CUMHURİYET ÇOCUKLARI

CUMHURİYET ÇOCUKLARI
-Sansar, bula bula girecek yer diye bir demirci dükkanını bulmuş. Karnı da açmış. Orda gördüğü bir törpüyü yiyecek sanıp başlamış yalamaya. Törpünün dişleri sansarın dilini perişan etmiş, kan içinde komuş. Sansar hiç aldırmamış:
-Bak hele, demiş. Koca demirin kanını ne güzel akıtıyorum. Aferin sansar sana!
Böyle diye diye dilini paramparça edip tüketmiş.
-Başkalarına yaptığını sandığınız kötülüğü kendinize de yapmış olursunuz.
-İşte halimiz. Neredeyse bir asırdır sansarlaşır hale geldik.
Cumhuriyet çocukları,cumhuriyetin çocukları bu hale getirildi.
Başkasının diye akıttığımız kan,meğer kendi kanımızmış.
-Genetiği bozulmuş ve bozulmaya çalışılan bir nesil haline getirildik.
-Gdo-lu bir nesil olduk.İç ve dış her şeyimiz değişti.Değişmeyen bir şeyimiz kalmadı.
Elbisemiz,ismimiz,dilimiz,düşüncemiz,inancımız,damızlığımız,yaşayışımız,komşuluğumuz,akrabalığımız,kitabımız,bilginlerimiz,eğitimimiz,ordumuz,mitimiz,kurumlarımız.vs.vs…
-Geriye doğru baktığımız zaman, bunun geçmişe aid olan ne varsa hepsini kaldırmak üzerine bina edilmiş,ıslah ve inşa değil,yıkmakla varlığını sürdürmüştür olduğunu gördük.
*24 milyon m2 Osmanlının alanı; 5,5 Avrupa,36 Türkiye demek iken,şimdi küçük bir kümes gibi yere sıkıştırıldık.O bile çok görüldü.Oradan da sürülmeye zorlandık ve zorlanmaktayız.
-1.290.000 arşiv Bulgaristan-a kağıt fiyatına satılmış.Bunların mikro filmleri şu anda bize iade edilmiş iken,içimizde yakıp attıklarımızın ise hesabı yoktur.
İade edilmeyip de kaçırılanlar,hesapta olmayanlardandır.
-Şoklandık,şoklu bir nesil olduk.Hala o şoktan kurtulmuş değiliz.
Yıllardır üzerimize örülen o şoklu çelikten duvarı aşmak için,yalayarak çözmeye çalışmakta,bir şey yapamadan sadece çözmekle meşgul olup,onun kavgasını ve mücadelesini vermekteyiz.
-1960-dan beri kendi milletine darbe yapan bir orduyla karşılaştık.
-En iyi idare şekli cumhurunda içinde olduğu bir cumhuriyet iken,İçi doldurulmayan bir rejim uğruna feda edilen bir millet olduk.
Konuşmadık,konuşturulmadık.
-Güzelliklerle beraber fazla gübrenin yaktığı bir nesil olarak yandık,yandırıldık.
-Atatürk-ün Bursa konuşmasında dediği;-Kanla kurulan devletler uzun ömürlü olur.-
Sansar gibi kanlandık,kanlandırıldık,kandırıldık.
-Hala da bir çok şeyle yüzleşilmedi,yüzleşilemedi,sadece yüzleşmenin kapısı aralandı.
*Bilimin sahibinden ve proğramlayıp yaratanından uzaklaştık,neticesiz bir kısır döngü içinde kaldık.
Biz böyle iken,İslâm dünyası bizden pek de farklı değildi.
*İnşaallah,Ehli iman ve alemi İslam bir asırlık yattığı kabrinden bilenmiş olarak çıkacak,geçmişi telafi edip,hızla mukadder olan kemâlatına varacaktır.
Hem bilenmiş ve hem de bilemiş olarak….
MEHMET ÖZÇELİK
01-01-2013




DERİN DEVLET MİT

DERİN DEVLET MİT
*Derin devlet mit mi,mit de mi,mit le mi?
Veya hepsi mi?
O kadar darbe oldu,mit nerdeydi?
Neredeydi?
Kimlerleydi?
İçinde miydi?
En azından dışında değildi?
Hep yazıldı,söylendi,belgelendi;
Pkk yı mit kurdurdu.
Apo-nun kayınpederi mit elemanıydı.
Karısı Kesire mit ajanı mıydı?
Şimdi Nerede?
Hizbullahı mit kurdurdu.
Dini adamlığı olmayanları din adamı olarak piyasaya mit mi sürdü?
Onları öne çıkarıp,Müslümanlar arasında kargaşa çıkarmayı niçin sağladı?
Ergenekon destekli olan sözde din prof-ları kulakları çekilince köşelerine çekilmeye başlandı.
Neden her taşın altından mit çıkar ki?
Mit derin devlet,derin devletle,derindeki devlet…
Her yere el atıldı,kozmik odaya girildi,neredeyse Ergenekon çökertildi,askeriyeye girildi,genelkurmay başkanı içeri alındı,adalet bakanlığında değişim yaşandı.
Ancak bir mit de başkanın değişmesi ve de Kozinoğlu-nun deşifre edilmesinden sonra,sırlarıyla birlikte mahkemeye çıkarılmadan önce öldürülmesinden başka bir şey olmadı.
Neden mit-e girilemiyor?
Bir Hakan Fidan-la iş bitiyor mu?
Veya o bile çok görülüp,faili meçhullerin yapılamaması,kürt probleminin açılım içerisinde çözüme kavuşur gibi olması,mit-in dışarıdaki uzantılarını rahatsız mı ediyor?
Gerçekten faili meçhullerde mit neredeydi?
Meçhul olan nedir?
Failler mi?
Faillerin malum olan bilenleri mi?
17 bin faili meçhulü gerçekten mit bilmiyor mu?
Yoksa bilmezden mi geliyor?
Belki de nazlanıyor?
Şimdilik söylemek istemiyor!!
Ne zaman söyleyecek?
B planı sırasında.
Abd gibi mi?
17 Aralık ta A planlarını bitiren Abd ve Avrupa B planını uygulayarak,şeytanın sağdan gelmesini sağladı?
Gerçekten 17 Aralıkta,mit başkanı Hakan Fidan-ın savcılığa çağrılarak tutuklama düşüncesini taşıdığında neredeydi?
Şey,mit tırları durdurulduğunda yoksa onlar mit-den değil miydi?
Sanki mit en masum haliyle ilk defa görüntülendi.
Yoksa onu yapanlar mit-in üstündeki mit miydi?
Veya paralel mit-miydi?
Biline ki;Türkiye-nin kara kutusu ne kozmik oda,ne cumhurbaşkanlığı ve ne de başbakanlık arşividir.
Öyleyse kara kutu mit-dir.
Türkiye-nin bir asırlık eskiyen uçağı düştü.
Mit kara kutusu açılmalı,çözülmeli.
Mit çözülürse Türkiye çözülür.
-Mit-deki görüntüden en çok rahatsız olan israildir.
Şey yanlış dedim!
Mit demeyecektim,
Hakan Fidan diyecektim…
-Şimdiye kadar Mit-de görev yapmış eski 15 müsteşarın 4.müsteşarı olan Teoman Koman-dan itibaren 12 tanesi harp okulu mezunu yani asker kökenlidir.
Yoksa darbelerde askerlerle mit-in paslaşması olabilir mi?
Olmaması mümkün değil…
Asker mi mit-i yoksa mit mi askeri yönlendiriyordu?(Kullanılıyordu demeyeceğim)
Mit-e tavsiyemdir;
İçi doldurulmayan rejimi koruma uğruna millet hedef alınmamalı belki milleti koruma uğruna bir rejim uygulanmalıdır.
-Bir asırlık gayr-ı meşru derin devletin yerini meşru devlete terk etmekte direniyor.Artık deneyecek gayr-ı meşru yolları kalmadı.
-Aklıma takılan çok sorulardan özellikle öne çıkan bir soruyu sorabilir miyim?
İyi.Sor der gibisiniz.
İçte çok iyi istihbarat yapıp,kaç tane Nurcu,Süleymancı,Milli Görüşçü vs ıcığını bucuğunu,hangi saatte derse gitmiş,hangi köyde kaç kişi var,menzile giden arabaların plakalarına kadar bilen mit,dıştan gelen tehlikelere ve operasyonlara karşı bizleri ne kadar koruyabilmektedir?
Yoksa o işlerle uğraşmıyor mu?
Belki de uğraşmaya vakit bulamıyordur?
Kolay mı canım 76 milyon insan,bunların baba,dede ve soy kütükleri ki uğraş uğraş bitmez!!!
Acaba benim ile ilgili şifreleme faaliyet sayfalarının şifrelerini alabilir miyim?
Şimdiye kadar kaç tane makale yazdığımı bilirseniz,size kitap ve dvd-lerimi göndereceğim.
Zamanı mı değil?
Sonra…
Tamam…
MEHMET ÖZÇELİK
24-05-2014




VAN DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

VAN DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Depremde ölen 68 (75) öğretmenin hikayeleri gayet düşündürücüdür.
Ve bunlar Öğretmenler gününde öldüler.
*Bunların her birisi nice hesaplar kurmuşlardı.
Hepsini rahmetle anıyoruz.Büyük görev uğruna öldüler.
Öğretmen olmak için yıllarını vermişler,Kpss imtihanına girmişler,epeyde puan almışlardı.Ancak yine de bir türlü kendilerine sıra gelmiyordu.
Öyleleri de vardı ki branşında az öğretmen alındığı için,yüksek puan almasına rağmen bir türlü alınmıyordu.
2011 yılı kur’a çekimlerine de katıldılar.Korku ile ümit arasında beklemekteydiler. Dualar ediyor,dualar ettiriyordu.Hatta adaklar adıyordular.
Eğer Rabbim,kazanırsam senin için kurban adayacağım,diyordu.
Kurban bayramı da yakınlaşmıştı.Hem kurban hem de adak bir arada…
Adak kurbandan önce geldi.
Adanan kendisi olmuştu.
Tıpkı İsmail gibi.
Kurban eden İbrahim gibi olmadı,kurban edilen İsmail oldu o.
*Burada kazanmak ile kaybetmenin tanımını iyi yapmak gerektir.
Sadece zihnimizdekilerin gerçekleşmesi midir kazanmak?
Her kaybettiğimiz bir kayıp mıdır gerçekte?
Bu öğretmenler kazanmışlardı ancak şimdi kaybetmiş gibi görünüyor.
Veya o kayıpları onlar için bir kazanç neden olmasın ki?
Biz kendi irademizle buraya gelmediğimiz gibi,kendi irademizle de gitmeyeceğiz.
Onlar büyük manevi ücretlerini alarak bu dünyadan gitmekle kalmadılar,aynı zamanda bundan sonra insan hali olarak işlenecek günahlardan korunmuş oldular.
Hayatta kendilerini memnun etmeyecek bir çok durumlarla,hastalıklarla, belalarla karşılaşma gibi tehlikelerden uzak oldular.
Dünya imtihanını bazı dersleri görmeden erken bitirdiler.
Hem kimden kime şekva edebiliriz ki?Şikayetimiz ancak O’nadır.
Hayat kalış yeri değil,gidiş yeridir.Önemli olan kaybetmiş olarak gitmek değil,imanlı ve yaratıcının istekleri doğrultusunda yaşayarak gitmektir.
Nasıl,gidenler gibi bizlerde hazır mıyız?
Gitmeme olmadığına göre,elbette gitmeye…
Yoksa hala hazırlanma safhasında mıyız?
Yoksa kendimiz için bir deprem olmayacağından emin miyiz?
Eğer hayatın hatları sürekli var ise,o hatlar mutlaka bizim bulunduğumuz yerden de geçecektir.
Öyle de olmuştu;depremden kaçtılar,kazaya yakalandılar,çadırın yanmasıyla öldüler,başka memlekette bir vesile ile öldüler.Bunun örnekleri hayatın içinden çokça bulunabilir ve görülebilir.
*Çok söylenildi;aslında şimdilik ve burada bir deprem beklemiyorduk.
Deprem ansızın geldi.
Depremde haber yaptılar ancak kendileri haber oldular.
Ta Japonya-dan kurtarmaya geldiler.Kendileri kurtarılma beklediler.Kendileri gitti isimleri bir Diş Hastahanesine isim oldu.
Kader….
‘Men amene bil kader,emine minel keder’,-Kadere iman eden kederden emin olur.
30-11-2011
MEHMET ÖZÇELİK




