Siyasette
usta olan İngiliz kazancını masa başında oturarak elde eder. Dünya siyaset
çarkını lehine çevirir ve işlettirir. İşte örneklerinden bir kaçı;
-“Balkan
harbi neticesinde;Bulgaristan istiklalini kazanmış,selanik,Girit vesair Ege
adaları Yunanistana gitmiş,fırsattan istifade eden İtalya,Trablusgarb ve 12
adalara sahib çıkmış,Osmanlı devletinin 19. asır boyunca en büyük
düşmanlarından İngiltere ise Mısırı resmen himayesine aldıktan başka Kıbrısı da
iltihak etmiştir.”[1]
“Sırbistan,öteden
beri göz diktiği Bosna ve Hersek’in avusturya ya iltihakını bir türlü
hazmedememektedir. Bu hazımsızlık bir dünya savaşının zahiri sebebi olarak
ortaya çıkacaktır.”[2]
Bediüzzaman
Hazretlerinin de belirttiği gibi;”Bir sırplının ateşiyle 1. dünya savaşı patlak
verdi.”Yani;”Gabriel Prençip adlı bir sırplı”nın 28-Haziran-1914’te Saray
Bosna’ya gelen Avusturya Macaristan veliahtı Prens François Ferdinand’ı vurması
üzerine Avusturya Macaristan ilk önce ültimatom verir,kabul edilmeyince de
28-Temmuz-1914’de Sırbistan-a savaş açar. Rusyanın devamlı tahrik ettiği
Sırbistan Avusturya-Macaristan-a meydan okumaktadır.”[3]
Ve
neticede Sırbistanın başşehri Belgrad bir gün sonra yanarak harab
olup,Almanya’nın da Avusturya-Macaristan yanında yer alması;Rus-İngiltere ve
Fransayı harekete getirmiş,çünki Rus İstanbulu,İngiltere Irağı,Fransa da
Suriyeyi alacaktı.
Tarafsız
duran-Hasta adam-Osmanlı,İngiltere-nin tahrikiyle neticede savaşa Almanyanın
yanında katılır. Netice ise Malum ve vahimdir.
“Dünyanın
en büyük askeri ve politik gücü olan İngiltere onları (Siyonistleri)
desteklediğini ilan etmişti.”[4]Menfilikler
onun tarafından beslenir.
Her yere parmağını sokan
İngilizin işte bir parmağı da:”İngiliz the Guardian gazetesi tarafından
yayınlanan çok gizli bir memorandum,Suudi Arabistan kralı Fahd-ın görevini
kardeşi prens Abdullaha devretmesinde İngiliz parmağı olduğunu ortaya çıkardı.
Gazete,ayrıca Suudi yönetimine muhalif Masari-nin İngiltere-den sürülmesinde de
silah tüccarları ve CIA’nın parmağı olduğunu ileri sürdü.”
Ve
Abdullah ingilizin siyasetine alet
olduğunu şu sözleriyle de itiraf etmiştir:”Türklere isyan ne feci şeydir. Sizlerle
beraber yaşamış olsa idik Arap alemi bu felaketli sonuçlara müstahak olmazdı.”[5]
Ermeni
hareketlerinde dahi İngilizi ve onun oyununu görürüz. Nitekim Münevver
Ayaşlı,Musul konusunda şunu anlatır:”Maliye nazırı Cavit Bey katibi olan ermeni
Gülbenkyan ile beraber İngilizlerle pazarlığa otururlar ve Cavit bey
İstanbuldan çağrılır ve selahiyetler Ermeni Gülbenkyan-a Musul petrolleri
hakkındaki söz sahibi yetkisi verilmiş olur. Ve bu ermeni dünyanın en zengin
adamı durumuna yükselir. İngilizin de istediği budur.[6]
Nitekim 1806’danberi
İngiltere Ermenileri ve Kürtleri tahrik edip devleti kurdurtmaya
çalışmıştır.Ancak Abdulhamid’in kurdurduğu
Hamidiye süvari Alayları ile bu durum 1925 Şehy Said isyanına kadar
tesirini icra etmiştir.[7]
Bugünkü oyun,dünkü oyunun devamıdır. Arab
kabilelerinin II:Abdulhamide karşı kışkırtılmalarında altın dağıtarak rol
oynamış oldukları görülmektedir.[8]
Böylece Kürt isyanlarında
olduğu gibi,Arap isyanlarında da İngiliz parmağını görmekteyiz.[9]
Ve bunuda BIS yani İngiliz Gizli Servisinden Albay Lawrence tarafından
kışkırtılarak sürdürülmüştür.
