MÜJDELENEN SEVGİ PEYGAMBERİ

MÜJDELENEN SEVGİ PEYGAMBERİ
Her peygamber bir sıfatla vasıflandırılmıştır.
Hz.Adem Safiyyullah,İsa Ruhullah,İbrahim Halilullah,Muhammed (asm) Habibullah…
Yani sevilen zat..hakiki mahbub…
İnsanlığın insanlık vasfını kendisinde bulunduran Efendimizi seven Allah,o sevgiyi alemin yaratılışında bir çekirdek kılıyor ve alemi var ediyordu.
Kâinatın mayası O’dur ve sevgidir.
Asırlar o zatı bekledi.
Hz.Âdem onu vesile kıldı tevbesine…
İsmail O’nun hürmetine kurban edilmedi.
Abdullah O’na bedel olarak yüz deveyle bağışlandı.
O’ndan İncilde Ahmed,Tevratta Ahyed,Kur’an-da Muhammed ismiyle isimlendi.
O ismen,cismen,ruhen övülmüş idi.
Hz.İsa sanki üç yıllık peygamberliği süresinde sadece O’ndan haber vermek,O’nu müjdelemek için gelmişti.
İncilde O’ndan İbranice Faraklıt diye bahsedildi.
Yani Hakkı batıldan ayıran…
-Geleceği yer bile tarif edilmişti;Faran dağları.
Tıpkı Toros ve Himalaya dağları gibi,silsile halinde devam eden Mekke-deki Faran dağları geleceği yer olarak tarif edilmişti.
-O zat daha yeni dünyaya gelmişti.Dedesinin bile haberi yoktu.İsmi de kurulmamıştı.
Oysa dışarıda bir Yahudi alimi gök yüzünde ilk defa görmüş olduğu parlak bir yıldızı göstererek;İşte Muhammedin yıldızı,diyordu.
-Doğumu anındaki olaylar artık herkesçe bilinmektedir.
-Amcası Ebu Talible Şama giderken yolda uğradıkları Busra köyünde bulunan Rahib Buheyra,kervanın üzerinde şemsiyelik yapan buluttan O’nu tanımış,simasından fark etmiş,kaburga kemiği ortasındaki peygamberlik mührüne işaret etmişti.
-Gençlik dönemindeydi.Ukaz panayırındaki konuşmaya katılmıştı.
Panayırda Necranın ünlü şair ve hatiplerinden belağat sahibi Kus bin Saide doksan küsür yaşına rağmen kızıl devesinin üzerinde topluluğa hitab ediyordu.
Dinleyenler arasında genç Muhammed ve arkadaşı Ebubekir –de vardı.
Uzunca konuşmasında her şeyin fani olduğunu, insanlara, gelecek olan peygambere iman etmeyi tavsiye ediyordu. Allah’ın varlığı ve birliğine inanan, insanları putlardan uzak tutmaya, ölümden sonra dirilmeye inanmaya davet ediyordu.
Kısaca giriş konuşmasında:” “Ey insanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür. Ölen fenâ olur. Olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter. Çocuklar doğar, analarının babalarının yerini tutar. Sonra hepsi mahvolup gider. Hadiselerin ardı arkası kesilmez. Hemen birbirini takib edip kovalar. Kulak veriniz, dikkat ediniz! Gökte haber, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü bir ferş-i eyvân, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur…
“Yemin ederim Allah’ın indinde bir din vardır ki, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgilidir ve Allah’ın gelecek olan bir peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakın oldu. Gölgesi başınız üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki, ona iman edip de o dahi ona hidayet eyleye. Vay ona isyan ve muhalefet eden bedbahta. Yazıklar olsun ömürleri gaflet ile geçen ümmetlere!
Evet..O beklenilen peygamberin gelmesinin yakın olduğunu,gölgesinin üzerimizde bulunduğunu ve belki de şu an içerinizdedir,diyordu.
