O'ndan
İşaretler
Dr.
Halûk
Nurbaki
– "Doktor
bey… Azrail bana nasıl görünecek?"
– "Kızım,"
dedim. "O bir melek değil mi? Hiç
merak etme, sana yakışıklı bir prens
gibi gelecektir."
Salı
günü Serap'ın ağırlaştığı haberini
alınca hemen eve gittim. Ancak
vefatına yetişememiştim. Ailesi tam
manasıyla perişandı. Sadece
kendisine uzun müddet bakan dindar
bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni
görünce yanıma gelerek:
–"Doktor
bey, biliyor musunuz, bu evde biraz
önce bir mucize yaşandı!" dedi ve
devam etti:
–Serap,
bir saat kadar önce oksijen cihazını
attı ve "yataktan kalkması imkansız"
denmesine rağmen kalkarak abdest
aldı, iki rekat namaz kıldı. Bütün
ev halkı hayretten donup kaldık. Ve
kelime-i Şahadet getirerek vefat
etmeden biraz önce de:
–
"Doktor bey'e söyleyin, dedi.
Azrail, O'nun söylediğinden de
güzelmiş !!!"
|
|
|
|
|
|
...Ergin
sohbeti dinler, sohbet bitince de
televizyonu kapattırır. Bu hâdisenin
akabinde ailesinden üstünü örtmelerini
ister. Isısı oldukça yüksek olduğundan
vücudu buzlarla soğutulduğu halde Ergin’in
bu isteği babasına tuhaf gelir, “Acaba
oğlum hafızasını mı yitiriyor”, diye
düşünür. Üstünü örtmede biraz gecikilince
isteklerini o ana kadar işaretlerle belirten
Ergin “Çabuk olun Nurbaki Hocam geliyor,
balkondan içeriye girecek üstümü örtün”,
diye seslenir ve akabinde uykuya dalar.
Babası
Erol Bey, “Bu noktada manevî bir şeylerin
olduğunu fark ettim”, diyor ve ekliyor,
“Kelime-i şahadet getirerek uyandı, sol
tarafında annesi sağında da ben vardım.
Dışarıdan askerlerin geldiğini ve kendini
götüreceklerini söyledi. Sonra dudakları
durana kadar kelime-i şahadet getirdi; arada
dualar etti; sonra dudakları durdu; bu kez
de dili bir matkap gibi çalıştı ve son
nefesine kadar kelime-i şahadet getirmeye
devam etti.” |