GÜLEN BAŞARDI FETÖ KAYBETTİ

GÜLEN BAŞARDI FETÖ KAYBETTİ
Evet, Fetö kaybetti.
Bana dünya dolusu altın verseler ancak Fetö-nün düştüğü bu duruma düşeceksin deseler, Vallahi de, Billahi de, Tallahi de kabul etmem.
Fetö kaybetti.
Fakat;
Gülen kazandı.
Yarım asırlık düşündüğü hileli uygulamasında başarıya ulaştı ve kazandı. Zaten o da bunu istiyordu. Zira;
-Milyonlarca insanı hayal kırıklığına uğrattı.. Boşluğa itti.
-Milyonlarcasının dünyasını ve ahiretini bitirdi.
-İran-daki Takiyyeyi uygulayarak, insanları adeta münafıklaştırdı.
-Şahsında nifak zirve yaptı.
-Farklı kişilikte olanları tek bir potada eriterek, kişiliksizleştirdi.
-İran-daki Mut’a nikahını uygulayarak, fuhşu yaygınlaştırdı.
-Kadın ve kızların onuruyla oynadı ve zedeledi.
-İslam-dan her türlü tavizi verdi.
-Aileleri birbirinden kopardı.
-Memnuniyetsiz bir kesim oluşturdu.
-Kardeşi kardeşle karşı karşıya getirdi.
-Mason ve Yahudileri sevdirdi.
-Ajan bir toplum oluşturdu.
-İslam itikadını bozdu, tevhidi zedeledi.
-Risale-i Nurları tahrif etti.
-Paralel bir din, paralel bir Risale-i Nur oluşturmaya çalıştı.
-Kur’an-la oynadı.
-Devletten gedikler açarak, paralel bir devlet oluşturdu.
-Terörü azdırdı.
-Kirli ve şaibeli farklı kesimleri bir araya getirdi.
-Madde ve para hırsını azdırdı.
-Makam sevdasını öne çıkardı.
-İnsanları kullandı.
-Papaya hizmet etti. Kardinalliği Din adamlığına tercih etti.
-Toplumu Hristiyanlaştırma yönünde adımlar attı.
-Haşhaşilerden daha tehlikeli bir toplum oluşturdu.
-Toplumda güveni sarstı.
-Hizmeti hezimete dönüştürdü.
-Mahcub ve perişan bir kesim oluşturdu.
-Yılları kaybettirdi.
-İnsanların iyilik duygusunu su-i istimal etti.
-Hırs ve emeline milyonları kurban etti, feda etti…
-Şeytana hizmet etti.
-Bir nesli mahvetti.
-Kendi koktu ve memleketi kokuttu.
-Zulmetti, zalimlerden oldu.
-Haram-zâde bir kesim yetiştirdi.
-Ehliyetsiz insanlara görev verdi.
-Kendisince meşru gördüğü hedefe giderken, her türlü gayr-ı meşru yolu kullandı, mübah gördü.
-Gülen yarım asırlık içinde gizlediği kötü niyetini gerçekleştirmeye çalışırken, topluma kaybettirmekle kazanmış oldu.
Ancak akibeti Fetö oldu.
Akibet müttakilerindir.
MEHMET ÖZÇELİK
26-08-2016




HERKES ŞAHIN PEŞİNDE

HERKES ŞAHIN PEŞİNDE

İç ve dışta herkes şahı mat etmek peşinde.

Bu amaçla her yol denenmektedir.

Son yol darbede dahil…

Bu millete darbe vuranlar, bu milletin kanını taşımamaktadırlar.

-Ermeni kökenli olduklarını anladıklarını belirten Dersimli 10 kişi, toplu vaftiz töreni ile Hıristiyanlığa geçti.[1]

Aslında ağırda olsa, geç bile kalmışsınız!

Gizli kalıp münafıklık yapmaktansa, açık olup inancını yaşamak daha uygundur.

Bu durum da Türkiye-de az ve azımsanacak değildir.

Türkiye-nin en büyük problemlerinden birside şudur ki; Müslüman göründüğü halde, münafıklık, Hristiyanlık ve de Yahudilik yapılmasıdır.

-Darbe girişimi soruşturmasında tutuklanan MİT Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi’nde görevli Yarbay A.K. ifadesinde bir cemaat abisinin kendisine “Gülen YAŞ toplantısı yapılmasını istemiyor, 3 bin subayın ihraç edilmesini engellemek için darbe istiyor” dediğini anlattı.

Temmuz 2014’te MİT’te konuşlu Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi’nde görevlendirildim. Temmuz 2016’ya kadar da burada görev yaptım. 15 Temmuz olaylarından yaklaşık 1 hafta önce, (…) isimli bir yarbay, beni arayıp görüşmek istediğini söyledi. Tandoğan’da buluştuk. Bir binaya girdik, içeride 35 yaşlarında biri oturuyordu. Bana 17-25 olayları sonrası cemaatin yaşadığı sıkıntıları anlattı ve Ağustos YAŞ toplantısında 3 bin askerin ihraç edileceğini, Gülen’in YAŞ toplantısını istemediğini, gidişata dur deme zamanı geldiğini, darbe yaparak cemaat mensubu subayların TSK ve devlet yönetimini ele geçireceklerini söyledi.

Darbeyi Gülen’in istediğini belirtti. Jandarma imamı olduğunu düşündüğüm bu şahıs, TSK’daki FETÖ subaylarının atılması konusunda ‘Son kalemiz de elimizden gitmesin’ dedi.Şahsa, darbeyi TSK’nın mı, yoksa cemaatin mi yapacağını sordum. Bir orgeneralin işin içinde olduğunu, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının darbe başladıktan sonra ikna edileceğini söyledi. ‘Var mısın’ diye sordu. Cemaatle bağım olduğundan kabul ettim.[2]

-Biz iç meselelerimiz ve çıkarılan problemlerle meşgul edilirken, çevremizde pkk devleti kurulma ve abd üssü oluşturulmaya kadar her türlü ileriye dönük, bir yüz yıl daha problemli zeminler oluşturuluyor.

-Mısır’da İhvan’ın sosyal hayattan çekilmesinin doğurduğu boşluk henüz telafi edilebilmiş değil. Mısır yönetiminin bu sorunu giderebilmesi için önünde birkaç seçenek bulunuyor.

Sisi yönetimi daha önce de denediği üzere, söz konusu faaliyetleri kendi bünyesi içinde çözme yoluna gidebilir. Mısır içinde İhvan dışında faaliyet gösteren Selefi veya Sufi cemaat yapılanmalarından faydalanabilir.

Ya da Mısır’ın çeşitli kentlerinde okullar açan, kurduğu Nil yayınevi ve Hira dergisi gibi yayınlarla Fetullah Gülen’in fikirlerini yayan FETÖ’den siyasal alan dışında, İhvan’a alternatif çalışma yürütmesini isteyebilir.

Mısır FETÖ’nün bölgesel merkez olarak değerlendiği bir ülke.

15 Temmuz başarısız askeri darbe girişimi sonrasında FETÖ liderinin ABD’den iade istemine olumlu yanıt alınamaz ve Pensilvanya’dan ayrılarak başka bir ülkeye sığınmasına göz yumulursa, Mısır’ın FETÖ için bölgesellikten çıkarak merkezi bir konuma gelebileceği tahmin ediliyor.[3]

Amaç bir elli yılda fetö mısırlıların başına bela olsun.

-Brookings Enstitüsü Araştırmacısı Shadi Hamid, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), Washington Ofisi’nde düzenlenen konferansta konuştu.ABD’nin diğer ülkelerdeki darbe girişimlerine verdiği tepkiler noktasında “kötü bir geçmişi” olduğuna dikkat çeken Hamid, “Hiçbir şüphem yok ki eğer Türkiye’de darbe girişimi başarılı olsaydı, ABD yönetimi darbecilerle çalışmaya devam ederdi” dedi. 

 MISIR EN GÜZEL ÖRNEĞİ 

Hamid, Mısır’da seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye darbe yapılmasından sonra, ABD’nin Mısır’da darbe yapan Abdulfettah es-Sisi’yle çalışmaya deva ettiğini hatırlatan Hamid, “Özellikle ise Dışişleri Bakanı John Kerry’nin diktatörlere karşı yumuşak bir karnı var, bu konuda dürüst olmamız gerekir” diye konuştu. [4]

*Resmi twitter hesabından “13 CIA yetkilisi darbeye yardım etti” paylaşımında bulunan Trump’ın, daha sonra bu paylaşımı sildiği anlaşıldı.[5]

*2013-den beri paralel mensuplarını şunu söylüyordum; Eğer bir gün sizin elinize silah verip cemaatlarla ve milletle karşı karşıya getirirlerse şaşırmayın.

Öyle şey mi olur, diyorlardı.

Şimdiye kadar göstermedikleri basireti, eğer bundan sonra da göstermezlerse işin vahameti büyük olacaktır.

Basiret gösterip bu oyuna gelmemelidirler.

*KHK yani Kanun hükmünde kararname ilk olarak Turgut Özal döneminde uygulamaya konuldu.

Gerçekten devlet ve millet rahatlamıştı.

Her şey beklemeksizin bir anda çıkıyordu.

!5 Temmuz cunta girişimi sebebiyle kabul edilen Khk mutlaka uzatılmalıdır.

Hiç olmazsa anayasa çıkana kadar devam ettirilmeli.

Devleti tıkayan tıkaçlar kaldırılmalıdır.

Böylece hukuktaki keyfi uygulamaların önüne de geçilmiş olur.

Zira teröristi polis yakalayıp emniyete teslim ederken, cuntanın uygulamasına start veren kişi yakalanırken, 21 dakika içinde bırakılıyor, bir ajan eşliğinde Türkiye-den çıkarılması sağlanıyor.

Devlet bu imkan ve fırsatı kesinlikle kaçırmamalı, kaderin bu adaletini adaletle uygulamalıdır.

*Unutulmaması gereken bir hususta şudur ki; nazarlar tamamen fetöye çevrilmişken, ergenekoncular masum görülüp, tamamen serbest bırakılmamalıdır.

Araştırılıp masumiyeti isbatlananlar serbest bırakılıp, suçlu olanlar göz ardı edilmemelidir.

Ergenekonun  sağ koluyla uğraşılırken, sol kolu göz ardı edilmemelidir.

*1970-lerde sağın karşısına solu, 1980-lerde Türkün karşısına kürt adıyla pkk-yı, 1990-larda faili meçhulleri, 2000-lerde de fetöyü yerleştirerek bu milleti bunlarla meşgul edip, yıllarını çaldılar. İşte o çalınan ve yıkılan yıllar;

27 Mayıs: Cemal Gürsel

12 Mart: Memduh Tağmaç

12 Eylül: Kenan Evren ve Bizim çocuklar

28 Şubat: İ.Hakkı Karadayı

27 Nisan: Yaşar Büyükanıt

15 Temmuz: Gülen ve Asker ve Bizim çocuklar

-Neden darbe yapacak kirli insanlar ordudan seçiliyor?

Neden kirli insanlar ordunun içindekilerle ortaklık kuruyor?

Neden Abd –nin , -Bizim çocuklar- ı, bizim ordudaki çocuklardan seçiliyor?

Pkk askerin içinde bir kısım komutanlarca besleniyor, destekleniyor, bitirilmiyor…

Pkk neden bitmiyor?

*15 Temmuz ciddi bir terör girişimi idi.

Acaba B planı olarak, başaramayınca tinetleri olan fetöcü olmayanları fetöcü gösterip, böylece onların da yerine yerleşmek olmasın?

Veya atılanların da infiallerini peşlerine takarak, büyük bir iç savaşın başlaması sağlanmış olmasın.

Elbette asla bu darbeye ortak olanlara merhamet edilmesi anlamına değildir.

Zira adalet olmazsa, merhamet de olmaz.

Şeytanın bile düşünemediği her türlü namertlik yolu denenmektedir.

İyi niyetle düşünülmemeli zira girişilen hareket iyi niyetli bir hareket değildir.

Mesela bir diğer şeytani plan; İsrail şimdiye kadar ilk defa özür dileyip, para ödemeyi kabul etti.

Acaba şimdiye kadar neden bekledi?

Eğer darbe başarılı olsaydı İsrail para cezasını ödeyecek miydi?

Bunları hazmedemeyen İsrail, ödememesi için onlarca katını ödemeyi kabul ederdi.

Darbeyi bir aydan fazla geçen süre sonra 25 gün içinde ödemeyi kabul etti.

İşte fetö İsrail ve abd iş birliği…

Bizleri 7 düvel değil, 70 düvel de gelse yıkamaz.

Ancak kurdumuz içimizse….

*Belki çok kısa sürede yaşadığımız 15 temmuz darbesi, belki yıllara yayılan sıkıntıları da devam ettirecektir.

*İslamın harimine girildi.

Allahın Settar ismine müdahale edildi.

Haremde harama müdahale edildi.

Allah buna müsaade etmez.

*Üstadın dediği 12-13-14-16 senelerinde şiddetli tokat yiyeceklerdir.

Bediüzzaman bu güne işaret eden bir ifadesinde aynen; “onun gibi dehşetli cemaatler; on iki, on üç, on dört, on altı tarihlerinde…” ibaresi de yine yukarıda bahsini ettiğimiz tarihleri tamamıyla doğrulamaktadır. Allah-u a’lem 2016 veya 2017 tarihleri ise işaret edilen bu cemaatin ağır bir tokat yiyeceği tarihe işaret ediyor olsa gerektir.”

Ali ihsan tola abi bu rakamlara 2000 ekleyin demiş aynı tarihi Hüsnü Bayram Ağabey de söyledi.

”Kardeşler bakın dikkat ederseniz 15 tarihi yazılmamış öyle ise bunlar 2016 da müthiş tokatlarla yiyecekler” inşallah la ya’lemül gaybe illallah.

15 Temmuz 2016 paralel yapının bitiş zamanıdır.[6]

-2012-de 7 Şubat mit olayı oldu.

2013- de 17-25 Aralık Taksim olayları oldu.

2014- de 19 Ocak: Adana’da MİT’e ait olduğu açıklanan TIR’lar durduruldu

2016- da ise 15 Temmuz cunta ve darbe girişimi oldu.

-Fetö inançlı Müslümanların hayallerini yıktı.

En azgını aslında bu. ilk hesap sorulacak kişi de budur.

*Gevşemeyin, Teyakkuzda olun, telaşa kapılmayın ancak şunu da çok iyi bilin ki, paralel yapı deşifre olmasıyla, mal varlığına el konulması, irinin deşilmesi, temizlik işlemlerinin yapılması sebebiyle önemli çapta bitmiştir.

2016 paralel yapının bitiş senesidir, resmen…

Bizi kemirip bitiren de işte o.

Düşmanlarımı bunu çok iyi bildiğinden hep o cepheden saldırıyorlar.