DEĞİŞEN DÜNYADA DEĞİŞMEYENLER

DEĞİŞEN DÜNYADA DEĞİŞMEYENLER
Dünya değişiyor,kirli işler,aynı oyunlar,aynı piyon ve senaryolar hala değişmiyor.
Yüz yıl önce ortadoğuyu değiştirenler,bu gün güncellemeye açlışıyorlar.
Dün Türk soluyla bu memleketi vuranlar,bugün Kürt soluyla vurmaya çalışıyorlar.
1970-lerde zihni ve dili kanlı olanlar,bu gün elleri kanlı olarak yine karşımızdalar.
Bir çok defa uzlaşmayı bozanlar,bu gün uzlaşmaya giden Kürtleri Işid-le vurmaya çalışmaktadırlar.
Kobani bahanesiyle memleketi yakıp yıkanlar,Işid-in işine hizmet etmektedirler.
Işid-le sadece doğudaki Kobani bahanesiyle yapılanlar hesaplansa,maksad hasıl olmuş demektir.
Hdp-liler ve başta onu temsil rolünü üstlene Selahattin Demirtaş bu olayları tahrik etmesiyle dürüst ve samimi olmadıklarını göstermiş oldular.
Sönen Türk solunun Kürt solu versiyonu ve devamı olduklarını gösterdiler.
Oysa Demirtaş-ın ‘Provokatör’dediği kişilerin ise Hdp-nin twitter hesabında ‘Takip edilenler’listesinde yer aldığı ortaya çıktı.
Kobaniyi bahane eden teröristler hdp-den,oda terörün girmediği ve de giremediği Adıyaman gibi yerlere de girerek,1980 öncesinde olduğu gibi memleketi kirletmeye çalışıyorlar.
Soruşturduğumda aynen düşündüğüm gibi,bunu yapanlar,başka yerlerden Adıyamana gelen kimseler olduğunu gördük.
Diyarbakır büyük şehir belediyesi pikaplarını teröristlere yakmaları için lastik taşımada kullandırıyor.
-Işid-e iran neden sessizdir?
Suriyeden 1,5 milyon insan gelmiş,bu arada bir o kadar da Kürtlerin ışid bahanesiyle gelmesi hedefleniyor.
Amaç ekonomimken çökertmek.
İran ise bizi Esad konusunda uyararak,her vesile ile Esad-ın arkasında olduğunu ve Esad-ın düşmesine izin vermeyeceğini söylüyor.
-İran belasını arıyor.
İran belaya davetiye çıkarıyor.
Irak ve Suriyeden sonra hedef İran..
Bari bu gün zulme ortak olma!!!
-Daha öncede yazmıştım.On küsur yıl önce Eski genel kurmay başkanı Doğan Güreş şahit olduğu bir olayı anlatmıştı:
-Ben genelkurmay başkanı iken nato toplantısına gitmiştim.
Oda da büyükçe bir masanın üzerinde yedi parçaya bölünmüş bir dünya haritası vardı.
Irak-Suriye-İran Abd-ye verilmişti..
-Bu söylenildiğinde Irak meselesi olmamıştı.
Amaç İranın etrafını boşaltıp,gücünü zayıflatarak çökertmek.
Sebeb mi?
İsrailin sahip olduğu atom bombasına sahip tek ülke,İrandır.
Bu da İsrail için bir engel teşkil etmektedir.
-Işid-in elindeki silahlar üç silahşörden geliyor;Abd-Rusya-Çin
Abd Türkiye-yi sıkıştırarak bataklığa çekiyor.
Doğrudan vuramasa da,vurulsun diye…
-Işid-in başındaki takma adıyla Bağdadi;anne ve baba Yahudi asıllı olup,asıl adı Simon-dur.
3 Hapishaneden çıkarılan 10 bin mahkumla hareket emektedir.Bir Fransız ko,mutan tarafından askerler eğitilip,o komutanın komutasında köyler basılmakta,içinde bulunan kişilerin 900 kişisi İtalyan asıllı,diğerleri İngiliz,Fransız,abd gibi farklı ülkelerden toplanmış,camileri vurmakta,Müslümanları öldürmekte,tıpkı ikinci bir Moğol istilası gerçekleştirmektedir.
Simon eski fotoğraflarına bakıldığında kadınlarla çekilmiş fotoğrafı,abd askerleriyle bıyıksız,sakalsız bir haldeki resimleri, wikileaks belgelerini sızdıranların ifşaatına göre Işid-i organize eden üç devlettir;Abd-İngiltere-İsrail..
Simon-da bir yıl önce İsrailde eğitim görmüştür.
Bizim subayların başına çuval geçiren abd-li komutan tarafından bir yıl önce hapisten çıkarılmış,beraber buluşulmuştur.
Işid büyük Ortadoğu projesi kapsamında şekillendirilmektedir.
-Devlet eksik iş yapıyor.
Hdp-nin dışıyla içi aynı değil.Kobani bahanesiyle de gerçek yüzlerini göstermiş oldular.
Gündemde kalmak için Türkiyeyi bile yakmaya devam edebilirler.
Devlet cezaları arttırmalı,zarar verenler ömür boyu devlet imkanlarından mahrum edilip,ödemeye mahkum edilmeli,Molotof kullananlar,silah kullananlarla beraber adam öldürmeye teşebbüs suçuyla cezalandırılmalılar.
Kısaca cezalar caydırıcı olmalı,bir devlet 3,5 kopuğa feda edilmemelidir.
*Şu anda çevremizdeki olaylar;Türkiye-yi içerden kuşatma çabasının boşa çıkması,pkk-yı bitirmeye yönelik çözüm süreci kapsamındaki girişimlerin akamete uğramasının bir sonucudur.
*Türkiye-yi yıllardır farklı kılan olay,diğer İslam ülkelerinin aksine,büyümesini içten sürdürmesidir.
Dıştan yapılan bir çok müdahalelere rağmen,içten gelişim ve büyümesini sürdürmesidir.
Diğer İslam ülkeleri dıştan müdahale ile ameliyat geçirmektedir.
Bıçak kemiğe dayanmaktadır.
**ABD’de Cumhuriyetçi milletvekili Michelle Bachmann, İslam Devleti’ne karşı yapılan savaşın esasında İslam’a karşı yapılan bir savaş olduğunu söyledi.

İslam karşıtı düşünceleriyle tanınan İsrail dostu ABD’li milletvekili Michelle Bachmann, İslam Devleti’ne karşı yapılan savaşın, esasında İslam’a karşı yapılan bir savaş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
İşte Michelle Bachman’ın yüzlerce dinleyici tarafından alkışlanan konuşması:

İslam adına ölmenin kendilerini cennete götüreceğine inanan radikal bir ideolojiye tabi olan cihadcılarla karşı karşıyayız. Bu ilahi bir savaştır. Yapmamız gereken şey İslami cihadı yok etmektir.

Malesef Başkan Obama, yanlış bir reçete ortaya koydu. Cihadı beraberinde getiren dürtüyü bile kabul edemiyor. Evet Başkan, bu İslam ile ilgilidir.

Ben şuna inanıyorum; eğer ortada bu büyüklükte bir şer varsa bunu ciddiye almalısın, buna karşı savaş ilan etmelisin, bunun etrafında dolanmamalısın. Tıpkı İslam Devleti’nin ABD’ye savaş ilan ettiği gibi.

Onun liderini öldür, onun yöneticilerini öldür, onun ordusunu öldür, ta ki onlar beyaz bayrağı çekip teslim olana kadar. Savaş böyle kazanılır.”
*Türkiye-de ya zihniyet değişmeli veyahut da nesiller değişmelidir.
*İki kurum arındırılmalı,formatlanmalıdır.
Biri;fikir bazında Milli Eğitimdir.Bu da en az %50 –si emekliye ayrılmalıdır.
Emekli olma cazib hale getirilmelidir.
Tıpkı Musa dönemindeki Yahudilerin Kudüsü fetih için babalarının gitmemeleri üzerine;firavunu görmemiş,onun zulmünün manevi baskısı altında yaşamamış farklı bir nesli kırk yıl boyunca eğitmesi gibi.
Diğeri ise;İstihbarat teşkilatının arındırılmasıdır.
İlk defa bir başbakan ve şimdi ki cumhurbaşkanına mit başkanından dolayı içten ve dıştan hücum edildi.
Ya şimdiye kadar?
Onlarca darbeyi,darbe girişimini,dış tahrikleri ve oyunları haber vermeyen,belki de iş birliğinde bulunan dış güdümlü elemanlardan arınması için;ya teftiş veya buna ek olarak emekliliklerini sağlayıp,yeni kan değişimini yapmalıdır.
Mitte şu anda uyuyan hücreler rahat hareket edemeyip,boşluk bulması halinde her an harekete geçebileceği düşünülmelidir.
Mit tırlarına yapılan saldırı bir deneme idi.
Hasılı; *Toplum içerden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışılmakta,şekillendirilip biçimlendirilmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK
10-10-2014




DARBELERİN ÇOCUĞUYUM

DARBELERİN ÇOCUĞUYUM
Darbelerin çocuğuyum.Gerçi ben de doğduğumda kış imiş,hava soğukmuş.
Ömrüm darbeler içinde geçti.Darbelerle büyüdüm.
Askeriyenin içerisinde az bir azınlık da olsa,Allah cunta ekibinin soyunu kurutsun.50 yıldır psikolojik savaşı sürdürerek bu milletle,kendi milletiyle savaşmış.
Baba evladını orduya salmış,evlat babasına darbe yapmaya zorlanmış!
30 yıldır pkk illetinin bitmemesi,biraz da bitirilmemesinden,yeterli şartlar, stratejikler,düşmanın anlayacağı dilden ve tarzdan anlamamaktan kaynaklanmaktadır.
Kısaca askerin askerlikle yeteri kadar uğraşmamasından kaynaklanıyor.
*Kanuni Belgrat-ın fethinden dönerken yolda padişahın atının üzengisi kırılır.Orduda mahir bir yeniçerinin bulunduğu söylenerek ona ustaca yaptırılır.
Buna vakıf olan sultan üzülür ve yeniçeriyi huzuruna çağırarak bir kese altın verip şu uyarıda bulunur:”Bu elinin maharetinin ve zahmetinin karşılığıdır.Amma ki,askerin başka işlerle uğraşması bozulmasına alamettir.Keseyi al ve git,kendine başka bir iş bul.Benim orduma esnaf giremez.”
*Askeriyede en büyük problem ve sürtüşme dönemi,örtbas etme,sulandırma zamanı eski genel kurmay başkanı İlker Başbuğ dönemidir.
Görevi devralmadan önce Yahudilerin ağlama duvarında dua ederken görüntülenmiş,lav silahını boru olarak basite alıp ört bas etmiştir.Oysa daha sonra ortaya çıkan ve ses kayıtlarında bulunan Gölcükte,Sapancada gömülü silahların askeriyeye aid olduğu ifade edilmiştir.
En çok gözaltına alınan kişiler,şaibeli simalar onun ayrılmasından sonra gerçekleştirilmiştir.
Sorgulanması gereken en önemli kişidir.
*1993 yılında Hakkariye komutan gönderilemiyor.Komutanlar istifa ederiz diye rest çekiyorlar.
“O, ‘Güneydoğu’ya gitmem’ diyenlerden hesap sorulacak. Emekli yapılmaları yetmez, hiçbir sosyal haktan yararlanmamalılar. Milletin kırk yılda bir Silahlı Kuvvetleri’ne işi düşecek. O zaman da sen tut, ‘ben gidemem’ de. Ordu barış için mi kurulmuş, savaş çıkınca ‘biz yokuz’ deyin. Siz, sulh zamanı kışlalarda, büyük karargâhlarda zaman geçirin. Risk yok, ölüm yok, kalım yok. Koltuklarının altında dosyalarla yıllarını geçiriyorlar. Bunlar general olunca daha çok kendilerini gizleyebilirler. Bunlar, benim bulunduğum makama kadar yükselebilirler, nasıl tesbit edeceksin ki? Cesur adamlar bugünlerde millete lâzım. Çok müşkül duruma düştük.
Doğan Güreş, ardından Pamukoğlu’na döndü:
– Seni tümgeneral yaptım!
Albay Pamukoğlu, karargâhtan ayrılmadan önce İstihkâm Daire Başkanı General Kamuran Orhon’a veda etmek istedi. Kamuran Paşa, meselenin öncesini biliyordu. Pamukoğlu’na ne olduğunu sordu. O da özetledi.
Orhon Paşa, “Genelkurmay Başkanı’nın bu son durumdan çok rahatsız olduğunu ve bir kurmay albayın ‘gitmiyorum, istifa ederim’ demesine içerlediğini” söyledi.
Bunun üzerine Pamukoğlu sordu:
– Yalnız bir şey var. Madem Hakkari ve Şırnak’a iki tuğgeneral lâzım, bu iki kişinin albaylardan seçilmesine gerek var mı? Şu anda Kara Kuvvetleri’nin 80 tane tuğgenerali yok mu? Bunlardan 20 tanesi dördüncü ve son yılına giriyor. Peki, geri kalan 60 tuğgeneralden iki kişi bu görevlere niçin seçilemiyor? 60 kişiden 2 kişi atanmazsa sonuç böyle olur.
Kamuran Orhon da cevap verdi:
– Haklısın, yalnız Komutan bu konularda da çalışmalar yaptı. Sanıyorum, bir bildiği vardır.
Bu diyaloglar, 1993-1995 yılları arasında Hakkari Dağ Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı yapan Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun kitabında geçiyor.”
*Oysa Kemal Kılıçdaroğlu tahrik amaçlı olarak,komutanlar alındı,zaaf oluştu, diyor.
*En büyük zaafiyet,ordudaki zaafiyettir.
*Ağustos şurasındaki yaş kararlarında bazı komutanların,cuntaya ve ergenekona katılanların atılacak olması söz konusu iken,13 şehidin verilmesi manidar ve bir mesajdır.
*Abd-nin üç katı komutanlara sahibiz.Ancak bunların hiç biri doğuda ve terörün başında değil.Ankara merkezde,masa başındalar.
Şu anda mevcuda göre altmıştan fazla üst düzey komutan vardır.
*13 şehidin verilmesi bazı hayırlar için fırsata çevrilebilir.Ordu dizayn edilmeli, hantallıktan kurtarılmalı,profesyonel orduya geçilmeli,tüketim yerinden üretime geçmeli. Orduya saykal vurulmalı,düzenlenmelidir.
*Tsk-ya iş bulunmalı.
İşi olmayan ve de 30 yıldır pkk-yı durduramayan tsk,301 olması gereken ki bu da dünya standartlarına göre fazla olmakla beraber 363 kişinin olması,işi olmayanların iş bulmasını veya bulunulmasına yol açmış oluyor.
Birde ordunun ve askerin başında olması gereken komutanların merkezde yani Ankara-da bulunmaları için çözümsüzlüğünü ayriyeten arttırmaktadır.
Ordunun daha aktif olması için başta İslâm ülkelerinin güvenliği için de istihdam edilmesi,barış ordusu yönünün genişletilerek arttırılması gerekir.
Türkiye-de anayasanın yapılması kadar önemli olan,ordunun düzenlenmesi,cuntadan ve Ergenekon uzantılarından temizlenmesidir.
Darbeci ordu değil,kucaklayıcı ordu haline getirilmelidir.
Çünkü hayatımı ordunun darbeleri kararttı.Maddi-manevi en az üç nesil yok edildi,harcandı,birbirine kırdırıldı.
29-09-2011
MEHMET ÖZÇELİK




