ADIYAMANLI ŞEHİDİMİZİ UĞURLADIK

ADIYAMANLI ŞEHİDİMİZİ UĞURLADIK

Adıyamanlı Şehidimiz Fahri Yaldız-ı Huzuru Rahmana Adıyamanımızı temsilen,ebedi alemde onurumuz olsun diye uğurladık.
O;Hz.Âdem-den beri süregelen Öldürüp kan döken Kabil-in başı çektiği ve onun tohumundan olan ve bir devlet olarak temsilciliğini yapan yeni yetme, köksüz,korsan, saldırgan israile karşı;
Hakkı,insanlığı,doğruluğu,insafı,vicdanı,imanı,insanlığı temsil eden Habil oldu.
Ve bu uğurda insanlığın onurunu kurtarıp,uyuyan vicdanların uyanmasına sebeb oldu.
O ve arkadaşları zulme karşı bir meşale olurken,nice meşaleleri yakan ve tutuşturan bir kıvılcım oldular.
Onun için memlekette yapılan röportajlarda dürüstlüğü,yardımseverliği,imanı ve insanlığıyla yâd edildi.
Önceleri birileri tarafından –ordu göreve-adıyla darbelere davetiye çıkarılırdı. Şehidimizi uğurlarken seslendirilen –Mehmetçik Gazzeye-sözü daha onurluca bir söz oldu.
İsrail hükümetinin bu cüretkar, bu sorumsuz, bu pervasız, bu hak-hukuk tanımayan, her türlü insani erdemi ayaklar altına alan saldırısına karşı cesaretli duruşuyla insanlığın onurunu kurtardı.
Düşmanın yere yatırdığı bir ortamda ondan aman dilemeyerek,üç gün aç ve susuz kaldıkları halde,düşmanın yemeğini ve içeceğini içmemeleriyle onurlu duruş sergileyip,düşmanın yüzüne bir şamar,yüzüne tükürmekle cesedlerini kaybettiler, izzetlerini korudular.
Bununla kalmadılar;düşmanın başını kıyamete kadar yere eğdirirken,bizlerin başını dik tutturdular.
M.Akif-in dediği gibi;Siper et gövdeni,dursun bu hayasızca akın,misali hayasızca akına iffetli bir duruş sergilerdiler.
-Tohum toprağın altına düştüğünde kendini feda eder,ta ki yediden yedi yüze kadar sünbül versin.
Bu feda olmalar ölmüş kalpleri diriltmek,islâm dünyasının ittihadına,insanlık dünyasının ittifakına,uyuyan gözleri uyandırmaya,birlik ve beraberliğin tesisine birer vesile oldular.
Bizler bir ölürüz,bin diriliriz.

-Gazzeye insanlık,vicdan,merhamet taşıyan yardım gemisine yapılan insanlık dışı barbarca,haydut,eşkıya,korsan,terörist bir devlet olduğu tescillenen yeni yetme ve köksüz israili lanetliyorum.
Onlar hem Allahın hem de Davud ve İsa peygamberlerin diliyle lanetlenmişlerdir.

-Şimdiye kadar hep şahsiyetini kaybeden İsrail dünyaca görülmüştür ki,insanlığı da bitmiştir.
Bunlar sigaralarını tutuşturmak için dünyayı ateşe verecek insanlardır.
-El hükmü lil ekser kaidesince,elbette Newyorktaki Türk bayrağını dalgalandırıp, İstanbul-daki hahambaşı gibilerin kınaması bir insanlık ve seviyedir.Ancak genel hüküm,kendi kitaplarının kendilerini tanımlaması ve Kur’an açısından baktığımızda görünen şudur ki;değiştirilen Kitabı Mukaddes zulüm örnekleri ile doludur.

Yahudiler yani İsrail yer yüzünün pkk-sıdır.
Bizdeki pkk-nın anası,ergenekonun babasıdır.
İnsanlık tarihi boyunca bütün olumsuzlukların başını onlar çekmişlerdir.
Küfür devam eder ama zulüm devam etmez.
Milletimizin başı sağ olsun…

MEHMET ÖZÇELİK
04-06-2010




ANKETLER

ANKETLER

ANKET-1-

*Aile anketi sonucu:
Aile üzerine yaptığım anketten çıkan sonuçta;Genelde herkes ailesinden memnun olmaktadır,o da fazlasıyla.Memnun olmadığını söyleyen yok.Göklere çıkarmaktadırlar.
-Hep öne çıkan nokta,ailelerin çocuklarına yaptıkları,onları kendilerine bağlamaktadır.Fedakarlık ise birinci sebeb olarak öne çıkmaktadır.
-Daha şimdiden ve görmeden başka ailelerde mutlu olamayacaklarını söylemektedirler.
-Tekrar dünyaya gelseler,yine de aynı aileyi seçeceklerini söylemektedirler.
-Çocukları ailelerinden en memnun edici maddeler;okutmaları,iyi davranmaları,iyi söz söylemeleri ve ilgileridir.
-Sevgi-saygı-sıcak ve refah içinde bir aile arzu etmekteler.
-Kendilerinin ise kuracakları ailenin;sevecen,meslek sahibi,neşeli,güler yüzlü, kızmayan,iyi örnek,şehirde yaşayan,eşini üzmeyen,anlayışlı,sakin bir hayat süren aile kuracaklarını söylemektedirler.
-Bu çocuklar % 90 oranında ailelerinin kendilerine kural koymaları taraftarıdırlar.

BOŞ ZAMANLARI DEĞERLENDİRME ANKETİ

KULLANIŞ AMACI : Bu anket öğrencilerin boş zamanlarını nasıl değerlendirdiklerini belirlemek amacıyla hazırlanmıştır . aynı uğraş ve hobileri paylaşan öğrencileri gruplamada, paylaşma ve beraberlik duygusunu geliştirmede yararlıdır. Bireylerin boş zamanlarında yaptıkları etkinlikler hakkında bilgi verir.

KİMLERE UYGULANIR: İlköğretim 4-5-6-7-8. sınıflar ve ortaöğretim düzeyindeki bütün öğrencilere uygulanabilir.

UYGULANIŞI : Okul rehberlik programı dahilinde sınıf rehber öğretmenleri tarafından her bir anket öğrencilere verilerek doldurmaları istenir. Öğrenciler yönergeyi okuyarak ve öğretmenlerin önerileri doğrultusunda anketteki soruları cevaplarlar.,

DEĞERLENLENDİRME VE YORUMLANMA : Her anket ayrı ayrı değerlendirilir ve her maddeyi kaç öğrencinin işaretlediği çetele yoluyla bulunur.
Öğrenciler tarafından en çok işaretlenen boş zamanları değerlendirme etkinlikleri belirlenir. Bu etkinlik olumlu ise sınıfta yapılacak tartışmalar neticesinde desteklenir olumsuzsa olumlu bir etkinliğe dönüştürülmesi için öneri ve çalışmalarda bulunulur..

BOŞ ZAMANLARI DEĞERLENDİRME ANKETİ
SONUÇ:Pansiyonlu 35 kişi üzerinde yaptığım yukarıdaki ankette birkaç tercihte bulunarak yapılan ankette 4.maddeden itibaren verilen cevaplar şıkların üzerlerine yazılmıştır.Şu sonuçlar çıkmıştır:

AÇIKLAMA :
Lütfen her soruyu dikkatlice okuyunuz. Hangi sorunun etkinliklerinize uygun veya yaklaşık olduğunu kararlaştırınız. Kararı verdikten sonra,yalnızca bir seçeneğin yanındaki parantez içine ‘X’ işaretini koyunuz. Göstermiş olduğunuz hassasiyete şimdiden teşekkür ederiz.

1- Adınız ve Soyadınız :…………………………………………………………………
2- Cinsiyetiniz : Kız ( ) Erkek ( )
3- Sınıfınız :……………………………………………………………….

SONUÇ:Pansiyonlu 35 kişi üzerinde yaptığım yukarıdaki ankette birkaç tercihte bulunarak yapılan ankette 4.maddeden itibaren verilen cevaplar şıkların üzerlerine yazılmıştır.Şu sonuçlar çıkmıştır:
4- İlgilendiğiniz boş zaman etkinlikleri en çok hangi alanda toplanır ?
( 8 ) Eğitim ( 10 ) Çeşitli Eğlenceler
( 3 ) Sanat ve Genel Kültür (1)Aile,dernek,kulübe yapılan hizmetler
( 2 ) Yaratıcılık ( 6 ) Sinema,Tiyatro
( 10 ) Spor ( 2 ) Diğer (yazınız ………..)

5- Boş zamanlarınızda kitap okur musunuz ?
(19 ) Evet ( 1 ) Hayır

6- Ne tür kitaplar okursunuz ?
( 12 ) Roman ( 6 ) Spor
(9 ) Macera ( 4 ) Seyahat
(10 ) Dini ( 10 ) Çocuk Kitapları
( 5 ) Bilimsel ( 1 ) Diğer (yazınız…………..)

7- En çok okuduğunuz gazete hangisidir?
( 12 ) Sabah ( 4 ) Türkiye
(3 ) Hürriyet ( 2 ) Milliyet
( 10 ) Zaman ( 2 ) Cumhuriyet
( 6 ) Spor Gazeteleri ( ) Diğer (yazınız……………)

8- Gazetede en çok okuduğunuz kısım hangisidir?
(15 ) Haber ( 3 ) Moda
(8 ) Spor (8 ) Roman ve Hikaye
(6 ) Müzik ( 2 ) Politika
( 2 ) Karikatür (8 ) Makale ve Fıkra
( 2 ) Ekonomi ( ) Diğer (yazınız……………)

9- Dergi okur musunuz?
(20 ) Evet ( 7 ) Hayır

10- Ne tip dergi okursunuz?
(1 ) Fotoroman ( 3 ) Magazin
( 9 ) Spor (5 ) Bilim Teknik
(5 ) Moda ( 6 ) Bilgisayar
( 7 ) Dini (9 ) Araba
( 8 ) Müzik ( 2 ) Diğer (yazınız…………..)

11- Televizyon veya Radyoda en çok izlediğiniz,dinlediğiniz programlar hangisidir?
(18 ) Müzik,Eğlence ( 3 ) Çocuk Programları
( 7 ) Sinema,Tiyatro ( 5 ) Haber Programları
(4 ) Spor ( 1 ) Oturum,Tartışma,Münazara,Panel
( ) İzlemem (4 ) Diğer (yazınız………….)

12- Sinema veya tiyatroya gider misiniz?
(12 ) Evet ( 11 ) Hayır

13- Hangi tür filmlerden hoşlanırsınız?
(1 ) Bilim kurgu ( 12 ) Komedi
( 8 ) Macera-polisiye (2 ) Dramatik
(1 ) Psikolojik (2 ) Diğer (yazınız………)
( ) İdeolojik ( 11 ) Eğitici-Öğretici
(11 ) Çizgi filmler

14- Hangi tür müzik dinlersiniz?
( 8 ) Türk Sanat Müziği (2 ) Özgün Müzik
( 4 ) Klasik Batı Müziği ( ) Fantezi,Slow
( 3 ) Klasik Türk Müziği (4 ) Türk Halk Müziği
( 5 ) Arabesk (12 ) Pop
( 3 ) Yabancı (1)Diğer (yazınız………….)

15- Kullanmış olduğunuz bir müzik aleti var mı ?
( 17 ) Evet ( 8 ) Hayır

16- Edebiyatla uğraşır mısınız? ( şiir,hikaye,fıkra,öykü,makale yazmak gibi)
(18 ) Evet ( 7 ) Hayır

17- Evde ailenize ne tür yardımlarda bulunursunuz?
( 8 ) Toz almak (10 ) Yemek yapmak
(10 ) Kardeşlerinize bakmak (6 ) Alış-veriş yapmak
(1 ) Çamaşır yıkamak ( ) Hiçbir yardımda bulunmam
(4 ) Tamir işleri ( ) Diğer (yazınız………….)

18- Herhangi bir gazete veya dergide yazılarınız şiirleriniz yayınlandı mı?
(4 ) Evet (derginin ismini yazınız…-Çocuk-…… (22 ) Hayır

19- Boş zamanlarınızda el işleri yapar mısınız ? (dikiş,nakış,yün,tahta,tel,kağıt vs.)
(8 ) Evet (yazınız…..Yün) ( 16 ) Hayır

20- Boş zamanlarınızda para kazanmak için bir işte çalışır mısınız?
(8 ) Evet (nerede yazınız….Tarla-) ( 16 ) Hayır

21- Ailenizle boş zamanlarınızı nasıl geçirirsiniz?
( 5 ) Piknik yaparak ( 5 ) Misafirliğe giderek
( 20 ) Sohbet ederek ( 5)Genelde arkadaşımla beraber olurum.

