MASONLUK BİTTİ
Türkiyenin yükselişi,masonluğun düşüşü iledir.Masonluğun yıkılışı,Türkiyenin ayağa kalkışıdır.
Türkiye kurtuluyor,düzlüğe çıkılıyor.
Nereden mi bildim?
Kâhin olmaya gerek yok.Mason başkanı söylüyor;-Masonluk battı…
Eski Büyük Üstat Kaya Paşakay, son olaylardan sonra Türkiye'de Masonluğun bitme noktasına geldiğini söyledi. Paşakay "Masonluk battı, bitti artık. Loca karıştı" dedi.
Peki ya Mason Locası şu anda ne durumda?
Kaya Paşakay "Sorulması gereken asıl bu" diye söze başladı. "Son derece üzgünüm çünkü son yaşananlardan ötürü Mason Locası karışmış durumda. Masonluk battı, bitti artık. İnsanlar huzursuz, locadan ayrılmak istiyorlar. Herkes ayaklanmış durumda 'Bu ne rezalet' diye. Rezalet olan sadece benim suçlanmam değil, yalan yanlış bir sürü bilginin dışarı sızması. Bana 'Niye sizinle uğraşıyorlar?' diye soruyorsunuz. Benim dönemimde Masonlar kaynaştı. İlk kez Cumhurbaşkanlığı seviyesinde kabul gördük. Devletin üst kademeleri bana olan sevgilerinden ötürü bize kucak açtılar. Böyle iyi çalışmaların ödülü yalan dolan olacakmış."[1]
O halde Türkiye kalktı..bir asırdır sürünmeden…
Çok yönlü çalışan masonlar din adamlarını da saflarına almakla da maharetlerini göstermiş oldular.Müslümanları kalblerinden yakaladılar.
Bunlardan Cemaleddin-i Efgani ve talebesi Muhammed Abduh başta idi.
”(Cemâleddîn-i Efgânî) 1254 [m. 1838] de Efganistânda doğdu. Felsefe kitâbları okudu. Efganistâna karşı Ruslar için câsûsluk yapdı. Mısra geldi. Mason ve mason locası reîsi oldu. Mısrlı Edip İshak, (Ed-dürer)kitâbında, bunun Kâhire mason locası reîsi olduğunu yazmakdadır. 1960’da Fransada basılan, (Les françomaçons)kitâbının 127. ci sahîfesinde, (Mısrda kurulan mason localarının başına, Cemâleddîn-i Efgânî ve ondan sonra Muhammed Abduh getirildi. Bunlar, masonluğun müslimânlar arasında yayılmasına çok yardım etdiler)demekdedir.”
”Cemâleddîn-i Efgânînin, din adamı perdesi altında,İslâmı içerden yıkmak propagandalarına aldananların en meşhûru (Muhammed Abduh)dur. Abduh 1265 [m. 1849]de Mısrda tevellüd ve 1323 [m. 1905] de orada vefât etdi.Bir müddet Beyrûtda bulundu. Oradan Pârise gitdi. Orada Cemâleddîn-i Efgânînin, masonlar tarafından çizilen çalışmalarına katıldı. (El-urvet-ül-Vüskâ) mecmû’asını çıkardılar. Beyrûta ve Mısra gelerek Parisdeki mason locasının karârlarını tatbîk etmeğe çalışdı. İngilizlerin
yardımı ile Kâhire müftîsi oldu. Ehl-i sünnete saldırmağa başladı. İlk iş olarak, Câmi’-ül ezher medresesi ders programlarını bozmağa, gençlere kıymetli bilgilerin okutulmasını önlemeğe başladı. Üniversite kısmındaki dersleri kaldırdı. Lise ve orta kısımdaki kitâblar, yüksek sınıflarda okutuldu. Bir tarafdan ilmi kaldırırken, diğer tarafdan İslâm âlimlerini kötüliyerek, bu âlimlerin fen bilgilerine mâni’ olduklarını, bu bilgileri İslâma sokacağını iddiâ etdi. (İslâmiyyet ve nasrâniyyet) kitâbında, (Bütün dinler birdir. Dış görünüşleri değişikdir) demiş, yehûdî,hıristiyan ve müslimânların, birbirlerini desteklemelerini istemişdir. Londrada, bir papaza yazdığı mektûbda,(İslâmiyyet ve hıristiyanlık gibi iki büyük dînin el ele vererek kucaklaşmasını beklerim. O zemân, Tevrât ve İncîl ve Kur’ân birbirlerini destekleyen kitâblar olarak her yerde okunur ve her milletce saygı görür) demişdir.Müslimânların Tevrât ve İncîl okuyacakları zemânı
beklemekde olduğunu ifâde etmişdir.Câmi’ül-Ezherin müdîri (Şaltut) ile yapdığı Kur’ân-ı kerîm tefsîrinde, banka fâizinin meşrû’ olduğuna fetvâ vermişdir. Dahâ sonra müslimânların ağır baskıları karşısında, bu fetvâsından rücû’ eder görünmüşdür.