*Dalgıçlar boğulacakları zaman kendilerini dibe vurur, öyle yüzeye çıkarlarmış.

Türkiye 2000 yılında ekonomisi dibe vurdu.. Her şey sıfırlandı.

2016 yılında ise tüm kurumlar çöktü.. dibe vurdu.

Yüz bine yakın memur görevden alındı.

Binlerce darbeci asker ve on binlerce onların destekçileri görevden alındı.

Devlet zehirlenen midesini yıkadı.

Türkiye her koldan bitirilmeye çalışılmış ve her koldan kuşatılmış.

-Aç olan canavara karşı şefkat göstermek, onun iştahını açar ve döner dişinin kirasını ister.

MEHMET ÖZÇELİK

[1] http://www.habervaktim.com/haber/481244/dersimli-bir-grup-toplu-vaftiz-toreniyle-hiristiyanliga-gecti.html

[2] http://www.habervaktim.com/haber/481296/mitci-yarbay-her-seyi-tek-tek-itiraf-etti.html

[3] http://www.habervaktim.com/haber/481292/sisi-ihvanin-yerine-fetoyu-getirebilir.html

[4] http://www.seslimakale.com/haberdetay/abdli-kurumdan-sok-darbe-aciklamasi-1655

[5] http://www.seslimakale.com/haberdetay/donald-trump-13-cia-yetkilisi-darbeye-yardim-etti-1640

http://www.habervaktim.com/haber/481149/trump-13-cia-yetkilisi-darbeye-yardim-etti.html

[6] http://www.tesbitler.com/2016/07/18/son-perde-final-bitis-the-end/

 




CASİYE SURESİ VE 15 TEMMUZ 2016 CUNTA DARBESİ

CASİYE SURESİ VE 15 TEMMUZ 2016 CUNTA DARBESİ

Değerli büyüğümüz Zeynal Abidin abi, darbeden bir gün önce bir rüya görür.

Rüyasında kendisiyle beraber ben , merhum pederinin evinde buluşur ve Casiye suresinin 21-24. Ayetlerini tezekkür ederiz.

O sırada Kur’an-ı Kerim düşer ve ortasından itibaren sayfaları dağılır.

Dağılan sayfaları yerden beraber toplayarak, ben onu daha sonra ciltletiyorum.

Bunun darbe ile ilgisi nedir?

-Aşağıda ifade ve izah edeceğim ayetlerde görülen ortak nokta; madde ve materyalizmin öne çıkarak, maddenin kör ettiği duygularla duygusuzlaşmayı, yanlış amellerde bulunmayı ifade ediyor.

Madde ve dünya hayatı, ahiret hayatının önüne geçmiştir.

Hayatın da sadece bu dünya hayatından ibaret görülerek, ona göre yapılan bir hareket olduğuna işaret ediyor.

Ve günahkâr ile iyinin aynı şekilde değerlendirilmeyip, bunların mutlaka ahirette bir cezasının olacağı belirtilmektedir.

Bu ayette öne çıkan duygu, ihtirastır.

15 Temmuz darbesini yapanların ortak noktaları; dünya hırsı, makam, madde, hayatı bu dünya hayatından ibaret görme, nefsi istekler, gurur, içte birikmiş şeytani duyguların dışa yansımasıdır.

-Casiye -21-Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

biz Müslümanları kâfirlerle denk mi tutacağız?! Müslümanları, mücrimler gibi mi kabul edeceğiz?! Mümkün mü bu?!

-Hem Müslümanlarla alay ediyor, Müslümanlara hayat hakkı tanımıyor, hem de dünya hayatından memnun oluyorlar. Onların tüm hedefleri dünya hayatıdır. Kitabımızın onlar hakkında buyurduğu ekini ve nesli bozma özelliklerinden de anlıyoruz ki, bu adamların dünyasında da hayır yoktur. Gerçi dış görünüşleri itibariyle dünyayı hedefledikleri için dünyada gerçekten erişemedikleri bir şey yok gibi, ama nihâyet kendi elleriyle dünyalarını da bozmuşlar. Mekânik bir hayata gelmişler. Robotlaşmışlar, duyguları bitmiştir. Hisleri, hareketleri kaybolmuştur. Sevmek, sevilmek, ağlamak, gülmek gibi tüm insanî duyguları bitmiştir. Fedâkârlık, cefakârlık duyguları bitmiştir. Yedirme, içirme, infak ve akrabalık bağları bitmiştir. Karılık-kocalık bağları bitmiştir. Babalık-oğulluk bağları bitmiştir. Her şeyleri bitmiştir. Böyle bir hayatın içindeyken tüm dünya onların olsa ne çıkar?

-sakın ha sakın, siz Müslümanlar onların alaylarından etkilenmeyin. Onlara acınacak bir zavallı gözüyle bakalım. Gerçekten ağlanacak durumda olanların kendilerinin olduğunu söyleyelim onlara ve hiçbir zaman en ufak bir şekilde bile olsa kalbimizden onlara benzemek duygusu geçirmeyelim. Hiçbir zaman onların yaşadığı hayatın özlemini çekmek gibi bir duruma düşmeyelim. Çünkü ilim bizde, hikmet bizde, izzet ve şeref bizde, akıl ve feraset, kitap ve hidâyet bizdedir. Dünyada mutluluk, âhirette saadet ve cennet bizdedir. Bütün bunlara rağmen bunların, bu zavallıların bizim üzerimizde uyguladıkları propagandalar sonucu hemen hemen çoğumuzun da etkisinde kaldığı konular vardır.

-“Efendim, işte bunların dünya hayatları, zirveye çıkmış teknolojileri, köprüleri, yolları, sanayileri, fabrikaları var. Bütün bunları takdir etmek gerekir. Alman bilmem ne buluşunu takdir etmek lâzımdır! İsviçre’nin hukukunu takdir etmemiz lâzım!” gibi hepimizin kalbine yerleşen ufak tefek duyguları, aşağılık komplekslerini ısrarla bitirmek zorundayız. Bilmeliyiz ki, yeryüzünde kâfirlerin imreneceğimiz hiçbir şeyleri yoktur. Güvenebileceğimiz hiçbir hareketleri, hiçbir karakterleri yoktur. Gerçekten dünyanın en rezil ve en sefil mahluklarıdır onlar ve geberdikleri andan itibaren de cehenneme yuvarlanacak insanlar onlardır.

-“Onlar mahlukâtın en şerlileridir.”[1]

-Kelbî der ki: Bu âyet-i kerime Hz. Ali, Hz. Hamza, Ebu Ubeyde ibnu’l-Cerrâh ve müşriklerden üç kişi; Utbe, Şeybe ve el-Velîd ibn Utbe hakkında nazil olmuştur. Onlar, mü’minlere: “Allah’a andolsun ki siz, bir şey üzere değilsiniz. Şayet sizin söyledikleriniz hak ve gerçek olsaydı (gerçekten âhiret hayatı olsaydı) bu dünyada olduğu gibi âhirette de de bizim durumumuz sizinkinden daha iyi olurdu.” Derlermiş.

-Müminlerle hayatta iken sıhhat ve rızık konusunda eşit ol­dukları gibi öldükten sonra da onlara yapılacak lütuf ve ihsanda bir tutu­lacaklarını mı sandılar? Onlar ahirette, dünyadaki yaşantı ve hallerinin aksine azaptadır. Yani onların bu hükmü kötü bir hükümdür.

Bu ayete benzeyen diğer ayetler:

“Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli isteklerine erişen­dir. “[2]

 “Öyle ya (Allah ‘a) teslimiyet gösterenleri, o günahkârlar gibi tutar mıyız hiç? Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?”[3]

“Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde boz­gunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah’tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?”[4]

Bu ayrıca itaat eden müminle asi olan müminin gideceği yerdeki fark­lılığa da açık bir delildir.

-“Gerçek şu ki, kâfir olanları (azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onla­rın gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap vardır.”[5]

-«Üç şey kurtarıcı, üç şey de yok edicidir. Yok edici üç şey : Peşine takılıp uyulan ihtiras ve cimrilik; tabi olunan heves ve kişinin kendini beğenmesidir. Kurtarıcı olan üç şey : Gizli ve açık hallerde Allah’tan saygı ile korkmak, zenginlik ve fakirlik günlerinde aşırı gitmeyip itidali korumak; hoşnutluk ve öfkeli anlarda adaleti gözetmektir.”

-Ey insanlar! Hâlâ ibret ve öğüt almayacak mısınız? Sâvî şöyle der: Yüce Allah kâfirleri dört sıfatla niteledi. Birincisi: Hevâ ve, hevese, tapma. İkincisi, bilmelerine rağmen sapmaları. Üçüncüsü, kulak­larının ve kalplerinin mühürlenmesi. Dördüncüsü, gözlerini üzerine perde çekilmesi. Bu sıfatlardan her biri, sapıklığı gerektirir. Dolayısıyla onlara hiç bir şekilde hidayet ulaştırılamaz.

 

22-Allah, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak, herkese kazandığının karşılığı verilsin diye yaratmıştır. Onlara zulm edilmez.

Bir de o kişi bilerek sapmıştır. Yani adam her şeyi bilmektedir. Ne yaptığını, neyi tercih ettiğini bilmektedir. Yaptığı işi cehâletle değil, bir bilgiyle yapmaktadır. Yaptığı şeyin bilincindedir. Bildiği halde, bilerek sapmak istemiştir de Allah onu saptırmıştır. Böylece Allah’ın sapıtmasına liyâkat kazanmış ve bunu hakketmiş olan bu adamı Allah sapıklığı üzerine terk edecek ve onun kalbini, kulağını mühürleyiverecek, gözünü perdeleyip hiçbir gerçeği görmez ve anlamaz hale getiriverecektir. Artık bu adam sağırdır, kördür, duymaz, duygulanmaz bir vaziyettedir. Artık ona ne derseniz deyin, ne kadar âyet gösterirseniz gösterin, hiçbir şey duymayacak ve hiçbir şey anlayamayacaktır. Her şey boş olacaktır onun için. Artık ne Allah, ne peygamber, ne kitap, ne gökler, ne yerler, ne cennet, ne cehennem, ne hesap, ne kitap onun kalbini harekete geçiremeyecektir. Hiçbir şey onun için etkili olmayacaktır. Allah’tan gelen basiretlerle ilgi kurup Allah’ın hidâyetine tabi olmayan bir adamın yol bulması da kesinlikle mümkün değildir.

 

Bu tür insanlar arzularını, heveslerini putlaştırmış insanlardır. Canları ne isterse onu yapmaktan çekinmezler. Zevkleri, nefisleri neyi hoş görürse onu yaparlar. Hiçbir kayıt altına girmek istemezler. Ne Allah, ne peygamber, ne kitap, ne din, ne haram, ne helâl tanımazlar. Aslında bir tek Allah’a kulluktan, bir tek Allah’ın yasalarına tâbi olmaktan kaçarlar, ama pek çok İlâhlara kulluk ederler. Bir tek Allah’a kulluktan kaçacağız derken pek çok İlâha tapınırlar. Bir tek Allah’tan kaçacağız derken pek çok İlâhın kucağına düşerler. Nefislerinin, arzularının, tutkularının, şeytanların, tâğutların kucağına düşerler.

-Her ikisi de, salih müminlere güven, kötülük yapan kafirlere korku ve­rir. Allah’ın kainatı boşuna yaratmadığını, kötüleri iyilerle birlikte aynı kefeye koyma­nın imkansızlığına akli muhakemeyi yönlendirerek uyarır.

-Bunlar, İsrail oğullarını ilgilendiren umumî nimetlerden sonra bahşedi­len hususî nimetlerdir. Bununla beraber onlar bu nimetler için Allah’a şük­retmediler, bilakis kendilerine durumun hakikatini anlatan bilgi geldikten sonra haddi aşıp bir birlerini çekemeyerek, dini konularda ayrılığa düştüler. Aynı şekilde Kureyş kafirlerine de açık ve kuvvetli deliller geldi. Sonra onlar kü­fürlerinde ısrar edip, peygambere ve islâm’a düşmanlıklarından onu çekeme­diklerinden dolayı, Hak’tan yüz çevirdiler. Bundan sonra Peygamber (S.A.V.) efendimiz aydınlık olan İslamiyete uymak ve de heveslerine tabi olan kimse­lere muhalefette bulunmakla emrolundu.[6]

-Allah, bu dünyayı bir eğlence olsun diye yaratmamıştır. Bilakis bu kainatın yaratılışı bir hikmete dayalıdır ve ciddi bir nizama sahiptir. Hikmete dayalı bu nizamda ise, insanlar için belli imkanlar sağlanmış ve onların tasarrufları altına verilmiştir. İnsanlara da bu imkanları kullanma konusunda bir noktaya kadar müsade edilmiştir.

Bu bağlamda, bir insan söz konusu imkanları Allah’ın emrine uygun deruhte ederken, bir başkası Allah’a karşı gelerek, dünyada zulüm ve fesad için bu imkanları kullanırsa bu iki insanın sonlarının aynı olması beklenebilir mi? Şayet ölümden sonra başka bir hayat yoksa, kainattaki tüm nizam bir anlam taşımaktan uzak, gayesiz ve başıboş bir keyfiyete sahip olur. Oysa hikmet sahibi olan Allah’tan böylesine anlamsız bir şey beklenemez. [7]

 

23-Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?

Heva: Seni Rabbinden alıkoyan her şeydir. Bu eş olur, iş olur, aş olur, arkadaş olur, çocukların olur, annen baban olur, makam olur, un­van olur, korkuların olur, aşırı sevgilerin olur. Yani Rabbinden seni alı­koyan her şey nevadır.

Şair:

“-Ehli tevhid olmak istersen sıvaya meyli kes

-Aç gözün merdane bak Allah bes, baki heves

 

-“Egemenlik bizdedir! Hâkimiyet bizdedir! Eğer bizim kanunlarımıza itaat etmezseniz, sizi yok ederiz! Rızık bizdedir, eğer bizim de-diklerimizi yapmazsanız, rızkınızı keseriz! Maaşınızı keser, tayininizi çıkarır, sizi sürgün ederiz! Şifâ bizdedir, eğer bizim arzularımıza kulluk etmezseniz size türlü hastalıklar musallat ederiz. İlim bizdedir, eğer bizim dediklerimizi yapmazsanız sizi cahil bırakırız! Size diploma vermez, sizi doktor yapmaz, size doçentlik payesi vermeyiz! Egemenlik bizdedir, güç-kuvvet bizdedir! Eğer bize kulluk etmezseniz, dünyayı size haram ederiz! Eğer bizim hâkimiyetimizi kabul etmezseniz sizi kodese tıkar, güneşi size haram ederiz! Hayatı size zindan ederiz!” diyerek Allah’ın kendilerine verdiği geçici güç ve kuvvetlerini O’na savaşta kullanmaya kalkışan insanlar, dün de, bugün de hep olagelmiştir.

