaplar dönemi başlı başına bu milletin maddi ve manevi hayatını bitirmeye yönelik uygulamalardır.

Bu güne kadar ki sıkıntıların temelinde de bu yatmaktadır.

Bir asırdır problemlerimiz bitmemektedir.

Sadece bu vatanın evlatları değil, azınlıklar bile memnun edilmemiş, ihtiyaçları giderilmemiştir.

Ne gariptir ki, azınlıkları memnun etmeye yönelik tüm bu uygulamalar, azınlıkları bile memnun etmemiştir.

1932 yılında yasaklanan ve 18 yıl süren ezan yasağı, düşmanın Maraş, Urfa, Antep vs şehirleri işgalinde bile değiştirilmemiş, kesintiye uğramamıştır.

Kesinlikle bunlarda iyi niyet beklenemez.

Bu milleti aklından kalbine, dilinden ruh ve vicdanına kadar bağlayan bu bağlar, her on senede bir yapılan darbelerle de pekiştirme yoluna gidilmiştir.

Bu millet kendi gayretiyle 1950 yılında nefes almaya çalışmış ancak on yıl sürmüş, milletin seçtiği Menderes milleti temsil etmeyen rejim tarafından idam edilmiştir.

Suçu sadece ezanı aslına çevirmesi ve de sırtını millete yaslaması idi.

Rejimi koruma uğruna teröre kapı açılmış, toplumların kesimleri karşı karşıya getirilmiştir.

1971 yılı 1960 yılının yetiştirdiği terörün bastırılması uğruna milletin önü kesilmiştir.

1980 darbesi ise darbeyi yapan Kenan Evren tarafından çok açık ve net olarak ifade edilmişti.

Darbenin olgunlaşması için beklemiştik ve bir sağdan, bir soldan astık, demişti.

Millete nefes aldıracak olan Turgut Özal-ın önü sürekli tıkandı ve sonunda oda zehirlenerek devre dışı bırakıldı.

Abd bu memlekette sürekli B ve C planlarını hazır bulundurdu.

1980 darbesinde Abd; Bizim çocuklar başardı, demişti.

Abd yıllarca bu memleketin istihbarat elemanlarının maaşını ödemişti.

Her halde babasının hayrına değildir.

1960 lardan itibaren Fetö-yü hazırlamaya başladı.

1993 ve 1997 yıllarında yine bu milleti içine kapatma yoluna gidildi.

28 Şubat en tehlikeli bir darbeydi.

2002 yılından itibaren de Ergenekon Terör Örgütüyle birkaç kere darbeye teşebbüs edildi.

İşin garip tarafı ise, Ergenekonun sağ kolu sol kolunu kopararak kendisine devlette yer bulmaya ve ele geçirmeye başladı.

Mit baskını ve arkasından 2013 17-25 Aralık Gezi olayları ile işgal faaliyetleri denendi.

Bir sonuç alınamadı. Çünkü millet bu kirli oyunun arkasında olmadığı gibi, bunu çok net gördü.

Sonuçta 1960 –lardan beri beslenen ve gizli uyuyan hücreler uyandırılarak 15 Temmuz 2016 yılında yarım asırlık B planı devreye konularak işgal faaliyetleri devreye konuldu.

Millet burada da şamarı çok dehşetli olarak vurup, yarım asırlık projeyi birkaç saat içerisinde bitirmiş oldu.

Bundan bir sonuç alamayan Avrupa ve Abd C planını devreye koyarak ekonomik darbeyi denedi, darbe yapıcı terör örgütü pkk- sından Fetö-süne kadar hepsini sahiplendi.

Bu sefer bir yandan devleti tıkamak ve diğer yandan da çevreden Türkiye-yi kuşatmak için her türlü kirli oyunlarını devreye koydu.

Üç milyon göçmenle Türkiye-yi dize getirmeyi düşünen Hristiyan dünyası, bununla durmadı ve gelen göçmenlerle ve savaşları alevlendirip besleyerek tehlikenin boyutunu ve yangının salgınlığını arttırmaya devam etti.

Hristiyan dünyası bir yandan haçlı seferlerini başlatırken, diğer yandan da üçüncü dünya savaşını başlatmış oldu.

Ve bir asırlık yüz binden fazla kripto ermeniler, gizli sabatayistler, Fetö ve Pkk devleti tıkama yoluna gitmekte, ihanet şebekesi faaliyetlerini sürdürmektedir.

Aydın geçinenler ise, karanlık ellerin tercümanı oldular, memleketi çıkmaza soktular.