ÇÖPLÜK

ÇÖPLÜK
Ya olmasaydı?
Atık ve döküntü maddeler,aslın oluşumundaki zaid maddelerdir.
Aslı koruyan,özün oluşumunu sağlayan kalıb maddelerdir.
Şekerin oluşması için,pancar posasının ayrıştırılması gerekmektedir.
Efendimizin;”İnsanlar madenler gibidirler.”sözü,
Kur’an-ın;”Vemtazul yevme eyyühel mücrimun”
-Ey günahkârlar,posalar,yontulmamış keresteler,kabuklar,atıklar,çöplükler, kabalar, pişmemiş hamlar,olmamışlar bugün artık diğer olmuşlardan ve özlerden ayrılınız.Artık zaman ayrılma zamanıdır.-
Ayrılın özlerden,kurtarın özleri.
İncinin oluşmasına hizmet eden midye ve kabuk,inci hatırına aranmış, kıymetlenmiş, görevini yapıp kabuk çöplüğüne atılmıştır.
Kâinatın çöplüğü ise;cehennem çöplüğüdür.Tüm kâinatın kazuratını, döküntülerini,akıntılarını içine almakta ve içinde eritmektedir.
Ya cehennem çöplüğü olmasaydı?
Eşya,varlıklar,inciler ve özler;çöplüklerin istilasına uğrardı.
Çöplükler;hayata hizmet etmiş,az-çok hizmetini tamamlamış,ücretini almış ve ücreti ödenmiş atık maddelerdir.
Cehennem sadece ateşten ibaret olmasa da,özellikle ateşle öne çıkması;onun içerisine atılan maddeleri istihaleye tabi tutmasından ve latif maddelere çevirmesinden dolayıdır.
Tıpkı;ateşin yaktıklarıyla lavlar,dünyanın ısısı,mevsimler,yıldızların enerjisi,ehli imanın günahlarını yıkayıp arındıran bir hamam mesabesindedir.
Efendimiz buyurur:”Cehennem o derece yandırılır ki;patlayacak hale gelir.Yılda ona iki nefes aldırılır;Birinden (anti derece,artı) yaz,diğerinden (eksi kutup ve derecede) kış yani zemherir oluşur.”
“Min feyhi cehennem”,-Cehennemin bir üfürüğü-
Peki kendisi nasıldır acaba?
Her varlık kıymeti olduğu yere sevk edilir.
Oluklar çift;
Birinden nur akar,
Birinden kir.
MEHMET ÖZÇELİK
17-04-2013




CUMHURUN HAKİMİYETİ

CUMHURUN HAKİMİYETİ
*Türkiye-de bu kadar yapılanlar,ortadoğunun kolunun koparılmasına yönelik çabalardır.
Ortadoğunun kolu durumundaki Türkiye-de giderse,ortadoğuyu kucaklayacak,savaş içerisindeki milyonlara yardım edecek ikinci bir ülke bulunmamaktadır.
Suud mu? Mısır mı? Hangisi?
Gözünüz önüne getirin..
Hakeza Afrika ve Türk cumhuriyetleri içinde aynı durum söz konusudur.
Ayağa kalkmaya ve ayakta durmaya çalışan tek ülke Türkiye-dir.
*Türkiye 10-08-2014 tarihi itibariyle ilk defa bir cumhurbaşkanını halk seçmiştir.
Bu da bir asırdır devam eden Atatürkçülük ve vesayetin ilk defa fiilen bittiğinin delilidir.
14 artı bir toplam 15 partinin karşısında Recep Tayyib Erdoğan % 52 ile ilk defa halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı olmuştur.
12 yıldır 9 seçimle sürekli artarak devam eden başarı,en az % 65- e çıkarılmalıdır.
İlk defa halk kazanmış,halk hakimiyetini ele almıştır.
Geriye bunun icrası ve sürdürülmesi kalmaktadır.
Türkiye yüz sene sonra ilk defa ayağa kalkmıştır.
Erdoğanı başarılı kılan;beddua etmeyip dua etmesi ve dua almasıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan herkesi bulunduğu noktada ve yaşayışta ecdadı Osmanlı gibi kucaklamalıdır.
Herkesi kucaklayıcı olmalıdır.
-Bütün partileri temsil eden,o partilerin müsbet şahsiyet ve seviyeli kimselerini safına alarak taltif etmeli,görev, gerekirse bakanlık vermelidir.
-Alevilerin kendilerini gerçekten temsil edecek kişilerini seçerek Erdoğana gönderip, hükümette söz sahibi makamında olmalı,problemleri çözülmelidir.
Böylece Alevilerin Alisiz Alevilikten kurtarılarak gerçek Hz.Ali ile münasebetlerini sağlayacak ortam hazırlanmalıdır.
-Dinlere yaşayıp ibadet edecekleri hakları sağlanmalı,ihanetleri engellenerek devlete dost olmaları sağlanmalıdır.
-Gerçekten düşündürücüdür;Osmanlı gayrı Müslimlere okullarını açma ve mahkemelerini kurma imkânını bile vermiştir.
-Başta Türkiye-yi kucaklamayla yetinmeyip,başta İslâm dünyası ve insanlık dünyasını kucaklayıcı olmalıdır.
Herkes için bir ümid oluşturulmalıdır.
Kısır döngüler içerisinde kalmayıp,tabiri caizse büyük oynamalıdır.
Bu noktadan dünyaya açılmalıdır.
Herkesin,cumhurun başkanı olmalıdır.
-Belki de en önemli son bir görev olarak Ayasofyayı ibadete açmalıdır.
*Muhalefet kısır,bereketsiz,hırçın ve seviyeden uzak başarısızlığını bir daha göstermiş ve tescillemiştir.
Özellikle Mhp-nin başı olan Devlet Bahçeli ve onun vekili olan Özcan Yeniçeri-nin seviyeden uzak,Oktay Vural gibi kavgacı ,kaba,hırçın,kusuru başkasında arayan,hala kavgalı ağır hakaretlerle kendisini savunması,muhalefetinde bittiğinin ve sürekli mahallenin hırçın çocuğu olduğunun devam edeceğini göstermektedir.
Mensubları ya başlarını değiştirmeli ya da değişmeyip hantal olarak kalarak tarihe kötü nam bırakarak gömülmelerine göz yumma vebalini yüklenmelidirler.
Başarısızlığını başkalarına yükleyerek,bağırıp küfretmek,başarısızlığı ve beceriksizliği örtmeye çalışmak bir seviye değildir.
Aslında siz beni gençken görseydiniz!!,demeye benziyor.
Herkes seni gençken de biliyordu.Yaptıkların ve yapmadıkların ile…
– CHP ve MHP koalisyonuna çatı adayı öneren Fethullah Gülen yaşanan hezimet ve yenilgiden sonra bir kez daha hakaret etti. Destek verdiği İhsanoğlu Erdoğan’a yenilince, Gülen’in tepkisi ağır oldu; Seçmenlere “Dönekler, satılmışlar”dedi.
-Paralel yapının bu hazımsızlığı göstermektedir ki;Bu seçimin tek mağlubu,paralel yapıdır.
*Selahattin Demirtaş ise;Gerek barışçı Türkiye dili kullanması ve gerekse Chp-ye küskünlerin oyunu almasıyla azımsanmayacak bir oy aldı,başarısını gösterdi.
Yapması ise,Chp gibi Atatürkçülüğün boyunduruğu altına girmemeli,Kürtleri değil herkesi temsil rolünü sürdürüp Kürtçülük yapmamalı,özellikle bir asırdır Chp-nin dini tehlike görerek dine cephe almamalıdır.
-Yeni dönemin tüm milletimize,İslâm dünyasının ittihad ve ittifakına,insanlık dünyasının sulhüne vesile olmasını dilerim.
MEHMET ÖZÇELİK
11-08-2014




