DOĞU HÂÂ LÂ CAHİL

DOĞU HÂÂ LÂ CAHİL – Sesli Dinle

*Bediüzzaman Doğuyu geri bırakan 3 tesbiti şöyle yapar;
“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır.

Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz”

İşte diğer bir tesbiti;

“Üçüncü Cinayet: İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi (hamal ve gafil ve safdil olduklarından) bazı particiler onları iğfal ile vilâyat-ı şarkiyeyi lekedâr etmelerinden korktum. Ve hamalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları suretle Meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu meâlde:

İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adâlet ve Şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halîfedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulüm edenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehâlet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; san’at, marifet, ittifak silâhiyle cihâd edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zirâ husûmette fenalık var, husumete vaktimiz yoktur. Hükümetin işine karışmayacağız. Zirâ, hikmet-i hükümeti bilmiyoruz. “[1]

-*Bediüzzaman, 1909’da Dini Ceride adlı bir gazetede “Dağ meyvesi acı da olsa devadır” adlı makalesinde fikriyatını “dokuz” madde halinde özetler. Bu makalenin alt başlığı, onun şuurlu şekilde belli maksatları mücadele programına aldığını göstermesi bakımından zikre değer: “Bediüzzaman’ın Fihriste-i Makasıdı ve Efkarının Programıdır.” Bu dokuz maddeyi şöyle özetleyebiliriz:

Birinci madde: İslâm âlemini terakkiye sevkedecek uyanışı sağlamak.

İkinci madde: İslâm maarifini sağlayan üç merkez arasındaki ihtilafı gidermek: Bu üç merkez medrese, mektep ve tekkedir.

Üçüncü madde: İlmî çevrelerde ilmî hürriyeti tesis etmek.

Dördüncü madde: Medreselerde ihtisas şubeleri te’sis etmek.

Beşinci madde: Mürşid-i umumi olan vaiz ve hatiplerin yetişmesini de ele almak.

Altıncı madde: Osmanlılarda terakki meylini uyandırmak. Burada asıl mevzumuzu teşkil eden üç düşman mevzubahis edilir.

Yedinci madde: Hilafet makamının ıslâhı meselesi.

Sekizinci madde: Osmanlı Devletinin beylikler devrine dönüşmemesi için, Müslüman halklar arasında ittihad-ı Muhammedî fikrinin geliştirilmesi.

Dokuzuncu madde: Millî birliği sağlayarak, Kürtlerin ihtilafı sebebiyle zayi olan kuvve-i cesimelerinden istifade etmek

*********************

Doğu hala cahil,cehaletten kurtulmuş değil.

Evet,doğu hala cahil.

Kandırılmaya müsait.

Belli ki hayattan ve geçmişten pek ders çıkarmış değil.

Havaya göre değişmekte,çok çabuk havalara girmektedir.

Bir farkla ki,eskiden diplomasız idi,buna bir de diplomalısı eklendi.

Doğu hala kuvvetli bir akla sahip olmadı.

Akıl gösterecek ve akıl verecek âkiller heyetinden mahrum.

Veya böylelerini oluşturmuyor,barındırmıyor,pek de aramıyor gibi…

Doğu hala saf,kolayca aldatılabilecek durumda…

Doğu hala kavgaya,teröre açık.

Doğu hala ekonomik yönden bir fark olsa da,yine fakir durumda.

Doğu hala ihtilafa açık,fitneye müsait,oyuna çanak tutabilecek durumda.

Doğu sürekli sıcaklığını koruyordu,ısınma daha da artacak gibi.

Doğu Türklerin bedeni,Türkler Kürtlerin aklı.

Doğu net değil.Kimlikler belli değil.

Müslim-gayr-ı Müslim,Türk-Ermeni,gizli eller,bulanık zihniyetler hala varlığını devam ettirmektedirler.

Doğu ekilen kirli tohumları dermektedir.

*İşte diğer tesbitler;

“Akıl ve ilim fen hükmettiği istikbalde elbette, burhan-ı akliye istinat eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur’ân hükmedecek.” der.79

“İstikbal yalnız ve yalnız İslamiyetin olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacaktır.”

*”İstikbalde silah kılınç yerine hakiki medeniyet ve maddi terakki ve hak ve hakkaniyetin mânevi kılıçları düşmanları mağlup edip dağıtacak”

*Gayr-ı müslimler emin olsunlar ki, bu ittihadımız bu üç sıfata hücumdur. Gayr-i müslimlere karşı hareketimiz iknadır. Zira onları medeni biliriz. İslâmiyeti (onlara) mahbub ve ulvi göstermektedir.”

*”Avrupa bizdeki cehalet ve taassub müsaadesiyle, şeriatı -hâşâ ve kellâ- istibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm. Onların zanlarını tekzip etmek için meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım.”

*”Ecnebilere düşman nazarıyla değil, belki saadetimize ve İ’la-yı Kelimetullaha bu zamanda vasıta olan terakki ve medeniyete bizi teşvik ve icbar ettiklerinden, dost ve hâdim nazarıyla bakacağız..”

*”Hem de düşmanlarımız onlar (ecnebiler) değil. Asıl bizi bu kadar düşürüp İ’la’yıKelimetullaha mani olan cehalet ve neticesi olan muhalefet-i şeriattır. Ve zaruret ve onun semeresi olan sû-i ahlâk ve harekattır. Ve ihtilaf ve onun mahsulüolan ağraz ve nifaktır ki, ittihadımızın (gayesi) bu üçinsafsız düşmana hücumdur.”

*”Hem de bizim düşmanımız ve bizi mahveden cehalet, ağa oğlu” “zaruret efendi ve hafidi (torunu) husumet” bey’dir. “Ermeniler bize düşmanlık etmişlerse, şu üç müfsidin kumandası altında yapmışlardır.”

MEHMET ÖZÇELİK

13-06-2015

[1] Divan-ı Harb-i Örfi | İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi | 23.

Loading

No ResponsesHaziran 13th, 2015