“Türkiye’yi yaşanmaz bulanlar, Türkiye’yi yaşanmazlaştıranlardır. Yani aydınlar, karaborsacılar. Bir kelimeyle tesadüfün başlarına bir ikbal tacı veya imtiyaz miğferi oturttuğu şuursuz ve mesuliyetsiz herifler. Çağdaşlarına küfredince yükseldiklerini, günâhlarından kurtulacaklarını vehmeden bir alay hergele. Bu memlekette yaşanır. Ama bu mülevves, fesatçı güruhunu İsrail’in “bouc emissaire”i gibi (günah keçisi), çalıp çırptıkları servetten tecrit edip sınırlar dışına dehledikten sonra.” Cemil Meriç.

MEHMET ÖZÇELİK

17-12-2016

 

 




EN’AM-97-99

https://youtu.be/d9TFHjf98s0




OYUNCULAR DEVREDE

OYUNCULAR DEVREDE

Fitnenin ateşi yakıldı.

Arzulanan yolda gidilmektedir.

Türklerle kürtler pkk bağlantısıyla karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.

Hdp binalarına saldırı ile taraflar karşı karşıya getirilmeye çalışılmaktadır.

1970 –lerde sağ sol kavgası, alevi-sünni çatışması şimdiye kürt –türk kavgasına dönüştürülmeye çalışılmaktadır.

Bu işe devlet bir an evvel el atmalı, Pkk ile iş birliği yapan Hdp binaları devlet, emniyet ve valilikler kanalıyla kapatılmalıdır.

Vatandaş ile kan dökücüler karşı karşıya getirilmemelidir.

Pis kanlarının vatandaşların temiz elbiselerine sıçraması engellenmelidir.

Halk sesini yükseltmeli, varlığını hissettirmeli, desteğini açıkça göstermelidir.

Bürokrasi yavaş işliyor veya işletiliyor.

Hızlı kararlar alınmalı ve uygulanmalıdır.

Bünye zararlı virüslerden, hain şebekelerinden bir an evvel temizlenmelidir.

Ekonomik yaptırımlarla sonuç alamayan Avrupa, iç tıkanıklığa, her zamanki oyunu olan kaos ve iç karışıklığı uygulamaya yönelmektedir.

Devletin ve toplumun işleyişi bombalamalarla tıkanmaya ve sinirlerin yükseltilmesine çalışılmaktadır.

Millet devletin ve hükümetin arkasında olmalıdır.

Mevzii meseleler, küçük işler, sıkıntı oluşturacak problemler gündeme getirilmemelidir.

Ortak meseleler üzerinde durmalı, çözümüne odaklanmalı, birlik ve beraberliği zedeleyecek davranışlardan uzak durulmalıdır.

Devlet şefkatini adaletinin önüne geçirmemelidir.

İdam da dahil cezalar geciktirilmeden uygulanmalıdır.

Sultan Abdülhamid Han- ın dediği gibi; ”İçinde Devlete İhanet İhtiva Eden Düşünceler Barındıran Kelleler İbreti Alem İçin Kesilip, Kanlarıyla Toprak Sulanmadıkça, İhanetin Önü Ardı Kesilmez… ”

***************************  

İran üzerimize saldırtılacak ve sonra da başta Nato, Abd ve Avrupa İrana saldıracaktır.

İsrail ise kenarda sırıtarak seyredecektir.

Nitekim çok geçmeden bu da görüldü.

Türkiye-ye getirilecek olan Haleblilere Şia saldırdı ve arkasından şiayı götürmek üzere giden otobüsler yakıldı.

Hep bildik oyunlar ancak fitnenin büyüklüğü aklın sağlığını ve sağlıklı düşünme ve uygulamasını bastırıyor.

-Gülen iranın temsilcisiydi. İranın adamıydı ancak onu Abd kullandı.

O tüm iran sembollerini kullandı.

Bu amaçla çoğu zaman takiyye yaptı, bazen irana ters gibi göründü.

Gülen iranın Türkiye-deki Humeynisi olarak yetiştirildi.

İran Türkiye-ye Humeyni yetiştirdi.

MEHMET ÖZÇELİK

18-12-2016




HALEP YANIYOR İNSANLIK ÖLÜYOR

HALEP YANIYOR İNSANLIK ÖLÜYOR

İslam dünyası Yunus gibi balığın karnında, Eyyüb gibi yara bere içinde, Yusuf gibi kurtların istilasında, Nuh gibi dağ büyüklüğünde dalgaların arasında kıvranmakta, sellerin içerisinde yüzmekte, Habil gibi Kabillerin saldırı ve kan dökmesinde, çocuk Musa gibi Nil-e terkedilmiş halde debelenmektedir.

