Mehmet DEMİR

                                                İSYANIN  SONU  HÜSRANDIR.

15 Temmuz 2016 gecesi  ülkemiz büyük  bir ihanetle karşı karşıya kaldı. Kurtuluş savaşında olduğu gibi Ülkemizi  işgal etmeye kalkıştılar. Peygamber ocağı  diye adlandırılan ,bu milletin evlatlarından oluşan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin içine sızan terör örgütü mensupları Milletin silahı ile halkını tarayarak katliam yapmış , ekmeğini yediği milletin sofrasını çiğneyerek vatanlarına resmen ihanet etmişlerdir. Sonunda da görüldüğü gibi mağlup olmuşlar, yani isyan edenin sonunun hüsran olduğunu görmüşlerdir.                                                        

13 Mayıs 2016 Tarihinde VATAN SEVGİSİ adlı bir makale yazmıştım. Orada önemli ifadeler kullanılmıştı.O temennilerden sonra bu makaleyi  yazmamış olsaydım. Maalesef tarihin tekerrürden ibaret olduğu hep söylenir.                                                          

Bu ihanet ülkemizin bütünlüğüne yapıldı. Ülkemizin inancına,ekonomisine kardeşliğine hatta yurdumuzun iç barışına yapılmış büyük bir kalkışmadır.Fakat askerimizin içindeki sağduyulu kahramanlar, Polisimizin içindeki vatan sever fedailer , abdest alıp şehit olmak için meydanlara inip tankların önüne bedenlerini siper eden ,  ülkenin gerçek sahipleri olan milletin evlatları bu zalimlere bu gözü dönmüş hainlere gereken cevabı vererek, bütün Dünya’ya da vatan sevgisinin ne demek olduğu dersini  göstermişlerdir.

Dünya ya bakıldığında bir çok olaylar görüyoruz,İslam ülkelerinde özellikle bizim ülkemizde baş döndürücü bir çok olaylar meydana gelmektedir. Acaba Kur-an’ı Kerim tefsirlerinde bu olaylardan bahis ediyor  mu diye aklımıza sorular gelebilir ?

Çünkü  :  < VELARATBİN VELA YABİSİN İLLA Fİ KİTABİN MÜBİN. > Enam :59 Ayeti Kerimesinde Rabbimiz : Yaş ve kuru ne varsa Kur – an ‘ ı Kerim de vardır. Buyurmaktadır. Aynı zamanda yüce kitabımız geçmiş ve gelecek  asırları kuşatmış,bulunduğu asra da hitabeden donanımda gönderilmiştir.Öyleyse Kur-an ‘ı Kerimde bütün ilimler ; meydana gelmiş  ve gelecek olaylar saklıdır.Ulemanın  izahına göre sarih mana, iş ari  mana  , remzi mana, zımni manaları şeklinde olaylar anlatılmaktadır. Tabi ki ilimde Rusuh sahibi olan (İslam ilimlerinin tamamına vakıf olan demektir.) ehil İslam alimleri yüce kitabımızdan bulup çıkarmışlar kitaplarında zikretmişlerdir. Bunlardan bazılarını  günümüz olaylarına ışık tuttuğu değerlendirilmesiyle zikredeceğiz.

1- Risale İ Nur  Tefsirinde ; İşaratül İ’caz 174’te Şu ayet tefsir edilmiştir : “ VEYÜFSİDÜNEFİLARDI..” Bakara  ’27. Yeryüzünde fesat çıkaranlar …Kelime anlamıdır.Geniş manada tefsiri şu şekilde yapılmıştır :

“Bir şahsın kalbinde ; Bir ihtilal bir fenalık hissi uyanırsa , yüksek hissiyatı,Kemalatı sükut etmeye başlar. Kalbinde tahribata , fenalığa bir meyil, bir zevk peyda eder.Yavaş yavaş o meyil kalbinde büyür; sonra  o şahıs lezzetini, zevkini tahribatta , fenalıkta bulur.İşte o vakit o şahıs tam manasıyla arz da yırtıcı bir hayvan , ihtilal i çıkarıp büyüten bir bela fesadı durmayıp karıştıran bir afet kesilir, canavarlaşır  diyerek  İ’caz manalarını beyan etmişlerdir.