Beyrutdaki mason locasının başkanı Hannâ Ebû Râşid,1381 [m. 1961] de yayınladığı (Dâire-tül-me’ârif-ülmasoniyye)kitâbının 197. nci sahîfesinde, (Cemâleddîn-i
Efgânî, Mısrda mason locası reîsi idi. Âlimlerden ve devlet adamlarından üçyüze yakın üyesi vardı. Ondan sonra,imâm üstâd Muhammed Abduh reîs oldu. Abduh, büyük
bir mason idi. Bunun, masonluk rûhunu arab memleketlerine yaydığını kimse inkâr edemez)demekdedir.”
II. Abdülhamit Han’dan tekrar öğrenelim:
“...Hilafet’in elimde olması sürekli olarak İngilizleri tedirgin etti. Blund
adlı bir İngilizle Cemaleddin Efgani adlı bir maskaranın elbirliği ederek
İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plân elime geçti... Cemaleddin–i
Efgani’yi yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı.
Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya
müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti... Ayrıca
İngilizler’in adamı ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı
hazırlamışlar idi. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı.
Kendisini İstanbul’a çağırttım... Bir daha İstanbul’dan çıkmasına izin vermedim”[2]
Merhum Şeyhülislâm Mustafa Sabri
Efendi, Abduh’la ilgili şunları söylemiştir: “...Üstadı Efgani vasıtasıyla,
masonluğu Ezher’e idhâl(sokan) eden odur”[3]
Şeyhülislam Musa Kâzım Efendi için yapılan mason isnadlarında; "şüyuu vukuundan beterdir"kabilince isbatlanmamış,kendisi ise ifadesinde:” Dini İslama karşı olup da bana isnat edilen her bir mezhep veya mesleki kemali şiddetle reddeder ve selameti memleket ve dinin korunması adına bu gibi aldatmalara asla önem vermemelerini ve o gibi boş sözleri bütün kalpleriyle, dilleriyle red eylemlerini bütün İslam ahalisine tavsiye ederim (...) Çünkü selameti din ve diyanetin ancak bu noktada bulunduğunu halisane ihtar ederim."demiştir.
V.Muradın masonluğa girişi ise;daha ziyade İngiliz desteğini alma amçlı olduğu ifade edilir.
Bazende masonluğu yükselme ve basamak yapmak için kullanmayı düşünenler,aslında kullanıldıklarının farkında değildirler.namık kemal beklide bu basamaktan yararlanma amaçlı bir düşüncede idi.
*Türkiye'de de 17 bin mason olduğu söylenir.Bütçeleri de 7 trilyon liraymış.
Bu günlerde içlerinde cereyan eden yolsuzların su yüzüne çıkmasıyla,önemli bir sarsıntı ve kopma yaşamaktadır.
Türkiyede Atatürkçülük şemsiyesi altında her şeyi rahatlıkla yapabilmektedirler.