Bu amaçla İngiliz gazetesi
İndependent Hatay’ı Suriye toprağı olarak gösterme küstahlığında bulunmaktadır.[10]
Bu gizli servis tarafından
1996 Şubat’ında 160 bin dolar karşılığında Kaddafi’ye su-i kasd düzenlenmiştir.[11]
Özellikle son zamanlarda da
PKK’ya ilgi duyan İngiliz vekilleri bu amaçla sıkça doğudakilerle
görüşmektedirler.[12]
31 Mart vak’ası İngiliz
gizli servisi ve entrikasıdır.[13]
Bunun farkına varan
Bediüzzaman gerek 31 Mart hareket ordusunun başkumandanı Mahmut Şevket
Paşa’ya,gereksede İngilizlere karşı durmuştur.Ve “İstanbulu İşgal eden
İngilizlerin başkumandanı,İslâm içinde ihtilaf atıp hatta Şeyhulislâm ve bir
kısım hocaları kandırıp birbiri aleyhine sevkederek ihtilafçı,ittihatçı
fırkalarını birbiriyle uğraştırmasıyla Yunanın galebesine ve harekat-ı
milliyenin mağlubiyetine zemin hazırladığı...”[14]
bu vaziyette Bediüzzaman;”İstiklal harbinde Hutuvat-ı Sitte namında bir makale
ile İstanbuldaki efkâr-ı ulemayı İngiliz aleyhine çevirip harekât-ı milliye
lehinde ehemmiyetli hizmet eden...”[15]
kişi olarak tanımlar.
1909’da Adana vak’ası
denilen Ermenilerinin isyan ve öldürmelerinin arkasında İngiliz gizli
servisinin tahriki vardır.[16]
Sultan I:Abdulazizi’in
ölümünde İngiliz tahriki söz konusudur.[17]
Çırağan baskını veya Ali
Suavi vak’ası da İngilterenin Ali Suaviyi tahrikiyle elim olay başlamıştır.[18]
11-Haziran-1913’de meydana
gelen Mahmut Paşa su-i kasdının arkasında da İngilterenin olduğu
söylenmektedir.[19]
“Mahmut Paşanın katlinden 18
gün sonra 2.Balkan harbi çıktı.”[20]
Olay hesablı ve uzun vadeli olarak kendisini göstermiş oldu.
İngilizler Kasım 1918’de
Musul’u işgal ettiler;Müttefik filo kasım 1918’de İstanbula geldi ve 16 Mart
1920’de İstanbul resmen işgal edildi.[21]
Tam bu vaziyette iken İngiliz
başpapazı Meşihat-ı İslâmiyeden 6 sualine istediği cevapta:”İngiliz
başpapazının altıyüz kelime ile istediği suallerine altı kelime ile cevab
veren...”hatta küstahlığına bir tükürük ile cevab veren Bediüzaman,”Hasmınız ve
islâmiyet düşmanı İngiliz,dindeki katıdsızlığınızdan pek fazla istifade ettiler
ve ediyorlar.”diyerek bu milletin Hristiyanlıkta gayet mutaasıb,cebbar ve
müstebid olduğunu belirtir.[22]
Dışa bakan taşın altını
kaldırdığımızda İngiliz,içe bakankinde de İran parmağını görürüz.Nitekim İngiliz
siyaseti tam bir menfaat üzerinedir.”Mehmet Ali isyanını kullanan 1838’de
Osmanlı devleti ile yaptığı ticaret anlaşması ile müthiş tavizler kopardı.”[23]
Mithat Paşanın sevilmeyen
hareketlerinden olan ve İngilterenin dümen suyuna girerek ilk defa oradan bir
faiz müessesesi olan olan banka memlekete sokulmuş oldu.[24]
Bu devletin müstemlekat
Nazırı şöyle demiştir:”Bu Kur’an İslâm elinde varken biz onlara hakiki hâkim
olamayız.Bunun sukutuna çalışmalıyız.”der.[25]
Bunu bildiklerinden dolayı
İngiliz başbakanı Palmerstone şu itirafta bulunmuştur:”İngiltere’nin bir Türk
politikası vardır.Mesela biz Türkiye için 100 kiloyu kâfi görmüşüzdür.Türkiye
80 kiloya düşüp de zayıflar ve başı başkaları ile derde girerse yardımına
koşarız.Yok eğer kuvvetlenir de sıkleti 120 kiloya çıkarsa başına bizde
çullanırız.”[26]
Amerikalı ekonomist ve
politikacı Lyndon Larouche,dünyadaki terör faaliyetlerinin arkasında Londra-nın
olduğunu,ikinci dünya savaşından sonra başlatılan uluslar arası terörizmin
İngiliz dış politikasının bir ürünü olduğunu belirtmekte ve”Terörün ardında
Londranın olduğunu dünyadaki bütün siyasetçiler biliyor ama bunu söyleyebilen
kişiler çok az.”der.
