AĞIR GELDİ BU KİŞİLİK

AĞIR GELDİ BU KİŞİLİK
Gerçekten de toplumun kişiliği, kişiliğini bulması bazılarına ağır geliyor.
İşte dindar geçinen kişinin de bunu, bu izzeti, bu kişiliği taşıyamaması, hadi gel de rus uçağını vur da görelim-demesi;-“ Zaman zaman aykırı çıkışlarıyla dikkat çeken Alparslan Kuytul’un yakın zamanda yaptığı bir konuşmada sarf ettiği sözler sosyal medyada alay konusu oldu. Sınırda düşürülen Rus uçağı ile birlikte o sözler tekrar gündeme geldi.”
Bir asırdır sürünen, maddi-manevi sıkıntı çeken bu millet, on yıldır ayağa kalkmaya, kendisine gelmeye başlıyor ancak dışarıdaki tehditlerden çok, bizdekiler bu izzeti taşıyamıyor, yıllardır çektiği zilletin ezikliğini, izzeti ve izzetlileri tenkid ederek devam ettirdiğinin farkında değil.
İyi bir silkinmeye, silkelenmeye ihtiyacı var.
Bir asırlık çöküntünün etkisinden bir türlü kurtulamıyor, etkisinden çıkamıyor.
Kur’an-ı Kerim-de Yahudiler için söylenen;” Onların üzerine bir zillet ve yoksulluk damgası vuruldu. “ ifadesi,bizde bulunan bir kısım ve kesim için aynı durumu göstermektedir.
********************
Mehmet Akif gibilerle beraber olan Neyzen Tevfik tam bir içki mübtelası idi. İçkiyi bırakması için onunla beraber olunmakta idi.
Bunun etkisiyle olsa gerek ki, bir ara içkiyi bırakıp tevbe eder ve namaza başlamaya niyet eder.
Ancak uyuşmuşluk genlerine işlemiş, huysuzluğundan bir türlü vaz geçemez. Tevbesini bozarak tekrar eski haline döner ve günah çıkarmak amacıyla şunu dile getirir;
“Senin aşkınla gönlüm süt limanlık yâ Resûlullah,
Kalın geldi fakîre Müslümanlık yâ Resûlullah!..”
Böyle bir Müslümanlık istenmektedir.Hem içen hem de bayramdan bayrama camiye giden bir Müslüman..
Başbakanın istediği dindar nesile tepki gösterip istemeyenler,kendilerine islamın kalın geldiği, iki arada bir derede kalmış Agop yapılı insanlardır.
-Dinin ağır geldiği kimselere,kişilikte ağır gelmektedir.
Toplum kişilikle imtihan edilmekte, karşımıza savaşa kadar gidecek derecede olaylar çıkmaktadır.
Kişiliğimiz test edilmektedir.
Olanlarla olmayanlar, birbirinden ayrıştırılmaktadır.
*************************
Türkmenlere giden yardımları engellemek amacıyla tırları durduranlarda, kendilerine en az tabirle kişilik ağır gelen kimselerdir.
Ayağa kalkıp Türkmenlere, Suriyelilere yardımı hazmedemeyenler, kişilik çöküntüsünü hala yaşamaktadırlar.
Bu bir kişilik bozukluğudur.
Eğer kişiliğimizi bulmazsak Allah daha ağır imtihanları karşımıza çıkarır.
MEHMET ÖZÇELİK
27-11-2015




Maide-78-




AYIDAN POST…

AYIDAN POST …….. Sesli Dinle

Doğru bildiniz devamını.Yani;

Ayıdan post, Rus-dan dost olmaz, diye…

İnsanlık tarihini gözümün önüne getirdiğimde, Dakyanusu, Fir’avunu, Nemrudu, Buht-un Nasır-ı düşündüğümde,1917 rus ihtilalinden sonra yüz milyondan fazla insanın sibiryada,rusyada,93 harbiyle başlayan zulümler ve özellikle Kominizm belası kadar bir belayı ve vebayı dünya görmedi ve de yaşamadı.

Öyle ki; insanların veya sadece Müslümanların değil, bütün dinlerin ve maneviyatın yer yüzünden kaldırılması için her türlü zulmü reva gördü.

1970-lerde Türkiye kominizm ile büyük bir sarsıntı geçirdi.

Kırpıntı halinde de olsa varlığını sürdürmektedir.

*Batının tecrübesini elde eden Rusya, boşluk bulduğunda orayı doldurmaya çalışır.

Ayıdan post, Rusdan dost olmaz, düşüncesi, yabana atılıp, göz ardı edilecek bir söz değildir.

Bir yandan büyük bir caminin açılmasına Cumhurbaşkanı Erdoğanı davet ederken, diğer taraftan bizde oluşan seçim boşluğundan dolayı çok rahat suriyede Esede destek olup, muhalifleri bombalamaktadır.

Menfaatı için her şeyi yapar. Savaş dahi…

*****************  

Rusyaya esir düşen Bediüzzaman, eserlerinde rusya ile ilgili genişçe bilgi verir.[1]

Dünyadaki terörün pimini rusya çekti.

“…sosyalistlik, bolşeviklik sûretinde, evvel Rusya’yı zîr ü zeber edip, geçen Harb-i Umûmiden istifadé ederek, her yerde kök saldılar. Şu bolşevizm perdesi altındaki kıyâm-ı avâm, havâssa karşı bir kin ve bir tezyif fıkrini verdiğinden, büyüklere ve havâssa âit medâr-ı şeref herşeyi kırmak için bir cesâret vermiş.”[2]

-Doğuyu yakmış,yıkmış,Ermenileri kullanmıştır.

-“Harb-i Umumîde Van şehrinin, Rus’un istilâ etmesi ve ihrak etmesiyle harâbezâr olması…”[3]

Dünyaya salgın bir hastalık gibi Allahı inkâr düşüncesi rusyadan büyük bir ateş gibi dünyaya yayıldı,önüne gelen tüm dinleri yakıp kavurdu.

-“Rus’un dehşetli bir inkar ile ve Allah’ı tanımamak ile hücumunu yazan gazetelerin yazılarını okuyan gençler ve ihtiyarlar, elbette iman-ı billahtaki mevcudiyet ve vahdaniyet-i İlahiyeye dair gayet kati ve kuvvetli derslere pek ziyade ihtiyaçları var” diye tesbihatta kalbe geldi.”[4]

-“kızıl Rusya dan çıkarak kızıl ateşler ve kızıl kıvılcımlar saçan ve birer birer dünya şehrinin mahallelerini saran ve ovaları yakıp kavuran, bazı yerlerde de nifak ve şikak ateşleri saçarak, kardeşine “Kardeşini öldür!” diye bağıran ve en nihayette alem-i Hıristiyaniyeti yakıp kavurup harman gibi savurduktan sonra alem-i İslam mahallesini saran ve evimizin saçaklarına kıvılcımları sıçrayan ve çok büyük ve çok dehşetli bir bela olan komünizm”[5]

Ancak bunun sürekli devam etmeyeceğini söyleyen Bediüzzaman,1989 yılında kominizmin yıkılmasıyla bu hakikatı haber vermişti.