BAŞARSIZLIK NEDENLERİ ANKETİ

Sevgili öğrenciler ;
Bu anket, derslerinizdeki başarısızlık nedenlerini öğrenmek için hazırlanmıştır.
Çalışmalarınızı olumsuz yönde etkileyen veya sizi başarısızlığa itebilecek nedenlerden bazıları aşağıya sıralanmıştır. Önemli bulduklarınızı (x) işaretiyle belirtiniz. Ancak belirtilmemiş olan sizce başka nedenler varsa boşluklarla yazınız.
Anketi içtenlikle cevaplamanız uygulamanın amacına ulaşmasında yardımcı olacaktır.
SONUÇ:Pansiyonlu 35 kişi üzerinde yaptığım yukarıdaki ankette birkaç tercihte bulunarak yapılan ankette verilen cevaplar şıkların üzerlerine yazılmıştır.Şu sonuçlar çıkmıştır:

ANKET-3-

(16 )1. Ailemden ayrı oluşum yüzünden.
(2 )2. Ailemdeki huzursuzluk yüzünden.
( 5 )3. Sağlığımın sürekli bozuk olmasından.
(2 )4. Kardeşlerimin ders çalışmamı engellemesinden.
( 9 )5. Kimseye açamadığım özel sorunlarım yüzünden.
( 12 )6. Ders çalışma yöntem ve teknikleri iyi bilmediğimden.
(8 )7. Ailemin sürekli ders çalışmamı istemesi beni derslerden soğutmasından.
( 5 )8. Çalışmalarımın takdir edilmeyişinden.
( 13 )9. Matematik dersine karşı ilgi, istek ve yeteneğimin olmayışından.
(10 )10. …………………….derslerine karşı ilgi ve yeteneğimin olmayışından.
(13 )11. Derslerime çok çalıştığım halde başarılı olamayışımdan.
( 3 )12. Sınıfımızın kalabalık oluşu yüzünden.
(19 )13. Başaramayacağımı zannettiğim derslere çalışmak istemeyişimden.
(18 )14. Sınavlarda çok heyecanlandığımdan.
(12 )15. Dikkatimin çok dağınık olmasından.
( 12 )16. Aynı gün içinde idken fazla sınav yapılmasından.
(6 )17. öğretmenlerimizin sınavlarda motivasyonumuzu bozmasından.
(3 )18. Uzun süre öğretmensiz kalışımızdan.
(18 )19. Anlayamadığımız konularda öğretmenimize soru soramayışımızdan.
( 3 )20. Okul ve derslerin senim için çekici olmayışından.
( 7 )21. Derslerin nasıl fayda sağlayacağını bilmemekten.
(16 )22. Ders programında zor derslerin üst üste gelmesinden.
( 1 )23. Okul içi ve dışı sosyal faaliyetlerde fazla görev aldığımdan.
(16 )24. Boş zamanlarımı verimli bir şekilde değerlendiremediğimden.
( 10 )25. Evimizin okula uzak olmasından.
( 2 )26. Evimize sürekli misafir gelesinden.
( 4 )27. Evimizin ders çalışmaya müsait olmayışından.
( 14 )28. Arkadaş çevremin ders çalışmaya mani olmasından.
( 10 )29. Tv ve bilgisayar gibi iletişim araçlarından dolayı ders çalışamamak.
(3 )30. Maddi imkansızlıklardan çalışmak zorunda kalışımdan.
(2 )31. Yeterince beslenemeyişimden.
( 9 )32. Ders çalışmak için kendime ait bir odanın olmayışından.
(5 )33. Ailemde bana dersler konusunda yardımcı olabilecek birilerin olmayışından.
( 7 )34. Sınıfta derslere katılamayışımdan.
(11 )35. Arkadaş seçiminde yetersiz oluşumdan.

ANKET-4-

Not.6.7.8.sınıfların karma olduğu 25 kişilik bir öğrenci ortamında isimlerini yazmamalarını söyleyerek yaptığım ankette çıkan özetle sonuçlar şunlardır.
SORULAR:
1-Yakınlarınızda veya çevrenizde içki-sigara-bali gibi uyuşturucu kullananlardan gördüklerinizi yazınız.
2-Ailenizde vay akrabalarınızda zararlı içecekler kullanan var mı?Ne hissediyorsunuz?Sizdeki olumsuz etkileri nelerdir?
3-Zararlı içeceklerin zararları konusunda bilgiye sahip misiniz?
4-Sigara kullanmayı düşünüyor musunuz?Neden?
5-Sizleri bunları kullanmaktan alıkoyan sebebler nelerdir?

CEVABLAR:
1-Genelde ailelerde sigara kullanıldığı,,kullanmayanların da olduğu,bazı ailelerde sigara içenlerin eve alınmadığı ifade edildi.
-Almanyada iken babam içiyordu.
-Amcam içki içiyordu,sonunda sirozdan öldü.

2-Kötü örnek olunduğunun farkında olduklarını ifade ettiler.

3-Genelde kısa cümlelerle de olsa zararlarının bilindiği gözlemlenmiştir.

4-Düşünmediklerini ifade ettiler.Sebeb olarak zarar verdiği belirtildi.

5-Zarar verip özellikle kanser ediyor.

Özetle:Tv-deki kötü görüntülerden örnekler çıkardıklarını ve onlar gibi olmak istemediklerini ifade ettiler.
-Sağlığa önemli çapta zarar verdiği…
-Birisi abisi içmese de arkadaşlarının içtiğini söyledi.
-Bali kullananları gördüklerinde kaçtıklarını belirttiler.
-Birisi şunu anlattı:Evimizin orada piknik yaparken yanımıza yaşlı bir adam geldi.Cebinde içki şişesi vardı.Bizden su istedi.Annem su verdiğinde suyu içerken eli tir tir titriyordu.Ben bunun içki içmesinden kaynaklandığını düşünüyorum ve yaşlı amcaya acıyorum.İnşaallah yanılmışımdır.

MEHMET ÖZÇELİK
20-05-2010




ALLAHIM !