Bu asrın Firavun ve Nemrudları ise atalarını fersah fersah geçtiler.

Madene verilen ateş gibiyiz.

Efendimiz hadiste buyurur; ’İnsanlar madenler gibidirler.’

Kimin ne mal olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kimi kömür, kimi bakır, kimi gümüş, kimi de altın mesabesindedir.

-Aslanların sessiz kaldığı bu günlerde, şehri boş bulan çakallar şehre inmiş ulumakta, aslanların haykırmasını beklemektedir.

-Abd başkanı oğul Bush; ‘2.haçlı seferleri başlamıştır.’ demişti.

Bugün batı yeni bir haçlı seferlerini başlatmıştır.

Bin yıl önce 250 yıl süren ve yüz binlercesinin kanını akıtan haçlılar, yine kan akıtmak üzere meydana inmişlerdir.

Öncekinden bir farkla ki; bizden görünen ancak bizden olmayanları yanına alarak bize vurmaktadırlar.

2013 deki Gezi olaylarından 15 Temmuza ve de ekonomik yaptırımlara kadar tüm girişimler son kale olan Türkiye-yi yıkmak, Suriye ve Mısır-dan daha tehlikeli bir hale sokmaktır.

-Bir gün balta ormana dalar ve ağaçları kesmeye başlar. Ağacın birisi ağlayınca balta ona sorar;

-Acıdı mı yoksa, der.

-Ağaç hayır, der. Senin demirin değil de, senin başındaki ve de benden olan sapın beni acıttı, içimi kanattı.

Kurt gövdenin içine girmiş, içten kemirmekte ve de içten yıkmaya çalışmaktadır.

-Asrın Firavuncukları ve Nemrutları atalarını aratmayacak derecede faaliyet göstermektedirler.

Nemrut ve Firavun Eset- in öldürdüğü yedi yüz bine yakın insan kadarını öldürmemiştir.

Eğer Kur’an bugün inseydi, -Tebbet yeda ebi lehebin ve tebb – yerine, -Tebbet yeda Esedin ve tebb- olarak inerdi.

-Fetö-den darbecilere, Eset-ten Lenin, Stalin ve Maodan eskilere pek de sıra gelmezdi.

-Bu 20. ve 21.asır bütün asırların kirlerini bir defada kustu.

*İnsanlığın bittiği andayız ve de insanlık ölmektedir.

Halep yanıyor, insanlık ölüyor.

Üç yüz bin kişiye üç fırın düşmekte, insanlar açlıktan, soğuktan, bombaların altında ölümü yaşamakta, ölümle yaşamaktadırlar.

Yaralı çocuklar narkozsuz olarak, dillerinde Kur’an ile ameliyat edilmektedir.

Suriye-de kaçırılan çocuklar, tecavüze uğrayan kadınlar, organ mafyası, silah tüccarları, köle tacirleri, mezar soyguncuları, çakal ve sırtlanlar kol geziyor, kol kola geziyor.

Zaman müdafaada kalma zamanı değildir.

İçte de, dışa karşı da atağa geçme zamanıdır.

Zalimlere ve zulme dur denilmelidir.

İçte ve dışta münafık yapılar kendilerini gizlemiyorlar.

Gizli savaş ki, daha tehlikelidir artık bu durum açık savaş haline dönmüştür.

Düşman bellidir.

Bunun en önemli, belki de tek çaresi farz-ı ayın olan İttihad-ı İslamdır.

İslam Birliği.

Maalesef bizde de islam dünyasında da kafa kesenler yanlış olarak emsal gösterilmekte, İttihad-ı islama karşı çıkılmaktadır.

-İki şeyi bekliyorum;

Biri, Ayasofya-nın açılması,

Diğeri ise, İttihad-ı İslamın tahakkuku…

Bunlar devrede olup, olması gereken ve zincirlerin içte ve dışta kırılmasının bir garantisidir.

MEHMET ÖZÇELİK

16-12-2016




HALEP YANIYOR İNSANLIK ÖLÜYOR

https://youtu.be/lwHxPnqyym4




YALNIZ DEĞİL – Mİ – SİN REİS

YALNIZ DEĞİL – Mİ – SİN REİS

-Yalnız değilsin, ancak ‘Yalnız kaldığın ‘sözünde de yanlış da söylemiyorsun. Seni yalnızlığa itmeye çalışıyorlar.