ÇÖKÜŞ

ÇÖKÜŞ
*Rüşvet ve yolsuzluk içerisine bulaşan ve destekçilerinin boynu yedi yerden kopsun.
*Sirkte oyun tezgâhlanırken hırsızlar sürekli halka;-sirke bak sirke –diye bakmaya tahrik eder.
Herkes sirkteki o harika olaya bakadursun hırsızlar halkın cebinde ne varsa alır götürür.
Oyundan sonra herkes soyulduğunu anlayıp bağırmaya başlar.Ancak iş işten geçmiştir.
Bugün insanlar sirke ve oyuna baktırılırken,diğer taraftan bütün sermayeleri soyulmaktadırlar.
Türkiye bu sirkten yüz milyar kaybetmiştir.
*Cemaat meselesini üzüntü ile takip ederken,birden hanım;acaba hocaefendiye ilaç mı verdiler,dedi.
Zira Erdoğan için tüm cemaat halinde gece teheccüd namazına kalkarak ifrat derecesinde dua eden bu insan,ne oldu da taban tabana zıt bir durum içerisine girdi.
Hemen aklıma Hasan mezarcı geldi.Mezarcı ölçülü bir milletvekili değildi.Ancak yurtdışından gelip uçaktan indiğinde ilk cümlesi;-Ben İsayım,demek oldu.
Hasan Mezarcı ölçüsüzde olsa,bunu diyecek bir insan değildi.
O zamanda ilk söylenen,Hasan Mezarcıya ilaç verildiği oldu.
*Erdoğan yıkılır ve Türkiye Suriye gibi olma yolunda abd-nin entrikalarıyla devam ettirilir ve yıkılırsa,bunun sorumlusu cemaattır.
*Makam sevgisinin olmadığını söyleyen hocaefendi,neden acaba makam ve mevkisinden bilmediği bir sebeble alınanların alınmasından feryad edip,bedduada bulunmaktadır?
“17 Aralık’ta Ankara’daki Büyükelçilik binasında bir grup Avrupalı diplomatla buluştuğu yemekte dile getirdiği öğrenildi. Ricciardone’in “Halkbank konusunu dile getirmiştik. Sonuç alamadık. Şimdi imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” dediği bildirildi. Halkbank’ın özellikle İran petrollerinin dünya pazarlarına ulaştırılmasında oynadığı rol ve Tahran ile Batı ilişkilerinin düzelmesinin ardından bu rolün artmasından endişe duyan İsrail’in ve İsrail politikaları çerçevesinde hareket eden ABD’li neoconların rahatsızlıkları çeşitli raporlarla duyurulmuştu.”
Acaba bu çöküşe ortak mı olunuyor?
Yoksa bununla cemaatın çöküşümü planlanıyor?
*Osmanlıdaki kardeş katilliğinin yerini,cumhuriyette rejim katli ve darbe katli,derin devlet katli aldı.
Menderesi astılar,Özalı zehirlediler,Erdoğanı yemeye çalışıyorlar.
Ancak boğazları dar geliyor,boğazlarında kalıyor.
*Abd ve İsrail bir taşta iki kuş vurdu;Hem hükümeti ve hem de en çok cemaatı yıprattı.
*Ne hazindir ki,Türkiye ergenekonunu yıkan cemaat,dünya ergenekonuna yenik düştü.
*Hoca efendi yaptığı o dehşetli beddua yerine aynı içten değil Türkiyenin,İslam dünyasının kurtuluşu için yapsaydı olumlu yapılmalar olur,yıkılmalar olmazdı.
Gönüller yıkıldı.Gönüllerdekiler yıkıldı.
Cemaat hocanın nasırına basıldığını söylüyor.
Demek hoca nasırlıymış! Biz asırlı ve asırlık biliyorduk.Öylede bilmek istiyoruz.
*Bediüzzaman kendisine onca zulmedenlere bile beddua etmeme bir yana,hakkını helal etmiştir.
19 defa zehirleyenlere,28 sene hapisten hapse gönderenlere,mahkemelerde kendisine yer hazırlayanlara,savcıya gördüğü küçük çocuğundan dolayı beddua etmeyip,hakkını helal etmiştir.
İşte budur büyüklük.
Sormak gerekmez mi?
Hoca efendi geniş çevrelerde bundan sonra nasıl hatırlanacaktır?
Dilerim bu kötü izin silinmesi için çaba gösterilir,nazarlar dünyevi değil de uhrevi olur.
*Aynı bedduayı suriyedeki,israildeki,dünyadaki zalimler için yapsaydı,çok şey değişirdi.Kabule karin olur,beddua kendisine dönmemiş olurdu.
*Başbakana karşı gösterilen sert tavırlara karşı Kasımpaşalı olan Erdoğan kendisine yakışıklı tavrına rağmen,hocaefendi kendisine yakışmayan bir tavırla Kasımpaşalık yapmıştır.
*Cemaat Erdoğanı yemese de yedirtti.Ancak Erdoğan yenir yutulur cinsden değildir.Boğazda kalabilir.
Kurtlarla,tilkilerle,farklı hesabı olanlarla ortaklık kurdu.Zulme şerik oldu.Erdoğana vuranların safında yer aldı.
Darbeye bilmeyerek bilenlerin bildiği oyuna ortak oldu,destek verdi.
Darbelerin karşısında olan cemaat,darbeye bilerek veya bilmeyerek taraf oldu.
Darbe vurdu.
Cemaatı elbette hepsini aynı kefeye koymak insafa sığmaz.
Kendileri de kendilerinin ihanetle suçlandıklarını söylemektedirler.
Aslında düşünmek gerekmez mi?
Erdoğanın onca yaptıklarına karşı birden bire yolsuzluk duyguları depreşmeye,gayrı meşru yola meşru araçlarla gitmeye çalışıldı.
Cemaat gemisi gazetesiyle,tv-siyle,hocaefendisiyle ve cemaatıyla su alıyor.
Cızırtı Halinde ufak tefek yapıcı hareketler bir şeyler yapmıyor.Yara büyük…
Tarihi yara ise hesaplanması zor ve güçtür.
*Abdullah Gül-ün cumhurbaşkanlığı seçimi sancılı oldu.
Niyet halinde olan Erdoğanın cumhurbaşkanlığı niyeti de sancılandırılmaya başlandı ve yolları tıkanmaya yelteleniyor.
Ne hazindir ki,hala olayların perde arkasına bakılmamakta,görülmemekte, gösterilmemeye çalışılmaktadır.
*Gelecek hiç de cemaat için geçmiş gibi parlak olmayacaktır.
Cemaat kendisini gölgelemiştir.
*Faruk Beşer yazısında:” Hoca Efendi’ye hala bazı ilişkilerin olduğu gibi anlatılmadığını düşünüyorum. Yoksa elinde dosyalarla bunu anlatmaya giden önemli bir zatı New York’ta havaalanından FBI neden derdest geri çevirsin?
İnananlar olarak kolumuzun kanadımızın daha çok kırılmaması için eğer kabul buyururlarsa hala kendilerine bir âkıl heyetin gönderilmesinin faydalı olabileceğini düşünüyorum. Yoksa bu yangın hepimizi saracak, ortak düşmanımız kârlı çıkacaktır. ‘Sulhta hayır vardır’.”
*Batı dünyası sürekli olarak sultanlara ve devlet başkanlarına karşı içinden birisini kullanmış,gücünü zayıflatmak ve yıkmak için içten vurmuştur.
Bu gün hoca efendiyi devlete karşı kullanmaktadır.
Bediüzzaman veciz ifadesinde şöyle der:“Hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma. Dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. Çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında gök, yıldızlarıyla beraber içine girip gark oluyor. Hardal gibi küçük kuvve-i hafızanda, senin sahife-i a’mâlin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi, çok cüz’î küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.”
*Büyük şahsiyetlerden birisi bir-iki ay içerisinde,seçimlerden önce bu dünyadan göçerse,bunun sorumlusu cemaattır.
*Cemaat hakkında şimdiye kadarki yazılan yazılar aslında birer uyarı ve yumuşak yazılardır.
Asıl bomba cemaatın seçimlerde kimlere verecekleri ile başlayacaktır.
Dananın kuyruğu asıl o zaman kopacaktır.Gerçek renk o zaman ortaya çıkacaktır.
*




BALYOZ VAHŞETİ

BALYOZ VAHŞETİ
*Yunanın istilasını,ingilizin işgalini,fransızın saldırısını,haçlının vahşetini geride bırakan plan,balyoz planıdır.
İçteki kurt dıştaki yılandan daha tehlikeli çıktı.
Fransızın zihinde kalan tek vahşeti,Maraşta bir Müslüman kadına saldırıp çarşafını indirmeye çalışan Fransız askeridir.
Tesettürlüyü orduya almayan bir zihniyet,inançlı ve namazlı insanları fişleyip ordudan atan,her türlü pisliği meşru gösteren bir uygulama,fransızı fersah fersah geride bırakan bir uygulamadır.
Balyoz ekibi alasını yapmış,adeta memleketin her tarafını hapishaneye çevirme planını acımasızca uygulayacağını söylemiştir.
Ses kayıtları dünyada benzeri görülmeyen vahşetin belgeleridir.
*74 milyon yerine 700 kişi ağladı.Dünyevi adalet tecelli etti.Ahiret boyutu duruyor.
İran-Irak-Suriye Baasına katılması için uygulanan balyoz,balyozcuların başına düştü.
Orduda başlayan gizli baas yapılanması,ordunun içindeki ruh tarafından boğuldu.
Fatih Camiinin bombalanması gerçekleşecekti.Zira bir komutan da Kıbrıs-ta kendi camimizi bombaladık,demişti.
Yunanistan-ın uçağına tacizde bulunup bir it dalaşı gerçekleştirme planı yerine bu gün o plan Suriye ile bir it dalaşına dönüyor gibidir.
*Çetin Doğan-ın konuşması;
“TÜRKİYE’DE İSLAM’I DEĞİŞTİRMELİYİZ !”
– Alevi olmayan herkesin antilaik olma ihtimali uzun vadede de olsa olabilir… Bizden olmayana hiçbir zaman tam güvenmeyeceksin…
– Her yerde irtica var kampanyası başlatılsın.
– Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli.
– Askeri okullarda büyük kadrolaşma yaptık. Özellikle sınıf subaylarının çoğunu bizden atadık.
– Şu anda Atatürk dışında kullanabileceğimiz kim var?
– Biz Türkiye’de İslam ile bağlantılı görülen ama bu dini tamamen değiştirecek bir Türkiye Aleviliği yaratmak zorundayız. “
*Çetin Doğan’ın seminerdeki sesinden dinleyelim:
“Evet, içteki birlik bütünlüğü nasıl sağlayacağız arkadaşlarımız bu konuyu işte gündeme getirdiler milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela inandırıcı milli birliğin sağlayıcı bir hükümetin varlığı ile olur. Dini öne çıkartan ümmet anlayışını öne çıkartan bir anlayışla milli birliğimiz hiçbir zaman sağlanmaz. İnsanların dini inançları farklı farklıdır. Bu eski ümmet Osmanlı döneminde din adına, gaza yapma adına savaşlar vardı eski dönemlerde bütün ulusları işte 7 yıl 40 yıl 100 yıl savaşlarına falan soktular ama şimdiki dönemde ulusal çıkarlarımız ulus-devlet olmanın özelliğinden dolayı ulusal birliğimizde ilk Atatürk’ün o sözü ulusal birliğimizi öne çıkartır. Bunun içinde her şeyden önce evet hükümetin ve meclisin kendisine çekidüzen verdirici ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanına, Kuvvet komutanına diyeceğim ki siz meclisi ve hükümeti uyarıcı bu gidişe dur deyici bir ültimatom verin gerekirse çağırın bu işin sonu b..ktur işte sonunuz böyledir. Bu konuda gerekli tertip ve tedbirleri alın. Evvela ulusal birliğimizin evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım. Milli Mutabakat Hükümeti kurulması sureti ile halkın tasvip edeceği tarafsız bağımsız daha tek. Edeceği bu kadar gaile içinde ülkeyi daha sonra bütün bu gailelerden sonra seçime götürecek bir hükümetin kurulması en önemli birinci …… (anlaşılmıyor) bu tabi, bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok yanlışta anlamayın. Bizim yaptığımız tekliflerimiz vardır. O teklifleri de şimdi sizlerle paylaşmak istemem…”
*Çetin Doğan: “Şimdi toplumsal olaylarda polisin kontrol edilmesi gerekiyor tabi bu durumda. Onlarda yeni silah araç ve gereçler var. Bunları kontrol etme yahut polisi bu bölünmüş olan polisi ya etkisiz bırakma bir bölümüyle ya bir bölümünü etkimiz altına almak için bir tertip ve tedbiriniz var mı?”
Komutan (Adı belirsiz): “Komutanım biz de bunların jandarma nezaretinde kullanılmasını ve çok sıkı kontrol altında tutulmasını düşünüyoruz.”
Komutan 2 (Adı belirsiz): “4000 polisi böyle bir durumda kontrol altına alma imkânımız var komutanım. Ama polisin özellikle istihbarat, narkotik vb. şubelerinde faaliyette bulunanlarının ne yapacağı konusunda ben şahsen tereddütteyim.”
Komutan 3 (Adı belirsiz): “Bizim yanlımız olmayan bir tutum içindeler. Bunu kullanırken sizin sorunuz sıkıyönetim şemsiyesi altında polisi kullanırken EMASYA görevlerindeki hiyerarşik diziyi kullanamayacağız.”
Çetin Doğan: “Mesela ben şimdi görüyorum şimdi Ankara şey İstanbul içerisinde bazen resmi fors çekerek ender olmakla beraber dolaştığım oluyor. Bir kısım polisler afedersiniz k…ı dönüyor. Böyle belli ki silahllı kuvvetlere po…suyla bağlı tamam mı öyle bir yakınlık gösteriyorlar bize.”
Komutan4 (Adı belirsiz): “Ben Ankara’da seneler önce görev yaparken Mehmet Aydın, Fehim Adak, Hasan Aksay, Necmettin Erbakan ile aynı apartmanda oturdum. Bu kişiler bu ekip işbaşına geldiği zaman bunların koruması için apartmana polisler geliyordu. Bunların hepsi masa üzerlerinde namaz kılan, takunyayla gezen apartman içinden kişilerdi. Komutanım seçimlerden sonra gazetelerde şöyle bir haber geçti kırıntı gibi bilmiyorum arkadaşlardan da okuyan var mı ben okudum Tayyibi tebriğe gidenlerin arasında çok sayıda emniyet mensubunun olduğuna dair şöyle bir iki haber vardı.”
Albay Memiş (23. Piyade Alay Komutanı): “37. Yansı. Komutanım harekâtın 3. Safhasında geçmişte irticai yıkıcı bölücü faaliyetlere karıştıklar tespit edilen şahıslar gözaltına alınacaktır. Gözaltına alınan ve tutuklananlar başlangıçta Üsküdar bölgesinde Burhan Felek Spor Tesisleri’nde, Ümraniye’de Netaş Misafirhanesi’nde, Kadıköy’de Fenerbahçe Stadyumu’nda toplanacak bilahere sorgulanmak üzere Ümraniye Cezaevi’ne götürülecek jandarma ve polis sorgulama timleri vasıtasıyla sorgulanacaktır.”
Çetin Doğan: “Kadıköy İmam hatip Lisesi Müdürü ….. şey yok mu onları falan almıyorsun yani?”
Albay: “Komutanım Kadıköy’ün sorumluluğu bana sonradan verildi, ben onu ismini tam olarak alamadığım için buraya yazmadım komutanım. Normalde o da alınacak komutanım, Üsküdar ve Ümraniye’de olduğu gibi.”
Tuğgeneral Varol (2. Zırhlı Tugay Komutanı): “Tugayın sorumluluk bölgesi Maltepe, Kartal Pendik Tuzla ve Sultanbeyli ilçelerini kapsamaktadır. Tuzla Belediye Başkanı idris Güllüce ve Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya Karakaya yerine tespit edilen personelle değiştirilecek.”
Genel Sekreterliği de yapmış dönemin 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Şükrü Sarıışık:
“Bu konudaki bir başarısızlık Türk Silahlı Kuvvetleri’nin pasifize olmasına, bunun sonucu olarak da Atatürk ilke ve inkılâplarının temeli olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaçağ taassubuna bürünmüş bir yapıya dönmesine sebep olacaktır. Aldığımız istihbarat ve yaptığımız değerlendirmelere göre İstanbul’da yaklaşık 200-210 bin, İzmit’te 21 bin, Adapazarı’nda 12 bin olmak üzere toplam 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara destek verebileceği değerlendirilmektedir. Özellikle İstanbul ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki olaylara İsrail örneğinde olduğu gibi kesin süratli ve sert tedbirler alınmadığı takdirde bilhassa irticai olayların ülke geneline yayılma ihtimali mevcuttur. Kurtuluş savaşından sonra olduğu gibi gerekli tedbirler alınmalı ve irtica sempatizanları da asimile edilmelidir.”
“Şimdi bu ülkede gerçek vatanseverler ne yapacak yani şimdi onların karşısında bir kitle de yani onlar nasıl silahlanmışsa buna karşı bundan evvelki olduğu gibi onlara karşı bir harekât icra edilince yeni bir oluşum ortaya çıkacak yani. Buna silahlı kuvvetler müdahale mi edecek yoksa teşvik mi edecek yani bu oluşum içinde ülkenin yüzde oy potansiyeline baktığımızda ortaya çıkan irticai tablonun karşısında da yüzde 80’e yakın bir rakam var. Yani bunların da örgütlenmesi halinde, organize olması halinde, irticai unsurlara karşı yapılabilecek karşı bir harekâtın da olabileceğini göz ardı etmemek lazım. 1. Tugay komutanımızın söylediği konu aslında 12 Eylül öncesinde ülke yangın yerine dönmüş her gün 50 tane insan ölüyordu. Sağ sol birbirine girmişti. Ama bir 12 Eylül darbesi bütün bunların hepsini ortadan kaldırdı. O ülke sütliman haline geldi. E şimdi böyle bir tehdidin ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola göndermenin bana göre yapılacak en kolay harekât tarzı bir 12 Eylül gibi harekâtın baştan itibaren organize edilmek suretiyle bir anda söndürülmesi imkân sağlar diye düşünüyorum. Burada tabii, burada söylemek istemedik ama sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bundan sonraki konuşmalarda da dikkate alın…
Bunlar binlerce sayfalardan ve ses kayıtlarından çok az bir kısmı.
Yunan,İngiliz,Fransız,Rus bile burayı işgal etmeye kalkışırken,bu kadar detaylı korkunç plan yapmamıştır.
MEHMET ÖZÇELİK
29-09-2012