ALLAHIM !
*Allahım, bizi saadet, selâmet, Kur’ân ve İmân ehlinden eyle. âmin.
Allahım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve ashâbına, indiği günden itibârentâkıyâmete kadar, onu okuyan her okuyucunun her kelimesini okuması esnâsında Allah’ın izniyle hava dalgalarının aynasına yansıyan bütün Kur’ân kelimelerinin bütün harfleri adedince salât ve selâm eyle. Bize, anne ve babamıza, erkek ve kadın bütün müminlere bu salavâtlar adedince merhamet et. Bunu rahmetinle yap, ey merhametlilerin en merhametlisi! Duâmızı kabul buyur. Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
*Allahım, Seni nasıl tanımaları, Sana nasıl kullukta bulunmaları gerektiğini öğretmek için kullarına muallim, isimlerinin hazînelerini tanıtıcı, kâinat kitâbınınâyetlerinintercümânı, kulluğuyla rubûbiyet güzelliğinin aynası olarak gönderdiğin zâta, onun bütün âl ve ashâbına salât ve selâm eyle. Bize ve erkek, kadın bütün mü’minlere merhamet eyle. Amin. Bunu rahmetinle yap ey, merhamet edenlerin en merhametlisi!
*Allahım! Kulun ve resûlün olan, iki cihanın efendisi, iki âlemin medâr-ı iftiharı, iki dünyanın hayat vesîlesi, dünya ve âhiret saadetinin sebebi, peygamberlik ve kulluk olmak üzere iki mânevî kanadın sahibi, ins ve cinnin peygamberi olan Habîbine, onun bütün âl ve ashâbına, kardeşleri olan diğer peygamber ve resûllere salât ve selâm eyle. Âmin.
*Allahım! Senin rahmet ağacının en latîf, en şerif, en mükemmel ve en güzel meyvesi olan, âlemlere rahmet olarak ve Senin rahmet ağacının âhiret yurdu üzerine sarkan en süslü, en güzel, en parlak ve en yüce meyvelerine, yani Cennete ulaşmamıza vesîle olarak gönderdiğin zâta salât ve selâm eyle.
Allahım! Seçtiğin Peygamberinin hürmetine, bizi, anne ve babamızı Cehennem ateşinden koru. Bizi, anne ve babamızı iyilerle beraber Cennete koy. Duâmızı kabul buyur.
*llahım, risâletsemâsının güneşi, nübüvvet burcunun ayı olan yüce Peygambere (a.s.m.), onun hidâyet yıldızları olan Al ve Ashâbına salât ve selâm eyle. Bize, erkek ve kadın mü’minlere merhamet et. Amin, âmin, âmin.
*Allahım, Senin rahmetine ve onun (a.s.m.) şânına yakışır şekilde, ona ve âline salât ve selâm eyle. Amin.
*Ey Kur’ân’ı indiren Allahım! Kur’ân ve Kur’ân’ı indirdiğin zâtın hakkı için kalblerimizi ve kabirlerimizi İmân ve Kur’ân nuruyla nurlandır. Duâmızı kabul buyur ey kendisinden yardım istenen Müsteân!
*Allahım! Kur’ân’ı, bizim için, onu yazan ve benzerleri için, her türlü hastalıktan şifâ, bize ve onlara hem dünyada, hem de âhirette dost, dünyada yoldaş, kabirde arkadaş, Kıyâmette şefaatçi, Sırat üzerinde nur, Cehenneme karşı perde ve örtü, Cennette arkadaş ve bütün hayırlara bizi sevk eden rehber ve önder kıl. Bunu fazlın, cömertliğin, keremin ve rahmetinle yap ey merhametlilerin en merhametlisi ve ey bütün cömertlerden daha cömert olan! Duâmızı kabul buyur.
Allahım! Kendisine hakla bâtılı ayırt eden Kur’ân-ı Hakîmin indiği zâta, onun bütün âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle. âmin, âmin.
*Allahım! Sevdiğin ve râzı olduğun şekilde Kur’ân’ın sırlarını anlamayı nasip eyle. Ona hizmet etmeye bizi muvaffak kıl. âmin. Bunu rahmetinle yap ey merhamet edenlerin en merhametlisi!
Allahım! Kur’ân-ı Hakîmin indiği zâtın kendisine, bütün âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle.
*Allahım! bizeKur’ân’ın sırlarını anlamayı nasip et ve her an ve zamanda ona hizmet etmeye bizi muvaffak kıl.
Allahım, ümmî peygamber, elçin, peygamberin ve kulun olan Efendimiz ve Dostumuz Muhammed’e, onun âline, Ashâbına, hanımlarına, nesline; peygamber ve resûllere, kendine mânen yaklaştırdığın meleklere, dostlarına ve sâlih insanlara salât, selâm bereket ve kerem ihsan eyle. Bu Kur’ân’ınsûreleri, âyetleri, harfleri, kelimeleri, mânâları, işaretleri, remizleri ve delâletleri adedince en üstün salât, en bol selâm, en büyük bereketler halinde olsun. Ey İlâhımız, ey Yaratıcımız, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Bu salâvâtlardan her birisi hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et, bize lûtufta bulun. âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. âmin.
*Allahım! Kâinatın zerreleri ve onlardan mürekkeb varlıkların adedince Muhammed’e rahmet eyle.
*Allahım, Efendimiz Muhammed’e, onun âl ve Ashâb ve kardeşlerine Senin için hoşnutluk ve onun için de hakkı edâ olacak bir rahmet ve selâm eyle. Bizi ve dinimizi selâmette kıl. Duâmızı kabul et ey âlemlerin Rabbi!
*Allahım! Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Efendimize ve bütün âl ve ashabına salât et.
*Allahım! Kâinatın tılsımını bizlere açan Efendimize ve âl ve ashabına, yer ve gökler devam ettikçe, mevcudatın adedince salât ve selâm et.
*Allahım, suyun damlaları adedince ona ve âline salât ve selâm et.
*’Allah’ım! Hâcetimi sana arz ediyor ve nebiyy-i rahmet olan Peygamberin Muhammed ile Sana teveccüh ediyorum. Yâ Muhammed! Gözümden perdeyi kaldırması için senin Rabbine seninle teveccüh ediyorum. Allahım, onu bana şefaatçi kıl.'”
*”Allahım, onun yerden izini kes.”
*”Allahım! Onu dinde fakîh kıl ve ona tefsir ilmini öğret.”
*Allahım! Onun malını ve evlâdını çoğalt. Ve ona ihsan ettiğin nimetlere bereket ver.”
*”Allahım, onun duasını kabul eyle.”
*Allahım!”Açlık elemini ona verme.”
“Allahım, onu nurlandır.”
*”Allahım, Muhallim’i affetme.”
*”Allahım! Dilediğin bir şeyle beni ondan kurtar.”
*”Allahım! Fetretten sonra bize Sünneti ihyâ edecek olan zâtı gönder.”
*Allahım! Kur’ân’ı bize dünyada bir dost, kabirde ünsiyetli bir yoldaş, kıyamette bir şefaatçi, sırat üzerinde bir nur, Cehennem ateşine karşı bir siper ve örtü, Cennette bir refik, bütün hayırlara bir delil ve imam kıl.
Allahım! Kalblerimizi ve kabirlerimizi İmân ve Kur’ân nuruyla nurlandır. Üzerine Kur’ân indirilen zâtın-Rahmân-ı Hannân’ın salât ve selâmı onun ve âlinin üzerine olsun-hakkı ve hürmeti için, bize Kur’ân’ın burhanlarını aydınlat. Âmin.
*Allahım! Ona ve âline, ümmetinin hasenâtı adedin-ce salât ve selâm et.
*Allahım! Kur’ân’ı, bizim için, onu yazan ve benzerleri için, her türlü hastalıktan şifâ, bize ve onlara hem dünyada, hem de âhirette dost, dünyada yoldaş, kabirde arkadaş, Kıyâmette şefaatçi, Sırat üzerinde nur, Cehenneme karşı perde ve örtü, Cennette arkadaş ve bütün hayırlara bizi sevk eden rehber ve önder kıl. Bunu fazlın, cömertliğin, keremin ve rahmetinle yap ey merhametlilerin en merhametlisi ve ey bütün cömertlerden daha cömert olan! Duâmızı kabul buyur.
Allahım! Kendisine hakla bâtılı ayırt eden Kur’ân-ı Hakîmin indiği zâta, onun bütün âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle. âmin, âmin.
*Allahım! Ona, âline ve ashabına, Cennetteki ehl-i Cennetin nefesleri sayısınca salât ve selâm et ve bereket ihsan et. Bizi, bu kitabın naşirini, arkadaşlarını, sahibi olan Said’i, anne ve babalarımızı, erkek ve kız kardeşlerimizi, onun sancağı altında saidler olarak haşret; bizi onun şefaatiyle rızıklandır; bizi, onun âl ve ashabıyla beraber, rahmetinle Cennete koy, ey Erhamürrâhimîn. Âmin, âmin.
*Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve bütün âl ve ashabına, kâinatın zerrâtı adedince salât ve selâm et. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Ey Ehad ve Vâhid ve Samed olan,
Ey Ondan başka hiçbir ilâh bulunmayan,
Ey bir olan ve hiçbir şeriki bulunmayan,
Ey bütün mülk Onun olan ve bütün hamd ona mahsus olan,
Ey hayatı veren ve ölümü veren,
Ey bütün hayır elinde bulunan,
Ey herşeye hakkıyla kadir olan,
Ey bütün mahlûkatın dönüşü Ona olan Allahım!
Bu kelimelerin hakkı için, bu risalenin naşirini, arkadaşlarını ve sahibi Said’i kâmil muvahhidlerden ve muhakkik sıddıklardan ve müttakîmü’minlerden eyle. Âmin.
Allahım! Ehadiyetinin sırrı hürmetine, bu kitabın naşirini tevhidin esrarına bir naşir, kalbini imanın envârına mazhar eyle ve lisanını Kur’ân’ınhakaikiyle intak et. Âmin, âmin, âmin.
*Allahım! “Cennet annelerin ayakları altındadır” [Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, 3642; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:335; el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr ve Ziyâdetuhu, 1259, 1260] buyuran zâta ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et.
*Allahım! “Mü’minler sağlam bir binanın taşları gibidir; birbirlerine kuvvet verirler.” Ve “Kanaat tükenmez bir hazinedir” (Süyûti, el-Fethü’l-Kebîr, 2:309) buyuran Efendimiz Muhammed’e ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm et. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
*Allahım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et.
*Allahım, Senden kendim ve onun için dünyada ve âhirette af ve âfiyet istiyorum. *Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle salât ve selâm et. Âmin.
*Allahım! Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashabı-na, ezelden ebede kadar ilm-i İlâhîdeki mevcudatın adedince salât ve selâm et; bize ve dinimize selâmet ver. Âmin.
*Allahım! “Benim ve benden evvelki peygamberlerin sözleri içinde en faziletlisi Lâ ilâhe illâllah’tır” buyuran zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et.
*Allahım! “Mü’mininmü’mine bağlılığı, parçaları birbirini tutan binâ gibidir.”
*Allahım, bizi şükredenlerden eyle-rahmetinle, ey Erhamürrâhimîn.
Allahım! Şükredenlerin ve hamd edenlerin efendisi olan, Efendimiz Muhammed’e ve bütün Âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.
*Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve Âl ve ashabına Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle ve pek kesretli bir selâmetle salât ve selâm et. Âmin.
*Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve Âl ve ashabına Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle, Ramazan ayında okunan Kur’ân’ın harfleri adedince salât ve selâm et. Âmin.
* Ey Kur’ân’ı indiren Allahım! Kur’ân’ın hürmetine, Ay ve Güneş dönüp durdukça bize Kur’ân’ın esrarını tefhim et; kendisine Kur’ân’ı indirdiğin zâta ve bütün Âl ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.
* Allahım, erkek ve kadın mü’minleri mağfiret et.
* Allahım! Kadri pek yüce ve makamı pek büyük olan Habibin, Ümmî Peygamber, Efendimiz Muhammed’e ve Âline ve ashabına salât ve selâm et. Âmin.
* Allahım! Tıpkı Âlemlerde İbrahim’e ve İbrahim’in Âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in Âline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin her şeyden nihayetsiz derecede yüksektir.
* Allahım! Tıpkı Âlemlerde İbrahim’e ve İbrahim’in Âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in Âline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin her şeyden nihayetsiz derecede yüksektir.
* Allahım! Bütün asırların gavs-ı ekberi ve bütün çağların kutb-u âzamı olan Efendimiz Muhammed’e ve bütün Âl ve ashabına salât ve selâm et-o efendimiz ki, Miracında haşmet-i velâyeti ve makam-ı mahbubiyeti tezahür etmiştir ve bütün velâyetler onun Miracının gölgesinde münderiç bulunmaktadır. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
* Allahım, bizi Sünnet-i Seniyyenin ittibâıyla rızıklandır.
* Allahım! “Şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzeresin” sırrına mazhar olarak en üstün meziyetleri kendisinde toplayan ve “Ümmetimin fesadı zamanında benim sünnetime yapışana yüz şehid ecri vardır” buyuran zâta salât et.
* Allahım! Risalet semâsının güneşi ve nübüvvet feleğinin ayı olan zât ile, doğru yola erişenlerin hidayet yıldızları olan âl ve ashabına salât et.
* Allahım! Efendimiz Muhammed’e, onun tayyib ve tahir ve ebrar olan âline ve mücahid ve ikrama mazhar ve ahyar olan ashabına salât et. Âmin.
* De ki: Ey mülkün hakiki sahibi olan Allahım…”
* Allahım! İhlâs Sûresinin hakkı için, bizi ihlâs sahibi olan ve ihlâsa eriştirilen kullarından eyle. Âmin, âmin.
* Ey muhafaza edici olan ve koruyucuların en hayırlısı olan Allahım! Beni ve arkadaşlarımı nefsin ve şeytanın şerrinden, insanların ve cinlerin şerrinden, ehl-i dalâlet ve tuğyanın şerrinden muhafaza et. Âmin, âmin, âmin.
* Allahım! Kalblerin derman ve devâsı, bedenlerin âfiyet ve şifası, gözlerin nur ve ziyası olan Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına salât ve selâm et.
* Allahım! Bizi nefsin ve şeytanın ve cin ve insin şerrinden muhafaza et.
* Allahım, Göklerde dönen hiçbir yıldız ve hareket eden hiçbir seyyare, cevv-i semâda hiçbir tesbih edici bulut ve şimşek ve gök gürültüsü, yeryüzünü dolduran hayvanattan ve acaib-i masnuattan hiçbir fert, denizlerde hiçbir katre, balıklarından ve garaib-i mahlûkatından hiçbirisi, dağlarda hiçbir taş, hiçbir nebat ve iddihar edilmiş madeniyattan hiçbirisi, ağaçlarda hiçbir yaprak ve hiçbir müzeyyen çiçek ve meyve, hayvanatın cisimlerinde âlât ve muntazam cihazattan hiçbirisi, kalblerde hiçbir hatarat ve ilhamat ve münevver itikadat yoktur ki, külliyen Senin vücub-u vücuduna ve vahdâniyetine şahitler olmasın.
Yerleri ve gökleri teshir eden kudretinin hakkı için, nefsimi bana musahhar eyle ve matlubumu bana musahhar kıl. Kur’ân’a ve imana ve Risale-i Nur’a hizmet için, kullarının kalblerini ve ulvî ve süflî bütün ruhlu mahlûkatının kalplerini bana musahhar et, yâ Semî’, yâ Karîb, yâ Mücîbe’d-Daavât!
* Benim bekama bedel, İlah-ı Baki, Halık-ı Baki, Mucid-i Baki, Fatır-ı Baki, Malik-i Baki, Şahid-i Baki, Mabud-u Baki ve öldükten sonra beni diriltecek Bais-i Baki olan Allahım bana yeter.
* Ve keza, çeşitli organlarımın türlü dilleriyle, istediğim bütün enva-ı çeşit ihtiyaçlarımı karşılayan, bana yedirip içiren, beni terbiye edip idare eden ve kemale erdiren, güzel isimler sahibi olan Allahım,
*Rabbim, Halıkım ve Musavvirim bana kafidir. Onun şanı ne yüce, ihsanı ne geniştir.
* Allahım, her iki dünyanın efendisi, iki alemin medar-ı fahri, dünya ve ahiretin hayatı, iki cihan saadetinin vesilesi, zülcenaheyn ve cin ve insin resulü olan şu Habibine, onun bütün al ve ashabına ve onun enbiya ve mürselin kardeşlerine salat ve selam et. Âmin.
* İlahi,
İki dünyanın hayatı elimden kaçsa ve bütün kainat düşman kesilip beni terk etse, benim yine gam çekmemem gerekir; çünkü Sen benim Rabbim ve Halıkım ve İlahımsın. Ve benim, nihayetsiz isyanımla ve sair şeref vesilelerine gayet derecede uzaklığımla beraber, Senin mahlukun ve masnuun olmam sebebiyle, bir taalluk ve intisap cihetim var. İşte, ben de, Senin mahlukunun lisanıyla Sana tazarru ve niyazda bulunuyorum, ey Halıkım, ey Rabbim, ey Razıkım ve ey Musavvirim!
Ey İlahım,
Esma-i Hüsnan hürmetine,
İsm-i Âzamın hürmetine,
Furkan-ı Hakimin hürmetine,
Habib-i Ekremin hürmetine,
Kelam-ı Kadimin hürmetine,
Arş-ı Âzamın hürmetine,
milyonlar Kul hüvallahü ehad ile,
bana merhamet etmeni istiyorum, ya Allah, ya Rahman, ya Hannan, ya Mennan, ya Deyyan.
Beni bağışla, ya Gaffar, ya Settar, ya Tevvab, ya Vehhab.
Beni affet ya Vedud, ya Rauf, ya Afüvv, ya Gafur.
Bana lütufta bulun, ya Latif, ya Habir, ya Semi’, ya Basir.
Günahlarımı sil, ya Halim, ya Alim, ya Kerim, ya Rahim.
Bizi yolun doğrusuna ilet, ya Rab, ya Samed, ya Hadi.
Fazlınla bana cevadane ihsanlarda bulun, ya Bedi’, ya Baki, ya Adl, ya Hu.
Kalbimi ve kabrimi İmân ve Kur’an nuruyla nurlandır, ya Nur, ya Hak, ya Hayy, ya Kayyum, ya Malike’l-Mülk, ya ze’l-Celali ve’l-İkram, ya Evvel, ya Âhir, ya Zahir, ya Batın, ya Kavi, ya Kadir, ya Mevla, ya Gafir, ya Erhame’r-Rahimin.
Kur’an’daki İsm-i Âzamın hürmetine ve kitab-ı alemdeki sırr-ı azamın Muhammed Aleyhissalatü Vesselam hürmetine, güzel isimlerinden, bu sayfayı sanki kabrimin tavanı yapıp, bu esmayı da ruhuma şems-i hakikatten şualar saçan pencere haline getirecek şekilde, kalbime ve kalıbıma ve kabrimde ruhuma İsm-i Âzamın nurlarını saçan pencere açmanı istiyorum.
İlahi, dilerim ki, ebedi bir lisanım olsun da, kıyamete kadar bu isimlerle nida etsin. İşte, ardımda baki kalan bu nakışları, benim fani ve zail lisanımın yerine bir naip olarak kabul eyle.
Allahım,
Efendimiz Muhammed’e öyle bir salat ve selam et ki, o salat ile bizi bütün korku ve afetlerden kurtar, bütün hacetlerimizi gider, bizi bütün günahlardan temizle, bütün günah ve hatalarımızı bağışla.
Ya Allah, ya Mücibe’d-Daavat! Hayatım boyunca ve öldükten sonra, her an bu dileklerimi kat kat fazlasıyla ver! Bir milyon salat ve selam, bir o kadarla çarpımından çıkan netice ve bunun da kat katı, Efendimiz Muhammed’e, Onun Âl, Ashab, Ensar ve tabilerine olsun! Bu salavatların herbirini, benim ömür günlerimdeki günahkar nefeslerim sayısınca çoğalt! Bu salavatların herbirisi hürmetine beni affeyle, bana merhamet et. Bunu rahmetinle ihsan eyle, ey Erhame’r-rahimin! Âmin!
* İlahi! Günahlar beni lal etti. İsyanımın çokluğu yüzünden mahcubum. Gafletin şiddeti ise sesimi kıstı. İşte, ben de, seyyidim ve senedim şeyh Abdülkadir Geylani’nin sesiyle Senin dergah-ı rahmetinin kapısını çalıyor ve onun, kapıcıya aşina nidasıyla Senin mağfiret kapında nida ediyorum:
� Ey rahmeti herşeyi kuşatan ve ey herşeyin melekütu elinde bulunan Zat,
� Ey hiçbir şey kendisine zarar veya fayda veremeyen Zat,
� Ey hiçbir şey Ona galebe edemeyen ve hiçbir şey Ondan kaçıp gizlenemeyen,
� hiçbir şey Ona ağır gelmeyen ve hiçbir şeyin yardımına muhtaç olmayan,
� hiçbir şey Onu bir başka işten alıkoyamayan,
� hiçbir şey Ona benzemeyen,
� ve hiçbir şey Onu hiçbir şeyden aciz bırakamayan Zat, Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde herşeyimi bağışla.
� Ey herşeyi alnından tutup kudretine boyun eğdiren ve herşeyin anahtarları elinde bulunan Zat,
� Ey herşeyden önce var olan Evvel,
� herşeyden sonra baki kalan Âhir,
� herşeyin fevkinde olan Zahir,
� herşeyin dünuna nüfuz eden Batın,
� kudret ve galebesi herşeyin fevkinde bulunan Kahir, Benim herşeyimi bağışla. şüphesiz Senin herşeye kudretin yeter.
� Ey herşeyi her haliyle bilen Alim ve herşeyi kuşatan Muhit ve herşeyi hakkıyla gören Basir,
� Ey herşey her an Onun nazar-ı şuhudunda olan şehid ve herşeyi görüp gözeten Rakib ve ilmi herşeyin bütün inceliklerine nüfuz eden Latif ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Habir, Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde, günah ve hata olarak her neyim varsa hepsini bağışla. Hiç şüphesiz, Senin herşeye kudretin yeter.
Allahım, Gafletten ve kötü arzularımdan Senin izzet-i celaline ve celal-i izzetine, Senin kudret-i saltanatına ve saltanat-ı kudretine sığınırım.
Ey kurtuluş isteyenlerin tahassungahı olan Allahım,
Beni şeytani şehvetlerden kurtar; beşeriyetin kazuratından temizle; Nebin olan Muhammed’i (s.a.v.) sıddıkiyet muhabbetiyle bana sevdirmek suretiyle beni gaflet paslarından ve cehalet vehimlerinden ter temiz kıl-öyle ki, enaniyet fena bulsun ve Allah’ın minnet bahrinde Allah’ın nimetlerine gark olmuş, Allah’tan alıkoyan her meşgaleye karşı Allah’ın kılıcıyla mansur, Allah’ın inayetiyle mahzuz ve Allah’ın himayesiyle mahfuz olarak herşey Allah için, Allah ile, Allah’a ve Allah’tan olsun.
Ey Nurların Nuru, ey bütün sırların Âlimi, ey gecenin ve gündüzün Müdebbiri, ey Melik, ey Aziz, ey Kahhar, ey Rahim, ey Vedüd, ey Gaffar, ey gayb alemlerini her haliyle bilen, kalbleri ve gözleri dilediği gibi halden hale çeviren, ey ayıpları örten ve ey günahları bağışlayan, Günahlarımı bağışla; esbabın tazyikatına maruz ve bütün kapılar yüzüne kapanmış ve doğru yolda gidenlerin tarikine sülük etmek ona zorlaşmış ve bir kazanç elde edemeden ömrünü ve nefsini gaflet ve masiyet meydanlarında bad-ı hava harcamış olan kuluna merhamet et.
Ey dua edildiğinde cevap veren, ey hesapları sür’atle gören, ey Kerim, ey Vehhab,
Hastalığı büyük ve şifası zor, çaresi zayıf ve belası kuvvetli olan ve Senden başka melce ve ümidi bulunmayan kuluna merhamet et.
İlahi, Derdimi, üzüntümü ve şikayetimi Sana arz ediyorum.
İlahi, Senin dergahında hüccetim, hacetimdir; azığım ise fakrım ve çaresizliğimdir.
İlahi, Senin cüd bahirlerinden bir katre bana yeter; Senin af nehirlerinden bir zerre bana kafi gelir, ey Vedüd, ey Vedüd, ey Vedüd, ey şan ve şerefi herşeyden yüce olan Arş-ı Mecid Sahibi, ey Mübdi’, ey Muid, ey herşeyi dilediği gibi yapan Fa’alün lima Yürid!
Arşının rükünlerini kaplayan nur-u veçhin hürmetine, bütün mahlükatını hükmüne ram ettiğin kudretin hürmetine ve herşeyi kuşatan rahmetin hürmetine Senden istiyorum. Senden başka ilah yoktur, ey Muğis, bize imdad et. Ve bütün ömrüm boyunca işlediğim bütün günahları ve lisanımın hatalarını rahmetinle bağışla, ey Erhamü’r-Rahimin. Âmin.
Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
* Allahım! Bize hakkı hak olarak göster ve ona uymayı nasip et; batılı da, batıl olarak göster ve ondan da sakınmayı nasip et. Amin.
* Allahım! Bu sure hürmetine bizi sırat-ı müstakimde yürüyenlerden eyle. Amin.
* Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle ve pek kesretli bir selâmetle salât ve selâm et. Âmin.
* Allahım, bizi ve bu ikisini ve kardeşlerimizden onların emsallerini, Kur’ân ve İmân hizmetinde, Senin muhabbet ve rızanı celb edecek şekilde muvaffak et-kendisine Kur’ân’ı indirdiğin o zat hürmetine ki, gece gündüz değiştikçe ve güneş ve ay döndükçe salât ve selâmın en üstünü onun üzerine olsun.
* Allahım, “Bizi doğru yola ilet (Fatiha Sûresi: 6) • Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerinin ve onlara tabi olan salih kullarının yoluna ilet, gazabına uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil. Amin (Fatiha Sûresi: 7)”
* Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle ve pek kesretli bir selâmetle salât ve selâm et. Âmin.
* Allahım, İsm-i Azamın ve Resul-i Ekremin (a.s.m.) hürmetine, alem-i İslamdaki insanlar arasında Risale-i Nur’un devamlı neşriyle bizim için Kur’an hizmetini kolaylaştır. Amin, amin, amin.
* Allahım, mü’min erkek ve kadınları bağışla.
* De ki: “Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım.” • “Onların yanımda bulunmalarından da, ya Rabbi, Sana sığınırım.”
Ey koruyan, ey muhafaza eden ey muhafaza edenlerin en hayırlısı olan Allahım! Beni ve arkadaşlarımı, nefis ve şeytanın şerrinden, ehl-i dalalet ve tuğyanın şerrinden muhafaza eyle. Amin, amin, amin.
* Allahım! Etendimiz Muhammed’e, onun Al ve Ashabına, Senin hoşnutluğuna ve onun hakkının ödenmesine vesile olacak şekilde çok salat ve selam eyle. Amin.
* Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in aline, Hazret-i İbrahim’e ve Hazret-i İbrahim’in aline rahmet ettiğin gibi alemlerde rahmet eyle. Şüphesiz Sen övgüye layık Hamîd ve şanı yüce Mecîdsin.
MEHMET ÖZÇELİK
01-03-2011