-Yalnız değilsin, sana Allah yetmez mi?

-Yalnız değilsin, bir davetine koşan millet yetmez mi?

-Yalnız değilsin, ümitsizlik yok, ümit-var olmak yetmez mi?

-Yalnız değilsin, ancak sanki gizli bir el suçluların cezalandırılmasını engelliyor, zayıf iradeliler susturuluyor.

-Yalnız değilsin, mazlumlar arkandadır.

Yalnız değilsin, dolar mağdurları arkandadır.

Yalnız değilsin, faiz mağdurları arkandadır.

Yalnız değilsin, beşten küçük olanlar arkandadır.

Yalnız değilsin, one minute bayrağının altındakiler seninledir.

Yalnız değilsin, dünyanın birinci devi Abd- ye kafa tutan adamsın…

Yalnız değilsin, dik olanlar, kişiliğini bulanlar yanındadır. Boyundurukta kalanlar varsın seninle olmasın, ne gam… Gam çekme.

Yalnız değilsin, mazlumlar, mağdurlar, madrublar, mahzunlar seninledir.

Yalnız değilsin reis, herkes adeta sizden emir bekliyor, kendi iradesiyle meselelerin üzerine gitmekte  acziyyet göstermekte, çekingen davranmaktadırlar.

Bir asırdır bu milletin başına başına vurulmuş. Ancak eskisi gibi değil uyandı, sessiz bir çoğunlukta olsa arkandadır.

Yalnız değilsin, terör besleyicileri ve destekleyicileri olan batı ve abd mağdurları arkandadır.

-Yalnız değilsin, islâm dünyası arkandadır.

Hak ve adalet üzere olanlar, yalnız değildirler.

Zulüm kusanlar yalnızlığa mahkumdurlar.

Fir’avunların, nemrutların, Haccacların, zamanın deccal ve süfyanları ve de münafıkların takipçileri kalmadı.

Nerede paralelin milyonları? nerede pkk- nın destekçileri?

Bir asır önce Abdulhamid Han da yalnız bırakılmıştı.

Bu gün ise rahmetle anılıyor.

Rahmetle anılmak yalnızlığını gidermez mi?

Onca zahmetle anılanlar yanında…

Küfür devam eder ancak zulüm devam etmez.

Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır.

Ümitsiz olma reis, herkes tinetinin gereğini yapar.

*****************

Bir parti kan içiyor, diğer parti kan kusuyor. Eset kan akıtıyor.

Bir asırdır kanalizasyonda akanlar, bu gün kanalizasyon kapaklarını açtılar.

Tüm Türkiye-yi hatta d islam dünyası ve dünyayı kokutmaya başladılar.

Askeri ve polisi vuranlar ve onlara maddi- manevi destek olanlar, bu milletin kanını taşımayan, başkalarının suyuyla oluşmuş, suyu, südü ve de kanı bozuk olanlardır.

Eset- e destek olanlar da en az onlar kadardırlar.

Kan akıtan pkk- ya ve de onun destekçisi 600 bin çocuk, yaşlı ve kadın demeden kan içici Eset-e destek olanlar hayvan bile olamaz, en aşağı sözcüklerin tümü bile onlara azdır.

Müslüman soyunu tüketen Esed soysuzunun zulmü, bizdeki maskeli soysuzlarının maskesini de düşürmüş oldu.

Devlet süratle bu ne idüğü belirsiz olan bu insan bozuntularını durdurmalı, cezalandırmalıdır. Terörden önce bürokrasi aşılmalıdır.

Terör saldırıcısı ve tahribler ile zarar verenlerden bu zararlar; kendilerinden, birinci derecedeki yakınları olan anne-baba ve kardeşlerinden tahsil edilmelidir.

Terörün üzerine gitmekten daha çok, terörü besleyenler engellenmeli ve yasaklar konulmalıdır.

Öldürmek ve öldürmeye alkış çalmak bir hürriyet değildir.

Terörün sesi kısılmalıdır. Terörü destekleyen Gazeteler ve medya susturulmalıdır.

Bu millet çok sıkıntı şekti ve de çok bedeller ödedi.

Üç buyuş çapulcu ve soysuza meydanı bırakacak değildir.

Kan ile alınan bu temiz topraklar kanı bozuklara bırakılacak kadar ucuz değildir.

