BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

                                   BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ

Vefatının 36. yıl dönümünde Bediüzzaman Said Nursi…

            İnsanlık tarihi başlangıç itibarıyla;ilk insan ve ilk peygamber,kendisine ilk suhuf indirilen Hz. Âdem ile başlar.

          Böylece insanlık ve insanoğlu;yaratıldığı ilk andan beri yalnız ve başı boş bırakılmamış,kendisine ilahi canibden bir peygamber ve rehber gönderilmiştir.

            Bu olay ta Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAM)’e kadar süregelmiş ve peygamberliğin son halkası onunla sonlanmış ve “Hatem-ul Enbiya”,-Peygamberlerin sonuncusu- ve peygamberlik müessesesini mühürleyici,son peygamber olmuştur.

            Evet,peygamberlik onunla son bulurken,ilk sahifenin ve kitapların da sonu ,son olarak o zata indirilen Kur’an-ı Kerim-le son bulmuş,noktalanmış ve de kemal manada kitab,insanlığa hitab,son doruk noktasına oturmuş oldu.

            Peygamberimiz her türlü maddi-manevi şahsiyetiyle de insanlığın zirvesine çıkmış,gerçek manada insanlığı ve insanı temsil eden ve edecek olan bir kişi olduğunu da göstermiştir.

            Hasılı;hakkında ne söylense az olup,kısaca;”Sözlerimle onu övmüş olmuyorum. Belki onu övmekle,sözlerimi övmüş oluyorum.”diyen şair gibi yapmış oluyoruz.

            Peygamberimizden sonra,velayet kapısı açılmış olmaktadır. Bu da:Hz. Ali ile başlamaktadır. Velayet kapısı onunla fetholunmuştur. Maddi fatih olup,bir çok fetihlerde bulunan Hz. Ali,böylece manevi fatih de olduğunu hayatının ve hayatından sonraki dönemlerin her safhasında manevi tasarrufuyla göstermiştir.

            Evet,velayet yollarının başı Hz. Ali ile başlayıp,bir çok veli zatlarla tâa zamanımıza kadar sürüp gelmiştir.

            İmam-ı Gazali,İmam-ı Rabbani gibi zatlar başta olmak üzere,bir çok veli zatın aradığı ve arzuladığı velayetteki zirve makam,hizmetteki doruk nokta;

            Nihayet küfür ve zulmünde son noktasına çıkmasıyla,zirve de noktalanmıştır.

            Böylece tam bir müsabaka,tam bir mücadele iki tarafın karşılaşmasıyla ringde başlamıştır.

            Başlangıcı cehalet asrıyla başlayan bu mücadelenin sonu;

            Küfrün ve zulmün koz olarak kullanması veya kullanmaya çalışmasıyla fen ve maddenin,iman ve Kur’an-la mukabelesi şeklinde gösterilmeye çalışılmıştır.

            Netice;cehalet asrının maddesi,insanı ve her şeyinin İslâma ram olmasıyla sonuçlanması gibi;

            Sonuç da aynı olarak;Fen,teknik,teknoloji,madde,batısı ve doğusuyla,tüm insanı ve ilim adamıyla Kur’an-ın ve hakikatlarının halkasına gireceği bir hak olarak –İnşaallah- tecelli ve tezahür edecektir.

            İşte Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bir asırlık hayatı ve hizmetleri şahittir ki,ortaya koyduğu hizmet;

            a)Küfrün bel kemiğini bir daha doğrulamıyacak şekilde kırmış,gittiği yollarının muhal,batıl ve imkansız olduğunu iki kere iki dört eder kat’iyyetinde ortaya koymuştur.

            “Küfür üzerinde yürümek,buzlar üzerinde yürümek gibidir.”

            “Eşek kat kat eşek olsa,sonra dönse insan olsa (küfür ve şirk gibi imkansız bir meseleyi) kabul etmeyip kaçacak;küfür ve inkar içerisinde geçen bir insanlıktan istifa ediyorum.-diyerek eşekliği,böyle bir insanlığa tercih edecektir.

            Küfrün;en büyük bir cehli mutlak,en büyük bir zulüm,cehli mürekkeb,en büyük bir cinayet ve hıyanet olduğunu akli ve nakli delillerle isbat eder.

            b)Bediüzzaman kendi asrına ve şimdiye kadar hiçbir zaman ve zeminde yapılmayan İman konusunda bir tahşidat,bir birikim oluşturur.

            Her şeyin,her mesleğin,her zaman ve zeminin zemin ve zenbereğine İmanı oturtturur.

            İman-sız,iman olmadan hiçbir şeyin olmıyacağı ve çalışmıyacağını kat’i delillerle isbat eder.

            “Ben mesailimi iman üzerine teksif ettim. Gözümde ne cennet sevdası var,ne cehennem korkusu… Milletimin imanını selamette görürsem,cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken,gönlüm gül gülistan olur.”