İbn Abbas dedi ki: Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’de nerede hevayı söz konusu etmişse, mutlaka onu yermiştir. Mesela, yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Fakat o… hevasına uydu. Artık onun durumu üstüne varsan da dilini sarkıtıp soluyan, kendi haline bıraksan da yine dilini sarkıtıp soluyan bir köpeğin durumuna benzer.”[8];

“Heva ve hevesine uymuş, işin­de haddini aşmış kimselere de itaat etme!”[9];

“Hayır, zulme­denler bilgisizce hevalanna uydular. Allah’ın saptırdığını hidayete ulaştı­racak kimdir?”[10];

“Allah’tan bir hidayet olmaksızın hevası na uyandan daha sapık kim olabilir ki?”[11]; “Sakın hevaya uyma! O takdirde seni Allah’ın yolundan saptırır.”[12]

Yüce Al­lah’ın: “Rabbinin huzuruna varmaktan korkup nefsini hevadan alıkoyana gelince, hiç şüphe yok ki cennet varılacak yerin ta kendisidir”[13] buyruğu yeterlidir.

a) îbn Humeyd kanalıyla Saîd’den rivayette o şöyle demiştir: Kureyş bir süre Uzzâ’ya tapınmıştı ki o, beyaz bir taştı. Sonra ondan daha güzel bir taş bulunca onu attılar ve buldukları o daha güzel taşa tapınmaya başladılar da bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.[12]

  1. b) Mukâtil der ki: Bu âyet-i kerime, Hz. Peygamber (sa)’le alay edenlerden birisi olan el-Hâris ibn Kays es-Sehmî hakkında nazil olmuştur.[14]

 

24-Dediler ki: “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.

-“Yaşadığımız hayat budur. Varsa da, yoksa da hayat bu yaşadığımız hayattır. Yeryüzünde belli bir süre yaşayacak, sonra da tıpkı diğer varlıklar gibi ölüp gideceğiz, yok olup gideceğiz. Bizi ancak zaman helâk ediyor. Bizi yenen, bizi yıkan, bizi yere vuran zamandır. Biz zamanla baş edemiyoruz. Zaman bizim defterimizi dürüyor. Bizi ihtiyarlatan zamandır. Zaman bizim gücümüzü zayıflatıyor, bizi mahvediyor. Eğer bizim belimizi büken bu zaman olmasaydı, eğer bu alçak zaman bizi yiyip bitirmeseydi, bu dünya hayatında ebediyen yaşayıp gidecektik. Hiç kimse bizim karşımıza çıkamayacak, hiç kimse bizim hakkımızdan gelemeyecekti,” diyorlar.

İbn Abdi’1-A’lâ kanalıyla Katâde’den rivayete göre o şöyle demiştir: “bizi ancak Dehr helak eder.” diyenler Kureyş müşrikleridir. “Bizi, şu yaşamakta olduğumuz ömür helak edebilir.” derlerdi. Bize anlatıldığına göre bu müşriklerin “Bizi dehr ve zaman helak edip sona erdirir.” deyip sonra da kendilerini sona erdirip helak eden o dehre sövmeleri üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuştur. Onlar bu suretle dehre ve zamana sövdüklerine inanıyorlardı.


MEHMET ÖZÇELİK

27-07-2016

 

 

[1] Beyyine 6.

[2] Haşr, 59/20.

[3] Ka­lem, 68/35-36.

[4] Sad, 38/28.

[5] Bakara, 2/6-7.

[6] -İzah için bkz. Yunus : 9-10, Hud : 106, Nahl : 35, Hac : 9, Neml: 86, Rum: 6-8, Sad: 28 ve : 30.

[7] İzah için bkz. En’am an: 46, Yunus an: 11, İbrahim an: 26, Nahl an: 6, Ankebut an: 75, Rum an: 6.

[8] Araf, 7/176.

[9] Kehf, 18/28.

[10] Rum, 30/29.

[11] Kasas, 28/50.

[12] Sad, 38/26.

[13] Naziat, 79/41-42.

[14] İzah için bkz. Bakara an: 10-16, En’am an: 17-27, A’raf an: 80, Tevbe an: 89-93, Yunus an: 71, Rad an: 44, İbrahim an: 6-7-40, Nahl an: 110, İsra an: 51, Rum an: 84, Fatır: 8 ve an: 16-17, Mü’min an: 54.

 




MASAÜSTÜ RADYO PLAYER-İNDİR-BİLGİSAYARINDA DİNLE

Mehmet ÖZÇELİK  www.mehmetözçelik.com

Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.

24 SAAT SİZLERLE…

Dini-Edebi-Tarihi-Siyasi-Risale-i Nurlar-Sohbetler-Tefsir

Bilgisayarınıza indirip kurarak sürekli dinleyebilirsiniz.

http://www.girdapajans.com/masaustuplayer/tesbitlerradyo.rar

NOT:Kurarken antivirüsün engellemesi ile karşılaşabilirsiniz.

Güvenli olarak işaretleyin.

-DLL eksik olduğunu söyleyebilir. DLL SUİTE İNDİREREK EKSİK DLL- LERİ Tamamlayabilirsiniz.

-İsteklerinizi –İSTEK YAP– Bölümünden gönderebilir veya mozcelik02@hotmail.com  adresine gönderebilir.

https://www.facebook.com/tesbitler

Kendi hazırlamış olduğunuz mp3 dosyalarınızı bize gönderebilirsiniz.

Faydalı çalışmalarınızı yayınlayabiliriz.

 




ÇANAKKALEDEN DAHA BETER

ÇANAKKALEDEN DAHA BETER

Evet, Çanakkale-den daha beter durumdayız.

Zira Çanakkale-den 7 düvel dıştan saldırıyor, içten toplu olarak püskürtülüyordu.

İçteki bu birlik ve bütünlük otomatikman ilahi yardımı da celb ediyordu.

Şimdi ise hem dışardan hem de içerden toplu, birlikte bir saldırı altındayız.

İşin en hazin yanı – 15 Temmuz cunta saldırısındaki birlik ve beraberlik hariç, zira orada da ilahi yardım gelmişti.- hainin en büyüğünün içeride olması, 7 düvelle değil adeta 77 düvelle bir saldırı içinde olunmasıydı.

İşte bunun belgeleri;

-2016 Türkiye askerî darbe girişimi ya da darbecilerin verdiği adıyla Yurtta Sulh Harekâtı, 15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan FETÖ/PDY,[29] CIA[30] ve ABD‘li NATO‘ya[31] dahil bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askerî darbe teşebbüsü.[1]

-Daily Star Sunday’e konuşan önde gelen bir savunma kaynağı: ”Türkiye uçurumun kenarında. Eğer ikinci bir darbe girişimi yaşanırsa iç savaşa dönüşecektir. Eğer böyle olursa büyük ölçekli uluslararası bir kriz yaşanacaktır. Türkiye’de vatandaşları yaşayan ya da tatilde bulunan her ülke onları kurtarmak üzere girişimde bulunacaklardır ve biz oyunun ilerisinde olmaya niyetliyiz,” sözlerini ifade etmiş![2]

-İngiliz Daily Ekspress gazetesi İngiliz hükümetinin gerektiği takdirde tatil için Türkiye’de bulunan ve sayıları 50 bin civarı olan vatandaşlarını kurtarmak bahanesiyle askeri bir operasyon planladıklarını, hatta bu görevi gerçekleştirecek askerlerin Güney Kıbrıs’ta bulunan İngiliz üssüne gönderildikleri bilgisini veriyor.

Kurtarma operasyonunun merkezi Türkiye’ye 100 mil uzaklıktaki Kıbrıs’ın güneybatı sahilinde bulunan Kraliyet Hava Kuvvetleri üssü olacak gibi görünüyor, fakat halihazırda Akdeniz’de bulunan Kraliyet Donanması savaş gemileri, Başbakan Theresa May’in görevlendirmesi halinde harekata dahil olabilirler.[3]

-Türkiye’nin Suriye sınırındaki Ceylanpınar Belediye Başkanı Menderes Atilla, 15 Temmuz gecesi PYD’nin Resulayn’da çok sayıda zırhlı aracın farları ve kontakları kapalı bir şekilde Türkiye’ye girmek için beklediğini söyledi.

15 Temmuz gecesi Kobani’de yoğun hareketliliğin yaşandığını daha önce dile getiren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, bölgedeki yetkililerin bazı hazırlıklardan bahsettiğini belirterek, “Karşı tarafta silahlı bazı hazırlıklar yapıldı. Başarılı olması halinde Türkiye’ye sızılacağı bilgileri var. Bölgeye gittiğimizde söylediler. Hareketliliği fark etmişler.” sözleriyle dikkatleri Suriye sınırına çevirdi.

15 Temmuz darbe girişiminden 3 gün sonra yine Şanlıurfa-Suriye sınırında yakalanan bir teröristin ifadelerinde de bu konu hakkında bilgiler olduğunu söyleyen Atilla şöyle devam etti: “18 Temmuz’da sınırda yakalanan Suruç nüfusuna kayıtlı bir terörist de ifadesinde bu bilgileri doğruluyor.

15 Temmuz gecesi hazırlık yapıldığını ve Türkiye’ye girileceğini söyleyen bu terörist, sadece polis ve sivillere ateş açabilecekleri, askerlere ise ateş açılmaması yönünde talimat aldıklarını söylüyor. Ayrıca 22 Temmuz’da yakalanan Diyarbakır nüfusuna kayıtlı Kemal Pir adındaki terörist de benzer ifadelerde bulunuyor. Aslında o gece sadece Resulayn ve Kobani değil, PYD’nin kontrolündeki tüm noktalarda bu yönde hazırlıklar yapılmıştı. Ancak darbe girişimi başarılı olamayınca Türkiye’ye giremediler.”

ASIL AMAÇ İÇ SAVAŞ ÇIKARMAK

Darbe girişiminden önceki günlerde ABD tarafından PYD’ye 50 bin ton silah ve mühimmat yardımı yapıldığını da iddia eden Atilla, asıl amacın Türkiye’de bir iç savaş çıkarmak olduğunu ileri sürdü.[4]

*EY HALKIMIZ, HAYDİ PKK NÖBETİNE…

Fetö tehlikesinin büyüklüğü hem ahtapot gibi devletin tüm kademelerini sarmış olması ve ondan daha tehlikelisi ise, bu projenin 50 yıllık sürdürülen bir proje olmasıdır.

Fetönün onca şerri içerisinde büyük bir hayrı oldu;

Toplumu ortak noktada birleştirdi.

Toplum vatan olunca, her noktada birleşmeye başladı.

Bu sel yayılacak, sadece pkk değil, yurt dışına da yayılacak, islam ülkeleri içinde ayağa kalkılacak, zulme karşı bir araya gelinecek.

Bu sel burada kalmamalı.. alemi dolaşmalı.

AYNEN 15 TEMMUZ GİBİ BU MİLLETİN AYAĞA KALKMASI LAZIM..VACİB.. HATTA FARZ-I AYNDIR.

MEHMET ÖZÇELİK

21-08-2016

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/2016_T%C3%BCrkiye_asker%C3%AE_darbe_giri%C5%9Fimi

[2] http://www.sonkursungazetesi.com/haber/gundem/arican-15-temmuz-kalkismasi-ve-ingilizlerin-ulkeyi-isgal-plani!/5664.html

[3] http://www.aksam.com.tr/guncel/ingiliz-gazeteden-sok-15-temmuz-iddiasi/haber-537463

[4] http://www.seslimakale.com/haberdetay/baskandan-darbe-gecesi-ile-ilgili-korkunc-iddia-1668

 




ZULÜM BAŞINA ADALET KÜLAHINI GEÇİRMİŞ

ZULÜM BAŞINA ADALET KÜLAHINI GEÇİRMİŞ

“Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, bağy ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş. Ezdad, suretlerini mübadele etmişler.”[1] Evet maalesef zulümler adaleti temin maksadıyla yapılmaktadır.

Ferdi olarak olduğu gibi, devletler çapında da bu ad verilmektedir.

-ABD ve İran destekli Şii güçler Irak’ta 3,5 Sünni Müslümanı tehcir etmiş, 2 milyona yakın Sünni’yi ise beraberce katlederek günümüz Şii Irak yönetimini kurmuşlardı. IŞİD ise buna tepki olarak güçlenmişti.

Madeleine Albright: “Irak’ta 500 Bin Çocuk Öldürdük, Buna Değdi”

ABD Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’e ait ses kayıtları büyük tartışma yarattı. Albright ses kaydında Irak’ta ABD politikaları nedeniyle 500 bin çocuğun öldürüldüğünü ve bunun başarı için ödenmesi gereken bir bedel olduğunu belirtiyor.[2]

-Dünyanın iki yüzlülüğü, açık Türk düşmanlığına şu bilgi ve belgeler ışık tutmaktadır.

  1. İngiltere, sömürgesi altındaki Avustralya’da 750 bin yerli Aborjin’i gözlerini kırpmadan öldürdü. (Ama İngiltere’ye soykırım lafı edilmiyor.)
  2. Amerika; 25 milyon kızıl deriliyi katletti. Kızıl derililer aç kalsınlar, ölsünler diye 65 milyon Bizon’u öldürdü. Japonya’ya attıkları Atom Bombasıyla yüz binlerce insanı yok etti. Kamboçya’da, bazı Afrika ülkelerinde ,Afganistan’da, Irak ve Suriye’ de dökülen kanların sorumlusuyken; P.K.K ya verdiği desteklerle binlerce insanın ölümüne sebep olan( Amerika’ya soykırım suçlaması yok.)
  3. Hitler Almanya’sı 17 milyon insanı öldürdüğü, fırınlarda 2 milyon insanı yaktığı  halde (Ama Almanya’ya Soykırım suçlaması yok)
  4. Ermenileri kışkırtarak Anadolu’da kan dökülmesine sebep olan ve 1 milyon Cezayirliyi katleden(  Fransa’ya soykırım suçlaması yok.)
  5. Rusya’da Stalin 50 milyona yakın insanı öldürdü. Bunların yarısından fazlası Türklerdi.(Ama Rusya’ya soykırım suçlamasında bulunmuyorlar.)
  6. Mao yönetiminde ki Çin’de 50 milyon insan katledildi.(Ama Çin için her hangi bir soykırım suçlaması yok.)
  7. Sırbistan’da 200 binden fazla Bosnalı öldürüldü.(Ama Sırbistan’ a soykırım suçlaması yok.)
  8. Resmi belgelere dayanarak açıklamalarda, Ermeniler yüz binlerce Türk’ü acımadan, çeşitli işkencelerle öldürmesi gündemlerde yok. Hamile Türk kadınlarının karnında ki çocuk için iddialara girip, karınlarını yardıkları, doğmamış bebekleri süngülerinin uçlarına takmaları, Türk’leri canlı canlı kazığa oturtmalarını görmek istemeyen vampirler, (Ermenistan için soykırım suçlamasında bulunmuyorlar.)[3]

8 dakikada 80 bin kişi hayatını kaybetti.

