KUR’AN-DA SORU CÜMLELERİ

 

 

            Kur’anda Men soru ekiyle 395 âyet geçmektedir.Biz bunlardan düşündürmesi ve bir adım olması düşüncesiyle Elif ve Hel ile yapılan soru cümlelerini ele aldık:

 

                                               ELİF   -   E   -

 

“Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar.”[1]

 

“Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı birçok tanrılar mı, yoksa hepsinden üstün kahredici bir Allah mı daha hayırlıdır?”[2]

 

“Yine unutma ki bir vakıt Melâikeye Âdem için secde edin demiştik derhal secde ettiler, lâkin İblîs hiç dedi: ben bir çamur halinde yarattığın kimseye secde mi ederim?”[3]

 

“Buna karşı seninle münakaşaya kalkışırlarsa de ki «ben: Yüzümü islâm ile tertemiz Allaha tuttum bana tabi' olanlar da», o kitab verilenlerle verilmiyen ümmîlere de de ki: siz, «islâmı kabul ettiniz mi?» eğer nizaı keser islâma girerlerse doğru yolu tutmuşlardır, yok yüz çevirirlerse sana da düşen ancak tebliğdir, Allah görüyordur o kulları da.”[4]

 

“Yoksa fısıltınızdan önce sadaka vermekten korktunuz mu? Madem ki, yapmadınız, Allah da size tevbe lütfetti, artık namaza devam edin, zekatı verin ve Allah'a ve peygamberine itaat edin! Allah her ne yaparsanız haberdardır.”[5]

 

“Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise: «Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm.» dedi. Derken onu yanında duruyor görünce: «Bu, Rabbimin bir lutfudur; beni imtihan için ki, şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim. Kim şükrederse ancak kendisi için şükreder, her kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki, Rabbim herşeyden müstağnidir, büyük ihsan sahibidir» dedi.”[6]

 

“Ve eğer Biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık diyeceklerdi ki: «Ayetleri genişçe açıklansaydı ya! Arab'a yabancı dil (öyle) mi?» De ki: «O iman edenler için bir rehber ve şifadır, iman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlak vardır ve o, onlara karşı körlüktür. Onlara uzak bir yerden haykırılır.”[7]

 

“Allah, vaktiyle peygamberlerden: «Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde ona kesinlikle inanacaksınız ve çaresiz ona yardım edeceksiniz.» diye söz almış ve: «Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı?» demişti. Onlar: «Kabul ettik.» dediler. Allah da: «Öyle ise, şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim!» buyurdu.”[8]

 

“Vay dedi zevcesi, «Ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyar iken doğurabilir miyim? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey !”[9]

 

“Emin misiniz o göktekinden; sizinle yeri göçürüvermesinden? O zaman bakarsın ki, o yer çalkalanıyor!”[10]

 

“Yoksa siz: «İbrahim de İsmail de İshak da Yakup da torunları da hep yahudi veya hıristiyan idiler.» mi diyorsunuz? De ki: «sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah'ın şahitlik ettiği bir gerçeği bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”[11]

 

“Hele onları ve Allah' tan başka taptıkları şeyleri bir araya toplayıp: «Siz mi saptırdınız kullarımı, yoksa kendileri mi yoldan saptılar?» diyeceği gün.”[12]

 

“Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan Biz miyiz?”[13]

 

“Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?”[14]

 

“Buluttan onu siz mi indiriyordunuz. yoksa Biz miyiz indiren?”[15]

 

“Onun ağacını siz mi inşa ettiniz, yoksa Biz miyiz inşa eden?”[16]

 

“Siz mi yaratılışça daha çetinsiniz, yoksa gökyüzü mü? Onu O «Allah» bina etti.”[17]

 

“Ve Allah şöyle buyurduğu zaman: «Ey Meryem oğlu İsa, sen misin o insanlara «Beni ve o anamı Allah yanında iki tanrı edinin.» diyen?» «Haşa, dedi, sen her türlü eksikliklerden münezzehsin ya Rab! Benim için gerçek olmayan bir sözü söylemem bana yakışmaz. Eğer söylemiş olsaydım elbette Sen bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ben ise Senin zatında olanı bilmem! Şüphesiz Sen, gizlilikleri çok iyi bilensin.”[18]