Bunun
Japonyadan Avrupa ve asya’ya kadar uzanıp,merkezi Londra olup 150-200 yıldır
koordineli olarak devam etmekte;
bu
durumlar;farklı gruplara sahip olanların birbirlerine düşürülmeleri,dini
ayrılıkların körüklenmesi,genellikle uyguladığı taktiklerdendir. Avrupa,Asya ve
Japonyadaki olaylar bu kabildendir.
Hedef;İngiliz
siyasetiyle dünyayı kontrol etmek.
Şu
da meseleye bir ışık tutmaktadır. Zülfü Livaneli Milliyet’deki
köşesinde;Amerika haber alma teşkilatı CIA’da üst düzey görevde bulunmuş
birisiyle CNN’de yapılan bir konuşmayı nakleder:
Proğramcı
soruyor:”Eskiden Sovyetler Birliğinde bir çok ajanınız vardı. Rusya ile dost
olduk bu ajanlar çekildi. peki bu ajanlar şimdi nerede? Çünkü siz ajanlara bir
yere yığarsanız,orası karışacak demektir. Söyleyin bakalım,hangi ülke
karışacak?”
Yetkilinin
hiç beklemeden verdiği cevap:”Türkiye!”
Proğramcı:”Türkiye
de nereden çıktı?”
Yetkili:”Önümüzdeki
dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiyedir. Şu anda Türkiye,gizli
servislerin ajandasında 1 numaraya yerleşmiştir... Dünya ajanları o bölgede
(Güneydoğu ve Ege) toplandı.”
İşte
CIA eski yetkilisinin itirafları...[27]
Gazeteci-yazar
Aytunç Altındal şöyle der:”Avrupa İslam alemini ve özellikle Türkiyeyi saat be
saat kontrol ediyor. Bugün Türkiyeyi Avrupa ve Amerikaya rapor eden tam 21
kuruluş var. Bu kuruluşlarda 40-50 kişi var ve çok iyi Türkçe biliyorlar...”[28]
İngilterenin
hedeflerinden biri de;Irak’da mali hakimiyetini zamanla dini,siyasi ve askeri
alanda da sürdürmek olmuştur.[29]
Gizli
kalmış bir olayda;1941-44 yılları arasında genel Kurmay Başkanlığının
İngiltereye eğitim amacıyla göndermiş olduğu 60 pilotdan 12’sinin akibetinin
meçhullere karışmış olmasıdır. Pek ses çıkmasa ve belgelenmese de bir hesaba
göre bunların,savaş alanlarına sürülmüş olmalarıdır. Ancak teğmen İ. Hakkı
Akarçay,İngiliz üssünde zaman zaman eğitim esnasında Bir alman uçağı tarafından
meydan üzerinde iniş halinde iken düşürülmüştür.[30]
İngiliz
diplomat subay Mark Sykes 1902’de yazdığı “Dar-ul İslam” adlı eserinde (1902)
Türkiye gezisinde yaptığı notlarında:”Suriye,Güneydoğu Anadolu,Doğu
Anadolu,Kuzey Irak ve Gürcistanı gezerek”gözlemlerini yazmış;”Osmanlı devletinin
topraklarının nasıl paylaşılacağına dair
bir metin olan (kendi adının da verildiği) Sykes-Picot antlaşması,1917
devriminin ardından Rusyanın savaştan çekilip taraf olduğu bütün gizli
anlaşmaları açıklaması,ardından Fransa ile İngiltere arasında çıkan anlaşmazlık
yüzünden uygulamaya konulamamıştır.”[31]
Bütün
bu menfiliklerine rağmen akibetleri konusunda Bediüzzaman eserinde:”Şimalde
küçük devletler,hayat-ı bakiyeyi güneş gibi ders veren Kur’an-a sarılmaları,hem
garbın en büyük devleti olan İngilizin büyük hatipleri kürsülerinde Kur’an-ın
hayat-ı bakiyeye dair ayetlerini tefsir ederek bağırarak diyorlar ki;Şimdi
İngiliz devleti,İslâmiyeti kabul etmesi lazımdır. Çünkü;nev-i beşeriyetin
ekseriyetini hükmü altına alıp o nev-i beşerin hakiki aradığı hayat-ı bakiyeyi
mu’cizane ders veren Kur’an-ı;İngiliz kabul etmekle beşeri memnun edebilir.
