Selefi-ve-Vehhabilere-cevaplar
NEDEN ADIYAMAN ?
NEDEN ADIYAMAN ?
- BABA İSHAK OLAYI MI ?
Neden huzur kenti olan, kendi yağında kavrulan Adıyaman sahaya ve teröre çekilmeye çalışılmaktadır?
Neden Türkiye bombacısı buradan seçildi?
Onbaşı burada şehit edildi?
Pkk-nın temsilcisi Hdp-den imkânları zorlayarak, ittifak neticesinde Adıyaman-da 1 aday çıkartıldı?
Adıyaman-da bir alt yapı mı oluşturulmaktadır?
-Abdullah Öcalan, 2015’e hazırlanan Ermenilerden bahsettikten sonra Sırrı Süreyya Önder’e “Sen Adıyaman’dan bilirsin. Aslında Türkmenlerin tarihine daha çok yoğunlaşmanız lazım. Babai isyanları çok önemlidir. Bu bir Selçuklu ayrışmasıdır. Kurmançiler de Türkmenler de sınıf olarak en altta kalanlardır. Solcular, tarihi milliyetçilere bıraktılar” demiş, Sırrı Süreyya Önder de “Babai isyanları bu ülkede resmi tarihte en az incelenen olaydır. Baba İshak da biliyorsunuz Adıyamanlıdır. Bir tek Ahmet Yaşar Ocak’ın Babailerle ilgili bir tek çalışması var” diye cevap vermiş.”[1]
-Neden bu işlerde Sırrı Süreyya Önder öne çıkarılmaya çalışılmaktadır?
Neden O seçilmiştir?
Oysa o ve ailesi kürt değil, kürtçe de bilmezler.
Alevi de değil…
Ancak baba tarafının Chp temsilcisi gibi görünmesi, solcu bir zihniyetinin öne çıkması ve de kendisinin hapis yattığı süre içerisinde sosyalizmle yoğrulması tercih sebebi olsa gerek.
Annesinin babası Risale-i Nurları okumasına rağmen, sosyalist tarafının ağır basması, baba tarafının üzerindeki etkisinden kaynaklanmaktadır.
-Yoksa yeni bir Baba İshak-a mı hazırlanılmaktadır?
-Neden 2 dönem Adıyaman-dan aday olmadı?
Seçilemeyeceğinden midir?
Başkaları da bunu biliyordu.
-Bu arada yağlama yapayım ki bir gıcırdama olmasın.
Hatırlatmadığımdan dolayı ahirette yakama yapışmasın.
Tanıdığım ve bir dönem kendisiyle ilgilendiğim ve de kendisinin kütüphanesinde bulunan – Risale-i Nur Külliyatından Konularına göre Veciz Sözler- adlı eserimin bulunup okuduğunu söyleyen Sırrı; Risale-i Nurları savunan cesurca çıkışlarına rağmen Hz.Ömer-liğe soyunabilecekken bunu tercih etmemesi, diğer yandan sosyalizmi benimsemesiyle aklını, eli kanlı pkk ile vekil temsilciliğini yapmasıyla elini kanlandırması, bir diğer yandan da homoseksüel ve kendilerinin –Velevki ibneyiz-[2] diyenlerin önünde gitmesiyle namusuna gölge düşürmesi, Ebu Cehillerin safında yer alması, okyanus çapında büyük bir arınma ve temizlik işlemine girmesini gerektirmektedir.
****************
İbn-i Bibi’ye göre, Kefersudlu (bugünkü Adıyaman civarında) Baba İshak adlı biri, bir gün yaşadığı yerden ayrılmış, bir süre sonra Amasya’da ortaya çıkmış ve kendini ‘resul’ (peygamber) ilan etmişti.