-“İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez.”[6]

******************  

MEHMET ÖZÇELİK/24-11-2015

[1]http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Home&SubSection=Search&Command=Results&TextAny=rus&TextExact=&TextAll=&TextNone=&BookName=&where=Kulliyat&ResultPage=1

[2] http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Mektubat&Page=354

[3] http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Lemalar&Page=403

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Lemalar&Page=249

[4] http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=517

[5] http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=EmirdagLahikasi&Page=116

[6] http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=EmirdagLahikasi&Page=311




ÖĞRETMENLER GÜNÜ HATIRASINA

ÖĞRETMENLER GÜNÜ HATIRASINA
Bir asırlık formatlanmayan,resetlenmeyen,yorgun bir eğitimle geleceğe yürümeye çalışmaktayız.
Öğrencinin öğretmene olan ihtiyacını hissetmediği,günü ve işi kurtarma amaçlı bir eğitim sisteminden;Öğretmenin kendisini yenilediği bir eğitime,öğrencinin kendisini donanımlı kıldığı bir eğitim sistemine ihtiyacımız var.
Hatanın bir asırlık kayba neden olduğu bir sorumluluk sisteminin başında ve içinde bulunmaktayız.Geleceğin kazanımı olan bir eğitim şuuruna ihtiyacımız var.
Geçen bir asrı eğitimin deneme ve yanılmalarıyla kaybettik.
Gelecek bir asır ise kaybın tecrübeleriyle kazanıma dönüştürülebilir.Testleri çözebilen bir eğitimden,yorum yapıp,üreten bir öğrenci birikimine ihtiyacımız var.
Dilekçe yazamayan bir eğitim yönteminden,proğram yapan bir beyne ihtiyacımız var.Benim gibi olan bir öğrenciden ziyade,kendisi gibi olan ve olabilen insanı üreten eğitim misyonuna ihtiyacımız var.
Tüketen eğitimden üreten eğitime geçmek;tüketici toplumdan üretici topluma, kara sabanlı tarımdan sanayi ve teknoloji devrimine geçmek gibidir.Eğitim öğretimin önüne geçmeli,eğitimde samimiyet resmiyetten önce olmalıdır.Bu gün hiçbir fabrikası olmayan Bill Gates kaç yıldır hep dünyanın en birinci zenginidir.Eğitimi elinde tutan fert,cemiyet ve devletler,en zenginleridirler.
Kamyonlarca domates ve patlıcan satanlar,bir proğramı satın alamıyorlar.
Gerçek yatırım eğitime yapılan yatırımdır.Nesillerin ve zihinlerin değişimi,eğitimin değişimi iledir.Zihinler değişmedikçe,toplumda değişmez ve de değiştirilemez. İyi eğitim,iyi okuldan önce gelir.
İç dünyanın değişimi ve doldurulması,vitrinin ve görüntünün görünümünden daha önemlidir. Kaportadan önce,motorun sağlamlığı esastır.Öğretmen sürekli desteklenmeli,güncellenmelidir.Her şeyden önce en büyük yatırım öğretmene yapılmalıdır. Öğretmeni yetişmemiş,desteklenmemiş,güçlendirilmemiş bir eğitim sistemi,ruhsuz bir cesed gibidir. Öğretmen eğitimin ruhudur.
O ruh soldurulmamalı,dondurulmamalıdır. Öğretmen potansiyeli arttırılmalı,öğrenci kabiliyeti gözetilmelidir.Günümüzde hastaya göre tedavinin yapıldığı ve ilacın hazırlandığı bir ortamda; öğretmen doktor gibi yetiştirilmeli,güçlendirilmeli,öğrenciye göre de eğitim verilmelidir. Kabiliyetler oldurulmalı,doldurulmalı ancak öldürülmemelidir. O halde gelin öğretmen ve öğrenciyi yeniden resetleyelim,yeniden donatalım, yeniden maddi ve manevi güçlendirelim,güçlenelim.
Öğretmenler Gününüz Kutlu ve Mutlu Olsun.Saygılarımla…
MEHMET ÖZÇELİK




ALDANMIŞ RUHLAR

ALDANMIŞ RUHLAR – Sesli Dinle

Adanmış ruhlara bedel,aldanmış ve kandırılmış ruhlar vardır.

Bunlar kandırılmakla kalmaz, kandırılmanın etkisi ve tesiriyle başkalarını da kandırır.

Bu aldanmışlıklarıyla her yere nüfuz ederler.

-Solcu olduğunu söyleyen bir öğretmen emekli olup arkadaşı müdür muavinine veda ediyordu.

Yanına vardığım müdür muavinine de veda eden sınıf öğretmeni son cümlesinde;

-Şimdiye kadar bizi kandırmışlar, yanlışı öğretmişler, dedi.

O gittikten sonra muavin arkadaşa;

-İnsanın aldanması normaldir. Hata yapabilir. Kandırılabilir ancak ya kendisinin kandırdıkları ne olacak?

25 yılda beş kere devir yaptığı en az iki yüz kadar öğrenci, bunların aileleri ve kendilerinin kuracağı aileler, yönetici olarak atanacağı kurumlar vesair.

Binlerce insan aldanmış oluyor.

Aldanmış ve bozulan nesiller böyle oluşuyor.

Kandırılan, yanlışa bandırılan, aldanmış ruhlar.

Geriye kalan ve dönüşü olmayan Pörsümüş Ruhlar kalıyor.

***************  

Kişi olarak ve toplum olarak kişilikli olmamız bazılarına ağır geliyor.

Gerçekten taşıyamamaktadırlar.

Yılların ezikliği, silikliği, silikleşen ve kişilik kaybı yaşayanlara, kazanılan kişilik ağır gelmekte, feryat etmektedirler.

Millet olarak kaybettiğimiz kişiliğimizi yeni yeni kazanmaktayız.

Dünyaya karşı duruşumuz, yürüyüşümüz, mevkiimiz değişti.

********************  

Gerçek ruh, Ruh-u Muhammedidir Asm.

Hz.muhammed; Fevkal beşer, ilah olmayan beşer, beşeriyetin zirvesindeki insan, kâmil insan, mükemmel insan, insanlığın enmuzeci…

Allaha Adanmış Ruh…

O ruha adanan ruhlar.

Şeytan o ulvi mertebeye ulaşamadığından aldatmaya mecal bulamamıştır.

Onu kaybeden şeytan ,geride kalanları kazanma yolunca çokça çaba harcamaktadır.

Şeytan sürünen ruhları, dökülmüş ve döküntü ruhları toplamaktadır.

****************  

Dün Demireli gündeme getirerek, mason muydu değil miydi diyerek yarım asırdır kavga başlatan iç ve dış gizli komiteler, şimdi de paralel yapının masonlarla ilgisi var mıydı yok muydu tartışmalarıyla bir yarım asrımız daha heba edilecektir.

Demirel-in bilinmekle beraber,gizli tutulsa da masonluğu tescillendi.

Yeni Şafak gazetesi tarafından Gülen-in masonluğu iddiasına rağmen bu tartışma sürmekte, olmadığına dair kuvvetli deliller ve sesli ifadeler kullanılmadı.

Hatta iyi insanlar denilip, tenkid yoluna gidilmedi.

Şimdi toplum yarım asır bununla meşgul edilecek, bir çok ulvi ruhlar heder edilecektir.

Önden giden atlılar, geri bırakıldılar.

Ruhları aldatıldı…

Aldatılan ruhlar; bir samimiyet, basiret ve ihlasla geri kazanılabilir.

Çok geçmeden…

***************  

Hakikatlar perdelenmektedir.

Bu amaçla;

Sürekli kavramların içleri boşaltılmaktadır.

Bu da insanların birbirlerini anlamalarına engel ve perde olmaktadır.

Kavramların boş olduğu yerde, sürekli kavgalar olmaktadır.

Doğudan ve batıdan bütün insi ve cinni şeytan ruhları, gerçek ruhları, adanmış olanlar aldatmaktadırlar.

MEHMET ÖZÇELİK

20-11-2015

 




İLÂHİYAT CEPHESİNDEKİ TEHLİKE

İLÂHİYAT CEPHESİNDEKİ TEHLİKE – Sesli Dinle

Belki başlık;-Dinin önündeki engel ilahiyatçılar mı?-demek gerekti.

Dün dine dıştan vuranlar,bu gün içten vurmaktadırlar.

Dün caminin duvarına bevledenler,bu gün caminin içine bevletmektedirler.

Din içten vurulmakta,dini içten vurmaktadırlar.

İlâhiyatlar içerisinde belki genelde çok az bir kesimi işgal etse de,çoğunluğu gölgeleyen ve suyu bulandıran ilâhiyatçılar,problemli olanlar muhatabımdır.