ÇATIDA ÇATLAK VAR

ÇATIDA ÇATLAK VAR
*Türkiye-de Chp ve Mhp-nin varlığının devamı yönünde bir derin zihniyet vardır.
Bir üçüncüsüne tahammül edilmemektedir.
-Bir asırdır Türkiye yeni yeni kişiliğine kavuşurken,İslam dünyası ve özellikle Arap dünyası o kişilikten uzak görülmektedir.
Bunun en önemli sebebi ise,liderlerinin kişiliksizliği veya kişilik eksikliğidir.
Bu günlerde o eskideki kişiliksiz liderlerin yerleri yine aynı kalitede?! (Mısır gibi,Suriye,Irak gibi) insanların oluşumuna çalışılmaktadır.
Bir asır daha bu millet kendileriyle uğraşırken,onlar rahat etsinler!!!
Bu gün Türkiye-de yapılanlar,Erdoğanın kazandırdığı kişiliğe tahammülsüzlük hareketleridir.
Mıymıntılı,altı bağlanan,mazisi kirli,kişiliği oluşmamış insanlar dayatılmaktadır.
*PROJE ÜRÜNÜ EKMELEDDİN İHSANOĞLU
Babası Chp tarafından sürülen Ekmeleddin İhsanoğlu,elinde bulunan Mehmet Akif-in Kur’anını yaktığını ifade etti.
“ AKİF’İN VASİYETİNİ YERİNE GETİRDİK
İKÖ Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ünlü şair Mehmet Akif Ersoy’un Kuran-ı Kerim mealini vasiyeti üzerine yaktıklarını söyledi.”
*Dış işleri bakanı Ahmet Davutoğlu soruyor;” Ekmeleddin İhsanoğlu’nun “Arap ülkelerinin aralarındaki ihtilafa taraf olmamak lazım” gibi, Türkiye’nin çok eski paradigmasına dayalı cümleler kurduğunu söyleyen Davutoğlu, “Esed ile onun kovduğu, Türkiye’ye gelen 1 milyon mülteci arasında tarafsızım diyorsa, acaba Hazreti Peygamberimiz de tarafsız olur muydu, Kendisine sorsun. Buna herhangi bir insan tarafsız olabilir miydi?”
*Başörtüsü konusunda ‘gelenek’, Filistin konusunda ‘tarafsız olunmalı’, yani; Suriyeli mülteciler hatta mülteci statüsünde olmayan bir milyondan fazla insan buraya girdi. Türkiye’nin buna kapı açmaması lazımdı ve ‘Türkiye’nin Mısır politikası yanlış’ sözleriyle darbeci Sisi’yle çalışmayı öneren, nefret söylemini körükleyen Türk Solu dergisiyle de poz veren Ekmeleddin İhsanoğlu,avamdan bir insanın bile söylemeyeceği bu sözlerle ya siyaset bilmediğini veya bir yerlere mesaj verdiğini göstermektedir.
Gerçekten yıllar sonra hep soldan gelen darbe ve şeytan,bir yıldır sağdan gelmeyi denemektedir.
-İhsanoğlu Nazım Hikmet-in kitabını ilk defa Arapçaya çevirmiştir.
-Aslında aday olarak gösterilmesinden sonra kazanma ihtimali olmadığı gibi, kaybından sonra gururlanacağı bir tavır da değildir.
Çünkü rakibinin sıkletinde bir kimse değildir.
O noel baba gibi direkmen çatıdan indirildi.
Çatı açık kaldı,çatı çatladı.
Bu gün içinde beslenen piyonlar devreye sürülmektedir.
-O gayrı meşru girişimin netice vermemesi sebebiyle,meşru zorlama denemesidir.
Milletin deneme tahtasına ihtiyacı da tahammülü de yoktur.
* * *
* GÜLEN !!!
Eskiden hoca sorgulanmıyordu.Çünkü güven kuvvetliydi.Hürmet vardı.Onun içinde çok açık olan ayrıntılar bile görülemiyordu.Artık bugün o sorgulama ile beraber bir çok ayrıntı artık kendisini daha net göstermektedir.
Çünkü miras yedi çocuk gibi,yarım asırlık mirasını bir çırpıda bitirdi.
Bundan önce sadece hüsnü zan vardı ancak bundan sonra ademi itimat da devreye girmiş oldu.
Hüsn-ü zan,adem-i itimad…
ECEVİT AŞKI
Bundan sonra yapılan ve söylenenler üzerinde bir değil,bir çok defa düşünülecek,detaylı değerlendirilecektir.Mesela;
” Gülen’e telefon açan Bülent Ecevit; “Sağlığınız çok önemli… Sizinle ilgili böyle bir soruşturma olsa haberimiz olurdu… Lütfen tedavinizi aksatmayın ve Amerika’ya gidin…” dedi…
Gülen’in Amerika’ya gitmesinde en etkili nedenlerden biri Ecevit’in telefonuydu…”
Fethullah Gülen 2007 yılında Amerika’da kaldığı evdeki bir öğlen yemeğinde Bülent Ecevit’i şöyle andı:
“Ecevit hayatı boyunca oruç tutmadı… Namaz kılmadı ama inancı sağlamdı…
Sosyal demokrat bir zeminde doğdu ve İsmet İnönü’ye ortanın solu dedirtti…
Okullara çok sahip çıktı…
İşin büyüklüğünü sezmişti…
Önüne bir dosya getirildiğinde elinin tersiyle itti…
Eğer âhirette Allah bana şefaat etme imkânı verirse, bunu ilk önce Ecevit için kullanırım…”
-ERDOĞAN TAVRI
*Oysa gerek içte ve gerekse dışta hep Erdoğan-ın otoriterliğinden söz edilmekte,sürekli yıpratılmaya çalışılmaktadır.
Tıpkı bir asır önce Abdulhamid Hana yapılanlar gibi.
Dik durmasına tahammül edilmemekte,önceki idareciler gibi pısırık ve dökük olması istenmektedir.
Dünya devlet liderlerinin önünde el pençe divan durmuş,otoriteden izin alacak,kendi onurunu ve kişiliğini kazanan ve kazandıran bir kişilik olmasına tahammül edilmemektedir.
-Yaralanan kişiliğimizin bir türlü oluşmadığı ve alışmadığı tavrın bir bastırılma halidir.
Firavunun boğulduğunu gören israiloğullarının buna rağmen hala yaşadıkları korku sebebiyle ikide bir irkilip,arkalarına bakmalarına benziyor.
-Cumhurbaşkanlığı seçiminde ufacık partiler Erdoğana vermeyeceklerini,muhalefeti adet edinip,kör bir noktadan bir türlü çıkamayan düşünce sahipleri aynı tavrı sergileyeceklermiş.
Önemli mi? İ’rabdan mahalleri zaten yoktur!!!
*Paralel yapı açıkça görülmüştür ki;kendilerinin var oluşuna sebeb olan hükümete ihanet etmiş ve tarihe de bir kara leke olarak geçecektir.
-Mit başkanını,Başbakanı içeriye almaya kadar kirli işlere girildi.İşte bir tesbit;
“Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan, “Yakın bir tarihte kapatılan özel yetkili mahkemeler ile TMK gereği kurulan mahkemelerde yapılan incelemelerde, benim aldığım sonuca göre, 2010 ile 2014 yılları arasında, 297 bin adli dinleme, 569 bin önleme dinlemesi olmak üzere toplam 866 bin dinleme yapılmış olduğunu tespit ettik. Bu çalışma halen devam ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, milet vekilleri, işadamları, gazeteciler neden dinlenir? Projeleriyle gurur duyduğumuz, övündüğümüz, savunma sanayinin, neredeyse bütün yöneticileri ve uzmanları, Aselsan’ın yöneticileri, Makine Kimya Endüstrisi’nin yöneticileri, Türk milletinin gözbebeği silahlı kuvvetlerimizin muvazzaf ve emekli subayları, hakkın rahmetine kavuşan eski başbakanlardan Necmettin Erbakan, Hufzullah Gültekin adıyla ve terör suçuyla dinlenmiş. Bunları kim adına ve ne için dinlediklerini mutlaka bilmemiz gerekiyor”
*GÖZ ARDI EDİLEMEYECEK SORGULANMALAR
*Maalesef Şanlıurfa-da hristiyan erkekle Müslüman bir kız evlendirildi.Oysa Müslüman bir erkeğin ehli kitap bir kadınla evlenebilmesine –tercihen olmayıp müsaade olarak- ruhsat verilmişken,bir Müslüman kadının ehli kitap –hristiyan ve Yahudi gibi- bir erkekle evlenmesine müsaade edilmemektedir.
Zira doğacak çocuk hukukta babaya tabi olmaktadır.
-Mümtahine.10.âyette,Müslüman kadınların gayrı Müslim erkeklerle evlenemeyeceği bildirilir.
-“Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mehri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mehri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
-Burada bir fitneye kapılma söz konusudur.
Fitneye kapılma herkes için söz konusu olmaktadır.Peygamberimiz bile…
“Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi.
Eğer seni sebatkar kılmasaydık, gerçekten, nerdeyse onlara birazcık meyledecektin.
O zaman da hayatın ve ölümün azabını katlayarak sana tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”
Bu âyetin nüzulüyle ilgili olarak:” Sa’d’den rivayette o şöyle anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber (sa) Haceru’l-Esved’i istilâm ederken Kureyş müşrikleri gelip onu bundan alakoydular ve: “Küçücük de olsa bizim tanrılarımıza ilgi göstermedikçe onu Haceru’l-Esved’i istilâm etmeye bırakmıyacağız.” dediler. Hz. Peygamber (sa) de içinden geçirdi ki: “Mademki beni Haceru’l-Esved’i istilâm etmeye bırakacaklar kerhen onların tanrıları ile ilgilensem ne olur? Herhalde benim bunu kerhen yaptığımı Allah bilip dururken bana bir zararı olmaz.” Ancak Allah Tealâ bunu kabul etmiyerek “Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi Bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi….” âyet-i kerimesini indirdi.
İSRAİL TAVRI
*İnanınız içteki ve içimizdeki yerli İsrailliler,dıştaki İsraillilerden daha beterdir.
-Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.”diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti:
“Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”
Bu sözün doğruluğunu ve Yahudilerce rahatlığını görmekteyiz.
Bir türlü İsrail açıkça tenkid edilemediği gibi, maalesef güç kabul edilmekte,Filistin suçlanıp terörist ilan edilmektedir.
Gülen eğer mazlum ve haktan yana ve samimi ise,aynı bedduayı Gazzeyi vuran israile ve tüm zulüm altında olan İslam ülkelerindeki (Esed gibi) zalimlere de yapar.
Gezi olaylarında başına isabet eden gaz fişeğiyle ağır yaralanan ve sonrada ölen Berkin Elvan için acilen taziye mesajı yazan Gülen,aynı hassasiyeti maalesef Gazze de şehid olan 1500 (ki hala artmaktadır) civarında kişi ve yaralanan 10 bin civarında kişi için günler sonrasında basit bir taziye ifadesiyle işi geçiştirmişti.
-Oysa o İsrail Ki; – Is-rael terrorism –
*İsrailli üç kişiyi Hamasın kaçırdığını bahane eden İsrail,sürekli sayıları artmakta,tam bir soy kırım yapılmaktadır.
Şimdi de israilli bir yetkili itiraf ederek;kayıp gençleri Hamasın kaçırmadığını söylemiştir.
Uydurulan bir bahane uğruna tam bir soy kırım.
Bu israile yakışırda insanlığa yakışmaz.
Hele hele İslam dünyasına hiç mi hiç yakışmaz.
*1940: Almanya Nazi faşizmi sonrası yaklaşık 7 milyon Yahudiyi katletti. 2014:Soykırım görmüş bir neslin çocuğu olan İsrailli Yahudiler her gün yüzlerce Filistinliyi katlediyor. Ortaya şu sonuç çıkıyor: Yahudiler Nazileşti!
-Naziler Yahudilere zulmetti,kader ise adalet etti.
*GÜLEN KONTROL VE GÖZETİM ALTINDA MI?