AHMAK DOST

AHMAK DOST
Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.
İyilik zannıyla topluma,tüm değerlere,insanlığa karşı kötülük işlemektedir.
İbrahim Peygamberden yana olduğunu söyler,Nemrudun ateşine odun taşır.
İbrahim Peygamberin ateşine su götüren karınca kadar bile düşünceden yoksun,tarafsız görünmeye veya öyle bir kuruntu içerisinde olduğunu zannederken,Nemrud-dan taraf olur.
Mesela adamın biri bir ayıyla dost olur.Adam bir ağacın altında uyumaya başlar.Ayıda yanında nöbetçilik yapmaktadır.
Adamın yüzüne bir sinek konar,bunu gören ayı,sahibine iyilik olsun düşüncesiyle oradan ele geçirdiği bir taşı alarak sineğe nişan alır ve vurur.Sinek ölmüştür..tabiiki sahibi de…
Ahmak dost ayının yaptığını yapar.
*Peygamber Efendimizin Mekkedeki düşmanları belli idi,müşrikler.
Medine dönemi ise eziyet görmemesine rağmen daha büyük tehlike arz etmekteydi.Zira orada iyilik yapıyor gibi görünen,içten vuran münafık taifesi vardı.
Öyle ki bu insanlar mescid bile yapıyorlardı.Allah’ın emriyle Allah rasulü kötü niyetle yapılan o mescidi Mâlik b. Dehsan ile Ma’n b. Adiyy-e yıktırdı.
Mescid-i Dırar yani zararlı mescid diye adlandırılan bu olayı Kur’an-ı Kerim şöyle anlatmaktadır:
“Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.
Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.
Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.
Kurmuş oldukları binaları, (ölüp de) kalpleri paramparça olmadıkça yüreklerinde sürekli bir kuşku olarak kalmaya devam edecektir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Ahmak dost kimliksizdir,kişiliğini bulmamış,bî-taraf görünürken,herkes tarafından ber-taraf olmuş kimsedir.
Kişi taraftır..haktan..doğrudan..milletten yana taraf..İbrahim-den, Musa’dan taraf,Muhammed’den ve O’nun yolundan taraf…
Tarafsızım demek,zıt tarafı iltizam etmek ve benimsemek demektir.
Bugün Türkiye’de bilerek zarar veren insanlardan daha büyük zararı,bu akılsız dost veya ahmak dost görünen insanlar vermekte,menfi insanların ekmeğine yağ sürmektedirler.
Bilgisayara en büyük zarar veren virüs,diğer adıyla mikrop;gizli olan ve faydalı proğram olarak görünen virüsdür.
Ahmak dostta,gizli virüs gibidir.
*Doğuda bir kürt problemi var.Kürtlerin bir temsilcisi yok.
Kürtleri temsil ettiğini söyleyen bir parti,onu temsil etmemekte ve edememektedir.Maneviyatın hakim olduğu doğuda temsil edenler ne kadar maneviyatla alakadardırlar.Mesela:
“DTP lideri Demirtaş: “Kurban kesmeyin.”
“Ölen terörist için taziye ziyareti”
“Terörist isimleri sokak adı oldu”
*Şu durumda Türkiye’nin pkk –dan daha vahim bir kaç sorunundan önemli olanları ise;Pkk-yı besleyen Ergenekondur.Ve bunun iki önemli uzantılarından biri olan askeriyedeki kanadının önemli çapta deşifre edilmesi,diğeri ise hukuktaki,darbeden önce savunma kanadının ergenekonu ayakta tutmaya çalışmasıdır.
Şu bilinmelidir ki;Ergenekon içerisindeki millete silah çekenlere baktığınızda,bunların müslüman Türk kanı taşımadıklarını göreceksiniz.
Birde belki de en önemlisi konumuzu oluşturan,onu sulandıran ahmak dostun varlığıdır.
Unutulmaması gereken bir sebebi ise;kökü bereketsiz,kısır ve hırçın muhalefet partilerinin varlığıdır.
Bu memleketin meseleleri hiç bir ırk ve ırkçılık politikalarıyla çözülemez.Zira ırkçılık kanser hastalığı gibi olup,bu milletin içerisinden çıkmamış,avrupa tarafından içimize atılan bir hastalıktır,oda öldürücü…
MEHMET ÖZÇELİK
20-02-2010




AH MUSTAFA AH!

AH MUSTAFA AH!

Maşallah yapmadığı meslek kalmamıştı.Bari yapmış olduğu mesleklerinde birbirleriyle bir bağlantısı olmuş olsaydı.
Tüpçülük,balcılık,baklavacılık ve künefeci,vs.eni sonu resmi bir kuruma girdi de millet kendisinden kurtulmuş oldu.
Artık şimdi bir meslekte karar kıldı.
Anlatacağım olay,hem hem bir yandan esnaf ahlakını ve hem de bir yandan müşteri psikolojisini yansıtması açısından önem arz etmektedir.
Van-lı bir dostu kendisine bal gönderip satmasını ister.Bu da her işe açık olduğundan,bu teklife de balıklama atlar ve de 40 yıllık balcıymış gibi,balları bal gibi satmaya başlar.İyi de kâr etmektedir.
Aslında kârını da makul koyduğu için müşteri bulur.Allah bereket versin.
Bir gün müşterinin kodamanlarından biri,balın ücretinin düşük olmasından dolayı,şu ata sözünü hatırlar ve hatırlatarak;”Ucuz mal alacak kadar zengin değilim.”
“Ucuz malın vardır bir illeti.”
Müşteri balı illetli bulur ve kendisine illetsiz,pahalı ve iyi bir bal getirmesini bizim Mustafa-ya teklif eder.
Mustafa birkaç gün sonra Van-dan yeni gelmiş gibi,aynı balı götürür ve dört katı bir fiyat ister.
Adam balın bir sağına bir soluna bakar ve memnun olarak balı satın alır.
Birkaç gün sonra balın nasıl olduğunu soran Mustafa-ya Müşteri:”İşte bal dediğin böyle olur.Ne o ucuz bal getiriyorsun?”diye bir yandan da sitemde bulunur.
Bal aynı baldır.Müşteri ve satıcı da aynıdır.
Değişen ne olmuştur?
Psikolojik yapı ve niyet değişmiştir.
Çünkü müşteri o balı yerken,birazda kasılarak ve dört katı fiyatın ağırlığınca yemektedir.
Bir yanlış bir doğruyu götürür.
Bir yanlış bir yanlışı getirir.
Bir yanlış bir yanlışa kapı açar.

MEHMET ÖZÇELİK
17-04-2010




2011 SEÇİM YORUMU

2011 SEÇİM YORUMU
2011 Seçimleri Akp-nin iki kişiden birinin oyunu alarak ve beş milyon arttırarak % 50 ile hükümeti kurması ile sonuçlandı.Milletimize hayırlı olsun.
Akp üç devrede de sürekli oylarını arttırarak gelmiştir.Buda onun millete mal olmasını göstermektedir.
Ak partinin başarısı;toplumu ve ihtiyaçlarını görmüş olması,onlara yönelerek çözüme dönük adımlar atmış olmasındandır.
Chp ve Mhp millete mal olmamış,içi doldurulmayan sabit fikrin, statükonun, rejimin,Atatürkçülüğün korunmasına,darbelerin ve darbecilerin korunmasına oy vermiştir.
Burada millet kazandı,milletin hakimiyeti kazandı.
Millet en önemli olarak istikrara ve güvene oy vermiş oldu.
Seçim tam bir güven içerisinde gitti.Katılımda gayet yüksekti.
*Hariçten siyasete yapılan müdahale ses getirmiş ancak oy götürmemiştir.
*Belki de şimdiye kadarki seçimler içerisinde en önemli olanı ise;şimdiye kadar % 23 dolaylarında olan kararsızların,% 3 ve 5 –lere kadar düşmüş olmasıydı.Zira herkes kararlıydı.
Bunun bir sebebi de şapkalar düşmüş ve keller görünmüştü.Önceden içte gizlenenler bu sefer açığa vurulmuştu.Herkes ne olduğunu ve neyi dillendirmek istediğini açıktan açığa söyler oldu.
*Bu seçimin en önemli ayağını oluşturan,manevi yükselişin önemli bir işaretini vermiş olmasıdır.
Halkın devletin içerisinde temsil edilmesi,yer alması ve yer verilmesidir.
Rejimin çarkları arasında boğulan ve boğdurulan milletin,rejimin çarklarının aşınmasıyla halkın oradan çıkması ve hakimiyetini ilan etmesidir.
*Chp ve Mhp 1970-lerin standart gidişini ve gidişatını korumakla yetindi. Gelişime ve demokrasiye olan açılımını gerçekleştirmedi.
*Chp ve Mhp zihniyetinde ve de tabanında bir değişme olmamıştır.
Mhp ve Chp-nin bir iki puan fazla oy alması,birbirleriyle paslaşmalarının sonucu olmuştur.
Eğer Chp içine aldığı Ergenekoncularla,Mhp beyin tabakasının 16-sından 10-unun uçkur probleminden dolayı durumunda bir değişme olmamışsa,ortada bir değil,bir çok problem var demektir.