            İman uğruna Hz. Ebûbekir misal;”Ya Rabbi vücudumu cehennemde öyle büyült ki,ta ehli imana yer kalmasın.”

            Bediüzzaman,milletin imanının selameti,ebedi hayatlarının kurtulması uğruna;dünyayı da terketmiş,şahsi olarak ahiretine çalışmayı da…

            İmanın mertebelerinden ilmel yakin,aynel yakin ve hakkal yakine çıkarmaya kadar imanda terakki kaydettirir.

            Sürekli bir şekilde kulun Allah ile olan intisabını temine çalışır.

            Her şeyin O’nunla var olup ve de var olabileceğini,O’nsuz hiçbir şeyin var olamıyacağı ve de ona varlık adının verilemiyeceğini izah ve ifade eder. “O’nu bulan neyi kaybeder,O’nu kaybeden neyi bulur? O’nu bulan her şeyi bulur ve onu kaybeden hiçbir şeyi bulamaz. Bulsa da ancak başına bela bulur.”

            c)Her şeyin anahtarı olan Besmele ile eserine başlayarak,Namazın hakikatını,hikmet yönünü muhtelif şekillerde ele alarak;”İnsanın yaratılıb,bu dünyaya gönderilmesindeki gerçek gaye;Halık-ı kainatı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir.”ayetinin gerçek manası olan,insanın yaratılışının gaye ve maksadını,insanın nereden geldiği? Ve nereye gideceği? Ve bu dünyadaki gerçek vazifesinin ne olduğunu? en veciz ve mukni bir şekilde izah ve şerhetmektedir.

            ç)Haşir risalesiyle,ahiretin varlığını iki kere iki dört kesinliğinde isbat ederek;cennet,cehennem,kabir,mahşer gibi ahiret alemlerinin gerçek mahiyetini her tabakada insana bildirmekte ve tanıtmaktadır.

            d)Ölümün korkulacak bir şey olmadığını,mahiyet ve hakikatını bildirerek,bir terhis ve yet değiştirmek,gerçek vatana gitmek olarak göstermektedir.

            e)Peygamberimizin maddi ve manevi şahsiyetini tanıtarak,onun sünnetine uyulması gerektiğini,sünnetine uymanın Allah’ı sevmek demek olduğunu ve de Allah tarafından sevilmenin yolunun yine onun habibi olan peygamberine uymak ve onu sevmekten geçtiğini ayet ve hadisler ışığında izah ve şerh eder.

            f)Kur’an-ı Kerim-in doğrudan doğruya Allah kelamı olduğunu isbat eder. Ve insanların hayatlarında uygulamaları için Allah tarafından hayatı düzenleyici tüm esasların,kanun ve şeriatların esaslarını ihtiva ettiğini anlatır.

            g)Peygamberlerin gösterdikleri mu’cizelerin;insanları hidayete davet için olmakla beraber,hayata uygulanabilirliliğinin de mümkün olduğunu,böylece insanları onlara teşvik için gösterildiğini ibretli bir tesbit ile anlatır.

            ğ)Allah’ın isim ve sıfatlarını tanıtarak,ancak onlarla tanınabileceğini belirtir. Kafirlerin Allahı bildiklerini ancak sıfatlarında hataya düştüklerini temsillerle izah eder.

            k)Hikmet,felsefe ve bunların birbirleriyle olan mukayeseleriyle izah yoluna giderek,veciz ifadelerde bulunur.

            l)İsraftan sakınılması gerektiğini,iktisad ve kanaata alışılmasının lüzumunu anlatarak,ekonominin de temelini oluşturacak esasları belirler.

            m)Sahabe ve onların üstünlüklerini belirterek,onların insanlık aleminde birer maddi manevi yıldızlar olduklarının hakikatını izah eder.

            n)İnsanın tanımını mükemmel yapar. İnsana kendisini tam olarak bildirir. Bulunduğu mevkiyi ona hatırlatır ve anlatır.

            o)Ulemanın dahi zorlandıkları imanın esaslarından olan Kaderin;Allah’ın bir ilmi olduğunu,bir takdir,bir plan ve proğram ve bir proje hükmünde olarak,zorlayıcı olmadığını mukni olarak izah eder.

            ö)Madde ve maddiyatın her şey olmayıp,maneviyatı maddi gözlere madde gibi zahir bir şekilde göstermektedir.

            p)Şimdiye kadar İslam aleminde;İslam alimlerinin de üzerinde münakaşa ettikleri konuları yani –Umumül Belvâ- denilip içerisinden çıkılamıyan konulara bir netlik ve izah kazandırarak,asırlardır süren münakaşaları kökünden kaldırır.

            r)Değil sadece İslam aleminde bir ittifak ve muhabbet,hristiyanlık alemiyle,İslam aleminin dahi temel noktalarda birliğine gidip,birleştirici bir rol oynayarak,inkarcılığa karşı umumi bir cephe alır.

            s)Başta Fir’avunları yetiştiren benlik,enaniyet,gurur gibi kavram ve vasıfların mahiyetlerini,iç yüzünü göstererek,insanları böyle bir vartaya düşmekten koruyucu tedbirleri gösterir.