Hiroşima’ya atom bombası atılmasının üzerinden 71 yıl geçti. ABD’nin Japon şehrine attığı 3 metre boyundaki bomba, sadece 8 dakika içerisinde 80 bin kişinin hayatına mal oldu, on binlerce insanı sakat bıraktı. Japonlar bugün, Hiroşima’ya akın ederek, tarihlerinin acı sayfasını anıyor.[4]

*Ne gariptir ki, teröristlerin yani pkk- nın temsilciliğini yapan, aslında onların vekilleri olan Selahattin Demirtaşın Gaziantep-teki bombalı saldırıda taziye evinde hep beraber birlik verelim, sözündeki hilesi, tamamen Pkk-ya gösterilen infialleri ve tepkileri durdurmaya yöneliktir.

Tamamen sinsice bir davranıştır.

*Yıl 1944, 144 Azeri kardeşimizin Boraltan Köprüsünü geçerek Türkiyeye sığındıktan sonra , Milli Şef’in (İsmet İnönü-nün) emriyle Ruslara teslim edip ölümlerini izlediler. Teslim edilmeden önce Azeri ablamızın :
-” Bizi siz öldürün de Ruslara teslim etmeyin. “dedi.

Bu devletin adalet görüşü namına yapıldı.

*Nuh aleyhisselâm sonunda şöyle dua etmişti: “Ya Rabbî! Yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma! Zira bırakırsan onlar Senin kullarını, Senin yolundan saptırırlar ve sadece kendileri gibi kâfir, ahlâksız çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler. Ya Rabbî beni, annemi, babamı ve evime mü’min olarak girenleri, erkek ve kadın bütün mü’minleri affet. O zalimleri ise, daha da beter, daha da perişan eyle!” (Nuh 71/26-28).

*İmam-ı Ali, Ebu Hureyre ve İbn-i Abbas‟ın (R.A.) rivayet ettiği bir hadîste şöyle varid olmuştur:

“Ahirzaman‟ın harbi cihan harbidir. Çok kimselerin öldürüldüğü iki büyük harbden sonra bir üçüncüsü daha olacak. ikinci cihan harbinin ateşini yakan (başlamasına sebeb olan) “Büyük Reis” künyesinde bir adamdır ki dünya onu “Hitler” ismiyle çağırır.”[5]

-Aslında ahirzaman bütün asırların iyi ve kötü yönde, zulüm ve mazlumluk yönünde zirveye çıktığı bir asırdır.

Bütün asırların kirini birden kusacaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

22-08-2016

[1] Bediüzzaman. Mektubat, Sayfa 456.

[2] http://www.haksozhaber.net/irakta-500-bin-cocuk-oldurduk-buna-degdi-63580h.htm

http://www.sabah.com.tr/dunya/2014/11/25/irakta-5-ayda-bin-500-cocuk-oldu

[3] http://www.mucur24.com/yasam/soykirim-iddialari-ve-rezaletleri/241/

http://www.soykirimgercegi.com/newsdetail.asp?id=403

http://www.soykirimgercegi.com/newsdetail.asp?id=983

http://m.turkinfo.nl/iste-avrupanin-soykirim-karnesi/10638/

http://asyaahileri.com/bati-nin-soykirim-haritasi-hayli-kabarik_m73.html

http://vatanseverinsesi.com/bize-soykirim-yaptiniz-diyen-almanya-nin-yahudilere-yaptigi-soykirim-goruntuleri-18

[4] http://www.yenisafak.com/dunya/8-dakikada-80-bin-kisi-hayatini-kaybetti-2507353

[5] El- Mehdiyyul Muntazar Alel Ebvab.




KISA…KISA….

KISA…KISA….

* 15 Temmuzdan bu yana Abd-ye toplumda kin ve nefret oluşmuşken, tam da – SECOND ONE MİNUTE – deme zamanıdır.

Abd iki yüzlülük yapacak, masum pozisyonuna bürünecektir. Ancak keçinin arkası gibi ayıbı açıktır.

Abd güçlünün yanındadır. Mısır da olduğu gibi.

Türkiye-deki darbenin başarısız olmasından dolayı üzülmüş, eğer başarılı olsaydı, darbe yapanlarla beraber hareket edecekti.

*Temmuz darbesinin ertesinde 3 bin kadar hakim ve savcı görevden alınmış ve bu gün itibarıyla -24-8-2016- 3 bine yakın daha hakim ve savcı görevden alınmış olduğu haberi bildirildi.

Bu bir sevinme ve oh olsun demek değil, belki içlerinde suça bulaşmamış insanlar da bulunmuş olabilir ancak genel olarak bir hakikatı ifade etmek için söyleyebilirim ki, ilk ve son haberi duyduğumda ilk tepkim şu olmuştu;

Bu İş Bitmiştir.

Derin devletin, gizli komitenin, Fetö-nün en son korunma ve korunduğu merkezi çökmüştür.

Millet bir asırdır ayak bağlarından son bağını da çözmüş ve de kurtulmuş oldu.

*Türkiye yıllardır hep savunmada kaldı.

Yanlış ve geç kalınmış bir durum.

Türkiye atakta bulunmalı.

Bu gün Cerablusa, suriye sınırına girdiği gibi, pkk-nın yuvalandığı kandile de girmeli, hava indirimi ile bitirilmelidir.

Bilmem nereden yani on binlerce km-den gelen abd- ye karşı, kendi meselesinin çözümü olan burnunun dibindeki pisliği temizlemelidir.

Ordu ayağa kalkmalı, dışarıya karşı aktif hale getirilmelidir.

Ordu sadece beslenmemeli, beslendiğini özellikle dışta operasyonlar ile harcamalıdır. Yediğini helal ettirmelidir.

*Soruşturma açmak, soruşturmak ak partinin millet namına namusu ve şerefidir.

Ak parti yöneticileri namus ve şerefine sahip çık.

Ak partinin namus ve şeref meselesini, partinin yöneticilerine hatırlatıyorum. Bu aynı zamanda temsil ettikleri milletinde namusudur.
ne mi?
Abdurrahman Yalçınkaya, Yargıtay Cumhuriyet eski başsavcısıdır.
Türkiye-yi ve de partiyi uçurumun kenarına getiren bu insanın dosyasını açmak, soruşturmak ak partinin millet namına namusu ve şerefidir.
Ak parti yöneticileri namus ve şerefine sahip çıkmalıdır.

*FETÖ elebaşı Fethullah Gülen, CIA tarafından tasarlanan uzun süreli bir planın baş oyuncusuydu.

15 Temmuz hain darbe girişiminin ele başı Fetullah Gülen‘in gizli ve karanlık ilişkilerinde her zaman uluslararası siyonist lobiler ve Yahudi cemaatleri baş rol oynadı. 1960’lı yıllardan itibaren devlet kurumlarının içine sızma ve devleti içerden ele geçirme görevi verilen Gülen’in, MOSSAD tarafından desteklendiği 12 Mart muhtırasından sonra sıkıyönetim komutanlığı tarafından hazırlanan raporda yer aldı.

Atatürk’ün Selanik’teki öğretmeni Şemsi Efendi’nin kabrindeki mezarlıkta “Sabetay Sevi’nin ve takipçilerinin gizlilik ilkesini” tarif eden şöyle bir ifade vardır:

“Sakladım./Gizli tuttum./Söylemedim./Uyuttum.”

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ele başı Fetullah Gülen’in adı, İsrail İstihbarat Servisi Mossad’ın “desteklenmesini istediği gruplar” arasında geçti. 12 Mart muhtırasından sonra Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından hazırlanan istihbarat raporunda dini görünümlü örgütlere dikkat çekilerek Gülen hareketinin Mossad tarafından desteklendiği şu sözlerle dile getirildi: “Edirne ve Kırklareli’ndeyken cemaatin içinde yeni bir tarzın temsilciliği olacağını beyan etti. Etrafındaki yetiştirdiği zeki ve akıllı öğrencileri yetiştirerek devletin önemli kademelerine yerleştirmeyi hedefliyordu.”

FETÖ elebaşı Gülen’in, Musevi cemaatleriyle ilişkisine diğer bir delil de sahte mesih Sabetay Sevi’ye inanan insanlarla kurduğu ilişkilerdi. Gülen, İzmir’de vaiz olarak görev yaptığı yıllarda sahte mesih Sabetay Sevi’nin evini ziyaret etmeyi ihmal etmedi. Sevi’nin evine yaptığı ziyareti özel bir sohbette anlatan Gülen’in söyledikleri sohbete katılan bir kişi tarafından kayda alındı.

Gülen’in Siyonist lobilerle olan ilişkisi, 28 Şubat sürecinde doruğa ulaştı.

-Dünyanın ömrü kaldığı sürece fetö terörle anılacak ve de kıyametin on büyük alametinden biri olan yecüc-mecüc başı olarak söylenecektir.

“Hz. İsa geldiğinde derin imanı ve hikmeti ile nuru olan müminler tarafından hemen tanınacaktır. ‘Muhterem Gülen sen bizim mesih’imizsin’ dediler. Şaşkınlıklar içerisinde kaldım.”[1]

*Semih Terzi’nin 2014 Ağustos ayında Yüksek Askeri Şura kararları kapsamında İstihkâm Kurmay Albaylıktan Tuğgeneral rütbesine yükseltilen isimler arasında olmasıydı.

Semih Terzi’yi darbe öncesinde en iyi tanıyan sivillerden birisi Süleyman Yeşilyurt. Adı geçen şahıs gayri Müslümlerle ve masonlarla ilgili yazdığı kitaplarla tanınıyor.

Süleyman Yeşilyurt’un anlatımına göre “ Albay Semih Terzi, ‘Pensilvanya Canbazı’ adlı kitabı basılmadan önce kapak tasarımını Semih Terzi’ye gösteriyor. Semih Terzi kapak tasarımının çıktısını gördüğünde Süleyman Yeşilyurt’a, “Bugüne kadar sana ağabey diyordum. Sen nasıl kâinat imamına bunu dersin? Nasıl onu böyle aşağılarsın? Kâinat imamı hakkında böyle kitap yazamazsın! Bunun hesabı çok ağır olur” diye tepki göstermiş ve kendisini açıkça tehdit etmiş.

(Genelkurmay’a İlk “Sızıntı” Semih Terzi’yle Gerçekleşti)[2]

*Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Macit, İslam kelamı üzerine çalıştığını, 1990’dan sonra uluslararası stratejide dinin ve kültürün yeri üzerine çalışırken RAND Corporation gibi strateji araştırma merkezlerinin raporlarında Fetullahçı Terör Örgütü’ne ilişkin değerlendirmeler gördüğünü söylüyor:

“Bütün İslam coğrafyasında değişiklik yapmaya çalışıyorlar. Türkiye üzerine faaliyet gösteren istihbarat kuruluşları, İslam coğrafyasındaki ortaklarını zikrederken, FETÖ’ nün ismi geçiyordu. Bu önerilen strateji Türkiye’de muhafazakâr İslam’ın, burada kastedilen Erbakan geleneğidir, tasfiye edilmesini öngörüyordu. Diğer hedefleri radikal hareketlerin yanlışlarının ve suçlarının deşifresi; ılımlı hareketin bütün söylemlerinin desteklenmesi; laik çevrelerin iyice politize edilmesi ve tamamen laik safa ilerletilmesi; milliyetçi kesimi kapsamak için İslam öncesi tarihe atıf yapılmasıydı. O dönemde denk geldiğim bir diğer belge ılımlı İslam ağına ilişkindi. Bu raporların tarihi 1996- 1998. Bunu görünce bunun hayra alamet olmadığını, radikal hareketler kadar problem olduğunu, stratejik bir araç için kullanılacağını yazdım.[3]

*Selattin Demirtaşın bombalı saldırıda hep beraber birlik verme hilesi, tamamen Pkk-ya gösterilen infilalleri ve tepkileri durdurmaya yöneliktir.

Tamamen sinsice bir davettir.

*Darbe girişimi başarısızlığa yönelik bir girişim değildir.

Ancak başarısız olduğunda b planı olarak her iki durum için de geçerli olan iç savaşın çıkmasına yönelik bir harekettir.

Birinci amaç Erdoğanı devre dışı bırakmak, idareye el koymak, bunun kabul görmemesi ve karşı konulması halinde de iç savaşı çıkarmak idi.

Bir diğer hile ise, başarısız olunduğunda, kurumlardan atılanlar güruhundan oluşturulacak memnuniyetsizlerle mevzii huzursuzluklar oluşturmaktır.

Bir diğer düşünce ise, başarılı olma halinde Pkk- Daeş- Abd-İngiltere-İsrail memnuniyeti göz önünde bulundurulacaktı.

Aksi durumda zaten hazır bekleyen bu grupların tekrar saldırısı sağlanacaktı.

* DECCALIN ÖZELLİKLERİ:

Hadiste otuz kadar deccal ve kezzab çıkacaktır.

Ebu Hureyre (Radıyallahu anhu) şöyle dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “İki gurup savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Aralarında büyük ölümler olur. Davaları birdir. Otuz taneye yakın yalancı Deccallar gönderilmedikçe kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri, kendini Allah’ın Resulu zanneder.” (Buhari)( Buharî, Fiten: 25; Menakıb: 25; Müslim, Fiten, 84; Ebû Davud, Fiten: 1.)

1- Deccal kendini ilk önce peygamber ilan edecek
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077; İbn Kesir, el-Fiten ve’l-Melahim, 1/32.

2- Deccal bir süre sonra kendini Rab ilan edecek
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38635; Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20828 İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077

3- Deccal ağlayıp inleyen, üzüntülü, kederli bir görüntüye sahiptir.
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38791; İbn Mace, Sünen, hadis no: 4074.

4- Deccalin karargahı köşk şeklinde bir Hristiyanların manastırıdır.
Kaynak: Suyuti, Dibac ale’l-Müslim, 6/261; Müslim, hadis no: 2942; Avnu’l-Mabud, 11/317; Es-Sünen el-Varide Fi’l-Fiten, 6/1149.

5- Deccalin karargahı güneşin batım tarafında bir adada bulunacak.
Kaynak: Suyuti, Dibac ale’l-Müslim, 6/261; Müslim, hadis no: 2942; Avnu’l-Mabud, 11/317; Es-Sünen el-Varide Fi’l-Fiten, 6/1149.

6- Deccal bütün ruhu canı ile, her şeyi ile yalancıdır, hakikati farklı suretlere sokup işin içinden çıkılamayacak duruma getirendir.
Hadis-i şerif

7- Deccalin her şeyden çok şikayet eden bir görüntüsü vardır.
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4074; İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38791.

8- Deccal ayaklarının arası ayrık şekilde yürüyecek.
Kaynak: Ebu Davud, hadis no: 4320; Mervezi, el-Fiten, 2/519.