Bu anlatılardaki eksik ve çelişkili parçaları tamamlayarak, düzelterek hareketin manevi lideri Baba İlyas ile eylemsel lideri Baba İshak adlı iki ayrı figürün olduğunu ortaya koyan Ahmet Yaşar Ocak’a göre Baba İlyas, İsmaili Şiiliğinin etkisini taşıyan, henüz kökleşmemiş İslami cila altında, eski Türk inançlarıyla (özellikle Şamanizm) karışık fikir telkin eden bağdaştırmacı bir Türkmen şeyhi idi. Yazara göre Baba İlyas kesinlikle bir sahtekâr değildi. “O Bağdat’ta 850 yılında korkunç işkenceler altında yavaş yavaş ölümü tatmasına rağmen davasından vazgeçmeyecek kadar insanüstü bir direnç gösteren Babek el Hurremi gibi misyonunun ve kendi kimliğinin gerçekliğine derinden inanmış, güçlü bir mistik ve karizmatik bir kişiliğe sahipti.”
İsyanın savaşçı lideri Baba İshak ise (bugünkü Adıyaman yakınlarındaki) Samsat Kalesi’ne bağlı Kefersud bölgesinde yaşayan bir zaviye sahibi idi. Hokkabazlık ve sihirbazlık sanatında çok ilerlemişti. Bunlarla cahil Türkmenleri etkiliyordu.
Bir iddiaya göre ihtida etmiş bir Rum olan Baba İshak, Baba İlyas’a intisap etmeden önce İran’da bulunmuş bir İsmaili ‘dâî’sinden Batıniliğin esaslarını öğrenmişti. Böylece Hıristiyanlık, Mazdekçilik ve Müslümanlıktan oluşan karma bir inanç sistemi geliştirmişti. Bu da muhtemelen Kürtler ve gayrimüslimler arasında etkili olmasını sağlamıştı. (Rus araştırmacı Gordalevski, Baba İlyas ile Baba İshak arasındaki ilişkiyi, 1416 veya 1420’de Çelebi Mehmet’e karşı isyan eden Simavna Kadısı Şeyh Bedreddin ile müritleri Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa arasındaki ilişkiye benzetir. Bilindiği gibi Torlak Kemal Yahudilikten Müslümanlığa geçmişti. Börklüce Mustafa ise Müslümanlık, Yahudilik ve Hıristiyanlık karışımı bir doktrinin propagandasını yapmıştı.)
.. Baba İlyas’ın halifeleri Amasya, Tokat, Çorum, Sivas ve Yozgat havalisi ile Adıyaman, Maraş, Malatya ve Elbistan bölgelerinde propaganda ve örgütleme çalışmaları yapıyorlardı. Kendilerine Vefaiye, Kalenderiye, Yeseviye, Haydariye gibi heterodoks tarikatlar da yardımcı oluyorlardı.
.. Amasya Kalesi’nde Baba İshak’ı bekleyen Baba İlyas, Saint Quentin’e göre müritlerini hiçbir şeyden korkmadan çarpışmaları için teşvik etmekteydi. Ama sekiz kişinin ölmesi üzerine diğerleri büyük endişe ve üzüntüye kapılmışlar ve Baba Resul’a sormuşlardı: “Neden bizi ve ötekileri aldattın?” Baba İlyas’ın cevabı “Yarın hepinizin huzurunda Tanrı ile konuşacağım ve neden bu talihsizliğin başımıza geldiğini soracağım” olmuştu.
…Baba İlyas’ın öldürüldüğü ya da kaybolduğu haberleri Baba İshak’ın birliklerine ulaştığında, isyancılar buna inanmak istemediler ve ‘Baba Resulullah! Baba Resulullah!’ diye haykırarak Selçuklulara karşı daha bir azimle saldırıya geçtiler. Taraflar arasındaki nihai karşılaşma 1240 yılının kasım ayının henüz bilmediğimiz bir gününde, Kırşehir’in hemen kuzeydoğusunda bulunan Malya Ovası’nda (bugün Malya Çölü deniyor) yaşandı. Kaynaklara göre Baba İshak’ın ordusu 3 ile 6 bin arasında, Selçuklu ordusu 12 bin ile 60 bin arasındaydı. 300 ya da bin kişi kadar da paralı Frank askeri vardı.[3]
*********************
–1239-1240 tarihinde Anadolu’da yükselen, Baba İlyas-Baba İshak ikilisi önderliğindeki toplumsal başkaldırıyı, büyük halk ayaklanmasını, Aleviliğin ihtilalci siyasetlerinden Babailiği yaratmıştır. Babailik toplumsal halk hareketi, Babek-Hurremi ve Karmati-Mazdek Ütopik Komünizminin ihtilalci geleneğinin Anadolu’daki yansımasıdır.