Ve o gelecek olan peygamberden şöyle bahsediyordu;“Bize, gönderilenlerin en hayırlısı, peygamberlerin en üstünü olarak Ahmed’i gönderdi. Kafileler onu ziyaret için yollara düştükçe ve bu teşvik edildikçe, Allah ona salat eylesin!”(Mektubat, 2000,s.172)
O derece kesin konuşuyordu.
Peygamber olduktan sonra Necran halkından Müslüman olmaya gelenlere Kus bin Saideyi sorduğunda,onlar o konuşmayı dinlediklerini söylüyor,Hz.Ebubekir ise noktası noktasına o konuşmayı ezberinden okuyordu.
-Beni Kureyza gibi Medine Yahudi kabileleri,birbirleriyle kavga ederlerken;-Siz görürsünüz,o beklenen peygamber gelsin,sizi O’na şikayet edeceğiz,diyorlardı.
-Kırk yaşında yeni peygamber olmuş.Hira-dan o heyecanla eve gelmiş,eşi Hz.Hatice teselli ve güven verdikten sonra,amca-zadesi Varaka bin Nevfel-e gitmeyi tavsiye etmişti.
Doksan küsür yaşındaki Varaka,daha duyar duymaz çocuk gibi coşmuş,O’nu müjdelemiş,beklenen peygamber olduğunu söylemişti.
Bununla da kalmamış,on iki yıl sonra vuku bulacak hicret olayını haber vermiş,on iki yıl sonra inecek ayetin ifadesi olan –Saniyesneyni -– ayetinde belirtildiği üzere,ikinin ikincisi yani Hz.Ebubekir yerinde olmayı temenni etmiştir.
O gelmeden böyle bir sevgiyi ve bekleyişi hak ettiği ve gösterdiği gibi,geldikten sonra da gönüllerdeki odunları ateşlemiş,ısı ve ışık olarak yansımasına sebeb olmuştu.
Sahabe O’nun için en sevdiği anne ve babasını –Fedake ümmi ve ebi – , -anam babam sana feda olsun ya rasulallah – demiştir.
-Veysel Karani içinde yanan ateşi Efendimizin evine kadar geldiği halde,üç beş adım ötesi olan mescide gitmemiş;bir yandan annesine verdiği sözünü tutarken,en önemlisi ise,içinde yanan peygambere olan aşk ateşini söndürmek istemiyordu.
Görseydi belkide görmüş olmanın yanan ateşini bir su döküşü gibi söndürecek,ölene kadar onu yakmayacaktı.
O hem yandı ve hem de sonraki asırlardakileri de yakmış oldu.
-Urfalı Şair Yusuf Nabi O’na olan sevgisini,ayağını efendimizin ravzasına uzatan kafiledeki beye hitaben içinden;
“Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-i Hüdâdır bu;

Nazargâh-ı ilâhîdir makâm-ı Mustafâdır bu.”diyordu.
*Fuzuli su kasidesiyle,Suyun peygambere olan kavuşma aşkını;
Başını taştan taşa vurur,avare su,diye tanımlamıştır.
-Kayseri Talas ilçesinden rum asıllı Yaman dede bu ateşini kırk yıl boyunca en yakın eşine ve kızına söylemeden;
-Dahilek ya Rasulallah..diyerek,Allahın rasulüne sığınıyor,O’na olan aşkını uzunca dile getiriyordu.
Bununla o yanan dede değil yakan dede oluyordu.
-Asırların anlatıp bitiremediği o zatı,kısa bir sohbet ne kadar ifade edebilir.
Şairin dediği gibi;Vema medehtü Muhammeden bi makaleti
Ve lakin medehtü makaleti bi Muhammedin (asm)
-Ben sözlerimde Muhammedi öevemedim,Belki O’nu överken kendi sözlerimi övmüş oldu.
Benim sözlerim O’na bir şey katmazken,belki O benim sözlerime bir kıymet kazandırmıştır.
Binler salat ve selam olsun a zat aleyhis salatu ves-selama…
MEHMET ÖZÇELİK
25-04-2014

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015