9- Deccalin askerleri kendilerini birşeylerin arkasında gizleyen tipler olacak(takiyye, gizleme)
(Hadis meali)
Ebu Davud hadis no:4328, Müslim hadis no: 2942

10- Deccal ve askerleri aşırı iftiracı ve hakikatları çarpıtan kimseler olacak
(Hadis meali)
Kaynak: ithafu’l-cemaa bima var fi’l-fiten ve’l melahim 3/85

11- Deccalin askerleri bütün ruhları ile deccale casusluk yapan casus kişiler olacak.
(cessase hadis)
Kaynaklar : Ebu Davut hadis no:4328
Müslim no:294
islamlarda çıkar aldatmakla iş görür..!

12- “Kim deccalı duysa ondan yüz çevirsin. Vallahi, kişi onu mü’min zannederek ona tabi olur. Sevk ettiği şüpheli şeylerin ardına düşer.”
(Ebu Davud, Melahim, Hadis No: 4319)

17- Deccale inanan, onu tasdik edip ona tabi olanlar ne kadar salih amel işlerlerse işlesin hiçbir fayda vermeyecek, deccali yalanlayanlar ise geçmişte işledikleri günahları affedilecek.
Kaynak: el-Müstedrek, 1/330; Taberani, Mucemu’l-Kebir, hadis no: 6815

18- Tahkiki imana ermiş olanlar “Bu herif her şeyi ile yalancıdır ve Allah Rasulü (SAV) bize sizden haber vermişti ve bizi ve evlatlarımızı uyarmıştı. Sizin bizim yanımızda yeriniz yok. Sizler sadece şeytan ruhlu kimselersiniz; bu deccal de Allah’ın cc. düşmanıdır.” diyecekler.
Kaynak: Mervezi, el-Fiten, 2/538.
20- Deccali bu kadar büyülten ve yücelten askerlerinin ona olan sevgisi olacak.

Kaynak: el-Müstedrek, 4/507

21- Müminler deccalden büyük zarar görecekler.
Kaynak: İshak b. Raveheyh, Müsned, hadis no: 262

22- Deccal kendine uyanları zengin edecek, uymayanları batıracak. 
Kaynak: İbn Mace, Sünen, hadis no: 4077.

23- Deccale en çok tabi olanlar Yahudiler ve kadınlar olacak
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38633; Taberani, Mucemu’l-Kebir, hadis no: 8409.

24- Deccalin askerleri arasında Mecusiler, Hristiyanlar ve acemler de olacak.
Kaynak: İbn Kesir, el-Fiten ve’l-Melahim, 1/60.

25- Deccalin ordusuna müşrikler, kafirler, münafıklar ve fasıklar katılacak.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/542; Müslim, hadis no: 2943;

26- Deccale tabi olacak olan müslümanlar günde üç vakit namaz kılanlar yani namazları vaktinde kılmayıp cem ederek kılanlar olacaklar.
Kaynak: el-Müstedrek, 4/468

27- İslam ümmetinden deccale tabi olanlar Kur’an’ı okuyan ama ondan bir şey anlamayan kimseler olacak.
Kaynak: Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20790; Müstedrek, 4/486

28- Deccalin askerlerinin bir bölümü İslam ümmetinden olacak.
Kaynak: Abdürrezzak, Musannef, hadis no: 20825

29- Yeryüzündeki etkisi, fitnesi ya da hakimiyeti, 40 yıl, ay ya da gün sürecek.
Kaynak: İbn Ebi Şeybe, Musannef, hadis no: 38661; Müslim, hadis no: 2940.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

24-08-2016

[1] http://www.haber7.com/guncel/haber/2089342-fetonun-karanlik-dunyasi

[2] http://www.derintarih.com/kapak-dosyasi/genelkurmaya-ilk-sizinti-semih-terziyle-gerceklesti/

[3] http://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-alevi-kumpasi-2515999

http://www.gercekhayat.com.tr/gundem/fetonun-alevi-kumpasi/

[4] http://www.mygaste.com/gulen-deccal-mi-inanilmaz-benzerlik-3127

http://adar.org.tr/tr-TR/haberler/363/deccal-kendini-ilk-once-peygamber-ilan-edecek

http://www.halaskardergisi.com/deccal-neye-benziyor/

https://www.facebook.com/Sohbet.meclisi34/posts/882933431841078

http://mehdiveahirzaman.com/?p=675

 




İÇTEN KUŞATILAN İLÂHİYAT

İÇTEN KUŞATILAN İLÂHİYAT

Dıştan engellenmeye çalışılan ilahiyat sahası, aşılan engeller sonucu açılışı sağlanmıştır.
Ancak ondan daha tehlikelisi ise içten kuşatılmaya, sulandırılıp bozulmaya çalışılmasıdır.

-Farklı anlatımı deneyen ilahiyatçıların en büyük hatası, tashihe ve ıslaha yönelik bir davranış içerisinde olmayıp, inkâr ve ifsada yönelik davranmalarından dolayıdır.

-Ne gariptir ki, Kur’an bizim diyenler onlarca eser yazıyorlar.
Peygamberi konuşturmayanlar ve de bu kadar konuşmamış diyenler maalesef kendileri 24 saat konuşmaktadırlar.
Kendilerinin kısır ve sınırlı konuşmalarından onlarca eser ortaya koyanlar, vahye dayalı peygamberi susturmaktadırlar.

*Buharî’ de görmek, aynı Sahabeden işitmek gibidir.”
*İster islami alanda , isterse islam dışı inkar alanında en büyük problem; anlamama veya anlayamamadan dolayı inkâra gidilmesidir.
Oysa bunun en güzel çözüm yolu ise, anlama yolunun takib edilmesi, anlamaya çalışılmasıdır.

*Tesettürde bozulma, defileler, modalar, ayak ayak üstüne atan okul müdiresi, vs, keyfiyet yerine kemiyet. Dar elbiseler.
İmam hatiplerdeki kalite yetersizliği ve örtünme problemleri.
Okulda örtülü, onun dışında açılma, az da olsa var.
İşte bu ve fazlası hep içten bozmaya yönelik işlerdir.

*İlahiyatçılar insanların ruh dünyasına girmeli. Vicdan denilen duyguyu harekete getirmeli. Yüz kapısı olan insanın ölene kadar mutlaka mevcut açık olan bir kapısını bulup, oradan girilmelidir.
İşte yaşanmış hayattan güzel bir örneği;
-15 Temmuz darbe yürüyüşünde ateist olan arkadaşının Allahu ekber deyişi onu şaşırttı.
Özür dileyen Volkan Ertit, “Son 2 senedir sizleri trollediğim için kusura bakmayın, ben de bu halk tarafından trollendim” diye yazdı.
İşte Ertit’in özür yazısı:
“ATEİST ARKADAŞIM ALLAH’U EKBER DİYE BAĞIRDI”

*Asrımızın en büyük diğer bir hastalığı da; kaderi inkârdır.
”Her ümmetin mecusisi vardır. Benim ümmetimin mecusileri ise ‘Kader yoktur.’ diyenlerdir. Onlardan biri ölürse, cenazesine katılmayın, hasta olursa ziyaretine gitmeyin. Onlar deccal taifesidir. Allah’ın onları deccale ilhak ettirmesi (ona katılmış bir grup olarak değerlendirmesi) hakkıdır.”
*İslamın bazı meselelerini anlayamayanlar, onu anlamaya çalışırlarsa o zaman inkara gitmeyecek, belki hayretleri artacaktır.
Tıpkı; -Levlake levlake lema halaktül eflak-, Yani –Ey Habibim sen olmasaysın, sen olmasaydın varlıkları yaratmazdım.”

*Bir Müslüman için Hz. İsa ve İncile, Hz.Musa ve Tevrata iman etmek nasılki imanın şartlarından ve olmazsa olmaz şartlardan ise, aynı derecede Hristiyan ve Yahudiler için de Peygamberimize ve Kur’an-a iman etmekte olmazsa olmaz ve de imanın ana şartlarındandır.
”Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır, ne de mü’minlere.”
Tefsirinde;- Cumhur, yani bütün tefsir âlimleri, bu âyetin Ebu Talib hakkında nazil olduğunu nakletmişlerdir ki, bunun dayanağı da Said b. Müseyyeb, Zührî, Amr b. Dinar ve Ma’mer’den gelen bir rivayettir. Demişler ki; Ebu Talib’in hal-i hayatında Hz. Peygamber “Ey amcacığım de.” Bu bir kelimedir ki, Allah’ın huzurunda bunun ben senin lehinde delil olarak kullanayım.” dedi. Orada Ebu Cehl ile Abdullah ibni Ebi Ümeyye de vardı. Bunlar “Ey Ebu Talib, Abdülmuttalib’in milletinden vaz mı geçeceksin?” dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de “Yasaklanmadığım sürece ben de senin için istiğfar edeceğim.” dedi. Sonra da işte bu “Peygamber ve müminler için müşriklere istiğfar etmek diye birşey yoktur.” âyeti ile “Muhakkak ki, sen kendi istediğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah dilediğini hidayete erdirir.” (Kasas, 28/56) âyeti nazil oldu.
Bu rivayetlere göre, bu âyetler ya Mekke’de nazil olmuş, ya da bu âyetlerin nüzulüne kadar senelerce Hz. Peygamber istiğfara devam etmiş demek olur ki, bunun ikisi de dış görünüşüyle akla uzak ihtimaller olarak görülmektedir. Bazı rivayetlerde de, bu âyetin Mekke fethinden sonra Hz. Peygamber’in, annesi Âmine’nin kabrini ziyaret edip ona istiğfar etmek istemesi dolayısıyla nazil olduğu kaydedilmiştir. Bazıları da bunun yukarıda söz konusu edilen “Onlara yetmiş kere istiğfar etsen de Allah onları affetmeyecektir” âyetiyle ilgili olarak nazil olduğunu söylemiştir. Abdullah b. Abbas’dan gelen bir rivayete göre; bir kısım müminler “Hz. İbrahim’in babasına istiğfar ettiği gibi biz de ölmüşlerimize istiğfar edelim.” demişlerdi, bu sebeple nazil oldu diye söylenmiştir. Bazı âlimler burada istiğfardan maksat namazdır, demişler. Gerçi cenaze namazı da ölü hakkında bir istiğfardır, fakat mağfiret istemek demek olan istiğfar, namazdan daha geniş ve daha genel anlamlıdır. Zahir olan da budur. “Onların cehennemlik oldukları kendilerine açıklandıktan sonra (artık istiğfar etmek yoktur.)”
*Şeyhulislam Molla Hüsrev Dürer kitabında;” Bir kimsenin kalbi iman ile dolu olduğu halde, küfre sebeb olan bir şeyi zaruret olmadan yapar veya söylerse, kafir olur. Kalbindeki imanın ona hiçbir faydası olmaz.”

-“ Bu ümmetten* bir Yahûdî veyâ Hıristiyan, beni işittiği halde bana îmân etmeden ölürse, o ancak Cehennem ashâbından olur.”
*Hadîsde geçen ümmetten murâd, ümmet-i da’vettir. Ümmet-i da’vet ise, Resûl-i Ekrem (asm)’ın gelmesinden, tâ kıyâmete kadar olan zaman içindeki bütün insanlardır.
*Üstadımızın: “Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan Hazret-i İsa’ya mensub Hristiyanların mazlumlarının çektikleri felâket, onlar hakkında bir nevi şehâdettir denilebilir.”
İmam-ı Gazali’nin “Faysalü’t-Tefrika” adlı kitabından o kısmı okutmuştum.
“Efendim, keşke gazetedeki o yazıları bizimle görüştükten sonra yazsaydınız. Üstad Hazretleri itikaden Eşarî mezhebindendir. Biz ise Maturudî mezhebindeniz. Eşari mezhebi ile Maturudi mezhebi arasında bu konuda görüş ayrılığı var. Eşariler;
“Biz Peygamber göndermediğimiz kavme azab etmeyiz.” ayetine dayanarak, kendilerine peygamber gelmemiş, davet ulaşmamış insanları necat ehli kabul ederler.” dedim ve kendisine Mektubat’tan şu kısmı okuduk;
“Fakat zaman-ı fetrette “Biz Peygamber göndermediğimiz kavme azab etmeyiz.” (Âl-i İmrân, 3/64.) sırrıyla; ehl-i fetret, ehl-i necattırlar. Bil’ittifak, teferruattaki hatiatlarından muahazeleri yoktur. İmam-ı Şafiî ve İmam-ı Eş’arîce; küfre de girse, usûl-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünki teklif-i İlahî irsal ile olur ve irsal dahi, ıttıla’ ile teklif takarrur eder. Madem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-i salifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevab görür, etmezse azab görmez. Çünki mahfî kaldığı için hüccet olamaz.”
İmam-ı Gazali’nin “Faysalü’t-Tefrika” adlı kitabının 96. sayfasını kendisine gönderdim. Faydalı olacağı ümidiyle o bölümü aynen buraya derc ediyorum.
“İnancıma göre, İnşaallah Allah-ü Teâlâ, zamanımızdaki Rum, Hıristiyan ve Türklerin pek çoğunu da Rahmet-i İlâhiye şümûlüne alacaktır. Bunlardan maksadım, uzak memleketlerde yaşayan ve kendilerine İslâm’ın dâveti ulaşmayan Rum ve Türklerdir. Bunlar üç kısımdır:
Hazret-i Muhammed’in (asm. ) ismini hiç duymamış olanlar.
Hazret-i Peygamber’in ismini, sıfatlarını ve gösterdiği mu’cizelerini duymuş olanlar. Bunlar İslâm memleketlerine komşu olan yerlerde veya Müslümanlar arasında yaşayan kimselerdir. Bunlar kâfir ve mülhidlerdir.
Bu iki derece arasında bulunan gruptur. Hazret-i Peygamber’in ismini duymuşlarsa da vasıf ve hususiyetlerini duymamışlardır. Daha doğrusu bunlar Hazret-i Peygamber’i tâ küçüklüklerinden beri “İsmi Muhammed olan, peygamberlik iddiasında bulunan birisi” olarak tanımışlardır. Tıpkı bizim çocuklarımızın “El-Mukaffa adında birisinin Allah’ın kendisini peygamber olarak gönderdiğini iddia ettiğini” duymaları gibi. Kanaatime göre bunların durumu birinci grupta olanların durumu gibidir. Çünkü bunlar Hazret-i Peygamber’in ismini, haiz bulunduğu vasıfların zıdlarıyla birlikte duymuşlardır. Bu ise hakikati araştırmak için insanı düşünmeye ve araştırmaya sevk etmez. Bunlar da birinci grup gibi ehl-i necattırlar.”
*İslamın tarlası başkaları tarafından çoktan sürülmüş, hala da sürülmekte, yaban otları ekilmektedir.
-İlahiyatçılara Moon çengeli..
Prof. Yaşar Nuri Öztürkün de aralarında olduğu pek çok ilahiyatçının Moon tarikatının yurtdışındaki toplantılarına katıldığı ortaya çıktı…
Ankara Sheraton Hotelde bilimsel toplantı bahanesiyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya Beyazı tuzağa düşüren Moon tarikatı, ilahiyatçılara çok daha önceden çengel atmış. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Mehmet Erkal, İ.Ü. İlahiyat Fakül-tesi Dekanı Prof. Yaşar Nuri Öztürk, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Osman Zümrüt ile Marmara İlahiyat Fakültesin-den Prof. Salih Tuğun tarikatın yurtdışındaki toplantılarına katıldığı belirlendi. Prof. Saim Yeprem, Prof. Hulusi Yavuz, Prof. Ömer Faruk Harman, Prof. Erdoğan Alkin, Prof. Kerem Doksat, Prof. Sebahattin Zaim ve Prof. Ergün Arıksal da toplantılara katılan isimler arasında. Prof. Dr. Salih Tuğ: Bunlar bilimsel toplantılardır. Kilise finanse ediyordu. Kilisenin arkasında da Moon denilen şahıs var. San Francisco ve Seuldeki toplantılara katıldım. Önceki toplantılara katılan Yaşar Nuri Öztürk, San Franciscodaki toplantıya da katıldı. Prof. Dr. Saim Yeprem: Romadaki toplantıya İstanbul ve Marmara üniversitelerinden grup olarak gittik. Toplantı Moonla ilgiliydi, ama akademikti. Yaşar Nuri Öztürk de defalarca bu toplantılara katıldı. Prof. Dr. Mehmet Erkal: Romada bir toplantıya katıldım. Kandırıldım. Prof. Dr. Hulusi Yavuz: Atinada bir toplantıya katıldım.
-Neden bir kısmı memnuniyetini dile getirirken, M. Erkal ise; neden, – Romada bir toplantıya katıldım. Kandırıldım.- demiştir?
-F. Gülen-in de Moon tarikatıyla ilgisinin olması düşündürse gerek!!!