“Babai ayaklanmasının, Türkmenliğin artan öneminin ve Sultanlığın feodal çözülüşünün ifadesi olduğu söylenmelidir. İsyan aynı zamanda anti-feodal özellikler edindi ve böylece bir sınıf savaşıdır” Ernst Werner [4]
******************
1240 Tarihi; Alevi Toplumu için bir kırılma ve dönüm noktası olduğu kadar, yeniden derleniş ve diriliş, Malya Ovası yenilgisi sonucundan bilgi ve beceri edinme nirengi noktasıdır.Malatya’lı Süryani tarihçisi Ebul Ferece göre Baba İlyas Halifesi Baba İshak’ı Adıyaman’a göndererek isyanı başlatmıştır. Babailer halk hareketinin stratejik hattı Malatya Amasya güzergahıdır. Bizim kanaatimize göre, bu hat üzerinde bulunan baba ve dedeler ile Türkmen oymakları ayaklanmaya katılmışlardır.
-Şüphesiz bu ayaklanmaları doğuran alt sebebler bulunmaktadır.
Şüphesiz toplumda oluşan boşluklar, yönetimde bulunan eksiklik ve açıklar, kirli ittifaklar, içte bulunan ihanet şebekeleri, kominizm ve sosyalizm, Şamanizm hayranlarının destekleri, tek bir görüş olarak sunulmak suretiyle ayaklanmalar başlatılmıştır.
-“Türk tarihinde Aleviliğinin oluşmasında Babai Ayaklanması, Şah Kulu İsyanı, Şeyh Bedrettin Olayı, Şah İsmail ile Yavuz Arasındaki mücadele ve Çaldıran savaş ve Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması gibi olaylar etkili olmuştur. Ancak bunların içinde en belirleyici olan şüphesiz Yavuz Selim ve Şah İsmail arasındaki çatışma olsa gerektir.
Bu isyanı çıkaran henüz İslam’ı hazmedememiş Şamani inançlara sahip Baba İlyas tarafından çıkarılmıştır.”[5]
-“Horasanlı Baba İlyas ve Şamlı Baba İshak, feodal hükümete karşı, Sultan I. Alaadin’in son dönemlerinden itibaren (1230’dan sonra) oluşmaya başlayan nesnel koşulların tam olgunlaştığı; feodal beylerin köylü ve konar-göçer halk yığınlarını ağır haraç ve vergilerle canından bezdirdiği son on yılda yarattıkları ihtilalci Babai Siyaseti’yle, Konya’ya yürümeyi ve iktidarı ele geçirerek eski düzeni yıkıp, kendi düzenlerini kurmayı amaçlamışlardı.İran’da Zerdüşt Ortodoksizmine karşı yükselen heterodoks (aykırı) Mazdekizmin mutlak eşitlikçi ve paylaşımcı siyaseti, Heterodoks İslam’ın (Aleviliğin) içine girip yerleştikten sonra isyanlar, kutsal kişilerin yani Ehlibeyt ve On iki İmamların öcünü alma hareketleri olmaktan çıkmış ve kuramsal ütopik komünist ihtilaller niteliğini kazanmışlardı. 9. yüzyılın ilk yarısında 20 yıl aralıksız süren Babek Hurremi ihtilalci hareketi, onun bir çeşit devamı olan Karmati Alevilerinin ihtilalci siyaseti ile aynı yüzyılın sonlarında, yaklaşık 200 yıl süren bir devlet kurdurmuştu. Bu Karmati toplulukları, Mazdekizmden alınıp geliştirilen ütopik komünistik düzeni, kurdukları kale-kentlerinde (Dar al-Hicra) uygulamışlardı. Aleviliğin Babai siyasetinin de amaçladığı düzen farklı değildi.
