BİR ZEKÂT HÂTIRASI
Resûlüllah Hazretleri, Ashâbından bâzılarını zekât
toplamak için vazifelendirmişlerdi. Ensâr'dan Übey bin Kâ'b, zekât toplamak
üzere vazifelendirilenden biriydi. Kendisine bildirilmiş olan mıntıkanın
Müslümanlarını bir bir gezer, Allah'ın farz kıldığı zekâtlarını, Beytü'l-Mâl'e
teslim etmek üzere kendisine getirmelerini isterdi.
Bizzat kendisi bâzı hâtıralarını anlatırken oldukça ibretli bir vak'a nakleder.
O günün Müslümanlarının zekât gibi malî ibâdetlere nasıl bir hisle baktıklarını
gösteren bu tarihî hâdiseyi, aynen nakletmekte büyük fayda mülâhaza etmekteyim.
Şimdi söz, zekât toplama me'muru Übey bin Kâ'b'tadır. Diyor ki:
- Resûl-i Ekrem Hazretlerinin emirleri üzerine Benî Kudâ, Benî Üzre ve Benî Saad
kabilelerinin sadakalarını toplamaya gitmiştim. Bunların hepsinin sadakalarını
topladım, yalnız bir adam kalmıştı. Onun yanına gittim. Zekât toplamak üzere
geldiğimi söyledim, beni sürünün içine götürdü:
- Dilediğini alıp götür, dedi.
Ben de gezdim, malların içinde ne en iyisi, ne de en kötüsü olan orta bir inek
seçtim.
- Bu kâfidir, alıp götürürüm, dedim. Bana itiraz etti:
- Ben böyle süt vermeyen bir ineği zekât olarak önüne katıp da Resûlüllah'ın
huzuruna göndermekten hayâ ederim, bu süt vermeyen ineği bana bırak, şu genç ve
semiz deveyi bari al! dedi.
Ben, kendisine cevap verdim:
- Bunu alamam. Zira, bu senin mallarının en iyisidir. Resûlüllah Hazretleri
bana, zekâtları malların ne en iyisinden, ne de en kötüsünden seçmeyip, orta
olanından almamı emrettiler. Bunu alabilmem için Resûlüllah'ın izni olmalıdır.
Konuşmamız bu minval üzere uzadı. O:
- Ben, Resûlüllah'ın huzuruna süt vermeyen bir ineği, zekât olarak göndermekten
utanırım, diyor, ben ise:
- Bundan başkasını almaya me'zûn değilim, diye ısrar ediyordum.
Bir ara şu teklifi yaptım:
- Sen şu deveni al, birlikte Resûlüllah'ın huzuruna gidelim, mes'eleyi kendisine
anlat. Resûlüllah emir verirse kabûl ederim!
Adam teklifimi kabûl etti. Birlikte deveyi de alarak Resûlüllah'ın huzuruna
geldik. Şöyle konuştu:
- Yâ Resûlâllah! Zekât me'murunuz geldi. Ona malımı arzettim. İçlerinden bir
sütsüz inek seçti. Ben de ona râzı olmadım, benim verdiğim genç ve semiz deveyi
de o kabûl etmedi. Şimdi deveyi buraya getirdim, lütfen kabûl buyurun!
Malının en iyisini zekât vermek isteyen bu zâta karşı Resûlüllah Hazretleri
gülümseyerek şöyle buyurdular:
- Übey senin malından vermek mecburiyetinde olduğunu ayırmış, sen ise daha fazla
vermek hamiyetini göstermişsin. Allah niyetini kabûl buyursun.
Bundan sonra:
- Übey, bu deveyi al ve zekât malları içine kaydeyle, diyerek ellerini açıp o
zâta duada bulundular. Resûlüllah'ın o duasından sonra, o zâtın Medine'nin
sayılı zenginlerinden biri olduğu görüldü. (Ahmed Şahin, Esas Nokta).