SÜLEYMAN EFENDİ

SÜLEYMAN EFENDİ
*Devlet gittikçe belli ki olgunlaşıyor.Dersimle başlayan özürler inşallah devam eder.
Ancak kendilerinden özür dilenecek epey yıldız insanlar vardır.bunlar Bediüzzaman Said Nursi,Süleyman Efendi,Nakşisi,Kadirisi gibiler.
Ancak millet devletten çok daha önce olgunlaştı.
*İrinler deşilmeli,tarihle yüzleşilmelidir.Yoksa hastalık ve koku gittikçe artarak yayılır,gelecek nesilleri de hasta eder.
*Kim istemiyor?
Yarası olan.
Suya sabuna dokunmayın,kirli kalsın,diyenler.Yarasa gibi karanlıktan ve kirlilikten medet umanlar.
Veya aşağıya tükürse sakal,yukarı tükürse bıyık,pozisyonunda olanlar.
*Bu gibi zatlardan özür dilenmeli.Hayatlarında iken rahat vermediğimiz bu insanları kabirlerinde dahi rahat bırakmamışız.
Nitekim;O’nun hayatından korkanlar,ölümünden dahi korktular.Fatih camii haziresine gömülecekken bırakmadılar,zorla Karacaahmed-e gömdüler.
*Devletten darbe yiyen bu insanlar devlete kurşun sıkmamış,darbe yapmamışlardır.
*Cemaatları birbirine kırdırmaya çalışanlar bu gün bunun kirli bir örgüt işi,psikolojik hareketlerin bir sonucu olduğu ortaya çıkmıştır.
*Süleyman Efendinin hedefi Kur’an-ı Kerim-i öğretmekti.
*Resmi olanlar devlet adına o ve o gibilerden özür dilesinler,ben de buradan millet adına onu tanıtmam özür yerine geçsin.
*Bu yazı onun ve onun gibilerin ruhaniyetinden istimdad ve bir özür manasınadır.
*Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri 1888-1959 (16 Eylül) yılları arasında yaşamıştır.
*Osmanlı medreselerinde yetişmiş alim bir zattır.
*Zahiri ilimler gibi,batini ilimlere de vukûfiyeti tâmdı.
*Cami gibi abide bir şahsiyettir.
*Cami duvarına bevledenlerin hedefi olmuştur.
*Manevi kıtlık döneminde insanları Kur’an etrafında toplamıştır.
*Kendileri Süleyman-cı adını kendilerine vermemiş ve o düşünceyle bir hesaplı cemaat değil,millet tarafından verilen bir addır.
*Bunlara isnad edilen,peygamberlik iddiasında bulunması gibi isnadlar tamamen bir iftira ve cehaletten kaynaklanmaktadır.
*Kendisi Dâr-ul Hilafet-il Âliye-nin Tefsir ve Hadis bölümünü birincilikle bitirir ve Medreset-ül Mütehassisin-den doktorasını tamamlar.
*Cumhuriyetin kuruluşunda geçmişe aid değerler yıkılmaya çalışıldığı gibi,değerliler de değersizlendirilmeye çalışılmıştır.
*Babası oğlunu doğmadan önce gördüğü rüya ile daha da sevmeye ve saymaya başlar.
Rüyasında vücudundan ayrılan bir parçanın göğe yükselerek etrafı aydınlatması,dünyaya gelecek çocuğunun münevver ve münevvir olacağına yorar.Öyle de olur.
*Şehadetname ve icazetnameye sahiptir.
*O şöyle diyordu:”Bizim hiç duracak zamanımız yok.Ümmeti Muhammedin evlatları cehenneme bir sel gibi akıp giderken,biz onlara seyirci kalamayız.Bu selden ne kütük kurtarırsak kârdır.”diyordu.
*Hz.Ebubekir-in;”Ya rab vücudumu öyle büyüt ki,ehli imana yer kalmasın.”
*Bediüzzamanın,” Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”sözleri gibi…
*Ehli sünnet çizgisindedirler.
*Nakşi tarikatına mensubiyetleri vardır.
*Kendileri 33.soy ağacı zincirinde Hz.Ebubekir-e dayanır.
*15.soyda Muhammed Bahaeddin Nakşibendiye bağlanır.
*23.soyda İmamı Rabbaniye dayanır.
*Eser yazmamış,canlı eserler yetiştirmiştir.
*Yurtlardaki öğrencilerine İbtida-i ve Tekamül dersi verirler.
*1936 yılı onun çile yılıdır.
*Oda Bediüzzaman gibi hapse girdi.
*Vaazlık belgesi elinden alındı.
*Süleyman Efendi;Kur’anın lafzının muhafazasına,Bediüzzaman ise mânanın muhafazasına çalışmıştır.Kuranın etrafındaki surlar yıkılınca bunlar sahip çıkmışlardır.
*1951 yılından itibaren kurslar açılmaya başlanır.İlk Konya ve Üsküdar-da faaliyet gösterir.
*İstanbul-dan Ankara-ya iki bilet alır,gidiş-dönüş bileti ve yolda öğrencilerine Kur’an öğretir.
*Amele pazarından getirttiği işçilere ücretlerini öder,iş yerine onlara Kur’an-ı Kerim-i öğretirdi.
*Bu dönemler Kur’an-ı Kerim-in yasak edildiği,okuyanların ise cürm-ü meşhud gibi yakalanarak hapse atıldığı dönemlerdir.