            ş)Görünen alemde,her bir zerre de ve her şeyde Allah’a giden yolu göstermektedir. “Allah’a giden yollar mahlukatın nefesleri sayısıncadır.” Kapalı olan kapılardan,iman ve marifet anahtarlarıyla,O’nun marifetine yollar açmaktadır.

            t)Hayatını sevgi üzerine oturtturan Yunus gibi,aşk üzerine oturtturan Mevlana gibi;her şeye karşı sevgi ve aşk yolunu göstermektedir.

            u)Zulmette nuru,zulümde adaleti,kış da baharı,kesrette vahdeti,kısaca;her şey de bir şeyi,bir şeyde de her şeyi göstererek,gerçek ve hakikatı tek bir şeyde O’nda görmüş ve de göstermiştir.

            ü)Siyasi alemde dönen dolap ve entrikalara alet olmadığı gibi,alet olunmamanın yollarını da göstermiştir.

            v)Hizmette muvaffakiyetin sırrının geleceğe yönelik nesiller yetiştirmekten vaz geçtiğini görerek;ihlaslı ve sadık talebeler ve nesillerin yetiştirilmesine gayret göstermiştir.

            Bu uğurda gösterilecek en küçük gevşemenin kişiye büyük zararlar ve kayıplar getireceğini de yaşayan belgeleriyle göstermiş ve bildirmiştir.

            Kainatın vereceği en önemli mahsul insan olduğuna göre,insanın da en önemli, netice ve gayesini göstermiş ve o hedefe yönelerek,yöneltmiştir.

            y)”Kişinin cennet hayatı,aile hayatıdır.”diye ifade edilen evin tesisi ve kadının,çocuğun yetiştirilmesi üzerinde durur.

            Kadının;başta sefahet olmak üzere dünyaya alet olmaması ve edilmemesini ısrarla işlemiştir.

            z)Uhuvvet risalesiyle kardeşliğin,ihlas risalesi ile hulusiyet ve samimiyetin temellerini atmıştır.

            aa)Bin yıldır devam etmekte olan,Kur’an-ın ve ecdadın lisanının muhafazasına ehemmiyetle çalışmış,toplumları o zengin miras üzerine oturtturmayı hedeflemiştir.

            ab)Cenâb-ı Hakkın kainata koyduğu kanunlar muvazenesiyle,insanlara gönderdiği şeriatlar dengesini izah etmektedir.

            ac)Peygamberler hasseten peygamberimizin gösterdiği mu’cizeler yani harikulade olaylar ile nübüvvet ve risaletinin belgelerini göstermekle,küfür ve dalaletin girdaplarında olanları çekip çıkarırken;

            Ehli imanın imanını,İslâmın ilk devrelerindeki,güçsüzlükler içerisinde bulunan sahabelerin imanlarını da takviye etmektedir.

            aç)İnsanların milliyet bakımından farklı oluşunun;ayrılık sebebi olmadığını,insanların gerçek milliyetlerinin İslamiyet olduğunu geniş bir şekilde izah etmektedir.

            ad)Asrı saadette olan olayların,şimdiye kadar münakaşaya sebeb olan noktaların izahını yaparak,yanlışları tashih etmektedir.

            Meselenin içtihattan kaynaklanıp,günahı gerektiren bir durumun olmadığını belirtir.

            ae)Hastalar risalesiyle,hastalığın gerçek manada korkulacak bir şey olmadığını belirterek,hakiki hikmetini göstermekle şikayeti şükre döndürmektedir. İnsanın acizliğini ve fakirliğini göstermekle,hamd ile mükellef olduğumuzu bildirmektedir.

            af)İhtiyarlar risalesiyle;insanın acziyetini daha iyi bilip,kemal yaşı olan ihtiyarlığın sevilmesi gerektiğini,ihtiyarların hürmete layık kimseler olup,Hadis-deki:”Eğer beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi;belalar üzerinize sel gibi yağardı.”hakikatıyla;ihtiyarların ve ihtiyarlığın,belaların def’ine vesile kimseler olduğunu anlatmaktadır.

            Özetle:Hz. Âdem-den beri,asırlarca süregelen,İslâma yöneltilen tüm meselelere izah,isbat ve mantıki yorumlar getirerekten,inancın,İslâmın etrafına kasıtlı veya cahilane örülen ve örülmek istenen tüm “Utanç Duvarlarını” yıkmış ve eserleriyle yıkmaya da devam etmektedir.

 

                                                                                              15-3-1996

                                                                                  MEHMET   ÖZÇELİK

 

Loading

No ResponsesOcak 1st, 2015