02.05.2006 SALI |
|
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, yaşayan iki eski cumhurbaşkanından Kenan Evren'in hiç konuşmadığını, Süleyman Demirel'in ise sürekli konuştuğunu belirterek, ''Niçin konuştuğunu, konuşmak zorunda olduğunu benden daha iyi bilirsiniz'' dedi. Şahin, TBMM'de gazetecilerin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in açıklamalarını nasıl değerlendirdiği sorusuna şu yanıtı verdi: ''Bizim hayata iki eski cumhurbaşkanımız var. Biri hiç konuşmuyor. Sayın Evren gerekli olduğunda, bir şey sorulduğunda fikir beyan ediyor. Ama diğeri (Süleyman Demirel), sürekli konuşuyor. Niçin konuştuğunu, niçin konuşmak zorunda olduğunu siz basın mensupları olarak benden daha iyi bilirsiniz. Onu tespit edecek bilgi birikimine sahipsiniz. Tespit edemezsiniz, bana sonra sorun söylerim.'' Şahin, gazetecilerin, ''Biz şimdi soralım niçin konuşuyor?'' sorusuna, ''Hayır, biraz araştırın'' karşılığını verdi. ''BAŞI ÖRTÜLÜ OLAN İLE OLMAYANIN TOPLUMDA SIKINTISI YOK'' Sağlık Bakanı Recep Akdağ da kendisine aynı soruyu soran gazeteciye, ''Siz tepki duymuyor musunuz? Doğrusu ülke vatandaşları gibi ben de çok garipsedim. Bu ülkede cumhurbaşkanlığı yapmış ve siyaset tecrübesi uzun yıllara dayanan bir kişinin böyle bir ifadesi kullanmasını hayretle karşıladım'' dedi. Ülkenin insanlarının, başı örtülü olan veya olmayanın yıllardır kardeşçe yaşadığını, bundan sonra da yaşamaya devam edeceğini ifade eden Akdağ, Demirel'in sözlerini, ''kastı aşmış, talihsiz ifadeler'' olarak tanımladı. ''Bu ülkeye, bunu reva görmemeliyiz'' diyen Akdağ, insanların huzur içinde birbiriyle komşuluk, arkadaşlık yaptığını, birlikte oturup kalktığını, okulda beraber olduğunu söyledi. Üniversitede yıllarca öğretim üyeliği yaptığını hatırlatan Akdağ, ''Başı örtülü olan ile olmayanın toplumda sıkıntısı olduğuna şahit olmadım. Niçin böyle zorlama bir ayrılığı zaman zaman toplumda yeşertmeye çalışıyoruz? Bu ülkenin geldiği noktaya bunları uygun görmüyorum. Bu ülkenin güzel insanları buna layık değil. Bu tartışmaları artık bir kenara bırakmalıyız. Yapacak o kadar çok işimiz var ki...'' dedi. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise gazetecilerin Demirel ilgili sorularına, ''Onu ilgililere sorun'' karşılığını verdi. [13:45:00] 02.05.2006 |
TAMER KORKMAZ |
02.05.2006 SALI |
|
Emekli Cumhurbaşkanı Demirel, Habertürk ekranında bir zamanların pek meşhur “Komünistler Moskova’ya!” sloganını güncelleştirdi: “-Türbanlılar Arabistan’a!”Süleyman Bey, “Üniversiteye alınmayan başı bağlı öğrencilerin ne yapması gerektiği” kendisine sorulduğunda aynen şu cevabı verdi: “Türbanla başını bağlayanlar okumak istiyorlarsa Arabistan’a gitsinler!” Bu cevap, Demirel’in Türk siyasetinin gelmiş geçmiş en büyük gözbağcısı-Mandrake’si olduğu gerçeğini bir kez daha ispatladı... Türkiye’de üniversite kapıları üzerlerine sıkı sıkıya kapalı türbanlı öğrenciler için sanki dünyada gidilebilecek bir tek Arabistan kalmış da, “Yasakçılar’ın Demirel” hiç sıkılmadan orayı işaret ediyor... Laik Avrupa’nın ne kadar