Masonluğu ilk olarak 1935’de Atatürk kapatmasına rağmen,ona karşı sürekli sempati besleyip,bunu değerlendirme yoluna gitmektedirler,siyaset icabı.
Buna gerekçe olarak,” Masonlar, Atatürk'ün inkilaplarının Masonluk prensipleriyle örtüştüğü gerekçesiyle faaliyetleri durdurduklarını söylüyorlar.”[4]
*”Bediüzzamanın mezarını açıp mezar soyucu üç generalde masondu.Bunlar;
“Ünlükul’u
dinlemeye gerek duymayan Milli Birlik Komitesi İçişleri Bakanı’na taşıma yetkisi
verir. Komite üyesi Ahmet Er, kararın alındığı toplantıda bulunmadığını ancak
Cemal Tural, Refik Tulga, Mucip Ataklı ve İhsan Kızıloğlu’nun mason olduğunu
iddia ediyor:
“Kanaatimi söylüyorum. Bunlar yapabilirler. Bu isimler masondur.
Komitenin içinde İslam’a karşı olanlar da vardı, olmayanlar da. Ama İslamiyet’in
büyüklüğünün farkında olan hiç kimse yoktu. Dini bütün adam yoktu. Ezanın
Türkçeleşmesi üzerine çok kavgalar ettik. İslamiyet havanın, suyun, ışığın
girmediği yere kadar girmiş. İslamiyet hayatımızın bir parçası değil A’dan Z’ye
kadar bir bütündür.”
Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili çalışmalarıyla bilinen Necmeddin Şahiner, 1966 yılında Genelkurmay Başkanı olan Cemal Tural’a önce mektup yazar sonra da onu ziyaret eder. “Tural karşımda kalp krizinden ölecekti. Bir daha bana Said Nursi ile ilgili mektup göndermeyeceksin, beni aramayacaksın, kitap göndermeyeceksin dedi.”[5]
*Masonlar sanat dünyası gibi her kesime sızarak,bir yandan oradaki sanatçıları meşhur yapıp,diğer taraftan da onların şöhretinden tamamen istifade cihetine gidiyorlar.
Masonlar faaliyetlerini hep tam bir gizlilik içerisinde yürütmekteler,adeta bir yer altı teşkilatı gibi çalışmaktadırlar.
Son zamanlarda şeffaflaşma yolunda adım atma görünümleri de bazı kopmaları ve sürtüşmeleri gündeme getirmiştir.
Halktan teveccüh görmemeleri ve de halka teveccüh etmemeleri,onları sürekli üst kadameye ve idareci,ses getirecek kesimlerle irtibata sevketmiştir.
Kendisini yenilemek,masonluğun şaibesinde uzak faaliyetleri sağlamak için çeşitli yan kuruluşları da tesis etmektedirler. Rotary ve Lionslara ve Bilderberg-de bunlardandır.
Adeta şartlandırılmış olarak,mason olmayanın yükselemeyeceği göz önüne konularak bir çok devlet ve ses getirecek kesimlerle temas kurulmuş,onlara her türlü imkan verilmiş ve onun her türlü imkanından da yararlanılmıştır.
Maalesef Türkiyede isim yapanların bunlarla dirsek temsında olduklarını görmekteyiz.
-Masonlar devletlerin devrilmesinde,hükumetlerin düşmesinde de önemli rol oynadılar.İlk olarak mason Ali Suavinin Çırağan vakası ile V.Muradı kaçırıp tahta geçirmekti.Abdulhamide karşı yapılan bu girişimde sonuçsuz kaldı.
Masonlukta yolsuzluklarla patlak veren olaylar da çok şeyin deşifre olmasına sebeb oldu.
