Kontgerilla ABD'den para alıyor Amerika'dan her yıl 1 milyon dolar yardım alan Özel Harp Dairesi ya da namı-ı diğer "kontgerilla" ile ilgili Org. Kemal Yamak ilginç bilgiler verdi. |
|
Güncel 08.01.2006 |
Özel Harp Dairesi Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevlerinde bulunan emekli Orgeneral Kemal Yamak’ın “bazı CHP’li vekillerin de Özel Harpçi olduğu”nu açıklamasıyla yeniden gündeme gelen kontrgerilla iddialarıyla ilgili tartışma sürüyor.
Amerika’dan her yıl 1 milyon dolar yardım alan Özel Harp Dairesi’nin adı darbe ortamlarının hazırlanmasından faili meçhul cinayetlere, suikast girişimlerinden toplumsal provokasyonlara kadar birçok olayda geçiyor.
Tartışmaya katılan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’ye göre daire iki ayrı kategoriden oluşuyor: Görevli askerlerden oluşan özel birlikler ve sivil kadrolar. Subay ve astsubaylardan oluşan özel birlikler, terör dahil Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görev yaptığı her alanda kullanılıyor.
Sivil birim ise ancak bir işgal durumunda, yani resmî ordunun görev yapamadığı ortamda devreye giriyor; diğer hallerde pasif durumda bekliyor. 1984-88 yılları arasında Özel Harp Dairesi’nde emekli Yarbay Korkut Eken’le birlikte çalışan emekli Tuğgeneral Tanrıverdi, her karanlık olayın ya da ülke içerisindeki karışıklıkların sivillerden oluşan gayri nizami birliklerle ilişkilendirilmesini yanlış buluyor. Tanrıverdi, “Ülke içinde birtakım karışıklıkları, bürokratik otorite ile sivil otorite arasındaki mücadelede kullanılan güçleri düşünüyorsanız, bunda hep nizami olanlara, kurulu olanlara bakın. Bunların arasında aramak gerekiyor. Siyasi otoritenin önünü tıkamak isteyen unsurları bu kurulu olanların içerisinde aramak lazım.” diyor.
Özel Kuvvetler’in TSK’dan veya ülke yönetimindeki diğer organlardan bağımsız hareket etmediğini kaydeden Tanrıverdi, bu birimin kendisinden isteneni uyguladığının altını çiziyor. Özel Kuvvetler’in bir ülkenin güvenliği için mutlaka olması gerektiğini ve Türkiye’nin buna şu anda her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğunu savunan Tanrıverdi, “Ancak denetim şart. Ülkeyi yönetenler denetleyecek bu kurumu. Bir başbakan çıkıp, ‘benim haberim yok’ diyemez. Bütçe ayırıyorsa, denetleyecek. Ülke güvenliği ile ilgili politikayı askere bırakamazsınız. Güvenlik politikasını muhakkak sivil otoriteler belirlemelidir. Ama siz bunu yapmayıp, denetleme görevini de yapamazsanız sorun var demektir.” şeklinde konuşuyor.
Emekli Tuğgeneral, Özel Harp Dairesi’ne ABD’den yapılan yardımı ise savunuyor. Tanrıverdi, bu yöndeki itirazlara “TSK da ABD’den yardım almıyor mu? Eğer bu onur kırıcı ve yanlış bir şeyse ikisi de aynı değil mi?” karşılığını veriyor. Özel Harp Dairesi (ÖHD) 1990 yılında İtalya’da ortaya çıkan Gladio skandalının ardından isim değiştirerek Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) adıyla faaliyet yürütüyor.
Bir Özel Harpçinin Tırmanış Öyküsü Can Dündar, Özal süikastinden; Gladyo'ya, Kemal Horzum'dan; Güvenilir Gençler'e kadar, Bir Kontrgerilla'nın tırmanış öyküsünü yazdı. |
|
Güncel 08.01.2006 |
Can Dündar/Milliyet
'Özel Harp'çinin tırmanış öyküsü
Bugün gizli bir örgütün ve onun eski başkanının portresini çizeceğim.
Örgütün adı: Özel Harp Dairesi... "Daire", Kemal Yamak'ın ilkin Hürriyet'te
özetlenen anılarıyla (Doğan K., 2006) gündeme geldi.
