Mutluluk sizce nedir?
Bir arabasahibi olmak mı? Ya da bir ev ? Yoksa evlenince mi mutlu olacağınızı düşünüyorsunuz? İyi bir işe ne dersiniz?
Mutluluk yolculuğunun değerli yolcuları;
Düşünün o çok istediğiniz, uğruna gecenizi gündüzünüze katarak elde ettiğiniz ve
"o benim olursa en mutlu ben olurum" dediğiniz hedeflerinizi...
O çok istediğimiz elbiseyialdınız sırtınızdan düşmedi.Bir gün, iki gün , üç gün... Ya sonra? Bitti! Artık vitrinde gördüğümüz o deri ayakkabı var aklımızda... Bir alabilsek başka ne isteriz ki? Ama onun da sonu aynı son, o bitecek. Bu sefer bir başkası..
Nefsimiz arsız bir çocuk gibi önce birşey istiyor, ona istediğini verene kadar onun için çıldırıyor ama elde edince tüm arzusu hevesi bir süre sonra sönüveriyor. Artık yeni bir şey istiyor. "Onunla mutlu olacakmış!???"
Hayat
böyle değil mi "Mutluluk Yolculuğu"nun değerli yolcuları? Önce bir liseyi
bitireyim diplomayı alayım diyoruz, sonra bir de üniversite sınavını kazanayım,
4 yıllık bölüme kapağı atayım istiyoruz. Uğraşıyoruz didiniyoruz. Güç bela
giriyoruz üniversiteye.
Şu vizeler bir bitse rahatlayacağız. Vizeler biter. Bu sefer de finaller.
Vizeydi finaldi derken bir mezun olsak..
Mezun da olduk; Ah bir işe girsem benden mutlusu yok!
İşe girdik ; "Bi terfi edemedik yahu şu patron bir zam verse daha ne isterim ki?"
O da oldu. Güzel, hayat tıkırında gidiyor. Evlenince mutlu olacağım; Evlendik.
Bir çocuğum olursa mutlu olacağım; kızımız oldu. (Allah bağışlasın...)
Ama, bir oğlum olsun bak! Dünyalar benim olacak.
Var ya! Şu bizim oğlan bir Anadolu lisesi sınavlarını kazansın, çok MUTLU olacağım.
Varımızla yoğumuzla gece gündüz demeden daha rahat, daha lüx bir hayat için çırpındık. Evladımız üniversiteyi hayırlısıyla bir bitirsin, eli ekmek tutsun gayri rahatım sonrası.
Tamam o da oldu.
Ah! Evladımın bir mürrüvetini görsem; Allah'tan başka ne isterim ki?"torun" ?
....seneler geçer.
Hayat, kadın için çamaşır, bulaşık, yemek, temizlik, iş çemberinde dönerken adam sabah 8:00 akşam 5:00 mesaisinde. Gelince yemek, biraz televizyon ve uyku. Bu kısır döngüde, mutluluk seraplarının peşinde koşarken zaman avuçlarımızdan apansızca kayıp gitmiş. Ve bir de bakmışız ki son istasyondayız...
Ne gençliğimizden ne dinçliğimizden eser kalmamış. Arkamıza dönüp baktığımızda, geride kalmış 70 yıl... Ama elde avuçta, ulaşılamamış bir "mutluluk" adresi...
Hayatınızın gidişatı böyleyse, son istasyona vardığınızda ben aslında "MUTLULUĞU" arıyordum demek için çok geç olmadan, mutluluk seraplarının peşinden koşmayı bırakıp mutluluğu gerçekten olduğu yerde aramanın ve bu koşuşturmada içerisinde her gün bizim için doğan güneşin ışıltılarının artık farkına varmanın zamanı gelmedi mi sizce de? Ne dersiniz?
O zaman, gelin sizi monoton hayatınızın içinden alıp, mutluluğun olduğu diyara götürelim.
Bir doktor olsa , Mutluluk Reçetesi yazsa !
Mutluluk nedir? Zevklerle mutluluk arasında fark var mıdır?
Allah'ın bizden istediği tek şey...
Mutluluk için atılması gereken İlk Adım
Allah'ın göndermiş olduğu bunca emirlerinin hikmeti nedir?