 

“Dediler ki: «Sen mi yaptın bunu tanrılarımıza ey İbrahim?»[19]

 

“Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlarca aynıdır. İman etmezler.”[20]

 

“Onları uyarsan da uyarmasan da farketmez, inanmazlar.”[21]

 

“Eğer şaşıracaksan, işte şaşılacak şey onların şu lakırdısı: «Biz toprak olduğumuz vakit mi; gerçekten biz mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?» işte bunlar Rablerini inkar edenlerdir, işte bunlar tomruktan boyunlarında ve işte bunlar cehennemliktirler, orada süresiz kalacaklardır.”[22]

 

 

“Bir de dediler ki: «Biz bir sürü kemik olduğumuz ve ufalanıp tozduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?»”[23]

 

“Bu, onların cezasıdır, çünkü onlar ayetlerimizi inkar ettiler ve: «Sahi biz bir yığın kemik ve ufalanıp tozduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?» dediler.”[24]

 

“Böyle iken insan diyor ki: «Öldüğüm zaman, ileride mutlaka bir hayat sahibi kimse olarak çıkarılacak mıyım?»[25]

 

“ki: «ölüp de bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, sahi biz mi mutlaka diriltileceğiz?”[26]

 

“Ve o küfredenler dediler ki: «Biz ve atalarımız toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mutlaka yeniden diriltilecek miyiz?”[27]

 

“Bir de: «A! Yeryüzünde kaybolup gittikten sonra mı, gerçekten biz mi muhakkak yeni bir yaratılışta olacağız?» dediler. Fakat onlar Rablerine kavuşmayı inkar eden kafirlerdir.”[28]

 

“Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecek mişiz?”[29]

 

“Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman gerçekten biz cezalanacak mıyız?»[30]

 

“Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit ha?! Bu, çok uzak bir dönüş!»[31]

 

“Yoksa gökleri ve yeri yaratıp sizin için gökten bir su indiren mi? Biz, o su ile gözleri ve gönülleri açan bahçeler bitirmekteyiz. Siz onların bir ağacını bile bitiremezdiniz. Allah' la birlikle bir tanrı mı var? Hayır, onlar, sapıklığa giden bir topluluktur.”[32]

 

“Yoksa yeryüzünü bir karargah kılıp onun içinde ırmaklar akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? Hayır, onların çoğu ilim ehli değildir.”[33]

 

"Yoksa, darda kalan kendisine dua ettiği zaman, onun duasını kabul edip kötü durumdan kurtaran ve sizleri yeryüzünün yönetcileri kılan mı? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? Siz. pek az düşünüyorsunuz!”[34]

 

“Yoksa size kara ve denizin karanlıklarında yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgardan müjdeci gönderen mi? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? Allah, yüksek, çok yüksektir onların ortak koştuklarından!”[35]

 

“Yoksa halkı önce yaratıp sonra yaratmayı tekrarlaycak olan ve size gökten ve yerden rızık veren mi? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? De ki: «Hayır getirin delilinizi eğer doğru söylüyorsanız!”[36]

 

“Eğer şaşıracaksan, işte şaşılacak şey onların şu lakırdısı: «Biz toprak olduğumuz vakit mi; gerçekten biz mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?» işte bunlar Rablerini inkar edenlerdir, işte bunlar tomruktan boyunlarında ve işte bunlar cehennemliktirler, orada süresiz kalacaklardır.”[37]

 

“Bir de dediler ki: «Biz bir sürü kemik olduğumuz ve ufalanıp tozduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?»[38]

 

“Bu, onların cezasıdır, çünkü onlar ayetlerimizi inkar ettiler ve: «Sahi biz bir yığın kemik ve ufalanıp tozduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?» dediler.”[39]

 

“ki: «ölüp de bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, sahi biz mi mutlaka diriltileceğiz?”[40]

 

“Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecek mişiz?”[41]

 

“Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman gerçekten biz cezalanacak mıyız?»[42]

 

“ve diyorlardı ki: «Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, gerçekten biz mi bir daha diriltileceğiz?”[43]

 

“Diyorlar ki: «Biz gerçekten eski halimize döndürülecek miyiz?”[44]

 