laik üniversitesi varsa hepsinde -evet birkaçında, çoğunda, tamamına yakınında falan değil HEPSİNDE- türbanla okumak mümkün. Hiçbir yasak, engelleme, gak guk yok! Avrupa’da durum bu: Avrupa’daki üniversitelerde AİHM türban aleyhine karar aldı diye yasak getirilmiş mi? El Cevap: Getirilmemiş! Bundan sonra getirilmesi de mümkün değil! Dikkat buyurunuz: Arabistanlı Lawrence’ın ülkesinde yani İngiltere’de dahi yasak yok. Dahası, İngiliz hükümetinin sözcüsü, Fransa ve Almanya’daki türban tartışmaları vesilesiyle çıktı (Aralık 2003) İngiltere’deki üniversitelerde hiçbir zaman kılık kıyafet konusunda yasak konulamayacağını deklare etti... Dünyada durum ne? Türkiye ve Tunus hariç gezegenimizdeki hiçbir üniversitede türban yasağı yok! Demirel, yine hiç sıkılmadan- Fransa’da resmi okullar için (özel okullar bile değil) konulan yasağı bu ülkenin üniversitelerinde türban yasağı varmış gibi göstermeye çalıştı. Başörtüsü tartışması Türkiye’de ilk kez -büyük ölçekte- 1986 sonbaharında patlak verdiğinde “Zincirbozan’ların Demirel” siyasi yasaklıydı... Güniz Sokak’ın dolup taştığı bir dönemdi... Demirel’i başörtülü öğrenciler de ziyaret ediyorlardı... Süleyman Bey, o günlerde üniversitelerdeki yasağa yüzde yüz karşı bir liderdi! Özgürlükçülüğü kısa sürdü, Demirel’in: 1991’de yeniden başbakan olduktan sonra türbana özgürlük laflarını çoktan unutmuştu. Ezcümle, Demirel türban karşıtlığı için 28 Şubat’ı falan beklemiş değildir! Süleyman Bey, ekrandaki fötr şapkadan tavşan çıkarma gösterisinde 28 Şubat’a “postmodern darbe” diyenlere de çattı. “29 Şubat’ta (doğrusu 1 Mart’tır) Meclis açıktı, Anayasa geçerliydi. Sorarım, neresi darbe bunun?” diyordu... 28 Şubat klasik anlamda bir darbe değildir ama resmen bir askerî müdahaledir. Şekli şimali farklı olsa da işlevi itibarıyla aynı kapıya çıkan bir müdahaledir... Peki, “Darbeler’in Demirel” 28 Şubat’ı neden darbeden saymıyor? Cevabı, çok basit: 1 Mart günü Demirel de Cumhurbaşkanı’dır! Türkçesi, Demirel’e yapılmayan darbe, darbe değildir! “Ailenin Demirel” bir başka tavşanı da meşhur “çanak” meselesinde düşürüverdi... Süleyman Bey, 1969’da başbakanken Hayat dergisinden Şemsi Kuseyri’ye aynen şunları söylemişti: “Bizim ailede ayrı gayrı yoktur. Üç kardeşiz: Hacı Ali, Şevket ve ben. Üçümüzün kazandığı ortaktır. Hepsi bir çanakta toplanır. Herkes ihtiyacına göre çanaktan alır...” Demirel’e sadece “Çanak, efendim” dendi. Sadece bu kadar! Kızdı ve dedi ki: “Bizim hepimizin hesabı ayrıdır, canım! Ailenin fertleri kendi başınadır. Kesinlikle, böyle bir beyanım yok. Gösterirseniz, mahcubiyetimi kabul ederim!” Süleyman Bey ‘muhteşem hafızası’ ile de ünlüdür. Gelgelelim işine gelmeyenleri bir türlü hatırlamıyor! Kuseyri’ye söylediklerini yok sayıyor. (Devamı Var) 02.05.2006 |
POLİTİKA |
02.05.2006 SALI |