Haydi sizinle beraber kaçalım, çoook uzaklara gidelim. Öyle bir yerde olalım ki;
orada sadece mutlu olunsun. İşte orası cennet!... Ama biliyor musunuz mutluluk
yolculuğunun değerli yolcuları, eğer dilerseniz siz bu dünyayı da kendinize
cennet yapabilirsiniz. Allahû Tealâ bu imkânları insanlara teslim etmiş. "Kim
mutlu olmak isterse mutlu olur" diyor Allahû Tealâ. "Biz onu mutlu kılarız"
buyuruyor.
Mutluluk iki
ayrı bölümden oluşur: Cennet saadeti ve dünya saadeti. Ben sizlere dünya
saadetinden bahsetmek istiyorum.
Mutluluk yolculuğunun değerli yolcuları, etrafınıza ara sıra bir göz atıyor
musunuz? Hep insanlar mutsuz…Asık suratlar, huzursuz insanlar, birbiriyle
devamlı kavga eden insanlar… Küfürler... Bağırmalar... Öfkenin her an taştığı
bir dünya hayatı... Herkes mutsuz. Ama sizler mutsuz değilsiniz, öyle değil mi?
Allahû Tealâ'nın reçetesini kullanan hiç kimse, mutsuz olmaya devam edemez. Peki
ya kullanmazsa…? O zaman sorarım size, o zaman kabahat Allah'ın mı? Hem sizlere
reçeteyi vermiş. İşte demiş, bu reçeteyi kullanın. Şu anda bu yazımızı kimler
okuyorsa, onlar için muhteşem bir dizayn yok mu? Mutluluğu nasıl yaşayacaksınız?
Nasıl elde edeceksiniz? İşte onun standartlarını size veriyorum!
Mutluluk
Reçetesini!!
Kur'ân-ı Kerim, bir mutluluk davetiyesidir.
Kur'ân-ı Kerim, bir mutluluk reçetesidir, rehberidir.
Kur'ân-ı Kerim, bir mutluluk garantisidir.
Öyleyse Kur'ân-ı Kerim, Allah'ın insanlarda en çok görmek istediği şeyi, bütün
safhalarda garanti eden Allah'ın Kitab'ıdır. Mutluluk rehberi, bir
öğüt...Mutluluğa açılan bir öğüt...
Mutluluk, bir uyum halidir. Sulh ve sukûn halidir. Kavganın bittiği bir ortamı
ifade eder. Mutluluk, 3 âleminizde birden yaşanması lâzım gelen bir vetiredir.
1. İç dünyanızda mutlu olacaksınız.
2. Dış dünyanızda mutlu olacaksınız.
3. Allah ile olan ilişkilerinizde mutlu olacaksınız.
Hem emirler cephesinde mutlu olacaksınız, hem de nehiyler (yasaklar) cephesinde mutlu olacaksınız. Mutluluk, devamlı olmalıdır. Devamlı olmadığı taktirde mutlu değilsiniz, geçici zevkleri yaşıyorsunuzdur sadece.
Öyleyse zevkle mutluluk arasında çok büyük bir uçurum vardır. Zevk, hayatınızın belki birkaç dakikasında, belki birkaç saatinde yaşadığınız bir güzelliktir. Ama hangi olaysa sizi o zevke ulaştıran, o olay bittiği zaman zevkiniz de biter. Ondan sonra dünyanın çıplak karanlıklarına geri dönersiniz. Ama mutluluk öyle değildir. Mutlulukta "çıplak karanlık" diye bir şey söz konusu değildir. Gece olabilir, her taraf karanlık olabilir ama sizin öyle bir içiniz olur ki; o hep aydınlıktır, orada bir mum hep yanar, hep kalbinizi ışıtır, aydınlatır.
Mutluluk yolculuğunun muhterem yolcuları, böyle bir dizaynda mutluluğa dikkatle bakın. Mutluluk sizin içindir. Allahû Tealâ, sizi mutlu olasınız diye yarattı. O içinizdeki mumun (daha biraz açıklığa kavuşturalım), içinizdeki güneşin hep parlaması için, hep zikir yapacaksınız. Batmayan bir güneşin sahibi olmak mı istiyorsunuz? Daimî zikrin sahibi olmak mecburiyetindesiniz. Öyleyse sizleri şu dünya adı verilen gezegenle bütün kainata bağlayacak olan mutluluğunuz, Allah ile olan ilişkileriniz çerçevesinde "zikir'' adı verilen bir müessese ile ihata edilmiştir, doldurulmuştur, kuşatılmıştır, kaplanmıştır.