“«A a.! Sen Yusuf musun?» dediler. Ben Yusuf'um, bu da kardeşim! Allah bize lütfuyla iyilikte bulundu;bir gerçektir ki, kim Allah' tan korkar ve sabrederse, muhakkak Allah iyilerin mükafatım zayi etmez.» dedi.”[45]

 

“O zikir (vahiy) aramızdan ona mı bırakılıyor? Belki o bir şımarık yalancıdır!”[46]

 

“O Kur'an aramadan ona mı indirilmiş? Doğrusu onlar benim Kur'an'ımdan bir kuşkulu şüphe içindeler; doğrusu henüz azabımı tatmadılar.”[47]

 

“«Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?» dediler. Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye fırlattılar (ortaya attılar). Doğrusu onlar çok kavgacı bir kavimdirler.”[48]

 

“Bir de hepsi toplanarak Allah'ın huzuruna çıkarılacaktır; zayıflar büyüklük taslayanlara şöyle diyecekler: «Bizler sizlere uymuştuk; şimdi siz, Allah'ın azabından zerrece bir şeyi bizden savabilir misiniz?» « Allah bize hidayet etseydi, ebette sizi hidayete erdirirdik. şimdi bizler sızlansak da sabretsek de farketmez; bizim için kurtuluş yoktur!» diyeceklerdir.”[49]

 

“Yoksa siz, hacılara su temin etmeyi ve Mescid-i Haram'da umreciliği, Allah'a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar, Allah katında eşit olmazlar. Allah, zalimler güruhunu doğru yola iletmez.”[50]

 

“Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor: Biz Rahman'dan başka ibadet olunacak ilahlar yapmış mıyız?”[51]

 

“İlahları bir tek ilah mı kılmış? Bu gerçekten şaşılacak birşey, çok tuhaf!”[52]

 

“Babası: «Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!» dedi.”[53]

 

“De ki: «Kendinizi bir düşünür müsünüz, Allah'ın azabı başınıza gelse veya kıyamet başınıza kopsa Allah'tan başkasına mı dua edersiniz? Eğer doğru söylüyorsanız söyleyin bakalım!»[54]

 

“De ki: «Söyleyin bakayım, eğer Allah, kulaklarınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi mühürleyiverirse, Allah'tan başka hangi tanrı onu size iade edecek?» Bak Biz delillerimizi nasıl evirip çevirip türlü türlü açıklıyoruz! Sonra da onlar nasıl (yüz çevirip) geçiveriyorlar!”[55]

 

“De ki: «Ne dersiniz, şayet O'nun azabı size yatarken veya gündüzün gelecek olsa, suçlular bunlardan hangisinin hemen gelmesini isterler?»[56]

 

“De ki: «Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz ondan bir kısmını haram, bir kısmını da helal yaptınız!» De ki: «Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?»[57]

 

“Nuh: « Ey kavmim, ne dersiniz? Eğer ben Rabbimden açık bir delil üzerinde isem ve O, bana katından bir rahmet vermiş de size onu görecek göz verilmemişse, onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız?”[58]

 

“Salih: « Ey kavmim, ne dersiniz, eğer Rabbimden açık bir delil ile gelmişsem ve bana katından bir rahmet vermişse, O'na isyan ettiğim takdirde beni O'ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka birşey yapmayacaksınız.”[59]

 

“Şu'ayb: «Ey kavmim, ne dersiniz, eğer ben Rabbimin katından açık bir delil ile gelmişsem ve O, bana kendi kalından güzel bir rızık vermişse ne yapmalıyım? Size muhalefet etmemle sizi men ettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, yalnızca gücümün yettiği kadar düzeltmeyi istiyorum, başarım da Allah'ın yardımı iledir. Ben yalnız O'na dayandım ve ancak O'na yüz tutarım.”[60]

 

“De ki: «Söyleyin bakayım, eğer Allah, geceyi üzerinizde kıyamet gününe kadar sürekli kılarsa, size bir ışık sağlayacak Allah'tan başka tanrı kim? Hala dinlemeyecek misiniz?»[61]

 

“De ki: «Haber verin bakayım, eğer Allah gündüzü üzerinizde kıyamet gününe kadar sürekli kılarsa, size içinde dinleneceğiniz bir gece getirecek Allahtan başka tanrı kim?! Hala görmeyecek misiniz?»[62]