*Chp bu seçimde Baykal—ın aksine laikliği ve rejim muhafazakârlığını dillendirmedi.Bu da ona 3,5 milyon oyu ek olarak kazandırdı.
Laiklik ve rejim savunuculuğunun kuru bir kavga ve karın doyurmadığını ve hatta bir aldatmaca olduğunu gördü.Bulunmuş olduğu vaadlerinde ise tutarlı ve inandırıcı olmadı,ma’kes bulup kabul görmedi.
Ancak bu sefer kavga ulusalcılar ile demokratlar arasında,darbeciler ve siviller arasında bir mücadele halinde sürdürüldü ve mecliste de sürdürülecek gibi.
Chp-de değişen sadece bir vitrinden ibaret kaldı.İçi ve köklü olan zihniyette bir değişme olmadı.Tas aynı tas sadece dellek değişti.
*Chp söylemleriyle inandırıcı ve tutarlı olmadı.
*Chp-nin Türkiye-deki oyların dörtte birini alması da az bir şey değildir.
*Mhp-de her an barajın altına düşme korkusuyla oyunu yükseltme çabası içerisine girdi.Kol kırıldı yen içinde kaldı politikasını sürdürdü.Uçkuru düşüklere rağmen.
Bu seçimde de Mhp-nin kavgacılığı kendisine yaradı.Kendisi de bunu biliyordu. Her zamanki gibi Kaostan nemalanmış oldu.
Yeni dönemde Chp ve Mhp-nin mecliste sürekli yüzünü kızartacak ve savunmasız bırakacak adaylara sahip olmaları,epey kendilerini de yıpratacak gibi görünüyor.
Bu kavgalı bir ortamı da doğuracaktır.
Ancak bu mecliste verilecek tutarlı ve başarılı bir çalışma,bundan sonraki ve de mahalli seçimlerin kaderini de belirleyecektir.
Bakalım bu dört yıllık sürede kim daha iyi bir sınav verecektir.
Sonuç olarak;Başbakan seçim konuşmasında güvenli,tutarlı,kucaklayıcı, toplayıcı,kapsamlı bir Balkon Konuşması yapmıştır.
12-06-2011
MEHMET ÖZÇELİK




DAĞLAR VE DENİZLER

DAĞLAR VE DENİZLER

Dağlar Allah-ın kudret ve azametine en büyük delil ve şahitlerdir.
Bir çok vazifesi olan dağlar,her bir varlık gibi,kendi lisanıyla Hakkı tesbih ederler.
Dağlar havayı tarak gibi tarayıp temizlerken,bir yandan maden ve sulara hazine ve ambarlık yapar.Yer yüzünü sarsıntıdan vikaye edip korurlar.
Yer yüzüne çakılmış birer çadır direk görevi görürler.
Denizlerde büyüklükleri dağların aksine yerin derinliklerine doğru inerek,Allah-ın haşmetine ve ibret levhalarına nazarlarımızı çevirmektedir.
Zerreden uçsuz bucaksız kâinata nazarımızı çevirmemizi isteyen Allah,tefekkür penceresiyle alemimizin boyutlarını genişleterek daha kapsamlı bakmış ve imanımız artmış olur.
Rabbimiz buyurur:”Efela yenzurune ilel ibili keyfe hulikat”yani ve devam ile;
“(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?”

Eski devirdeki insanlara dağlar birer mesken olmuş.
“tenhitunel cibale buyuta”-’dağlarında evler yontuyorsunuz.’

“Ve huvellezi meddel erda ve ceale fiha ravasiye ve enhara”-‘ Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan’

“Vel erda medednaha ve elkayna fiha ravasiye “-‘Yeri uzatıp yaydık, orada sabit dağlar yerleştirdik’

“Ve teral cibale tahsebuha camideten ve hiye temurru merras sehab”
‘Dağları yerinde donmuş gibi durur görürsün, oysa onlar bulutlar gibi geçerler.’
(Dağların bu hareketi, üzerinde bulundukları yer kabuğunun hareketinden kaynaklanır.
İlk olarak bu yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya’nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını öne sürmüştü.)

Denizler ise;İnsan oğlunun önemli kısmının sahillerde yaşayarak geçimini denizden elde ettikleriyle sürdürmeleri ve denizlerin önemli çapta nakliye ve yolculuklarda insanların istifadesine sunulmuştur.
“Ve huvellezi sehharal bahra li te’kulu minhu lahmen tariyyev ve testahricu minhu hilyeten telbesuneha, ve teral fulke mevahira fihi ve li tebteğu min fadlihi ve leallekum teşkurûn.”
“O, taze et yemeniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız için denizi sizin hizmetinize verendir. Gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün. (Bütün bunlar) O’nun lütfundan nasip aramanız ve şükretmeniz içindir.”

“Ve huvellezi meracel bahreyni haza azbun furatuv ve haza milhun ucac, ve ceale beynehuma berzehav ve hicram mahcura.”
‘O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır.’

“Meracelbahreyni yeltekiyân. Beynehuma berzahul la yebğiyân.”
‘İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.’

“Vel fulkilleti tecri fil bahri bima yenfeun nase “
‘İnsanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde’

“Ve sehhara lekumul fulke li tecriye fil bahri bi emrih, ve sehhara lekumul enhâr. “
‘Ve emriyle denizde cereyan etmek için size gemileri muhassar kıldı, size nehirleri de muhassar kıldı’

*Kazakistan Milli Uzay Ajansı Kazkosmos Başkanı Talgat Musabayev:
“Astronotlar arasında ateist bulunamaz. Uzay insanoğluna en ikna edici bir yer ve önemli manevî ders vermekte.”
‘Hayatımda ilk defa Allahu Ekber dedim’
Toplamda 341 gün, 9 saat, 48 dakika, 41 saniye uzayda kaldğını söylemiştir..

Aynı şekilde Dağları ve Denizleri görüp de –Allah-u Ekber- dememek,elbette mümkün değildir.

MEHMET ÖZÇELİK
22.04.2010




DENİZ BİTTİ KARA GÖRÜNDÜ

DENİZ BİTTİ KARA GÖRÜNDÜ

Bu yazıyı yazmama sebeb;gayrı meşru,ahlak dışı bir yaşantının gayet meşru ve normal ve de aile mahremiyeti içerisinde değerlendirilmeye çalışılması sebebiyledir.
Sinsice veya eskilerin sadik-i ahmak yani ahmak dost dedikleri kimseler bunu insancıllık adına ifade etmeye çalışırken,toplumun değerlerini dumura uğratmakta, toplumun bunu içlerine sindirmesini istemektedirler.

Olayı yapanı değil de olayın gün yüzüne çıkartılmasını eleştirir ve de saldırgan bir pozisyona girerken,o pisliğe ortak olduğunun farkında veya bilincinde olmadığını göstermektedir.

Tıpkı hırsızı değil de Nasreddin hocayı suçlamak gibi.
Nitekim bir gün Nasreddin Hocanın evine hırsız girer.Herkes hocaya yüklenerek,Neden kapıyı açık bıraktığı,dikkat etmediği,olaya sebeb olduğunu söyleyerek tenkid edince, dayanamayan hoca ahmak dostlara dönerek;
-Ya hu,hırsızın hiç mi suçu yok,der.

*Aslında bu konuya girme konusunda tedirgindim.Çünkü bu iki tarafı değil,tüm tarafları pis ve necis bir değnek gibidir.Neresinden tutarsan tut,pisliği bulaşır.
Bu pisliği Antalya-nın denizi bile temizleyemez.
Bu ayıbı Türkiye-deki kumaş fabrikalarının kumaşları dahi örtemez.

*Baykal-ın konuşmasını dinledim,hiç de bu çirkin olayı yalanlamadı,videolar üzerinde hiç oynanmamış,bu varan 1 idi,devamının geleceğine işaretti.
Buna rağmen böyle çirkin,kendi mensublarının başını yere eğdirecek,partiyi bitirecek böyle bir durum karşısında;bütün Türk halkından,eşinden,dünya kadınlarından ve de tüm ailelerden özür dilemesi gerekirken,o tuttu kendisine destek olan,dört yıl öncesinde çıkacakken mani olan bir partinin komplosu olarak değerlendirdi.
O odaya seni onlar mı koydu,komplo ile orayı girmeni onlar mı sağladı?
Çok âfaki ve basit bir konuşmaydı..
Suçluluk psikolojisi içerisinde yapılmış bir konuşma idi.

*Baykal hırçın bir siyasetçi.Takoz olup milletin önünde tökezleyen gidiyor.
-Eğer bu iftiraysa bu bir ahlaksızlıktır,doğruysa daha büyük bir ahlaksızlıktır.
O halde neden şikayet de bulunulmuyor,savcının davetine icabet edilmiyor.
-Bu normal bir hadise değildir.
-Aile hayatını ve mahremiyeti açıklayan kadar yapan da suçludur..o da fazlasıyla.

*-İslamın bu konudaki hükmü açıktır.
Öyle ki evli olanların beraberliklerine verdiği ceza daha ağırdır.Bu dünyevi cezadır,varsın âhirettekini de kendisi düşünsün.72 yaşındaki birisi,evli ve çocuk sahibi bir kadınla beraber?
-O halde Kral artık çıplaktır..kabul gerek…
-Beraber olduğu kadın ve kendisi evli ve onun yükselişi,istenmemesine rağmen milletvekili ve zengin oluşu ibret verici bir durumdur.

* Olaylara kader açısından bakar ve değerlendiririm.
Buraya şu örnek yakışmasa da başlığı düşündürücüdür.Şöyle ki;
-Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca,babası olan 2. Murat Han:
-Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz, diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.

Bu olaya da insanlar ve Baykal ne der,kader ne der?
Mesela yıllarca beraber oldukları arkadaşı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kanal A’daki “Görüş Farkı” programında “Siz insanların demokratik yollarını tıkamışsanız başka yollardan sizden bunun öcünü alırlar. Bu hesaplaşmanın nerden kaynaklandığı nereden topluma verildiği, herkes bunu biliyor yani. Bence bunu kaşıyarak başka şeyler söylemek zorunda kimseyi bırakmasınlar. Siz insanların demokratik söz söyleme hakkını insanlara kapatırsanız insanların hak- hukukunu çiğner ve olmayacak birtakım mekanizmalar kurarsanız sizi de böyle acımasızca çıkar birileri böyle hesaplaşır. Öyle kıyımlar olmuştur ki, o kıyımlar da böyle saygısız ve acımasız misillemelere insanları götürmüş olabilir. Öyle insanlar çizilmiş, haksızlıklar yapılmıştır ki size de men dakka dukka.”

*Binlerce kız çocuğunun baş örtüsüyle uğraşıp hayatlarını mahvetti.Onların göz yaşları sadece onu değil,onun gibi milyonlarcasını boğar,boğazında düğümler..âhiretteki ise o da cabası…
Koca meclisin 410 milletvekiliyle kabul ettiği ve toplumda kabul gören bir meseleyi hırçınlığından ve de hiç kazanmayı düşünmeyerek,hep muhalefette kalmak suretiyle,ihtilafları körüklemekle iş görmüş,ortaya bir ürün ve çözüm koymamışken.

*Bir karikatörde düşündürücü şöyle bir mesaj verilmişti.
Beraber oldukları kadın kendisine,ya bu durum açığa çıkarsa ne yapacaksın,dediğinde Baykal;
-Anayasa mahkemesinde götürürüm,diyor.
Bunu da anayasa mahkemesine götürse ya?
Aslında burada anayasa mahkemesinin ondan daha çok bir ders çıkarması gerek!!!

-Hazmedilir cinsden bir olay değil,mensubları ise;ya başı yerde olacak veya bunu –Allah korusun- meşru veya normal görerek hazmetmeye veya hazmettirilmeye çalışılacak.

-İnsanlar icraatlarıyla hatırlanırlar.Yapmayı engellemeyi adeta kendine görev addetmiş kimseleri kimse hatırlamaz ve de hayırla yâd etmez.

-Düne kadar habbeyi kubbe yapanlar,bu gün o kubbenin altında kaldılar.Milletinde kendi kubbelerini habbe olarak görmesini bekliyorlar.

-Dünyadaki gelişme,bizdeki gelişmelere ayak uyduramayanları devre dışı bırakmaktadır.Artık şahıslar olarak ve de parti olarak bu milleti taşıyamayacaklarını görmeleri gerekir.Yoksa tarihin çukuruna gömülürler.
Milletin değerleri,değersiz olanları çok iyi değerlendirir.

Ve de Türkiye ye duyulan doğulu batılı ihtiyaç onu bağlayan bağlardan kurtulmasına yardımcı olunmaktadır,o da bağlanmasına göz yuman ve de haberdar olanlarca…

-Mecliste hırçın bir muhalefet var.Hırçın çocuk,mızıkçılık yapıp oyun bozan çocuğun zorla alınmaya çalışılmasını,muhalefette olmalı diyenler;yine ya ahmak dostlardır veya icraattan yoksun,düşünce fukaraları kimselerdir.Bu şeytana alkış tutmaktır.Zira ilk muhalefetin babası odur.
Müsbet muhalefet alternatif sunar,yapılmaması yönünde değil,daha iyi ve daha fazlasını yapma yönünde gayret gösterir.
Hırçınlık,çığırtkanlık ve de oyun bozanlığın ötesinde ne yapılmaktadır.
Bunu savunanlar,muhalefet edenlerden bu vatan için daha tehlikelidirler.

-Kaderin şu tecellisine bakın ki;iki eşliliğe hep karşı çıkan,ikinci eşinden darbe yedi.Oysa İslâmiyet çok eşliliği değil,tek eşliliği esas almış ancak bu gibi durumlara düşmeyi engellemek için de,başka evlenmeleri emretmemiş sadece müsaade etmiştir.

-Kader ne der,Baykal ne der:kader dörde kadar müsaade olsun,Baykal bir-le sınırlama olsun derken,aksi maksadıyla tokat yer.