MEHMET ÖZÇELİK
15-08-2016




DEHŞET….

DEHŞET….

-15 Temmuzla ilgili hatıralar anlatıldıkça dehşete düşülecek ve gerçek kahramanlar anlaşılacaktır.

Destanlar yazan bu milletin tarihine, şanlı bir destan daha eklenecektir.

-Paralel yapı her alanda kirli işe girmiş.

Böyle her alanda kirli ilişkileri olan bir yapıdan Mit-in haberdar olmaması çok manidardır.

Mit ile ilgili şüphelerimi her zaman sürdürdüm ve darbelerde önemli katkısının olduğuna inandım.

Darbe girişimi sonrası Mit-ten 100 personel görevden alındı.[1]

-Paralel yapı içerisindeki fuhuş yaygınlığı ise, fahişelere taş çıkartacak cinsdendir.

Bir FETÖ ablası dehşet verici  itiraflarında uygulanan Mut’a yani geçici nikahla bir çok kişilerle evlenip, onların hayatlarını bitiren uygulamalarını genişçe itirafının bir bölümünde “Baron Abiler, “Hizmet için evleniyoruz.” “Hoca Efendi(Feto) böyle uygun gördü” der ve kimse sorgulayamaz bu evlilikleri ve çarpık ilişkileri.!!! 3 Eşli en Önemli isimlerden birisi de Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni. Ekrem Dumanlıdır. 3. Eşi bir Yahudi kızıdır. 4 Aylık hamiledir.!!!

Ekrem Dumanlı. Zaman Gazetesinde 85 000 TL Maaşla çalışır. CIA Tarafından yetiştirilmiş, itikadı bozuk, Gece hayatı hızlı olan bir kişidir.!!!”[2]

-Paralel yapının en büyük başarısı, kendisine inanan ve güvenen milyonları boşluğa itmesi, onları manen çökertmesidir.

Belki de bunların bir kısmı saldırgan hale gelecek, kendi çevresine karşı sorumsuzca saldırıp, kavga edecektir.

-Darbe ile ilgili haberleri gün geçtikçe, okudukça, dehşete düşmemek mümkün değildir.[3]

-Fetullah Gülen’in babası Ramiz Gülen’in Erzurum’da Caferiye Camii’nde imam ve müezzinlik yapan Babası Güleni anlatıyor;” Fetullah’ın babası Ramiz Hoca çok muhterem bir insandı, beyaz uzun bir sakalı vardı, matbaaya gelirdi sohbet ederdik. Ben ona ‘Osmanlı kalıntısı, Cumhuriyet uşağı’ diye espriler yapardım. Bir gün kendisine dedim ki ‘ya Hoca, bu Fetullah Hocam maşallah öyle yerlere tırmandı ki… Nedir bu Fetullah Hocanın hali filan’ deyince (bu anlattıklarım  20 seneden fazla olmuştur herhalde). Dedi ki; ‘Oğul ben de bilmiyorum ama doğrusu sana ben bir mesele anlatayım, sen anla’ ve başlattı anlatmaya: ‘Eskiden Erzurum’da hırsızlar hocaların kavuklarını çalar, bezini satarak geçinirlermiş. Bir gün hırsızın biri muazzam bir kavuk görmüş. Demiş; ‘Ya Rabbi şükürler olsun. Bizim bir haftalık nafaka çıktı.’ Kavuğu almış kaçmaya başlamış. Hoca arkasından bağırmış ‘Oğul o kavuğu getir, o kavukta iş yok.’ Hırsız, anlar mı, köşeyi dönmüş bezini almak için kavuğu soymaya başlayınca bakmış ki bir kat bez, içi çul çaput dolu…’ Ramiz Hoca dedi ki; kavuk çok muazzam da içinde ne var ben de bilmiyorum.”

-Hadislerde otuza yakın deccal ve süfyanın geleceğinden bahsedilir.

Süfyanın tarifi ile ilgili olarak; “Kamus-u Okyanus, bu kelime için “bir isimdir” der, yani mana aranmayacağına işaret eder. Âhirzamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına sebeb olacağı sahih hadislerle bildirilen ve şeair-i islâmiyeyi tahribe çalışan dehşetli ve münafık bir şahıs. “Süfyanîler” ise Süfyan cereyanıdır. İbn-i Cerir-i Taberî Süfyanîlerle alâkalı rivayetleri Cami-ül Beyan’da (sebe’, 51) âyeti altında cem’etmiştir.

Ve işin daha vehameti ise;” “Rivayette var ki: “Süfyan büyük bir âlim olacak, ilim ile dalalete düşer. Ve çok âlimler ona tabi olacaklar.”

Vel’ilmu indallah, bunun bir te’vili şudur ki: “Başka padişahlar gibi ya kuvvet ve kudret veya kabile ve aşiret veya cesaret ve servet gibi vasıta-i saltanat olmadığı halde, zekavetiyle ve fenniyle ve siyasi ilmiyle o mevkii kazanır ve aklıyla çok âlimlerin akıllarını teshir eder, etrafında fetvacı yapar. Ve çok muallimleri kendine tarafdar eder ve din derslerinden tecerrüd eden maarifi rehber edip tamimine şiddetle çalışır.” demektir.” (Şualar, 585)

-Bundan sonraki devrede ise Fetö diğer hakim olduğu kurumları devreye koyacak veya mağdur olup atılanlarla toplumu karşı karşıya getirmek için fitne yollarını deneyecektir.

-Asıl fitne okullar açıldıktan sonra sürdürülmeye çalışılacak.

Darbeler sulandırılacak.

Önemsiz gösterilmeye, birkaç kişinin bir çıkışı olarak değerlendirilecek.

Şehid olanlar nazara verilerek, onlara suçlu aranacak. Suçlu hükümet olarak gösterilmeye çalışılacak.

BİRLİK

Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz! Mehmet Akif Ersoy

MEHMET ÖZÇELİK

6-8-2016

[1] http://www.haber46.com/guncel/hangi-bakanlikta-kac-kisi-gorevden-alindi-iste-bakanliklara-gore-gorevden-alinanlarin-listesi-h168702.html

[2] http://www.yeniakit.com.tr/haber/sok-olacaksiniz-bu-bir-feto-ablasinin-itiraflaridir-200091.html

https://www.facebook.com/ihsan.edil/posts/10154301648117778

https://www.google.com.tr/search?q=Bu+bir+FET%C3%96+ablas%C4%B1n%C4%B1n+itiraflar%C4%B1d%C4%B1r&ie=utf-8&oe=utf-8&gws_rd=cr&ei=Q66lV4fUMYGua4GqhvAN

[3] Darbe Haberleri-10-.rar http://www.dosyaupload.com/1NvI

Darbe Haberleri-11-.rar http://www.dosyaupload.com/1NxC

Darbe Haberleri-12-.rar http://www.dosyaupload.com/Xyk

Darbe Haberleri-13-.rar http://www.dosyaupload.com/1NH6

Darbe Haberleri-14-.rar http://www.dosyaupload.com/2DJ1

Darbe Haberleri-15-.rar http://www.dosyaupload.com/2DJ6

Darbe Haberleri-16/-.rar  http://www.dosyaupload.com/2DM2

BELGELER-7-   http://www.dosyaupload.com/2DM0

 




ALLAHA HAVALE EDİYORUZ

ALLAHA HAVALE EDİYORUZ
Peygamberler son raddede dayanamayıp ya Allaha havale etmişler veya beddua etmişlerdir.
Kavminin bir türlü imâna gelmeyeceklerini iyice anlayan Nuh aleyhisselâm sonunda şöyle dua etmişti: “Ya Rabbî! Yeryüzünde dolaşan bir tek kâfir bile bırakma! Zira bırakırsan onlar Senin kullarını, Senin yolundan saptırırlar ve sadece kendileri gibi kâfir, ahlâksız çocuklar dünyaya getirip yetiştirirler. Ya Rabbî beni, annemi, babamı ve evime mü’min olarak girenleri, erkek ve kadın bütün mü’minleri affet. O zalimleri ise, daha da beter, daha da perişan eyle!”
-Firavun ve kavmi küfürde ve imansızlıkta ısrâr edince, çeşitli belâlara mübtela olmuşlar; önce şiddetli bir kuraklık ve çetin bir kıtlığa tutulmuşlardı. Sonra da su baskını, çekirge, haşarât ve kurbağa istilâsına uğramışlardı. Başlarına belâ geldikçe Hazreti Musa’ya gidip ondan eman dilemiş; fakat belâ kalkınca azgınlıklarına devam etmişlerdi. Nihayet, Musa aleyhisselam şöyle yakarışa geçmişti: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve mallar verdin. Öyle ki, netice itibarıyla onlar da, ey Rabbimiz, (başkalarını) Senin yolundan çevirip saptırıyorlar! Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalblerini de sıkıp daraltıver; çünkü onlar, o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler.”
-Keldanîlerin türlü türlü zulümlerine, çeşit çeşit işkencelerine ve kendisini ateşe atmalarına rağmen, Hazreti İbrahim ellerini kaldırıp, “Rabbim! O putlar insanlardan çoğunu baştan çıkardı; bundan böyle kim benim izimce yürürse o bendendir. Kim de isyan ederse Sen Gafûrsun, Rahîmsin.” diyerek dua etmiş; kavmine lanet okumamış ve onların helakini istememiştir.Ancak işlerini Allaha havale etmiştir.
Hazreti İsa da, kavmi, kendisine her türlü ezâ ve cefâyı revâ gördüğü halde, “Eğer onlara azap edersen, şüphesiz onlar Senin kullarındır; şayet mağfiret buyurursan hiç kuşkusuz Aziz Sensin, Hakîm Sensin.” diye niyazda bulunarak ciddî bir edep tavrı sergilemekle beraber şefkat ve merhametini dillendirmiştir.Ancak Allahın İzzet ve büyüklüğüne işleri bırakmıştır.
-Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da.
-Kininizden (kahrolup) ölün Şüpesiz allah kalplerinizin içindekini bilmektedir.
-“Canı çıksın o insanın, o ne nankördür.”
-“Onları (yahudileri, hıristiyanları) Allah yok etsin!”
-“Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!”
-“Ey Muhammed! Onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Tıpkı sıralanmış kof kütükler gibidirler. Her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar düşmandır. Onlardan çekin Allah canlarını alsın Nasılda aldatılıp döndürülüyorlar!”
-“Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti! Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti! Canı çıkası sonra yine ne biçim ölçtü biçti!”
-Peygamberimizde beddua ve lanette bulunmuştur.
Bizlerde Türkiye-ye darbe yapanları ve onlara maddi ve manevi destek olanları Allaha havale ediyoruz.
Peygamberlerin bedduasına amin diyoruz.
MEHMET ÖZÇELİK
5-8-2016