 

“De ki: «Gördünüz ya, O Allah'tan başka yalvardığınız ortaklarınızı! Gösterin bana onların bu yeryüzünün hangi parçasını yarattıklarını!» Yoksa onların göklerde mi bir ortaklığı var, ya da kendilerine bir kitap vermişiz de ondan açık bir delil mi var ellerinde? Hayır, o zalimler, birbirlerini aldatmadan başka bir vaadde bulunmuyorlar!”[63]

 

“De ki: «Söyleyin bakalım! Eğer o Kur'an Allah tarafından (gelmiş olup) da sonra siz onu inkar etmişseniz o zaman uzak bir ayrılığa düşenden daha şaşkın kim olabilir?»[64]

 

“De ki: «Şimdi baksanıza, şu sizin Allah'ın berisinden (Allah'tan başka) yalvarıp durduklannıza, gösterin bana, onlar yeryüzünün hangi parçasını yaratmışlar? Yoksa onların göklerde mi bir ortakları var? Haydi bana bundan önce (indirilmiş) bir kitap veya bir ilim kalıntısı getirin, eğer doğru söylüyorsanız!»[65]

 

“De ki: «Şuna vicdanınızda bir baktınız mı: Eğer bu, Allah tarafından geldi de siz onu inkar ettiyseniz ve İsrail oğullarından bir şahit de onun benzerine şahitlik edip iman getirdi de siz kibirlenmek istediyseniz? Şüphe yok ki. Allah zalimleri doğru yola çıkarmaz.»[66]

 

“De ki: «Gördünüz mü, Allah beni ve beraberimdekileri yok etse ya da bize merhamet buyursa, iki takdirde de kafirleri elem verici azaptan kurtaracak kimdir?»[67]

 

“De ki: «Gördünüz mü, eğer sabaha kadar suyunuz batakalırsa (çekilecek olsa), size kim bir akarsu getirebilir?”[68]

 

“Gördünmü? dedi: kayaya sığındığımız vakıt doğrusu ben balığı unuttum, ve bana onu söylememi her halde Şeytan unutturdu, o âcayib bir sûrette denizdeki yolunu tutmuştu.”[69]

 

“Gördün mü o tanrısını canının istediği edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın?”[70]

 

“O yasaklayanı gördün mü?”[71]

 

“Gördün mü; ya o kul doğru yolda ise?”[72]

 

“Baksana, yalanlar ve tersine giderse, iyi mi?”[73]

 

“Gördün mü o dine yalan diyeni?”[74]

 

 

                                                           HEL    -

 

“O günki, cehenneme: «Doldun mu?» diyeceğiz. O da: «Daha ziyade (fazla) var mı?» diyecek.”[75]

 

 

“Onlar, sadece Allah'ın buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte gelmesini ve kendi işlerinin bitirilmesini gözetliyorlar. Oysa bütün işler Allah'a götürülür.”[76]

 

“Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: «Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım...» dediler. O da: «Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?» dedi. Onlar: «Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?» dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.”[77]

 

“Sonra o kederin arkasından size içinizden bir zümreyi saran bir güven, bir uyku indirdi; diğer bir zümre ise kendi dertlerine düşmüş, Allah'a karşı cahiliyye kanaatine benzeyen gerçek dışı bir kanaat besliyorlar: «Bizim yapacağımız bir şey var mı?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz, bütün iş Allah'ındır.» Onlar, içlerinde sana açıklamadıkları bir şey gizliyorlar, «Bizim bu işte görüşümüz alınsaydı burada öldürülüp gitmezdik» diyorlar. De ki: «Evinizde bile olsaydınız öldürülmesi takdir edilmiş bulunanlar çaresiz yine çıkıp ölecekleri yerleri boylayacaklardı. Allah içinizdekileri yoklamak ve yüreklerinizdekini meydana çıkarmak için bunu başınıza getirdi. Allah sinlerin özünü bilir.”[78]

 

“De ki: «Ey kitap verilenler, siz yalnızca Allah'a inanmamızdan; bize indirilene ve daha önce indirilene inanmamızdan, bir de çoğunuz doğru yoldan çıkmış olduğunuzdan dolayı bizden hoşlanmıyorsunuz.»[79]

