Kabala ve Masonluk
MASONLUK ve DİN
Masonluğun dinsizliği ve din düşmanlığı uzun yıllardır tartışma konusu olmuştur.
Mason üstadlar, zaman zaman basına verdikleri demeçlerde bu iddiaları
yalanlamışlardır. Bütün dinlere saygı duyduklarını, hatta ateist olanların
masonluğa alınmadığını, mason giriş töreninde üç mukaddes kitabın üzerine yemin
edildiğini söyleyerek de kendilerini savunmuşlardır.
Fakat, masonların kendi kaynaklarına bakıldığında durumun farklı olduğu
anlaşılmaktadır.
Üstte
bir mason üstadı loca kıyafetiyle, yanda ise masonlar locada toplu halde
Masonlukta Allah İnancı:
Masonlar her konuda olduğu gibi Allah inancını kaldırmayı da derece sistemini
kullanarak yavaş yavaş yapmaktadırlar. Masonların yayınlarına bakıldığında,
Allah yerine, Kainatın Ulu Mimarı (K:. U:. M:.) deyimini kullandıkları görülür.
Bu deyim, aslında ateizme geçişin ilk aşamasıdır. Kainatın Ulu Mimarı daha ileri
derecelerde "enerji" olarak değerlendirilmeye başlanacaktır.
"Masonluk, Evrenin Ulu Mimarı mefhumunu mutlak bilgi, kemalin son aşaması ve
total enerji olarak telakki etmiştir... Bu gerçekleri kendine prensip, doktrin,
öğreti ve iman olarak almıştır." (Mason Dergisi 1982, sayı 5, sf. 20)
Kainatın Ulu Mimarı terimi yavaş yavaş belirsiz bir kavram haline gelir. Bunun
amacının ne olduğu, aşağıda yer alan Mason dergisindeki ifadeden
anlaşılmaktadır:
"O halde mabedimizi tetkik edersek, kendimize; kendimizi tetkik edersek "K:. U:.
M:." a gideriz ve görürüz ki Kainatın Ulu Mimarı içimizdedir." (Mason Dergisi,
Sayı 27-28, sf.40)
Görüldüğü gibi, Kainatın Ulu Mimarı deyimi bir aldatmacadır. Dini inanışlar
yavaş bir şekilde köreltilirken, sonuçta Kainatın Ulu Mimarı, insan, yani mason
olmaktadır.
"İptidai cemiyetler (ilkel toplumlar) acizdiler, aczleri dolayısıyla
etraflarındaki kuvvetleri ve hadiseleri ilahlaştırdılar. Masonizm ise insanı
ilahlaştırdı." (Selamet Mahfilinde Üç Konferans, sf.51)
Dolayısıyla, masonlukta Allah inancı yoktur. Ve insan adeta
ilahlaştırılmaktadır. Bu sapkın görüşler mason kaynaklarında sık sık
tekrarlanır:
"Mason, kaynağına yaklaştıkça nurlanır, fakat yanar. Hedef güneşe varmak değil,
güneş olmaktır. İşte bu güneş Allah'tır." (Doğuş Kolu, Mason Yıllığı, sf.41)
Konunun önemli bir yönü ise, masonların kendilerince ilahlaştırdıkları "insan"
kavramının sadece "masonik ilkeleri sinesinde toplayanlar", yani masonlar
oluşudur:
"Bizim anladığımız insan, sokakta her gün gördüğümüz insan değildir. 2 ayaklı, 2
kulaklı, az çok usa (akla) da sahip insanı, biz burada kastetmiyoruz, biz insan
dediğimiz zaman, bütün masonik ilkeleri sinesinde toplayan bir insanı, insan
olarak ele alıyoruz." (Mimar Sinan Dergisi, sf.27-28, sf.35)
Masonlukta Din Anlayışı:
Allah inancını kabul etmeyen masonluk, tabi olarak dinlere de karşıdır. Kendi
felsefelerini sözde dini yok edecek bir güç olarak görmektedirler. Üstad mason
Selami Işındağ, masonluğun dinlere olan bakış açısını şöyle aktarmaktadır:
"Masonluğun gerçek ihtirası, tüm dinlerin üstüne yükselerek insanlık ülküsünü
oluşturacak olan büyük ruh gücüdür." (Masonluk Bir Ahlak Okuludur, Üstad Mason
Selami Işındağ sf.33)
Kuşkusuz masonların bu iddiası büyük bir yanılgıdan ibarettir. İnsanı ve evreni
yoktan var eden Allah, insanlara tarihin hemen her döneminde, onları doğru yola
iletecek hak dini göndermiş, elçileri aracılığı ile insanlara gerçeği
göstermiştir. Zaman içerisinde bir kısım insanların hak dinleri dejenere etmeye
yeltenmiş olması bu gerçeği değiştirmez. Bu gerçek, Allah'ın koruması altında
olan son hak kitap Kuran'da da insanlara bildirilmiştir.
Masonlar, dine karşı olan tavırlarını açıkça ortaya koymazlar. Düşük dereceli
masonlar yavaş bir şekilde eğitilerek dini inançlarından uzaklaştırılır.