MEHMET ÖZÇELİK

14-12-2016

 




KURT GÖVDENİN İÇİNDE

KURT GÖVDENİN İÇİNDE

”Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. Işte benim ıztırâbım, yegâne ıztırâbım budur.” [1]

-Güleni bugüne kadar beslediler, beklettiler.

Bir boşluk olduğunda devreye koyacaklardı.

Öylede oldu.

Fetö verilmeyecek, eğer fetö verilirse peki kim alınacak?

Zira Apo verildiğinde Fetö alınmıştı!

Fetö verildiğinde biliniz ki, biri 50 sene sonraki proje için alınmıştır.

Bu arada da bu 50 yıllık süre içinde Fetö-nün pislikleri ve pisledikleriyle meşgul olunacaktır.

-FETÖ iğne ile kanser enjekte edip zehirlemiş

Şüpheli kanser teşhisiyle ölümü tartışılan Aytunç Altındal’ın, FETÖ tarafından iğne ile kanser enjekte edilerek öldürüldüğü iddia edildi.[2]

-Sisi yanlısı Şeyh’ten Erdoğan düşmanlığı.

Sisi yanlısı Şeyh Mazhar Şahin​, İsrail’de 5 gündür devam eden fakat söndürülemeyen yangının aynısının Türkiye ve Katar’da da çıkmasını dilediğini söyledi.[3]

Bu asrın bir farklılığı da, firavunların kendilerine bulduğu dal-kavuk ve şeyh bozuntuları veya din simsarcılarının kendilerine buldukları darbeciler…

-Darbe yapmak için çok harika ve üstün özelliklere sahip olmak gerekmez.

Hain olmak yeter.

-“NATO BİZİ SATTI” DİYORLAR

NATO, Türkiye’nin görevden aldığı subaylarla ilgili “En kısa zamanda yeni atamalar yapın, çalışmalar aksamasın” demişti. Bunun üzerine NATO’daki FETÖ’cü Türk subaylardan biri, bu tür yaklaşımlar karşısında ‘hem kendi hükümetleri hem de NATO tarafından satılmış hissettiklerini’ söyledi. Diğer bir subay ise “Bir ittifak ancak en zayıf üyesi kadar güçlüdür” diyerek NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’nin şu an İttifak’ın en zayıf halkası olduğunu iddia etti.[4]

Batı dün olduğu gibi bugün de deve almadan pire vermez.

Pireyi de pirelendirmek için verir.

Bugün yapılan anketler milletimizin avrupaya olumsuz bakışını % 60-80 arasına çıkarmıştır.

Geç de olsa.

Abd ve avrupanın kirli yüzü kapanmayacak kadar açılmaktadır ve görülmektedir.

*’ABD güçleri beyaz fosfor mermileri kullanıyor’

Washington Post gazetesi, ABD güçlerinin Irak’ta, temas etmesi halinde deride ciddi yanıklara sebep olan beyaz fosfor kullandığını yazdı. [5]

-Avrupa yıkılıyor.

İngiltere siyasette kolay kolay hata yapmaz.

İngilterenin Avrupa birliğinden ayrılması boşu boşuna değildir.

İngiltere tehlikeyi sezmiştir.

Avrupa birliğinin çöküşte olduğunu gören İngiltere, gemiyi ilk terkeden oldu.

Boğulmamak uğruna…

-24 temmuz 1923 lozan anlaşmasının amacı, Türk cumhuriyetinin  kurulması değil, Osmanlının yıkılması projesidir.

İngilterenin geç kabul etmesinin sebebi, bize hilafeti kaldırtma planıdır.

Lozan büyümek değil, -güya- problemsiz olsun küçük devlet olsun mantığı ! ile yapılan bilinçsiz bir harekettir.

Lozan Osmanlı ya ve dolayısıyla geçmişe aid her şeyin terkedilmesi kararıdır.

Son Osmanlı meclisinin feshedilerek, laik bir rejimin yeni seçilmiş delegelerinin ve vekillerinin parti devletidir.

Lozan Osmanlının parçalanma projesidir.

Lozan geçmişe ve bin küsür yıllık birikime sünger çekme hesabıdır.

Bugün ise, bu lozan anlaşmasının bir yüz yıl daha uzatılma girişimleri terörle yaptırılmaya çalışılmaktadır.

-Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki:

“Bir kimsenin “İnsanlar helak oldu!” dediğini duyarsanız, bilin ki o, kendisi, herkesten çok helak olandır.”[6]

MEHMET ÖZÇELİK

11-12-2016

 

 

 

 

[1] Tarihçe-i Hayat, Sayfa 542.