“Konuşma yasağı nedeniyle adını
açıklamayan masonlar, locadaki kavganın ‘Türk masonluğu’ ile ‘Yahudi masonluğu’
arasında olduğunu ileri sürüyor. Olayı aydınlatacak şifrenin ise locadan atılan
eski büyük üstad Kaya Paşakay’ın, “Dinine ve milliyetine bağlı, diniyle ve
milliyetiyle gurur duyan bir insanım. İddiaları ortaya atanlar kökenlerini
açıklasalar da ne olduklarını öğrensek.” şeklindeki sözlerinde saklı olduğu
kaydediliyor. Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa’nın torunu olan Paşakay, ihraçtan
sonra farklı suçlamalarda bulunmuştu. Sabah’ta dün yayımlanan ‘Kapıya Türk
bayrağı astığım için bile sorun yaşadım.’ sözü bunlardan biri. Adını vermeyen
bir ‘büyük üstad’, “Bu sorunu ben de yaşıyorum. Locada milli meselelerin
konuşulmasına karşı çıkılıyor. Hatta ‘Türk masonluğu’ tabirini kullanmak bile
yasak.” şeklinde konuşuyor.
İhraç edilen eski büyük hazine emini (genel sayman) Prof. Dr. Ali Sait
Sevgener'in "Yargıda hesaplaşacağız." açıklamasının da locada panik
oluşturduğuna dikkat çekiliyor. "Asıl, masonluk o zaman biter." diyen bir mason,
en büyük tehlikenin bu olduğunu ifade ediyor. "Her ne kadar Dernekler Kanunu’na
tabi olsak da, birçok faaliyetimiz gizli." ifadesini kullanıyor. Prof. Sevgener
ise geri adım atmamakta kararlı: "Mahkemeye gideceğim ve orada ne sorulursa
hepsini cevaplayacağım. Bazı dostlar araya giriyor, bu işin sulhle çözülmesi
yönünde telkinlerde bulunuyor. Fakat ben kararımı verdim, geri dönüşü yok."
Mason locasında ‘tarihî gelişmeler' yaşanıyor. Kaya Paşakay, Sabah gazetesine
"Masonluk battı, bitti artık." açıklamasını yaptı. Eski büyük üstad, yaşanan
olaylardan sonra birçok üyenin ayrılmak istediğini belirterek, masonluğun bitme
noktasına geldiğini öne sürdü. Zaman'a konuşan masonlar da isim vermeden locada
tarihî günler yaşandığını dile getirdi. Masonluğun bitme noktasına geldiği
iddiası abartılı bulunsa da önemli bir kırılma yaşandığı kabul ediliyor. Alınan
bilgilere göre ihraçlara gerekçe gösterilen yolsuzluk iddiaları üyeler arasında
tatmin edici bulunmadı. Birçok iddianın mesnetsiz olduğu, dayanağı olanların da
önemsiz olduğu şeklinde kanaat hakim. Locada büyük bir infial yaşandığı ifade
ediliyor. İhraç edilen üyelere savunma hakkı verilmediği düşünülüyor. Paşakay'ın
locaya fatura ettiği iddia edilen iç çamaşırı ve otellerdeki Pay TV (porno
kanalları) ücretlerinin küçük düşürmeye yönelik olduğu öne sürülerek,
söylentilerin basına yansımasına tepki gösteriliyor. İddiaların doğrudan doğruya
ihracı gerektirecek kadar büyük olmadığı, yapılanların da yolsuzluk kapsamında
değerlendirilemeyeceği şeklinde düşünenlerin sayısı artıyor.
Abartılı masrafların bu kadar önemli bir sonuç doğuramayacağını savunanlar,
yaşanan kavganın arkasında başka sebepler bulunduğunu ileri sürüyor. Ortaya
atılan iddialara göre locada ‘milli-gayri milli' savaşı var. Buna göre, bir
kesim, masonluğun evrensel bir felsefe olduğu ve milliyetinin olmadığı
noktasından hareket ediyor. Buna karşılık, masonluğun milliyetten
ayrılamayacağını savunanlar, "Önce devleti yaşatmak lazım" felsefesine uyuyor.