–Ayaklanma öncesi Ebu’l Ferec (Ö.1286)’e göre; bir Türkmen Şeyhi olan Baba İlyas Amasya’daki zaviyesinde kendisini Resul ilan ederek Anadolu’daki Türkmenleri kazanmak üzere baş halifesi Şeyh İshak’ı Adıyaman’a gönderir. İşte bu dönemde de kanımıza göre; Baba İlyas’n halifesi Piri Baba’yı damadı Şeyh Hasan Oner’e ulak olarak Malatya Arapkir’e göndermesi güçlü bir olasılıktır. Baba İshak Şami ve Piri Baba Adıyaman Malatya bölgesinden topladıkları Türkmen oymaklarıyla Konya’ya yürümek için Malya Ovasına gelmişlerdir. Yenilgiden sonra ise dağılmışlardır.[6]
-Selçuklu ve Osmanlı Baba ve Dedelerden çok çekmiştir.
Selçuklu devletini epeyce uğraştırmış, yormuş olan Babailer her tarafı işgal etmeye başlamışlardır.
Sultan, Frank zırhlı askerlerini istedikleri kadar altın paralarla Anadolu’ya getirmiş. Malya ovasında, meydan muharebesinde ( karı kız, Başıbozuk halk olan) Babailer kılıçtan geçirmişlerdir. Babailerin arda kalanları Barak Baba, Taptuk Baba, Bezo Baba, Sarıoğlu Mübarek Baba Maveraünnehir’e kadar giderek Moğol Hükümetinden Babailerin intikamının alınmasını istemişlerdir. O zaman Babailerle aynı batını inançta olan Moğol Hanın kabul etmesiyle Hülagu komutasında Moğol Orduları Anadolu’ya girmiştir. 26 Haziran 1243 Kösedağ Savaşında Selçuklu ordusu bozguna uğramış. Babailerin intikamı alınmıştır. Bu tarihten sonra Olcayto emrinde, Moğol Orduları, üçüncü defa Baycu Emrinde, Moğol Orduları Anadolu’ya Babailerin isteği üzerine girmişlerdir. Babailer inanışında olan Sofilere hiç dokunmayan onlara gereken imtiyazı da sağlayan Moğol orduları Anadolu’yu tahrip etmiştir.[7]
-Tıpkı bugünkü Hdp-pkk-nın zamanın Moğolları olan rusyayı davet edip,orada büro açmaları bir benzerlik göstermektedir.
-Farklı hesapta olanlarıda;bunlar alevi-şia-ermeni-hristiyan-şamanist-kürt-ateist,sol-sosyalist-nuseyrileri tek bir pkk altında toplamasında da bir benzerlik arzeder.
“Baba İshak taraftarlarının yanında, Anadolu’da çok sayıda Kalenderilik, Haydarilik, Cevlakilik ve Hurufilik gibi birçok Batıni zümreler bulunmaktaydı.”[8]
-Bu günkü doğu olaylarının nelere hamile olduğuna ışık tutması açısından şu tesbit ibret-âmizdir;
-“Prof Dr.Osman Turan şöyle demektedir: Özünden kopmuş Selçuklu yönetimi ise; Kürt, Gürcü, Rum, Ermeni asillerini ve Frenk şövalyelerinin oluşturduğu kuvvetlerle Babai Türkmenlerini ancak yenebilmişlerdir. Fakat bu hareket; “Türk dirlik ve birliğini” sağlama yönünden fikri bir harekâtın babası olarak; Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu sağlamışlardır. Bu anlayışın ürünü ve hedefi olarak da; Babai İsyanı’na katılan “Kolonizatör Türk Dervişleri”ni, Şeyhleri, Babaları, Dedeleri, Abdalları, Ahileri, Bacılar Örgütünü; Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ÖNCÜ olarak görmekteyiz.[9]
–Baba İshak peygamber olduğunu ileri sürerek isyan etti.İsyancılar Adıyaman ve Maraş’ı ele geçirdiler ve isyan Sivas,Tokat ve Amasya’ya kadar genişledi.[10]
–Baba İshak, yaşadığı Adıyaman (Hısnımansûr) yakınlarındaki Kefersud bölgesinde Türkmenler’i silâhlandırdıktan sonra civarı ele geçirdi ve böylece isyanı fiilen başlatmış oldu. Selçuklu kuvvetlerini üst üste yenerek Adıyaman’ı, Gerger ve Kâhta’yı da aldı. Yolunun üstüne çıkan her yeri ve her şeyi zaptederek Malatya’ya yürüdü. Burada Selçuklu valisi Muzafferüddin Ali Şîr’i de yenerek kendisine katılan bölge halkının bir kısmıyla sayıca artan kuvvetlerinin başında Amasya’ya ulaştı. Fakat Amasya Kalesi’ne sığınmış olan Baba İlyas’ın Selçuklular tarafından öldürülmesine engel olamadı. Ancak burada Mübârizüddin Armağanşah’ı mağlûp ederek şeyhinin idamına duyduğu kızgınlıkla Konya’yı ele geçirmeyi planladı. Maiyetindeki Babaîler’le birlikte intikam almak üzere Konya’ya doğru yürüyüşe geçti.[11]
Özetle: Yüz sene sonra tarih yine tekerrür ediyor.