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2225886-feto-igne-ile-kanser-enjekte-edip-zehirlemis

[3] http://www.haber7.com/ortadogu/haber/2225204-sisi-yanlisi-seyhten-erdogan-dusmanligi

[4] http://www.habervaktim.com/haber/493583/fetocu-subaylardan-sok-itiraf.html

[5] http://www.ulke.com.tr/dunya/haber/702324-abd-gucleri-beyaz-fosfor-mermileri-kullaniyor

[6] Müslim, Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud; Edeb 85, (4983.




ŞEYTANİ ORTAKLIK

ŞEYTANİ ORTAKLIK

Abd başkanı Donald Trump: 13 CIA yetkilisi darbeye yardım etti.[1]

Fetö Türkiye aleyhine hatta işgaline karşı Abd ile ortaklık yapmıştır.

Fetö haçlı zihniyetine Türkiye-yi teslime teşebbüs etmiştir.

*Fetöye Haşhaşi denilmesi gerçekten de yerinde bir ifadeymiş.

Tıpkı Hasan Sabbah-ın yanına gelen Selçuklu vezirlerinin bu durumunu terketmesini söylemeleri üzerine bir adamına kendisini Alamut kalesinden atmasını söylediğinde hiç tereddüt etmeden dağdan aşağı atlar, diğerine de kendisini bıçaklamasını söylediğinde de o kişide kendisini bıçaklayarak öldürür.

Fetö-de 15 Temmuz dolayısıyla yakalanan hapisteki mensublarına kendilerini öldürmeleri emirini vermesiyle şimdilik 20 kişi intihar etmiştir.

******************* 

İslam ülkelerini dışarıdan vuran Abd, içeriden vuruluyor.

Bizdeki deşifre olan eski Ergenekon ve yeni Fetö ile Abd-deki derin devlet ve Cıa deşifre oldu.

Dünyayı idare eden terör baronları çöküşe geçmiştir.

-Türkiye-deki 15 Temmuz çöküşü Abd ve onun derin devletini de bitirdi.

Abd aslında baltayı bizim ayağımıza vururken, kendi başına ve beline vurmuş oldu.

Abd el değiştirdi. Bizdeki Ergenekon ve onun babası olan Abd deki abi Ergenekon diz çöktü.

Abd ve batı gerçekten tam bir leş miş milletler miş…

**********************  

Türkiye eski bozuk ayarlarına geri mi dönüyor ve döndürülüyor?

İslam ülkelerindeki eskimişleri götürüp yeni despotları getirenler, bizde de eskimiş elbiseleri yenileriyle değiştirmeye çalışıyorlar.

-Son on yılda Etö- yü (Ergenekon Terör Örgütü) yerine geçmek için Fetö deşifre etti ve devirdi. Fetö-yü de millet devirdi.

Fetö ikinci ergenekondur.

Yeni ergenekondur.

Ergenekondan gelecek yüz yıl için derin devleti ele geçirmeye çalışan ikinci bir derin devlet akımıdır.

***********************   

Türkiye-de bir asırdır bulanık kafalılar, içki tuluklular memleketi yönetmeye çalışıyor, akılsız ve şuursuz kafalarıyla…

Bunlar bu milleti temsil de edemez, idare de…

-Huzurda durduğunu ve huzurda olduğunu söyleyen Gülen, şeytan gibi huzurdan kovuldu, huzurları çaldı ve kaçırdı.

-İngilizin doğuda iki hedefi var, biri bir kürdistan, diğeri ise bir Ermenistan devleti kurmaktır.

-Said Özdemir Abi anlatıyor;

“Ben (Üstada) Hicaz’a gitmek istediğimi söyleyince ‘Niye?’ diye sordu. ‘Efendim’ dedim, ‘memleketin halini görüyorsunuz. Gittikçe daha fenalaşacak. Orada olsam çocuklarım da kurtulur, ben de’ dedim.

“Kardeşim’, dedi, ‘Ben orada olsam buraya gelirdim. Alem-i İslâm kapısının kilidi Türkiye’dir.
Bu kilit bu kapıyı Âlem-i İslâm üzerine açar. Kat’iyen buradan gitmek için izin yok’ dedi.

-Dün Hdp ile ayrı platformlarda ancak aynı düşüncede mücadele eden Chp, artık buna gerek duymayıp bu günden itibaren beraber ve açıkça hareket etmeye karar vermişlerdir.

