İYİLER İYİLİĞİNDE – KÖTÜLER BELASINDA

 

            Padişah;ilim,irfan,fazilet timsali bir hoca efendiyi her gün makamına rica eder,ondan dünyanın ahvali hakkında bilgi alırdı.Hoca efendi,ona her varışında şu soruyla karşılaşırdı,”Hocam,dünyanın hali nasıldır?”Fakat hocanın cevabıda her defasında sabit olmuş ve hiç değişmemişti.”Padişahım,Allah size,afiyet ihsan eylesin.Benim bu dünyada gördüğüm bir şey var;iyiler iyiliğinde,kötüler belasındadır.”Padişah hocayı türlü ikramlar,izzetler ve hediyelerle taltif eder,onu uğurlar,ertesi günü onun kendisine takva ve cesaret telkin eden çehresini görmeyi sabırsızlıkla beklerdi.Hoca efendi geç kalsa veya herhangi bir mani çıksa,padişah başka işlerini bırakır,bu sözü tekrar duymak için hocayı ziyaret ederdi.

            Nihayet bir gün tabiatı bozuk,denaet örneği ve yine hoca kılığına bürünmüş birisi bu işin farkına vardı.Padişahın bu iltifatlarına mahzar olan hoca efendiye yaklaşıp yalvardı.”Ne olursun,benim de padişahla irtibatımı sağlarsan,hatta yanında bazen beni de götürürsen,belki iltifatı şahaneye ben de mahzar olurum”dedi.Hoca efendi,derin nazarları ile bu adamdaki hıyanet ve denaet nişanelerini görür ve okur gibi oldu;ama onu kuş tüyü yumuşaklığındaki kalbi,hiç kimseyi kırmayı kaldıramıyordu.Belki de ıslah olabileceğini umuyordu.Onu da beraberinde padişaha götürmeye müsaade aldı.

            Artık beraber padişaha gidip geliyorlar,hoca efendinin yanında bu hoca görünüşlü adam da bir takım iltifatlara nail oluyordu.İyilik gördüğü kimselere hainlik yapmayı bir tabiat haline getiren bu aşağılık adam,bir türlü rahat edemiyor;hoca efendinin padişah nezdindeki itibarını çekemiyordu.Hoca efendinin ayağının altına bir karpuz kabuğu koymayı,onu kaydırmayı,bu suretle de tek başına padişahın iltifatlarına sahib olmayı şeytanca planlıyordu.

            Yine bir gün huzura varmışlardı.Hoca efendi akşamdan yediği sarımsaklı yemeğin tesirinin devam edebileceğini ve bunun da padişahı rahatsız edebileceğini zannederek mendili ağzına tutuyor ve bu çekingenlik içinde konuşuyordu.Padişah,bundan bir şey anlamadı.Biraz da canı sıkıldı.Ötekisi de bu işin farkındaydı.Hemen değerlendirmeye koyuldu.O gün bir fırsatını bulup tekrar padişahın yanına sokuldu.Bir fitnelik yapacağı belliydi.Fakat ne acıdır ki,padişah padişah olmuştu,ama insanlık zaaflarından kurtulamamıştı.Onu dinledi.Adam neler anlatsa beklersiniz;”Padişahım,herhalde farkında oldunuz,hoca efendi size karşı tutumunu bugün tamamen açığa vurdu.Padişah tamam,anlat bakalım.Hocanın vaziyetini bugün sevmemiştim.Acaba niye öyle idi”dedi.”Efendim,çoktan beri hoca sizin ağzınızın kötü koktuğunu,size yakın durmaktan tiksindiğini söylerdi.Aslında sizin yanınıza gelmekten azab duyduğunu,fakat geçim derdi yüzünden size uğramaya mecbur kaldığını anlatırdı.Demek,herhalde bugün sizden daha fazla iğrendiki sizden iyice  uzakta durup ürkek bir vaziyette mendili burnuna tutarak bekledi ve sizinle görüşmesini bitirip acele uzaklaştı.Ben şimdiye kadar dedi kodu olur diye bunları size anlatmaktan çekiniyordum.Fakat sonra düşündüm,sizin gül kokan ağzınızdan iğrenen bir kimseye bu derece büyük ikramlar ve iltifatlarda bulunmanız ağırıma gitti.Nihayet gerçeği söylemek zorunda kaldım”dedi.

            Bu şeytanca sözler,padişahın bütün insani zaaflarını ayağa kaldırdı.Padişah artık aklı ile değil,hisleri ile hareket eden bir iradesiz kişi haline gelmişti.Kararını verdi.Hoca efendinin ölüm fermanını hazırlatıp özel celladına gönderdi.Ferman da şu ibare vardı:”Hamili mektub-un halli”Bu,”Bu mektubu sana getirenin işini bitir”demekti.

            Hazırlanmış,zarflanmış,üzerine adresi yazılmış olan bu mektubu,adama teslim etti.”Bunu hocaya ver,ona son bir iyiliğim olsun.”dedi.Ama bu adam bunu anlayacak ferasette değildi.Kendi kendisin,”herhalde padişah hocayı bilahere cezalandırmak için ona büyük bir iyilik yapmak istiyordur”dedi.Buna bile razı olmadı.Mektubu hocaya vermekten kendisi götürüp ona takdir edilen bu son mükâfata nail olmak istedi ve böylece de kazdığı kuyuya düştü.

            İlim,irfan,fazilet örneği hoca efendi,o kendine mahsus edeb,haya,heybet ve vakarı ile ertesi günü saatinde padişahın karşısında göründü.Padişah,celladın vazifesini yapmış olacağından emindi.Hocayı görünce şaşırdı.

Size dün bir mektub göndermiştim,bir yere verecektiniz,almadınız mı?Hoca efendi:”Hayır,efendim öyle bir şey gelmedi.padişah:

-“Peki,öbür hoca nerede?diye sordu.

-“Efendim,o bu gece evine gelmemiş.Sabahleyin evine uğradım.Evi de merak içindeydi.Padişah meseleyi anlamıştı.Fakat renk vermedi.

_”Peki hocam,dünyanın hali nasıldır?”

-“Padişahım,hal-i alem nasıl olacak,yine her günki  gibi.Allahın kanunu değişmez.”İyiler iyiliğinde,kötüler belasındadır.”dedi.Padişah da hemen arkasından üç defa bir biri peşine bu sözü tekrarladı.Şimdi bu sözün manasını tam olarak anlamıştı.”(Sohbetler-Hatıralar)