İlâhiyatlara problemli insanlar mı alınıyor yoksa ilahiyatlar mı onları problemli yapıyor?

Ortada bir problem olduğu gerçek.

Bunu ilahiyatların verdiği defolu öğretmenlerden de görmekteyiz.

Belki bu imam hatiplerde bir veya,o civarda birkaç kişide olsa mide bulandırmaktadır.

Bunu hem kendim ve hem de görüştüğüm velilerden öğrenmekteyim.

İlâhiyatın problemi,problemli ilâhiyat hocaları ve onların derin ve derinliği olmayan yüzeysel talebeleridir.

Ankara ilâhiyatla başlayan bu inkâr defolu ve reform furyası destek bularak ve cesaret vererek,salgın hale gelmiştir.

Bu yerli projeden ziyade,harici bir projedir.

Yetersiz ve tutarsız bir furya.

Nitekim Haber Türk tv-de Tarihin arka odası proğramında kelâm prof-u olduğunu söyleyen bayana mehdilik konusu soruldu.

Birkaç saniye bekledikten sonra konuşmamazlık edemezdi elbette.Zira koca ve kocaman bir prof-tu.

Hemen yok böyle bir şey deyip kesip attı.Koca bir hakikatı inkar etti.

Vicdanı rahat etmemiş olacak ki,hemen arkasından pişmanlık ifadesi olarak,aslında ben hadisçi değilim deyip daha büyük bir ayıbını kapatmaya çalıştı.

Bilmedikleri konuda bilmiyorum deme seviyesi gösterilemeyince,mesleki gurur kendisine yanlışı çok rahat söyletmektedir.

Bu bir çok örnekten bir tanesidir.

İlâhiyat camiasına giren bir kısım kimse,adeta farklılığını ortaya koymak için,farklı söylemeyi ve görünmeyi farklılık ve seviye olarak addetmektedir.

******************

Ali Fuad Başgil şu tesbiti yapar:

Bana Ankara’daki İlahiyat Fakültesi’nden veyahut İmam-Hatip okullarından bahsetmeyiniz, rica ederim. Laik Üniversiteye bağlı fakülteler, din âlimi değil, din tenkitçisi yetiştirir. İmam-Hatip mektepleri İslamiyet’in yalnız elemanter bilgilerini öğretmekle kalır. İslamiyet’in yüksek ilimleri, kelâmiyyât ve bedîiyâtı uzun seneler okutulmamak yüzünden bugün hemen hemen yok olmuştur.

*Bir kısım ilahiyat hocaları ve onları taklid etmeye çalışan bir kısım meslek hocaları, denizde yüzmeye çalışırken,maalesef damlada boğulmaktadırlar.

Mesela,Hz.Âdem-in ilk oğluyla sonraki kızının,ilk kızıyla da sonraki kızının evlenmesini –akılcı davranmasına rağmen- aklına sığdıramamakta,kasır fehmiyle farklı anlam yüklemeye çalışmaktadırlar.

Hz.Âdem-in dışında başka Âdemlerde olduğunu,böylece onların çocuklarının birbirleriyle evlendiklerini iddia etmektedirler.

Olaya geniş açıdan değil,dar açıdan bakmaktadırlar.[1]

Oysa bir şeyde illet,emri ilahi ve nehyi ilahiye bağlıdır.

Yani Allahın bir şeye müsaade etmesiyle o şey helal olurken,nehyetmesiyle de o şey haram olur.

Tıpkı Yahudi milletine hayvanın iç yağı haram iken,iftar olmayıp,oruçta eşleriyle beraber olmaları yasaklanmış iken,diğer ümmetlerde bu durum mübah kılınmakla, haramiyetten çıkmıştır.

-Bir de; İmanın 6 şartı (Özellikle Buhari ve müslimdeki iman bahsinde,Cibril hadisinde altısı zikredilir,[2] ayette beşi zikredilir.Tıpkı islamın beşinin bir arada zikredilmeyişi ve beş vakit olarak bir ayette bir arada bulunmaması gibi…) ve peygamberlerin üstünlüğü[3] ( İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti.)

*******************

Yeni yetme ilahiyatçıların uzanamadıkları şeye ekşi deyip,inkara sapmaları,alakasız bağlantılar kurması niyetlerinin de samimi olmadığını ve yetersizliklerini göstermektedir

*Efendimize olan aşırı sevgiyi Hz.İsa ve Hz.Ali ile karıştırarak,şirk kabul edilmesidir.

Oysa Şeffaf olan Peygamberimize olan muhabbet arttıkça,Allaha olan sevgi de o nisbette artmaktadır.

*Prof. Dr. Y.N. Öztürk, yeni kitabıyla dikkat çekti.

Deizm hakkında yazdığı yeni kitabıyla ilgili röportaj veren Öztürk, “Kuran; Deizm’i teşvik eden, terviç eden bir kitap değil ama ona kapı aralayan bir kitaptır’’ dedi.

Öztürk, “Deistler, dinciliğin bütün kötülüklerine, rezilliklerine rağmen Allah’a inançlarını koruyan samimi mümin insanlardır. Tarihin en namuslu, en ahlaklı, en üretken adamlarıdır. Atatürk de Deist’tir. Hem namuslu hem de Allah’a imanı olan adam başka bir yere gidemez” dedi.[4]

Hocası Hüseyin Atay gibi namazı inkâr etmekle kalmaz,[5] kendisinin Moon tarikatından olduğunu ifade eder.[6]

Aslında onun hakkında ne kadar söylersek söyleyelim,resimler ayinesi iştir kişinin diyor.[7]

DEİZM NEDİR?

Deizm veya Yaradancılık, mantık ve doğal dünyaya dair gözlemlerin kaynağını oluşturduğu; dini bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alan, bu sebeple vahiy ve benzerine dayalı tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancıdır.

Kehanetlerin, mucizelerin, dini dogmaların, demagojilerin ve kaynağı ilahi ilan edilen dinlerin reddinden dolayı peygamberler, kutsal kitaplar, sevap, günâh, ibâdet, dua, vahiy, melek, cin, şeytan, cennet, cehennem, ahiret ve kader gibi kavramların bu inanışta yeri yoktur.”[8]

-Toplumda menfi yönden öne çıkan insanlara bakınız;mutlaka bunun bir temelini oluşturan temel bir farklı inanca sahiptir.

Ben Öztürk-ü Melami bilirdim,meğer bir de Deist miş!

*Bidat Ehli Hocalar – Bu Kadarını Hiç Bir Arada Görmediniz.[9]

-Bunlarla yetinmeyip bir tv proğramında;-Böyle Müslüman olmaktansa,ateist ve dinsiz olmak daha iyidir,diyerek büyük bir tehlikenin kapısını açmış oldu.

*******************

*Süleyman Ateş;” Cennet hiç kimsenin tekelinde değildir. Kur’ân-ı Kerîm, cennet vizesi almak için üç şart belirlemiştir. Bunlar, Allah’a şirksiz, âhirete şeksiz inanmak ve sâlih amel (yararlı eylem) yapmaktır. Bu şartları kendisinde taşıyan herkes, dini ne olursa olsun, cennete girecektir. Cennet iddiâ ile olacak şey değil, bir olgunluk, ruh temizliği ile ulaşılacak mânevî ödüldür. İşte bu ruh temizliğine, Kur’ân’ın belirlediği üç şey ile yani Allah’a, âhirete inanıp bu inancın gereği olarak Allah’a kulluk etmek ve güzel işler yapmakla ulaşılır.”[10]

*Hayrettin Karaman-da yan çizmeye çalışsa da aynı görüşü tasvib ettiğini ve” Bu görüşün de savunulabileceği kanaatindeyim.”sözünü söylemiştir.[11]

*Hristiyan ve yahudilerinde bir Allaha,ahirete iman edip Salih ameli yeterli görenler,şu gerçeği görememektedirler;

-Zaten böyle birisi hristiyan ve Yahudi olamaz.Hristiyanlar Teslis inancını yerine getirmesi ,Yahudilerinde meleklerin Allahın kızları olduğu inancına inanması gerekir.Bu bir vakıadır.