Masonluğun dini inançları dereceli bir şekilde kaldırması, üstad Selami Işındağ
tarafından şöyle anlatılır:
Tefekkür
hücresine alınmış bir mason adayı
"A-Masonluk, hiçbir kardeşinin şahsi inanışına müdahale etmez. Her mason,
dilediği gibi bir dini benimser. Bu konuda tamamen hürdür. Siyasi düşüncelerde
de böyledir.
B-Biz, masonlukta bunun böyle başlamasını kabul ediyoruz. Fakat, zaman ve
masonik derecelerle yükselme ilerledikçe masonların artık dereceli olarak,
masonik kimliğe ve şahsiyete girmelerini, düşünce ve inançta birleşmelerini
uygun buluyoruz. Masonluk bizce çeşitli insan örneklerini alır, ana
prensiplerinin telkinleriyle onları yoğurur, yontar, cilalar, değiştirir ve
hikmete ulaştırmaya çalışır. Böylece bir süre sonra şimdiki mason, o eski
hariciden bambaşka bir insan olarak ortaya çıkar. Masonluk, insan değiştirici
hatta imal edici bir kurumdur." (Masonik Dialog, Dr. Selami Işındağ, Akasya
Tekemmül Mahfili Yay. Ekin Basımevi 1964 sf.14)
Tefekkür
hücresinden sonra, Mason adayının loca salonuna alınışından evvel fiziksel
hazırlığı tamamlanır; gözleri bağlanır, tek dizi sıvanır. Daha sonra boynuna
geçirilen bir iple salona getirilecek olan yeni mason, yemin edecek, sırları
açıkladığı takdirde öldürülmeyi kabul edecektir. Bundan sonra, gözleri açılan
mason yeni biraderleri ve üstadı ile karşılacaktır.
Hala dini inançlarından kopmamış olan düşük dereceli masonların varlığı da,
mason üstadlarını rahatsız eden bir durumdur:
"Bir dinin tesirinden hala kendini kurtaramayan, masonik prensip ve
hakikatleri kavrayamayan masonların mevcudiyeti çok üzücüdür." (Mimar Sinan
Dergisi S.4 sf.40)
Din hakkında bu denli büyük bir yanılgıya sahip olan masonlar, dinde yer alan
bütün gerçekleri de inkar etmektedirler. Örneğin masonlukta ahiret inancının
kabul edilemeyeceği masonlara ait bir kaynakta şöyle açıklanmaktadır:
"Tamamıyle rasyonalist ve pozitivist olan masonluğun ölüm sonrasında bir alem
kabul etmesine imkan yoktur." (Otuzuncu Derece Ritüelinin Tetkiki, Üstad Mason
Selami Işındağ sf.39)
"Ve sonra külli ve İlahi İradenin (yani Allah'ın) kabulü, daha birçok
inançların kabulünü de gerektirir. Bilinmeyen, görülemeyen, ve ispat edilemeyen
ahiret alemi, dinlerin kabulünü emrettiği bu merhum (vehmedilen, hayali) alem,
bunların arasındadır." (Türk Mason Dergisi-Ekim 1968 sf.3724)
Masonluk, ahiret inancını reddederken ilginç bir biçimde Yahudilikle ortak bir
yanılgıda buluşmaktadır. Çünkü Yahudilikte de belirgin bir ahiret inancı yoktur:
"Yahudi sinagoglarına bile girmemiş olan cennet ve cehennem ilkelerini
anlamak imkansızdır."
Oysa ahiret günün varlığı Kuran'da insanlara bildirilmiş olan mutlak bir
gerçektir. Dünya üzerindeki her varlık belli bir süre ile yaratılmıştır, bu süre
tamamlandığında ölümle karşılaşan insan, ölümünün ardından da dünyada
yaptıklarından hesaba çekilmek üzere ahiret gününde diriltilecektir. Dünya
hayatında yapıp ettikileri o insanın, ya sonsuz cennet hayatı ile
ödüllendirilmesine ya da sonsuz cehennem ile azaplandırılmasına neden olacaktır.
Kıyamet gününün ve ahiretin kesin bir gerçek olduğu bir Kuran ayetinde şu
şekilde bildirilmiştir:
İnkar edenler, dediler ki: "Kıyamet-saati bize gelmez." De ki: "Hayır, gaybı
bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre
ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da,
daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır." (Sebe
Suresi, 3)
Tamamen ateist ve materyalist olan bu örgüt tabii ki ruhun varlığını da
reddetmektedir:
"Ruhun ölmezliğine inanmak, imgeye (hayale) kapılmaktır." (Mason Dergisi-Ocak
1975, sf.8)
"İnsanlarda ruh fikri ölüm korkusundan, daha doğrusu birden bire yok oluşun
kabul edilememesi, bu korkunun elem ve azabının hafifletilmesi düşüncelerinden
doğmuştur." (Türk Mason Dergisi 1965, S.59, sf.3038)
Din konusunda böylesine batıl görüşlere sahip olan masonlar, peygamberlere de
çeşitli iftiralar atmaktadırlar. Halka karşı, peygamberleri övücü sözlerle anan
masonlar, gerçek fikirlerini sadece kendi üyelerine dağıtılan dergilerde
işlemekteler.