Ardından "Yamak'ın sağ kolu" olduğu söylenen emekli Org. Sabri Yirmibeşoğlu da
tartışmaya katılarak "Özel Harp'te çalışanlarla iftihar ettiklerini" açıkladı.
Madem açıldı, gelin Yirmibeşoğlu'nun peşine takılıp bu tarih labirentinin
koridorlarında biraz dolaşalım.
"Garip bir üsteğmen"
Yirmibeşoğlu göz kamaştıran bir kariyere sahip...
50'lerin başında Çankırı Gerilla Okulu'nda, "Turancılık davası"ndan beraat
ettikten sonra gönderildiği ABD'den yeni dönen "gerilla öğretmeni" Yüzbaşı
Alparslan Türkeş'in "çok sevdiği öğrencisi" oldu.
1955'te 6-7 Eylül olayları sırasında Özel Harp Dairesi'nin atası sayılan
Seferberlik Tetkik Kurulu'nda görevliydi.
Gazeteci Fatih Güllapoğlu'na ("Tanksız Topsuz Harekat", Tekin Y., 1991)
söylediği şu sözler hiç unutulmadı:
"6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da
ulaştı."
Yirmibeşoğlu bir başka görüşmede (Aksiyon, 31.03.2001) "Ben orada garip bir
üsteğmendim" derken, sözlerini şöyle "düzeltti":
"Savaşta, düşmanın işgal ettiği bölgelerde bazı olaylar yaratılır ve düşman
yaratmış gibi gösterilir. (...) Halkı düşmana karşı galeyana getirmek(tir
amaç)... Belki Güneydoğu'da da oluyor bunlar, yanlış olarak..."
Gladyo'nun anavatanında
NATO'nun CIA desteğiyle, İtalya'dan başlayarak tüm Avrupa'da komünizme karşı
kontrgerilla faaliyeti yürütecek birimleri, yani Gladyo'yu kurduğu Soğuk Savaş
yıllarında Yirmibeşoğlu, NATO eğitimi için Napoli'ye gitti.
Dönüşte "Türk kontrgerillasının doğum yeri" olarak bilinen Kıbrıs'a tayin oldu.
63 olaylarını orada yaşadı. "Oradaki Türkleri teşkilatlandırdı".
1964'te Belçika'daki NATO karargahında Nükleer Silahlar Şubesi'ndeydi. Herkesin
iki yıl görev yaptığı bu gizli birimde beş yıl çalıştı.
Dönüşte Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı'na atandı. Üç sene sonra da
Daire'nin başına geçti.
Ecevit'e brifing
İşte Başbakan Ecevit Özel Harp Dairesi'nden o aşamada "tesadüfen" haberdar oldu.
1974'te "Daire" için örtülü ödenekten para istenince, daha önce adını bile
duymadığı bu resmi kurum hakkında derhal brifing istedi.
Başbakanlık konutundaki brifingi veren, Özel Harp Dairesi'nin Başkanı Sabri
Yirmibeşoğlu idi.
Ecevit o günden sonra Özel Harp'i denetim altına almaya çalışırken Yirmibeşoğlu
daha önemli bir göreve, NATO İstihbarat Başkanlığı'na tayin edildi. 1978'e kadar
burada kaldı.
Dönüşte tümen komutanı olarak Sarıkamış'a atandı.
Ecevit'le yolları orada bir kez daha kesişti.
"Vatansever arkadaş"
1978'de Ecevit başbakan olarak Sarıkamış'a gittiğinde Tümg. Yirmibeşoğlu
Orduevi'nde kendisine ve eşine yemek verdi.
Ecevit, Komutan'dan Özel Harp'le ilgili bilgi almaya çalıştı. (B. Ecevit, "Karşı
Anılar", DSP, 1991, s. 43) "Daire"ye bağlı sivil örgütte görev alanlardan
bazılarının olaylarda yer aldığından kuşkuluydu.
Yirmibeşoğlu "Kuşkularınız yersiz" deyince Ecevit şunu sordu:
"Farz-ı muhal, buradaki MHP il başkanı, aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin sivil
uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?"
Yirmibeşoğlu samimiyetle doğruladı bunu:
"Evet, öyledir ama kendisi çok güvenilir, vatansever bir arkadaşımızdır."
