PEYGAMBERLERİN BİRBİRİNDEN ÜSTÜNLÜK FARKI

PEYGAMBERLERİN BİRBİRİNDEN ÜSTÜNLÜK FARKI

Bakara suresinin 285.ayetini izah sadedinde, Bakara 253. Ayetin izahıyla ilgili olarak tefsirlerde;

-Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”

-Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği bir diğer hadiste şöyle deniyor: “Birçok hususta diğer peygamberlerden üstün kılındım: İlahi mesajların tümünü içeren bir kitap bana verildi. Heybetim düşmanlarım üzerinde etkili kılındı. Savaşta ganimet almam helal kılındı. Yeryüzü benim için temiz bir mescid kılındı. Bütün alemlere elçi olarak gönderildim. Benimle birlikte peygamberlik son buldu.”

-Ve ; “Rabbin, göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun, biz peygamberlerin bir kısmım bir kısmına üs­tün kıldık ve Davud’a da Zebur verdik.”[1]

-Zaten Bakara 253.ayetin içerisinde yoruma gerek kalmadan izah mevcuttur.

“İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar.”

-Nisa suresinin 164. ayetinde: “Yüce Allah Musa ile direkt ola­rak konuştu” denilmektedir.

-Zaten peygamberler belirlenirken; Kendisine kitap verilen resuller ve kitap verilmeyen nebiler olarak zikredilir.

Tüm peygamberler peygamberlik ücretini tam olarak alacaklardır.

İsterse hiçbir ümmeti olmasın.

Tıpkı milletvekilleri seçilirken kimisi yüz bin oy alırken, diğeri beş bin oy almaktadır.

Maaşları ödenirken aldıkları oya göre değerlendirilmezler.

Ancak başbakan ve bakanlar milletvekillerinden çıkarlar.

Burada bir başbakanlık ve bakanlık ücret farkı devreye girmektedir.

Tıpkı bunun gibi, Kur’an-ı Kerim-de adı zikredilenle zikredilmeyen, kendilerine kitap verilenle verilmeyen, Allahın kendisiyle konuşup Beyyinelerle destekleyip ve miraç ile huzuruna aldıklarının elbetteki bir farkı olacaklar.

Yoksa hepsine iman etmek farzdır, bu noktada ayrım söz konusu değildir.

Veya bunu kavga ve ihtilaf sebebi yaparak üstünlüğü ortaya atmak elbette tasvib edilecek bir durum değildir.

Ne yazık ki, ihtilafı körükleyerek üstünlüğü gündeme getirenlerin bu ifrat hareketinin verdiği zarar gibi, bu farkı görmeyip inkâr ederek tefrit edenler de en az onlar kadar zarar vermektedirler.

-Ümmet, peygamberlerin bazısının diğer bazılarından üstün olduğu ve Hz. Muhammed (s.a.s)’in de, bunların   hepsinden   üstün  olduğu   hususunda  ittifak  Hz. Muhammed etmiştir.

İşte o üstünlük farkının Kur’an-ı Kerim-den misalleri;

-“Biz seni ancak, âlemler için bir rahmet olarak yolladık”[2] âyetidir.

-“Ve senin zikrini yücelttik”[3]

-“Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur”[4]. O’na yapılan bia­tin (bey’a) kendisine yapılmış olacağını beyan ederek,”Sana beyât edenler (bilsinler ki), Allah’a beyât etmektedirler. Allah’ın eli onların eli üzerindedir”[5]; Hz. Peygamber (s.a.s)’in şerefinin, kendi şerefi olduğunu söyleyerek,: “Halbuki şerefve kuvvet Allah’ın ve peygamberinindir”[6]; Peygamberin rızasının, kendi rızası demek olduğunu ilân ederek,  “Allah’ı ve Resulünü razı etmeleri daha doğru­dur”[7] ve O’na uymanın, kendisine uyma olduğunu bildirerek de,”Ey imân edenler, Allah’a ve Resulüne uyun..”[8] buyurmuştur.

-Allah Teâlâ, Kur’an’m herhangi bir sûresi ile meydan okumasını emrederek, Hz. Muhammed (s.a.s)’e  “O’nun sûreleri gibi bir sûre getirin”[9] buyurmuştur.

Allah Teâlâ, Hz. Musa’yı dokuz mucize ile şereflendirdiğini beyân buyurmuştur. Binaenaleyh bunca sa­yısız mucize ile Hz. Muhammed (s.a.s)’ı şereflendirmiş olması elbette pek mü­nasiptir.

-Hz. Peygamber (s.a.s)’in mucizesi, diğer bütün peygam­berlerin mucizelerinden daha üstündür.

Hz. Peygamber (s.a.s)’in mu­cizeleri üç binden fazladır.

-Hz. Peygamber (s.a.s)’in en büyük mucizesi Kur’an’dır.

-“Biz seni, ancak insanların tamamı için peygam­ber olarak gönderdik”[10] âyeti delâlet eder.

-Hz. Muhammed (s.a.s)’in dini, dinlerin en üstünü­dür. Binaenaleyh Hz. Peygamber (s.a.s)’in de, peygamberlerin en efdali ol­ması gerekir.

-Muhammed ümmeti, ümmetlerin en üstünüdür. Bun­dan dolayı, Hz. Peygamber (s.a.s)’in de, peygamberlerin en üstünü olması gerekir.

Birinci cümlemizin delili, “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz”[11] âyetidir.