Doğuyu kasıp kavuran, yıkıp döken Ermenilere karşı bu gün ermeni yapılı kişiler kürtler adıyla aynı tahribatı yapıyor.
-Sur’daki teröristlerin çok zor durumda olduğunu kaydeden Kışanak, yakında Rusya’dan çok ciddi yardımlar geleceğini belirterek, ”Şu anda Rusya ile anlaşmaya varmak üzereyiz. Rusya bize destek verecek silah gönderecek. Hatta iki araç yoldadır geliyor. Bu direniş devam etmeli. Kandil’in talimatı bu yönde. Rusya’nın yapacağı yardımlar içinde anti tank silahları da var. Biz halkın daha etkin bir şekilde bu işin içine çekmeliyiz. Halk destek vermese de bu iş devam etmeli. Sur’un diğer mahallelerine de direniş taşınmalı” ifadelerini kullandı.[12]
-Kıyametin on büyük alametinden biri olan yecüc-mecüc diğer adıyla terör herkesi vurur.
Terörü destekleyen ve besleyen batı şunu bilmelidir ki, beslediği o kargalar mutlaka ve mutlaka kendi gözlerini de çıkaracak ve oyacaktır.
Terör hele hele şu zamanda bir sektör halini almış olduğundan, parayı veren terörü ve terörüstü satın alır.
Batı bizim gibi imanlı ve dayanıklı olmadığından terörün karşısında buz gibi eriyecektir.
Batıyı bekleyen büyük tehlike terördür.
-Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl..” [13]
MEHMET ÖZÇELİK
20-02-2016
[1]http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/baba-ilyasla-baba-ishak-neden-isyan-etti-1123589/
[2]https://www.google.com.tr/search?q=ibneysek+ibneyiz&biw=1440&bih=736&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwizp4a4k4bLAhXBVhQKHaqaB1gQ_AUIBigB#tbm=isch&q=ibneyiz
[3] http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse-hur/baba-ilyasla-baba-ishak-neden-isyan-etti-1123589/
[4] http://blog.milliyet.com.tr/babailer-ve-babai-ayaklanmasi/Blog/?BlogNo=439174
[5] http://www.makaleler.com/babailik-ve-babailer-isyan%C4%B1
[6] http://blog.milliyet.com.tr/babailer-ve-babai-ayaklanmasi/Blog/?BlogNo=439174
[7] http://www.makaleler.com/babailik-ve-babailer-isyan%C4%B1
[8] http://www.makaleler.com/babailik-ve-babailer-isyan%C4%B1
[9] http://blog.milliyet.com.tr/babailer-ve-babai-ayaklanmasi/Blog/?BlogNo=439174
[10]http://bilgiyelpazesi.com/egitim_ogretim/konu_anlatimli_dersler/tarih_dersi_ile_ilgili_konu_anlatimlar/turkiye_selcuklu_devleti_turkiye_selcuklulari_konu_anlatimlar/baba_ishak_isyani_nedenleri_sonuclari_onemi_1.asp
[11] http://www.islamansiklopedisi.info/dia/ayrmetin.php?idno=040369
[12] http://www.haber7.com/partiler/haber/1807388-ihanet-cagrisi-direnin-ruslar-geliyor
[13] 14/İBRAHİM-35.
YENİ DÖNEM BAŞLARKEN…
YENİ DÖNEM BAŞLARKEN…
Başladı, başlıyor derken koca bir dönemi geride bıraktık; şimdi yeni bir döneme giriyoruz.