-Su-i kasd sözüyle bastırılmaya ve de saptırılmaya çalışılan uygulama yalanlandı ve de tutmadı.
-İnsanlar geliştikçe,ayak uyduramayanlar dökülüyor.Toplum bunu bir dönemin lekeli bitişi olarak görecektir.
Çünkü deniz bitti kara göründü..karalar,siyahlar ortaya çıktı.
Millete karalar bağlatanlar bu gün karalar bağlamaya mahkum oldu.
-Bir dönemin çöküşü oldu..o da ne hazin çöküş..ne çirkin bitiş..

MEHMET ÖZÇELİK
15-05-2010




DERİN MASONLUK

DERİN MASONLUK
Masonluk hakkında en çok yazı yazılan ve şaibeli bir düşüncedir.
Bu konuda daha önce birkaç kere yazmıştım,bakılabilir.
Dünyada olduğu gibi,Türkiye-de de aktif olarak kolu her tarafa uzanmış bir ahtapottur.
Türkiye-nin 30-40 yıllık idaresinde etkili olan Demirel-in masonluğu hala söylenmektedir.
Kıbrıs-ın şekillenmesinde önemli rol alan Rauf Denktaş Demirel-in iyi bir takipçisi ve aynı zamanda kendi ifadesiyle;babasının mason olduğunu,Kadir Mısıroğlu-na Ceviz Kabuğunda söylemiş biridir.

*Yahudiler işerini gizlilik içinde yürütürler.Bu bir nifak yoludur.Münafık ile ilgili olarak da;M.Feyzi Efendi;”İtikad ve amelde nifak.Münafık tarla faresi gibidir.Her yerden giriş ve kaçış yapar.”der.
Çünkü o her yerden kendisine bir çıkış yolu bulabilir.Delikleri ve maskeleri çoktur.(Canım bizde müslümanız..vs.vs..gibi)
Masonluğun başı ise Yahudiliğe dayanır.
“Yahudi ve hristiyanlar haindirler.Kendilerinden islamı çekip aldıktan sonra,onlara şeref elbisesi giydirene Allah lanet etsin.”

*Türkiyenin dizayn edilip yönetiminde önemli etkileri vardır.Kurumlara ve partilere bir hakimiyetleri vardır.
Başbakan Erdoğan, “Meğer, CHP’nin yeni genel başkanı, sadece ulusalcı bir proje değil, uluslararası bir projeymiş. Biz, CHP’nin yeni genel başkanını, Türkiye’deki çetelerin projesi biliyorduk. Meğer sadece onların değil, küresel çetelerin de projesiymiş’’ dedi.
Bu söz yabana atılacak ve es geçilecek bir söz değildir.
*Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Zübeyir Gündüzalp şöyle der:
“Biz ahrar, yani hürriyetçiyiz. Şeyhülislam seçmiyoruz ki takvasına bakalım. Siyasetçi seçiyoruz. Fikrimize dost olsa yeter.
İsim ve şahıslar değişebilir. Ama ölçüler değişmez. Biz ölçülerimize uyanları destekleriz. Sahneden düşenleri sahneye çıkarmak bizim işimiz değil.Ölçülerimize uyan, bu ölçülerle millet ekseriyetinin desteğini kazanan kim olursa olsun, biz onu reylerimizle destekleriz.
Mesleğimizde milletin ekseriyetinin hüsnü teveccühünü kaybetmiş, mazi olanlarla istikbale yürünmez, onlarla kaybedecek zamanımız yoktur.”
Masonlarla ilgili olarak haberlerde:
MHP’de 9 Mason Milletvekili Adayı
Akit CHP’nin Mason Adaylarını Yazdı
Alan’dan Sonra MHP’deki 2. Balyozcu
CHP-BDP-PKK-ERGENEKON: EŞKENAR DÖRTGEN
Sinan Aygün Nasıl MASON Oldu?
Mason Alasya’dan namaz karşıtlığı

*Masonların şifresini Lozan oluşturmaktadır. Lozanın kilidi açılırsa masonlukta açılmış olur.
11-06-2011
MEHMET ÖZÇELİK




DİD –DEĞİŞEN İSLÂM DÜNYASI

DİD –DEĞİŞEN İSLÂM DÜNYASI
21.yüz yıl değişen ve değiştirilen islam dünyası ve islam devletlerinin gündemi ile,devrilişi ve devirişi ile gündemde kalacaktır.
Bir asır önce,Osmanlının altı asrın üstünde,24 milyon m2-lik bir alanı idareden sonra,başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupalılar tarafından yıkılarak kendilerinde devralmasıyla bu oluşum gerçekleşti.
Bir asır sonra gelinen durum ve bir asırlık göz yaşı ile zulmün batının gerçek yüzünü ortaya çıkardı,kral çıplakmış denildi.
Domino taşlarının ilki her ne kadar Tunus-la başlasa da,islâmın zeki bir evladı olup,İngilterenin siyasal bilgiler fakültesinde ders alan Mısır,göstermektedir ki,dünyaya özellikle iflas etmiş olan batıya bir derste verecektir.
Batı yüklendiği yükü taşıyamamaktadır.Değişimlere göz yumarak sessizliğini de sürdürmektedir.Bu onun sadece boş ve kof olduğunu göstermekle kalmayacak,suçunu ikiye katlattıracaklardır.Değişime katkıda bulunmadığı için.
Kölelikle başlayan insanlık,ücretli olmakla devam etmiş ve artık patronluğa doğru ve tam bir özgürlüğe doğru yol almaktadır.
Mısır-da Hüsnü Mübarek iki haftaya yakın direnişi görmemiş,otuz yıldır baskı ile yönettiği Mısır’a özgürlük ve gelişimleri görmeye,yetkilerini devretmeye söz vererek,otuz yıldır başaramadığını başarma vaadinde bulunmaktadır.
Yetkilerini devrettiği kimse ise,hem kendisinin getirdiği ve hem de kendisinden daha sert tavrı ve İsrail yanlısı olmakla bilinmektedir.
Mübarek İsrailin sigortasıdır.Ancak Mısır-ın sigortası da atmış bulunmaktadır.
Mısır en az elli yol önce alması gereken bu başarıyı alamamasında en önemli faktör,İhvan-ı Müsliminin siyasi ağırlıklı ve devlete talib olmasıyla öne çıkması idi.
İhvan bu günkü gösterdiği basireti,yarım asır öncelerinde gösterememiştir.Zira ihvan ön safta görülmemekle beraber,devlete talib olmadığını da dile getirmektedir.Bu da tüm mısırlıların meseleye sahip olmasını sağlamaktadır.
Türkiyede alttan gelen değişim,Türkiyeyi en az elli yıl Mısırdan önde kılmış ve diğer İslâm ülkelerine de emsal olmuştur.
Bu değişim dünyayı da değiştirecektir.
Şifre lozandır.Dünyanın özellikle lokomotif durumdaki Türkiyenin değişimi, elinin-kolunun bağlanması Mısır Hahambaşı Haim Naum-la başladığı gibi,bugünde değişim Mısır-la başlamaktadır.
*Kaderin tecellisidir ki,devletleri devirip kendi devletlerini kuranlar,öncesine aid olan tüm birikimleri devre dışı bırakmışlardır.Bu ise kendilerinin de yaptıklarının devre dışı bırakılmasını istemektir.Bu da hayırla yâdedilmemektir.
Türkiye-de de yeni rejimin kurulmasıyla eskiye aid tüm değerler silinmiş,yerine getirilenler de bir asırdır kavga ortamını getirmiştir.Oysa eskiye sahip çıkılarak,batının teknolojik birikimleri alınmak suretiyle,aklı ve kalbi birleştirmeliydi.Bu yapılmadı,bir asırlık bir gecikme yaşandı.
Dünya devletleri kendi milletlerine kulak vermelidir.Dünya her insana yeter.İçindekiler herkesi doyurur.
Hadiste:”Bir toplumun efendisi,o topluma hizmet edendir.”buyurulur.
* Bunların üzerine bir kahve iyi gider değil mi?İşte kahve tadında bir nükte:
Erzurumlu Dedeye Sormuşlar Küresel Isınma Hakkında Ne Düşünüyorsun Dede Demişki;Wallah Gardaş Sobanın Yerini Heç Bışey Tutmir..
MEHMET ÖZÇELİK
11-02-2011




İSLÂMIN GELECEĞİ

İSLÂMIN GELECEĞİ

“Sûre-i Tevbe’de:

«“Allah’ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar.Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vaz geçmez.”[1] âyetindeki cümlesi, kuvvetli ve letafetli münasebet-i maneviyesiyle beraber şeddeli “lâmlar” birer “lâm” ve şeddeli “mim” asıl kelimeden olduğundan iki “mim” sayılmak cihetiyle bin üçyüz yirmidört (1324+584=1908-Osmanlının yıkılışı) ederek, Avrupa zalimleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyetiyle müdhiş bir sû’-i kasd plânı yaptıkları ve ona karşı Türkiye hamiyetperverleri, hürriyeti yirmidörtte ilânıyla o plânı akîm bırakmağa çalıştıkları halde, maatteessüf altı-yedi sene sonra,(1914-Birinci dünya savaşı) harb-i umumî neticesinde yine o sû’-i kasd niyetiyle Sevr Muahedesinde (10-Ağustos-1920-Salı) Kur’anın zararına gayet ağır şeraitle kâfirane fikirlerini yine icra etmek olan plânlarını akîm bırakmak için Türk milliyetperverleri cumhuriyeti ilânla mukabeleye çalıştıkları tarihi olan bin üçyüz yirmidörde,(1908) tâ otuz dörde,(1918) tâ ellidörde (1938) tam tamına tevafukla, o herc ü merc içinde Kur’anın nurunu muhafazaya çalışanlar içinde Resail-in Nur müellifi yirmidörtte (1324) ve Resail-in Nur’un mukaddematı otuzdörtte (1334+584=1918) ve Resail-in Nur’un nuranî cüzleri ve fedakâr şakirdleri ellidörtte (1354+584=1938) mukabeleye çalışmaları göze çarpıyor. Hattâ hakikat-ı hali bilmeyen bir kısım ehl-i siyaseti telaşa sevkettiler ve bu itfa sû’-i kasdına karşı tenvir vazifesini tam îfa ettiklerinden bu âyetin mana-yı işarîsi cihetinde bir medar-ı nazarı olduklarına kuvvetli bir emaredir. Şimdi İslâmlar içinde Nur-u Kur’ana muhalif haletlerin ekserisi, o sû’-i kasdların ve Sevr Muahedesi gibi gaddarane muahedelerin vahîm neticeleridir. Eğer şeddeli “mim” dahi şeddeli “lâmlar” gibi bir sayılsa, o vakit bin ikiyüz seksendört (1284+584=1868) eder. O tarihte Avrupa kâfirleri devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmeğe niyet ederek on sene sonra (1877-8)Rusları tahrik edip Rus’un doksanüç (1293+584=1877) muharebe-i meş’umesiyle âlem-i İslâmın parlak nuruna muvakkat bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resail-in Nur şakirdleri yerinde Mevlâna Hâlid’in (K.S.) şakirdleri o bulut zulümatını dağıttıklarından bu âyet bu cihette onların başlarına remzen parmak basıyor. Şimdi hatıra geldi ki; eğer şeddeli “lâmlar” ve “mim” ikişer sayılsa, bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazret-i Mehdi’nin şakirdleri olabilir. Her ne ise… Bu nurlu âyetin çok nuranî nükteleri var. ”Bir damla denize delildir.”sırrıyla kısa kestik.”[2]

“Şimalin İsveç, Norveç, Finlandiya Kur’anı mekteblerinde en büyük halaskâr bir kitab olarak kabul ettikleri gibi, şimdi erkân-ı İslâmiyenin birincisi olan Ramazan sıyamını tutmak niyetiyle Câmi-ül Ezher’e “Şimalin pek uzun günlerinde bir çare-i tahfifi ve te’hiri yok mu?” diye sormuşlar. Demek Avrupa’nın yalnız o küçük hükûmetleri değil, belki siyaset manası verilmemek için kendini izhar etmeyen eskide büyük ve dünyanın yüksek mevkiini tutmakla beraber, gayet dehşetli bir tarzda dünyanın fena ve fâniliğini dehşetli tokatla o yüksek mertebelerin hiçe indiğini görmekle hakikî teselli, yalnız ve ancak hakaik-i Kur’aniyede bulmasıyla, o küçüklerle manen beraber tahmin edilebilir.

Evet dünyanın mahiyeti anlaşıldıktan sonra, elbette hayat-ı ebediyeden başka beşeriyetin o inkisar-ı hayal yarasını tedavi edecek, Kur’andan başka yoktur.”[3]

Dünyanın her türlü sefahet ve yolu denendikten sonra,gerçek kurtuluş islamiyette olduğu hakkal yakin derecesinde anlaşılacaktır.