*******************  

Ordunun harb teknolojileri konusunda her alanda yapmış olduğu atılım ve gelişimler, manevi yönden ilerlemesi, kendi değerlerine dönmesi, içerisinde bulunan ihanet çetelerini temizlemesi bir asırlık dizgininden kurtulması sebebiyledir.

-Bir asırdır dizginlenen, kontrolü kendi elinde olmayan ordu, askeriye, 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla dizginini eline almış, artık kendisi kendisini kontrol eder olmuştur.

Ve Türkiye ilk defa bir asırlık zincirlerinden kurtulma çabasında ve yolundadır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2016

 

[1] http://www.nabizhaber.com/donald-trump-13-cia-yetkilisi-darbeye-yardim-etti-12356h.htm




ENAM.94-96

https://youtu.be/FMHxWDpENlE




MOLLA KABIZ

MOLLA KABIZ

Hz.Muhammedin diğer peygamberler gibi olup, bir üstünlük ve farkının olmadığını ayete dayandırıp ancak diğer ayeti göz ardı edip hepsinin aynı  söyleyenler,[1] aslında bunu  Kanuni döneminde İran-dan gelen sapık düşünce sahibi Molla kabız-a  dayandırmakta ve devamını sürdürmektedirler.

Safavi ajanlarından olan Kabız, aynı zamanda biten Hristiyanlığı canlandırma çabası içerisine girerek sinsice misyonerliğini sürdürmüştür.

Bu konudaki görüşünde; Hz. İsa (A.S), Hz. Muhammed (A.S) da dâhil olmak üzere bütün peygamberlerden üstündür. Ve bu görüşünü kendisince  birtakım ayet ve hadislere keyfi yorumlarıyla  ispatlamaya çalışır.

Kanuni tarafından Kazaskerlerle mücadelesinden galib gelmesi üzerine kanuni ikinci bir oturum daha yaptırarak Şeyhulislam İbni Kemal ile münazara ortamında mağlub olması üzerine halkın inancını ifsad eden bu şahsın tevbe etmesi istenir ancak görüşünden vaz geçmemesi üzerine idam edilir.

-“1527’de Kalender Çelebi devlete isyan edip, üzerine gönderilen Hüsrev Paşa kuvvetlerini, Adıyaman yakınlarındaki Kuruçayır’da yenilgiye uğrattığı günlerde, baklayı ağzından çıkardı… Asıl niyetini açığa vurdu: Bazı dinî hükümleri inkâr etmeye, bazılarını değiştirmeye, bu arada Hazret-i İsa’nın (a.s.) Hazret-i Muham­med’den (a.s.m.), Hıristiyanlığın Müslümanlıktan daha üstün olduğunu iddia etmeye başladı…”[2]

Bu gün Fetö, M. İslamoğlu ve cücükleri Molla Kabız gibi aynı yolu devam ettirmektedirler.

Bu durumlar hep İran tarafından desteklenmiş ve İran beslemesidir.

Odasının dört tarafı iran yani şia kitaplarıyla dolu olan İslamoğlu şianın ve İranın borazanlığını yapmaktadır.

Bunu savunanlar bast halinin insanları olmayıp kabız olmuş, kabz halinin sıkışmış ve sıkışık, dar insanlarıdırlar.

-Geçmişte Baba İshak olayı [3] gibi, bu gün de özellikle Apo tarafından Adıyamanlı bir milletvekiline Baba İshak ve Kabız olayı yaptırılmaya ve kaşınmaya çalışılmaktadır.

Güneydoğunun en sakin ili, özellikle ve bilerek karıştırılmaya, terörün içine çekilmeye çalışılmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2016

 

[1] http://www.tesbitler.com/2016/10/01/peygamberlerin-birbirinden-ustunluk-farki/

[2] http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yavuz-bahadiroglu/molla-kabiz-olayi-5027.html

[3] http://www.tesbitler.com/2016/03/01/4544/




ŞUURDAN DAMITMALI MAKALELERİM

YENİ BİR SİTEDE




RUH BEDEN ANLAŞMAZLIĞI

RUH BEDEN ANLAŞMAZLIĞI

Cenâb-ı Hak; Biz her şeyi çift yarattık, buyurmaktadır.

Aslında bu her şeyin birbirine zıt olarak yaratıldığını göstermektedir.

Artı ve eksi kutup, karanlık ve aydınlık, tatlı ve acı, yer ve gök, iyi ve kötü, Beden ve ruh, vs.

