YOK EDİLEN OSMANLI HATIRASI KALAN BATININ BATIK
KALINTISI
23
Nisanlarda âdeta âdet olmuş. Düşünülmeden okunan ısmarlama yazılar. Padişah ve
ailesini sürme teraneleri ve senaryoları...Beceriksiz insanlar beceriksizliğini
setretmek için başkalarına kusur yapıştırıp, onun üzerlerine yükselme planları
kurarlar.
Yükselemeyenler başkalarının sırtında yükselmeye
çalışırlar. Kısa boylular parmaklarının ucuna basarak yükselme ihtiyacı
duyarlar. Zoraki ve sun’i olarak Uzun boyluların böle bir derdi yoktur uzanmak
ve uzun görünmek için...
Osmanlı neden parmağının ucuna bassın ki? O hem görüyor,
hem de görünüyordu. Hem de Polat gibi. Görünme ihtiyacı görmüyor, görenler
düşünsün.. duyanlar düşünsün.
Batı kadar takdir edemiyoruz geçmişimizi. Geçmişine
küfreden kendine küfreder. Babasının
Mirası üzerine oturan miras
yedi bir evladın hora çekmesine ne kadar da benziyor bu hovardalık. Ağzını
küfürle açan kişinin geçmişine küfretmesiyle geçmişle koparması, kopuk bir
insan türünün üremesine ve de türemesine neden olan kopuk nesil çıkmış oluyor.
500. yıllarını kutlayan Yahudilerin Osmanlıdan
sitayişkârâne bahsetmeleri, Osmanlının 700. Yıl kutlamalarında onu büyük kılan
sebebin –Özgüveni- olduğunu ifade eden Türkiye Ermeni patrikliğinden ders
alınmalıdır.[1]
Düşman görünenin övmesine karşı evladın küfretmesi tam bir garabet ve
cehalettir.
Cemil Meriç Osmanlıya küfredenler için şöyle der.”Bunlar,
bizim içimizdeki “Batı yeniçerileridirler.”
Eğer beceriksizlikle itham edilen II. Abdulhamid gibi bir
şahsiyyet ise; İşte o, hasta adam denilen dönemde iç- den ve dış-dan yapılan
yıkımlar karşısında devleti 33 yıl ayakta tutmuştur. Bizde ise 99 yılı itibariyle 75 yılda 57 hükümet
kurulmuştur. 1,5 yıla bir hükümet. Kıyas yoluyla bile aradaki fark rahatlıkla
anlaşılabilir.
Yapılacak iş; bir revizyon ve düzenlemedir. Yıkım değil. Biz ise
hararetle geçmişi yıkma çabası içerisine girmekle kalmamış, batının köhne ve
köhneleşmiş birikintilerine sahip çıktık.
Laiklik dedik, insanımızı dışladık, onlara
cephe aldık, onları cephe aldırttık. Oysa batıda laiklik:”Ne dindara ne de
dinsize ilişmemek” tarzındadır.[2]
Biz
bunu bile ne kadar uyguladık ve de
nereye kadar uygulayabildik? Değerlerimize değersiz kalmakla kalmadık, onları
yıkma yoluna gittik.
Oysa Siyonizmin hedefi ve gayesi tüm değerleri tahrib
edip yıkmaktır.[3]
Biz
ne idik, kime benzedik?
Osmanlı
72 milleti içinde barındırdı. Öyle olmasaydı bu gün ne Yahudisi olur, ne de
Sırbı kalırdı. Ancak onlar öyle olmadı, öyle kalmadı. İşte Kosova. Sırbın
tepindiği yer.
İşte
Yahudi. Herzl-in ifadesiyle:”Yahudiler ve Yahudi olmayanlar uyum içinde bir
arada yaşayamazlar.”[4]
Bu hırçınlıklarından dolayı önemli dualarından olan şu ifadeyi kullandılar;”
Günahlarımız yüzünden yurdumuzdan sürüldük.”[5]
Osmanlı
bu günahı işlememekle günah mı işlemiş oldu? Günah bize ait. Zira biz uygulamadık
veya yanlış uyguladık. Nitekim 1926 ve 27 ’ler de laik eğitime geçilmesi üzerine İngiltere de
bulunan Vahdeddine tatbikatı konusunda sorulduğunda şöyle der :” Eğer bu
proğramı 50 sene uygularlarsa, bolşeviklik gelir, Kominizm gelir.” der.[6]
Ve aynen de çıktı. 70-ler de
ki anarşi,80-ler deki Apo olayı o tohumların birer neticesi idi.
