İSLAMİYET VE MADDE
Buna İslamiyet ve para ve zenginlik de diyebiliriz.
Dünya,para,madde ve zenginlik gibi şeyler birer vasıta,araç ve hedefe gitmeye yarayan vesilelerdir.Gaye yerine oturtulamazlar.Vesilelerin kıymet ve önemi,gayelere ulaştırması nisbetindedir.Bir kağıdın pek o kadar fazlaca bir değeri yoktur.Ancak o para olupta,neticeye götürdüğü ölçüde kıymet alır.Ancak netice yerinde ikame edilmez.
Vasıtalar sandalyeler gibidir.Ayak altına alınırsa kişiyi yükseltir,başa konulursa kişiyi alçaltır.
Para ve madde bir imtihan vesilesidir.Kayba sebeb olduğu gibi kazancada sebeb olmaktadır.
Maneviyatta yükselenlerin çoğu,maddi açıdan zengin olanlar değil,fakir olanlardan çıkmıştır.Ancak bu zengin olmanın kötülüğü anlamına da gelmemektedir.
Şimdiye kadarki zamanlar içerisinde fakirlik manevi zenginlik açısından önemli olsada,son iki asra girdiğimiz dönem içerisinde islama hizmet açısından maddi zenginlik önem arzetmektedir.Bediüzzamanın dediği gibi:”Bu zamanda islamın terakkisi (yükselişi) maddeten terakkiye mütevakkıftır.(maddi yükselişe bağlı ve onunla orantılıdır).”
Hadîs-i Şerîfde buyuruldu ki;"Ashâbım için, fakîr olmak saâdettir. Âhir zamânda gelecek olan ümmetim için, zengin olmak saâdettir."(Râmûz-ül-ehâdîs)
Ancak İslamiyet maddeye,paraya,zenginliğe;başkasına hizmet ve başkasıyla paylaşım zaviyesinden bakar.O nisbette değerlidir.
Zamanımızdaki materyalizmin materyalist yani maddeci gözüyle maddeye kıble edinmez,esas almaz.Materyalizmde maddenin üstünlüğü için her yol meşrudur.Faiz gibi illetlerle başkalarının kanını emmek bir ticaret ve kazanç esasıdır.
Kur’an ise;”Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların "Alım-satım tıpkı faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah'a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.”[1]
“Menedildikleri halde faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemelerinden dolayı içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.”[2]
Faiz alışveriş gibi değil ve bir haksız kazançtır.
Fakire islamın şartı ve ahretteki sorgulanacağı üç şart iken,zengin buna ilaveten zekat ve hacdan da ayriyeten sorumlu tutulacaktır.
Zenginlik bir ihsan-ı ilahidir.Şükrünü eda eden bir zangin,şükrünü eda eden bir fakirden üstündür.Kaybetme riski olduğu gibi,sevab kazanma alanıda gayet zengincedir.Maddenin verdiği hırs ile,maddeleşen dünyası ahireti unutturabilir.
Özellikle Müslümanlar,belli bir şuura sahib olanlar zamanımızda zengin olmalılar ve meşru yoldan bunu elde etmeye çalışmalıdırlar.Özellikle şirketleşmeler bunun en güzel araçlarıdır.
Zengin olupta şükreden bir kul,fakir olupta sabreden bir kuldan çok ileri olmasa da,geri de değildir,ileridir.
Dualarımızda maddi ve manevi zenginliği istemeliyiz.Helal kazanç yolunda çalışmalıyız.
Helal kazanılan,şükrü eda edilip zekatı verilen mal,onun karşılığıdır.
Allah indinde namazını kılan gerçek Müslüman bir tacir,fakir bir abidden daha üstündür.
Şimdiye kadar islamın ve Müslümanlığın en kötü örneği;cahillik ve fakirlik örneği olarak sunulurdu.Bu zamanımızda ise,islama en güzel örnek olarak bilim ve zenginlik silahlarıyla elde edilen bir donanımla karşılık vermek gerektir.
Hadisde de belirtildiği gibi:”Veren el,alan elden üstündür.”
Tüm gelişimler ve hizmetler madde ve para ile olmaktadır.Bu aracı ortadan kaldırmaktansa,en güzel kullanmak gerektir.Onun içi fedakarlık gibi İslami sıfatlarla doldurulmalıdır.
“Ve şüphesiz ki, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur. Ve elbette ki, çalışmasını yakında görecektir. Sonra (onun çalışması) en tamam bir mükâfaat ile mükâfaatlandırılacaktır. Ve şüphe yok ki, en son gidiş Rabbinedir.”[3]
Mehmet ÖZÇELİK
21-01-2006