TERÖRÜN İÇİNDEN MESAJ VAR

TERÖRÜN İÇİNDEN MESAJ VAR

-Türkiye-nin maddi-manevi gelişiminin önündeki engel ve takozlar yıllar içerisinde bilinçli olarak konulmuş, her türlü kirli ilişki içerisinde girilmiştir.
Birinci ağızdan terörün öncüsü, teröristin başından düşündürücü mesajlar:
-İmralı tutanaklarından…( „23 Şubat 2013 görüşme notları‟)
Okunduğunda ortada gezen ve planlanan ne kadar kirli oyun ve ilişkilerin olduğuna şahid olacaksınız.
On binlerce insanın ölmesine öldürmesine sebeb olan ve Mit-in kurdurduğu ve İngiliz-İsrail-Abd-Almanya-nın destekleyip büyülttüğü, kullandıktan sonra kendisini atıp, örgütünü desteklediği Öcalan-ın ağzından notlar:
-“Türkiye‟de 3 koldan paralel devlet çalışması var. Bu ilişkileri sabote edilmeye başladı. Sıradan lobiler değil. ABD‟de Yahudi, Ermeni ve Rum lobileri stratejik ve taktik müdahale ediyorlar. Her 3‟ü de Anadolu çıkışlıdır. Sözde bir hükümet var, sözde bir parlamento var. CHP ve MHP paralel devletin izdüşümleridir, basit aletleridir; AKP‟ye de, medya ve işadamlarına da sızmışlar. Sadece MİT kalmış, hedeflenen bizim geliştirdiğimiz diyalogdur. MİT Müsteşarı düşürülmek isteniyor. Emre Uslu, Mehmet Baransu MİT‟i hedef aldılar,. arkalarında devasa bir güç var.
Florida kontrgerilla merkezidir. Abdullah Çatlı iki kez gitti. Papa, Palme… Sakine bu tür grupların işidir. Yeni gladyo tam anlaşılamıyor. Çözüm adına yapılan her şeyi sabote ettiler. Sakine olayı bende düşük bir tereddüt uyandırdı. Net değil. Sakine Avrupa‟da barışı temsil ediyordu. Hala aydınlatılamadı.
-Gülen, Nur hareketine sızdı.
Cemaatin merkezi ABD‟dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD‟ye alındı. Bir yazar (yazarın adını hatırlayamadı) „Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı‟ diyor. „Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması‟ diyor. Nur hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Teşkilatı Mahsusa‟ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. Fethullah Gülen ABD‟de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika‟daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah‟tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi.
-Öcalan, “Kirli işler dönemini Baykal, AKP‟ye devretti. Baykal tarihi hata yapmıştır. Tayyip Bey kurnaz çıktı. Deniz Baykal‟ı kullandı. Ergenekonun bizden beklentisi 2002‟den itibaren savaşı tırmandırmamızdı.
…..Süreci esastan bozan güç kim diye baktım. Savcının… 7 Şubat MİT‟e darbesi… Ben bir darbeyi sezdim. Cezaevi müdürüne „Hakan Bey‟i (MİT Müsteşarı Hakan Fidan‟ı kastediyor) yalnız bırakmamak gerekir‟ dedim.
— Sırrı: Sizin konumunuz ne olacak?
– Öcalan: (Gülerek) Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, „Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız‟. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.
Kandil onların savaş sistemine katılmadığım için… Bu yüzden onlara kızıyorum.
-Öcalan: (Altan Tan‟a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MİT askerlerden güçlü çıktı, savcı çağırdı gitmediler. Bana göre bir direniştir. Erdoğan bunların burnundan fitil fitil çıkarır. İnşallah diyelim.
-İngilizler İslam‟ı kullandılar, Osmanlı‟yı yıktılar. Mursi de yeni imalatları. Eskiden general imal ediyorlardı, şimdi de imam imal ediyorlar. Generallerin de faydası yok, imamların da faydası yok. Cemaatin adı kullanılıyor. İslam‟ı kullanan kapitalist tekelci işadamları Başbakan‟ın ağzına idamı veriyorlar. Bunlar barışı istemiyorlar. Kürtlerin yaşadığı gizli bir İslam var.
– Altan: Tarikatlarda örgütlendi.
– Öcalan: Geliştirin benden daha iyi biliyorsun.
– Altan: Tam olarak tarif ettiğiniz güçler kimlerdir?
– Öcalan: Ermeni lobisi etkili. 2015‟le gündem olmak istiyorlar.
(Sırrı‟ya dönerek) Sen Adıyaman‟dan bilirsin. Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai isyanları çok önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmançiler da Türkmenler de sınıf olarak en altta kalanlardır. Solcular, tarihi milliyetçilere bıraktılar.
– Sırrı: Babai isyanları bu ülkede resmi tarihte en az incelenen olaydır. Baba İshak da biliyorsunuz Adıyamanlıdır. Bir tek Ahmet Yaşar Ocak‟ın Babailerle ilgili bir tek çalışması var.
– Öcalan: Anadolu İslamlaştıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu‟da hak iddia eder. Laiklik, milliyetçilik kisvesinde elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar. Aslında Sırrı Sakık‟ın Kafkaslardan geldiler sözü doğruldu ama açıklayamadı.
Kürtler kendilerine yer arıyorlar. Kürtlerin devletten dışlanmaları son yüzyıldır. Abdülhamit bile onlara yer verdi. Mustafa Kemal de başta yer verdi. Devreye giren İsrail lobisi, Ermeni ve Rumlar, „Kürtler ne kadar dışlanırsa o kadar başarılı oluruz‟ diyorlar. Bu paralel devlettir. Bin yıllık bir gelenektir.
-Birgül Ayman kimdir?
Türklerin karşısına ne kadar Kürt çıkarırsak, o kadar Türk koparırız. Kürtlerle Türkler karşı karşıya gelirse, taviz alırız diyorlar. Türk Kürdü ezmeli, Kürt Türkü vurmalı. Birgül Ayman kimdir? MHP, CHP katı laik bir mezheptir. Faşist CHP olduğu gibi duruyor. CHP ve MHP ulusalcılığı, Hitler milliyetçiliğinin aynısıdır. Zaten kuruluş tarihi de aynıdır. Anayasanın önüne de bunlar dikilecekler.”
-Yukarıda geçen paralel yapının islama ve Risale-i Nura darbe vuruşunu ve sızmayı te’yiden birinci ağızdan gelen ifade ve ifşaat şöyledir;
-Gülen’in bir zamanlar en yakınındaki isim Nurettin Veren, Risale-i Nur’a alternatif olarak FETÖ elebaşının hazırlattığı yayını açıkladı.
Gülen’in diğer cemaatlerin gidişatlarının tehlike arz ettiğini ve kademe kademe grupları yeni bir metotla kendi sistemine taşıdığını açıklayan Veren, “Risale-i Nur’ları alıp, esinlenmelerle kendi kafasına göre kitap yazıyordu. Sızıntı’nın başlaması da Risale-i Nur’dan uzaklaştırmak içindi. 1972 yılında kuruldu. Risale-i Nur’a alternatif okunacak bir eser olarak hazırlattı. Eserin çoğunluğu Gülen’in fotoğrafı ve yazılarından oluşuyordu. Arada ise Risale-i Nur’dan ifadeler vardı” dedi.
*Gülen önce Türkiye’de Ortodoks Fener Patriği Barthholomeos ve Ermeni Patriği II. Karekin ve dönemin İstanbul Başhahamı David Asea ile görüşmeler yapmış. 09 Şubat 1998’de de Vatikan’a giderek dönemin Papası II. John Paul ile görüşmüştür. Gülen bu görüşmede Papa’ya verdiği mektubun girişinde yer alan şu sözleriyle adeta kendi gerçek kimliğini ve sahip olduğu bu kimlik bağlamında da misyonunun ne olduğunu gözler önüne sermektedir. “Papa 6. Paul Cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.”
*Fetö-nün yaptığı bu dehşetli darbenin şahsiyetsizliği, acımasızlığı, korkunçluğu, asla ve asla önceki darbelerinin masumiyet ve önemsizliğini göstermez.
Darbeler umumen şahsiyetsiz ve zulümce bir harekettir.
-Rejim darbelere kapı açmaktadır.
Problem rejim problemidir.
-Türkiye atak yapınca, kendi başına karar vermeye başlayınca, önemli çapta atılım ve yatırımlarda bulunulunca hemen darbeye baş vuruluyor.
-2002- de Türkiye ekonomikmen bitirilmeye çalışılırken ve ekonomi dibe vururken, 2016 darbesiyle siyaseten ve önemli kurumlarıyla dibe vurdurulmuş oldu.
-Asırlardan hiçbir asır bu kadar ihaneti ve haini bir arada görmemiştir.
MEHMET ÖZÇELİK
13-08-2016




TÜRKİYE İSLÂM DÜNYASININ OKÇULAR TEPESİ

TÜRKİYE İSLÂM DÜNYASININ OKÇULAR TEPESİ

Okçular tepesi dağılırsa, islam dünyası dağılır.

Onu ancak deccal ve süfyan ordusu dağıtır.. Sarsar.

Deccal konusunda Ebu’l-Abbas şöyle demiştir:

“İnsanlara olayları karışık göstermesinden, batılı örtüp onu süslü göstermesinden bu şekilde isimlendirilmiştir. Yine Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hadislerinde onu çok yalancı diye tarif etmiştir.”

Zamanımızda her şey bulandırılmakta, hakikatlar gizlenmektedir.

*Alûsî tefsirinde anlatıldığına göre, bir gün Yahudîler, Resûlullaha (a.s.m.) gelmiş, “Âhirzaman Deccalı bizden olacak, şöyle yapacak, böyle yapacak” demişlerdi. Cenab-ı Hak da bunun üzerine Mü’min Sûresinin 56. âyetini göndermişti.
Ebu’s-Suud tefsirinde belirtildiğine göre de, Yahudîlerin, Resûlullaha şöyle dedikleri bildirilir:
“Bizim Tevrat’ta zikredilen sahibimiz sen değilsin. Davud’un oğlu Mesih’tir. Yani sizin Deccal dediğiniz. O, âhirzamanda çıkacak, bütün dünyaya hâkim olacak, artık mülk ve saltanat da bize geçecek.”
Gönderilen—yukarıda bahsi geçen—âyette Allah, onlara şu cevabı vermişti:

“Kendilerine gelen hiçbir delil olmadığı halde Allah’ın âyetleriyle mücadele edenler, hak dini söndürmek gibi, aslâ erişemeyecekleri büyük bir hevesi gönüllerinde taşıyorlar. Sen Allah’a sığın. Muhakkak ki O, her şeyi hakkıyla işitir, her şeyi hakkıyla görür.”

Muhammed Abduh, Deccalı hurafelerin, yalancılık ve kötülüklerin sembolü olarak görür. Muhammed el-Behî ise Deccalın çıkışını, toplumda fesat ve anarşinin yaygınlaşması ve materyalizmin hâkimiyet kurması olarak değerlendirir ve “Deccal zirveye çıkacak olan materyalizmin sembolüdür” der. Muhammed Esed’e göre ise bu özellik sadece maddeyi gören, mâneviyata kapalı, bir kısım olağanüstülükleri olan Batı medeniyetine tıpa tıp uymaktadır. Esed’in bu yorumu, Bediüzzaman’ın gerçek İsevîlikten uzaklaşan Batı için kullandığı, “Deccal gibi bir tek gözü taşıyan kör dehâ”[1] ifadesiyle uyum arz etmektedir.[2]

-Bediüzzaman: “Ekser icraatları tahribat ve müştehiyyat (nefsin hoşuna giden şeyler) olduğundan fevkalâde bir iktidar görünür, çünkü tahrip kolaydır. Bir kiprit bir köyü yakar. Müştehiyyat ise, nefisler taraftar olduğundan çabuk sirayet eder.”[3]

“Süfyan israfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tamaı uyandırarak insanların o zaif damarlarını tutup kendine musahhar eder… İsraf eden ona esir olur, onun dâmına düşer.”[4]

-Tahran geçici Cuma İmamı Ayetullah Muhammed Ali Muvahhid Kermani, Rusya’nın Suriye’ye düzenlediği hava saldırılarında başarılı olması için dua etti.[5]

-Erdoğan çökmüş gururumuzu ayağa kaldırdı.

Bu milletin gururunu korudu. Millet benliğine kavuştu.

Kendisinin farkına vardı bu millet.

Millet top yekün bu kişiliğini bulmasıyla kendisine ve her türlü değerlerine sahiplenmeye başladı.

-Peygamber Efendimiz: “Savaşı kesin olarak kazandığımızı görseniz de, savaşı hepten kaybettiğimizi görseniz de, bu tepeyi terk etmeyin.” Bir diğer ifadeyle, “Sonuca kesin olarak ulaşsak da, sonuca asla ulaşamayacak olsak da, görevinizin başında olun.”

Abdullah b. Cübeyr komutasında elli okçu görevlendirmiş ve onlara şöyle tâlîmât vermişti: “Ne şart ve durum olursa olsun aslâ burayı terk etmeyeceksiniz. Bizlerin cesetlerinin yaban kuşlar (akbabalar) tarafından parçalandığını görseniz bile yerinizi bırakmayacaksınız.”[6]

Bu tepeler okçular tepesidir.

ALLAHIM! BİZLERİ OKÇULAR TEPESİNİ TERKEDENLERDEN EYLEME…

“Allah’ım Sensin Selâm, Sensin kurtuluş. Sendendir selâm, Sendendir kurtuluş.”

“Bizden ölenler Cennet’de, sizinkiler ise Cehennem’de.”

“Ey îmân edenler! Eğer Allah’tan hakkı ile korkarsanız; O, size iyi ile kötüyü birbirinden tamâmen ayırt edecek ince bir anlayış verir, kusurlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.”[7]

MEHMET ÖZÇELİK

7-8-2016

 

[1] Nursî, Lem’alar,17.lema. bk. Buhârî, Enbiyâ 48, Libâs 68, Ta’bîr 11,13, Fiten 26; Müslim, Îmân 273-276.

[2] Sarıtoprak, A.g.e., s. 117.

[3] Nursî, Şuâlar, s. 492.

[4] Nursi., Şuâlar. s. 491.

[5] http://www.haberturk.com/dunya/haber/1159541-tahranda-cuma-hutbesinde-rus-saldirilari-icin-dua-skandali

[6] İbn Sa’d, Tabakât, c. 2, s. 47; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. 4, s. 293.

[7] Enfâl Sûresi, 8/29.




NİFAK VE FİTNE

NİFAK VE FİTNE

Her asırda olduğundan daha farklı ve dehşetli olarak bu asrın en büyük tehlikesi imansızlık hastalığından sonra, nifak ve fitnedir.

Rasulullah kendi zamanındaki münafıkları Allahın bildirmesiyle biliyordu.

Ve işin vahametinden ve de yeni fitnelerin ortaya çıkmamasından dolayı onları izhar ve deşifre etmiyordu.

Artık sahabelerini onlara karşı teyakkuzda tutuyordu.

-Münafıklar her vesile ile hem ortayı karıştırıyor ve hem de Müslümanların şevklerini kırıyorlardı.

Savaşa katılıyor ancak büyük bir kitle halinde savaşmadan geri dönüyorlardı.

Mescid-i Dırar, zararlı mescid, zarar verici mescid!

Mescid de zarar mı verirmiş?

Zarar ile mescid bir arada nasıl bulunur?

İşte örneği;

-“Hz. Peygamber Tebük’te yirmi gün kadar kaldıktan sonra, ashab-ı kiramın ileri gelenleri ile istişare ederek geri dönmeye karar verdi. Çünkü Bizans ordusu saldırmaya cesaret edememiş ve amaca ulaşılmıştı. O gün için daha fazla ileri gidip kan dökmeye ihtiyaç yoktu. Çünkü Şam yöresini fetih gibi bir amaçla yola çıkılmamıştı. Üstelik Şam yöresinde bulaşıcı bir hastalık (tâun) olduğu da haber alınmıştı. Geri dönüş için yola çıkan ordu Ramazan’ın ilk günlerinde Medîne’ye ulaştı. Hz. Peygamber Tebük’e giderken Medine’ye bir saat uzaklıktaki Ziyevan köyüne gelindiğinde münâfıklardan bir heyet gelerek: “Ey Allah’ın Resulu! Biz hastalar ve Kuba mescidine gelemeyenler için özellikle yağmurlu gecelerde namaz kılmak üzere bir mescid bina ettik. Teşrif edip burada namaz kıldırsanız, hayır ve bereketle dua buyursanız” dediler. Hz. Peygamber bunun dönüşte olabileceğini söylemişlerdi. Bunun üzerine Tebük dönüşü bu sözü Allah elçisine hatırlatıp yeni yapılan mescide gelmesini rica ettiler.