“Başörtülü okumak isteyen Arabistan’a gitsin.” sözleriyle büyük tepki toplayan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, önceki yıllarda üniversitelerde uygulanan yasağı ‘mantıksız’ bulduğu ortaya çıktı. Demirel, 4 yıl önce başörtüsü konusunda kendisinden destek isteyen Demokrat Kadınlar Derneği üyelerine yasağın yanlış olduğunu Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak anlatmış ve şu tavsiyelerde bulunmuştu: “Bu yasağın mantığı yok. Ümitsizliğe kapılmayın, hakkınızı aramaya devam edin. Kur’an’da tesettürün olduğunu kabul ettirmek için zamanınızı harcayın.” “Dün dündür, bugün bugündür” sözüyle de tanınan Demirel, önceki gün Habertürk’te ilginç açıklamalarda bulundu. Önceki yıllarda bazı basına kapalı toplantılarda başörtüsü yasağının ‘anlamsız ve mantıksız’ olduğunu söyleyen Demirel, programda “Türbanlılar üniversiteye giremez. Türban özgürlük falan değildir, gericiliktir.” iddiasında bulundu. Demirel Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Mehmet Ocaktan’ın “Peki başörtülü öğrenciler ne yapsın?” sorusuna da “İlla başı bağlı okuyacaksan, Arabistan’da öyle yerler vardır, oraya git.” cevabını verdi. Demirel’in 2002’de kendisini ziyaret eden Demokrat Kadınlar Derneği üyelerine ise “Başörtüsü yasağının mantığı yok.” dediği belirtildi. Dernek Başkanı Emine Toplayıcı, Demirel’in televizyondaki konuşmasını hayretler içinde dinlediğini söyledi. Bir insanın kısa sürede böylesine zıt fikirler beyan etmesine anlam veremediğini belirten Toplayıcı, Demirel’e ‘hayal kırıklığını’ içeren bir mesaj gönderdiğini kaydetti. Toplayıcı, şöyle konuştu: “Biz Demirel’i demokrat bir insan biliyorduk. İlk oyumu da ona verdim. Başörtülü bir insanım, bu nedenle çalışamıyorum. Demirel başörtüsüne ‘siyaset’ diyor. Peki ben ona oy verdim, onun emriyle mi örtündüm? Yıllardır demokrat olduğunu sandığımız insanlar bu çizgideyse ya kavramların içi boşalmış ya da biz yıllarca hayal görmüşüz. Demirel, derneğimizin kendisine yaptığı ziyarette ‘ümidinizi yitirmeyin’ demişti. Şimdi sarf ettiği sözlerle milyonlarca insanı ümitsizliğe sürükledi. Bu sözler ona hiç yakışmadı.” Demirel’le yapılan görüşmeye katılan Dernek Başkan Yardımcısı Aysun Çelebi, Demirel’in o gün kendilerine büyük destek verdiğini belirtti. Çelebi, “Demirel bizi çok sıcak karşılamıştı. Başörtüsü yasağının mantıksız ve haksız olduğunu anlatmış, bu konuda Kur’an’dan da ayetler okumuştu. Bize ‘hakkınızı aramaya devam edin, yanınızdayım’ mesajı vermişti.” dedi. Demirel’in önceki gün sarf ettiği sözleri duyduğunda hayal kırıklığına uğradığını belirten Çelebi, “Ortada büyük bir çelişki var, çok şaşırdım. Biz Demirel’i bize destek veriyor sanıyorduk. Madem biz o gün haklıydık, şimdi ne değişti anlayamadım.” 2002’de ne demişti? Hakikat inancı olan insanlar haklarını, davalarını anlatmaktan yorulmaz, kendini savunur. Benim anamın, nenemin, bacımın başı örtülüydü. Eşimin başı açık. Bizim aile bir araya geldiği zaman başı örtülü veya açıklar arasında hiçbir zaman kutuplaşma olmuyor. Başörtüsü yasağının mantığı yoktur. Kamuoyu desteğini önemsiyorum. Bu çok önemli. Kendinizi, derdinizi anlatmaya devam edin. Toplum bu tür yasaklara karşı çıkmalı. Hakkın savunuculuğunu üstlenmeli. Ancak bugünkü toplum bunu yapmıyor. Kâfi miktarda kamuoyu baskısı olsa zaten bu iş çok kolay çözülür. Başörtüsü yasağının okulların bahçesine, bazı askeri müzelere kadar indirilmesi çok yanlış bir olaydır. Makul olan, başörtüsünü takanların okul ve çalışma yerlerinde müsamaha ile bulunabilmeleridir. 02.05.2006 |