"Güvenilir gençler"
Yamak, kitabında bu anıyı anlatırken "Ecevit, bu teşkilatın içinde kendi
partisinden kaç milletvekili bulunduğunu öğrenseydi ne olurdu?" diye soruyor ve
bunda şaşılacak bir şey olmadığını ekliyor:
"Özel harpçi olarak eğitilenler daha genç yaşlarda bölgesinde güvenilir, saygın,
sözü geçen, (...) önder niteliklere sahip oldukları için seçilmişlerdi.
Milletvekili oluşları da bu seçimin doğruluğunu göstermiyor mu?"
Yirmibeşoğlu tamamlıyor:
"Birçok olay olmuş, bu teşkilatın tek bir üyesi bu olaylara karışmış mı?"
Peki kimdi MHP'nin Erzurum'daki "güvenilir" il başkanı?
CHP'li Süleyman Genç'in "Kuşatılan Devlet Türkiye" kitabında yazdığına göre
İpekçi'nin öldürülmesinde ve Ağca'nın cezaevinden kaçırılmasında adı geçen, Musa
Serdar Çelebi'nin iş ortağı, "Doğunun Başbuğu"
Yılma Durak...
Yükseliş sürüyor
Devam edelim:
12 Eylül döneminde Yirmibeşoğlu Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı'dır.
1982-83 arası Milli Savunma Bakanlığı'nda Müsteşar Yardımcısı...
1983'te Ankara Sıkıyönetim Komutanı...
1984-86 arası Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı...
1986-88 arası yine Sarıkamış'ta, 2. Ordu Komutanı...
1988-90 arası Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri...
"Üruğcu general"
Bu yıllarda Özal'la birlikte çalıştı.
Özal, Öztorun'un yerine Torumtay'ı getirerek Üruğ'un "2000 planları"nın önünü
keserken Yirmibeşoğlu "Üruğcu" olarak tanınıyordu. (Bkz: "Bay Pipo", Soner
Yalçın-Doğan Yurdakul, Doğan K., 1999. s. 431)
Belki de bu şöhreti, onun tırmanışını durdurdu.
1990'da kadrosuzluktan emekliye sevk edildi.
MHP'den teklif
2001'de Aksiyon'da yayınlanan söyleşisinde emekli olduktan sonra askerlere görev
verilmemesinden yakındı. "ANAP'tan aldığı bir sinyal dışında siyaset teklifi
almadığını" hatırlattı ve şöyle dedi:
"Sıkıntıya girmemek için sizden bekliyorlar. Ben 'Gireceğim' der miyim, o derse
düşünürüm. Resmen söylemediler ama öyleydi. Sonra MHP'den mesela..."
Özal televizyonun sesini açtı ve komutanın adını sordu
Şimdi size eski bir öyküyü hatırlatacağım:
1988 Özal Suikastı...
Nasıl Ecevit, kendisine karşı düzenlenen Çiğli suikastının ardında
kontrgerillayı aramışsa Özal da kendi suikastçısının ardındaki "örgüt"ü
aramıştı.
Afyonlu işadamı Kemal Horzum'dan kuşkulanıyordu. Horzum, Emlakbank'ı
dolandırmakla suçlanıyordu.
Banka bünyesinde Horzum'u soruşturan komisyona, suikast işiyle de
ilgilenmelerini söyledi.
Komisyon üyeleri hem suikastçı Kartal Demirağ'ın hem Horzum'un memleketi olan
Afyon'a gitti. Orada ne bulduklarını komisyon üyesi Uğur Tönük, daha sonra
TBMM'de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu'na şöyle anlattı:
Kartal kontrgerillacı
"Afyon Dazkırı'da 1974-77 seneleri arasında Ege'de meydana gelen sol hareketleri
önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ'ın da bu
teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik."
Demirağ özel kamplarda emekli askerlerce eğitilmişti. "Her şeyi vatanımız için
yaptık" diyor, MİT'le ilişkisi olduğunu söylüyordu.
Komisyon soruşturmayı derinleştirince Özal'ı vuran silahın Demirağ'a Kongre
salonunda polisler tarafından verildiği yönünde duyumlar aldı. Afyon'daki
teşkilatın üzerine gitmeye karar verdiler.