Bir büyük üstad, "Kaya Bey'in verdiği savaşın aynısını ben de veriyorum." diyor.
Aynı kişi, locada iki farklı grup bulunduğunu anlatarak, "Kaya Bey ve ekibi bir
grup, eski büyük üstadlardan Tunç Timurkan ve şimdiki üstad Asım Akin bir grup."
bilgisini veriyor. Bu gruplaşmanın locada etkin olma mücadelesi olduğunu
söyleyen büyük üstad, "Kaya Bey, masonluğu topluma açtı. Diğerleri ise
kapalılıktan yanaydı." sözleriyle kavgaya dair ipuçları veriyor.
Paşakay, Sabah gazetesinin, "Madem suçsuzsunuz, niye sizinle bu kadar
uğraştılar?" sorusuna şöyle cevap vermişti: "Bakın benim dönemime bir de benden
önceki dönemlere. Biz masonları toplumla barıştırdık. Toplumdaki imajımızı
değiştirdim. Ülkemi seven, vatanperver, değerlere sahip çıkan biri olduğum için
hakkımda suçlamalar yapıyorlar. Kapıya Türk bayrağı astığım için bile sorun
yaşadım, siz ne diyorsunuz? Son derece üzgünüm; çünkü son yaşananlardan ötürü
mason locası karışmış durumda. Masonluk battı, bitti artık. İnsanlar huzursuz,
locadan ayrılmak istiyorlar. Herkes ayaklanmış durumda ‘bu ne rezalet' diye."[6]
Hükumetlerin devrilmesinde de önemli rol oynamakta,dünyayı şekillendirme sevdasını imanlarının esası kabul etmektedirler.İşte:
“9
MADDELİK TALİMAT!
Ardından; İsrail Masonluk Yüce Konseyi'nden Türkiye Masonları Büyük Üstadı Necip
Arıduru'ya sert bir uyarı gelir. Masonluktan ayrılan bazı kişiler tarafından
basına sızdırılan 27 Mart 1997 tarihli uyarı metni, Türkiye'de yeni bir dönemin
başlangıcı anlamını taşımaktadır...
Bu uyarıda, özetle denilir ki:
1-Türk basınındaki ve ilgili kuruluşlardaki biraderleri örgütleyin ve Refah
Partisi'ni iktidarı bırakmaya mecbur etmek için gerekli diğer bütün tedbirleri
alınız.
2-RP'nin itibarının tamamen yok olması ve seçmenlerinin ümidini kaybetmesi ile
neticelenen siyasi bir konjonktür oluşturun.
3-Her çeşit belgeyi, tutanağı, sirküleri ve riskli mektupları büyük
sekreterlikten uzak tutun.
4-Locaların toplantılarını belli bir zamana kadar, alışılmış merkezlerde
gerçekleştirmekten kaçının.
5-Size ikinci bir talimat ulaştırılıncaya kadar müracaat edenler konusunda son
derece dikkatli işlemler yapın; aynı yanlışlıklara düşmeyin.
6-Mason olmayanların ve mason cemiyetinden çıkarılmış eski masonların
tapınaklara girişine kesin bir şekilde mani olun.
7-Masonluğa ihanet etme suçunu işlemiş masonlara karşı tahkikatlara devam edin.
Dönekleri, İskoç Riti'nin prensiplerine, âdetlerine ve geleneklerine uygun bir
şekilde cezalandırın.
8-Masonluk aleyhindeki radyo, gazete, televizyon, kitap, dergi gibi yayınları
izleyip bunlara mani olun. Refah Partisi'ne mensup İslâmcı basını ekonomik,
siyasi ve adli baskı yoluyla görevini yapamaz hale getirin.
9-Bağımsız Büyük Komitemizi, bu skandala yol açan belirsizlikle ilgili ayrıntılı
bir tutanak fezlekesi hazırlamakla görevlendirin ve neticeleri Fransa Yüce
Konseyi'ne bildirin.”[7]
Süleyman Demirel’in mason olup olmaması veya ona Adalet partisine
başkan olabilmesi,ikbalinde ayak bağı olmaması için belge vermede çatlatlık
gösteren masonluk,şimdilerde ayrılmaya ve yarılmaya doğru gitmektedir.