2 – Bu fetö örgütü başlangıçta Risale i Nurları okur gibi göründüler , fakat menfaat elde etmek için kullandıkları ortaya çıktı. Sadeleştirme adı altında asrın bu yüksek tefsirine de ihanet ettiler.yazarı  başkası  olan  kitabın  içinde ki  kelimeleri  değiştirerek  tahrip  ettiler.  Cumhur Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ‘ın emriyle , Bakanlar Kurulu Kararıyla koruma altına alındı. Diyanet İşleri Başkanlığına örnek bastırıldı. Böylece bu hainlerin elinden bu asrın Kur -an  tefsiri kurtarılmış oldu. Vazifeleri  olmadığı halde Hükümetin işlerini karıştırdılar. Bununla ilgili: 14. ŞUA 5. Esasta dır.şöyle bir açıklama var..

 “Hem şimdi hükmeden  öyle kuvvetli cereyanlar içinde ,cemaatten siyasete girenlerden hiç bir kimse istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına  alacak. BİRİNİN HATASIYLA onun çok masum taraftarlarını ezmek lazım gelecek, yoksa  (devlet ) kendisi ezilecek. diyerek  tam bu olayı ölümünden 44 sene önce ( şimdi 110 yıl geçti. ) şualar da bahsedilmiştir.  

 Yukarıdaki ihtilalci fikir , aşağıdaki hataları beraberinde  getirmiştir.” o mütemerrid ecnebilerdir ki  münafıkları ehli imana musallat ettiler ve zındıkları ( kafirleri ) yetiştirdiler.”.Bu kesim başlangıçta cemaat olmasına rağmen  yabacı güçlerin güdümüne girdikleri için terör örgütü konumunu almışlardır. Bu sebepten aşikar olarak dinimizin kuralları da çiğneniyor,ülkemizin menfaatleri , birlik ve beraberliğimiz de tehlike altına girmiş durumundadır.Yani milli ve manevi değerlerimiz ayaklar altına alınmış ,cezası çok ağıt olacaktır.

3 – Kevser süresi ‘ nin tefsirinde ise çok önemli tarihlere ve derin manalara işaret edilmektedir. Yani ‘ 16  senesinde  ( 2016 yılına işarettir şeklinde değerlendiriliyor. ) : Şeairi  İslamiye ye ve siyaseti İslamiye ye zarar  verenler  büyük darbeler yiyeceklerdir.Emirdağı Lahikası s. 208.de daha geniş bilgi vardır.Bu manalar doğrumu yanlış mı diye hiç bir şüphemiz kalmamıştır.Bu malüm örgütün verdiği zararlar kitaplara sığmaz.Öyleyse yiyeceği darbelerde kitaplarda zikredilmesi aynı haktır.Yüce ALLAH ‘IN  takdiridir ki bu yedikleri darbeler kıyamete kadar unutulmayacaktır . Biz muhtelif mekanlar da kendilerine bu konuları arz  ediyorduk  , fakat bunlar bir türlü inanmıyorlardı.

Olaylar ortaya çıkmadan bu manalar anlaşılmaz,olaylar meydana geldikten sonra bu manaları vermek hikmete uygundur denilmiştir. Nur tefsirindeki izahlar böle onlarca meydana gelen olaylarla örtüşmüştür.Verilen manaya göre bu asrın ve gelecek asırların binlerce sorusu ve cevabını  sayfalarının arasın da saklı olduğu önemle vurgulanmıştır.

Meydana  gelen olaylar Dünya ‘nın içindeki ahvaller insanları ümitsizliğe ittiği görülüyor.Özellikle Müslüman alemin de bu ümitsizlik bu yeis daha çok görülüyor.bu da menfur projenin bir parçasıdır.Her şey bitti , her şey günden güne kötüye gidiyor şeklinde İslamın içine bu hastalığı soktular. Böyle şey olamaz , İslam da ümitsizlik haramdır. Bu konu ile alakalı  “ÜMİTVAR OLUNUZ  , İSTİKBAL İNKILABI İÇERİSİNDE EN GÜR SADA İSLAMIN SADASI OLACAKTIR.^^Müjdesi bütün endişeleri  ortadan kaldırmıştır.

