KUR'AN ve MÜSBET İLİMLER Kur'an-ı Kerim, eğitici ve yol gösterici bir kitaptır. Bu yÜce kitabımızda, Cenab-ı Hakkın, varlığı, birliği ve azameti anlatılmak için, kâinattan bahsedilmiş ve deliller getirilmiştir. En'am sûresi 59. ayette şöyle buyurulmaktadır; "YAŞ VE KURU HERŞEY KİTAB-I MÜBİN'DE (yani Kur'an-ı Kerim'de) VARDIR." Evet, herşey Kur'an-ı Kerim'de bulunur. Ancak bazen açık bir şekilde, bazen bir işaretle, bazen bir ima ile bugünkü müsbet ilimlere temas edilmiştir. Hicr sûresi 22. âyette mealen şöyle buyurulmaktadır; "BİZ AŞILAYICI (dölleyici) RÜZGÂRLAR GÖNDERDİK." Bilindiği gibi, rüzgarlar çiçeklerin döllenmesinde vasıta kılınmıştır. İşte Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Keriminde, asırlarca önce açıkça bu gerçeğe işaret etmiştir. Zariyat sûresi 49. âyeti "İBRET ALASINIZ DİYE HERŞEYİ ÇİFT ÇİFT YARATTIK." İnsanlar ve hayvanlar için, şüphesiz erkeklik ve dişilik söz konusu idi. Ancak, bitkilerle alâkalı ilmin gelişmesi, bitkilerde de erkeklik ve dişilik organlarının ve hücrelerinin bulunduğunu, bitkilerde de döllenmenin söz konusu olduğunu isbatlamıştır. Kıyame sûresi 3 ve 4 ncü âyetleri "İNSAN ZANNEDERMİ Kİ, BİZ ONUN KEMİKLERİNİ TOPLAYIP BİR ARAYA GETİRMEYECEGİZ." "EVET, BİZ PARMAK UÇLARINI BİLE DERLEYİP İADE ETMEYE KÂDİRİZ." Bilindiği gibi, insanların parmak uçlarındaki izler ayrı ayrıdır. Hiçbir kimsenin parmak izi, diğerine benzemeyecek biçimde yaratılmıştır. İşte "BİZ PARMAK UÇLARINI BİLE İADE ETMEYE KÂDİRİZ." diyerek, Cenab-ı Allah, öldükten sonra dirilme ile alâkalı bir mevzuda, bu ilmi hakikate de işaret etmiştir. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim, insanları düşünmeye sevk etmek için, bir çok âyetlerle, gökte ve yeryüzünde görülen delilleri tekrar etmektedir. Meselâ, göklerin ve yerin yaratılışı, semadan yağmurun yağdırılması ve arzın dirilmesi gibi, açıkça görünen delilleri misal vermektedir. Kur'an'ın sürelerine verilen isimlere dikkat edelim. Bilhassa Mekke'de nazil olan sûrelere, kâinatla, mahlûkatla alâkalı isimler verilmiştir. Meselâ gökgürültüsü mânâsına gelen Ra'd sûresi, güneş mânâsına gelen Şems sûresi, ay mânâsına gelen Kamer sûresi, yıldız mânâsına gelen Necm sûresi, gece mânâsına gelen Leyl sûresi gibi. Bundan başka, insanoğlunun yeryüzünde en çok karşılaştığı bazı böceklerin isimleri, baş sûrelerin adı olmuştur. Meselâ, 128 ayetten meydana gelen Nahl süresi, arı manasına gelen bu isimle anılmıştır. Karınca manasına gelen Neml, örümcek manasına gelen Ankebüt süresi gibi. Bunlardan başka insanın yaratılması ile alâkalı, A'lâk sûresi gibi isimler de, surelere ad olarak verilmiştir. Yani bu ve benzeri isimler, insanları bunlarla alâkalı çalışma yapmaya, düşünmeye teşvik ve tevhide, yani ALLAH'ın birliğine delil olması içindir. Kâinatın yaratılışı ile alâkalı ayetlere örnek; Enbiya sûresi 30. âyet: "İNKÂR EDENLER BİLMİYORMI Kİ, GÖKLER VE YERLER BİRBİRİNE BİTİŞİKTİ. SONRA ONLARI