-Birde bir Müslüman Hz.İsa ve Musaya ve de onlara indirilen kitaplara inanmaması halinde durumunun herhangi bir mesuliyet getirmemesi gerekir!

Cibril hadisi diye de ifade edilen,Kur’an-ı Kerim-den sonra en güvenilir kaynak olan Buhari ve Müslimdeki İman bahsinde imanın altı şartı zikredilmektedir.[12]

************************

İran 1501 Şah İsmail dönemine kadar Sünni idi.

Şiilik Şah İsmail ile beraber başladı.

İranı Safevi Türkleri Şiileştirmişlerdir.

-Tıpkı Türkiye-de şimdiye kadar hem ehli sünnet ve-l cemaat olarak geldi.

Ancak içten içe sürekli belirli şahıslar tarafından tahrif edilmeye çalışılmakta hatta ehli beyt okulu bahanesiyle Şia-Alevileştirilmeye çalışılmaktadır.

*********************  

Bir dönem batı hayranlığı,batı kaynaklarından alıntılar yapma işlemi,şimdilerde doğuya yönelmiş durumda mesela;

Kendisi sosyolog,şii asıllı,sahabeye farklı bakan,Avrupa görmüş olan Ali Şeriati gibi şahıslar öne çıkarılır.

Tercihte öne çıkan sebebler ise;ya reformist olması,ya aklı ön plana çıkarması,ya muhalefet etmesi,çok rahat tenkitte bulunması,olumsuzlukları nazara vererek kendine bir pay çıkarmış olması,şöhret,kendisinden bahsedilmesi,farklılık öne sürme gibi sebeblerle tercih edilmektedir.

Her anahtar her kapıyı açmaz.

Ali Şeriatinin bazı insanların dünyasını açmış olması,herkesinde dünyasını açacak demek değildir.

Oysa Şeriati pek de benim dünyamı açmadı,şaibeli ve dikkatli bakıp okumama sebeb oldu.

Bu ve bunun gibi kişiler okunacaksa,hassas ve dakik olmalıdır.

*Nitekim Ali Suavi-ye de baktığımızda görürüz ki;Bir İngiliz projesi olan Suavi Avrupa görmüş bir vaizdir.

İngiliz Said paşa tarafından Galatasaray lisesine müdür olarak atanır.Ancak çirkin hareketlerinden dolayı,bir çok defa yapılan şikayetler üzerine görevinden alınır.

Abdulazizin öldürülmesiyle Türkiye-ye gelmiş,İngilteredeki monarşi sistemiyle yönetimi savunmuştur.

Abdulhamidi devirmek için topladığı beş yüz kişi ile ayaklanmış.Beşiktaş muhafız alayı tarafından kafasına vurularak,40 yaşında iken öldürülmüştür.

İngiliz eşi Mary evdeki belgeleri yakar ve o gece Londraya gemiyle kaçar.

Medrese okumamış,Londra ve İstanbul gazetelerinde yazılar yazan Suavi,adeta padişahı devirme projesiyle hazırlanmaktadır.

*************

*Bu gün Işid-e katılmanın önemli bir sebebi;Bir asırlık dine yapılan baskının neticesinde, insanların sağlıklı bir dini bilgi almamaları,adeta sağlıksız beslenmeleri, merdiven altı imalat gibi zorlu ve yetersiz bir öğrenme durumu,din adamlarının tehdidi,öldürülmesi,sürülmesi,muhtaç bırakılması gibi sebebler,daha sonra dini içten yıkmak için sulandırma yöntemleri,Kur’an-ı Kerimin etrafındaki surların adeta teker teker yıkılmaya çalışılmasıyla birlikte, Kur’anı Kerimin doğrudan doğruya kendisini muhafazaya çalışması,bütün bunlardan amaçlanan ise, Kur’anı Kerimi doğrudan doğruya hedef almaktır.

Ne gibi mi; Diyanet’in Avrupa’ya gönderdiği 100 tane çocuğun başına koyduğu adam “Kur’an’a kutsallık atfedilemez. Ulûhiyetten başka kudsiyet yoktur. Allah’tan başka yoktur. Kur’an’a da kutsal dersek çok sorun yaşarız” denildiği gibi.[13]

Kur’an-ı Kerimin kudsiyetine gölge düşürdükten sonra,O’nun aslında değişebilmiş olabileceği uydurmasıyla,normal bir kitap,her türlü tasarrufun yapılabileceği bir eser durumuna indirmeye çalışılmaktadır.

-Mezhebsizlik iyidir,hoştur,diyerek insanları boşluğa itecek,keyfine göre yorumda bulmanın yolları açılacaktır.

*Özetle; İslamiyeti diğer dinlerden farklı olarak ayakta tutan tek unsur,Peygamber Efendimizin şeffaf olan manevi hakimiyetidir.

Şu anda İslam maskesi altında Peygamberimizin bu hakimiyeti kırılmaya çalışılmaktadır.

Böylece Kur’an-ı Kerim etrafındaki en büyük koruyucu ve tutturucu tutkal ve güç Efendimiz olduğundan o güç kırılmaya ve devre dışı bırakılmaya çalışılıyor.

Akabinde Kur’an-ı Kerime direk hücum edilecek hatta şiada olduğu gibi bahanelerle başka Kur’anlar çıkarılacak,en azından şaibe oluşturulacaktır.

Şeytan ayetleri bunun bir çıkışıdır.

**********************  

Eski Arapça Damad gibi özellikle fıkıh kitaplarına baktığımda gördüğüm şu ki; Üzerinde icma edilen görüş belirtildikten sonra,zayıf görüşü ifade eden ‘Kıle’ (denilmiş) ile bir çok farklı görüşler dile getirilmiş,ancak kabul görmediğinden muteber bir görüş olmamak üzere –Denilmiş- ifadesiyle dile getirilmiştir.

-Bu gün de yeni bir görüş olarak ortaya atılan silik ve muteber olmayan görüşler de, çöpe atılmış ve kabul görmeyen görüşlerin yeni bir versiyonla!,yeniden gündeme getirilmesidir.

*********************  

Dini din ile vurmak! Çanakkale savaşında batı orduları komutanı olan general Wınston Churchill kendisinin Türkiye üzerinde ki stratejisinin başarısız olduğuna dikkat çeken lordlara, 1932 yılı bir avam kamarasında şöyle bir konuşma yapar. ” Beyler… Türkleri güç ve ağırlık olarak yüz grama çıkarmamalı, elli grama ise hiç düşürmemeliyiz. Onları biraz kuruyunca sulamak, biraz yeşerince de budamak icap eder. Ben başarısız olmadım ama burada ki herkes gibi Türkleri hafife aldım. Şuan anlıyorum ki ellerindeki Kur’an-ı Kerim’i alamazsak, Türkleri yenmemiz mümkün değil” der. Bunun nasıl olacağını soranlara ise; Dini, Din silahıyla vuracağını söyler.. İşte müslüman bir toplumu en kolay yıkabilmenin formülünü böyle verir Wınston Churchıll. Din’i din silahı ile.. Her şey planlanır ve çok basittir. Önce, gerçek islam ve Kuran ilmi verilen medreseler… “[14]

Din,Allahın dinidir.

Allah elbette bir yandan kendi dinini korurken,diğer yandan da sönük ve silikleri ortaya çıkarır.

MEHMET ÖZÇELİK

14-11-2015

 

[1] http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=239515

http://www.saidnursi.de/yazarlar/halil-akgunler/8750-hz-ademden-as-once-baska-ademler-varmiydi.html

[2] Buhârî – Müslim İbni Mâce – Tirmizî – Ebû Dâvûd – Nesâî.