 Bu gibi ifadeler denizden bir katredir.Daha böyle binlerce müjdeler varken ümitsizliğe düşmek Müslüman ‘a  yakışmaz. Bu   fütühat ı  ( zaferi ) engellemek için dış mihraklar , İslam düşmanları içimizde hainler yetiştirerek, maşalar  kiralayarak hem ülkemize hem de dinimize zarar vermeye çalışmaktadırlar. Fakat oyunları bozan YÜCE ALLAH ‘tır.Bin yıldan beri ALLAH ‘IN dinine canı pahasına hizmet eden Müslüman  T ürk Milleti her zaman zaferlerle ödüllendirilmiştir.Düşmanlarını  helak ederek   Onları kazdıkları kuyularına  düşürmüş rezil etmiştir. Rabbimize binlerce    şükürler olsun.

 Ülkemizin üzerinde  ki oynanan oyunlar hiç bir zaman son bulmayacaktır. Bunun diğer adı   İman  ve    küfür mücadelesidir . Herkes safını belirleyip hayat  boyu  mücadelesine devam etmesi onun kaderidir.Geçmişten bu güne  sağ- sol ; laik – anti laik; Türk – Kürt  ; Alevi – Sünni  ve daha bir çok ayrışmalarla ülkemiz de kardeş kanı döktürmüşlerdir. Bütün İslam ülkelerinde aynı sahneleri görmekteyiz . İslam Devletlerinin ilerlemesini istemeyenler, Müslümanlar arasındaki  huzuru bozmak İslam devletlerini  zayıflatmak hengameleri sürüp gitmektedir . Yöneticiler bunlara çanak tutarsa halkları da bana ne diyerek   evine kapanırsa bu işin sonu olmaz . Ama bizim milletimiz Allahın izni ile bu prangayı kırmıştır. Kardeşlerimiz de bizi örnek  alarak  onlarda engelleri aşacaklardır . Rabbimizin huzuruna suçlu olarak gidilmeyecektir İnşallah…İSLAM KARDEŞLİĞİ HERŞEYİN  ÇARESİDİR.

 Artık bu numaralar bayatladı ve eskidi.  Ecnebi  parmağı ile idare edilen zındıka komitelerinin, İslam memleketlerindeki  ve özellikle   Türkiye deki şeytani planları sonuçsuz kaldı.    Ülkemiz tüm Dünya Milletlerine örnek teşkil etti. 15 May ta vatan hainlerinin üzerlerine aslanlar gibi saldırarak  misli olmayan destanlar yazdırdılar. Cesurca ölümün üzerine gittiler,ŞEHADET MERTEBESİNE  ulaşarak hem vatanlarını kurtardılar, hem de Ahiret  lerini kurtardılar.Kutluyoruz ve minnettarız onların makamları cennet olsun amin .

Katiller adalete teslim edildiler. Azmettirenlerin, kalben taraftar olanların hem ellerine hem de kalplerine kan bulaşmıştır.Hz  ALİ  (RA) :^^Sana ihanet edeni affet , vatana ihanet edeni affetme.^^ sözü ile vatanın önemine vurgu yapmıştır. Vatanın  olmazsa milli ve manevi  değerlerinin hiç birisi olmaz. bağımsızlığın , bayrağın , namusun, kutsal saydığın  hiç bir şeyin  olmaz , daha doğrusu sen ölsen daha iyidir. Çünkü şerefle ölmek , şerefsiz yaşamaktan daha onurludur .  Bunca ifadelerden sonra ,Rabbimize dua etmeyi  unutmayalım.Dua müminin silahıdır,dua bir çeşit ibadettir. Ama yanlış anlaşılmasın asrın teknolojik silahlarına sahip olmak ekonomik olarak güçlü olduktan sonra her şeyin sahibi , YÜCE ALLAH’ A  el ve gönül açmak ondan yardım dilemek kulluk vazifesidir. “DUANIZ OLMAZSA NE ÖNEMİNİZ VAR.”Furkan ,77 ayet mealini daima hatırımız da tutalım.