BİRİBİRİNDEN AYIRDIK." Hud sûresi 7 âyet: "ALTI VAKİTTE GÖKLERI VE YERİ YARATAN O'DUR. GÖKLERİ VE YERİ YARATMADAN ÖNCE, C. ALLAH'IN MADDE ÂLEMİNDE İLK TASARRUFU VE TECELLİSİ BİR SIVI MADDE ÜSTÜNDE İDİ." Bu ayetlerle, kâinatın ve yeryüzünün ilk yaratılışı, C. Hakkın harika işleri tasarrufları anlatılmaktadır. Bugün en çok kabul gören kâinatın yaratılışı ile alakalı teoriler, bu ayetlerle tam bir uygunluk göstermektedir. Yâsin Sûresi 38. âyet: "GÜNEŞ DE İLÂHÎ BİR DELİLDİR Kİ, KENDİ EKSENİNDE YANİ KENDİSİNE TAKDİR EDİLEN YERDE, DEVAMLI OLARAK SEYR ETMEKTEDİR. BU, HERŞEYİ HAKKI İLE BİLEN ALLAHIN TAKDİRİDİR." İşte "GÜNEŞ DÖNER" tabiri ile, kış, yaz, gece ve gündüzün meydana gelmesinde, C. Hakkın yaptığı tasarrufu hatırlatır. Güneşi yaratan ve öylesine büyük ateş kitlesini intizâmla döndüren C.Hakkın büyüklüğünü, insanlara bildirir. Bakara sûresi 164 ayet; "GÖKLERİN VE YERİN YARATILMASINDA GECE İLE GÜNDÜZÜN BİRBİRİ ARKASINDA GELMESİNDE İNSANLARA ÇOK FAYDALI OLAN GEMİYİ, DENİZDE İNSANLARIN EMRİNE VERMESİNDE, ALLAHIN GÖKTEN SUYU İNDİRİP, YERİ ÖLÜMDEN SONRA DİRİLTMESİNDE; HERTÜRLÜ CANLIYI TOPRAKTA YARATMASINDA RÜZGÂRLARI VE YER İLE GÖK ARASINDA BOŞLUKTA DURAN BULUTLARI TOPLAYIP DAĞITMASINDA, DÜŞÜNEN KİMSELER İÇİN DELİLLER VARDIR." İşte bu âyetle C.Hakkın varlığına ve birliğine kâinattan deliller getirilmekte, sonunda da insanları düşünmeye ve araştırmaya teşvik için, mesele akla havale edilmektedir.
Ayrıca,
Kur'an-ı Kerim'de, müsbet ilimlerle ilgili olan diğer bir misâl, insanın
yaratılmasına dairdir. İnsanın anne rahminde gelişmesini inceleyen ilim
dalına, bugünkü lisanda embriyoloji adı verilmektedir. İşte Kur'an-ı
Kerim'de 50'den fazla âyeti kerime, insanın bu hikmetli olan ilk
yaratılışından, yani anne bedenindeki yaratılışından bahsetmekte, onu
tevhide yani Allah'ın birliğine, varlığına, ayrıca haşre yani öldükten
sonraki dirilmeye delil olarak göstermektedir. 79. âyet: "SEN DE: KİM ONLARI BİDAYETEN (yani ilk başta ana rahminde) İNŞA EDİP HAYAT VERMİŞ ÎSE, O DİRİLTECEK". diyerek, öldükten sonra olacak olan dirilmeye bu ilk yaratılış delil olarak gösterilmektedir.
İnsanın
yaratılışı nasıl Allah'ın birliğine delil olabilir? Meselâ, her insanın
yüzündeki organların aynı olarak yaratılmasıdır. Yani her bir insanın
yüzünde, iki göz, iki kulak, bir burun, bir ağız vardır. Bu bütün insanların
yaratıcısının tek olduğuna delil olmaz mı? Yani bütün insanlar bir olan C.
Hakkın sanatı olduklarından dolayıdır ki, aynı dış ve iç organlara
sahiptirler. Bilineceği gibi, insanların yüz şekilleri ayrı ayrı olarak yaratılmıştır. Yani kimsenin siması kimseye benzemez. Yani bütün dünyadaki milyarlarca insanlar adedince ayrı ayrı yüz şekilleri yaratılmıştır. Geçmiş asırlardaki insanlarda ayrı simalarla yaratılmıştır. Ve bu devam etmekte olan kanunda şunu isbat etmektedir ki, gelecek asırlarda yeryüzünde yaşayacak insanların yüz şekilleri de ayrı ayrı olarak yaratılacaktır. |
|