İşte tam o aşamada Tönük, Ortaköy'de bir villaya davet edildi. MİT görevlisi
olduklarını sandığı üç görevli kendisine "Bu tahkikatı kesin" dedi.
Bir generalin adını verdiler ve "Paşa kararınızı bekliyor" dediler.
Tönük soruşturmadan çekildi.
Özal'a söylüyor
Yargıtay 7. Ceza Dairesi üyeliğinden emekli bir savcı olan Tönük'le daha sonra
tanıştım ve suikast soruşturmasının nasıl kesildiğini onun ağzından dinledim.
O günlerde başına gelenleri bir tek Turgut Özal'a açıklamıştı. O sahneyi bütün
ayrıntılarıyla anlattı:
Özal'ın Harbiye Orduevi'ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük,
kendisini tehdit edenlerin adını verdiği generali açıklayacağı anda Özal odadaki
büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış.
Sonra da Tönük, Paşa'nın ismini Özal'ın kulağına fısıldamış:
"Sabri Yirmibeşoğlu!"
"Olacak iş mi?"
Yirmibeşoğlu o dönem MGK Genel Sekreteri idi.
Görev süresi 1 yıl uzatılsa Kara Kuvvetleri Komutanı olabilecek, oradan
Genelkurmay Başkanlığı'na tırmanabilecekti.
Olmadı.
Özal'a adı fısıldandıktan
1 yıl sonra emekliye sevk edildi.
Yıllar sonra suikast konusunu soran Aksiyon'a "Hiç ciddiye almadım. Olacak iş
değil" dedi.
Düşman kim?
Acaba kimler engellemişti suikast soruşturmasını?
Yılma Durak ya da Kartal Demirağ da Özel Harp'in istihdam edip silahla eğittiği
"vatansever gönüllüler" miydi?
"Bazı olaylar yaratılır, düşman yaratmış gibi gösterilir" taktiğinin
uygulayıcıları mıydı?
"Düşman" kimdi?
"Düşman"ı ve ona karşı kurulan resmi örgütü ABD bilirken neden Türkiye'nin
Meclis'i ve başbakanı bilmiyordu?
Bunları sormaya devam edeceğiz.
Darbe yaparız diyen general tutuklandı İspanya'Da bir general, durumdan vazife çıkartıp, "anayasal sınırlar aşılırsa darbe yaparız" dedi. İspanyolların tepkisi sert oldu. General eve kapatıldı. |
|
Güncel 08.01.2006 |
İspanya'da bir general 'durumdan vazife çıkarıp', Katalonya'daki
ayrılıkçılık sorunu yüzünden askeri müdahale uyarısı yapınca, hükümetin tepkisi
sert oldu. Generalin azledilmesi de gündemde.
İspanya'da Katalonya özerk bölgesine daha geniş haklar tanınması için yapılan
tartışmalara katılıp sürpriz bir çıkış yapan bir general, "Anayasal sınırlar
aşılırsa askeri müdahale olur" deyince ilk aşamada 8 gün ev hapsiyle
cezalandırıldı.
Darbe tehdidinde bulunan Sevilla Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Jose Mena Aguado'nun görevden alınması için Savunma Bakanı Jose Bono'nun bakanlar kurulu toplantısında teklif getireceği de açıklandı.
İspanyol Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın iki numaralı generali olan
Aguado, önceki gün yaptığı konuşmada, Katalanların yeni özerklik statüsünü
eleştirip İspanyol Parlamentosu'nun bu statüyü olduğu gibi kabul etmesi halinde
"bunun ciddi sonuçlar yaratacağı" uyarısında bulunmuştu. "Herhangi bir statü,
anayasal sınırları aşarsa silahlı kuvvetler müdahale etmek zorunda kalır" diyen
Aguado'nun sözleri, siyasi ve askeri çevreler tarafından "kabul edilemez"
bulundu ve "tehdit" olarak yorumlandı.
Katalanlar 'millet' oluyor
Katalan Özerk Yönetimi, özerklik statüsünde değişiklikler yaparak yeni statüyü
görüşülmek üzere geçen ay İspanyol Parlamentosu'na göndermişti. Yeni özerklik
statüsünde Katalanlar, İspanya topraklarında yaşayan ayrı bir "millet" olarak
tanımlanıyor ve Katalonya bölgesi içindeki tüm vergilerin özerk yönetim
tarafından toplanması öngörülüyor.