Gelin hep beraber dua edip amin diyelim.YARAB DİNİMİZİ ,İMANIMIZI ,EMANET VERDİĞİN CANIMIZI , MALIMIZI ,NEFSİMİZİ  ,NESLİMİZİ VE EHLİMİZİ , VATANIMIZI VE MİLLETİMİZİ  EHLİ İMAN VE ALEMİ İSLAMI,  DAHİLİ VE HARİCİ DÜŞMANLARIN TAHRİBATINDAN ,ŞERLERİNDEN  KİN VE HASETLERİNDEN ..DESSASLARIN DESİSELERİNDEN , HAİNLERİN HIYANETİNDEN , MÜNAFIKLARIN NİFAKINDAN , KAFİRLERİN – KÜFRÜNDEN , ZALİMLERİN – ZULMÜNDEN  VE  BUNLARIN İPLERİNİ ELLERİNDE  TUTANLARIN ŞERRİNDEN  ( HAFİZ ) İSMİ ŞERİFİNLE MUHAFAZA EYLE  . ÜLKEMİZİ VE  ALEMİ İSLAMI  MUZAFFER EYLE . MADDİ VEMANEVİ TERAKKİLER İHSAN EYLE . BİRLİK, DİRLİK,HUZUR VE  SELAMETLERE KAVUŞTUR. YARAB : BU DUAMIZI RESULU  EKREM  ( ASV ) HÜRMETİNE  ; ZATI ULUHİYYETİN  VE  ARŞI RUBUBİYYİN HÜRMETİNE  KABUL EYLE..AMİN  AMİN  AMİN ………….                      

 




BEN DE MAĞDUR OLDUM

BEN DE MAĞDUR OLDUM

Prof. Ahmet Keleş-in Dicle üniversitesinde olan su-i istimalleri ve özellikle 45 yılda 400 eleman alınırken, son 6 yıl içinde bin elemanın alındığını aktarmaktadır.

Ve bu alınanlarında pek vasıflı insanlar olmadığını genişçe anlatır.[1]

Mağdurlardan biride benim.

Aslında ben bunu ahrette bırakmıştım ancak belki bir faydam olur düşüncesiyle –ahiretteki hakkım mahfuz kalmak suretiyle- burada da bu kirliliği ifade edeceğim.

1995 yılları civarında idi.

Şanlıurfa ilahiyatın 15 Hadis asistanı alınacağını duyunca, büyük bir istek, heyecan ve arzu ile müracaat ettik.

Ancak ilk duyduğumuz Prof. İbrahim Canan-ın cemaattan bu 15 elemanı alacağı ve listenin kendisine verildiği yönünde idi.

Bununla beraber bizde de bir ümit ve umut vardı.

Sebeblere müracaat edelim dedik. Ondan sonrasını kadere havale ettik.

Öncesinde de hazırlanıyor, üniversiteye girme arzusu taşıyorduk.

Malatya-da Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesinde Din Dersi Öğretmeni olarak görev yapmaktaydım.

Çok değerli arkadaşım Ziya bey arkadaşımla beraber imtihana gideceğimi duymuştu.

Benimle görüştüğünde ısrarla bana;

Mehmet hocam,s ana tavsiyem kesinlikle gitme.

İbrahim Canan hocayı ben Erzurum-dan tanıyorum. İslami ilimlerde dersimize geliyordu.

O kendisine sekreter alıyor. Çantasını taşıyacak eleman alıyor. Yazılarını yazacak, kitap olarak basacak, cemaat içinden tavsiye edilen insanları alıyor. Sizleri almaz.

Uzunca gitmeme yönünde, alınacakların çoktan belli olması yönünde ikazlarda bulundu.

Ben ise kendisine cevaben; Ziya hocam, ifrat ediyorsun, çok abartıyorsun, demiştim.

Ve gün geldi, arkadaşımla Şanlıurfa-ya varmıştık.

İmtihan saatinde imtihana girecekler odalara alındı.

