Önceden beri toplumumuzu hatta bütün toplumları üzen, tedirgin eden, son haftalarda daha da artan intihar olaylarından bahsetmek istiyoruz bu yazımızda, kıymetli okuyucular...
İntihar:Insanın kendi canına kıyması, öldürme yöntemlerinden biri ile kendi hayatına son vermesi olayıdır. Bütüm toplumlarda görülen bu olay esefle söyleyelimki son zamanlarda daha da artmaktadır. Basından okuduğumuza göre ülkemizin bazı yörelerinde son aylarda ve haftalarda bu tür olaylara daha kısa aralıklarla ve dahada çok şahit olunmaktadır.
Yine basından öğrendiğimize göre Diyarbakırda 134 intihar teşebbüsü olmuş, bu teşebbüslerden 26’sı ölümle sonuçlanmıştır. Bunların 17’si kadın 9’u erkektir. Batmanda son dört ayda 76 intihar teşebbüsü olmuş, bunlarında 26 sı ölümle sonuçlanmıştır. Ölenlerin ise 22’si kadın 4’u erkektir. Muşta son 6 ayda 28 genç kız intihar etmiştir. 4 ayın toplam bilançösü 250 intihar teşebbüsüdür. Ayrıca Rotterdamda yakınımızda oturan bir genç de, geçtiğimiz haftalarda intihar ederek hem ailesini hem de cevresini özmüştür.
Olayı sosyolojik ve psikolojik açılardan değerlendirenlerin bazı tesbitleri basına şöyle yansıdı.
*Aile içi baskılar. Özellikle genç hanım kızların, evli insanlarla veya istemedikleri kişilerle evlenmeleri için baskı yapılması.
*Televizyon programlarıyla insanların bir şeylere veya birilerine özendirilmeleri.
*Korku ve ümitsizlik.
Ayrıca biz bu yazıyı kaleme alırken İstanbulda bir kişinin, önce eşini sonra üç çocuğunu öldürüp sonra da silahını kendisine çevirerek intihar ettiğini haber veren televizyon kanallarından bazılarının, olayın dedikodu yüzünden, bazılarının ise cinayeti işleyen şahsin işlerinin kötüye gitmesi sebebiyle meydana geldiğini haber yapmalarının iki önemli sebebi daha (dedikodu ve iş düzeninin bozulması) araştırmacıların önüne koymuştur. Yapılan bu tesbitlere katılmakla birlikte bunlara ilave edebileceğimiz çok önemli bir diğer husus daha varki o da toplumumuzda gün geçtikce arttırılmak istenen inanç zayıflamasıdır.
Yukarıdaki maddeler üzerinde, kunuyla ilgilelen uzmanlar durdular ve duruyorlar. Biz ise konunun inançla ve islamla ilgili olan yönünü ele alacağız.
Genel anlamda insan öldürmek “Ekber-ul-Kebâir” yani büyük günahların en büyüklerindendir. Bir insanı haksız yere öldüren “bütün insanları öldürmüş gibidir.” Ayrıca bir insanı ölümden beri alıp hayata döndüren de “bütün insanları hayata döndürmüş gibidir.” Diye israil oğullarının üzerine yazıldığı Kur’an-ı Kerimde haber verilmektedir.”(bakınız maide süresi 32)
Zira insan kıymetli bir varlıktır. Bu varlığın canını, malını ve ırzını (namusunu) İslam korumaya almıştır ve bu üç şeyine dokunmayı haram etmiştir.
İmanı bütün olan bir müslüman başkasını öldüremez. Hatta, içine korku salacağından dolayı şakadan bile olsa, silahını bir müslümana doğru çeviremez.
Kur’an-ı Kerimde, rahman olan Allah’ın kullarının özellişkleri anlatılırken “onlar ki, Allah’la beraber başka bir ilâha ibadet etmezler; Allah’ın haram kıldığı nefsi haksız yere öldürmezler, zina yapmazlar, kim de bunları yaparsa, günahının cezasına kavuşur.
Kıyamet günü de azabı katmerleşir ve bu azab içerisinde hakir olarak ebedî kalır. (Furkan Süresi 68,69)
Ayet-i Kerimedeki “Haklı öldürme hariç...”ifadesinden dolayı insan öldürenlerden hiç kimse kendisine suçsuzluk payı çıkaramaz. Çünkü ölüm cezasının sadece üç çeşit suçtan dolayı verilebileceğini ve bunlar da insan öldürme suçuna karşılık kısas cezası, zina suçunu işleyenlere verilen recim (taşlama) cezası ve bir de dininden dönenlere verilen cezalardır. Bu cezalar ancak mahkeme tarafından kesin delillere dayanılarak verilirse haklılık kazanabilir.
Yargısız infazların hiçbirisinin haklılıkla zerre kadar alakası yoktur. Bunu ister fertler kendi adına yapsın isterse devlet adına yapsın, asla kabul edilemez.
Kur’an-ı Kerimde “Kim de bir mü’mini kasden öldürürse, onun cezası, içinde devamlı kalmak üzere, cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, lânet etmiş ve büyük bir azab hazırlamıştır. (Nisa süresi 93) buyurulmaktadır.
Kıymetli bir varlık olması itibariyle insanın varlığını hedef alan saldırıların hem dünya hem de ahiret cezası bu ölçüde büyük olacağı bildirilmektedir. Katil, Allah’ın nezdinde dünyada lanetlik bir kişi haline düşmüştür, Allah’ın gazabına uğrayıp rahmetinden uzaklaşmıştır. Ahirette de büyük bir azab onu beklemektedir.