*Kayserili bir büyüğümüz olan Ali Mutlu abimiz bununla ilgili bir hatırasını şöyle anlatmıştı;
-Babam bize Kur’an-ı öğreteceği zaman ben kapıda durur, gelip gidenin olup olmadığına bakar, babam abime Kur’an öğretirdi.
Sonra abim kapıyı gözler babam bana Kur’an-ı öğretirdi.İşte Kur’an-ı böyle öğrendim.”
Bunlar binlerce örnekten biridir.
*Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, İsmet İnönü döneminde, CHP döneminde yaklaşık 900 caminin yıkıldığının bilindiğini belirterek, ”Mihrişah Sultan tarafından yaptırılan mescit, 1941’de çıkarılan bir kanundan faydalanılarak CHP ocağına dönüştü ve caminin giriş kısmına CHP’nin simgesi 6 ok konuldu” dedi.
*1959-da Süleyman Efendinin,1960-da da Bediüzzaman Hazretlerinin vefatıyla bu memleket iki büyük değerini kaybetti ve bu boşluktan yararlanan yarasa tabiatlı kimseler ilk darbeyi yaptılar.
*16 Eylül 1959 tarihiydi. Bediüzzaman Hazretleri aniden şiddetle rahatsız oldu. Bu rahatsızlığı üç gün devam etti. Gazete okumadığından ve radyo dinlemediğinden hâl-i âlemden haberi yoktu. Üç gün sonra İstanbul’dan Rüşdü Bey isimli talebesi geldi. Onu görünce hemen ahvâl-i âlemden ve İstanbul’da ne olup bittiğinden sordu. O da “Üstadım, Süleyman Efendi vefat etti” deyince, üstad birden kalkarak “Kardeşim, Şeyh Süleyman mı? Şeyh Süleyman mı?” diyerek dikkatle sordu. “Evet üstadım, Şeyh Süleyman” deyince Bediüzzaman şöyle dedi: “Kardeşim ne zaman vefat etti?” Bu soruya verilen cevap bizi daha da hayrete düşürmüştü. Zira tam vefat ettiği saat Bediüzzaman hastalanmış ve bu manevi elemi hissetmişti. Bediüzzaman, devamla “Kardeşim, Allah rahmet eylesin, Allah rahmet eylesin, mübarek veli bir zattı, mühim hizmetler ifa etti. Allah rahmet eylesin.”
Süleyman Efendinin bendelerinden Arif Hikmet Köklü beyefendi 14.09.2001’de şu enteresan hatırayı anlatmışlardır; “Bazı kimseler Bediüzzaman Said Nursi aleyhinde neşriyatta bulunuyorlardı. Onların tesirinde kalarak Şeyh Süleyman Efendi hazretlerine “Biz Said Nursi’yi nasıl bileceğiz?” diye sordum. “Bu Bediüzzaman hazretleri Türkiye’de en sevdiğim zattır” dediler. Yanından bir zat çıkıyordu, onu kast ederek “Siz gelmeden önce bir zat gelmişti. Said Nursi hazretlerinin yanından gelmiş ve sohbetinde bulunmuş. Sohbette bizim bahsimiz olmuş. Ayağa kalkarak: “Ne kadar sevap kazanmışsam yarısını Şeyh Süleyman efendiye veriyorum” dediğini bize nakletti. Biz de o zata dedik:”Biz de bu güne kadar sevap ve hayır namına ne kazandı isek hepsini Said Nursi hazretlerine hediye ediyoruz. Bunu kendisine bildirirsiniz.” …Yine Arif beyin nakline göre Süleyman Efendi şöyle buyurmuş: “Said Nursi’ye makamını bizzat Resulullah vermiştir. En yüksek dereceye çıkmıştır. Hz.Allah’ın ilham ettiği şekilde yazacak, onun hizmeti de öyle…”
Değerli âlimlerimizden Abdullah Tekin Hocaefendi, Konyalı bir büyüğümüz. Süleyman Hilmi Tunahan Efendi’den ders görmüş, Konya’nın medar-ı iftiharı Hacı Veyiszade Efendi’nin de yakınında bulunmuş çok tatlı bir insan. Merhum Şahin Yılmaz Hocaefendinin cenazesinde görüştüğümüzde çok güzel şeyler anlattı. Sizlerle paylaşırken, Cenab-ı Hak’dan kalplerimizin birbirine daha sıkı perçinlemesini niyaz ederiz;Süleyman Efendi-de 56-59 arası okudum. Çamlıca-da, Bediüzzaman Hazretlerinden zaman zaman bahsedilirdi. “Eğer Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri ile aranızda bir ihtilaf çıkarırsanız huzur-u ilahide iki elim iki yakanızdadır derdi. “
“Mehmed Kırkıncı Hoca, dersiamlardan Dursun Efendi’nin Süleyman Efendi hakkındaki bir sözünü de şöyle anlatmaktadır: “1970-li yıllarda dersiamlardan ve Mahmud Efendi’nin hocası olan Of-lu Hacı Dursun Efendi, Erzurum-daki Kümbet Medresemizi ziyaret etmişti. Her yönüyle büyük bir alim olan Dursun Efendi-ye herkesi sordum ve o da anlattı. Mesele Silistreli Süleyman Efendiye gelince, aynen şu cümleleri söyledi:Süleyman Efendi de dersiamdır; ancak o Allah-ın hususi bir inayet ve ihsanına mazhardır ve akranlarından farklı bir simadır. Başından beri onun böyle olduğunu hissediyorduk.”
11-12-2011
MEHMET ÖZÇELİK

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015