[3] Bakaranın son ayetinde hepsinin bir olduğu zikredilirken,Bakara.253-de.

[4] https://www.youtube.com/watch?v=78AJ6COn0xk

http://www.yeniakit.com.tr/haber/yasar-nuri-ozturk-sonunda-deist-oldu-62445.html

http://www.furkanhaber.com/deist-ilahiyatci-yasar-nuri-ozturk/

[5]https://www.google.com.tr/search?q=ben+mumum&gws_rd=cr,ssl&ei=ogM1VsGbLqK6ygOgmKy4Bw#q=ya%C5%9Far+nuri%27nin,namaz%C4%B1n+bir+emevi+uygulamas%C4%B1+oldu%C4%9Funu+s%C3%B6ylemesi&tbm=vid

[6] http://www.yenimesaj.com.tr/?haber,2015338

https://www.youtube.com/watch?v=S03KNyoVNWs

[7]https://www.google.com.tr/search?q=ya%C5%9Far+nuri+%C3%B6zt%C3%BCrk&biw=1440&bih=740&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ei=HLqGVbynKcmsswGF9oDADg&ved=0CAcQ_AUoAg

[8] http://www.habervaktim.com/haber/413584/yasar-nuri-ozturk-deist-oldu.html

[9] https://www.youtube.com/watch?v=wlh_bbJIPH4

[10] http://www.suleyman-ates.com/index.php?option=com_content&view=article&id=794:cennet-kmsenm-tekelnde-deldr–vaktler-br-vakte-ndrme-&catid=56:2013-08-24-21-17-25&Itemid=46

http://www.gazetevatan.com/suleyman-ates-46023-yazar-yazisi-cennet-kimsenin-tekelinde-degildir/

[11] http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0315.htm

http://www.ihvanlar.net/2012/05/01/polemik-degil-diyalog-kitabina-reddiye/

https://www.facebook.com/notes/%C3%BCstad-kadir-m%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu/hz-muhammed-mustafa-save-inanmak-iman%C4%B1n-%C5%9Fart%C4%B1-de%C4%9Filmi%C5%9F/135859266488661

[12] bk. Müslim, “Îmân”, 1; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 15; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9, http://www.sorularlaislamiyet.com/article/12212/kadere-imanin-kuranda-olmadigi-hadislere-sonradan-karistirildigi-iddiasinda-olanlar-var-kadere-imanin-kaynagi-nedir-kader-bizim-irademizi-ve-tercihimizi-yok-eder-mi.html

[13] http://www.gazetevahdet.com/ilahiyat-camiasinda-ilmi-seviye-asiri-dusuk-3128yy.htm

[14] http://www.palo.com.tr/a/dini-din-ile-vurmak-374354#sthash.nLrU7219.dpuf

 




Maide-74-




HALKLARIN SİCİLİ

HALKLARIN SİCİLİ –Sesli Dinle

*Bir nesli nasıl mahvettiler.

Osman Yüksel Serdengeçti-nin bir dönem mahvedilen nesilleri ele almaktadır.

Her halde bu asrın en önemli özelliği,mahvedilen nesillerdir.

Bu milletten koparılan nesiller,parça parça yok edilmektedirler.

Her halde böyle bir eser her yarım asırda bir yazılabilir.

***************

Türkiye-nin maddi-manevi gelişiminin önündeki en büyük engel kemalizimdir.

Bütün su-i istimaller bu adla yapılmaktadır.

-Hac arkadaşların oluşturulduğu bir toplantıda manevi hava oluşturulmuş iken,birden bire laf Atatürke geldi veya getirildi.

Yeni gelen eczacı olduğunu söyleyen bir kişi hiçbir münasebeti yok iken,münasebetsizce;

-Atatürkü herkes sever zevzekliğinden sonra,yanındakinden başlayarak,teker teker herkese;sen seviyormusun,deyip,-seviyorum –cevabını alıyordu.

Sıra bana geldiğinde;-Sevmiyorum-dedim.

Birden daha hiç bir söylemiş iken kendisi;

-Haklısın,bazı yanlışları olmuştur,bazılarına bende katılmıyorum,diyerek sebebinin az bir kısmını kendisi sıraladı.

-Bu toplumun tüm değerleri silinerek yerine Atatürk oturtturuldu.

Aslında atatürke sahip çıkılmasının en büyük sebebi ise,dine olan muhalefetten kaynaklanmaktadır.

Zira 1970-lerde solcular da atatürkü sevmez,ona muhalif idiler.

Onu kullanmak,onun sırtından nemalanmak amacıyla Atatürk sevicileri olarak,yapma bir sevgi içerisine girdiler.

Sağ bir kısım kesim resmiyet içerisinde bunu yapmaya kalkışsa da pek beceremedi.

İyi ki de beceremediler.

İşin yoksa bir de onunla uğraş…

-Tarihte hiçbir kimse,hiçbir despot hatta firavun ve nemrud bile öldükten sonra kanunla korunmadı.

5816 sayılı atatürkü koruma kanunu binlerce insanı mağdur etti.

*********************  

Maalesef seslice hırsız var diyenler,hırsız çıktı.

Tıpkı dayak atanın,dayak yediğini söyleyip bağırmasıyla,suçunu gizlemeye çalışması gibi..

-1997 yılında yüz kadar sınıf öğretmeninin Din dersi öğretmeni olması amacıyla Denizli-de kurs veriyorduk.

Samimilik ve muhabbet oluşturmak amacıyla cemaatları da ziyaret ediyorduk.

Gülenin yurduna da gittik.

Gider gitmez bizi bir salona aldılar ve orada yarım saat atatürkün videosunu,yirmi dakikada da Bediüzzamanın videosunu gösterdiler.

İlk midemin bulandığı an,sinsice hareketin göstergesiydi.

Birbiriyle bağdaşmayan bu iki zatı bize göstermeleriyle nifak ve riya örneğini göstermiş oldular.

Oysa biz oraya video seyretmeye değil,kısa bir süre sohbet etmeye gitmiştik.

Video seyretmeyi gerektirecek bir durumda yoktu.

Hem baştan savma ve hem de samimiyetsizlik işiydi.

-Bu gün Paralelin içinde kimler yok ki..

Bu insanların kendilerini sorgulamaları gerektir.

Atatürk,Bediüzzaman,Masonluk,Laiklik,Irkçılık,Tesettür konularında zihinlerinin netleşmesi gerekir.

*******************  

*Osmanlıda 22 millet bulunmaktaydı.

Hepsi kendisini rahat bir şekilde ifade ediyor,inancının gereğini yapıyorlardı.

Bu gün ise ayı ve domuzların çimenler üzerindeki boğuşmaları aynen suriyede ve islam ülkelerinde cereyan etmektedir.

*Türkiye ise hem içten ve hem de dıştan kuşatılmaya çalışılmaktadır.

Derin devlet ve Ergenekon.

Bu gün burada biraz rahat edemeyen Ergenekon,Türkiyeyi dışardan kuşatmak için,bu sefer aynı bizdeki oyunları Kıbrısta oynuyor.

Türkiye-deki Ergenekon artık kıbrısta.

İçten sonuç alamayan ortaklar,Türkiye-yi etraftan, çevreden çerçeve içerisine almaya çalışmaktadırlar.

Amaç baş ağrıtmak..yavaşlatmak..sonunda duraklatmak…

*****************  

*İngiltere politikası gereği olarak islam toplumundaki ırk,mezheb,din,şive,tarih gibi ayrılıkları tesbit eder ve o toplumu karıştırır.

-Nizamul Mülk-Ömer Hayyam-Hasan Sabbah üçlüsü bulundukları noktalara gelmeden önce de arkadaştılar.

Hasan Sabbah Nizamul Mülkün valilik teklifini küçük görerek reddetmişti.

Ancak Hasan Sabbah bir çok Selçuklu sultanı ve yöneticisine saldırdı ve de öldürdü.