Hadisde:” Ravi (r.a.): Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu’llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Çok sürmez (öyle fenâlıklar tahaddüs edecek ki) bir Müslümanın en hayırlı malı -kendi dînini fitnelerden selâmete çıkarmak için- dağ başlarında gezdirip (birikmiş) yağmur suyu başlarında güttüğü davarlar (dan ibâret) olacaktır. ”

Ebu hureyreden rivayet edilen bir hadiste:”İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecekki;insanlar aldıkları (elde ettikleri) şeylerin helalmı yoksa harammı olduğunu önemsemiyecekler.” [4]

“Elbette nev-i beşer, bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve manevî bir kıyamet başlarında kopmazsa; İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’nin Kur’anın kabulüne çalışan meşhur hatibleri ve din-i hakkı arayan Amerika’nın çok ehemmiyetli dinî cem’iyeti gibi rûy-i zeminin kıt’aları ve hükûmetleri Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünki bu hakikat noktasında kat’iyyen Kur’anın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mu’cize-i ekberin yerini tutamaz.”[5]

“İki dehşetli harb-i umumînin ve şiddetli bir istibdad-ı mutlakın zuhuruyla beraber, bu davaya kırkbeş sene sonra şimalin İsveç, Norveç, Finlandiya gibi küçük devletleri Kur’anı mekteblerinde ders vermek ve kabul etmek ve komünistliğe, dinsizliğe karşı sed olmak için kabul etmeleri ve İngiliz’in mühim hatiblerinin bir kısmı Kur’an’ı İngiliz’e kabul ettirmeye taraftar çıkmaları ve Küre-i Arz’ın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlarına taraftar çıkması ve İslâmiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükûnet ve musalaha bulacağına karar vermesi ve yeni doğan İslâm devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırkbeş sene evvel olan bu müddeayı isbat ediyor, kuvvetli bir şahid olur.”[6]

Kıyametin alametlerinden olan; Hz. Talha ibn-i Mâlik RA’dan rivayet edilen;Arabın helâk olması,Rum’un fethi,[7] ki; Bizanslıların putperest Perslere galib geleceğini bildiren rum suresinin ilk ayetleri(1-4),bunun 3 ile 9 yıl arasında gerçekleşeceğini söylemiştir.620 yılında bildirmiş ve 627-de Aralık ayında,Ninova harabelerinin olduğu yerde yenilgiye uğratmışlardır.Ve hz.Ebubekirin müşriklerle girdiği iddiada peygamberimiz hem yılı,hemde payı arttırmasını söylemiş ve kazanmıştır.Ve bu yer yeryüzünün en edna,aşağı noktası olan”Suriye,Filistin ve şimdiki ürdün topraklarının kesiştiği bölgede yer alan Lut gölü havzasıdır…..deniz seviyesinden 395 m.aşağıdadır”[8]

Hz. Enes’den rivayetle: “İstanbul’un fethi Kıyamet anında olacaktır.”[9]

Ve Kıyametin 10 büyük alameti,[10] onlardan birisi de Hz.İsanın inişidir. İsanın inişi ve ehli kitabın durumu konusu olup buda,onların içerisinde elbette inananların olduğu ifade edilmektedir.[11]

İsanın kırmızı-beyaz ve murabba,dörtgen tipli olduğu ifade edilir.

Kıyametin alametlerinden olan,güneşin batıdan doğması;-Allah-u a’lem bir manası;İslamın batı dünyasında bir güneş gibi doğarak,tüm dünyaya yayılarak,insanların İslâmiyeti oradan alıp,oradan öğreneceğinin sırlı bir remzidir.

Bugün bunun örneklerini çeşitli demeç ve uygulamalarla görmekteyiz

Bu durumu sezen hasud yahudi dünyasının tıpkı peygamberimizin amcası Ebu talible,Rahib Buheyra’nın tavsiyesi üzerine Şam’a yahudilerin orada bulunup öldürme tehlikesine karşı geri dönmesi gibi,bunu engellemeye çalışmak üzere Kennedy-yi öldürmeleridir.Şöyleki;

ABD Başkanı KENNEDY.İsrail yani yahudiler her türlü maddi imkânı sağlayarak kendilerine yardımda bulunma tepkilerine red cevabı almaları üzerine,kazanması kesin olan Kennedy-nin yardımcısı olan ve daha sonra araları açılan İsrail taraftarı Lyndon B. Johnson ele geçirilir.Ancak bunun Kennedy-nin yerine geçmesi için onun öldürülmesi gereklidir.Çünki;Kennedy hem İsraile,hem onun nükleer proğramına taraftar değildir,hemde Arap dünyası yani İslâm alemiyle irtibat kurmuştur.Öyleki Fransızın boyunduruğu altında olan Cezayirlilere destekde bulunmuştur.Amerikalı yazar,-Son Hüküm- adlı 335 sayfalı,600 dipnotlu eserinde şu hükmü koyar:”Sui kasd bir MOSSAD ürünüdür.”[12]

Bugün bile gerek korkudan,gerek siyasetten gerekse de inanıldığından dolayı ABD’nin İsrail taraflı politikaları izlediği de görülmektedir.Nitekim Bush, “İsrail’in ezilmesine izin vermeyiz” dedi.[13]

Bugünkü Filistinde yapılanlara karşı sessiz kalınması ise;Yahudi politikası ve yılların hesabıdır.

İngiliz ajanı hempher itiraflarında kendilerinin planladıkları şeyin üç yüz sene sonraya göre olup,bugün ise elde ettiklerinin 300 sene önce planlananlar olduğunu söylemekle şuna ışık tutar:

Filistinde yahudilerin yerleşme fikrini ilk olarak 1616-da İngilterede Henry Fınch-in yazdığı kitapla gelişmiştir.Daha sonra 1824 ve 48-de himaye edilmişlerdir.Zamanla bu düşünce genişletilerek; “Süveyşden İzmir körfezi”ne kadar uzanan alanı kapsamıştır.Nihayet 1896’da Avusturyalı bir yahudi gazeteci Theodor Hertzel tarafından yazılan;”Yahudi devleti” adlı kitapla mevcud potansiyelin hareketine başlandı.Ve bir yıl sonra 1897’de 200 delegenin iştirakiyle fikrin alt yapısı atılmış oldu.Her yıl bir yıl arayla 1913 yılına kadar yapılan 11 kongreyle icra alanı genişletildi.Ancak burada Osmanlının müsaadesini almak gerekti.Bu amaçla Sultan II.Abdulhamide yaptıkları cazib tekliflerin neticesiz kalmasıyla,özellikle 1908 meşrutiyetin ilanından sonra İttihad ve Terakki partisinin vesayetinde,I.Dünya savaşı ve daha sonra II:Dünya savaşının açmış olduğu boşluktan istifadeyle yerleşime başladılar.Hemde İngiliz desteği ve askeri gücü sayesinde…[14]

-“Amerika’nın önde gelen eğitim kurumlarından Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesinin yeni öğretim yılı öncesi aldığı bir karar, ABD medyasında ‘Günün Haberi’ diye sunuldu. İslâmiyetin ABD halkına tanıtılmasını isteyen üniversite yönetimi, bu yıl kayıt yaptıran 3 bin 500 öğrenciye ‘Kur’ân’ı tanıma’ adlı bir kitap dağıtma kararı aldı. Kur’ân’daki ilk 35 sûrenin çevirisi, anlamı ve İslâmiyetin nasıl doğduğunu anlatan kitap, Ağustos ayında yapılacak oryantasyon (okula alışma) döneminde öğrencilere dağıtılacak.”[15]

-ABD eski Başkanı Bill Clinton’ın 11 Eylül sonrası değerlendirmesine de bakalım: “…Şunu söylememe izin verin, bence dünyanın İslâmdan öğreneceği çok fazla şey var. (…) Amerikalılar üniversiterde ve liselerde İslâmı öğreniyorlar. Benim de kızım lise öğrencisi iken İslâm tarihi dersi almış ve Kur’ân’ın büyük bölümünü okumuştu…”[16]

-Vatikan elçiliğine bağlı,Türkiyedeki Katoliklerin temsilcisi.Dinler arası diyalog,hoş görü,ekümenizm,ibrahimi dinler,4 temel uygulama içerisinde bulunan,Hergün Cevşeni okuduğunu söyleyen Maroviç gibilerin bu durumu bir gelişmedir.

Ancak bu arada yayılmaya çalışılan bir görüşte;Tüm din mensublarının,Hz.Muhammede inanmasada,inanmış ve cennetlik olduğu söylenmeye çalışılıp kabul ettirilmeye çalışılarak mevcudu muhafaza yoluna gidilmektedir.

Adı bile besmele ile anılan Osmanlının yaptığı savaşlar,savaşları engellemek için yapılan savaşlardır.Osmanlının 624 yıllık süresi içerisinde yaptığı savaşların toplamı;bir haçlı sferinden,bir 1.dünya ve 2.dünya savaşlarından,Hiroşimaya ve islam ülkelerine yani 11-Eylül bahanesiyle Afganistan,Bosna,Kosova,Cezayir gibi facialar.Hiçbiriyle kıyaslanamaz.O gitti,bunlar geldi.Oda kasıp kavurarak.Bugün yine Osmanlı ve Osmanlı modeli aranmaktadır.

Değerli Prof.Şener Dilek-in ifadesiyle:”Noktayla başlayan hayat kitabı,noktayla noktalanır. Beşerin hayatı bir Kur’andan çıkıp,dallandı,budaklandı,yine çekirdek olan Kur’ana dönecektir. Çekirdek ağaç olur,meyve verir ve yine toprağa çekirdek olarak düştüğü gibi…Güneş çıktığı yere ,sonunda tekrar dönüp girer..Kaynaktan çıkan su tekrar kaynağa döner..Evveli ömürde Kur’andan çıkan beşerin hayatı,ahiri ömürde tekrar Kur’ana dönecektir.Evvelde besmele,ahirde hamdele dedirtecek..Mesela büyük alimlerden ders görüp,yüksek ilimleri okuyan bir hoca,döner dolaşır bir köye imam olur.Cemaat çocuklarına Kur’an öğretmesini hocaya söylediklerinde hoca;O kadar yüksek ilimleri öğrendik,döndük yine başa,Kur’an öğretiyoruz.Bunun gibi de,Risale-i nrun son hizmeti,tekrar baştaki ilk hizmet tarzına dönecektir.”

Tesbihin başlangıcı ilk asırla başlar,asrı nur ile kapanır,bağlanır,hitama erer.

Peygamberlik zincirini hatmedip mühürleyen Hatemul Enbiya,kendisinden sonra peygamber gelmeyerek,devamını ulema ile devam ettirmiştir.

Ahirzamanda gelecek olan,beklenilen şahısda şimdiye kadar yapılanları hatmedip mühürleyecektir. Her türlü menfiliklere karşı savunulan toplu savunma sistemleri ve uygulamaları ile karşılıkta bulunacaktır.

Tıp kı Dümdarlar gibi ki;”Askerlikte arttaki emniyeti te’minle vazifeli, geriden gelen ve askeri tâkib eden birlik. Ordunun geriden emniyet kuvveti.Mc: Son zamanlarda gelen büyük evliyâullah.”[17]

Bu Dümdarlar askerin geride bıraktığı tüm değerli şeyleri toplaya toplaya gelirler.

Böylece ahirzamanda gelecek olan şahısda,o zamana kadar ulemanın,sülehanın geride bıraktıklarını,değerlerini topyekun kendilerinde ve hizmetlerinde toplarlar.

“Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç olan kardeşin, bin derece haddimin fevkinde olarak kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem, hiçbir cihette liyakatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acib şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi olduğumu zannediyorum. Ve ondandır ki, sen de yazılan şeylerden o acib kokusunu aldın.”[18]

“Evet «“Ümmetimin alimleri,benî İsrailin peygamberleri gibidirler.”ferman etmiş. Gavs-ı A’zam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî gibi hem şahsen, hem vazifeten büyük ve hârika zâtlar bu hadîsi, kıymetdar irşadatlarıyla ve eserleriyle fiilen tasdik etmişler. O zamanlar bir cihette ferdiyet zamanı olduğundan hikmet-i Rabbaniye onlar gibi ferîdleri ve kudsî dâhîleri ümmetin imdadına göndermiş. Şimdi ise aynı vazifeye, fakat müşkilâtlı ve dehşetli şerait içinde, bir şahs-ı manevî hükmünde bulunan Risalet-in Nur’u ve sırr-ı tesanüd ile bir ferd-i ferîd manasında olan şakirdlerini bu cemaat zamanında o mühim vazifeye koşturmuş. Bu sırra binaen, benim gibi bir neferin, ağırlaşmış müşiriyet makamında ancak bir dümdarlık vazifesi var.”[19]

O Allah ki;Âzer gibi bir putperest ve ölüden,İbrahim peygamber gibi hem kendi diri,hem toplumları dirilten ve hala da diri ve dipdiri varlığını devam ettiren bir peygamberi çıkarmıştır.

Öyle de;Ölmüş bir dünyadan,bitmiş bir batıdan yepyeni bir dünya çıkarmaya kadirdir.

“Ölüden diriyi,diriden de ölüyü O çıkarıyor…”[20]

MEHMET ÖZÇELİK

27-08-2002

[1] Tevbe.32.

[2] Şualar.B.Said Nursi.719-720.

[3] Emirdağ Lahikası.1/241,219.

[4] Mecmuatün minet-Tefasir.Kadı Beyzavi.1/420.

[5] Emirdağ Lahikası.age.1/248,11/141.

[6] Hutbe-i Şamiye.23.

[7] Mecmuatün minet Tefasir.age.3/62.

[8] Kur’an Mu’cizeleri.H.Yahya.69.

[9] Tirmizi, Fiten 58, (2240).

[10] Mecmuatün minet Tefasir.age.2/512

[11] Al-i İmran.199,Mecmuatün minet Tefasir.age.1/507.

[12] Bak.Araştırma Derg.Hziran.2002.sh.32-34.

[13] Yeni Mesaj.28-4-2002,Yeni Şafak.28-4-2002.

[14] Bak.Siyonizm ve Filistin.Filistin davası yayınları.

[15] Sabah, 9 Temmuz 2002,Yeni asya.5-8-2002.F.Çakır.

[16] Araştırma dergisi, Temmuz 2002.

[17] Nur.cd.

[18] Barla Lahikası.B.Said Nursi.283.

[19] Kastamonu Lahikası.B.Said Nursi.7,251,Sikke-i Tasdik-i Gaybi.B.Said Nursi.187.

[20] Rum.19.




ŞEHİD – ŞÂHİD – MEŞHUD – RAKİB

ŞEHİD – ŞÂHİD – MEŞHUD – RAKİB

Allah-u a’lem;İnsanların yaratılışına meleklerin taraftar olmayıp,Allah’ın ise yaratmadan taraf olarak meleklere;”Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim”[1]dediği bilinen sır ise;İnsanların Allah’ın isimlerine olan mazhariyetleri ve ma’kes olmaları cihetiyledir.