 

“De ki: «Allah yanında cezaca bundan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ın la'net ettiği, gazabına uğrattığı, kendilerini maymunlara ve domuzlara dönüştürdüğü kimselerle Tağut'a tapanlar, işte bunlar, yerleri en kötü yer olan ve doğru yoldan en çok sapanlardır.»”[80]

 

“Bir vakit Havariler: «Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?» demişlerdi de İsa da: «İnanıyorsanız Allah'tan korkun!» demişti.”[81]

 

“De ki: «Kendinizi gördün mü? Şayet Allah'ın azabı ansızın yahut açıktan başınıza geliverse, zalimler topluluğundan başkası mı helak olur?»[82]

 

“De ki: «Ben size «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır.» demiyorum; gaybı da bilmem, size «Ben meleğim.» de demiyorum; ben ancak bana verilen vahye uyarım.» De ki: «Kör ile gören bir olur mu? Artık biraz düşünmez misiniz?”[83]

 

“Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: «Allah dileseydi ne biz, ne de babalarımız O'na ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Bunlardan öncekiler de Bizim azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanlamışlardı. Onlara de ki: «İlim denilecek birşeyiniz var mı ki, bize çıkara-sınız? Siz sadece bir zannın ardından gidiyorsunuz ve siz yalnızca atıp tutuyorsunuz.»[84]

 

“Onlar, ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rablerinin bir takım alametlerinin gelmesini gözetliyorlar. Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış bir kimseye o günkü imanı hiçbir yarar sağlamaz. De ki: «Gözetin! Çünkü biz de şüphesiz gözetiyoruz.”[85]

 

“Onlar, bakalım sonu nereye varacak diye ancak onun tehditlerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Onun tehditlerinin geleceği gün önceden onu unutmuş olanlar: «Muhakkak ki, Rabbimizin peygamberleri bize gerçeği getirmişlermiş. Bak şimdi bizim şefaatçılardan hiçbiri var mı ki, bize şefaat etsinler? Veya geri döndürülsek de yaptığımız işlerden başkasını yapsak?» diyecekler. Doğrusu onlar, kendilerine yazık ettiler ve uydurup güvendikleri şeyler yanlarından kaybolup gitmiş olacaktır.”[86]

 

“Ayetlerimizi ve ahiretteki karşılaşmayı yalanlayanların bütün işledikleri boşa gitmiştir. Herhalde çekecekleri sırf kendi yaptıklarının cezasıdır.

“De ki: «Siz, bizim için ancak iki güzel şeyden birini bekleyebilirsiniz. Biz ise size, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle bir azap indirmesini bekliyoruz. O halde bekleyin, biz de sizinle birlikte bekliyoruz!»[87]

 

“Bir sure indirilince «Sizi birisi görüyor mu?» diye birbirlerine göz ederler, sonra da sıvışır giderler. Allah kalplerini burkmuştur. Çünkü bunlar anlamak istemez kimselerdir.”[88]

 

“De ki: «Sizin ortak koştuklarınız arasında, önce yaratıp (öldükten) sonra tekrar varlığa çeviren biri var mı?» De ki: «Allah mahlukatı yoktan yaratır, (öldükten) sonra çevirip yine yaratır. Artık nasıl saptırılıyorsunuz?»[89]

 

“De ki: «Sizin ortak koştuklarınız arasında doğru yola hidayet eden biri var mı?» De ki: «Allah doğru yola hidayet eder. O halde doğru yola hidayet eden mi uyulmaya layıktır yoksa hidayet olunmadıkça kendi kendine onu bulamayan mı? O halde ne oluyorsunuz? Nasıl hüküm veriyorsunuz?»[90]

 

“Sonra o zulmedenlere denilecek ki: «Tadın bakalım o sonsuz azabı! Vaktiyle kazandığınızın dışında bir sebeple cezalandırılacak da değilsiniz?»[91]

 

“Bu iki grubun durumu, kör ve sağır ile gören ve işitenin durumu gibidir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Artık düşünmez misiniz?”[92]

 

“Babaları dedi ki: «Hiç ben onu size inanır mıyım? Ya bundan önce size kardeşini İnandığım gibi olursa! En hayırlı koruyucu da Allah'tır. Ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.»[93]

 