Masonların bu tavırları, aslında Kuran'da bize bildirilen ve tarih boyunca tüm
inkarcıların gösterdikleri tavrın bir benzeridir:
İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: "Büyücü ve
cinlenmiş" demişlerdir. Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi
ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat
Suresi, 52-53)
Unutmamak gerekir ki, peygamberleri inkara yeltenen, onların getirdiği hak
dinleri dejenere etmeye çalışanları, ahiret gününde acı bir son beklemektedir.
Bu kişilerin kurtuluşu, dünya hayatında iken yaptıklarından vazgeçip tevbe
etmeleri ve Allah'ın emrettiği yola uymalarıdır.
Masonların Din Düşmanlığı:
Masonların localarda en sık kullandıkları öğelerden biri, masonik önlük.
Masonlar, dini kabul etmedikleri gibi aynı zamanda dine ve dindarlara karşı da
büyük bir düşmanlık beslemektedirler. Bu düşmanlığa çoğu mason kaynağında
rastlanır. Medreseler, minareler ve dini hatırlatan herşey masonlara göre
yıkılmalıdır. Bu, dini kurumların masonları nasıl rahatsız ettiği aşağıdaki
ifade de açıkça görülmektedir:
"...Nasıl ki Milli Mecliste, hiç münasebet almadığı halde caminin sıralarından
yükselen ezan sesi: Ben yaşıyorum, ölmedim, ölmeyeceğim diyen onun
"Essela"sından başka bir şey midir?.. Memleket aydınlarının kulaklarını
tırmalayan bu ses, hepimize ikaz ve basiret görevini ihtar eden bir
hatırlatmadır." (Büyük Üstad Haydar Ali Kermen Hatırası Broşürü, Birlik Tek:.
Muh:. Mahfili Yayını 1949 No:1 sf.10)
Görüldüğü gibi, masonların batıl düşüncelerine göre kulaklarını "tırmalayan"
ezan sesi, onlar için bir tür masonik görevin hatırlatmasıdır. Varlığını devam
ettiren din ahlakının ortadan kaldırılması, samimi dindar ve vatansever
kimselerin susturulması, masonların en büyük görevidir. Masonlar, din aleyhinde
halka verilmesi gereken telkini ise şöyle ifade edilir:
"Halk olumlu bilim ve akıl ile eğitilirse, aydınlatılırsa, dinlerin boş
inançları kendi kendine yıkılır." (Mimar Sinan, 1982 S.44 sf.14)
Bu büyük yanılgı, masonluğu ayakta tutan en önemli temellerden biridir. Üstteki
iddia bir yanılgıdır çünkü bilim ile dinin asla çelişmemekte tam tersine bilim
dinin insanlara öğrettiği temel gerçekleri doğrulayan sonuçlar ortaya
koymaktadır. Ateist ideolojilerin büyük bir çöküntü yaşadığı günümüzde, pek çok
bilim adamı Allah'ın varlığını delilleri ile ispatlamakta, din ile bilimin
çatışmadığını ortaya koymakta ve bilim dünyasından da pek çok insan dine
yönelmektedir. Dolayısıyla masonların dini bilim yoluyla yıkma çabası, 19.
yüzyıldan miras kalma bir yanılgı ve cehaletten başka bir şey değildir.
Masonluk, din ahlakını ortadan kaldırmak için çeşitli yöntemler kullanmaktadır.
Tarihte masonlar, din adamlarının arasına girerek dinleri dejenere etmeye
çalışmışlardır.
Dine karşı alınması gereken tavır masonik kaynaklarda şöyle anlatılır:
"Toplumumuzda, İslam medeniyetinden kalma ve onu o medeniyete bağlamaya çalışan
gizli kuvvetler vardır. Bunun varlığını kabul etmekten kaçınmak lazımdır. Ama,
onu ezecek tedbirleri düşünmek ve uygulamak şarttır." (Bilgi Locası Neşriyatı,
no:1, Kürtüncü Matbaası Ankara sf.74)
Masonların düşmanlığı yalnızca din ahlakına değil, her türlü manevi değere de
yöneliktir. Bu nedenle samimi vatansever, milliyetçi insanlar da masonların
önemli hedefleri arasında yer alırlar. Masonların söz konusu dini ve milli
değerlere olan düşmanlığını hemen her gün görmek mümkündür. Masonların
kontrolündeki bazı basın ve yayın organları sık sık din ahlakını ve milli
değerlere sahip çıkmayı dolayısıyla dindarları ve milliyetçileri kötüleyen
ifadelere yer verebilmekte, gizli ve açık bu çevrelerin aleyhinde kurulan
tuzaklara destek olunmaktadır. Milliyetçi mukaddesatçı çevreler hakkında
sayısız, aslı olmayan dedikodu ve iftira üreten bu masonik çevreler, "ben
ölmedim ve ölmeyeceğim" diyen milli ve manevi değerleri yok etmeye
çalışmaktadırlar.
Loca
Mason mabedi çok iyi korunmaktadır. Loca girişinde, içeri giren kişiler kontrol
edilir. Tanınmayan bir kişi içeri girmek istediğinde durdurulur ve parola
sorulur. Loca girişindeki parola sistemi, bir mason tarafından şöyle
anlatılıyor:
"Kapıyı açan kimseye içeri girmek istediğimi söylediğim zaman, beklememi istedi.
