SONSUZLUK NAMZEDİ İNSAN

SONSUZLUK NAMZEDİ İNSAN
İnsan birinci elden birinci merkez olan emir dairesinin mahsulüdür.
-Ervah kafileleri cesed giymeye sıra beklerken,cesedini çıkaran ruhlar da âla-yı illiyyin ve esfeli safiline geçmek için nöbet beklemektedirler.İkinci cesed elbisesi ruhlar aleminde giyilecektir.
-İnsanda on latifeden biri olan nefsi nâtık,nefsin ruhun gerçek geldiği vatanı taleb etmesidir.
-Hubbül vatani minel iman-,’Vatan sevgisi imandandır.’hadisinin en önemli baktığı yönü ise âhirete bakan,sonsuzluğa yönelen kısmıdır.
-İnsanın Allaha bakan yönü manevi kalbi,dünyaya bakan yönü ise maddi kalbidir.
Bediüzzaman insanın ebediliği ile ilgili olarak;“Ve insanın istidadı ve cihazat-ı mâneviyesi, başka bir bâki âleme ve ebedî bir hayata bakıyor. Ve insanın kalbi ve şuuru, bütün kuvvetiyle beka istiyor ve lisanı, hadsiz dualarıyla beka için Hâlıkına yalvarıyor. Elbette ve herhalde, o çok seven ve sevilen ve mahbub ve muhib olan insanları dirilmemek üzere öldürmekle, ebedî bir muhabbet için yaratmış iken, ebedî bir adâvetle gücendirmek olamaz ve kâbil değildir. Belki, başka bir ebedî âlemde mes’udâne yaşaması hikmetiyle, bu dünyada çalışmak ve onu kazanmak için gönderilmiştir.”

Hz. Peygamber’in vahiy kâtiplerinden olan Hanzaletü’l-Üseydî bir gün iyice dolmuştur.İçini boşaltacak,bir yandan da boşalttığını hazmedecek birisini bulmak üzere evinden çıkar.
Adeta çatlayacaktır boşalmazsa.
Tıpkı Hz.Ali gibi ki,o da bazen dolduğunda insanların hazmedememesi veya yanlış tepki vermesini engellemek için kabristana gider,oradakilerle konuşurdu.
Orada yatanlar hiçbir tepki vermez,muhalefet etmez,itiraz etmez,tam bir teslimiyet içerisinde dinlerler.
Bazen içini bir kuyuya boşaltırmış.Demek ki,mezardakiler bile onu hazmetmekte zorlanacaklardı.
Efendimizde bazen hanımı Hz.Âişeye;’Kellimini ya Hümeyrâ,benimle konuş,beni rahatlat demesi gibi.
Veya Bilal-i Habeşiye:” “Erihnâ bi’s-salâti yâ Bilâl/Ya Bilal,bizi namaza çağırarak ferahlat”
Çünkü o zat da buyurur: “Benim Allah ile bir vaktim vardır ki o vakitte bana ne mukarreb bir melek ne de gönderilmiş bir peygamber hiçbiri yanaşamaz.” buyurmuştur.
*Çünkü insan her an değişken bir varlıktır.
Hanzale Hz.Ebubekirle karşılaşır.Hz.Ebubekir halini sorar.
Hanzalenin ilk tepkisi gayet ağır olur;
-Hanzale münafık oldu.
Sebebini ise şöyle anlatır:”Rasulullahın Yanında oturmakta olduğumuz bir gün Hz. Peygamber bizlere cennet ve cehennemden bahsettiler. Öyle ki bunları adeta gözlerimizle gördük. Ancak oradan ayrılıp da evimize, çoluk çocuğumuzun yanına gittiğimizde yine eskisi gibi gülüp oynamaya başladık.”
Hz.Ebubekir bu halin kendisinde de olduğunu söyler. Bunun Üzerine Hz. Peygamber’e giderek durumu anlatırlar.
Rasulullah şöyle buyurur:
“Ey Hanzale Eğer çoluk çocuğunuzun yanında da benim yanımda olduğunuz gibi olabilseydiniz melekler yolda giderken ya da yataklarınızda sizinle musafaha ederlerdi.
Bazen öyle olur,bazen böyle…”
*İnsan çok boyutlu bir varlıktır.6,5 milyarlık alem bu alemde dolaşmaktadır.
İnsan ölümsüz olarak bu dünyada kalsaydı,yine o kendi ben-i içerisinde gelişirdi.
Eğer bu sonsuz boyutlu bir insan,kendisine verilen bunca önem sonucunda tekrar yaratılmamış olsaydı,her şey dahi yaratılmayacak,hiçbir şeyinde bir varlığı ve anlamı olmayacaktı.
Bunca yapılanlar israf olacaktı.
Mesela,bir öğrenci düşününüz ki,üniversiteyi bitirmiş ve profluğa kadar yükselmiş.Sonunda da buna bir üniversitede çöpçülük yapacağı söylense ne olur?
Evvela ona verilen bunca emek boşa gider.
O üniversitedeki verilmesi gereken gerçek makama hakaret olur.
O kişiye,ailesine ve herkese haksızlık ve vicdansızlık yapılmış olur.
Tam bir haram olan israf,haddi aşma gerçekleşmiş olur.
Oysa âli ve yüce olan bir şey,adi ve kıymetsiz olan bir sonuca irca edilemez, düşürülemez.
Kıymetli şeyi basite indirmek basitçe değerlendirmek olur.
Allah ise böyle bir zulüm ve haksızlıktan münezzehtir.
Bu kadar kıymet verdiği ve her şeyi kendisiyle bağladığı bu insanı diriltmemekle, sadece o sonsuz boyutlu insanı değil,tüm varlıkları yokluğa atmış,kıymetsizleştirmiş ve bitirmiş olacaktır.
Emek verip ektiğimiz bir soğanı bile hayvan yese,bir dereceye kadar önemsemeyebiliriz.Bir yere kadar neyse altı üstü bir soğan değil mi,bitki seviyesinden hayvan seviyesine yükseldi deyip teselli bulabiliriz.
İnsan ise ölüp toprağa gömülerek tarla farelerine yem olmak üzere veya gübreye dönüşmesi için basite alınacak bir varlık değildir o.
Soğan gibi aşağı seviyede olmadığından dolayı,bulunduğu vaziyetten daha üstün bir vaziyette değerlendirilecektir.
Yokluğa atılmayacak,ebedi varlık aleminde varlığı ebediyen sürdürülecektir.
Her şeyin varlığı insan ile ayakta dururken,insanın varlığı da ebedi olan Allahın varlığı ile kaim ve ayakta durup,var olmaktadır.

MEHMET ÖZÇELİK
31-12-2010

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015