**Fehmi Koru, “Gülen hükümete barış mesajları yolluyor ama cemaat ve medyası bunu sansürleyerek engelliyor” imasında bulunmuştu. “Yoksa Pensilvanya ‘barışmak’ istiyor da, İstanbul mu karşı çıkıyor?” diye soran Fehmi Koru’nun iddiası Zaman gazetesi tarafından yalanlansa da tartışma tam gaz devam ediyor.
*-“ Paralel yapının ‘Kainat İmamı’ Fetulah Gülen’in Pensilvanya’daki malikanesinden 15 senede neden sadece bir kez dışarı çıktığını soran bir vatandaş, mesajı ile birlikte üyeliği de silinerek sayfadan atıldı.
“Malum hoca Amerika’ya gittikten sonra, yani 15 yılı aşkın süre bulunduğu konaktan sadece 1 kez hastaneye gitmek için çıkmış… Onda da sadece hastane içi ve konak önü görüntüleri var… Dışarıda tek görüntüsü yok… Amerika’da tonla okulu var… Ve de gezecek tonla yer… Yürür vaziyette olan birinin kendi okullarına dahi 15 yıl boyunca gitmemesi, gidememesi bana şu soruyu sorduruyor? Kimden, neden korkuyor ki dışarıya çıkamıyor? Amerika da yaşadığı resmen esaret değil mi?”
…Hükümet ile cemaat kavgasında cemaat içindeki aykırı seslerden olan Zaman yazarı Hüseyin Gülerce, Fethullah Gülen’in hükümet ile barışma girişiminde olduğu fakat Türkiye’deki Cemaat mensuplarınca bunun engellendiği yönündeki yorumları karşısında ilginç bir yanıt verdi. El Cezire Türk’e konuşan Gülerce bunun can alıcı bir soru olduğunu ancak yine de bu soruya yanıt vermek istemediğini söyleyerek Koru’ya dolaylı destek imasında bulunmuş oldu.”
*… “Gelin, şu ışıktan günlerin ufkumuzu sarmasını iyi bir vesile sayarak, bütün günahlarımızdan tevbe edelim ve bir arınma süreci başlatalım” dedi.
…Geçmişi kötü yanları ile kendi tarihselliğine gömüp dünkü kavgaları şimdilerde yeniden kavga vesilesi yapmayalım. Toplumu değişik kamplara, gruplara ayırmadan vazgeçip her fırsatta birlik ve beraberliğimizi vurgulayalım
…..”Şayet didaktik bir üslup kullanmak suretiyle hassas ruhları rahatsız etmeyeceksem şöyle seslenmek isterim: Gelin, şu ışıktan günlerin ufkumuzu sarmasını iyi bir vesile sayarak, bütün günahlarımızdan tevbe edelim ve bir arınma süreci başlatalım. Bundan sonra olsun, insanlara karşı saygılı davranıp insanî değerleri korumaya çalışalım. Fikirlere hürmet edip, kim olursa olsun, herkesi kendi konumunda kabul edelim. Geçmişi kötü yanları ile kendi tarihselliğine gömüp dünkü kavgaları şimdilerde yeniden kavga vesilesi yapmayalım. Toplumu değişik kamplara, gruplara ayırmadan vazgeçip her fırsatta birlik ve beraberliğimizi vurgulayalım. Hâlâ gönüllerimiz, az da olsa, insanî duygularla çarpıyor ve pazularımız da kuvvetli ise, gelin, o heyecan ve o güçle birbirimizi kucaklayalım. Kırıp parçalayıp, sağa sola saçtığımız kendi parçalarımızı bir araya getirerek, bunları bir daha kopup dağılmayacak şekilde birbirine bağlama yollarını araştıralım. Bizim için her zaman birer kaba yol kesici ve gulyabânî sayılan kinden, iğbirardan, gayzdan uzaklaşarak, bizi halka sevdirecek ve Hakk’a ulaştıracak kalbin dilini anlamaya çalışalım. İşin doğrusu aylardır her biri bir zıpkın gibi sineme saplanan onca yalan, onca tezvir, onca iftira ve onca şeytanî plân karşısında sükûtu tercih edişimin sebebi milletçe böyle bir tevbeye muvaffak olabileceğimize dair ümidimi koruyor olmamdır. Gürül gürül konuşmak icap eden anlarda bile sadece yutkunmakla iktifa edişim bozulan köprülerin bütün bütün yıkılmasının önünün alınabileceğine ve yeniden mürüvvet ufkuna ulaşılabileceğine olan inancımdır. Evet, sizler gibi vicdan genişliğine sahip fazilet kahramanlarının mütemadi gayretleriyle bir kere daha insanların özlerindeki ünsiyete yöneleceği, böylece sevgi ve diyalog çağlayanının eskisinden gür akacağı kanaatini taşıyorum. Bir zamanlar çokça gördüğümüz o nazlı nazlı bir araya gelişlerin ve o yürekten birbirini selâmlayışların canlanıp devam edeceğine inanıyorum. Yeniden her yörede o heyecanlı muhabbet nağmelerinin ve birbirinin meziyetini mırıldanan dillerin duyulacağını; o mütekabil hürmet ve muhabbet teâtîlerinin artarak içtimaî atmosferi bütünüyle saracağını ümit ediyorum.”
Bu ifadeler gayet güzel ve yerinde ifadelerdir.
Önceden söyledikleri –beddua dahil- eğer bir darbe sarhoşluğu ve bir iktidar zehirlenmesi değil de ,aklı kontrol veya bir ilaç neticesinde söylenmişse âhiret yönüyle kurtarır,dünya yönüyle de kayıplarına saysın..
Ancak züccaciye dükkanına girerek kırılan kâse ve inciler eski haline getirilemeyecektir.
Bir an bu beyan aklıma şunu getirdi;Acaba verilen uyuşturucunun !? ve aklı kontrol haplarının etkisinin geçip de normale dönmenin ve her şeyi daha net görme ve daha net bir düşünceyle anlamanın bir sonucumudur?
Zira Hasan Mezarcı-ya da aynısı yapılmıştı.
O zaman inad edilmesin,Bülent Arınç-ın dediği gibi,özür dilensin.
*Başörtünün teferruat olduğunu söylemek elbette yersiz ve içi boş bir ifadedir.Zira ulema ve fukaha meclisinde olay detaylı bir şekilde ele alınsa normal değerlendirilir. Ancak topluma böyle bir fetva ve mesaj vermek,meseleyi hafife almaktır.
İlk anlaşılan gereksiz ve fazla anlamınadır.
Gülen bu gibi ifadelerinde ölçmeden,tartmadan söylüyor.
Belki bu ölçüsüzlüktür ki,Ekmeleddin İhsanoğlunun da buna dayanarak olsa gerek;oda baş örtüsü için bir gelenek demekle;dini değil sosyal bir olay olduğunu ifade etmektedir.
Bu ise terk edilebilir anlamınadır.
Daha gerisinde ve diğer konularda açılan kapılarda daha ne gibi cevherlerin ! çıkacağını varın siz düşünün…
-Evet,50 yıllık sermaye bir anda bitirildi.
Ne hazin bir sonuç!!!
*SON SÖZ
İhsanoğlunun kazanmada hiç şansı yok.Bu taraftarlarınca da bilinmektedir.
Dikkat edilecek tek husus;kazanmasını sağlamak için birkaç koldan entrikalara baş vuracaklar,kaos oluşturma yolunu seçeceklerdir. Erdoğanın hata yapmasını sağlamakla kalmayıp,daha öncede denendiği gibi,onu ortadan kaldırma yoluna bile gidilecektir.
-Bu sözümü teyid eden bir belge;” İstanbul Terörle Mücadele Şubesi eski Müdürü Yurt Atayün’ün ifadesinde çok önemli bir bilgiye ulaşıldı. Atayün’ün ifadesinde, 10 Ağustos’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi paralel yapı tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete karşı yapılması planlanan önemli bir provokasyonu hakim ve savcıya söylediği iddia edildi.”
-Ve diğer bir haber:” Erdoğan’a suikast girişiminde bulunan F.Y. “Bazı söylemlerinden dolayı Başbakan’a çok kızmıştım. Bir örgüt ile bağlantım yok” dedi. “
-Maalesef-İhsanoğluna verilecek oyların,onu getiren Doğan medyanın ve teklif eden chp-den başka kimsenin işine yaramayacağı düşünülmemektedir.
-İyi insanların oluşturduğu koca bir cemaat,Fuat Avni Mahlasıyla yazan –ne idüğü belirsiz,şaibeli) Emre Uslu ve de Önder Aytaç-ın peşine sürüklendi.
Milletin teveccühünü kazanmış Erdoğana cephe alınıp,düşman olundu.
-Az bir kesimde olsa İhsanoğluna verme gerekçesini şöyle ifade etmektedirler:
Ak parti İslamcıları temsil ettiği için,onun karşısındaki demokratlara vermek gerek,deniliyor ve Chp-Mhp ve etbaı da demokrat kabul edilerek onlara veriliyor.
Madem öyle neden şimdiye kadar şer cephe kabul edip bir asırdır mücadele ettiğin insanlarla kirli işte ortak oluyorsun ki?
Hem ak partinin içinde Süleyman Soylu gibi bir çok demokrat parti mensubları da mevcuttur.Neden onları görmüyorsun?
İnanın şu anda titremek gerek ve tam bir akıl tutulması yaşanmaktadır.
Yapılanlar görülmeksizin bir inad uğruna basiret körlenmesi,anlayış zehirlenmesi yaşanmaktadır.
-Birilerinin çıkardığı cehalet ?! gömleğini,diğer birileri ısrarla giymeyi sürdürmektedir. Hala demokrat ve İslamcı ayrımı yapıp,ölmüş ve kapanmış olan demokratlığı sürdürmektedir.
Bizler 1970-lerde değiliz.Belli ki birileri hala oralarda seyretmekte,o günleri heveslenmektedirler.
-Ne gariptir ki;bunlar içerisinde aynı kişiye başbakanken verebilmiş olduğu halde,bugün İslamcılığını !? bahane etmektedir.
Bu zihniyetle geçmişi kusurlu görüp ittihad-ı islâmın bile gerçekleşmesi söz konusu olamaz.Çünkü dillendirilecek kusurlar çoktur.
-Üç mesele olan;İman-Hayat-Şeriat dönemlerinin üçüncü devresinde bulunmaktayız.
Geniş düşünülmelidir.
-Mısır modeli oluşturulmaya çalışılacaktır.
-17 ve 25 Aralıkta başarılamayanlar daha alçakça yollarla denenebilir.
-Milyonlar birlere feda edildi.Birlerin yaptığı yanlışlara destek olundu,suskun kalındı,gizlide olsa desteklendi.
Milyonlar heder edildi,hayal kırıklığına uğratıldı,menfi insanların eline kozlar verildi.
Başbakan da dahil bir çok kişiyi gizlice dinleyen polislere destek olundu,sahiplenildi. Milyonlar menfi on-on beş kişiye feda edildi.Zaten suçsuzlarsa beraat ederler,suçlu iseler de cezasını çekerler.
Basiretli davranılmadı.
-Dün Fatih-in iki oğlundan biri olan Cem Sultanı diğer oğlu Sultan Beyazıd-a karşı kullanan Fransa ve daha sonra Roma ve dolayısıyla batı,bu gün Gülen-i Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan-a karşı Abd ve Avrupa bir tehdit unsuru olarak kullanmaktadır.
Maalesef bu hazin hal edebiyatımıza da yansımıştır.Cem Sultan Beyazıda yazdığı şiirde;
*“ Sen pişter-i gülde yatasun şevk ile handan
Ben kül döşenen külhan-ı mihnetde sebeb ne?..”
Bayezıd’da cevaben;
“Çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet
Takdire rızâ vermiyesün böyle sebeb ne?..
Haccü’l Haremeynün diyüben da’vi kılarsun
Bu saltanat-ı dünyevîye bunca taleb ne?..’’
-17-25 aralık çıkışı,orta doğudaki Işid çıkışı gibidir.Tıpkı hariciler gibi.
-E.İhsanoğlu ise 17-25 Aralık projesinin devamıdır.
-Dış güçler yanıldı.Şimdiye kadar darbelerde solu ve menfi kişileri kullananlar,bu sefer inancı olan insanları kullanarak başaramadılar.
Zira inancı olan insan ne kadar da bozulsa,yanlışa kolay imza atamaz,bir yerden açık verir,pot kırar.
-Yüz yıl önce şekillendirmenin yenileme faaliyetidir bütün bunlar.
O zaman düzenlemede diğer bir ifadeyle düzenin bozulmasında bizler rol almamıştık, şimdi ise rol alma ve düzenlemeye katılma zamanıdır.
-İnsanlık tarihi boyunca çoğunlukla sürekli soldan gelen şeytan,bu sefer sağdan gelmeye başladı.
MEHMET ÖZÇELİK
02-08-2014




ÇAPULCU!!!