Ardından, sonradan Ali Shan Muhterem Locasının üstad-ı muhteremi olduğunu
öğrendiğim Joe Lee K. geldi. Ne istediğimi sordu. Türkiye'den geldiğimi,
çalışmalarına katılmak istediğimi belirtince, o zaman bana kelimeyi veriniz
dedi, ve ritüellik heceleme faslına geçtik." (Şakül Gibi, 1989 S.19 C.2 sf.5)
Masonların en gizemli ve merak edilen yönlerinden birisi de, locada
düzenledikleri tören ve ayinlerdir. Belirttiğimiz gibi, mason locası çok iyi
korunur. Mason olmayan kimse locanın kapısından içeri alınmaz. İçeride olanlar
dış dünyaya her zaman bir sır olarak kalır. Mimar Sinan dergisi, locanın
korunması konusunda izlenecek prensipleri şöyle anlatıyor:
"Locaya ziyaretçi olarak gelenlerin mason olup olmadığının usulüne uygun şekilde
tahkik edilmesi. Kardeşler tarafından tanınmayan bir masonun, imtihana tabi
tutulmadan locaya girmesinin yasak oluşu." (Mimar Sinan Dergisi, yıl 1977, s.
24, sf. 15)
Mason Mabedi
"Verdiğim sözleri yerine getirmediğim takdirde, kalbim göğsümün sol tarafından,
dilim ağzımın dibinden koparılacak, boğazım kesilecek, vücudum vahşi atlar
tarafından parçalanacak, med ve cezirin aktığı bir noktada deniz kumunun içinde
24 saat gömülecek, sonra kül oluncaya kadar yakılıp dört rüzgarın estiği bir
yerde havaya atılacak ve böylece hatıram tamamen kaybolmuş olacaktır."
(Başlangıçtan Bugüne Kadar Ritüelimizin İnkışafı, Celil Layıktaz, İstanbul,1972)
Bu yemin bir tiyatro oyunun veya bir romanın değil, içinde dünya çapında birçok
devlet adamı, üniversite rektörü, sanatçı ve yazarın bulunduğu en çok merak
edilen, en gizemli kuruluş olan masonların törenlerinin bir parçasıdır. Bu
yemin, sırları açıkladığı takdirde, bir masonun başına nelerin geleceğini
anlatmaktadır.
Dış dünyadan, mabede kabul edilecek kişi, ki bu kişi yeni mason olmaktadır,
masonlarca "tekris" adı verilen bir törenle karşılanır. Bu gizemli dünyaya ilk
adımını atan yeni mason, ilk andan itibaren çok şaşırtıcı ve ürkütücü olaylarla
karşılaşacaktır. Mason adayı locaya girdiğinde, tekrisinden önce küçük bir odaya
alınır. "Tefekkür hücresi", yeni masonun bu karanlık dünyaya ilk geçişidir.
Mason adayı tekris töreninden evvel hala "harici"dir ve "Tefekkür hücresi"
denilen karanlık bir odada bir müddet yalnız kalması gerekir. (Masonlar, mason
olmayan diğer insanları harici olarak nitelendirirler.)
"Harici tekrisinden evvel, "Teffekür hücresi"ne alınır. Burası duvarları siyah
boyalı, kemikler, bir insan kafatası, küçük bir masa, bir tabure ve bir yazı
takımı bulunan bir hücredir. Loca katibi adaya üzerindeki paraları ve madenden
yapılmış eşyayı elindeki keseye koymasını söyler. Vasiyetnameyi kılıcın ucuna
geçirir. Daha sonra da büyük üstada vasiyetnameyi ve elindeki kılıcı verir.
Tören sonunda üstad kılıcın ucundaki vasiyetnameyi yakacaktır." (Türkiye Büyük
Mason Locası, Birinci Derece Ritüeli)
Mason adayının fiziksel hazırlığı gözlerine bağlanan örtü ve boynuna geçirilen
ip ile tamamlanır. Artık mason adayı, "nuru ziyaya" kavuşmaya hazırdır:
"Adayın hazırlığı boynuna bir ip geçirilerek tamamlanır. Bu ip haricin geldiği
dünya ile mevcut ilişkilerini sembolize eder. Bu arada, adayın gözleri bağ ile
örtülüdür." (Çırak, Kalfa, Usta, s. 35)
Pek çok gizli ritüelin yapıldığı mason localarından birinin iç görünümü.
Gerekli işlemlerden geçen mason adayı artık Tekrise hazırdır. Büyük salonun
kapıları açılır. Mason adayı, loca katibini yardımıyla iki sütunun arasına I.
tören üstadının karşısına getirilir. Üstadla mason adayı arasında geçen diyalog,
Mimar Sinan dergisinde şöyle anlatılıyor:
"Namzetlerin (adayların) boyunlarına birer ip geçirilir, sağ ellerinin ikişer
parmakları dudakları üstüne koyulur. Hepsi, boynundan geçirilmiş olan ipin ucu
merasim üstadının elinde olduğu halde, namzetler içeri alınır.
S: Buraya nasıl geldiniz?
C: Boynumda bir iple geldim. (Başlangıçtan Bugüne Ritüelimizin İnkilafı, S. 24,
Mimar Sinan Yayınları 1)
Önce sizden bir şeref sözü isteyeceğim: Aramıza alınsanız da alınmasınız da,
burada görüp işittiklerinizi dışarıda hiç kimseye açıklamayacağınıza söz verir
misiniz?"