Unutmayın! Allahû Tealâ, hepinizden sadece ve sadece sizlerin mutlu olmasını
ister; saadet içinde bir dünya hayatı ve kıyâmetten sonra sonsuz bir cennet
hayatı... İşte Allahû Tealâ'nın hepinizden istediği şey, sadece bu kadar. Geri
kalan mı? Namazlar, oruçlar, zekatlar, haclar... vs. Hepsi mutluluğunuz için
birer vasıta. Allah'ın sizden istediği yegâne şey, dört başı mamur bir mutluluğa
sizi sahip kılmaktır; hepinizi hem dünya saadetinin, hem cennet saadetinin
sahibi kılmaktır.
Mutluluk yolculuğunun değerli yolcuları, Allahû Tealâ'nın hepinizden istediği
şey bu kadar. Sizin mutlu olmanız. Sizin mutluluğunuz Allah'ı memnun eder, Allah
sizden razı olur. Mutsuzluğunuz Allah'ı memnun etmez, şeytanı memnun eder.
Öyleyse her şeyden evvel şunu yerli yerine oturtmak mecburiyetindeyiz sevgili
okuyucular. Evvelâ kendi kendinize soracaksınız:
-Ben bir
yaratık mıyım?
Kesin cevap:
-Yaratığız, bütün insanlar hepimiz, sadece Allah'ın bir yaratığıyız, mahlûkuyuz,
o kadar. O ise Yaratıcı...
-Allahû Tealâ, bizi hanif fıtratıyla mı yarattı?
-Kesin, bütün insanları Allahû Tealâ, hanif fıtratıyla yani hanif dînini
yaşayabilecek olan özelliklerle yarattı.
-Allahû Tealâ, bizden hanif dînini, Arapça adıyla İslâm dînini yaşamamızı mı
istiyor?
-Kesin.
Sevgili okuyucular, böyle bir dizaynda "mutluluk" adı verilen şu müesseseyi ait olduğu yere yerleştirelim. İnsanoğlunun bir Allah ile olan ilişkileri var, bir de başka insanlarla ilişkileri var. Allah ile ilişkileriniz, özel bir biçimde dizayn edilmiştir. Bu ilişkilerde bütün insanlar Allah'ın sevgi yelpazesi içinde bir yere sahiptir. Bu spektrumun her noktası bir insana aittir, sonsuz basamaklı bir merdiven gibi. Her an insanlar, bu merdivenin basamaklarında yer değiştirirler. Çünkü her an, herkes ya bir miktar derecat kaybeder ya da bir miktar derecat kazanır. Öyleyse muhtevayı yerli yerine oturtmak lâzımdır.
Başka insanların mutluluğu için yapılan gayretler, çalışmalar; bu da diğer
insanlarla aranızdaki ilişkiyi temsil eder. Her ikisi de ayrı iki muhtevayı
ifade eder. Dikkat edin, Allahû Tealâ'nın bütün emirleri sizi mutluluğa
ulaştırmak içindir. Allahû Tealâ bu mutluluk kademelerini beş safhaya ayırıyor:
Allah'a ulaşmayı dilemek, birinci safha. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse o kişi
mutlaka cennet saadetini hak eder.
Allah ile olan ilişkilerde unutmamanız lâzım gelen en önemli faktör, Allah'ın sizden ne istediğidir. Allah sizden sadece bir tek şey ister sevgili okuyucular, sadece bir tek şey: Sizin mutluluğunuz. Sizin sadece mutlu olmanız. Dünya saadetini yaşamanız ve cennet saadetini yaşamanız, Allahû Tealâ'nın sizden istediği yegâne şeydir. Saadeti yakalamanız, yaşamanız. Onun dışında hiçbir talebi yok. Verdiği bütün emirler sadece bu mutluluğu yaşayabilmenizi sağlamak için.