Bizde önce yabancı dilden imtihan edilir, ondan başarılı olunursa, bilimden imtihan edilirdi.

Bizlere bir sayfalık İngilizce metin verildi ve tercümeye başladık.

20 dakika ancak geçmişti.

Birden bire hışımla içeriye giren  İbrahim Canan oradakilere sert bir tavırla;

-Arkadaşlar, şunu iyi bilin.

İster yapın ister yapmayın. Ben yeni mezunları alacağım. Bunu bilin.

Meğer tüm odaları dolaşıp bunu herkese söylüyormuş.

Zaten bizde moral kalmadı.

Listede olanların kesin olarak alınacağını biliyorduk ancak bu derece olacağını hiç düşünmemiştik.

Malatya-ya döndüğümde ilk işim Ziya beyle görüşmek oldu.

Bu sefer kendisine;

Ziya hocam, ifrat değil meğer tefrit ediyormuşsun, demek oldu.

Yani sizin söylediğiniz aşırı değil, azmış bile…

-Neden bu durumu savcılığa nakletmedim, nakletmedik.

Arkadaşımla konuşarak, İlahiyat camiasının şaibe altında kalmaması ve zarar görmemesi düşüncesiyle dünya mahkemesine müracaat etmeyip, işi ahiret mahkemesine bırakmaya karar verdik.

Ve sonuçları takib ettiğimizde aynen dediği gibi olmuştu.

Çünkü cemaat onun kitaplarını basıyor, cemaate gebe kalmıştı.

İbrahim Canan-la ahirette hesaplaşacağım.

Eğer gene bildiğini yapıp, bu derece açık bir tavırda bulunmasaydı, bu durum ortaya çıkmayacaktı.

Benim başıma gelen bu olayı 2016 Ağustosunda olayın şahidi olan – Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz FETÖ terör örgütü geçmişte Üniversitede nasıl kadrolaştıklarını detaylarıyla anlattı. – yazısıyla ifşa etmiştir. Uzunca yazısının bir bölümünde;

Dekan İbrahim Canan Hoca sabahleyin erkenden Fakülteye geldi ve jürilerle tek tek görüşmeye başladı. Bazı jüriler notlarını vermişler, bazıları da notları kesinleştirmemişlerdi. İbrahim Canan, şu anda prof. Veya doçent olup gözaltında olan veya tutuklu olan elemanlar için jürilere şunu söyledi: “Bu arkadaşların sınav kâğıtlarını yeniden değerlendireceksiniz. Geçer not almayanlara geçer not vereceksiniz. 35 puan alanlara 70 puan vereceksiniz” dedi.

Buna ilk karşı çıkan, o zaman yardımcı doçent olan, şimdi ise, Ankara’da felsefe profesörü olan Kazım Sarı Kavak oldu. Kazım Bey gerçekten yürekli çıktı ve: “Ben hiçbir zaman 35 puan alan birisine 70 vermem” dedi. Dekan, başına gelebilecek şeyler konusunda onu tehdit etti. Sonunda diğer iki jüri üyesinin marifetiyle adayın puanı yükseltildi ve kazandı. O kazanan kişi, şimdi Dicle Üniversitesinde prof. ve tutuklu bulunuyor.

Benim bulunduğum Jüri Tefsir jürisiydi. Yabancı dili geçen iki aday vardı. Jüride benden başka Prof. Dr. Hasan Hüseyin Tunçbilek (2012’de vefat etti), diğeri de şu anda gözaltında bulunan ve Şanlıurfa İlahiyatta 6 yıl dekanlık yapan Abdürrahman Elmalı’ idi.