Sevgili yavrularımız ödev yükünü de üstlenmeden gayet rahat ve huzurlu bir tatilden sonra okullarına kavuşuyorlar.
Okullarımız boş, sıkıntı yok gibi gözükse de harika çocuklar olmadan olmuyor. Belli bir zaman sonra onların gürültüsünü bile özlüyoruz.
Bu arada dönem sonunda verilen karneler değerlendirildi. Bu karneler yalnızca öğrencilerin değil aynı zamanda velilerin de karnesiydi.
Şunu çok iyi biliyoruz ki, asıl okul ailedir. Aile çocuğu ile ne kadar ilgilenir ve ona kaliteli zaman dilimi harcarsa, çocuk o kadar mutlu ve başarılı olacaktır.
İl Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Aziz Gün’ün ifade ettiği gibi, 1. dönem toprağa tohum saçıldı; bu dönem artık ürün alma zamanı yani hasat mevsimi.
Güzel ürünler almak adına muhasebeler yapıldı, gerekli dersler çıkarıldı.
Bir kez daha anladık ki, her türlü hırsızlığın yolsuzluğun panzehiri eğitim. Başımıza ne bela geliyorsa cehaletten geliyor aslında.
Bu meyanda Erzincan’da son yıllarda güzel gelişmeler yaşanıyor. Sayın müdürümüzün verdiği istatistikî bilgiler sevindirici ve çok umut verici bilgiler.
Ancak Müdür beyin de işaret ettiği gibi, başarı demek yalnızca akademik bir başarı demek değildir.
Asıl başarı, akademik derslerin yanı sıra ahlaki değer ve erdemleri de donanıp iyi bir insan, iyi bir vatandaş olma yolunda kanatlanmaktır.
Çok zeki ama yalanı huy edenmiş bir çocuğu düşünün. Veya matematikten çok iyi ama arkadaşlarıyla geçimsiz bir öğrenciyi ele alın.
Kaymakam hikâyesini hepimiz biliriz. Hani hikâyenin sonunda, babanın kaymakam olan evladına, “kaymakam olmuşsun ama adam olamamışsın” örneğidir vermek istediğimiz.
Evlatlarımız çok iyi meslekler edinip çok iyi yerlere gelebilirler, ancak bulundukları makamın hakkını verecek liyakat ve ehliyete sahip değillerse o zaman sıkıntılar ortaya çıkacaktır.
Bugün bir sınav maratonu ve yarış hali almış başını gidiyor. Bu durumu istemesek de bir realite olarak görüp elbette çocuklarımızı yetiştireceğiz.
Zaten karneler ele alındığında ilk baktığımız yer nedense hep sol tarafı yani derslerin olduğu bölüm oluyor.
Sanki sağ tarafından yani davranış notlarından pek eminmişiz gibi davranıyoruz.
Neden sonra o bölüme geçip şöyle bir göz ucuyla geçiştiriveriyoruz.
Hâlbuki en az sol taraf kadar dikkate alınması gereken o bölümü ıskalamak yerine, üzerinde ciddiyetle durup sorgulamak gerekir.
Okullarımızda, bizim “olmazsa olmazlarımız” olan değerlerimizi işlediğimiz “değerler eğitimi” ile ilgili ciddi çalışmalar yapılıyor.
Önemli olan bu değerlerin küçük yaşlarda sevgili yavrularımıza verilip içselleştirilmesi ve bu değerlere uygun şahsiyetler olarak yetiştirilmeleridir.
Örneğin bu değerlerden biri olan “Sorumluluk” bilincini alan bir çocuk, gerisini zaten getirecektir.
“Doğruluk” “Dürüstlük” değerini özümsemiş bir genç, yalan söylemekten ve başkasının emeği üzerinden hak elde etmekten imtina edecektir.
“Saygı”, “Sevgi”, “Hoşgörü” değerlerine vâkıf bir yavrumuz da kendisi gibi düşünmeyen insanların da farkına varıp farklılıklarla bir arada yaşama zeminini yakalamaya çalışacaktır.
Netice itibariyle, neslimize hazır balık vermek yerine balık tutmasını öğretebilirsek hem biz rahat edeceğiz, hem de onlara büyük bir iyilik yapmış olacağız.