Fedaileri bunun için yetiştirmişti.

-Caferi-İsmaili-Batini-İbahiyye.şiiliğin bir çok kollarından birinin diğer adları.

İngiltere Haşhaşilerle yani İsmaililerle ittifak kurdu ve onları destekledi.

O dönemde haçlı ittifakıyla Selçuklu yıkıldı.

Haşhaşi-Hurufi-Safevi bu destek ile de yayılmaya başladı.

Hasan Sabbah eşkıyaları etrafına topladı.

Farklılıklardan fark elde etmeye çalıştı.

Bu günkü pkk gibi.

Hasan Sabbah inancı gereği iki oğlunu öldürdü.Bu bağlılarında,ona bağlılığı daha da arttırdı.Alamut kalesi Moğol olan Cengiz tarafından ortadan kaldırıldı.

-Haşhaşilerin islamla ilgisi yoktur.

Onlar gayrı Müslimleri değil,Müslümanları öldürmüşlerdir.

Dün İrandan çıkan Hasan Sabbahın o uygulamaları gibi bu günde İran gayrı Müslimlerle değil,Müslüman devletlerle savaşını sürdürmektedir.

Dünün Haşhaşisine hamilik yapan Hasan Sabbah gibi,bu günde İran Haşhaşi olan Pkk-ya destek olmaktadır.

-O günün Hristiyan tetikçileri olan Kudüs mabedini koruyan mabed koruyucuları veya Tapınak Şövalyeleriyle ortak hareket etmişlerdir.

Tapınak şövalyelerinden de masonlar çıkmıştır.

Tapınak şövalyeleri su-i kasdlar düzenlediler.Bunu da Haşhaşilerden öğrendiler.

Haşhaşiler onlara etki etmiştir.Birbirlerinin paralelleridirler.

MEHMET ÖZÇELİK

12-11-2015




İTTİHAD-I İSLÂM

İTTİHAD-I İSLÂM -Sesli Dinle-

Gerek memleketimizde ve gerekse de İslâm dünyasındaki korkunç vahşet ve dehşetin,entrikaların sürmesiyle Müslümanlar,Mehdiyyetin üçüncü devresini yaşamaktadır.

Bunun başlangıcındayız.

Ortası mı?

İttihad-ı İslamdır.

Birinci devre iman devresidir.

İkinci devre hayat devresidir.

Şu an ki devre ise,üçüncü devredir.

Önce islam dünyası,akabinde insanlık dünyası..

Sonra mı?

Allah daha iyi bilir…

Bir süre sürecek olan haşmet devresi…

Sonrası ise;Kader….

Son raund..son perde ve…

Perdenin kapanma devresidir.

*” İbnü’l Kayyım hayır cephesinde mehdi misal insanlar çok olacağı gibi şer skalasında da birçok deccal bulunacağına parmak basar. Bunlar kimi zaman deccaller olarak kimi zaman da cebbarlar olarak nitelendirilmekte, anılmaktadır. Zorba yönleri itibarıyla onlara cebbar veya cebbarlar denildiği gibi sahte misyonları veya kendilerine kurtarıcılık misyonu yüklemeleri nedeniyle de deccal veya deccaller denmiştir. İbnü’l Kayyım çok sayıda deccal numunesinin yanında içlerinde büyük bir deccal olacağını öngörmektedir. Buna mukabil hayır cephesinde de birçok mehdi misal kişinin ve yöneticinin yanında Mehdi-i Ekber olacağını da ifade etmektedir. Deccal sıfatlı birçok yönetici olacağı gibi aynı zamanda mehdi sıfatlı birçok yönetici de olacaktır.  Ama bunların içinde tek biri mutlak anlamda Mehdi’yi temsil edecektir. Bu itibarla sıfatı çok ama Mehdi tektir. İşte kimileri buna Büyük Mehdi de demektedir .[1]

-Buradaki hakikat kadar önemli olan Hindistanlı Abdulvahid adındaki bir hadis aliminin sempozyumda yaptığı konuşmasında bir hadiste mealen şöyle buyurulur;Her yüz sene de bir bir müceddid gelir ancak ahir zamanda gelecek olan zat ise iki asra hitab edecektir.

*İttihad-ı islamın bir an evvel tahakkuk etmesi gerekirken,oluşumunu geciktiren dahili ve de harici bazı maniler bulunmaktadır.

Önümüzdeki bu ayak bağlarından kurtulmamız gerekmektedir…

*Bediüzzamanın tesbitiyle,Türkiye-de gizli dinsiz komitenin en son koruması hukuk ve hukukçular olacaktır.

Türkiye-de dinsiz komitenin yıkımı,hukuk içindeki yapılanmanın yıkılmasıyla olacaktır.

“Telekulak skandalı”nda 100 hakime inceleme”[2]

*Abdulhamid gitsin de ne olursa olsun deyip,Abdulhamidi götürenler;Karlofça anlaşmasıyla başlayan süre olan 200 yılda 11 milyon kaybetmişken,Abdulhamid devrildikten sonra 12 milyon km yer ve vatan toprağı kaybettik.

Bu gün ise Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin çıkışıyla da,doğunun bizden koparılması amaçlanmaktadır.

-“Filozof Rıza Tevfik, gurbette Sultan II. Abdülhamid’in ruhundan özür dilerken,”31 Mart’ı biz tezgâhladık” itirafında bulunmuştu.

… 1949’da Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde hasta yatmakta olan Rıza Tevfik, mahkeme kararıyla kendisini sorguya çekmek üzere gelen Avukat Abdurrahman Şeref Laç’a bu şiir hakkında şunları söylemiştir (bu sırada yanlarında bir hakim bulunmaktadır):

“Ben bu şiiri Türk milletine hakaret kasdıyle değil, tamamiyle aksi olarak, Türk milletini ölüme götüren bir zümreyi teşhir ve Abdülhamid Han’a edilen iftiraları tesbit gayesiyle yazdım.

31 Mart Vak’asını tertiplediği isnadı altında tahtından alaşağı edilen büyük Hükümdar, bu isnadla, sadece iftiraların değil, tertiplerin de en hainine hedef tutulmuştur. 31 Mart’ı tertipleyen İttihadçılar ve bu işe memur edilenler arasında bizzat ben de varım! 31 Mart’ı kışkırtma ve körükleme işini Selim Sırrı Tarcan ile Rıza Tevfik idare etti. Hasta yatağımdan söylediğim bu sözlere tarih kulağını kabartsın!”[3]

Dilerim 17-25 Aralık-ı yapanlarda aynı itirafta bulunurlar.

Nitekim o itiraflarda gelmekte ve deşifre olmaktadır.

İhlasla hareket etmeyenler, iflas tüccar rolünü oynamaktadırlar.

*Kendimizi ve de islâm dünyasını koruyup sahip çıkmanın yolu,ittihad-ı islamla mümkündür.

-Büyü bozuldu..Sihir kalktı..

Bu millete içten yapılan büyü,dıştan yapılan sihir çözüldü ve bozuldu.

Şimdi ise atağa geçme vakti ve de iç ve dıştaki düşmanı açık seçik görme vaktidir.

Bir asırdır maneviyatımızı bitirenler, iki bin yılı itibarıyla maddemizi de bitirdiler.

*Rejim direniyor.

*Türkiye-ye Allah yardım ediyor.

İnsanların rolü cüz-i ve iyi niyetten ibaret.

Külli netice Allahındır.

*Abdulhamidi cami çıkışında birkaç dakikalık şeyhulislamla konuşmasının onu kurtarması gibi,Tayyib Erdoğan-ın da ameliyata bir saatlik gecikmeyle,söz verdiği bir garibanı ziyaret etmesinin gecikmesiyle,Türkiye-nin kaderini değiştirecek gelişmeler yaşandı.

Mit başkanı tutuklanacak,devlete el konulacaktı.

Allah zulme müsaade etmez ve etmedi de.

Zira Küfür devam eder ancak zulüm devam etmez.