Doğacak çocuğa Abdullah
isminin konuşmasına –Olmaz- diye tepki gösteren bir çocuk, o ismin kan içen bir
canavara ait olduğundan bu ismi istemeyen saf çocuğun bu tavrı ve siyasilerin
kirlettiği isimler. Örnek alınan değil,örnek alınmayan isim ve politikalar. Ve
bunları bizler kirlettik. Farklı hesaplardan farklı nesilleri bizler yanlış
politikalarla durmadan ürettik ve türettik.
Nitekim Türkiye-deki irtica
yaygaraları bazı iş adamlarının şantajı,köşeyi dönme gürültüsünde sessiz
yürütme faaliyetinin diğer adı idi.”[7]
Ve öyle oldu.
Yani” İftiranın değişmeyen mantığı.”[8]
Aynı iftirayı Osmanlının son
hatırası olan Sultan Vahdeddine de
attık. Hain dedik. Bunu hazmedemiyen kızı Sabiha Sultan şöyle cevapladı:"”Ben kızı ve ölümüne
kadar başucunda olan en sevdiği bir insan olarak şunu bütün şerefimle temin
ederek ve Osmanlı imparatorluğunun bütün şan-şeref dolu varlığını ortaya
koyarak söylemek isterim ki; babam asla hain değildir.
Olaylara karşı paratoner
görevi yaptığını ve İstiklal harbinin başlatıcısı olan Vahdeddin bağlılığını şöyle ifade ediyor:”
İstanbul-u terk ederken Osmanlı hanedanına aid olan benim için çok büyük kıymet
taşıyan eşyaları yanıma almayı düşünmedim. Bu sebeple,şimdi yabancı bir
memlekette beş parasız,yüzüstü ve ızdırap içinde kaldık.”[9]
Diğer uygulamalarımızdan bir
kesit:” İzmir Sıkıyönetim Mahkemesi Savcısı:” Solculardan o kadar insan
tutukladık ve cezalandırdık. Dengelemek için, sizden de birkaç kişiyi almışsak
ne olmuş?” şeklinde[10]açıkladığı
dengenin arandığı dengesiz uygulamalar.
Öyle senaryolar ki yapım üzerine değil, yıkım üzerine kurulmuş.
CIA-nın faaliyetleri içerisinde olan:21-1-1972 tarihli The Daily Telegraph
gazetesindeki:”1960- Türkiye-CIA’-nın, General Gürsel-e Menderes hükümetini devirmesi için yardımı.”
der.[11]
1971- deki anarşik
hadiselere karışma,askeri darbelerdeki uzmanlık, işçi sendikalarında maaşlı
adamlar, 27 Mayıs-1960 ihtilalindeki rolleriyle
CIA, rollerini üstlendiği şekliyle yapmıştır.[12]
Fransa Türkiye ye
kültürüyle, İngiltere siyasetiyle, Rusya fikir yönüyle, Almanya ekonomik,
İsrail istihbarat ve muhbirlik, Amerika da askeri güç yönüyle hakim bir güç olarak
etki yapmakta ve batı bizleri bu
yönleriyle terbiye etmektedir. Önemli olan özelliklerini öne çıkarmaktadırlar.
Yine bu devletler dünyayı bir masa başında parsellemekte, büyük pastadan
paylarını almaktadırlar.
Arap dünyasında da her bir
batılı devletin bir Arap devleti üzerinde hakimiyet kurduğu görülmektedir.
Nitekim Fransa Cezayir-e, İngiltere Mısır ve Hindistan-a,Rusya Suriye ve Türk
Cumhuriyetlerine, Amerika Suudi Arabistan-a ve diğerlerine olan hakimiyetlerini
sürdürmektedirler.
Libya, Irak, İran,
Ermenistan bunlarda tabi durumunda kalan devletlerdendir. Öyle ki devletler
değil kıtalar paylaşılmıştır. Afganistan, Pakistan ve Hindistan gibi
Cumhuriyetlerde iradeleri ellerinden alınan devletlerdendir. Ya bir kısmının
devletleri özgür değil, yada bri kısmın halkının özgürlüğü elinden alınmış.