Bu mescid Ebû Âmir Fâsık adlı bozguncu münafık ve fasığın teşviki ile münafıklarca Kuba Mescidinin cemaatını bölmek niyetiyle yapılmış ve Hz. Peygamber’e suikast düzenlemek üzere içi silâhla doldurulmuştu. Hz. Peygamber bu mescide gitmeye hazırlanırken Cebrail (a.s) gelerek durumu haber verdi.

Kur’an-ı Kerîm’de bu mescidden şöyle söz edilir:

Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Resulune karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamak üzere bir mescid yapanlar; “Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk” diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar” (et-Tevbe, 9/107). “Ey Muhammed! Bu mescidde asla namaz kılma. Şüphesiz ki, başlangıcından itibaren takva üzere kurulan mescidde (Kuba mescidi) namaz kılman daha hayırlıdır. O mescidde kendilerini maddî ve manevi kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardır. Allah temizlenmek isteyenleri sever”[1]

Bunun üzerine Hz. Peygamber ashab-ı kiramdan Mâlik b. Dehsan ile Ma’n b. Adiyy (r. anhümâ)’yi Mescid-i Dırar’ı yıkmak üzere gönderdi. Bu sahabeler mescidi yakıp yıktılar. Böylece kötü amaç için bina edilen bir mescid ortadan kaldırılmış oldu.[2]

 

-Peygamber Efendimizin (asm) sırdaşı olmakla meşhur olmuştur. Resulullah, münafıklarla ilgili bütün sırları ona söylemiştir. Hz. Ömer (ra), Huzeyfe’yi (ra) yakından takip ederek onun kılmadığı cenaze namazlarına katılmamıştır. Sahabelerin önde gelenlerindendir. Risale-i Nur’da kendisinden “mühim zat”[3] ve sahabenin büyüklerinden (eazım-ı Sahabe) şeklinde söz edilmektedir.[4]

Peygamber Efendimiz, ileride meydana gelecek hadiseler ve Müslümanlar arasında gizlenen münafıklarla ilgili bilgileri ona anlattı. Bu konular ile ilgili olarak kendisinden başka hiç kimsenin bilgi sahibi olmadığını, Hz. Ömer (ra) ve Hz. Ali (ra) açık bir şekilde beyan ettiler.[5]

-Hz. Ömer, işte bu özelliklerinden dolayı Huzeyfe’yi yakından takip etti. Fitneler ve münafıklar konusunda sürekli düşüncelerine başvurdu. Özellikle cenaze namazlarında onun olup olmadığına dikkat etti. Gittiği cenaze namazında eğer Huzeyfe yoksa, o da namaza katılmadı. Kendi halifeliği sırasında valileri arasında münafıkların olup olmadığını ısrarla Huzeyfe’ye sordu. Huzeyfe, bir kişinin olduğunu ancak, ismini veremeyeceğini bildirdi. Hz. Ömer, bilahare yaptığı tahkikat sonunda münafık olanı tespit ederek görevden aldı.[6]

-Bir gün Hz. Ömer huzurunda bulunan bazı Eshâb-ı kirâma: “Resûlullah efendimiz’in fitne hakkında olan sözü hatırında olan var mı? diye sordu. İçlerinden Huzeyfe ey müminlerin emiri! Peygamberimizin bu konudaki sözü aynıyla benim hatırımdadır ki, “Kişi ailesinden, malından, çocuklarından ve komşusundan dolayı fitneye düçar olur. Böyle günahlara oruç tutmak, namaz kılmak ve iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek keffâret olur.” buyurdu, diye cevap verdi.
Hz. Ömer “Maksadım o değil, deniz gibi dalgalanacak fitneyi soruyorum” deyince, Huzeyfe: “Ey müminlerin emiri! Senin için endişelenecek bir şey yok. Senin zamanınla onun arasında bir kapalı kapı var.” diye cevap verdi.
Hz. Ömer “Bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?” diye sorunca Huzeyfe “O kapı kırılacak diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer “Desene Ümmet-i Muhammed kıyâmete kadar bir araya gelemeyecek!” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Daha sonra Huzeyfe’ye o kapının ne olduğu sorulduğunda “O kapı Hz. Ömer idi” diye cevap vermiştir. Daha sonra Hz. Ömer şehid edilmiştir.

-İlk defa geçen günkü, darbeyi kendisinin yapmadığını söyleyen Gülenin video konuşmasında, gözlerinin içine baktım.

Çok rahat yalan söylüyordu. Hiçbir sıkılma yok, zorlanmadan yalan söylüyordu.

Bu tam ve halis bir münafıklık alameti idi.

-Nifak, fitne bu ümmeti en çok yakan iki şeytani desise idi.

MEHMET ÖZÇELİK

02-08-2016

[1] Tevbe, 9/108; bk. 109, 110.

[2] bk. İbn İshak, İbn Hişâm, Sîre, III, 71; İbn Sa’d, Tabakât, III, 540 vd; İbn Kesîr, Muhtasar Tefsîr, II, 169; Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih, X, 422).     http://www.sevde.de/mescidi_diran.htm

[3] Mektubat, s. 110.

[4] Mektubat, s. 179.

[5] Selman Başaran; “Huzeyfe b. Yemân”, TDVİA., 18. C., s. 434.

[6]http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=8.11.2002&TextID=501

 




YENİ TRUVA ATI VE ATLARI FETÖ

YENİ TRUVA ATI VE ATLARI FETÖ


1095-1291 yılları arasında, aralıklarla düzenlediği Haçlı Seferleri, Papa İkinci Urbanus’un 27 Kasım 1095’te Clermont Konsili’nin halka açık kısmında yaptığı “çağrı” üzerine başlamıştır.

Papa İkinci Urbanus, Clermont Konsili’nde, “Bunu Tanrı istiyor” diye bağırıp, elbiselerinin üzerine kırmızı haçı sembol kabul edip, Hz. Meryem’in göğe yükseldiğine inandıkları tarih olan 15 Ağustos’ta harekete geçmek üzere hazırlanmaya başladı.

Tıpkı Fetö- de saldırıdan önce yeşil elbise giymişti.

-Fetö 2. Saldırısını da 14 ağustosta değil de 15 ağustosta saldırıp, saldırganlaşacak olmasın?

Zira haçlının yani papanın yolundan giden Fetö 15 Temmuzu Kudüsün işgali tarihiyle -1099 tarihi başlatmış idi.

1917’de İngiliz General Allenby Şam’a giren Fransız komutan Henri Gouraud, Selahaddin Eyyubî’nin mezarına gidip, “Haçlı Seferleri şimdi sona erdi! Uyan, Selahaddin, geri geldik” demiştir.

Bu gün bizim Selahaddin Eyyubî’miz de var, asker olan halkımızda…

Bir tehlikeli yanımız ise içimizdeki  FETÖ Truva Atı’dır.

Yüz yıl önce lozanla elimizi, kolumuzu hatta ağzımızı bağlayan batı özellikle İngiliz soytarısı, yüz yılın bitmesine az kala bir yüz yıl daha haçlı ruhunu temsil eden Truva atları olan Fetö ile bunu yapmaya başladılar.

Yapılacak ilk işimiz içimizdeki Truva atlarını, özellikle hukuk ve askeriyedeki ve onlara adam! Yetiştiren eğitim kurumlarındaki devşirilmiş devşirmelerini devirmek ile olacaktır.

Bunun başında Mit gelmektedir. Tüm darbelerin başında ve içinde mit bulunmaktadır.

-Eski İstihbaratçı Mehmet Eymür, ülkede işlenen bir çok cinayetin MiT tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.

DERİN DEVLET-SİYASET-MAFYA ÜÇGENİNDE SUSURLUK olayında Türkiyemiz bir büyük fırsatı kaçırmıştı. İnşallah,
15 TEMMUZ-
DARBE-ÜST AKIL-HAÇLI SALDIRISINDA karşımıza çıkan tarihi fırsatı kullanacağız. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbelerinin hazırlayıcılarından, CIA korumasındaki Fethullah Gülen’in derinliği ortaya çıkarılırken, öyle ilginç itiraflar ve açıklamalar yapılıyor ki, Derin Devlet’in gizli operasyonları çözülüyor. Türkiye Gladyosu’nun karanlık odaları aydınlanıyor.

– Kirli ilişki ve Truva atları yıllar öncesinde kurulmuş ve faaliyete geçmişti.

Ankara eski Emniyet Müdürü Cevdet Saral, 1999 yılında hazırladığı raporla Fethullah Gülen’in derinliğini ortaya çıkarmıştı. Saral, TV’de ilk kez bir TOP SECRET (Çok gizli) konuşmayı açıkladı: “Görev yaptığım dönemde devlet içindeki Fetullahçı Terör Örgütü kadrolarına yönelik bir çalışma yapmak için dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ile görüştüm. Ancak, Yılmaz ‘Sakın ha! Ecevit bu Cemaat’e meftûndur (gönül vermiş), böyle bir çalışma yaptığınızı duyarsa hükümeti yıkar’ dedi. Hükümet istifa edince raporu yazabildim.” Saral, Fethullah Gülen’in ABD’ye uçurulması nedenini de “15 Mart’ta yazdığımız raporu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu’na gönderdik. Panik oluştu. 18 Mart 1999’da Gülen ABD’ye uçtu” diyerek açıkladı.[1]

MEHMET ÖZÇELİK

7-8-2016

 

 

[1] http://www.dinihaberler.com/guncel/mit-in-isledigi-cinayet-dosyalari-tek-tek-aciliyor-h97211.html

 




MENFAAT ÜZERİNE DÖNEN YAPI

MENFAAT ÜZERİNE DÖNEN YAPI
*Güleni, maaşını son zamanlara kadar Abd-nin verdiği Mit öne çıkarmış ve kurdurmuştur.
Daha sonra bu yapı Cıa tarafından genişletilerek islam dünyasını kontrol etmek amacıyla desteklenmiş ve yapılandırılmıştır.
*Pakistan-da kurulan ve kurdurulan hareket, bizdeki paralel yapıya benzemektedir.
Pakistan-ın paralel yapısının tarihçesi;
“TAHİR KADRİ ve PAKİSTAN HALK HAREKETİ
1951 doğumlu din adamı Muhammed Tahir Kadri, 1981’de Minhac’ul-Kuran (Kuran Yolu) adını verdiği sivil hareketi kurdu. Pakistan’da yargı ile yönetim arasındaki gerilimin tırmandığı dönemde ortaya çıkarak büyük ün kazandı.
Minhac’ul-Kuran’ın dünyanın bir çok ülkesinde kolu vardır. Daha çok dinin sosyal ve kültürel alanda görünürlüğünü sağlamaya yönelik çalışmalarıyla biliniyor. Kitlelerin aydınlatılması için çalışmalar yapıyorlar. Hareketin lideri Kadri aynı zamanda Müslüman-Hıristiyan Diyalog Forumunun da başkanlığını yapmaktadır. “
Çok noktada Gülenle paralel özelliklere sahiptirler.
Amaç devlet başkanını düşürmektir.
Abd- ve İngilterenin B planıdır.
Afganistan’da bulunan Topal Molla da bunlardan biridir.
-Gülen hedefi olmayan ancak tüm hedeflere yönelip ve de tüm hedefleri de çok rahat kullanan birisidir.
-Dünyada acaba başka şöyle bir şey var mıdır;
Evliyalıktan eşkıyalığa.
Eşkiyalıktan evliyalığa geçeni duymuş ve okumuştum. Fudayl b. İyad gibi.
Ancak evliya görünümünden bu derece eşkıyalığa geçen insan tarihte nadirdir.
************************
-Paralel yapıya yanaşan ve yaklaşan mensublarının çoğu menfaat amaçlıdır.
Öğretmen yanaşmakta çünkü idareci olmayı düşünmekte veya merkeze gelme çabasındadır.
Müfettiş fikren ve yaşayışca onlar gibi olmasa da, sureten onlardan görünmekte çünkü kendisine Milli Eğitim müdürlüğü vadedilmektedir.
Esnaf onlara yanaşmakta çünkü kendisinden alış veriş yapmaları için gazete ve dergiye abone olma şartını getirmişlerdir.
Öğrenci öyle görünmekte çünkü onlardan burs almakta veya onların yurdunda kalmaktadır.
Burs vermenin şartı da yine gazete ve dergiye abone olmaktır.
Bir evde 8 kişi kalıyorsa her biri babası annesi ve kardeşi gibi birkaç kişi için gazeteye abone olmaktadır. Böylece bir eve yirmiden fazla gazete gelmektedir.
Bu üst kademe ve bakanlıklarda da böyledir.
Kendilerine bağlı olmadıkça polis olamayacağını bilenler, onlara yanaşmakta hatta ayda 300 tl anne ve babasına vermezken, kendisinden aidat olarak kesilmektedir.
Diğer memurluk, askeriye gibi yerlere girmede de durum çok farklı değildir.
Bunu yapmak içinde çok sahtekârlıklara girişilmiş ve sorular çalınmıştır.
Temeli dürüstlük üzerine kurulmayan hiçbir cemaat ve cemiyetinde uzun süre ayakta kalması düşünülemez.
İnat olsun diye söylemiyor, bir hakikatı tesbit ediyorum ki;
Eğer bu yapıya bu insanlar samimi olarak bağlı olsalardı, bağlılıklarını menfaatları olmasa da sürdürürlerdi.
Bunların çoğu başka renk ve surette, başkalarından daha çok ,-düne kadar hala bağlı iken, kör olup görmez iken- Gülene nefret ettiklerini söyleyeceklerdir.
Köksüz ağaç, hafif rüzgarlarda yıkılmaya ve uçmaya mahkumdur.
Paralel yapı köksüz ve menfaat üzerine oturtuldu.
Memleketimizdeki ve belki bir çok memleketlerdeki iş adamlarını tanıyanlar şunu söylemektedirler;
Bunlar yardım, kurban gibi toplanılan paralarla bu büyük iş yerini açtılar.
Bunlar memleketin en fakiri idiler, bunlara yanaştıktan sonra işlerini büyüttüler.
Bediüzzaman:” Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.”
-“Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.
Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.”
********************
İnançlı ve dürüst bir insan şunları yapar mı?

-FETÖ’cü savcı ‘canlı bomba’yı serbest bırakmış!
15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklanan Savcı Nazir Kuş’un, canlı bomba Bülent Öztürk’ü serbest bıraktığı ortaya çıktı.
FETÖ’nün savcısından canlı bomba ihaneti
Darbe girişimi sonrası tutuklanan Savcı Nazir Kuş’un, canlı bomba Bülent Öztürk’ü serbest bırakıp, olayı araştıran polisleri de komployla meslekten attırdığı anlaşıldı. Olayın üstünü kapatan Kuş’un daha sonra İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcısı olarak atandı. Kuş, daha sonra FETÖ darbe girişimi soruşturmasında tutuklandı.
-Fetö-nün Çok sayıda medya kuruluşu kapatıldı.
Daha sayılamayacak kadar kirli işler var.
MEHMET ÖZÇELİK
11-8-2016