İkinci cümlemizin delili ise şudur: Bu ümmet Hz. Muhammed (s.a.s)’e ta­bî oldukları için bu dereceye ulaşmıştır. Nitekim Cenâb-ı Allah,”De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin”[12] buyurmuştur. Tabî olanların üs­tünlüğü, tabî olunanın da üstün olmasını gerektirir.

Yine Hz. Muhammed (s.a.s)’in sevabı daha çoktur. Çünkü o hem cinle­rin, hem de insanların peygamberidir. Bundan dolayı sevabının da çok olması gerekir. Çünkü uyanlarının çokluğunun, uyulan kimsenin yüceliğinde bir tesi­ri vardır.

-Hz. Peygamber (s.a.s)’in, Hz. Adem ve diğer  peygamberler kıya­met günü benim sancağım altında olurlar” hadisidir. Bu da, O’nun Hz. Âdem ve bütün ademoğullarından daha üstün olduğunu gösterir.

Yine Hz. Peygamber (s.a.s), “Ben, âdemoğullarının efendisiyim fakat bunda övünülecek bir şey yok” ve, ”Ben girmedikçe cennete hiçbir peygamber giremez ve benim ümmetim girmeden de hiçbir ümmet giremeyecektir” buyurmuştur. Enes (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“İnsanlar diriltildiği zaman, kabirden ilk çıkacak benim. İnsanlar mah­şerde toplandıklarında, onların hatibi benim. Ümitsizliğe düştüklerinde, ben onların müjdecisi olacağım. Liva ‘ül hamd benim elimdedir. Ben Rabbimin ya­nında âdemoğullarının en kıymetlisiyim. Ama övünmüyorum’

İbn Abbas’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Sahabeden bir grup otur­muş, karşılıklı konuşuyorlardı. Hz. Peygamberi (s.a.s) de onları duyuyordu. Birisi, “Ne güzel, Allah, Hz. İbrahim’i dostu saymış” dedi. Bir başkası, “Bu, Cenâb-ı Allah’ın Hz. Musa ile bizzat konuşmasından daha şaşırtıcı bir şey değil” dedi. Bir diğeri, “Hz. İsâ, Allah’ın kelimesi ve ruhudur”; bir diğeri de, “Allah, Hz. Adem’i seçmiştir” dedi. O sırada, Hz. Peygamber yanlarına çıkarak: “Söz­lerinizi ve delillerinizi duydum. Hz. İbrahim Allah’ın halilidir, doğru. Hz. Mu­sa, Allah’ın konuştuğu kimsedir, doğru. İsâ (a.s), rûhullahdır, doğrudur. Allah, Hz. Adem  seçmiştir, doğrudur. Ben de Allahın sevgili kulum, (Habibullah ‘ım) fakat övünmüyorum. Ben kıyamette Liva-ul -hamdin taşıyıcısıyım, fakat Övünmüyorum. Ben kıyamet günü İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edile­cek olanım, fakat övünmüyorum. Cennet kapısını ilk ben çalacağım, o bana açılacak ve fakir mü’minler yanımda olarak oraya gireceğim, fakat Övünmü­yorum. Ben gelmiş geçmiş insanların en şereflisiyim, fakat övünmüyorum” buyurmuştur.

-Mücahid, İbn Abbas’tan, Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

“Bana, benden önce hiç kimseye verilmemiş olan beş şey verildi: Bunda övünülecek bir durum yok: Ben, hem beyaza (kırmızı derili), hem de siyah derili insanlara peygamber olarak gönderildim; halbuki benden önceki peygam­berler, sadece kendi kavimlerine gönderilmişlerdi. Yeryüzü benim için bir mescid ve tertemiz kılınmıştır. Bir aylık mesafeden, önümdeki düşmanlara korku salmamla yardım olundum. Benden önce hiç kimseye olmadığı halde, gani­metler bana helâl kılınmıştır. Bana şefaat etme izni verildi, ben de bu hakkımı ümmetim için kıyamet gününe erteledim. Binaenaleyh bu şefaâtım, inşaallah, Allah’a hiçbir surette şirk koşmamış olan kimselere ulaşacaktır”

-Allah’u Teâlâ Kur’an’da, peygamberlerine her hitab ettiğinde onlara isimleriyle seslenmiştir. Meselâ  “Ey Adem, otur…”[13] “Ona, ey İbrahim diye nida ettik”[14] “Ey  Musa, benim ben, senin Rabbin..”[15]  buyurmuştur.

Ama, Hz. Peygamber (s.a.s)’e  nida ettiğindeyse, “Ey Nebî”[16] ve, “Ey Resul…” (Maide, 67)diye hitâb etmiştir. Ki bu da, Hz. Peygamber’in üstünlüğünü gösterir.

-Hadiste, “Adem su ile top­rak arası bir sey iken ben peygamber  idim”

-Mevlana Mesnevi’sinde peygamberler arasındaki üstünlükleri anlatır­ken; “Peygamberler aynı kaynaktan gelen sular gibidirler sular aynı ama kaplar değişik.

MEHMET ÖZÇELİK

02-09-2016

[1] İsra, 55.

[2] Enbiya, 107.

[3] İnşirah, 4.

[4] Nisa, 80.

[5] Fetih, 10.

[6] Münafıkün.8.

[7] Tevbe.62.

[8] Enfal, 24.

[9] Bakara. 23.

[10] Sebe, 28.

[11] Âl-i-lmran, 110.

[12] Al-i imran, 31.

[13] Bakara, 35.

[14] Saffat, 104.

[15] Taha, 11-12.

[16] Ahzab, 1.

Loading

No ResponsesEkim 1st, 2016