Allahû Tealâ'nın 5 safhada oluşan mutluluk reçetesi, Allah'a ulaşmayı dilemekle başlar. Sonra mürşide ulaşmakla devam eder, sonra ruhunuzun Allah'a teslimini esas alır. Sonra fizik vücudunuzun, sonra da nefsinizin Allah'a teslimini esas alır.
İşte böyle bir dizayn söz konusu. Bunların hepsi safhalardır. Her biri sizi
(daha Allah'a ulaşmayı dilediğiniz an, elde ettiğiniz cennet saadetinin
ötesinde) daha üstün cennet saadetlerine ulaştırmaya ve bir de yeni hedefe; adım
adım dünya saadetini elde etmenize yöneliktir. Öyleyse hepiniz için söz konusu
olan şey, Allah'ın sizden ne istediğini yerli yerine oturtmaktır.
İnsanlar, Allah ile olan ilişkilerinin ne manaya geldiğinin farkında değiller. Allahû Tealâ'nın onları hep zora koştuğu iddiasındalar. Allahû Tealâ onların namaz kılmasını emrediyor, Allahû Tealâ onların oruç tutmasını emrediyor, Allahû Tealâ onların Allah için birçok şey yapmasını emrediyor ve bu anlayış standardı içerisinde insanlar mutsuz. Allahû Tealâ'yı, kendilerine gereksiz şeyler emretmekle suçluyor insanlar. Sevgili okuyucular, Allah'ın emirlerinin her zerresi, yalnız sizin mutluluğunuzu sağlamak için devreye konmuştur.
Öyleyse Allahû Tealâ Kur'ân-ı Kerim'i hepiniz için bir mutluluk davetiyesi, bir
mutluluk reçetesi ve bir mutluluk garantisi olarak indirmiştir. Mutluluk ve
Kur'ân-ı Kerim eş anlamlıdır. Allahû Tealâ kainatta en çok sevdiği, bütün
kainatı uğruna yarattığı "insan" adı verilen mahlûkunun, yani sizlerin sevgili
okuyucular, sadece mutlu olmanızı istiyor.
Ve sizi yaratan Allah, bu mutluluğu sağlayabilecek olan bütün gerekli sistemleri
size hediye etmiş: Akıl vermiş, idrak vermiş, irade vermiş, fizik vücut vermiş,
nefs vermiş, ruh vermiş, bir bütüne ulaştırmış sizi. Allah'ın kâinattaki
temsilcisi, Allah'ın kâinattaki vekili, Allah'ın *kâinattaki halifesi... Siz
bunlarsınız sevgili okuyucularım, sevgili kardeşlerim. Mutlu olmanın bütün
vasıflarına hepiniz sahipsiniz. Kim olursanız olun, nerede olursanız olun, eğer
mutsuzsanız bilin ki Allah'ın mesajını anlayamamışsınız, reçeteyi tatbik
edemiyorsunuz ve şeytan nefsinizi bir vasıta olarak kullanıp, sizi mutsuz ve
huzursuz etmeyi başarıyor.
Her şeyden evvel Allah'ın reçetesine dikkatle bakın. Mutlu olmanızı istiyor,
ibadetlerin her biri o mutluluğa ulaşmanızın birer vasıtasıdır. Bir yere gitmek
istiyorsunuz, bunun için Allahû Tealâ kapınızın önüne en güzel arabayı koymuş;
son model, yepyeni, benzini, her şeyi içinde, siz sadece ehliyetinizi alacak ve
o arabayı kullanacaksınız.
Mutluluk yoluna, Allah'a ulaşmayı dileyerek çıkılır. Kim Allah'a ulaşmayı
dilerse mutlaka o, mürşidine ulaştırılacaktır. Çünkü, bir insan Allah'a ulaşmayı
dilediği an, Allah o kişinin kalbindeki bu talebi işitir, bilir ve görür.
Unutmayın "ALLAH SİZİN İÇİN GÜÇLÜK DİLEMEZ, ALLAH SİZİN İÇİN KOLAYLIK DİLER."
Hepiniz, bu sonsuz saadete ehil olduğunuzu, bilin istiyorum. Hepiniz böyle bir dizaynın sahibi olmaya hem lâyıksınız, hem de Allahû Tealâ sizi ona davet ediyor, hem de size bu hedefe ulaşana kadar sonsuz yardımlar yapacağına söz veriyor ve bunu garanti ediyor.