Genişletilmiş özerklik ayrıca Madrid'deki İspanya Anayasa Mahkemesi'nin yerine
Katalonya'da başka bir anayasa mahkemesi oluşturulmasını öneriyor.
Karar 15 dakikada alındı
İspanya Genelkurmay Başkanı Felix Sanz Roldan'ın görevinden alınmasını istediği
Aguado, dün Savunma Bakanlığı'na çağrıldı. Savunma Bakanı Bono, Genelkurmay
Başkanı Roldan ve General Aguado arasındaki görüşme 15 dakika sürdü. Görüşmeden
sonra yapılan açıklamada, Bono'nun Aguado için 8 gün ev hapsi ve Kara Kuvvetleri
Komutanlığı'ndaki görevinden alınmasını talep ettiği bildirildi. Bono'nun ilk
bakanlar kurulu toplantısında Aguado'nun görevden alınmasını gündeme getireceği
kaydedildi. General Aguado'nun emeklilik süresi mart ayında dolacak.
Komutanın sürpriz çıkışı
Korgeneral Jose Mena Aguado, önceki gün Sevilla'da yaptığı konuşmada,
beklenmedik bir biçimde Katalan sorununu gündeme getirdi. Radyodan yayımlanan
konuşmasında İspanya Anayasası'nın 8. maddesini okuyan general buna göre silahlı
kuvvetlerin İspanya'nın bütünlüğü, bağımsızlığı ve egemenliğini koruma görevi
olduğunu vurguladı. General Aguado, asker olarak hiçbir zaman politik
tartışmalara girmemeleri gerektiğini, ancak Katalonya Parlamentosu'nun kabul
ettiği yeni özerklik statüsünün İspanya Parlamentosu'nda onaylanmasına karşı
"uyarı yapma zorunluluğu" duyduğunu belirtti. Askerler olarak İspanya
Anayasası'nı savunmayı bir şeref meselesi olarak gördüklerini kaydeden Aguado,
"Herhangi bir statü anayasal sınırları aşarsa müdahale etmek zorunda kalınır.
Neyse ki anayasa, her otonom statü için aşılamayacak sınırlar koyuyor" dedi.
Basklar: Anayasa değişsin
Generalin sözleri İspanya Anayasası hakkında da tartışma başlattı. İspanya'nın
ayrılıkçı eğilimli bölgelerinden Bask'taki en büyük siyasi parti olan Bask
Ulusal Partisi (PNV), generalin sözleri sayesinde, "İspanya'nın birliğini
Silahlı Kuvvetler garanti altına alır" ifadesinin yer aldığı anayasanın 8.
maddesinin değiştirilmesi için "mükemmel bir fırsat doğduğunu" savundu.
İspanya'da ilk değil
İspanya'da askerlerin siyasi hayata müdahalesi yeni değil. General Franco
İspanya'yı 1936'dan 1975'e kadar askeri diktatörlükle yönetirken, 1981'de de
Antonio Tejero adındaki bir yarbay, komutası altındaki jandarmalarla
parlamentoyu basarak darbe girişiminde bulunmuştu.
Ülkenin birinde 4 Milyon kişi öldü dünyanın haberi yok! Tıp dergisi Lancet'ta yayımlanan araştırmaya göre Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde süregiden savaş dolayısıyla yaklaşık 4 milyon kişi hayatını kaybetti. Yani, ayda 38 bin ölüm. Bu rakam, 2'inci Dünya Savaşı'ndan bu yana en çok insan kaybına yol açan çatışmanın Orta Afrika'da meydana geldiğine işaret ediyor |
|
Güncel 06.01.2006
|
Fakat raporun yazarları Kongo'daki ölümlere doğrudan şiddet olaylarından ziyade çatışma ortamının kötü koşulları altında sıtma ya da ishal gibi engellenebilir hastalıkların neden olduğuna dikkat çekiyorlar.
Uluslararası Kurtarma Komitesi adlı örgüt, Kongo'ya ilişkin kaleme aldığı bu
üçüncü raporda, dünya kamuoyunu ilgisizlik ve sorumsuzlukla suçluyor.