İttihad-ı İslâm kapımızdadır.

Kolay gele..Hayrola…

MEHMET ÖZÇELİK

07-11-2015

 

[1] El Hanabile ve’l İhtilafu Mea’l Selefiyye el Muasıra, Mustafa Hamad ve Alyan Hanbeli, Daru’n Nur, s: 451. http://www.habervaktim.com/yazar/72559/mehdi-neden-gelmeli.html

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/1641326-telekulak-skandalinda-100-hakime-inceleme.

[3] Hilmi Yücebaş,Filozof Rıza Tevfik: Hayatı, Hâtıraları, Şiirleri,İst. 1978, s. 347.




RACUL-Ü FACİR

RACUL-Ü FACİR

Facir ve Fasık..Günahkâr kimsedir.

Fasık-ı mütecahir ise;bunu çekinmeden,sıkılmadan,aleni,pervasız olarak işleyen kimse.

Cumhuriyetle birlikte kavgacı,fasık insanlar çok rahat bir şekilde türemeye başladı.

Ölmüş cesed üzerinde türeyen ve üreyen bakteriler gibi.

Bu durum öyle bir hale geldi ki,günah işlemeyenler adeta imalat hatası durumuna geldiler.

Bu durum hayatın tüm kademelerine yansıdı;

Medya,radyo,tv,gazete,eğitim,yönetim ve hakeza…

Sinema dünyası adeta fuhuş üreten malzeme haline geldi.

Ellerinde içki kadehleriyle ve uygunsuz görüntü sergilendi.

Dini Dindar olmayanlar temsil etti.

******************  

Bir asırdır bu milleti inanmamaya zorlayan inancı olmayan kimseler,şimdilerde o perdenin ve de zincirin yırtılıp kopmasıyla birlikte,aksi yönde atağa geçerek,oyuncağı alınmış çocuk gibi,inançlı insanların kendilerini zorlama durumu söz konusu değilken,mahalle baskısından,inançsızlığını inançlıya saldırmakla göstermektedir.

Aslında bu saldırı tamamen inanca karşı yapılan bir saldırıdır.

Kendisinde bulunan ene ve benlik duygusuyla,o eneyi veren enenin sahibine karşı bir rakib olmak,Allaha savaş açmaktır.

Ben-de varım,demektir.

Bir üfürüklük canı olmasına rağmen…

***********************  

Devletin en üstündeki temsilcisi tarafından,kendilerine otuz yıl verilmesi halinde bu milletin inancının yıkılacağı söylendi ve hep o yolda taşlar döşendi.

Bu milletin inançsız olması değil,inançlı kalması şaşırttı.

Dine aid hiçbir şeye tahammül edilmedi.Bin yıllık birikim bitirilmeye çalışıldı.

Kısaca günahkâr,fasık ve facir bir toplum oluşturulmaya çalışıldı.

************************    

27 Mayıs İhtilâli’nin hemen akabinde İmam Hatip Okullarının kapatılması da gündemdeki yerini almıştı.

“Millî Birlik Komitesi başkanı Cemal Gürsel’i tam sayfa ağırlayan Sebilürreşad

mecmuasının bu kapağı ihtilâllerle mütedeyyin çevreler arasındaki

çok taraflı ve istisnai olmayan problemli ilişkiyi göstermek bakımından

anlamlı bir tercihe yahut bir baskıya işaret ediyor.

Başka şaşırtıcı şeyler de var: 27 Mayıs Derbesi’nden sonra Diyanet İşleri Başkan yardımcılığı görevine getirilen emekli general ve tarikat mensubu Sadettin Evrin, Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamber için geçen “vemâ erselnâke illâ rahmeten li’l-âlemîn” (“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik”, Enbiya, 21/107) âyet-i kerimesinin ebced hesabıyla 27 Mayıs’a da işaret ettiğini, yani ihtilâlin de bir rahmet olduğunu yazmıştır.

Kitabındaki ifade aynen şöyle: “Hazreti Muhammed için Kur’an-ı Kerim’de söylenen ‘Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik’âyetinin 27 Mayıs 1960 inkılâbından bir ay sonra giren 1380 hicrî yılına tarih düşmesi, içinde bulunduğumuz zamana ait bir işaret ve yukarıda belirtilen mânevî rahmete bir beşaret [müjde] addedilebilir”[1]

Unutmayın, her askerî müdahaleden sonra Diyanet’e işleri tedvirle görevli önemli bir subay tayin edilir.”

Bir yandan din devre dışı bırakılırken,diğer yandan keyfi olarak kullanıldı.

-Bütün yapılan darbeler,dinin toplumda gelişmesini engellemeye yönelik darbelerdi.

*…..Necip Fazıl’ın çıkardığı Büyük Doğu dergisi, dinî ve siyasî yazılar nedeniyle defalarca kapatılır, kendisi de birçok kez tutuklanıp mahkûm edilir.”

Toplumda bu amaçla konuşmalar ve yazmalar bir cürm-ü meşhud olarak kabul edilmekteydi.

*******************    

İslamın önünde iki büyük engel vardı;Biri Ömer bin Hattab,diğeri ise Ömer bin Hişam.

Ömer bin Hattab Efendimizin duasıyla islama girdi.

İslamın önündeki birinci engel bu dua ile kalktı.

Diğeri ise büyük bir engel oluşturdu.

O da ilk savaş olan Bedir-de ve meleklerin yardımıyla ortadan kaldırıldı.

Ondan sonra yükseliş baş gösterdi.

Bundan dolayıdır ki;Manilerin def’i,hayırların celbinden önce gelir.

Türkiye-de bir asırdır,hayırların yapılmasıyla değil,şerlerin def’iyle uğraşıldı.

Bir yandan manilerin def’i ve bunu temsil edenlerin dünyadan teker teker gitmeleri, diğer yandan müsbet insanların oluşumu, rayından çıkmış toplumun rayına girmesi ortamını hazırladı.

Artık dönem hayırların yapılmasıyla açılan yeni bir dönemdir.

Haydi Hayırlar ola…

MEHMET ÖZÇELİK

07-11-2015

 

[1] Sadettin Evrin, Allah Bizimle, Ankara, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., 1961, Önsöz.




Maide-71-73




MÂNA-İ İSMİ VE HARFİ BAKIŞ

MÂNA-İ İSMİ VE HARFİ BAKIŞ

İmam-ı Mübin;İlim,proje,kanundur.Kitab-ı mübin ise;meyve,dal,budak,geometrik şekillerdir.İkisi de levhi mahfuzda bulunur.

Her şey başta bir irade ve kudretle vücuda çıkmıştır.

İrade diler,kudret vücuda çıkarır.

Tıpkı bakışlarımız ve düşüncelerimiz ile bilgisayar veya elektronik şeyleri çalıştırdığımız gibi,Allah da irade ettiğini Ol emriyle sonsuza dek var etmekte,varlığı gerçekleştirmektedir.

-Bilinçli bir resme sorulsa ki,seni nasıl yapayım,nasıl olmak istersin?vs

Böyle mi daha mantıklı olur yoksa işi ressama mı bırakmak daha uygun olur?

Elbette ressam bütün alternatifleri,resmin düşünemediklerini de düşünerek yapar.

Ve hangi parçayı nereye koyalım,diye danışılsa ne kadar isabetli cevap verecektir?

Allah da ezeli olan ilim ve tüm sıfatlarını devreye koyarak var eder.

-Allahın zatının ezeliyeti gibi,sıfatlarının mukteziyatında ve muktezalarında ebediyeti söz konusudur.

Cennetteki ebediyet ve değişiklik,kudretin tecellisindeki sürekliliktendir.

-İnsan olsun diğer varlıklar olsun,hakikatta hiçbir zaman için ölmemektedirler.Ya mekan değiştirmişlerdir.Ya da uygun bir rahim bulduklarında dirilişe geçmektedirler.

Zira mutlak manada adem yani yokluk yoktur.