Yazımızın başlığı intihar olduğu halde buraya kadar insan öldürmenin hükmünü anlatmaya çalışmamız intiharın nekadar büyük günah olduğunu daha iyi anlatabilmek içindir.
Dinimiz, insanın kendi kendisini öldürmesini, başkasını öldürmesinden daha vahim ve daha büyük bir günah saymıştır.
İnsanın canı kendisine emanettir. Hiç kimse kendi canının sahibi değildir. Kendisi üzerinde hiç kimse dilediğini yapmaya yetkili de değildir. Bütün semavî dinlerin günümüze kadar ortak taşıdığı özelliklerinden birisi “Nefsi (canı)korumak”tır. Bu , insan oğluna yüklenen önemli bir sorumluluktur. İnançlı insanlar bu sorumluluğun idraki içinde olduğu içindir ki en ağır hayat şartları karşısında bile böyle bir yola baş-vurmamışlardır ve de vurmazlar. Çünkü canını korumak imanın gereği olduğuna inanmışlardır.
“İnsanların, musibet yönünden en ağırına maruz kalanları peygamberlerdir, sonra velilerdir, sonra derecesine göre bunlara benze-yenlerdir.” Şeklindeki sadık haber ortada olduğu halde bu zatlardan böyle yollara başvurulduğu görülmemiştir.
Peygamber (s.a.v) zamanında böyle bir yola baş vuranlar olmuşsa da cenazeleri, peygamber (s.a.v) tarafından kıldırılma nimetinden mahrum bırakılmışlardır.
İntiharın Ahiret Yönü: Intihar edenler, hayatlarına son vermekle rahata kavuşacaklarını zannederler, halbuki hiç de böyle değildir. Ahirette tahammul etmesi çok zor cezalara çarptırılacağını şu hadis-i şeriflerden birlikte öğrenelim.
1-Dahhakin oğlu Sabitten; dediki: Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kim İslam dininden başkası ile yemin ederse o, dediği gibidir. Kim kendi kendisini bir şey ile öldürürse, cehennemde aynı şey ile azab edilecektir. Mü’min bir kişiye lanet etmek onu öldürmek gibi günahtır. Kim bir mü’mine küfür isnad ederse bu da onu öldürmek gibidir.” (1)
2-Ebu Hureyre (r.a) den; Resulullah (s.a.v) dan naklen dediki: “Kim bir tepeden kendini aşağıya atıp, kendi kendini öldürürse o, ebediyyen devamlı Cehennemde yuvarlanır. Kim zehirli bir madde içerek kendini öldürürse o, ebediyyen elinde zehiri olacak ve devamlı cehennemde onu içecektir. Kim kendini demirden bir aletle öldürürse o, demir aleti elinde ebediyyen cehennemde onu karnına saplayıp duracaktır. (2)
Görülüyorki intihar kurtuluş çaresi değildir, aksine ebedi olan ahiret hayatını karartmaktadır. Kurtuluşun yolu sırat-ı müstakîm diye ifade edilen hak yolda yürüyüp başa gelen musibetlere karşı sabır ve tehammüllü olmaktır. Her zorluğun arkasında bir kolaylık her mağlubiyetin arkasında bir zafer vardır. Eğer insanlar inanarak kararlılık gösterebilirse...
İntiharın Fıkhı Hükmü: İslam Alimleri, müctehid imamlar intihar edenin cenaze namazının kılınıp kılınmayacağı konusunda farklı görüşler ileriye sürmüşlerdir. Bu farklılığın sebebi de Resulullah (s.a.v)’in gününde meydana gelen şu olaydır:
Sümrenin oğlu Cabir’den dediki: “bir adam kendi kendini bıcakla öldürdü de Resulullah (s.a.v) onun cenazesini kılmadı” (3) Bu rivayete dayanarak bazı müctehid imamlar intahar edenin cenaze namazının kılınamayacağını söylemişlerdir. İmam Azam hazretleri başta olmak üzere diğer üç mezhebin imamı cenazenin kılınabileceğini ancak büyük imamın yani devlet yöneticinin kıldıramayacağını söylemişlerdir. Bunların gerekcesi de Resulullah (s.a.v)’in intihar eden kişinin cenaze namazını kılmamasını ancak başkasının kılmasını engellemediğini söylemeleridir. Yani Peygamber (s.a.v) o kişinin cenaze namazını kılmamıştır ama başkalarına da kılmayın dememiştir. Bu itibarla bu hâdiseye tepki olsun diye imam kendisi değil de başkaları kılabilir demişlerdir.(4)
Her halukarda ihtilaflı bir konu olduğunu düşünerek insanların böyle bir yola başvurmaktan şiddetle sakınmaları gerektiğini söyleyerek burada yazımızı noktalarken böyle bir duruma tevessül edenlerin yakınlarına baş sağlığı dileyerek bütün insanlar böyle bir duruma düşmekten korumasını yüce Mevladan niyaz ederiz.
_____________________
(1)Buhari Kitabu’l-İman hadis nr:159 , Müslim Kitabu’l İman hadis nr:160
(2)Buhari Kitabu’d-Tıbbi hadis nr:5333, müslim kitabul İmam Hadis nr:158, Ebu Davud Dıbb nr:3374
(3)Buhari Hariç Kütüb-i Sittenin beş imamı bu hadisi rivayet etmişlerdir.
(4)bkz. El-Cevheret’ün - Neyyire 1/ 145 Fazilet Neşriyat 1978 İst., Rahmet’ül Ummeh fi İhtilaf’il- eimme 68 Darül Kütüb’il -İlmiyye 1995 Beyrut.