“Dedi ki: «Cahilliğinizde siz Yusuf ile kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?»[94]

 

“De ki: «Göklerin ve yerin Rabbi kim?» Deki: «Allah!» Yine de ki: «Allah» tan başka kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne malik olmayanları dost mu ediniyorsunuz!» De ki: «Hiç kör ile gören bir olur mu, yahut karanlıklarla nur bir olur mu? Yoksa Allah'a O'nun yarattığı gibi mahluklar yaratan ortaklar buldular da yaratma kendilerince birbirine benzer mi göründü?» De ki: «Allah herşeyin yaratıcısı ve O birdir, kahredicidir.»[95]

 

“O kafirler, sadece kendilerine meleklerin gelmesin! veya Rabbinin emrinin gelmesini beklerler, onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Allah onlara zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.”[96]

 

“Allah şunu mİsal getirdi: Bir yanda hiçbir şeye gücü yetmeyen bir köle, diğer yanda tarafımızdan güzel bir rızık verdiğimiz, ondan gizli, açık olarak harcayan hür bir insan, bunlar hiç eşit olur mu? Bütün hamd, Allah'a mahsustur, fakat çokları bilmezler.”[97]

 

“Allah şunu da bir örnek veriyor: Birisi hiçbir şeye gücü yetmeyen, efendisine sadece bir ağırlık olan ve ne tarata gönderilse hiçbir işe yaramayan bir dilsizdir. Bu dilsiz hiç adaletle emreden ve doğru bir yolda giden kimse ile eşit olabilir mi?”[98]

 

“veyahut altından bir evin olsun ya da gökyüzüne çıkasın; ona çıktığına da asla inanmayız; ta ki bize okuyacağımız bir mektup indiresin!» De ki: «Rabbimin şanı yücedir, ben sadece beşer olan bir peygamberim.»[99]

 

“Musa ona: «Sana öğretilen ilimden bana da öğretmen şartıyla

sana tabi olabilir miyim» dedi.”[100]

 

“De ki: «Size amelleri en çok hüsrana gidenleri haber vereyim mi?”[101]

 

“O, bütün göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir; o halde O'na ibadet et ve ibadetine sebatla sabret. Hiç sen O'na bir adaş bilir misin?”[102]

 

“Bir de onlardan önce nice kuşakları helak ettik. Hiç onlardan birini hissediyor musun veya onların gizli bir seslerini işitiyor musun?”[103]

 

“O zaman kız kardeşin gidiyor ve: «ona iyi bakacak birini bulayım mı size?» diyordu. Böylece, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye seni tekrar annene iade ettik. Hem bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık, seni birçok denemelerden geçirdik; bu sebeple yıllarca Medyen halkı arasında kaldın, sonra da ey Musa, bir kader üstüne geldin.”[104]

 

“Derken şeytan ona vesvese verdi: «Ey Adem, sana sonsuzluk ağacını ve çürümesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?» dedi.”[105]

 

“Kalpleri hep oyunda, hem o zalimler gizlice fısıldaştılar: «Bu ancak sizin gibi bir insan! Artık göz göre göre büyüye mi gidiyorsunuz?»[106]

 

“Her kim, Allah'ın ona dünyada ve ahirette asla yardım etmiyeceğini sanıyorsa, hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini boğup) nefesini kessin de bir baksın, (baş vurduğu) hilesi öfkesini giderecek mi?”[107]

 

“ve halka: «Siz de toplanır mısınız?» denildi.”[108]

 

“ (İbrahim) dedi. Dua ettiğiniz vakit onlar işitirler mi;”[109]

 

«Allah'tan gayrı, (onlar) size yardım ediyorlar mı? Veya kendilerine mi yardıma çalışıyorlar.»[110]

 

“ (O zaman) diyecekler: «Acaba bize bir mühlet verilir mi?»[111]

 

“Şeytanların kimin üzerine indiğini size haber vereyim mi?”[112]

 

“Her kim de kötülükle gelirse, artık yüzleri ateşte sürtülür. Başka değil, sırf yaptığınız amellerin karşılığı ile karşılanacaksınız.”[113]

 