Yeni masonun verdiği sözden sonra üstad şöyle devam eder:
"...Uçları size çevrilmiş bu kılıçlar yemininizi çiğnerseniz, masonluğun sizden
nasıl öç alacağını ve aynı zamanda çekeceğiniz vicdan azabını göstermektedir."
(Türkiye Büyük Mason Locası, Birinci Derece Tüzüğü, S. 35)
Daha sonra mason adayının ensesinden tutularak loca zeminindeki Siyon Yıldızı
öptürülür. Bu mason adayının Kabalist felsefeye ilk boyun eğişidir. Üstad, adaya
kararlı olup olmadığını sorduktan sonra, şöyle devam eder:
"Mademki kararlısınız, hazır olun şimdi birtakım yolculuklar yapacaksınız.
Önünüz engellerle doludur. Kaygılı olmayınız, azimli ve yürekli olunuz." (Çırak,
Kalfa, Usta, S. 35)
İlk yolculukta, gözü bağlı olan adayın eli bir suya sokulur. İkinci yolculukta
bir mum alevi adayın eline dokundurulur. Üçüncü de ise, adayın eli toprak kaba
sokulur. Daha sonra adayın gözleri açılır:
"Bağ, aday nuru ziyaya kavuştuğunda açılır. Bağın açılması, tekris olanın
duyması gereken "tekris şokunu" somutlaştırır." (Çırak, Kalfa, Usta, s. 35)
"Ayakta, sağ eli dört parmak bitişik, baş parmak gönye teşkil etmek üzere kalkık
olarak boğazın altına koymak ve sol kolu aşağıya sarkıtmaktır. Daha sonra sağ el
ufki olarak sol omuza çekilir ve aşağıya indirilir. Bu hareket sır verdiği
takdirde adayın boynunun kesilmesine razı olduğu anlamına gelir." (Birinci
Dereceye Mahsus Muhtıra, s. 13)
Daha sonra yeni masonun ketumiyet ve gizlilik konusunda ne derece dikkatli
olduğunu anlamak için bir deney yapılır:
"Tekriste, derece bilgileri verildikten sonra, yeni çırak bazı evrakları
imzaladığı sırada, I. veya II. tören üstadı ona bir kağıt uzatarak, aklında
kalmış ise öğretilen kelimeyi yazmasını ister. Eğer boş bulunup da yazmaya
kalkarsa, o sırada orada bulunan bir başka kardeş cetvelle eline hafifçe vurur.
Bunun üzerine, üstad-ı muhterem, yeminde söylediklerini hemen unuttuğunu
hatırlatarak yeni kardeşe dikkat ve ketumiyetle ilgili öğütler verir." (Çırak
II. Derece Ritüeli, Tanju Koray, s. 22-23)
Bütün bunlar yeni masonun bu sır dünyasıyla tanışmasıdır. Kendisine birinci
derecenin sırları, daha doğrusu telkinleri verilmeye başlanır. Zaman geçip,
bilgisi artıkça derecesi yükselir. Ve yavaş yavaş düşünceleri değişmeye,
inanışları kaybolmaya başlayacaktır. Mason dergisi konuyu şöyle anlatıyor:
"Ham taş insan zihnidir. Çekiç telkindir. Aslında iradeyi bilinçlendirip kıvama
getiren telkinden başka bir şey değildir. Nasıl çekiç darbeyle ham taşı
yontarsa, telkin de tıpkı onun gibi zihni yontar." (Sayı 23, s. 45)
Ülkemizde sayıları 7000'i aşan masonlar, toplum üzerinde büyük etkiye
sahiptirler ve bazı önemli makamlara ulaşmışlardır. Politikada, ekonomide,
basında, sosyal hayatta masonluk, materyalist masonik felsefeyi topluma empoze
etme çabasındadır.
Masonluk merkezi dışarıda olan bir örgüttür. Türkiye'nin her yanında mason
locaları vardır. Bunların hepsi tek bir locaya ve tek bir büyük üstada
bağlıdırlar. Büyük loca ise yurt dışından gelen karar ve emirleri diğer localara
ve Rotary, Lions gibi masonluğun alt kuruluşlarına iletmekle görevlidir.
Bu emir komuta sistemi sayesinde dünya masonluğunun, Türkiye hakkında aldıkları
kararlar ülkemizde büyük bir titizlikle uygulanır.
Bu sistemin uygulamasının en önemli örneklerinden birisi 1989 yılında
Avusturya'da toplanmış olan Dünya Büyük Mason Kurultayı'dır.
Dünya masonları her yıl Büyük Kurultay'da biraraya gelerek dünyanın geleceğine
yönelik stratejiler geliştirirler. Masonlar tarafından "Konvan" olarak
tanımlanan bu Kurultay'da alınan kararlar, ülkelere göre gruplanarak her ülkenin
Yüksek Şurası'na bildirilir. Sadece 33. derecedeki masonlardan oluşan Yüksek
Şura'da kararları uygun şekilde alt derecelere iletir. Böylece o ülkede uzun,
orta ve kısa dönemde yürütülecek politikalar da belirlenmiş olur.