ÇAPULCU!!!
“CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç’un oğlu Deniz Koç ile Tuğçe Deveciler Gölbaşı’ndaki Galatasaraylılar Birliği’nin tesisinde düzenlenen törenle dünya evine girdi.
Nikahları kıyılan çifte evlilik cüzdanlarını veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , “Bu iki çapulcuya ömür boyu mutluluklar diliyorum ve onlardan yeni çapulcular bekliyorum.” dedi. Kılıçdaroğlu ve Baykal tören sonrası, çiftle hatıra fotoğrafı çektirdi.”
Bunu diyen kişi bir asırlık bir partinin,tek şeflik yapmış, milletin değerlerinden uzak,muhalefet yapmakla siyaseti götürmeye çalışan partinin başkanı.
Böyle hayırlı bir işte,o insanları ömür boyu etkileyecek böyle bir sözü acaba kendisine yakıştırıyor mu?
Kendisi için söylense acaba hoşlanır mı?
Kendisi için Çapulcu Kemal,Çapulcu Babası Kemal,Çapulcu Dedesi Kemal, Çapulcu Düğün Şahidi Kemal denilmesinden hoşlanır mı?
Gerçi cevabı açıktır.Hoşlanmasa hoş bir şekilde o hoş insanlara neden böyle desin?
Bu siyasetin ve siyasetçinin siyasetteki seviyesini gösterir!!!
-Bir tv-de;-Osmanlıda Derin Devlet- filmi oynanıyor.Orada çok entrikalar dönmektedir.
Özellikle sürekli öne çıkan kişi;Patronadır.
Patrona vezirlerin başlarını alır,padişahı devirir,yeni gelen Mahmut paşaya küstahça hakim olmak için her türlü kabalığı yapar.
Her halde Başkan Kemal-de bu günlerde bunu seyrediyor olacak ki;insanların sokağa dökülmesinden,çapulculuk yapmalarından memnun ve parti olarak onları destekliyor.
Zira biliyor ki;daha önce ordu göreve deyip,zemini çapulcularla hazırlayıp,onları darbeye davet ediyordu.
Şimdi davetler kalktığından dolayı,işin kolay yolu olarak çapulculukla bu işi yürütmeye başladılar.
Milletten ümidini kesen bir insanın,çapulculukla ve çapulcularla iş görmesi ne kadar hazindir değil mi?
Daha önce Ergenekon Terör Örgütünün savcısı,avukatı,hamisi olduklarını söyleyenler,şimdilerde de çapulcuların savcısı,avukatı ve hamiliğini yapmaya başladılar.
O evlenen çiftlerden biri kendi çocuğu olsaydı,bir sene sonra kendisi –Çapulcu dedesi- ve öncesinde ,-çapulcu babası –olacaktı.
Her halde çapulculuğun bir getirisi var.
İlk olarak bu sözü pankartla ;” İşadamı Cem Boyner Gezi Parkı eylemlerinde elinde taşıdığı “Ne sağcıyım ne solcu, çapulcuyum çapulcu” pankartıyla görüntülendi.”
Bu söz seviyeli bir söz değildir.Seviyeli bir insanın, isterse şaka yollu da olsa,söyleyebileceği bir söz değildir.
*Bütün bu çırpınışlar bitişin,tükenişin ve açığa çıkışın feryat ve saldırısıdır.
Bir asırdır Atatürkçülük,laiklik,şeriat geliyor yaftalarıyla bu milleti ve devleti kullananların iflasıdır.
Türkiye-deki Atatürkçülüğü kurduran batı,Abd-nin de girişimiyle Atatürkçülük bağını gevşetecek,çözecek ve işi milletin iradesine bırakacaktır.Çünkü menfaatı ondadır.
Elinden oyuncağı alınanlar ve milleti bir asırdır ağlatanlar,timsahın göz yaşları gibi ağlama rolü yapıyorlar.
Onların yeri ağlama duvarıdır.
MEHMET ÖZÇELİK
24-06-2013




DERİN MİT

DERİN MİT
Başbakan Erdoğan,Mit başkanı Hakan Fidan’ın üzerine gidilince,Mit’i sirkelemeliydi. Tâ ki çürük meyveler arasından dökülsün.
Fevri harekette bulundu.
Askeriyede yapmış olduğu temizliği,Mit-de de yapmalıydı.
1960-dan beri olan darbelerde,Hizbullahın ve Pkk-nın kurulmasında Mit-in ne kadar engelleyici rol oynadığı tartışılır,üzerinden şaibeleri atamaz.
O noktada Sicili ve dosyası kabarıktır.
Acaba değil engellenmemesinde,yoksa kurulmasında aktif bir rol mü oynadı?
Derin devletin derininde,Mit yok değil…
Acaba başbakan gizli istihbarat birimi olan Mit-de,gizli bir temizlik mi yapıyor?
*Mit-e sormak lazım;Kimleri fişlediniz,kimleri takip ettiniz,kimlerin emri altında çalıştınız?
Mit yeniden yapılanmaya gitmelidir.
Ecevit bile Mit-i feshetmeye teşebbüs etmiş,başaramamıştır.
Acaba neden feshetme ihtiyacı duymuştur.
İlk defa dile getirdiği kontr-gerilla ile bir bağlantısı mı vardı?
*Ergenekon on yıllık bir yapılanma değildir.
Geçmişten bu yana uzantısı olan gizli ve derin bir örgütün uzantısıdır.
Mit ergenekonun neresindedir?
*Öcalanın eşi Kesire-nin bir mit mensubunun kızı olması,ikinci eşinin bir albayın kızı olup,askerlerle irtibat halinde olması,Mitte önemli dış bağlantıları olan Kozinoğlu-nun yakalanıp hapse konulduktan sonra,mahkemeye çıkamadan meçhul bir şekilde ölmesi tesadüfi değildir.
Mitin irdelenmesi halinde,dosyasının kabarık olduğu görülecektir.Mit-e bir operasyon şarttır.İster sesli,ister sessiz…
Türkiye-de onlarca faili meçhul,on binlerce öldürülmüş kayıp insanlar,jiteme bağlı on bin silahlı deli saçması gibi kullanılan piyonlar var.
Peki mit bunların neresinde ve mit nerede?
Acaba bunlardan haberdar mı?
Haber vereyim dedim…
MEHMET ÖZÇELİK
29-12-2012




DESPOT VE ÖZGÜRLÜK

DESPOT VE ÖZGÜRLÜK

*Allah;hayatın ciddiyetini anlamamış bir insana niçin değer versin ki?
Allah;yarattığı,yaşattığı,önem verdiği bir kulunu öldürene neden göz yumsun ki?
Allah;yapanla yapmayanı,suçluyla suçsuzu,zalimle mazlumu neden aynı kefeye koysun ki?
Allah;kişinin neyi,nasıl satın alacağına itibar eder,ona göre değerlendirir.Dünya pazarında müşterinin değeri,alınan şeyin değeriyle mütenasiptir.
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”hakikatınca,kendisine merhamet etmeyene,merhamet etmez,adaletle muamele eder.

*Peygamberler sevgiyi,firavun gibiler ise korkuyu esas almışlardır.Sevgi ve korku merkezli insanlar ise,başkalarını kendilerine sevgi ile bağlatıp geliştirirken,korku ile sindirirler.

*Cumhuriyetin kuruluşunda millete biçilen siyasi elbise,sosyal yapıya olmamaktadır.Olumsuzluğu düzeltmek için elbiseden değil,vücuttan kısaltma, kesme, uydurma yoluna gidilmiştir.
Beden uyuşmazlığı,kan uyuşmazlığını da beraberinde getirmektedir.

*Bizdeki ölüm halktan,tarihten yani geçmişten,değerlerimizden koparılmaya ve kopuk yürütülmeye çalışılmaktadır.Zorla ve zorlamayla yapılmaya çalışılmaktadır.Oysa gönüllülük esası üzere yürütüldüğünde bir netice alınabilir ve içe sindirilir.

Bu gün askeriye,hukuk gibi kurumlar zahiren özgürleşmiş,ergenekonun boyunduruğundan kurtulmuş gibi görünse de,hakikatta gövde hala varlığını sürdürmektedir.
Tam bir istifrağ ve tam bir gusül alınarak temizlenmiş ve arınmış değildir.
Yanlış olarak -başbakan da dahil olmak üzere-,içeriye atılanların bir şekilde dışarıda mahkemelerinin devam ettirilmesini istemek,milletin yıllarca alınan özgürlüğünün,despot insanlara kurban edilmesidir.
Askeriye hala millete yanaşmış,geçmişiyle,tarihiyle barışmış değil.
Şu anda bile askeriyenin kendi milletine karşı darbe yapmayacağına kim garanti verebilir?
Mahkum edilenlerin çıkınca bunun hesabını soracaklarını dile getirmeleri,daha o millet iradesi terbiyesinin oluşmadığını göstermektedir.
Hem kim kime karşı darbe yapacak?
Bir işgal mi var yoksa işgalcilerin işgali mi var?
Yarım asrı aşkın bir süredir millet uyanmıştır.Bu gün ise uyutulması mümkün değildir.
Ancak hala kasıtlı olarak,Ergenekon terör örgütü ve dış destekli sol zihniyetin uyutması devam etmektedir…
Dün türk solunun işgal ettiği bu memleketi,bu gün kürt solu işgal etmeye ,en azından otuz yılda olsa geciktirmeye çalışmaktadır.
Allah nurunu tamamlayacaktır,yarasa tabiatlı olanlar isteme de…
07-02-2013
MEHMET ÖZÇELİK




