****ablo 1
Tamam anladık,
başörtüsü sorununu çözemiyorsunuz. Bizler öz yurdumuzda paryayız. Kara
deriliyiz biz.. Çankaya’dan sonra, Yargıtay salonlarından da kovulduk.
İnandığımız gibi yaşama hürriyetimiz yok bizim. İnancımızı, felsefi ve
vicdani kanaatlerimizi dışarıda çıkartıp ondan sonra gireceğiz kamu
alanına. Tapu dairesine, nüfus idaresine girerken de, nüfus cüzdanı
alırken de öyle mi? Böyle bir ülkede yaşanmaz. Ben terk ederim. Bu zulmü,
bu dayatmayı sevemem. Direnirim. Tehlikeli hale gelirim.
Bu ağır bir tahriktir. Aşağılamadır. Bu bir psikolojik harptir, Birileri
düğmeye bastı ve bir süreden beri bir zamanlar Hürriyet gazetesinin
manşetlerine çıkardığı “Topyekun harp” başlatıldı..
Hadi aslanlarım başörtülü hanımları SSK ve devlet hastahanelerine de kabul
etmeyin. Ölsünler. Çağdaş Türkiye öyle mi? Yaşasın uygarlık!
Bakın bu milletin cevabı ağır olur. Sabrımızı istismar etmeyin. Germeyin.
Darbe heveslileri, böyle bir girişim karşısında milli galeyan onları bu
defa perişan eder.
Ne olacak şimdi. Bir yerde başka türlü, başka yerde başka türlü mü olacak.
Eğer bu hakim doğru yaptı ise nüfus memuru hakkında işlem yapacak mısınız
ya da bu hakim hakkında bir işlem yapılacak mı?
Yarın bir trafik polisi, otoyol kamusal alandır, başörtünü çıkar derse bir
bayana, ne olacak. Bu işi çözmesi gereken parlamentodur. Ve bu iş
çığırından çıkmadan, bir an önce çözülmek zorundadır. Çünkü yarın kontrol
edilemez hale gelebilir.
Evet evet bu bir Dreyfüs, bir Galile Galieo davasına dönecek.. Sezer kına
yaksın otursun şimdi. O başlattı. Önce ekonomiyi çökert, şimdi
Çankaya’daki adam akıl almaz uygulamaları ile toplumsal barışı
dinamitleyen uygulamalara öncülük ediyor. Beyler biz herkes için adalet ve
özgürlük istiyoruz.
Tamam başörtüsü sorununu çözmeye gücünüz yetmiyor. Neyi bekliyorsunuz..
Daha bizim ne yapmamız gerek. Üçte iki çoğunluk yetmiyor mu, toplumsal
destek için..
Kasımpaşalı delikanlı şimdi ne yapacak? Milletin sabrı kalmadı.. Devletin
istihbaratını derin güçlere, derin aileye emanet ederek mi geleceksiniz bu
işlerin üstesinden. Peki bu işi yapamıyosunuz da, Ankara meydanlarında
YÖK’ü protesto eden çocuklara meydan dayağı çekilmesini de mi
engelliyemiyorsunuz. Buna da mı gücünüz yetmiyor.. Kadıköy’de 6 günde bu
çocuklar 3 kez meydan dayağı yediler. Sonra Ankara’da bu rezalet.. Neyse
ki İstanbul Üniversitesi’nin önünde polis daha anlayışlı davrandı.
Ankara’daki olaylarda 20 polis ile 50 öğrenci yaralandı, 10 kişi gözaltına
alındı.
Sadece bundan ibaret değil yaşanan rezalet. Güya toplantı ve gösteri izne
tabi değil. Toplantı yeri çoğu ilde şehrin en sağır soktasında. Git
kurdunu orada dök der gibi. Amaç kamuyu engellemekse bu uygulama saçma.
Tertip heyetinin ikamet ve nüfus kaydı, sabıka kaydı, dernek kararı, bir
de noter tasdiki, hatta konuşmacının ne konuşacağı, sabıka kaydı. Sonra
tertip heyetini karakola çağırıp, bu imza senin mi diye sorulması, tertip
heyeti üyelerinin adres ve kimlik tesbiti uygulaması diye muhtara, imama,
komşulara bilgi sormalar.. Kapalı salon toplantısında artık alıştık,
hükümet komiseri başköşede. Sivil toplum, hükümet dışı topluluktur.
Hükümet komiserinin işi ne orada? Emniyet foto film merkezi gelmiş
konuşmacı ve tüm izleyicileri kayda alıyor.. Birçok memur fişlenirim
korkusu ile salona bile yaklaşmıyor. Dinleyenlerden alkışlayanlar da kayda
alınıyor. Hem konuşmacı potansiyel suçlu, hem de izleyenler. Kim hangi
söze nasıl tepki veriyor devlet onları fişliyor..
Tabii bu arada bir de otosansür sözkonusu. Karşınızda birileri nerede
yanlış yapacağını tesbit etmeye çalışıyor. Oryantasyon ve konsantransyon
sorunu yaşıyorsunuz. Sizin entelektüel mülkiyet hakkınızın kaba bir
şekilde cabası sonra. Sonra sizin ne dediğinizi anlayamayan memurların
yanlış yazımı ile çarpıtılan sözleriniz ve ardından yıllar sürecek
yargılamalar. Polise “kamerayı kapat” diyorsunuz, hakkınızda dava
açılıyor, “görevli memurun görevine mani olmak”tan..
Yaşanır mı böyle bir memlekette. Çözün bu işi. Anayasa’yı değiştirmek
gerekmiyor bunun için, kanun çıkarmak da. Bir genelge yeter. Hem meydan
dayağı çekeceksiniz, hem de inancımızın gereklerine uyarak kamu alanına
girmemizi engelleyeceksiniz, yarın tapu da vermeyecek, ehliyet, kimlik,
pasaport, okul yasak, evlilikleri de tasdik etmeyin, parka da sokmayın
bizi.
Bu iş böyle giderse gidecek bir başka ülke bulurum kendime. Burada
kalırsam tehlikeli olurum. Bakarsınız gider Yunanistan’a sığınırım.. Ama
şunu söyleyeyim, işte şimdi büyük bir hata yaptınız, kaybedenlerden
olacaksınız. Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.
Şimdi insanlar bu şokla uyanacaklar. Haddinden fazla şiddet gayedeki
hikmeti yok eder. Sezer’in başlattığı kriz şimdi bugün bu noktaya geldi.
Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler.. Selam ve dua ile. |