İHSAN ÜNLÜ/ 05.02.2016
EĞİTİM EMİN ELLERDE
EĞİTİM EMİN ELLERDE
İnsan hayatında derin izler bırakan önemli şahsiyetlerin başında şüphesiz öğretmenler gelir.
Geriye dönüp baktığımızda hiç unutmadığımız, çocukluk ve gençlik yıllarımızı süsleyen yıldızlardır onlar.
Yeri gelir babacan tavırlarıyla yön gösterirler; yeri gelir anne şefkatiyle cana can katarlar.
Her bir gencin gönlünde yatan aslandır onlar; izlerinden gidilecek idol insanlardır.
Modernizmin getirdiği hızlı değişimin sonucu bütün kurumlarda olduğu gibi eğitim kurumlarında da yozlaşma süreci yaşanmıştır.
Zaman zaman nerede o yetenekli eski-mez öğretmenler dediğimiz olmuştur.
Tabi o günün koşullarıyla bugünün koşullarını bir tutarak, günümüz şartlarında yetişen öğretmenleri acımasızca eleştirmek haksızlık olur.
Elbette bugünün öğretmenleri de en üst düzeyde eğitim alıp pedagojik formasyonlarını tamamlayarak meslek hayatına başlıyorlar.
Ne var ki yeni mezun olan bir meslektaşımız geldiği okulun biraz uzağında kalıyor, oryantasyon sürecinde zorluklar çekebiliyor.
İnovasyona açık yepyeni bilgilerle donanmış öğretmenimiz, aldığı teorik bilgileri sahada pratiğe aktaracak bir ortama ihtiyaç duyabiliyor.
İşte tam da bu noktada bakanlığımız aday öğretmen yetiştirme sürecini keşfetti, öğretmenini yalnız bırakmayacak, ona nefes aldıracak bir uygulamayı başlattı.
Eskilerin usta-çırak ilişkisi dediği bir yöntem biçimiyle her bir aday öğretmene mesleğinde en az 10 yılını doldurmuş usta bir öğretmeni rehber olarak verdi.
Bu öğretmenlerimiz haftanın 3 günü onlarla derse girecekler. Bir günü okul dışı faaliyetlerde bulunacaklar.
Aday öğretmenler okuldaki tüm iş ve işleyişlerden haberdar olup yeri geldiğinde bizzat katkıda bulunacaklar.
Genç öğretmenler bu süreci bulundukları ilde geçirebilecekler; 6 aylık süreçten sonra atandıkları illere gidip görevlerine başlayacaklar.
Burada rehber öğretmenler bilgi ve tecrübelerini aktarırken, henüz çok yeni bilgilerle mücehhez olan genç meslektaşlarından da yararlanma fırsatı yakalayacaklar.
Yani kazan-kazan formülü çerçevesinde interaktif iletişime dayalı güzel bir uygulama söz konusu olacak.
Haddizatında eğitim, gelişime ve değişime açık uzun soluklu bir süreçtir. Bu sürecin aktörü durumunda olan öğretmenlerin de şüphesiz bu gerçekten hareketle kendisini sürekli yenilemesi gerekmektedir.
Eskilerin, “zamanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkar olunmaz” dedikleri, zaman değiştikçe bir takım değişim ve gelişimlere açık olmak gerekir.
Yine Mevlana’nın deyimiyle, “dün dünde kalmıştır, bugün yeni şeyler söylemek lazımdır”
Bugünün nesline hitap edebilmek için bugünün enstrümanlarını iyi bilip kullanmak gerekir.
Hz. Ali’nin, “nesillerinizi kendi çağınıza göre değil, onların çağına göre yetiştirin” vecizesini de dikkate alarak teknolojinin nimetlerini her fırsatta en iyi şekilde değerlendirerek yavrularımıza istikamet vermek zorundayız.
Teknoloji şahikasıyla dünyanın global bir köy haline geldiği şu çağda, kuşaklararası çatışmayı minimize edecek bu tür uygulamaların çok yerinde olacağı kanaatindeyiz.
Bakanlığımızın ortaya koyduğu bu güzel ve yerinde uygulamanın eğitime yeni ufuklar açacak hayırlara vesile olmasını diliyorum.
26.02.2016
İHSAN ÜNLÜ