“önceden ona emzikçileri (süt anneleri) yasaklamıştık. Ablası varıp: «Sizin hesabınıza bunun bakımını üstlenecek ve ona iyi davranacak bir aile buluvereyim mi?» dedi.”[114]

 

“ (Allah) size kendinizden bir misal verdi: Hiç size kısmet ettiğimiz şeyde elleriniz altındaki kölelerinizden ortaklarınız bulunur da onlarla siz eşit olur, aranızda birbirinizi saydığınız gibi, onları da sayar mısınız? İşte düşünecek bir toplum için ayetleri böyle ayırdediyoruz.”[115]

 

“Allah O'dur ki sizi yarattı, sonra da size rızık verdi; sonra sizi öldürür; sonra sizi diriltir. Hiç sizin ortak koştuklarınızdan, bunlardan birini yapacak var mı? Çok münezzeh ve çok yücedir O, onların koştukları ortaklardan.”[116]

 

“Böyle iken o küfredenler şöyle dediler: «Size, parçalanıp didik didik didiklendiğiniz zaman, muhakkak siz yeni bir yaratılış içinde bulunacaksınız diye, peygamberlik eden bir adam gösterelim mi?»[117]

 

“O zayıf düşürülenler de büyüklük taslayanlara: «Hayır işiniz gece gündüz dolap (çevirmekti) ; çünkü sizler, bizlere hep Allah'a küfretmemizi ve ona eşler koşmamızı emrediyordunuz.» derler ve böyle atışırlarken, azabı gördükleri zaman, içlerinden pişmanlık duymaktadırlar. Biz de o küfredenlerin boyunlarına tomrukları geçirmişizdir de yalnızca yaptıklarının cezasını çekiyorlardır.”[118]

 

“Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın! Allah'tan başka bir yaratıcı mı var? O, size gökten ve yerden rızık verir. Başka tanrı yoktur, ancak O var. O halde nasıl (gerçekten) çevrilirsiniz?”[119]

 

“Nasıl bir bakıştırır mısınız (seyretmek ister misiniz]? der.”[120]

 

“Yoksa o, gece saatlerinde kalkan, secdeye kapanıp, ayakta durarak daima vazifesini yapan, ahireti hesaba katan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu? De ki: «Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Ancak temiz akıllı olanlar anlar.”[121]

 

 

“Allah şöyle bir misal vermiştir: Bir adam (köle) ki, bir takım ortaktan var. hırçın hırçın çekiştirip duruyorlar. Bir de selametle (yalnız) bir kişiye ait bir adam (köle) var. Hiç bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd

Allah'ındır, fakat pek çoktarı bilmezler.”[122]

 

“Andolsun ki, onlara: «O gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan kesinlikle «Allah'tır» diyeceklerdir. De ki: «Gördünüz ya. Allah'tan başka çağırdıklarınızı, eğer Allah bana bir keder dilerse, onlar O'nun vereceği kederi açabilirler mi? Ya da O, bana bir rahmet dilerse onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi?» De ki: « Allah bana yeter! Tevekkül edenler hep O'na dayanır!»[123]

 

“Her kimi de Allah şaşırtırsa artık bundan sonra ona hiçbir dost yoktur. O zalimleri azabı gördükleri vakit: «Geri dönmeye bir yol var mı?» derken göreceksin.”[124]

 

“Hep kıyamete, hiç farkında değillerken onun ansızın başlarına gelivermesine bakıyorlar.”[125]

 

“O günki, cehenneme: «Doldun mu?» diyeceğiz. O da: «Daha ziyade (fazla) var mı?» diyecek.”[126]

 

“Önlerinden nice nesilleri helat ettik ki, onlar bunlardan tutumca (kuvvetce) daha çetindiler ve şehirlerde kaçacak delik aradılar. Var mı bir kaçacak yer?”[127]

 

“İbrahim'in ikram edilen konuklarının haberi geldi mi sana?”[128]

 

“İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?”[129]

 

“Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?”[130]

 

“Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi size?”[131]

 

“O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmıştır. O Rahman'ın yarattığında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir kusur?”[132]

 

“Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?!”[133]

 

“Musa'nın haberi sana geldi mi?”[134]

 

“De ki: İster misin arınasın?”[135]

 

“Nasıl, kafirler ettiklerinin cezasını buldular mı?”[136]

 

“O orduların kıssası sana geldi ya?”[137]

 

“Geldi mi sana o Ğaşiye ( her şeyi kuşatacak salgın, istilacı kıyametin) haberi?”[138]

 

“Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için bir yemin (edilir şey) var değil

mi?”[139]

 

 

Mehmet   ÖZÇELİK

10-08-2005

 

 


 

[1] Yasin.23.