Bu manada çift olanlara baktığımızda bir yandan biri diğerine tezad teşkil ederken, diğer yandan da onu tamamlamaktadır.

Birbirine uyumlu olanların bir araya gelmesi normal görülebilir ancak zıt olanların bir noktada buluşarak olumlu ve uyumlu bir manayı oluşturması ve de birbirini güçlendirip hatırlatması çok harika bir durumdur.

Allah zıtları bir arada toplamaktadır.

Manayı zıtlarla tamamlamaktadır.

Aydınlığı karanlıkla ortaya çıkarmakta, cenneti cehennemle anlatıp tatlandırmaktadır. Tatlının tadını acı ile arttırmaktadır.

En harika olanı ise; yücelere kanat açıp uçan, ezeli ve ebedi zattan tabiri caizse bir nefes olan ruhu, esfeldeki bir ruh ile, bir yandan terbiye ederken, diğer yandan da güçlendirmektedir.

Ruh letafet ve zerafetiyle yücelere uruc edip yükseklerde uçardan, beden ve bedeni besleyen nefis aşağılarda gezmektedir.

Ruh artı kutbuyla sürekli artarken, beden ve nefis eksi kutbuyla sürekli eksilmektedir.

Allah ruhun artısını, nefis ve bedenin eksisiyle arttırmaktadır.

Beden ve ruhun bu katkısından dolayı onları cennetle ödüllendirmekte, ruha arkadaş kılmaktadır.

Nefis ve beden süfli şeylerin peşinden koşarken, ruh ulvi şeylerin peşindedir.

Beden ve ruh dünyaya aşık ve müptela olurken, yücelerden gelen ruh ancak ebedi zatla tatmin olur.
Ruhlar ilahi huzura talib olurken, nefis ve bedenler ot peşinde koşarlar.

Huzurdan kaçar, huzuru kaçırırlar.

“Gül’ün kokusu şâd, dikeni irşâd eder.”

Gülün muhafızı, gülü güldüren, diken iledir.

Ağlatan diken, gül ile güler ve güldürür.

Kim kimin içindir?

İnsanlar dikene rağmen gülden vaz geçmezler.

Diken ile nazarlar güle çevrilir.

Beden de ruhun elbisesi değil, hanesidir.

Ruh beden evinde yetişir ve yetiştirir çocuklarını…

Mevlana şöyle der; Beden devedir, ruh deveci.

Eğer ruh devecisi beden devesine binerse ona çölleri geçirir, göklere uçurur.

Beden ruha ayak olur.

Ancak eğer beden devesi ruh devecisine binerse, o zaman vay ruhun haline.

Yerlerde sürünür, otlaklıklarda görünür.

O zaman ruhun ölümü gerçekleşir.

Aksi durumda bedenin yükselişi gerçekleşmiş olur.

Bedenle ruh birbirinin zıddı ve düşmanı iken, birbirinin tamamlayıcısı ve dostu olur.

Ebediyyen beraber yükselişi gerçekleştirirler.

Birbirlerinden ayrılmaları halinde her ikisi de eksiktir.

Beraberlikte ve ruhun öncülüğünde ve de dizgini elinde tutmasında birbirine mütemmimdirler, birbirlerinin eksikliklerini giderirler.

Sonsuz nimetlerin tezahürü ruh beden ikilisiyle gerçekleşir.

Cennetteki sonsuz zevk ve lezzet, ruh ve beden için gerçekleşir.

Rü’yeti ilahiyyeye her ikisi de mazhar olur.

-Dünyadaki bütün kavgalar, sıkıntı ve problemler; ruh ve beden anlaşmazlıklarından çıkar.

Nefis ve beden ruhun dizginini eline geçirerek her türlü melanetleri ona yaptırır.

Ruh bundan muzdaribdir.

Şeytanın insana olan düşmanlığı, kendisine aid olan bir şeyi ruhun ele geçirmesindendir.

O da nefis ve bedendir.

Ruh ve beden anlaşmazlığının çözümü, ruhun ikiz kardeşi olan Kur’an-ı Kerim iledir.

Nefis ve beden ancak Kur’an-la dizginlenir, ruha râm olur.

Kur’an-ı Kerim ruh ve bedenin arabuluculuğunu yapar.

Ruh yükselişini edna olan dünyada yapmaktadır.

Aşağılar ruhun yükselişine birer adım ve basamaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2016




EN’AM.91-93.

https://youtu.be/25M2pofbJGc