DEVLET

DEVLET
Devlet bir güçtür.Kontrollü olarak kullanıldığı nisbette yücelir ve yüceltir.
Devlet bir çatıdır.Bir himaye ve var olma ve var etme merkezidir.
Devlet milleti hazmetmemeli.Millet geniş olmalı,devlet daha da geniş ve hazımlı olmalı ancak milleti hazmederek içinde eritmemelidir.
Milleti kabullenme açısından hazımlı olmalıdır.Millet devlete feda edilmemeli, devlet milletin hizmetinde olmalıdır.
Bir asırdır bu millet devlet çatısı içindeki,içi doldurulmayan devlet çarkının dişlileri arasında sıkıştırılarak ezilmektedir.
Dünyadaki Arakan gibi ızdırap çeken Müslümanlarda bu ezilmenin canlı şahitleridir. Onların içinde barınmasını hazmedemeyen devletler,onları dışarı atarak,devre dışı bırakmaktadırlar.
Devleti,milleti yaşatmak için korumak yerine,millet üzerinde bir tahakküm aracı olarak kullanılmıştır.
Devlet,devreden sürekli devr-i daim gibi işlerin yürütülmesi amacıyla sürdürülen bir birimdir.
Âyette:” Ve tilkel eyyâmu nudâviluhâ beynen nâs “,”İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz.”
Nice çıkanlar inmiş,nice inenler de çıkmıştır.
Zaman hattı müstakim üzere yani tek bir düz çizgi üzerinde gitmemektedir.
Dönmesi ve döndürülmesi gereken devlet,belirli azınlıkların arasında atıl ve hantal bir durumda tutulmaktadır.
Tarihte yıkılan devletler,hep şahsi menfaatların kullanımı sonucu olmuştur.
Devlet,müdavele-i efkâr gibi,güvenli ellerde dolaşmalı,şahsi ellere tamamen bırakılmamalıdır.
Devlet kendisini yenilemelidir.Yenilenmeyen bir devlet,milletini de yenileyemez.
Devlet değişime ayak uydurmalıdır.
Kimliğini ve kişiliğini değiştirmeden,zamanın şartlarına ayak uydurmalıdır.
*Adaletiyle meşhur Nûşirevân’ın tahtında şunlar yazılı bulunmuştur:
“Mülk, ancak imaretle olur. imaret, ancak, (devlet) adamlarıyla olur. (Devlet) adamları, ancak mal ile olur. Mal, ancak imaretle olur.
İmaret ise ancak vatandaşlar arasında adaletle olur. (Ülkesini adaletle idare eden bir) sultan, vatandaşlarının yapmış olduğu bütün hayırlarda onlara ortaktır.”
*Peygamberler devlete talip olmamış,devlet kurmamışlardır.
Onların gerçek devleti,gönüllere konulan ve kurulan devlet olmuştur.Bu devlet kolay kolay yıkılmaz,var olur,var eder.
*Mal hırsı devlet kurmaya yöneltir.Devlet güçtür.Kimse gücü bırakmak istemez.
*Tarihte gelen devletler içerisinde zulümle hüküm sürenler bugün geriye ancak bir karanlık ve kendileri için nefret bırakmışlardır.
Tarihte bıraktığı eserler ve başarılar bırakanlar ise,aslında yıkılmamış,varlıklarını parlak bir şekilde sürümüş,güzel örnek olmuşlardır.
Kimler nerede gelmiştir?
-Karahanlılar Maveraünnehirde,
-Gazneliler Afganistanda,
Tolunoğulları,Akşid ve Eyyubiler Mısırda
Selçuklular İran ve Horasanda gelmişlerdir.
*Rus devleti Rurik adlı domuz çobanı tarafından kurulmuştur. Bu gün dünyaya hükmetmiş.
Ancak tarihi domuz çobanlığı kadar lekeli ve de kirli kalmıştır.
*Tarihte hayırla ve şerle yadedilen üçler o kadar çoktur ki,bunlar;
1-Buhtun Nasır-Fir’avun-Nemrut.
2-Lenin-Stalin-Mao.
3-Fevzi Çakmak-M.Kemal-İnönü
4-Menderes-Özal-Erdoğan
*Basiretli devlet adamları,çevresindeki seçtiği seçkinler ile ilerlerler.İleri görüşlü olmakla engelleri kaldırırlar.
Fatıh Sultan önünde engel olan yani kendisi İstanbulu alacağına inanmış iken,Çandarlı Halil Paşa ise bunun,ülkeyi felakete atmak olarak tecrübesizliğini göstermesi neticesinde ortadan kaldırmıştır.
Fatih bu engeli kaldırmak için onu vezirlikten azledip,idam etmiştir.
Belki de zahiren bu durum olmasa idi,İstanbul fethedilmeyecekti.
*Kadir Mısıroğlu konuşmalarında ve eserlerinde bazı devletle ilişkisi olan insanların devlete yaklaşmaları,devletin onları kontrol etmeye çalışması ve menfaat ilişkilerinin bazı noktalarda birleştiğinin tesbitini şu seçtiğimiz ifadeleriyle değerlendirir;
*”Suud devletinin kurucusu Suud b.Abdulaziz-in Filistin-de veya herhangi bir yerde “Yahudi devleti” kurulmasına muvafakat ettiğini ve hayatı boyunca İngilizlerden ayrılamayacağını taahhüd eden belge.”
*Cemaleddin-i Efganinin mason olduğu ve Abdulhamid onun bazı ilişkiler içerisinde olduğunu anlamış olduğundan İstanbula davet etmiş ve göz hapsine tutmuştur.
*Cemaleddin-i Efgani,Muhammed Abduh,Reşit Rıza reformist kişiliklerdir. Şaibeden kurtulmuş değillerdir.
*Türkiye-deki bazı farklı görüşte bulunanların Abduh-tan etkilendikleri açıktır.Bunlar arasında cinler ile ilgili farklı görüşler ve Ebrehe-nin ordusuna atılan taşların,hastalık taşıyan sinekler şeklinde anlaşılabileceği şeklindeki yorumlar, insanların sadece Adem-den değil,ırklarına göre çeşitli insan orjinlerinden geldiklerinin düşünülebileceği,Hz.Meryemin babasız Hz.İsa-yı dünyaya getirişinin psikolojik yorumla izahı gibi,indi görüşler öne çıkmaktadır.
*Bir mezhebe bağlı kalmayı taassub olarak değerlendirir.
*Cemal Kutay;Kendisini şaman olarak ifade ederken,bunu;-Atatürk-te şamandı-sözüyle kuvvetlendirmeye çalışır.
Türkçe ibadet,Türkçe Kur’an-la öne çıkmış,İslam dinini arabın dini olarak tanımlar.İmam-Hatiplerin kapatılmasından dem vurur.
Maneviyattan uzak,tam bir çakma cumhuriyet çocuğudur.
*Kazım Karabekir Fevzi Paşa hakkında;”Zaferi müteakip Bursa-ya geldiğim zaman Fevzi Paşa bana;”Mustafa Kemal Paşa-yı diktatör yapacağız!…”demiştir.
*M.Kemal-in muhteris ve menfaat düşkünü birisi olduğunu söylediği halde..
*Kadir Mısıroğlu,Hüseyin Üzmez,Sadık Albayrak ve Nevzat Yalçıntaş-ın imanlarını tehlikeye atacak derecede M.Kemali sevip meddahlığını yaptıklarını ifade eder.
*Tıpkı Fir’avunun veziri Haman-ın Fir’avunu yönlendirdiği gibi,aslında devlet reislerini danışmanları,vezirleri başarılı veya başarısız eder.Bu da bir ekip işinin sonucu olarak ortaya çıkmış olur.
Mesela;Rüyasında öldüğünü gören bir Hakanın rüyasını herkes farklı yorumlarken,bir yorumcu:”Hakanım,bütün yakınlarınız ölecek ve siz yalnız kalacaksınız.”sözü üzerine onu zindana attırır.
Diğeri ise:”Hakanım,sizi kutlarım,mutlu bir düş.Bütün aileleriniz ve yakınlarınız arasında en uzun ömürlü siz olacaksınız.”der,ödüllendirilir.
*Veya atını çok seven krala,atının öldü haberini verenin öldürülmesi tehlikesine karşı,bir akıllı seyisin;her seferinde atının iyi haberini alırken,son seferinde ise atının ölmüş olmasından haberi olmadığından dolayı sorunca seyis;
-Atın yem yemediğini,yattığını,kımıldamadığını,gözünün kapalı olduğunu söyleyerek,direk öldü dememesi üzerine kral;
-O zaman öldü desene!demesi üzerine seyis;
-Ben öldü demedim efendim,diyeek kıvrak zekasını göstermiştir.
*Güzel gören güzel düşünür,güzel düşünen hayatından lezzet alır.
MEHMET ÖZÇELİK
16-12-2012




DEVRİM VE DARBE

DEVRİM VE DARBE
Devrim ve darbe fazileti olmayanların işidir.
Proje ve çözümü olmayanların baş vurdukları kısa ve hileli,kaba kuvvete dayalı yolsuz bir yoldur.
İnsanlık tarihi boyunca entrika sahipleri,destekçileri ile beraber gücü ele geçirmek amacıyla her gayrı meşru yolu denemişlerdir.
Devrim ve darbe iki kirli çamaşırdır.Kirli insanın kirlenmesi ve kirletmesidir.
Yapma üzerine değil,yıkma üzerine oluşturulmuştur.
Projesiz,hileli ve gayrı meşru yıkım.
En çokta İslam dünyası bundan çekmiştir.
Chp başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:” “Hz. Muhammed, tarihin gördüğü en büyük devrimcidir. “dedi.
Kimi devirdi?
Zaten kendisine liderlik verildi,almadı.Bir çok dünyevi imkân önüne sunuldu.O bunları elinin tersiyle yitti.
O fâniye değil,bâkiye talipti.
O yıkıcı değil,yapıcıydı.Islah ediciydi.Tesis etti.Tekmil etti.
Eğer peygamberimiz darbe yapsaydı,o sahabilere sahip olamaz,darbesi! tüm asırlar boyu sürmezdi.
Peygamber Efendimize de kirli çamaşır giydirilmeye çalışılmaktadır.
Ancak dünyadaki tüm kirli çamaşırlar ona tesir edemez,iz bırakamaz.
*Darbe tüm firavunların da yaptığı gibi,üstten yüklenmek,abanmak,saldırmak, nefret ve korkutmaktır.
Peygamberlerin mesleği ise,sevgi üzerine ve alttan köklü olarak inşa etmektir.
***
*Kur’anın sürekli firavundan bahsetmesinin hikmetleri ortaya çıkıyor.
Asrın firavunları,Mısırın firavunları,firavunların tarzını devam ettiriyor.
Türkiye de ortaya çıkan Ergenekon terör örgütünün bir uzantısı da Mısır da ortaya çıktı.
Bu gün mısır ergenekonu hem zulmediyor,hem de öldürüyor.
200 mısırlı meşru hakkını taleb ederken acımasızca öldürülmekte,binlercesi yaralanmaktadır.
İmanla küfür mücadelesi değişik adlarla hala devam etmekte ve kıyamete kadar da devam edecektir.
İslam dünyası bu firavunlarla test edilmektedir.
***
Suriye-nin kuzeyinde bir kürt devleti kurulmaya çalışılmaktadır.
Bu bir İsrail projesidir.Çoktan beri tasarlanmış ve pkk bu amaçla kurulmuştur.
Eğer böyle bir durum olursa,Kaddafi-nin Libyası gibi sosyalist olur.
İnançlı Kürtleri ,inançsız ya da inancı zayıf,özellikle ermeni-zerdüşt-şii-sosyalist-çapulcu insanların kucağına atmış olunur.
Türkiye bu noktada teyakkuz halinde olmalı,gerekirse müdahalede bulunmalıdır.
Bir pkk giderken,bir pkk devleti gelmiş olur.
Dağınık pkk kendisini 30 yıl uğraştırırken,menfaatı icabı bir çok devletin tanıyacağı pkk devleti bir ömür uğraştıracaktır.
*Türkiye de uygulanan bir asırlık devrimci ve darbeci zihniyetin kürt versiyonu uygulanmış,tekrar bir asır önceki tek şef dönemine dönülmüş olacaktır.
Türk solu,sosyalisti,tek şef zihniyeti,despot bir düşünce gitmiş,yerine kürt olanı gelmiş olacaktır.
Al birini vur öbürüne…
*Yavaş yavaş kürt devletine doğru,İsrail güdümünde,ikinci bir İsrail benzeri kaos devletinin oluşumuna gidilmekte,büyük Ortadoğu projesi uygulanmaktadır.
Küçük devletlerin yutulması da,güdülmesi de kolay olur…
***
*Kötü niyetler ortaya çıkıyor,Alevilik alevlendiriliyor.
Ortadoğu projesi içerisinde Sünni-şii çatışması hedeflenmektedir.
İran-Irak-Suriye-Mısır-Ürdün..vs.
Batı bunu istemekte,iran bunu finanse etmektedir.
Hak haktır.Her hak sahibine hakkı,hak ettiği şekilde hakkıyla verilmelidir.
Bir asırlık bu haksızlıklar,bu gün bazı haksız uygulamalara kapı açmaktadır.
Bir sünninin kıymeti Sünniliğini yaşadığı nisbette olduğu gibi,bir alevinin veya başka bir inançta olan insanın değeri de,kendi değerlerinin içerisinde onu yaşamasıdır. Aksi takdirde bazı yanlış yönlere sevkedilmeye çalışılacaktır.
Yaşanmayan Alevilik sonucu,Ankaralı bir dedenin feryad ederek,on dört bin alevi gencinin ateist olmakta olduğu çıkışı,diğer yandan Aleviliği Hz.Ali-den de öncesine götürerek ateist yapma çabaları sürmektedir.
Bu insanlar doğru bilgilendirilmelidir.
-Hz.Ali-nin namazda öldürülmesinden namaz kılınmadığı…
Peki yemek yerken öldürülseydi yemek yenilmeyecek miydi?
Oysa madem O o yolda şehid oldu,bizim canımız dahi o yolda feda olsun mu denilmelidir?
-Hz.Ali üç halifenin ve de rasulullahın namaz kıldığı yerin dışında mı namaz kıldı veya başka bir uygulama yaptı da,şimdikiler mi böyle bir ibadet merkezinin tanınmasını istiyor?
Bir ibadethane statüsünde değerlendirmek,Aleviliği Aleviliğin dışında çok mecralara çeker. Zaten mecranın dışına bir asırdır çekilmeye çalışılıyor… Hz.Ali ile olan bağ da zedelenir.
-Hz.Ali Üç halifenin de kadılığını yapmıştır.Ne korkusundan,ne de hakikatı gizlemesindendir!!!
Bunu korkarak yaptığını söylemek,öyle kahraman bir insana hakaret ve iftira olur.
Böyle bir şey Hz.Ali-ye,ehli beyte ve onu sevenlere bir hakaret değil midir?
Hz.Ali iyi tanınmalı ve doğru tanıtılmalıdır.
Eskiden evlerde kış gceleri onun cenkleriyle beraber manevi şahsiyeti anlatılsaydı,daha farklı olurdu.
-Cem evleri bir kültür merkezi olarak kullanılabilir…

***
Ateist değerli midir?
Kur’an-ı Kerim inanmayan insanı cife ve murdar olarak nitelemektedir.
Bu dünyada bulunan insanlar,dış görüntüleri ve insanlık çerçeveleri içerisinde insandırlar.
Allah-a karşı bir hukuku çiğneyen ateistin,insanlarla bir hukuk içerisinde hayat sürmesi ne kadar mantıklı olur?
Ancak menfaat eksenli olur.
Değerler neye göre değerlendirilir?
Kimileri çapulculuğu değer sayarken,kimileri insan eti yemeyi,kimileri insan öldürmeyi,kendileri için uyguladıkları hukuku başkalarına uygulamamayı değer kabul edenlere göre,değerleri nasıl değerlendireceğiz?
Değerler evrensel olmalıdır.Sevgi,insanlık,yardımlaşma,adalet vs gibi.
Bu çerçeveler içerisinde kalan ve uygulayanlar değerlidir.
Ateist kendisinin bir hak hukuk tanımadığını,keyfi hareket ettiğini,kısır bir menfaat peşinde olduğunu,her şeyi bu dünyadan ibaret sanarak ve sayarak değerde bulunduğunu söylerse,nasıl değer-lendirilir?
İnsanlar değer bildikleri değerleri nisbetinde,değerlidirler.

MEHMET ÖZÇELİK
29-07-2013