Zira Allahın varlığının dışı yoktur ki,varlıklar onun dışına çıkıpta kaybolsun veya yok olsun!

Mutlak bir ilmi ilahi vardır.

Her şey O’nun ilmi dahilindedir.

*Hakikatta yokluk yoktur.

Yokluktaki varlık.

Yok yok ise,var olur.Eksi çarpı eksi,artı eder.

Karanlığın vücudu,vücudun karanlığıdır.

Karanlığın özel bir vücudu yoktur,onun bilinmesi veya varlığı!,aydınlığın gitmesi ile ortaya çıkar.

Varlığın ve vücudun varlığı hakikattır.

Fenadan bekaya geçen alem,fenadan da bekaya geçmektedir.

-Dünyada Kemal ve Cemal,noksan ve çirkinlikle,ahirette kemal,kemale olan seyir ile kemal bulur,kemale erer.(Hz. Mevlana)

-Herşey isbat.ı vücud içindir.hayat bir resmi geçittir

-Allahın isimleri ve isimlerindeki zıtlıklar.Muhyi-mümit,mühdi-mudil,cemal-celal,vs

Bu mananın tecelli ve zuhuru içindir ki;

Allah en büyük yatırımını insana yapmıştır.

Bu amaçla onu aleme küçük bir numune kılmıştır.

Donattığı o insanın,don atmasını,donmasını ve sönmesini istememektedir.

Halık-ı Kerim, kendi mülkünü senden satın alıyor; Cennet gibi büyük bir fiyat veriyor. Hem o mülkü senin için güzelce muhafaza ediyor, kıymetini yükselttiriyor. Yine sana hem baki hem mükemmel bir surette verecektir.

-Her şey O’ndan yine O’na gider.

Tıpkı suyun mecrasından yine mecrasına yani kaynağına dönüşü gibi…

Her şey O’nda odaklanmış ve O’na odaklanmış.

Aksi takdirde bunu inkâr etmekle,Küfürden daha büyük bir günah,cehennemden daha büyük bir azab yoktur.

-3 watlık yanan bir lamba,ölü ampulden evlâdır.Günahkâr mümin,dürüst kâfirden üstündür.

-Tecelliye mazhar olmayanın,rüyete mazhariyeti de yoktur.

Kelâma mazhar olmayan,kemâle eremez.

Kelâma muhatab olan,selâma erer.

-Yıldız arayıp gökte nice turfa müneccim
Gaflet ile görmez kuyuyu reh-güzerinde- Ziya Paşa.

(Birçok acemi müneccim gökte yıldız ararken gaflete dalarak yollarındaki kuyuyu görmezler.)

*Aklın olmaması,kişinin kendisini kaybetmesidir.

Kalbin olmaması,insanlığın kaybıdır.

Vicdanın kaybı,mahlukatın kaybıdır.

*********************

Kara-Deniz-Havadaki kentrilyonca canlı varlık –mesela karınca ve arı gibi- sevgiye,kızgınlığa,iştaha,açlık ve tokluğa,doğum,ölüm ve yaşamın tüm şartlarına,diğerleriyle bağlantı kurma gibi sayısız duygu ve özelliklere sahiptir.

Bunları teker teker düşündükçe,ölenlerin arkasından yeni doğanlarında aynen,hiç değişmeden aynı donanımlarla donatılmış olduklarını düşündükçe,Allahın bu sonsuz kudreti karşısında Allahu Ekber dememek mümkün değildir.

Havsalayı zorlayan bu durum,ilahi gücü,devam eden sonsuz kudret ve tezahürlerinin sıkletini bu akıl çekmekte güçlük çekiyor.

-İnekler süt çeşmesidir.Yani su nasılki çeşmeden değil onun arkasındaki kaynaktan gelirse,inek koyun gibi hayvanlarda birer süt çeşmesi olup onların kan ve fışkı arasında gelen sütleri onlardan değildir.

-Denizdeki canlılar karadakilerden,,havadaki canlılarda denizdeki canlılardan fazladır.

Ve genel olarak on sekiz bin alemin tüm hareket halindeki sayıya girmeyen bunca varlıkların işleyişine ibretle baktığımızda,hayretin artmaması mümkün değildir.

Ondandır ki;Efendimiz duasında;-Ya Rabbi hayretimi arttır- demiştir.

Hayretin artması,imanın artmasıdır.

-Alem hafi ve cehri,sesli-sessiz yaradanını tesbih etmektedir.

O’na seslenmekte ve O’nu seslendirmektedir.

Hadiste;-İnsanlar uykudadır,ölünce uyanırlar.-buyruluyor.

Müminin uyku hali gaflet,kâfirin ise dalalettir.

Adeta biri tül perde,diğeri kalın perde.

*Bir gece Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer’e uğramış, Hz. Ebû Bekir’in çok sessiz, Hz. Ömer’in ise sesli Kur’ân okuduklarını görmüş ve sabah onlarla karşılaştığında, ilkine sesini biraz yükseltmesini, ikicisine de biraz alçaltmasını emretmişti. Ebû Davud’un meşhur şerhlerinden olan Bezlu’l-Mechud’da konu, tasavvufî bir edayla şöyle izah edilmektedir: “Hz. Ebû Bekir, kendisinde şühûd ve cemal hâli galip olduğundan, ‘duyurmak istediğim (Allah) duyuyor’; Hz. Ömer ise, üzerinde celâl ve heybet hâli galip olduğu için, ‘uykusu derinleşmemiş olanları uyandırıyor ve gaflet getiren vesvesesiyle birlikte şeytanı kovuyorum,’ cevabını verdi. Hz. Ebû Bekir’in hâli cem’, Hz. Ömer’in hâli ise fark idi. Ama en mükemmel hal, Hz. Peygamber’in hâli olan cem’u’l-cem’dir. Hâzık bir ruh ve kalb doktoru, yüce mertebelere ulaştırıcı şefkat ve merhamet timsali olan Efendimiz, Hz. Ebû Bekir’e biraz sesini yükseltmesini emretti. Böylece, hem etrafta duyanlar yararlanacaktı, hem de Hz. Ebû Bekir, masivayı yakıp yok eden tevhid hâlinden cem’ ve şuhûd hâline geçecekti, böylece vahdet eşyanın kesretini örtmemiş, yaratıklar da Yaratan’a perde olmamış olacaktı. Bu, Efendimizin ulaştırmakla görevli bulunduğu evliya-yi izamın mertebesidir. Hz. Ömer’e de biraz sesini kısmasını emretti. Böylece namaz kılıp Kur’ân okuyan diğer kimselerin dikkati dağılmamış olacağı gibi, özürlerinden ötürü uyuyanlar da rahatsız edilmeyecekti. Ayrıca Hz. Peygamber, Hz. Ömer’e, erbabı nazarında ibadetin tadı, itaatin özü olan münacattan mahrum kalmamasını da emretmiş ve mizacını ta’dil etmiş oluyordu.”[1]

-Bütün bu hakikatları görmeden yaşamak ve onu yaşatana secde etmemek,gerçek yokluktur ve de yokluğa gidiştir.

-Şeytan bir kere secdeden kaçtı,imtina etti,rahmetten uzaklaştırıldı,şeytan kaldı.

Ya bir ömür boyu secdeden uzaklaşan ve imtina eden kişinin durumu nedir?

Teemmel…

Teemmel suturel kainâti fe inneha minel mele-i a’la ileyke resail.

Bak şu kâinat kitabının satırlarına,her biri tarafı ilâhiden sana özel gelmiş ve gönderilmiş mektuplardır.

MEHMET ÖZÇELİK

28-10-2015

 

 

[1] Seharenfurî, Bezlu’l-Mechûd, 7/89.

http://www.kuran-ikerim.org/index.php?aid=1249&s=article

http://karadenizailesi.com/forum/kuran-i-kerim/9738-kuran-seslimi-okunur-sessiz-mi.html