NAZİF TAHİR
Yıl 1985.Okuldan yeni mezun olmuş,bir yandan talebelerin başında kalırken diğer yandan da öğretmen olmayı düşünüp tayinlerin açılma anını beklemekteyim.
Bu arada mesleğim gereği Arapça El-Lü’lü-ü vel Mercan adlı hadis kitabını kend kendime okuyup takib etmekteyim.
Şefaat bahsine gelmiş ve de etkilenmiştim.Arzu edilecek ve istenilecek bir şeydi şefaat.
O gece rüyamda bir kamyonetin arka sağ tekerinin çamura batmış olduğunu gördüm.
Kamyonetin arkasına geçerek onu o çamurdan kurtarmak üzere büyük bir gayretle omuz verip çıkarmaya çalışıyordum.Bu arada sanki bir şeyler bekler gibi şöför mahallinin yan tarafına doğru bakıyorum.
Birden bir sağ taraf pencereden bir baş bana doğru çevrilerek ve de mütebessim bir eda ile tebessüm etmeye başladı.
Bu rasulullahtı…
Sanki manevi bir bağlantı ve hat kurulmuş,gündüzdeki hevesimi tatmin etmek için;
-Ne istersin evladım,dedi.
Sanki ben de hazırmışım ve de bekliyormuşum gibi gayrı ihtiyari;
-Şefaat,dedim.
-Evet-manasında başını sallayıp,tebessümüne devam etti.
Ben de uyanmıştım.
O söz ve o göz hala canlılığını,tazeliğini,bal gibi akıcılığını her hatırlayışımda devam ettiriyor.
Her şeyi silip eskiten zaman,O’nu silememiş ve de eskitememişti.