Özellikle külli manada birkaç veya bir çok isme mazhar olanlar,insanlar içerisinde imtiyaz etmiş kimselerdirler.Adeta belli bir ilim ve meslekte ihtisas ve maharet kesbetmiş kimseler gibidirler.

Her bir peygamber Allah’ın bir ismine mazhar olmuştur.

İlim-velayet ve tecdid vazifesinde de görevli olan şahsiyetler de bir isme,asrının muktezası olan bir isme mazhar olmuşlardır.Yani o zât bir başka asırda gelmiş olsaydı;geldiği asrın muktezası olan bir isme mazhar olacak veya o alanda bir istidadı yoksa kabiliyeti gelişmiyecekti.

Allah’ın isimleri içerisinde Şehid-Şâhid ve Meşhud isimleri;her şey nazarı şuhudunda olan,her şeyi görüp,her şeyde görülen ve bilinen,şiddeti zuhurundan dolayı nihayet derecede varlığı açıkta olandır…

Allah’ın bu ismine mazhariyet,imanın nihayet kemaline delalet eder.

İnsanın ve varlıkların yaratılış hikmeti ise;her bir şeyde yaratıcının ilim,kudret,takdir,halk gibi isimlerini teker teker görmek ve göstermektir.O âyetleri okumaktır.

Okumasını bilenle bilmeyen arasındaki fark gibi,gören insanın görmeyenden farklı olarak o farkı göstererek okuyabilmesidir.

Bir batılının:”Allah beni yaratırken sanatkârın eserine koyduğu imza gibi,kendi varlığının fikrini zihnime koymuştur.”hakikatında ifade edildiği üzere;zihindeki perde ve zarları kaldırmak,ikincisinde de onu okumaktır.Tıpkı eşyaya vurulan damga ve mührü okumak gibi.Zira onu okuyamıyan kimse,eşyayı sebeblere veya zihninde uydurup icad edeceği başka ilahlara mal edecektir.

Dalalete düşmemek bir isabet olduğu gibi,doğruyu ve hidayeti bulmakta onun gibi bir kemal ve olgunluktur.Buda bu isme mazhar olmakla olur.

Rakîb ismide,şehid ve şâhid isminin bir cihetle müradifidir. Allah’ın murakabe ve gözetiminde olduğunu bilmektir. Onu görüp düşünmek ve onun tarafından sürekli bir kontrol altında olduğunu bilmektir.

Şehid ve rakîb olan Allah;insana vermiş olduğu önemden dolayı her amelini kayıd altına almakta,hiçbir işini hatta hayalini dahi yokluğa atmamakta,nazar edip kayıd altında bulundurmaktadır.

Bu isme mazhar olan kişi,her işinde Allah’ın rızasına uygun hareket eder,kontrol edildiğini düşünerek yanlış işlerden sakınır.

Her ânında ve işinde onunla olmak,onsuz bir zamanı geçmemek..zira onsuz geçen bir zaman;varlık değil,yokluktur.Varlığa değil,yokluğa akmakta ve gitmektedir.

Şehid ve Rakîb ismine mazhar olanlar ise;cehalet,gaflet,dalalet,küfür gibi ademî olan karanlıklardan âzadedir.Alemi devamlı güneşlidir.Gecesi yoktur.Arka yoktur,her taraf öndür.Gelecek geçmiş gibidir.Nazarına mani yoktur.

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Bakara.30.




SEVAB GÜNAH KAVRAMI

SEVAB GÜNAH KAVRAMI

Çocuğun masumluğu,sevimliliği ve öldüğünde günahsız oluşu,bu günah k,r,ne bulaşmamasındandır.Ancak yavaş yavaş güçlenip akıllandıkça yanlışlara,hata ve günah işlemeye meyletmeye başlamasıyla eski sadelik ve berraklık kaybolur.Yerini sevimsizliğe ve soğukluğa terkeder.Günahların çehresi ebedi soğuktur.Kirdir ve lekedir.

Peygamber Efendimiz istiğfarı emredip kendilerinin de hergün yetmiş defa istiğfarda bulunduklarını ifade ederler.Ancak bu istiğfarları,yapılan bir günahın silinmesi için olmayıp,hergün o kadar mertebeyi katetmekte,demektir.Yani bir sonraki günkü mertebesi,bir önceki günkü mertebesinden yetmiş defa daha fazladır.İki günü eşit olan ziyandadır,hakikatı da bunu ifade eder.

Bazılarının da bir mertebe katedip,o mertebenin cezbesine kapılarak,aynı mertebede sayması bir eksikliktir.

İnsan fıtraten günaha meyyal olduğundandır ki,tevbe kapısı son saatte kıyamete kadar açık tutulmuş,tevbeye teşvik edilerek ümitsizliğe düşülmemesi emredilmiştir.

Evet günah sıfatı insanın manen terakkisine,Allah’ın sıfat ve esmasının tecellisine mazhar olmasına engel teşkil etmektedir.

Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi;İnsanlar madenler gibidirler.Madenlerin tefrik edilip ayrıştırılması büyük bir ameliyeyi gerektirmektedir.

Ateşe sokulan madenler birbirlerinden ayrıştırılarak bakırı,kömürü,gümüşü,altını ve elması herbiri ayrı bir şekilde ayrılır.

Dünya ve ahirette yakıcı özelliği olan günahlar da bazı insanların kömür ve bakırlığını ortaya koyarken,bazılarını da toplumda elmas ve altun gibi nurani bir çehre olarak parlamasını sağlamaktadır.

Günahsız sevip düşünülemez.Dünyada herşey nisbî olup nisbetince bilinir.Karanlığın nisbetince aydınlık bilinir ve anlaşılır.Günah ve şer nisbetinde sevab ve hayır bilinir ve görülür.

İnsanlar hürdürler ancak yinede Allah’ın kuludurlar.Hür olmaları kulluktan çıkmalarını gerektirmemektedir.Günahla kulluk bir arada bağdaşmaz.Onun için insan günah konusunda hürüm diyemez.

Gerçek hür olan bir hayat hürriyetini kısıtlar,maddi ve manevi hayatını dar bir sahaya münhasır kılar.Sevablar ise insan hayatının inkişafına,hürriyet ve istifade alanının genişlemesine vesile olur.

Zira üzümden yapılan bir sarhoş edici içeceği içmek mi gerçek hürriyettir,yoksa üzümden yapılan diğer yüzlerce çeşitten istifade etmek mi daha gerçek hürriyettir?Helal dairresi geniştir,keyfe kâfidir.Harama girmeye hiç gerek yoktur.

Cennet ve hayatı haramsız bir hayattır.Cehennem de hayır ve sevabların olmadığı şer bir hayattır.Sevablar cennet çekirdeğini içerisinde taşırken,günahlarda cehennem tohumunu saklamaktadırlar.Sevab cennet suretinde,günahda cehennem suretinde tecelli eder.

MEHMET ÖZÇELİK




KALİTE KONTROL

KALİTE KONTROL

Pazara gelen,tezgaha konulan her mal belli bir kalite kontrolden geçmiştir.Emsallerine göre farklı da olsa belli bir kalitesi vardır.Pazara geliş esnasında veya pazarda veya sahibinin elinde iken almış olduğu yara ve darbeler onun değerini düşürmektedir.

Yani pazarlamada ve muhafazada yapılan eksiklikler,malı farklı kılmaktadır.

Doğrudan doğruya malda her ne kadar kusurda olsa,yüzde yüz o maldan kaynaklanmış olmaz.Nisbet oranında;ya geldiği yerden,ya kişiden,ya takdirde yapılan taksimler de göz önünde bulundurulmalıdır.

İnsanda ilahi bir maldır.Dünya pazarına gönderilmiştir.İnsan olarak dünyaya gelmişse,belli bir kaliteye sahib demektir. Burada anlatmaya çalıştığımız insanın yaratılışının başlangıcından nihayetine kadar geçen sürede insan kalitesini değerlendirmektir.

Bazen İnsanın bu kalite kontrolü yapıldıktan sonra;geliş anında herhangi bir istasyonda indirilmekte,belirli noktalarda yetersizliğinden dolayı diskalifiye edilmektedir.

Bazen de kendisine rahmet edilmesi veya yeterliliği anlaşılmış ve kendisini göstermiş olduğundan dolayı,kısa zamanda ödüllendirilerek,uzun süreye ihtiyaç görülmemiştir.

Zina yoluyla dünya pazarına gelenler ise;standartlara uymayıp,kalite kontrol yapılıp da onaylanmadan,kural ve sıra dışı olarak gelişi ifade etmektedir.Tıpkı yurda sokulan kaçak mal gibi…Sistemi ve sistematiği bozan bu kuralsızlık kaliteyi de düşürmektedir.

Zina sıra dışı bir olay ve geliştir.Takdir,Tahsis,Tayini alt üst etmektedir.

İnsanın kalite kontrol seri numarasına uymamaktadır.

İnsanın gerçek seri numarası;Adam olmaktır.

İnsan olup kalite kontrolden geçmek ise,adam olmak o kaliteyi sürdürmektir.

Kalite kontrolünüzü yaptırdınız mı?

Cennet;kalite kontrolden geçmiş,bunu sürdürerek kalite ödülü almış olanların kurduğu bir kurumdur.

Cehennem ise;kalite kontrolden geçmiş ancak sonradan olan arıza ve defolu oluşundan dolayı ayrıştırılmış ucuz ve sakat malların depolandığı bir anbardır.

Acaba bunlar içerisinde kalite kontrole uymayan.. şeyy afedersiniz,uyan var mı?

Bu standardların belirlenmesinde ilahi kaynaklar esas alınıp,peygamberler tarafından belirlenmektedir.

Defosuz mal görürseniz lütfen kurumumuza haber verip bildiriniz.

Adres;İnsanlar Bahçesi..Adamlar sokak..dürüstlük caddesi..akıllılar mahallesi..iman apartmanı..salihler blok..5.cennet katı..39 milyar 713 milyon 640 bin 174.daire..

-Nüfusa kayıdlı olduğu yer;Dünya.

-Dini;İslam.(Belirsiz ve geçersiz değil)

-Veriliş nedeni;Akıl ve baliğ olma.

-Anne ve babasının adı;Havva ve Âdem.

-Soyu ve Kabilesi;Soylu,(soy-suz değil,soy kütüğüne kayıdlı)yürüyenler,konuşup,düşünenler.

-Mesleği;İnsan duygu ve organlarını tetkik ve teşhis kurulu başkanı.

-Irkı;Kök.(kopuk ve köksüz değil)

-Kan grubu;Hayat.(A-B-C-D- gibi her gruptan değil)

-Rengi;melez değil,öz.

-Boyu ;Huyu.

-Aile kütüğünün bulunduğu yer ve arşiv;Kabir/Berzah/Haşir/Sırat/Cennet ve Cehennem yol ayrımı/Âhiret…

“Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku… Yoksa hayvan ve camid hükmünde insan olmak ihtimali var!”[1]

“Onun gönlünün mihrak noktasında yazılı olan şu “Dikkat!” kelimesi, en hassas bir kontrol vazifesi görmektedir.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

29-08-2002

[1] Sözler.B.Said Nursi.637.

[2] Tarihçe-i Hayat.B.Said Nursi.15.




ZAMAN MAKİNASI

ZAMAN MAKİNASI

Şimdilerde filimlerde kalıp,gündeme getirilen bir konuda Zaman Makinasıdır.Zaman makinasına giren bir kişi,geçmiş zamana giderek o zamanda yapmış olduğu bir yanlışı düzeltmeye çalışmaktadır.Bu durum filmin senaryosuna göre şekillenmektedir.

Bu kişi zaman makinasına bindirilip geçmişe gönderildiği gibi geleceğe de transfer edilebilmekte,o zamanda başına gelebilecek olayları seyredebilmektedir.

İslamiyette ise,az zamanda çok şeyler yapmak olan Bastı zaman veya zamanı ve mekanı ortadan kaldırarak Ashab-ı Kehf gibi 309 senelik bir zamanı kısa bir zamana sıkıştırmaktır.[1]

Bizim burada anlatmak istediğimiz zamanın mahiyetinden ziyade,ahiretin varlığıdır.Zira zaman sürekli akan büyük bir nehir gibidir.Varlıklarda o suyun yüzünde seyretmektedirler.

Ancak bu bize şunu hatırlatmaktadır ki;Ölerek geçmişe giden insan ve hayvan gibi tüm canlı varlıklar yok olmamış,vardırlar.Onlar ile görüşebilmekte ve adeta oynanan oyunu tekrarlatmaktadırlar.İslamiyette de bu durum velilerin velayetiyle vuku bulmaktadır.

Geleceğe gidişte yine bir sonraki hayat olan ahiret hayatına geçiş ve de geçmiş ile gelecekteki varlıkların özellikle insanın buluşma çizgisinde buluşacaklarının bir delilidir.

Bu durumda bize bildirmektedir ki;Her hâl-u kârda ilmin gelişmesi,zamanın açılması ahiretin varlığını göstermekte ve teyid etmektedir.

Bütün zaman ve mekanlar bir anda Allahın nazarındadır.Allah için mazi-hal-istikbal yoktur,hepsi bidir.O halde zamanlarda olanların durumu nedir ve nasıl olmaktadır?Elbette düşünülmeli,zamana binip hayalen dahi olsa gezinmelidir.

Bütün zamanlar bir anda Allahın nazarındadır.Milyarlarca yıllarda olan ve geçen şeyler,onun nazarında bir anda mevcud olurlar.Zira sonsuzun içerisinde her akan,her an var ve mevcuttur.Sonsuzun zamana ihtiyacı yoktur.Bizim şu anki zamanımız,sonsuzluktan bir boyut ve bir bölümdür,bir noktadır.İşte tüm varlıklar o noktada gezmekte ve odamlada yüzmektedirler.

MEHMET ÖZÇELİK

[1] Zaman-la ilgili.Bak.İsra.52,Yunus.45,Mü’minun.112-114,Hac.47,Mearic.4,Secde.5,Kehf.11-12,19,82,Bakara.259.