1989 yılında Avusturya'da toplanmış olan Dünya Büyük Mason Kurultayı'nda,
Türkiye hakkında son derece önemli kararlar alınmıştır. Türkiye'de ilerideki on
yıl boyunca uygulanacak politikaları belirleyen bu kararlar, ülkemiz üzerinde
masonluğun planlarını, açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Daha önce konuyla ilgili diğer eserlerimizde yayınlanmış oldan Kurultay
resimlerini, kararların tam metnini ve bütün kararların Türkçe tercümesini
tekrar yayınlıyoruz.
Bu kararlar, Türkiye'nin Siyonist hedefler açısından ne derece önem taşıdığını
ve masonluğun bu hedefler doğrultusunda ülkemizde oynadığı oyunları ortaya
çıkaran en önemli belgelerden birisidir.
Kurultayda Alınan Kararların Türkçe Tercümesi
31. ve 33. başlıklarda belirtildiği gibi, İtalya'daki P2 skandalından sonra,
Yunanistan'da biraderlerin açıklamaları ciddi krizlere yol açtı. Benzer sonuçlar
Türkiye için de geçerlidir. Biraderlere derhal gerekli tedbirleri almalarını
tavsiye ediyoruz.
Aşağıda 25 Nisan 1989'da Avusturya'da toplanan Kurultay'da, Grand Orient'e bağlı
Türkiye hakkında alınan kararlar belirtilmiştir:
1989
Avusturya Büyük Mason Kurultayı'na, dünyanın dört bir yanından ülkelerin 33.
dereceli üstad-ı azamları katıldı.Kurultay'da bütün dünyanın politik, ekonomik
ve sosyolojik yapısı ve dünya masonlarının her ülkede bu konular hakkında
uygulaması gereken önem ve yaptırımlar hakkında kararlar alındı.
Kurultay ülkemiz için büyük önem taşıyordu. Çünkü Türkiye konusu, Kurultay
gündeminin önemli bir kısmını işgal etmekteydi.
Türkiye hakkında alınan kararlar 33. dereceli Türk mason üstadlarına tebliğ
edildi. Bu kararlar, daha sonra masonluğun emir komuta zinciri sayesinde, uygun
ve planlı bir şekilde alt derecelere ve kuruluşlara iletilecekti.
"Herhangi bir mason locasında bulunan üyelerin isimlerini araştıracak olursak
görürüz ki, siyasi kanaatleri taban tabana zıt birçok kimseler aynı saf altında
çalışmakta ve yekdiğerine kardeşim demektedir. Askerlerle sulhperverler, kral
taraftarlarıyla cumhuriyetçiler aynı locada üye olabilirler." (Büyük Şark Mason
Dergisi, s.10, sf.6)
KARAR 1:
A) Anti-masonik ve antisemitik bütün gelişmelerin tespit edilerek önüne
geçilmesi.
B) Masonik ideallerin gerçekleşmesini engelleyebilecek hareketlerin yok
edilmesi.
C) Son 10 yıldaki anti-masonik güçlerle ilgili detaylı bir rapor hazırlanması.
Kurultay ülkemiz için büyük önem taşıyordu. Çünkü Türkiye konusu, Kurultay
gündeminin önemli bir kısmını işgal etmekteydi.
Türkiye hakkında alınan kararlar 33. dereceli Türk mason üstadlarına tebliğ
edildi. Bu kararlar, daha sonra masonluğun emir komuta zinciri sayesinde, uygun
ve planlı bir şekilde alt derecelere ve kuruluşlara iletilecekti.
"Herhangi bir mason locasında bulunan üyelerin isimlerini araştıracak olursak
görürüz ki, siyasi kanaatleri taban tabana zıt birçok kimseler aynı saf altında
çalışmakta ve yekdiğerine kardeşim demektedir. Askerlerle sulhperverler, kral
taraftarlarıyla cumhuriyetçiler aynı locada üye olabilirler." (Büyük Şark Mason
Dergisi, s.10, sf.6)
KARAR 2:
A) Basındaki biraderlerimiz arasında dayanışmanın güçlendirilmesi. Bununla
birlikte, afişe olmalarını önlemek amacıyla, aralarında suni bir rekabet havası
oluşturulması.
B) Önemli rollerdeki biraderlerin açıklanmasının engellenmesi için temel
önlemlerin alınması.
C) Basındaki biraderlerin, dindarları bildirmek konusunda, daha duyarlı ve daha
dikkatli olmaları için uyarılması.
KARAR 3:
A) Kitle partilerindeki biraderlerin sayılarının arttırılması ve etkilerinin
güçlendirilmesi. Bununla birlikte, afişe olmalarını önlemek amacıyla, aralarında
suni bir rekabet havası oluşturulması.
B) Parasal sorunlar için Avrupa localarının yardım ve iş birliğinin istenmesi.
KARAR 4:
A) Medya topluluklarının yardımıyla, yavaş yavaş arttırarak, masonik ahlak ve
düşünüş biçiminin benimsetilmesi
B) Derhal masonlar hakkındaki şüphe ve ön yargı sorununun çözülmesi. Bu görev
için birleşiğimiz olan klüplerimizin (Rotary-Lions vs.) görevlendirilmesi.