Örgütten bir ekip 2004 yılında üç aylık bir süre boyunca Kongo Demokratik
Cumhuriyeti'nde yaklaşık 20 bin aileyi ziyaret ederek son bir buçuk yıl içindeki
doğum ve ölümleri kayıtlara geçti.
Bu istatistiği savaştan önceki rakamlarla ve diğer güney ve orta Afrika
ülkeleriyle karşılaştıran araştırmacılar, Kongo'daki savaşın her ay 38 bin
kişinin hayatına mal olduğu sonucuna vardı.
Ülkenin kimi bölgelerinde ölüm oranları savaştan önceki günlere kıyasla iki
katına çıkmış durumda.
Şiddet olaylarında büyük insan kaybı olmasına karşın hastalıklardan ölenlerin
sayısının bundan da çok olduğu ve bilhassa çocukların etkilendiği belirtiliyor.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki çatışma sağlık hizmetlerinin büyük oranda
çökmesine ve yaygın biçimde yetersiz beslenmeye yol açtı.
Araştırmacılar, 2002 yılında çatışmaların durduğu Kisangani kenti ve çevresinden
edindikleri rakamların herşeyi gözler önüne serdiğini söylüyor. Burada savaşın
sona ermesiyle ölüm oranı da yüzde 80'e yakın düşüş gösteriyor.
Uluslararası Kurtarma Komitesi, dünya ülkelerinin bu krize yeterli ilgi göstermediğini ve gerekli yardımı vermediğini söylüyor.
Atatürk'ün 'Kızıl' generalleri Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda Atatürk'ün tam arkasında iki Sovyet generalinin bulunduğunu kaçımız biliyoruz? Pekiyi, büyük gizlilik içinde yürütülen Büyük Taarruz'un bile bu Rus generaller tarafından bilindiğini, biliyor muyuz? Aylık Kırmızı Çizgi Dergisi işte bu soruların cevaplarını veriyor. |
|
Güncel 1/6/2006 |
Kırmızı Çizgi Dergisi'nin Ocak ayı sayısında yayımlanan kapak dosyasına göre bu generaller Rusların ünlü komutanlarından Frunze ve Voroşilov. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanistan'a karşı Türkiye'nin yanında olan Ruslar, silah ve maddi destekde de bulunmaktan geri durmadılar. Çünkü Çanakkale geçilmiş olsa idi Rusya, Sovyetler Birliği'ne giden süreci yaşayamayacaktı.
|
||
Sayı: 578 - 02.01.2006 | Haşim Söylemez - Ufuk Şanlı -Aksiyon |
||
ERBİL - Irak Ordusu’nun 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etmesinden sonra girdi hayatımıza “Kuzey Irak” kavramı. Soğuk Savaş’ın bittiği yıllardı. Berlin Duvarı yıkılmış, Sovyetler Birliği dağılmıştı. Uluslararası sistemin ortadan kalktığı bir dönemde ordularını harekete geçirmişti Saddam Hüseyin. Ancak, hesabı tutmadı. 1991’de başlayan Birinci Körfez Savaşı’nı kaybetti. Büyük güç merkezleri, Irak’taki Baas yönetimini 32. ve 36. paralellerin arasına hapsetti. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kuzey ile Şiilerin çoğunlukta olduğu güney, Saddam rejiminin demir pençesinin uzanamayacağı “korunaklı” bölgeler hâline getirildi böylece.
Hem dünya
kamuoyu hem de Türkiye, işte bu koruma altındaki bölgeleri konuştu,
aradan geçen 15 yıl boyunca… Buradaki siyasi ve ekonomik
yapılanmalardan bahsedildi. “Çekiç Güç” adı verilen muhafız
birliklerinin oynadığı role dikkat çekildi. Saddam sonrası Irak’ın
ne olacağı tartışıldı. Bugün ortada ne Irak var ne de Saddam
Hüseyin. Bir zamanlar Abbasilere başkentlik yapan Bağdat, Amerikan
işgali altında artık. Saddam Hüseyin tutuklu olarak yargılanıyor.
Dün, Bağdat’taki Baas rejimine karşı iktidar mücadelesi verenler ya
mecliste vekil ya da üst düzey yönetici ve bürokrat olarak
karşımızda şimdi.
|