SON DAKİKA |
02.05.2006 SALI |
"Başı bağlı okumak isteyenler Suudi Arabistan'a gitsin" diyen Süleyman Demirel'e Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Grubu'ndaki konuşmasında çok sert bir cevap verdi. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin, bu ülkede normal olarak kendi din ve vicdan özgürlüğünün gereğini yerine getirenlere karşı farklı adresler çıkarmaya çalışmamasını isteyerek, ''Bu ülkenin evlatlarına kimse başka coğrafyada adres vermeye kalkmasın. O adresi vermek isteyenler önce kendileri oralara gitsin'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin güzel yarınlara doğru çıktığı yolculuğun bütün engelleme gayretlerine rağmen hızla devam ettiğini bildirerek, ''Böyle bir dönemde milletimizin yüreğinde taşıdığı gelecek heyecanını, aynıyla yüreklerimizde taşıyor, hayallerimizi genişletiyor, umutlarımızı her dem taze tutuyoruz'' diye konuştu. Türkiye'nin ağıran ufkunu içlerine sindiremeyenlere, karanlığı özleyenlere, siyasetin zeminini kavga ve çatışma ile doldurma çabalarına karşı ülkenin gelecek heyecanını, insanların hayallerini, umutlarını korumanın kendilerinin görevi olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: ''Türkiye'nin büyüklüğüne inanan her insanımız şunu bilsin ki bu ülkenin iyiliğe, güzelliğe, adalete, demokrasiye, kalkınmaya, doğru attığı adımlardan bir adım bile geri gidilmesine müsaade etmeyeceğiz. Türkiye'yi yeniden geçmişin girdaplarına sürüklemek isteyen anlayış, bu milletin doğruları karşısında kesinlikle mahkum olacaklardır. Şimdi söyleyeceklerimin 73 milyon vatandaşıma ulaşmasını özellikle arzu ediyorum: Herkes ama herkes şunu bilmelidir ki biz AK Parti iktidarı, AK Parti kadroları olarak 73 milyon vatandaşımızın hukukunu korumak için siyaset yapıyoruz. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz. ''DEMOKRASİDEN NASİBİNİ ALAMAYANLAR'' Birilerinin geçmişte alıştıkları gibi onların sultalarına hizmet etmek için görevde olan bir iktidar değiliz. Birilerinin çıkarlarını korumak için veya onları daha da artırmak yönelik bir aracı kurum da değiliz. Bizler hem şahıslarımız hem partimiz adına ülkemizin mutluluğu ve huzuru için bugüne kadar atılması gereken adımlar nelerse bu adımları attık ve atmaya da devam ediyoruz. Buralara AK Parti iktidarı rastgele gelmedi. Halkımızın taleplerine cevap teşkil ettiği için geldi. Halkımız, kendi taleplerine cevap teşkil etmeyecek olanları herhalde iktidara getirecek değildi. Fakat ne yazık ki bugün hala bunun farkında olmayan, olamayan, olmak istemeyenler var. Onları da kusura bakmayın, demokrasiden nasibini almayanlar olarak nitelendiriyorum. Kaos içinde devraldığımız ülkemize, büyümenin, kalkınmanın, kavgasız siyasetin hazzını yaşattık. Geldiğimiz noktada ülkemizi geriye götürecek hiçbir çaba karşısında meydanı boş bırakma