KARAR 5:
A) Büyük derneklerimizin GAP düzenlemesinin içine sokulması.
B) Güneydoğu'daki yatırım için faydalı koşulların hazırlanması.
C) Bu bölgedeki yatırımlar için girişimci biraderlerin biraraya getirilmesi.
KARAR 6:
A) Halkın, dini inançların dışında kalması için, eğitiminin sağlanması.
B) Akademik çevrelerde bulunan biraderlerimiz vasıtasıyla, üniversite çevresi
içinde bu konunun güncelleştirilmesi.
C) Diğer bir yandan, medya kitleleri yardımıyla bu dogmatik eğilimlerin
yerilmesi.
KARAR 7:
A) Sovyetler Birliği'ndeki Türk Devletleri'nin muhtemel bir bağımsızlık
hareketi, Türkiye'nin Avrupa ve Ortadoğu'daki konumunu etkiliyebilir. Bölgedeki
dengelerin korunması için etkili siyasi tedbirlerin alınması.
B) Sovyetler Birliği'ndeki rejim değişikliğine müteakiben oluşabilecek muhtemel
bir Türk Birliği'ne karşı halkta oluşacak ılımlı bakışın, kitle psikolojisi
yöntemiyle, yok edilmesi. Kamuoyunun böyle bir birliğin zararları doğrultusunda
yönlendirilmesi.
Solda
1989 Avusturya Büyük Mason Kurultayı'nda Türkiye hakkında alınan kararların 1.
sayfası. Sağda ise1989 Avusturya Büyük Mason Kurultayı'nda Türkiye hakkında
alınan kararların 2. sayfası
KARAR 8:
A) Premasonik kuruluşlarımız (Lions, Rotary, Diners vs.) vasıtasıyla, uygun
gençlerin gözlem ve seçimlerine devam edilmesi. Seçilen gençlerin, masonik
idealler doğrultusunda, Avrupa ve Amerika'daki merkezlerimizde eğitimlerine
başlanması.
B) Yeni seçilenlerin dışarıda eğitimi için, ödemelerin ve uygun şartların
hazırlanması.
KARAR 9:
A) Her hafta tüm yeni gelişmelerin Paris Merkez Komitesi'ne ve Büyük Türk
Konseyi yetkililerine aktarılması.
B) Büyük Chicago Locası'na gönderilen bilgilerin, zenginleştirilip, daha iyi
hale getirilmesi.
KARAR 10:
A) İslami hareketlerin, kontrol edilerek, uzun vadede yok edilmesi.
B) Dini gruplar arasındaki ihtilaf ve bölünmelerin körüklenerek, masonluk
aleyhindeki etkilerinin zayıflatılması.
C) Dini akımların toplu gücünün değişik odaklara yönlendirilerek, masonik
ideallere zarar vermelerinin önlenmesi.
Kurultay'da
yapılan törenlerden bir görünüm.Avusturya Büyük Mason Kurultayı'nda Türkiye
hakkında alınan kararlar, masonik hayat tarzı ve felsefenin ülkemizde tamamen
yerleştirilmesi doğrultusundaydı. Ve bu ideale zarar verebilecek her türlü
engelin bertaraf edilmesi üzerine duruluyordu.
KARAR 11:
A) Basındaki bütün anti-masonik yayınların takip edilmesi.
B) Tüm anti-masonik yayınların toplatılması ve satışının engellenmesi.
C) Fiili ve uygun yöntemlerle, anti-masonik yazarların ve yayın evlerinin tüm
faaliyetlerinin durdurulması.
KARAR 12:
Halk arasında masonluk öncesi kurumların yayılması.
MASONLAR KÖŞK'TE
Mustafa Kemal Atatürk'ün 1935 yılında "Cehennem olun gidin. Defolun karşımdan!
Yahudi uşakları" diyerek Çankaya Köşkü'nden kovduğu Türkiye masonları, 70 yıl
sonra Sezer döneminde Köşk'e geri döndü. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar
Büyük Locası (diğer adıyla Nur-u Ziya Locası) Üstadı Kaya Paşakay, Büyük Üstad
yardımcıları Harun Kuzgun ve Murat Çim'in Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile
45 dakika süren bir özel görüşme yaptıkları ortaya çıktı. Masonların sadece
üyelere gönderdikleri Tesviye dergisinin Nisan 2005 tarihli sayısında yeralan
habere göre; Çankaya Köşkü'ndeki görüşme 11 Ocak 2005 tarihinde gerçekleşti.
SEZER: MASONLUK LAİKLİĞİN KORUYUCUSU
Haberde şu ifadelere yer verildi:
"Sayın Cumhurbaşkanımız mesleğimize çok olumlu baktıklarını ve masonik
prensiplerimiz nedeniyle özel bir konuma sahip olduğumuz mesajını vererek,
bizleri ülkemizde Atatürkçülüğün, laikliğin koruyucusu ve teminatı bir topluluk
olarak gördüklerini, bundan da büyük mutluluk duyduklarını ifade ettiler."