Geçen dehşetli yaralarını Kur’an-la tedavi edebilirler diye resmen beyanatı
var.”[32]
“İngiliz
devletinin payitahtında hatipleri kürsülerinde-Artık İngilterenin İslâmiyeti
kabul etmesi lazımdır.-“[33]
Ve Bediüzzaman:”O devletin hem dünyası,hem saltanatı,hem saadeti
onunla(İslâmiyetle) kurtulabilir.”der.[34]
Bediüzaman
tesbitinde:”İngiliz hükümeti zahiren müstebit değil ise de,milleti
mütehakkimdir. Adatı dahi bir derece müteğallibedir. İşte size Hindistan bir
bürhan ve Mısır yarı bürhandır.”[35]
İngilizin
bu zulmündendir ki;Çanakkale de savaşmış olan teğmen İden hatıratında,-İngiliz
olmaktan utandığını söyler.[36]
24-6-2000 /MEHMET
ÖZÇELİK
[1] Yeni asya gaz.1-10-1980.
[2] Agg.1-10-1980.
[3] Agg.1-10-1980.
[4] Soykırım yalanı.H.Yahya.7.
[5] Zaman gaz.29-6-1996
[6] Bak Vakit gaz.26-3-1994.
[7] Bak.Bilinmeyen Osmanlı.Prof.Ahmet Akgündüz.278.
[8] Age.268.
[9] Age.296-297.
[10] Zaman.30-7-1998.
[11] Agg.9-Ağustos.1998.
[12] Bak.Zaman gazt.27-7-1998.
[13] B.Osmanlı.Age.268,285-287.
[14] Şualar.Bediüzzaman,379,E.I/247,316.
[15] Şualar.age.385,455,E.I/247,Tarihçe-i Hayat.123.
[16] B.Osmanlı.age.284.
[17] Age.260.
[18] Age.267.
[19] Age.291.
[20] Age.291.
[21] Age.299.
[22] Tarihçe-i Hayat.123,126,503,Lem’alar.163,Şualar.378,Emirdağ Lahikası.II/218,Kastamonu.73,Mektubat.390.
[23] Bak.B.Osmanlı.239.
[24] Age.261.
[25] Şualar.595,Tarihçe-i Hayat.47.
[26] Zaman gazt.15-7-1998.İlhan Bardakçı.
[27] Bak.zaman gaz.3-2-1995.
[28] Agg.3-12-1994.
[29] İslam Ans.İSAM: 19 / 95.
[30] Türkiye gaz.8-6-1996,21-5-1996.
[31] Bak.zaman gaz.B.Ayvazoğlu.18-3-2000.
[32] Fas-Rabat-Mısır Sempozyum Hatıraları.Mart.1999,sh.35.
[33] Emirdağ Lahikası.I/247,250.
[34] Age.I/248.
[35] Asar-ı Bediiiyye. Münazarat—Osmanlıca- 530.
[36] Bak.zaman gaz.22-3-1999.