Özgürlük savaşları böylece anarşi ortamıyla kızıştırılmakta, bir türlüde
durulmamaktadır. Devletlerin başına getirilen bir idareci ile halk boyun
eğdirilmeyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Baştakinin kimliği adeta halkın
kimliği gibi gösterilmektedir. Azınlığın
temsilcisi olan Suriye deki
Süryani Hafız Esad gibi. Ve işte putlaştırılan Saddam Hüseyinin
memleketi Irak. Vehhabi perdesine bürünen Suud. Dünya adeta uyumsuzlukların
uyum bulmaya çalıştığı çarpışan bir dünya durumunu almış. Ve son:
“Bir gün cihan padişahı
Kanuni Sultan Süleyman Han, Yahya Efendi hazretlerine bir Hatt-ı Şerif gönderdi
ve “Ağa bey!Sen ilahi sırlara vakıfsın,bilirsin. Kerem eyle de bize Osman
oğullarının akibetinin ne olacağını haber ver. Nesli kesilip yok mu olacak. Ya
olacaksa,bu hangi sebeptendir.”dedi. Hatt-ı Şerifi okuyan Yahya Efendi eline
kağıt kalem alıp;”Kardeşim!Neme gerek.” Diye iri harflerle yazıp Kanuniye
gönderdi. Kanuni Yahya Efendiden gelen mektubu okuduğunda hayretler içinde
kaldı. Fakat bir şey anlamamıştı. Derhal bir kayık hazırlanmasını emretti ve bu
bilmece sözün manasını anlamak için Yahya Efendinin dergahına geldi. Yahya
Efendiyi görür görmez:” Ağa bey!Ne olur gizlemeyip, sualime cevap veriniz.
Bizde ona göre hareket edelim.”dedi. Yahya Efendi bunun üzerine tebessüm edip;”
Biz cevap verdik. Bu sözümüzü
anlayamamana şaşarız.” dedi. Kanuni.” Nasıl?” deyince,Yahya Efendi:”
Zulüm,haksızlık yayılsa,işitenlerde;” Neme gerek” dese ve onu önlemeye
çalışmasalar, sonra koyunu kurt değil de çoban yese, bilenlerde bunu söylemeyip
gizlese, fakirler, muhtaçlar, gariplerin feryadı göklere çıkıp bunları
taşlardan başkası işitmese, işte o zaman felakettir. Neslinin o zaman yok
olmasından korkulur. Hazinelerin boşalır. Askerin itaat etmez olur ve yolundan
gitmezler. Yok olmak mukadderdir.”buyurdu. Kanuni bunları işitince,göz
yaşlarını tutamadı. Yahya Efendiye olan sevgisi daha da arttı.”[13]
Körler memleketinde
şaşıların hükümdar olması mukadder oldu. Ve 6-7 asırlık gül soldu,solduruldu.
Bu hat yani Osmanlı
hattı;bazı ufak tefek arızalarla beraber 624 sene süregelmiştir. Bu hattı
mücerret düşünmekle beraber kendi zaman ve zemininde diğer hatlarla beraber
mukayese etmek gerektir. O zaman işin sağlam ve dürüstlüğü ortaya çıkmış olur......
10-09-1999
MEHMET ÖZÇELİK
[1] Bkn. Zaman Gaz.31-07-1999.
[2] Din ve Vicdan Hürriyeti. Prof. W. Hamd. Terc.Prof.S.Armağan.Sh.158.
[3] Bkn. Allah Vardır. Dr. H. Bilsel. Sh. 100-101.
[4] Soykırım Yalanı. H. Yahya. Sh. 11.
[5] Age.Sh.22.
[6] Din Eğitimi. Açık Oturum. E. Işık.Sh.68.
[7] Tasavvuf. M. İz. Sh.36.
[8] L. Emily Webb.
[9] Zaman Gaz. 11.08. 1999.
[10] Tasavvuf.Age.Sh. 97.
[11] Age.Sh. 38.
[12] Age. Sh.39-40.
[13] Evliyalar Ans.12/169.