Ziyarette nelerin konuşulduğu konusunda detaylı bilgi vermeyen dergi,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in ise, Büyük Üstat Kaya Paşakay'a ziyaretten
duyduğu memnuniyeti belirttiği ve tekrar görüşme konusundaki samimi isteklerini
dile getirdiği dile getirildi. Tesviye dergisindeki haberde ayrıca, Sezer'in,
misafirleri olan masonları samimi bir şekilde karşıladığı ve 45 dakika gibi uzun
bir zaman ayırarak ziyareti önemsediği ifade edildi. Türkiye Hür ve Kabul
Edilmiş Masonlar Büyük Locası başkanı ve üyelerinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'i ziyaret tarih de ilginç bulundu. 11 Ocak(1935) tarihi, Atatürk'ün mason
localarını kapattığı günü gösteriyor.
ATATÜRK MASONLARI KOVMUŞTU:
CEHENNEM OLUN GİDİN!
Cumhurbaşkanı Sezer'in 45 dakika görüştüğü, laikliğin ve Atatürkçülüğün
koruyucusu ve teminatı olduklarını açıkladığı Türkiye Masonları, 1935 yılında da
Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Çankaya Köşkü'nü kovularak terk
etmişlerdi. Mason localarının kapatılmak istenmesi üzerine Atatürk'ü ikna etmek
için 11 Ocak 1935 tarihinde Cumhurbaşkanlığı konutuna çıkan Mason heyeti,
Atatürk'ün büyük tepkisiyle karşılaşmıştı. Dönemin Van Milletvekili İbrahim
Arvas anılarında bu tarihi gerçeği şu şekilde anlatıyor:
Masonların Büyük Üstadı Mim Kemal, Reis-i Cumhur'a hitaben: "Efendimiz biz zaten
maiyet-i devletindeyiz fakat siz Meşrik-i Azam'ımız olursanız, bir pervane gibi
etrafınızda dönüp dolaşırız demiş. Reis-i Cumhur da; peki bir şey soracağım,
bana cevap veriniz de sonra... Siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve
mektebinizin ismi nedir?" diye sormuş.
"DEFOLUN KARŞIMDAN! YAHUDİ UŞAKLARI"
Mason Üstadı Mim Kemal "Biz Cenova'ya tabiyiz ve Reisimiz Barca Mişon'dur" diye
cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa, "Haydi defolun buradan, cehennem
olun gidin. Yahudi uşakları! Benim milletim bana kahraman sıfatı verdi. Ben
sizin gibi bir çift Yahudi'ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar
Türkiye'deki bütün locaları kapatmadığınız taktirde, yarın teşkil edeceğim Divan
ı Harb-i Örfi'ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan" diyerek
masonları kovdu.
İbrahim Arvasi'nin "Tarihi Hakikatler" isimli kitabının 71 ve 72. sayfalarında
anlattığına göre; Atatürk'ten ağır hakaret işiterek kovulan masonlar, o gece
adeta yıldırım hızıyla durumu İzmir, İstanbul ve Adana'daki localara
bildirirler. Sabah olmadan Türkiye'deki bütün locaların kapanma kararlarını
aldırıp, ilgili belgeleri daha sabah kahvaltısı sofrasından kalmayan Atatürk'ün
önünü koyup derin bir nefes alırlar.
75 yıl önce Çankaya Köşkü'nde yaşanan kovulma hadisesi, yakın tarih kitaplarına
bu şekilde yansıdı. Atatürk'ün 1935 yılında Çankaya Köşkü'nden kovduğu Türkiye
masonlarının Çankaya Köşkü'ne neden çıktıkları ve bu görüşmede ne konuşulduğu
konusunda Cumhurbaşkanı Sezer'in bir açıklama yapması bekleniyor.vakit.11-7-2005
|
||
Sayı: 578 - 02.01.2006 | Cemal A. Kalyoncu - c.kalyoncu@aksiyon.com.tr |
||
Aydın Bilge ismi, geçen haftanın en çok merak edilenlerinden biriydi. Ona ilgiyi ise Mason oluşu ve evrakının müzayedeye düşmesi artırmıştı. Masonların, “tıbbî, hukukî, malî, içtimaî ve diğer hususlardan dolayı” sıkıntıya düşmüş olanlara yardım etmek için kurdukları komisyon, belgeler içerisinde en az Mason Yemini kadar ilgi çekiciydi.
Ali Aydın Bilge, ya da
kamuoyunun ismini duyduğu şekilde Aydın Bilge geçen haftanın en çok
merak edilen isimlerinin başında geliyordu. Merakın sebebi Simurg
Kitabevi tarafından düzenlenen “Bir Masonun Evrak-ı Metrukesi” adlı
müzayedeydi. Simurg’un sahiplerinden İbrahim Yılmaz, yaklaşık on yıl
önce bir hurdacı / tezgâhçıdan satın aldığı bu masonun evrakını
satışa çıkarınca, son ana kadar ortada olmayan aile fertleri,
müzayede günü olaya müdahil oldu. Ali Bilge’nin eşi ve kızı talep
edince İbrahim Yılmaz, hukuki bir engel bulunmamasına rağmen
belgeleri müzayededen ‘vicdanen’ geri çekiverdi. Belgelerde, eski
dönemlerden Mason isimlerinin yanında, 1975-82 yılları arasında
aktif, Türkiye çapında tanınmış isimler olduğu gibi, masonların
İstanbul, Ankara ve İzmir vadilerindeki localar hakkında bilgiler de
yer alıyordu. |