Demirel hakkında O.Y. Serdengeçti; "Bir Adam ki" başlıklı bir yazıda Demirel hedef alınırken şöyle saldırılıyordu: "Bir adam ki Mason olduğu halde, halkı aldatmak için birkaç defa camiye gelir; namaz kılanların arasına karışır, iftar zamanıoruç tutanlarla bir olur, sair zaman odasında purosunu tüttürür. O adamdan hayır gelmez!"der.
Lions ve Rotary
kulüpler masonluğun yan kuruluşları olup,çok sistemli,örgün ve kilit noktaları
elde etmede dikkat ve hassaslık gösterip,tüm dünyada da ele geçirmek için her
türlü gayreti gösterirler.Yapacakları işlerin önünün açacak her noktayı elde
etme gayreti içindedirler.
Masonluk bir din olmamakla beraber,her üç dine hürmeti ifade
etsede,Yahudiliğin ağır basmasıyla adeta bir dinin temsilciliğini yapmaktadır.O
da özellikle elit tabakadan seçtiği üyeleri ile,maddi destekleri de sağlamış
olmaktadır.
Gerek dünyada gerekse Türkiyede çok tartışılan bir dernek olması,işleri çok gizli ve sırlı bir şekilde yapmaları ve işlerini sembolik işaretlerle yürütmelerinden kaynaklanır.Tam bir gizlilik hakimdir.
*Masonların tüzüklerinde hiçbir kadının masonluğa alınmayacağı belirtilmiştir.
Masonluk konusunda;” Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası Büyük Üstadı Kaya Paşakay'dan ilginç açıklamalar: 11 Eylül'den sonra ABD'de 1.1 milyon kişi, İngiltere'de 200 bin kişi masonluktan vazgeçti.
Bugün ülkemizde kayıtlı 13 bin 500
mason var. 197 loca faaliyet gösteriyor. Yakında bu 198 olacak.
Dünya üzerinde yanılmıyorsam 9 ila 12 milyon arasında muntazam mason
bulunuyor.
Son 15 yılda Anglosakson masonluğu İngiltere’den başlamak üzere 200 bine yakın üye kaybetti. Amerikan masonluğu ise 1 milyon 150 bin üye kaybına uğradı.
Avrupa ve Türkiye’de mason sayısında bir artış var.
Geçtiğimiz yılın aidatları 225 YTL’dir. Yıllık olarak bu alınır. İlk giren üyeden giriş bağışı olarak 1500 YTL alınır, mertebe geçişlerinde de 800 YTL alınır. Yaklaşık 13 bin 500 üyeden gelen aidat ve bağışlardır gelirimiz.
Masonluğa kabul edilmede ilk adım, içinde kafatası bulunan karanlık bir odada ölümü düşünerek atılıyor.
MEHMET ÖZÇELİK
27-04-2006
[1] Sabah gazt.25.03.2006.
[2] (Bkz. Abdulhamid Han, Sultan Abdulhamidin Hatıra Defteri (Haz. İsmet Bozdağ), İstanbul 1986 (8. Baskı), Pınar Yay., s. 73).
[3] Mustafa Sabri Efendi, Mevkıfu’l–Akl ve’l–İlm ve’l–Alem, Beyrut 1314 (3.Baskı), c. I, s. 133; Terc: İbrahim Sabri Efendi (Yazma), c. I, s. 111’den naklen Muhammed Reşad, s. 28).
[4] Yeni Şafak.25-3-2006.
[5] Aksiyon.2-4-2006.
[6] Zaman.26.3.2006.
[7] 14 Şubat 1997 Yüksek Konsey/Paul Veysett.Bak. Hasan Karakaya.26.3.2006.