[2] Yusuf.39.

[3] İsra.61.

[4] Âl-i İmran.20.

[5] Mücadele.13.

[6] Neml.40.

[7] Fussilet.44.

[8] Âl-i İmran.81.

[9] Hud.72.

[10] Mülk.16.

[11] Bakara.140.

[12] Furkan.17.

[13] Vakıa.59.

[14] Vakıa.64.

[15] Vakıa.69.

[16] Vakıa.72.

[17] Naziat.27.

[18] Maide.16.

[19] Enbiya.62.

[20] Bakara.6.

[21] Yasin.10.

[22] Ra’d.5.

[23] İsra.49.

[24] İsra.98.

[25] Meryem.66.

[26] Mü’minun.82.

[27] Neml.67.

[28] Secde.10.

[29] Saffat.16.

[30] Saffat.53.

[31] Kaf.53.

[32] Neml.60.

[33] Neml.61.

[34] Neml.62.

[35] Neml.63.

[36] Neml.64.

[37] Ra’d.5.

[38] İsra.49.

[39] İsra.98.

[40] Mü’minun.82.

[41] Saffat.16.

[42] Saffat.53.

[43] Vakıa.47.

[44] Naziat.10.

[45] Yusuf.90.

[46] Kamer.25.

[47] Sad.8.

[48] Zuhruf.58.

[49] İbrahim.21.

[50] Tevbe.19.

[51] Zuhruf.45.

[52] Sad.5.

[53] Meryem.46.

[54] En’am.40.

[55] En’am.46.

[56] Yunus.50.

[57] Yunus.59.

[58] Hud.28.

[59] Hud.63.

[60] Hud.88.

[61] Kasas.71.

[62] Kasas.72.

[63] Fatır.40.

[64] Fussilet.52.

[65] Ahkaf.4.

[66] Ahkaf.10.

[67] Mülk.28.

[68] Mülk.30.

[69] Kehf.63.

[70] Furkan.23.

[71] Alak.9.

[72] Alak.11.

[73] Alak.13.

[74] Maun.1.

[75] Kaf.30.

[76] Bakara.210.

[77] Bakara.246.

[78] Âl-i İmran.154.

[79] Maide.59.

[80] Maide.60.

[81] Maide.112.

[82] En’am.47.

[83] En’am.50.

[84] En’am.148.

[85] En’am.158.

[86] A’raf.53.

[87] A’raf.147.

[88] Tevbe.127.

[89] Yunus.34.

[90] Yunus.35.

[91] Yunus.52.

[92] Hud.24.

[93] Yusuf.64.

[94] Yusuf.89.

[95] Ra’d.16.

[96] Nahl.33.

[97] Nahl.75.

[98] Nahl.76.

[99] İsra.93.

[100] Kehf.66.

[101] Kehf.103.

[102] Meryem.65.

[103] Meryem.98.

[104] Taha.40.

[105] Taha.120.

[106] Enbiya.3.

[107] Hac.15.

[108] Şuara.39.

[109] Şuara.72.

[110] Şuara.93.

[111] Şuara.203.

[112] Şuara.221.

[113] Neml.90.

[114] Kasas.12.

[115] Rum.28.

[116] Rum.40.

[117] Sebe.7.

[118] Sebe.33.

[119] Fatır.3.

[120] Saffat.54.

[121] Zümer.9.

[122] Zümer.29.

[123] Zümer.38.

[124] Şura.44.

[125] Zuhruf.66.

[126] Kaf.30.

[127] Kaf.36.

[128] Zariyat.24.

[129] Rahman.60.

[130] Rahman.13,31 defa zikredilmiştir.

[131] Saf.10.

[132] Mülk.3.

[133] İnsan.1.

[134] Naziat.15.

[135] Naziat.18.

[136] Mutaffifin.36.

[137] Buruc.17.

[138] Ğaşiye.1.

[139] Fecr.5.