niyetinde değiliz.'' DEMİREL'E CEVAP Başbakan Erdoğan, ''Birileri, hukukun işletilmesi veya yürütme olarak bağımsız kurumların yerine getirdiği görevler sebebiyle rahatsız oluyorsa, o, bir görevin yerine gelmesi sebebiyle sadece alkışlanır'' diye konuştu. Bundan rahatsız olanların, Türkiye'de normal olarak kendi din ve vicdan özgürlüğünün gereğini yerine getirenlere karşı farklı adresler çıkarmaya çalışmamasını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti: ''Onların geçmişini şöyle bir incelediğiniz zaman akşam başka, sabah başka konuşma özelliğine sahip siyaseti yapmakla temayüz etmişlerdir. Bu ülkenin evlatlarına kimse başka coğrafyada adres vermeye kalkmasın. O adresi vermek isteyenler önce kendileri oralara gitsin... Bu ülkenin evlatlarının adresi bellidir; 780 bin kilometrekarelik Türkiye topraklarıdır. Bu toprakların içerisinden hangi tasarrufla sen kalkıp da 'Suudi Arabistan'a git' diyebiliyorsun? Bu yetkiyi nereden aldın? Kim sana bu yetkiyi veriyor? Bu adresi nasıl gösterebiliyorsun? Eğer bu noktada hala birilerinin teşvikiyle yeniden bir şeyler yapma gayreti içindeysen olabilir, bu da hakkınızdır. O zaman çıkarsın meydanlara... Meydanlara çıktığın zaman, bu ülkenin, bu düşüncelerine nasıl teveccüh gösterdiğini görürsün. Eğer yok mesele tarihte olduğu gibi bir yeğen-kardeş meselesiyse onun yeri de yargıdır zaten. Eğer buralardan kaynaklanan bir rahatsızlık varsa, bu rahatsızlık zaten bizim dışımızda olan bir gelişmedir ki bu konuyla ilgili olarak da bu ülkede iktidara ve bizim o mağdur ve mazlum vatandaşlarımıza bu tür sataşma yapma hakkını kendinizde bulamazsınız.'' ''KENDİ DEVRİ İKTİDARLARI'' Konuşmasında, Türkiye'nin zaafa düştüğü zamanların göz önüne getirilmesini isteyen Erdoğan, o günlerin çok uzak günler olmadığını söyledi. Erdoğan, o günleri geride bırakarak, bugün Türkiye'nin işlerini işler hale getirdiklerini kaydetti. Bu durumdan bugün rahatsızlık duyanların da o günlerin aktörleri olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Biz hala onların faturalarını ödüyoruz. Hala onlardan kalan faturaları... O faturalar var ya onları ödüyoruz'' dedi. Erdoğan, ''Millet, kendi devri iktidarlarını unuttu zannediyorlar. Millet bunları iyi biliyor. Buradan söylüyorum; yanılıyorlar, yanlış hesap yapıyorlar. 'Dün her şey çok iyiydi, bugün her şey çok kötü' diye yeni masallar anlatıyorlar'' diye konuştu. Rakamların iddiaları doğrulamadığını kaydeden Erdoğan, ''hala eskisi gibi affedersin, filanca şehrin filanca ilçesinin filanca köyünden örnekler vermekle 780 bin kilometrekarelik Türkiye'yi anlatamazsınız. Türkiye artık o Türkiye değil. Kimse bunu yutmuyor'' dedi. ''ŞİMDİ KONUŞAN BEYEFENDİ'' Hafta sonu Tekirdağ, Edirne ve Kırıkkale'ye ziyaretler yaptığını anımsatan Erdoğan, Tekirdağ yat limanının açılış törenine katıldığını söyledi. Erdoğan, 13 yıllık yatırımı kendilerinin bitirdiğini belirterek, ''Hem de üç yılda bitirdik. Bunlar hep onlardan kalma... Şimdi konuşan Beyefendiden kalma. Ta o zamanlardan kalma'' diye konuştu. [12:08:00] 02.05.2006 |