Ben jüri başkanıydım. Dekan İbrahim Canan bana hitaben, “Musa Bey, Bu elemanı alacaksınız; itiraz kabul etmiyorum” dedi. Ben, “Ama hocam bu olur mu? Diğer adayın sınav kâğıdı daha iyidir. İsterseniz diğer arkadaşlara sorun. Arkadaşlar, Allah için söyleyin; bu kâğıt Dekan Bey’in almak istediği elemanın kâğıdından daha iyi değil mi?” dedim. Dekanla aramızda şiddetli bir münakaşa geçti. Hayatımda onu hiç böyle görmemiştim. Adeta hipnoz olmuş bir hali vardı. Adeta kükreyerek konuşuyordu. Not verme konusunda hak ve adaletten ayrılmayan Canan Hoca gitmiş, yerine Fethullah’ın emrini yerine getirmeye amade İbrahim Canan gelmişti…[2]

15 Temmuz 2016 cunta darbesiyle dökülen tüm pislikler sonucunda herkes eteğindekini dökmeye başladı.

Aslında bizde o zaman İbrahim Canan-ın böyle bir uygulamanın yani paralel yapının içerisinde olduğunu biliyorduk.

Oda bu kirli yapıya herkes gibi menfaatı icabı oda girmiş, kimisi sağıyor, kimisi de hamile olduklarına doğum da bulunuyordu.

İbrahim Canan-a ben de hakkımı helal etmiyorum.

Öldüğünden dolayı âhirette görüşmek üzere.

-İkinci bir girişimim Malatya ilçesinde açılan Darende ilahiyattaki imtihana girmek oldu.

Orada da aynı durumların olduğunu, alınacakların belli olduğunu duyduk.

Hatta bir öğrenci morali bozuk olarak çıkıp gittikten on dakika sonra, tekrar çağırıldı ve kazandığını bizlere söyledi.

Orada da yedi kişi alınmıştı. Bu alınanlardan birisi benim İlahiyattaki bir sınıf arkadaşım idi.

Kur’an-ı Kerim ve kıraatından yeterli olmayan birisi idi.

Bu da Kur’an-ı Kerim-den öğretim görevlisi olarak kazanmıştı.

Daha sonraki zamanlarda bu yedi arkadaşın ilçede bol bol olta attıklarını duymuştum.

Belli bir düşünce ve siyasete mensubiyetleri onları başarıları göz önünde bulundurulmaksızın kazanmalarını sağlamıştı.

-Üniversitelerin bir çiftlik olduğu ve bir aile şirketi gibi kullanıldığı bilinen gerçeklerdendir.

Kalite ve seviyeye göre değil, adamına göre alınmaktadır.

-Bu durumu Erzurum-da bulunan –Araştırma Görevlisi Adayı Yetiştirme ve İmtihandan Haberdar etme- hizmeti başlatan Prof. Muammer Erdoğan-a şikayet olarak aktardığımda kendisi cevaben;

Maalesef bu durumların olduğunu ancak bu konuda pes etmememiz gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunmuştu.

-Aslında bunları anlattıktan sonra şu gerçekleri anlatmam bazılarında yanlış düşüncelere sebeb olabilir.

Kazanamadığı için konuşuyor, gibi…

Üniversiteye giremememin çok samimi ve açık bir duyguyla ifade ederim ki; Benim için büyük bir hayır oldu.

Üniversitenin beni kısırlaştıracağını gördüm ve anlatım.

Üniversite büyük imkanlarla dar alanda koşmayı sağlamaktadır.

Şu ana kadar 23 yıl içerisinde gazete, radyo, tv yani medya dünyasında yaptığım binlerce çalışmamı yapamayacaktım.

Ürünü olmayıp rütbesi olan eleman.

İki kitabımı belki bastıramayacaktım.

Medyaya davet ettiğim bir çok üniversite elemanı çoğunluğu konuşmaktan kaçtı, cesaret edemedi, yapmadı ve yapamadı.

Üniversitede başarılı olan olmayanlara göre çok azınlıktadır.

Devlet az bir farkı olsa da üniversitelere ciddi manada el atmalıdır.

Darbe destekçilerinin olduğu yerler, paralel yapının bulunduğu yerler olarak değil, kaliteli ve seviyeli, başarılı, mucitlerin yeri olmalıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

04-05-2014

[1] http://www.yirmidorthaber.com/Dunya/ahmet-keles-bunu-bize-nasil-yapabildiniz/haber-871382

[2] http://www.gobeklitepehaber.com/haber/13481/fetocular-harran-universitesinde-boyle-kadrolasmislar.html